ZADU’L-MEAD

İKİNCİ BÖLÜM

ÖRNEK İNSAN PEYGAMBER (S.A.)

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

B) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) HUSUSİ VE RESMİ ÇEVRESİ

 

1- Hanımları

2- Cariyeleri

3- Köleleri

4- Hizmetçileri

5- Katipleri

6- İslam Hukuku Konularındaki Mektupları

7- Hükümdarlara Gönderdiği Mektupları ve Elçileri

8- Müezzinleri

9- Komutanları ve Valileri

10- Sa'd b. Muaz

11- Şairleri ve Hatipleri

12- Gazaları ve Seriyeleri

13- Silahları ve Eşyaları

14- Hayvanları

 

1- Hanımları:

 

İlki, Kureyşli Esed kabilesinden Huveylid kızı Hz. Hatice'dir. Hz. Peygamber (s.a) peygamber olmadan önce, Hz. Hatice kırk yaşında iken onunla evlendi. Bu hanımı ölünceye kadar da üzerine evlenmedi. İbrahim dışında bütün çocukları bu hanımından dünyaya gelmiştir. Peygamberlik görevinde Hz. Peygamber'e (s.a) yardım eden, onunla birlikte çırpınıp didinen, cihad eden ve canını, malını onun yoluna koyan işte bu hanımıdır. Allah, ona Cebrail ile selam göndermiştir. Ondan başka hiçbir kadında görülmeyen bir meziyettir bu. Hicretten üç sene önce vefat etmiştir.

 

Hz. Hatice'nin vefatından günler sonra Kureyşli Zem'a kızı Sevde ile evlendi. Hz. Peygamber (s.a) ile geceleme hakkını Hz. Aişe'ye bağışlayan bu hanımdır.

 

Sevde'den sonra yedi kat gökler ötesinden beraatına hükmedilen Ebu Bekir es-Sıddik'ın kızı Ümmü Abdillah Aişe es-Sıddika ile evlendi. Allah Rasulü'nün (s.a) sevgilisi Aişe, Ebu Bekir es-Sıddik'ın kızı... Nikahlamadan önce melek onu Hz. Peygamber'e (s.a) bir ipek kumaş içinde sundu ve "Bu, senin eşindir." dedi. Hz. Peygamber (s.a) onunla Şevval ayında evlendi. Aişe altı yaşında idi. Hicretin birinci senesi Şevval ayında dokuz yaşına bastığında onunla zifafa girdi. Ondan başka bakire ile evlenmedi ve ondan başka hiçbir kadının yorganı altında iken kendisine vahiy gelmedi. Aişe, onun en çok sevdiği insandı. (Ona iftira atıldığında) Mazeret tezkeresi gökten inmiştir. Ümmet, ona zina iftirasında bulunanın kafir olacağında görüşbirüğine varmıştır. Aişe, Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarının en fakihi ve en alimidir. Hatta kayıtsız - şartsız bu ümmetin kadınlarının en fakihi ve en alimidir. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arkadaşlarının ileri gelenleri bile onun görüşüne müracaat ederler ve ondan fetva sorarlardı. Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir düşük (çocuk) dünyaya getirdiği söylenmişse de bu haber sağlam değildir.

 

Sonra Hz. Ömer ibnü'l-Hattab'ın (r.a.) kızı Hafsa ile evlendi. Ebu Davud, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu boşadığını ve sonra ona geri döndüğünü kaydetmektedir.

 

Sonra Kays kabilesinin Hilal b. Amir oğullarından Huzeyme b. Haris'in kızı Zeyneb ile evlendi. Bu hanımı, evlendikten iki ay kadar sonra yanında vefat etti (v.3/625). Sonra Kureyşli Manzum oğullarından Ebu Ümeyye'nin kızı Ümmü Seleme Hind ile evlendi. Ebu Ümeyye'nin adı Huzeyfe b. Muğire'dir. Ümmü Seleme, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) en son ölen hanımıdır. En son ölen hanımının Safiyye olduğu da söylenmiştir. Nikahta Ümmü Seleme'nin velisinin kim olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. İbn Sa'd, Tabakat'ında. diyor ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile nikahında onun velisi Seleme b. Ebi Seleme idi; ailesinden başka biri değildi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Seleme b. Ebi Seleme'yi, hakkında Ali, Cafer ve Zeyd'in birbirleriyle çekiştikleri Hamza'nın kızı Ümame ile evlendirince: "Seleme'ye karşılık verdim mi?" dedi. Böyle diyor; çünkü Ümmü Seleme'yi Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) veren, ailesinden başka biri değil, Seleme'nin kendisi idi. İbn Sa'd bunları, Seleme'nin biyografisinde anlatıyor. Sonra Ümmü Seleme'nin biyografisinde ise: VakidıMen Mücmi' b. Yakub -Ebu Bekir b. Muhammed b. Ömer b. Ebi Seleme- babası Muhammed b. Ömer senediyle rivayet ettiğine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ümmü Seleme'yi bu hanımın oğlu Ömer b. Ebi Seleme'den istedi. O da o zamanlar küçük bir çocuk olduğu halde annesini Allah Rasülü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi, diyor.

 

İmam Ahmed'in Müsned'de Affan - Hammad b. Ebi Seleme - Sabit - İbn Ömer b. Ebi Seleme - babası Ebu Seleme senediyle aktardığı bir rivayete göre kocası Ebu Seleme'den (sonra evlenebilmesi için beklemesi gereken) iddet müddeti dolan Ümmü Seleme'ye Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) talib olur. Ümmü Seleme: "Merhaba, Allah'ın Elçisi! Ben başka bir kadınım. Benim çocuğum var. Hem velilerimden hiçbiri de burada değil..." diye karşılık verir. Bu hadiste Ümmü Seleme'nin, oğlu Ömer'e: "Kalk, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nikahım kıy" dediği ve onun da nikah kıydığı aktarılmaktadır. Bu rivayet düşündürücüdür. Çünkü burada adı geçen Ömer, İbn Sa'd'ın kaydettiğine göre Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde dokuz yaşındaydı. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise Ümmü Seleme ile hicretin 4. senesi Şevval ayında evlendi. Bu durumda Ömer o vakit üç yaşında olur. Böyle bir çocuk ise nikah kıyamaz. Bunu, İbn Sa'd ve diğerleri söylemektedir. Bu durum İmam Ahmed'e söylenildiğinde: "Ömer küçüktü diye kim diyor?" demiştir. Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzi diyor ki: "Herhalde Ahmed, bunu Ömer'in yaşının ne kadar olduğunu araştırıp öğrenmeden önce söylemiştir. Oysa bir grup tarihçi -İbn Sa'd ve diğerleri- onun kaç yaşında olduğunu kaydetmiştir." Deniliyor ki: Ümmü Seleme'yi Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) veren, onun amcasının oğlu Ömer İbnü'l-Hattab'tır. Hadis: "Kalk, ya Ömer! Allah Rasulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nikahla" şeklindedir. Hz. Ömer ile Ümmü Seleme'nin nesebleri (atalan) Ka'b'da birleşmektedir. Hz. Ömer'in nesebi: Ömer - Hattab - Nüfeyl - Abdüluzza - Riyah - Abdullah - Kurt - Rezah - Adiy - Ka'b... Ümmü Seleme'nin nesebi: Ümmü Seleme - Ebu meyye - Muğire - Abdullah - Mahzum - Yakaza - Mürra - Ka'b... Ümmü Seleme'nin oğlu Ömer'in adı onun adı ile tuttu. Ümmü Seleme: "Kalk, ya Ömer! Allah Rasulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nikahla" deyince, ravilerden biri bunu onun oğlu zannetti; olayı, anlamı esas olarak aktardı ve "Ümmü Seleme oğluna dedi ki..." şeklinde rivayet edip, onun Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuğunun yaşının küçüklüğünü mazeret olarak göstermesini dikkatinden kaçırdı. Bu yanılgının bir benzeri, fakihlerden bazılarının bu hadis konusunda vehme kapılıp hadisi Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kalk, ey çocuk! Anneni nikahla" buyurdu şeklinde rivayet etmeliridir. Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzi diyor ki: Bu şekil metni, bu hadiste bilmiyoruz. Şayet gerçekten böyle bir metin varsa muhtemel ki, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu küçükle şakalaşmak için söylemiştir. Çünkü o vakit daha üç yaşındaydı. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise Ümmü Seleme ile hicretin dördüncü senesi evlendi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde Ömer dokuz yaşındaydı. Hem Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nikahı veliye ihtiyaç göstermez. İbn Akıl diyor ki: İmam Ahmed'in sözünden anlaşılan Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nikahında veli şart değildir ve bu onun hususiyetlerindendir.

 

Sonra Esed b. Huzeyme oğullarından Cahş'ın kızı Zeyneb ile evlendi. Zeyneb, halası Ümeyye'nin kızıdır. "Sonra Zeyd, eşi (Zeyneb) ile ilgisini kesince onu seninle evlendirdik." ayeti [Ahzab, 37] onun hakkında inmiştir. Bundan dolayı Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer hanımlarına övünür: "Sizi aileleriniz evlendirdi. Beni ise yedi kat ötesinden Allah evlendirdi." derdi. Allah Teala'nın onun velisi olması ve gökler ötesinden onu Rasulü ile evlendirmesi sırf ona ait olan hususiyetlerdendir. Hz. Ömer İbnü'l Hattab'ın hilafetinin ilk zamanlarında vefat etmiştir. İlk önce Zeyd b. Harise ile evli idi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd'i evlat edinmişti. Zeyd, Zeyneb'i boşayınca Allah Teala evlat edinenlerin onların hanımları ile evlenebilecekleri konusunda ümmeti için uyulacak bir numune olmak üzere Peygamberini onunla evlendirdi.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mustalik oğullarından Haris b. Ebi Dırar'ın kızı Cüveyriye ile evlendi. Bu hanım Mustalik oğullarından alınan esirler arasında idi. Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip ondan kölelik sözleşmesine yardım etmesini istedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun kölelikten kurtulması için vadedilen parayı ödedi ve onunla evlendi.

 

Sonra Kureyş'in Emeviler kolundan Ebu Süfyan Sahr b. Harb'in Ramle adlı kızı Ümmü Habibe ile evlendi. Adının Hind olduğu da söylenmektedir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisiyle evlendiğinde bu kadın Habeşistan'da muhacir idi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına Necaşi ona dörtyüz dinar mehir verdi. Ümmü Habibe, oradan Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (gelin) getirildi. Kardeşi Muaviye devrinde vefat etti. Siyerciler ve tarihçilere göre mütevatir ve malum olan budur. Onlara göre Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hatice ile Mekke'de, Hafsa ile Medine'de ve Safiyye ile Hayber'den sonra evlendiği nasıl biliniyorsa, bu (Habeşistan'dan gelin getirme olayı) da aynı şekilde bilinmektedir.

 

İkrime b. Ammar'ın Ebu Zümeyl aracılığıyla İbn Abbas'tan: Ebu Süfyan, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Senden üç şey istiyorum" dedi ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de isteklerini kabul etti. Bunlardan biri olarak Ebu Süfyan: "Ümmü Habibe adında arabın en güzeli bir kızım var. Onu sana nikahlamak istiyorum." dedi... şeklindeki hadis apaçık bir hatadır. Ebu Muhammed İbn Hazm: "Bu hadis şüphesiz uydurmadır. İkrime b. Ammar bu yalanı söylemiştir" diyor. Bu hadis hakkında İbnü'l-Cevzi diyor ki: Bu, ravilerden birinin yanılgısıdır. Bunda ne şüphe ne tereddüt vardır. Burada İkrime b. Ammar'ı itham etmişlerdir. Çünkü tarihçiler şu konularda görüşbirliğine varmışlardır: Ümmü Habibe, Abdullah b. Cahş ile nikahlı idi ve ondan çocuğu dünyaya geldi. Abdullah b. Cahş, her ikisi de müslüman iken onunla Habeşistan'a hicret etti. Sonra kendisi hristiyan oldu; Ümmü Habibe ise İslam üzere sebat etti. Bunun üzerine Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Necaşi'ye heyet göndererek Ümmü Habibe'ye talib oldu. Necaşi, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile onu nikahladı ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına ona mehir verdi. Bunlar hicretin yedinci senesinde oldu. Ebu Süfyan mütareke zamanında gelip Ümmü Habibe'nin yanına girdi. Bunun üzerine Ümmü Habibe, üzerine oturmaması için derhal Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatağını topladı. Ebu Süfyan ile Muaviye'nin hicretin sekizinci senesi Mekke fethinde müslüman olduklarında ihtilaf yoktur.

 

Hem bu hadiste Ebu Süfyan'ın Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Müslümanlarla savaştığım gibi kafirlerle savaşmak için beni komutan tayin etmeni istiyorum." dediği ve Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "evet, kabul" cevabım verdiği kaydedilmektedir ki, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'ı komutan tayin ettiği hiç mi hiç bilinmemektedir.

 

Alimler bu hadis hakkında çok söz söylediler ve yorumunda izledikleri yolların sayıları kabardı. Kimileri dedi ki: "Doğrusu bu hadisten dolayı Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümmü Habibe ile Fetih'ten sonra evlenmiştir. Tarihçilerin nakilleri ile bu reddedilemez." Siyeri ve geçmişte olan olayların tarihlerini az buçuk bilen kimse katında bile bu metod batıldır.

 

Bir grup da: "Ebu Süfyan, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalbini hoş etmek için ondan nikah akdini tazelemeyi istemiştir. Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümmü Habibe ile onun rızası olmadan evlenmişti." demiştir. Bu da batıldır. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için böyle birşey düşünülemez ve hem de Ebu Süfyan'ın aklına yakışık almaz. Hiç böyle birşey olmamıştır.

 

Beyhaki ve el-Münziri'nin de aralarında bulundukları bir grup ise diyor ki: "Muhtemel ki bu mesele Ebu Süfyan kafir iken kızı Ümmü Habibe'nin kocasının Habeşistan'da öldüğü haberini duyduğu vakit Medine'ye yaptığı yolculuklardan biri esnasında olmuştu." Bunlara Ebu Süfyan'ın Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kafirlerle savaşmak için kendisini komutan tayin etmesini ve oğlunu katip edinmesini istemesi gibi, reddetme çareleri bulunmayan hususlar hatırlatılınca diyorlar ki: "Herhalde bu ikisini Ebu Süfyan, Fetih'ten sonra istemiş, ama ravi bütün bunları bir tek hadiste toplamıştır." Bu sözdeki aşırı zorakilik ve saplantı cevap vermeye bile gerek bırakmaz.

 

Bir grup ise diyor ki: "Hadisin bir başka sahih yorumu sözkonusudur. Hadisin anlamı şöyledir: Şimdi senin hanımın olmasından razıyım. Zira ben bundan önce razı değildim. Şimdi gerçekten razı oldum. Artık hanımın olmasını istiyorum." Şayet bu ve benzeri sözlerle sayfalar karalanmamış, bu konuda kitaplar yazılmamış ve insanlar bu yorumu yapmamış olsalardı; bunu yazmaya, dinlemeye ve bununla uğraşmaya zamanımız az olduğu için bundan sözetmekten kaçınmamız daha münasip olurdu. Çünkü gönülleri alevlendiren, coşturan şeylerden değil, aksine karartan şeylerdendir.

 

Bir grup ise şöyle diyor: "Ebu Süfyan, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarına ila (cinsel yaklaşımda bulunmama yemini) yaptığında onları boşadığını işitince, Medine'ye geldi ve kızının da Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) boşadıkları arasında olduğunu sanarak ona bu sözleri söyledi." Bu da bir önceki gibidir.

 

Bir grup da diyor ki: Aksine hadis sahihtir. Ancak Ümmü Habibe'nin adının verilmesinde ravilerden biri yanılgıya düşmüş, hata etmiştir. Ebu Süfyan, Ümmü Seleme'nin kızkardeşi Ramle'yi Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vermek istemiştir. İki kızkardeşi bir arada almanın haram olmasının Ebu Süfyan'a gizli kalması uzak ihtimal değildir. Hatta bu durum ondan daha fakih ve daha alim olan kızına bile gizli kalmıştı da Allah Rasuİü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu Süfyan'ın kızı olan kardeşimde gözün var mı?" diye sormuştu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne yapacağım?" demiş; o da: "Nikahlarsın" karşılığını vermişti. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu istiyor musun?" diye sorunca: "Ben sana engel olmam. Hayırda bana ortak olmasını en çok istediğim kişi, kızkardeşimdir." demiş; Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise ona: "Ama o, bana helal olmaz." cevabını vermişti. İşte Ebu Süfyan'ın, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teklif ettiği kızı, (Ümmü Habibe'nin kardeşi olan) bu kızıydı. Ravinin kendisi onun adını Ümmü Habibe diye belirtti. Hatta o kızın künyesinin de Ümmü Habibe olduğu söylenmektedir...

 

Şayet hadiste geçen: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona istediklerini verdi'' cümlesi olmasaydı, bu cevap güzeldi. Bu durumda artık "Bu cümle ravinin bir yanılgısıdır. Zira Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona isteklerinin bir kısmını verdi; ama ravi Hz. Peygamber'in (s.a) ona istediklerini verdiğini söyledi. Yahut ravi, muhatap, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona isteklerinden verilmesi caiz olanları verdi, şeklinde anlar diye güvenerek sözü mutlak söyledi." denir.

 

Hz. Musa'nın kardeşi, İmran oğlu Hz. Harun soyundan gelen ve Nadir oğullarının reisi olan Huyey b. Ahtab'ın kızı Safiyye ile evlendi. Şu halde Safiyye, peygamber kızı ve peygamber hanımıdır. Dünyanın en güzel kadınlanndandı. Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Safiy'den bir cariye olarak geçmiş ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu azad edip azadını mehri saymıştı. Böylece bu tutum kıyamet gününe kadar ümmet için bir sünnet oldu: Kişi cariyesini azad eder ve azadını onun mehri sayar; böylece o cariye bu kişinin hanımı olur. Bir kimse: "Cariyemi azad ettim ve onun azadını ona mehir saydım" yahut: "Cariyemin azadını ona mehir saydım" derse bu azad ve nikah sahihtir ve yeniden bir akide, bir veliye ihtiyaç duyulmaksızm o cariye, adamın karısı olur. İmam Ahmed'in ve ehl-i hadisten pek çoğunun mezheblerinden anlaşılan budur.

 

Bir grup diyor ki: "Bu, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastır ve Allah'ın nikah konusunda O'na ayrıcalık tanıdığı şeylerdendir, ümmet için geçerli değildir." Üç imam (Ebu Hanife, Şafii ve Malik) ve onlara uyanlar bu görüştedirler. Doğrusu birinci görüştür. Çünkü aslolan, bir delil bulunmadıkça bir konunun yalnız, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has olmamasıdır. Allah Teala mehrini bağışlayan kadınla nikahlanmayı yalnız O'na has kılınca bu konuda: "Mü'mirilerden ayrı, sırf sana has olarak..." buyurdu'62'; ama azad edilen kadın hakkında böyle bir şey demedi. Aynı şekilde Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bu konuda ümmetin kendisini örnek almalarını engellemek için böyle bir şey söylemedi. Allah Teala, evlatlıklarının (boşadıkları) hanımlarıyla nikahlanmalannda ümmet üzerine bir günah (yahut zorluk) olmadığını göstermek için O'na evlatlığının (boşadığı) karısı ile nikahlanmayı mubah kılmıştır. Bu da gösterir ki, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir nikah akdi yaptığında -Allah ve Rasulünden Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has olduğuna ve dolayısıyla örnek alınamayacağına dair açık bir ifade (-nas) gelmedikçe- ümmet o konuda ona uyabilir. Bu açıktır.

 

Bu meselenin iyice izah edileceği, yapılan münakaşanın genişçe anlatılacağı ve böyle meselelerin caiz olmalarının usul ve kıyas gereği olduğunun açıklanacağı yer başkadır. Biz burada yalnızca bir uyarıda bulunduk.

 

Sonra Hilal oğullarından Haris kızı Meymune ile evlendi. En son evlendiği kadındır. Doğru olan görüşe göre onunla Mekke'de kaza umresi sırasında ihramdan çıktıktan sonra evlendi. İhramlı iken evlendiği de söylenmiştir. Bu görüş İbn Abbas'mdır. ibn Abbas -Allah ondan razı olsun- burada yanılmıştır. Çünkü nikahta aralarında elçilik yapmış olması sebebiyle olayı en iyi bilen kişi olan Ebu Rafı' Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Meymune ile ihramsız iken evlendiğini haber vermiş ve: "Aralarında elçi ben idim" demiştir. İbn Abbas, o vakit aşağı yukarı on yaşlarında idi; olayı görmemiş ve olayın cereyan ettiği sırada orada bulunmamıştı. Ebu Rafı' ergen bir adam ve hem de olay onun önünde olmuştur. En iyi bilen odur. Böyle bir tercih sebebinin esas alınmasının gerekli olduğu gözden kaçmaz. Meymune, Muaviye devrinde vefat etti. Kabri Şeriftedir.

 

Deniyor ki: Hanımlarından biri de Nadir oğullarından Zeyd kızı Reyhane'dir. Bu hanımın Kurayza oğullarından olduğu, Kurayza oğulları ile yapılan savaşta esir alındığı ve Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimet paylaştırılmadan seçip aldıkları (-safiy) arasında bulunduğu, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) azad edip onunla evlendiği, sonra onu bir talakla boşadığı ve sonra geri döndüğü de söylenmektedir.

 

Bir grup da diyor ki: "Aksine Reyhane, onun cariyesi idi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edinceye kadar, onunla mülkiyemin ( = cariyelik mülkiyeti) sayesinde cinsel ilişkide bulunmuştur." O halde bu kadın, hanımları arasında değil cariyeleri arasında sayılır. Evvelki görüş Vakidi'nin tercihidir. Şerefuddin ed-Dimyati de bu konuda ona muvafakat etmiş ve: "İlim adamları nezdinde en sağlam olan görüş budur." demiştir. Bu söz laf götürür. Zira bilinen, bu kadının Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) odalıklarından ve cariyelerinden olmasıdır. En doğrusunu bilen Allah'tır.[Ahzab, 50] İşte Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendileriyle zifafa girdiği bilinen hanımları bunlardır. Ama evlilik teklif edip de evlenmediği ve kadın kendisini (yani mehrini) O'na bağışladığı halde nikahlamadığı kadınlar ise dört, beş civarındadır. Bazıları, bunların sayısının otuz olduğunu söylemişlerse de O'nun siretini ve hallerini bilen ilim adamları böyle bir şey tanımıyorlar, aksine inkar ediyorlar. Onlarca bilinen şu ki, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evlenmek kastıyla Cevneli kadına dünürcü gönderdi. Teklif için yanına girdiğinde kadın ondan Allah'a sığındığını söyleyince, o da onu korudu ve onunla evlenmedi. Aynı şey Kelb kabilesinden bir kadının başına da geldi. Böğründe bir beyazlık gördüğü kadınla da aynı şey oldu; onun da yanına girmedi. Kendisini ( = mehrini) O'na bağışlayan kadını, mehir olarak ona Kur'an'dan birkaç sure öğretmesi karşılığında başka bir adamla evlendirdi. Bilinen budur. En doğrusunu Allah bilir.

 

Tartışmasız Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde dokuz hanımı vardı. Gecelerini şu sekizi arasında taksim yaparak nöbetleşe geçirirdi: Aişe, Hafsa, Zeyneb Binti Cahş, Ümmü Seleme, Safiyye, Ümmü Habibe, Meymune, Sevde ve Cüveyriye.

 

Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettikten sonra en evvel kendisine kavuşan hicri 20/640 senesinde ölen Zeyneb Binti Cahş olmuştur. En son ölen ise h 62 / m 681 senesinde Yezid'in hilafeti sırasında ölen Ümmü Seleme'dir. En iyi bilen Allah'tır.

 

 

2- Cariyeleri:

 

Ebu Ubeyde diyor ki: Dört cariyesi vardı: Mariye: Oğlu İbrahim'in annesi, 2- Reyhane, 3- Esir alınan savaşlardan birinde hissesine düşen diğer güzel bir cariye, 4- Zeyneb Binti Cahş'ın ona bağışladığı bir cariye.

 

 

3- Köleleri:

 

1- Zeyd b. Harise b. Şerahil: Allah Rasu gamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu azad edip cariyesi Ümmü ile evlendirildi. Bu evli likten Üsame dünyaya geldi.

 

2- Eşlem, 3- Ebu Rafi\ 4- Sevban, 5- Ebu Kebşe Süleym, 6- Şükran: Adı Salih'tir; 7- Rabah Nubi, 8- Yesar Nubi: Ureyneliler tarafından öldürülmüştür; 9- Mid'am. 10- Kirkire Nubi. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşyalarının muhafızı idi. Hayber savaşında, savaş esnasında onun devesinin yularını tutuyordu. Sahih-i Buhari'deki rivayete göre o gün ganimet malları arasından şemle çalmış ve savaşta öldürülmüş; Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "O semle muhakkak ona ateş püskürtecektir" buyurmuştu. Muvatta'da ise şemleyi çalanın Mid'am olduğu rivayet edilmektedir. Her ikisi de Hayber savaşında öldürüldü. Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

11- Enceşe el-Hadi. 12- Sefine b. Ferruh: Adı Mihran'dir. Sefine adını ona Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) koydu. Çünkü yolculukta (arkadaşları) eşyalarını ona taşıtıyorlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen sefine ( = gemi)sin" buyurmuştu. Ebu Hatim: "Onu Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) azad etti" derken, diğerleri; Ümmü Seleme'nin azad ettiğini söylemektedirler.'

 

13- Enese: Künyesi Ebu Mişrah'tır; 14- Eflah, 15- Ubeyd, 16- Tahman: Diğer adı Keysan'dır. 17- Zekvan, 18- Mihran, 19- Mervan. Deniliyor ki: "bu (son üçü) Tahman'ın ismi konusunda ileri sürülen farklı isimlerdir." Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

20- Huneyn, 21- Sender, 22- Fudale Yemani, 23- Mabur Husa, 24- Vakıd, 25- Ebu Vakıd, 26- Kassam, 27- Ebu Asib, 28- Ebu Müveyhibe.

 

Kadınlardan: 1- Selma Ümmü Rafı', 2- Sa'd kızı Meymune, 3- Hudra, 4- Radva, 5- Rezine, 6- Ümmü Dumeyra, 7- Ebu Asib kızı Meymune, 8- Mariye, 9- Reyhane.

 

 

4- Hizmetçileri:

 

1- Enes b. Malik: İhtiyaçlarını görürdü; 2- Abdullah b. Mes'ud: Ayakkabısına ve misvaklarına sahip olurdu; 3- Ukbe b. Amir el-Cüheni: Katırına sahip olur, onu yolculuklarda sürerdi; 4- Esla' b. Şerik: devesine gözkulak olurdu; 5,6- Müezzin Bilal b. Rabah ve Sa'd: Bu ikisi Hz. Ebu Bekir es-Siddik'ın azadlı köleleri idi; 7- Ebu Zer el-Gıfari, 8,9- Eymen b. Ubeyd ve annesi Ümmü Eymen: Bu ikisi Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) azadlıları idi. Eymen, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) temizlik ve tuvalet işlerine bakardı.

 

 

5- Katipleri:

 

1- Hz. Ebu Bekir, 2- Hz. Ömer, 3- Hz. Osman, 4- Hz. Ali, 5- Zübeyr, 6- Amir b. Füheyre, 7- Amr b. as, 8- Übey b. Ka'b, 9- Abdullah b. Erkam, 10- Sabit b. Kays b. Şemmas, 11- Hanzala b. Rabi el-Üseydi, 12- Muğire b. Şu'be, 13- Abdullah b. Revaha, 14- Halid b. Velid, 15- Halid b. Said b. as: Bu zatın, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk katibi olduğu söylenmektedir; 16- Muaviye b. Ebu Süfyan, 17- Zeyd b. Sabit: Bu işle en çok ilgilenen ve en uzman olanları bu sahabi idi.

 

 

6- İslam Hukuku Konularındaki Mektupları

 

1- Hz. Ebu Bekir'in yanında bulundurduğu zekat konularını içeren mektubu. Hz. Ebu Bekir, Bahreyn'e gönderdiği Enes b. Malik'e bu mektubu yazdı. Cumhur ( = alimler çoğunluğu) bu mektuba göre amel etmektedir.

 

2- Yemenlilere gönderdiği mektup. Ebu Bekir b. Amr b. Hazm'ın babasından, onun da dedesinden rivayet ettiği mektup işte budur. Aynı şekilde bu mektubu Müstedrek'inde Hakim, Nesai vs. muhaddisler müsned -muttasıl- bir senedle rivayet etmişlerdir. Ebu Davud vs. muhaddisler ise mürsel senedle kaydetmişlerdir. Bu, uzunca bir mektuptur. Bu mektupta zekat, diyetler, ahkam, büyük günahların adları, boşama, köle azadı, bir tek elbise ile namaz kılmanın ve örtünmenin hükümleri, mushafa (abdestsiz) el sürme... gibi fıkhın değişik pekçok konulan anlatılmaktadır.

 

İmam Ahmed diyor ki: Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu mektubu yazdığında şüphe yoktur. Fakihlerin hepsi diyetlerin miktarları konusunda bu mektubu kaynak almışlardır.

 

3- Züheyr oğullarına gönderdiği mektubu,

 

4- Hz. Ömer İbnü'l-Hattab'ın yanında bulunan ve zekat nisablan vs. konularını içeren mektubu.

 

 

7- Hükümdarlara Gönderdiği Mektupları ve Elçileri:

 

Hudeybiye'den dönünce yeryüzü krallarına mektup yazdı ve onlara elçilerini gönderdi. Bu cümleden olarak Bizans hükümdarına bir mektup yazdı. Kendisine, "(Bizanslılar) Mühürsüz hiçbir mektubu okumazlar" denilince, bir gümüş mühür edindi ve üzerine üç satır yazdırdı: "Muhammed" bir satır, "Rasul" bir satır ve "Allah" bir satır. Krallara gönderdiği mektupları bununla mühürledi. Hicretin yedinci senesi Muharrem ayında bir gün içinde altı neferi elçi olarak gönderdi.

 

Bunların ilki, Amr b. Ümeyye ed-Damri: Bu elçiyi Necaşi'ye gönderdi. Necaşi'nin adı Ashame b. Ebcer'dir. "Ashame"nin Arapça karşılığı, Atıyye (Türkçe karşılığı ise Bağış) dir. Necaşi, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektubuna saygı gösterdi ve sonra müslüman olup şehadet getirdi. İnciri en iyi bilenlerdendi. O Habeşistan'da öldüğü gün Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'de cenaze namazını kıldırdı. Vakıdi vs.'nin de içinde bulundukları bir grup tarihçi böyle demekteyse de iş bunların dediği gibi değildir. Zira Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cenaze namazını kıldırdığı Necaşi Ashame, mektup gönderdiği Necaşi değildir. Birincisinin aksine, bu ikincisinin Müslüman olduğu bilinmiyor. Oysa birincisi müslüman olarak ölmüştür''. Müslim Sahih'inde Katade yoluyla Enes'in şöyle dediğini rivayet eder: "Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kisra'ya, Kayser'e, Necaşi'ye ve herbir saltanat sahibine, onları Allah Teala'ya davet için birer mektup gönderdi. Buradaki Necaşi Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cenaze namazını kıldırdığı Necaşi değildir. Ebu Muhammed ibn Hazm diyor ki: "Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine Amr b. Ümeyye ed-Damri'yi gönderdiği bu Necaşi müslüman olmamıştır." Birincisi İbn Sa'd vs. tarihçilerin tercihidir. Aşikare olan İbn Hazm'ın görüşüdür.

 

Dıhye b. Halife el-Kelbi'yi Bizans hükümdarı Kayser'e gönderdi. Kayser'in adı Hirakl (Heraklius, 610-641) idi. Müslüman olmayı kurdu. Neredeyse olacaktı; ama olmadı. Müslüman olduğu söylenmişse de bu sözün bir değeri yoktur.

 

Ebu Hatim İbn Hibban'm, Sahih'inde rivayet ettiğine göre Enes b. Malik anlatıyor: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu mektubumu kim Kayser'e götürüp cenneti kazanmak ister?" diye sordu. Cemaatten birisi: "Ya mektubu kabul etmezse?" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kabul etmese de (götürene cennet vardır)" buyurdu. Kayser, Beyt-i Makdis'e gelirken elçi ona rastladı. Yere bir hah serilmişti. Üzerinde ondan başkası yürümüyordu. Elçi mektubu halının üzerine attı ve yana çekildi. Kayser, mektubun yanına varınca eline aldı ve: "Bu mektubun sahibi kim ise güvencededir." diye nida etti. Adam gelip: "Benim" dedi. Kayser: "Memleketime geldiğinde bana gel" dedi. Adam, gelince onun yanına gitti. Kayser'in emri ile sarayın kapıları kapatıldı: Sonra bir tellala şöyle nida etmesi için emir verdi: "Haberiniz olsun, Kayser, Muhammed'e uydu ve hristiyanlığı bıraktı." Bunu duyan ordusu derhal silahlarını çekip geldiler ve onu çembere aldılar. Bunun üzerine Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elçisine: "Görüyorsun, tahtım elden gidecek." dedikten sonra tellalına şöyle nida etmesini emretti: "Dikkat, dikkat! Kayser, davranışınızdan hoşnut oldu. O sadece sizi sınayıp sizin dininize ne kadar sıkı tutunduğunuzu görmek istedi. Artık geri dönün, gidin." Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben müslümanım" diye yazdı ve O'na dinarlar gönderdi. Mektup eline geçince Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın düşmanı yalan söyledi. O müslüman değil, hristiyandır."

 

Abdullah b. Huzafe es-Sehmi'yi, Kisra'ya gönderdi. Nuşirevan oğlu Hürmüz'ün oğlu olan Kisra'nın adı İbreviz (Perviz) idi. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mektubunu parçaladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ım! Onun saltanatını parçala." diye beddua etti. Allah, onun saltanatını ve milletinin memleketini parçaladı.

 

Hatıb b. Ebi Beltea'yı, Cüreyc b. Mina adındaki İskenderiye kralı ve Kıptilerin lideri olan Mukavkis'a gönderdi. Mukavkıs, iyi şeyler söyledi ve yakınlık gösterdi. Ama müslüman olmadı. Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mariye'yi ve onun kızkardeşleri Şirin ile Kaysera'yı hediye etti. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mariye'yi odalık edindi ve Sirin'i Hassan b. Sabit'e hediye etti.

 

Mukavkıs, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayrıca şu hediyeleri de göndermiştir: Bir başka cariye, bin miskal altın, Mısır kubati kumaşından yirmi parça elbise, bir boz katır -Düldül-, bir boz eşek -Ufeyr-, Mabur adında bir hadım köle -bu kölenin Mariye'nin amcasının oğlu olduğunu söylenmektedir-, bir at -Lizaz-, bir cam kadeh ve bir miktar bal. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Pis adam, saltanatına kıyamadı. Saltanatı sürmeyecektir. dedi.

 

Şuca b. Vehb el-Esedi'yi, Belka kralı Haris b. Ebu Şemir el-Gassani'ye gönderdi. Bunu İbn İshak ve Vakidi söylemiştir. Kimisi: "Şuca, Cebele b. Eyhem'e gitti", kimisi: ıtHer ikisine de gitti." ve kimisi de: "Dıhye b. Halife ile birlikte Hirakl'e gitti." demiştir. Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

Selit b. Amr'ı, Yemame'deki Hanife oğulları (reisi) Hevze b. Ali'ye gönderdi. Hevze, elçiye ikramda bulundu. Deniliyor ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Selit b. Amr'ı, Hanife oğullarından Hevze ile Sümame b. Üsal'e gönderdi.

 

İşte Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı gün gönderdiği söylenen altı elçi bunlardır.

 

Hicretin sekizinci senesi Zilkade ayında Amr b. as'ı, Umman'daki Ezd oğullarından el-Cülendi'nin oğulları Ceyfer ile Abdullah'a elçi olarak gönderdi. Bu ikisi müslüman olup zekatlarını verdiler. Amr'ın önüne zekat toplama ve aralarında hükmetme yolunu açtılar. Amr, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat haberi kendisine ulaşıncaya kadar aralarında kaldı.

 

Ci'rane'den ayrılmadan önce -bir görüşe göre Fetih'den önce- Ala el-Hadrami'yi, Bahreyn kralı Münzir b. Sava el-Abdi'ye gönderdi. Münzir müslüman oldu ve zekatını (vergisini) verdi.

 

Muhacir b. Ebu Ümeyye el-Mahzumi'yi, Yemen'deki Hans b. Abdikülal el-Himyeri'ye gönderdi. Hans: "Durumumu iyiden iyiye düşünüp taşınacağım." dedi.

 

Tebük seferinden dönünce -bir görüşe göre hicretin sekizinci senesi Rebiulevvel ayında- Ebu Musa ile Muaz b. Cebel'i İslam davetçileri olarak Yemen'e gönderdi. Yemen halkı toptan, savaşsız, isteyerek müslüman oldu. Daha sonra Hz. AH b. Ebu Talib'i onlara gönderdi. Hz. Ali, veda haccı esnasında Mekke'de Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına çıkageldi.

 

Cerir b. Abdullah el-Beceli'yi, Zu'l-Kela el-Hımyeri ile Zu Amr'a, onları İslam'a davet için gönderdi. Bu zatlar müslüman oldular. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde Cerir onların yanında idi.

 

Amr b. Ümeyye ed-Damri'yi bir mektupla (yalancı peygamber) Müseylemetü'l-Kezzab'a gönderdi. Ayrıca ona Zübeyr'in kardeşi Saib b. el-Avvam ile bir başka mektup daha gönderdi; ama müslüman olmadı.

 

İslam'a davet için Ferve b. Amr el-Cüzami'ye elçi gönderdi. Elçi göndermediği de söylenmektedir. Ferve, Kayser'in Maan valisi idi; müslüman oldu ve Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müslüman olduğunu bir mektupla bildirdi. Ayrıca Mes'ud b. Sa'd ile O'na şu hediyeleri gönderdi: Fızza adında bir boz katır, Zarib adında bir at ve Ya'fur adında bir eşek. Bir grup alim böyle demiştir. Aşikar olan o iki —Allah daha iyi bilir ya— Ufeyr ve Ya'fur aynı eşektir; Ufeyr, kelimesi Ya'fur kelimesinin terhim şeklindeki ism-i tasgiridir.

 

Ayrıca değişik kumaşlar ve altınla süslü ipek bir kaftan gönderdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hediyelerini kabul etti ve Mes'ud b. Sa'd'a on iki buçuk ukiyye bağış yaptı.

 

Ayyaş b. Ebi Rabia el-Mahzumi'yi bir mektupla Himyer'den Abdikülal'in oğulları Haris, Mesruh ve Nuaym'a gönderdi.

 

 

8- Müezzinleri:

 

Dört tane olup ikisi Medine'de idi: 1- Bilal b. Rabah: Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk müezzinidir; 2- Kureyşli Amir oğullarından Ümmü Mektüm'un oğlu kör Amr (İbn Ümmü Mektüm), 3- Küba'da: Ammar b. Yasir'in azadlısı Sa'd el-Karaz; 4- Mekke'de: Ebu Mahzura; Adı, Evs b. Muğire el-Cumhi'dir.

 

Müezzinlerden Ebu Mahzura ezanda terci' yapar (yani şehadet kelimelerinin herbirini yavaşça söyledikten sonra tekrar yüksek sesle söyler) ve kameti iki kere tekrarlardı. Bilal ise terci' yapmaz, kameti bir kere söylerdi. İmam Şafii (r.h.) ile Mekkeliler Ebu Mahzura'nın ezanını, Bilal'ın kametini; Ebu Hanife (r.h.) ile Iraklılar Bilal'ın ezanını, Ebu Mahzura'nın kametini; İmam Ahmed (r.h.), ehl-i hadis ve Medineliler ise Bilal'ın hem ezanını, hem de kametini almışlardır. Malik (r.h.) iki yerde -tekbirin yinelenmesi ve kamet (Kad kemati's-salatu) sözünün iki kere söylenmesi- muhalefet etmiştir. O, kameti tekrar etmiyor.

 

 

9- Komutanları ve Valileri:

 

Bazan b. Sasan: Behram Cur'un neslindendir. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kisra'nın ölümünden sonra onu bütün Yemen halkının başına geçirdi. İslam'da Yemen'e tayin edilen ilk validir. Aynı zamanda ilk müslüman olan Acem kralıdır.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bazan'ın ölümünden sonra San'a ve civarındaki köy ve kasabalara onun oğlu Şehr b. Bazan'ı vali tayin etti. Sonra Şehr öldürülünce Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) San'a'ya Halid b. Said b. as'ı vali yaptı.

 

Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Muhacir b. Ebu Ümeyye el-Mahzumi'yi Kinde ve Sadif'e vali tayin etti. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde daha görev yerine gitmemişti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, onu dinden dönen (mürted) bir takım insanlarla savaşması için (bir müfrezenin başında) gönderdi.

 

Ziyad b. Ümeyye el-Ensari'yi, Hadramevt'e; Ebu Musa el-Eş'ari'yi, Zübeyd, Aden ve Sahil'e; Muaz b. Cebel'i, Cened'e; Ebu Süfyan Sahr b. Harb'i, Necran'a; Ve (Ebu Süfyan'ın) oğlu Yezid'i, Teyma'ya vali olarak gönderdi.

 

Attab b. Esid'i, Mekke'ye vali tayin etti ve hicretin sekizinci senesi müslümanlara hac ibadeti yaptırma görevini ona verdi. O vakit 20 yaşında yoktu.

 

Ali b. Ebu Talib'i, humusları (beşte birlik vergilen) toplama ve kadılık yapma görevleriyle Yemen'e gönderdi.

 

Amr b. as'ı, Umman'a ve çevresine vali tayin etti.

 

Zekat toplama işine pekçok grup görevlendirdi. Zira her kabilenin zekatlarını toplayan bir görevli vardı. Bundan dolayı zekat memurlarının sayısı kabardı.

 

Hz. Ebu Bekir'i hicretin dokuzuncu senesi haccı idare etme işiyle görevlendirdi ve onun ardından Hz. Ali'yi halka Beraet ( = Tevbe) suresini okuması için gönderdi. Kimisi: "Çünkü bu surenin evveli, Hz. Ebu Bekir hacca gittikten sonra inmiştir."; kimisi: "Zira Arabın adetidir; akitleri sadece kendisine itaat edilen birisi yahut kişinin ailesinden bir şahıs yapar bozar." diyor, kimi ise diyor ki: Hz. Ali'yi, Hz. Ebu Bekir'e yardımcı ve destek olsun diye arkasından gönderdi. Bu yüzden Hz. Sıddik Hz. Ali'ye: "Amir misin, memur musun?" diye sormuş, o da: "Hayır, memurum." cevabını vermişti. Allah'ın düşmanları Rafiziler ise: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görevinden azledip yerine Hz. Ali'yi geçirdi." diyorlar. Bu, onların yeni çıkmış iftiralarından ve bühtanlarından başkası değildir,

 

"Nesi olayından dolayı bu hac Zilhicce ayında mı, yoksa Zilkade ayında mı yapılmıştı?" Bu konuda alimler görüş ayrılığına düşmüşler ve iki ayrı görüş ileri sürmüşlerdir. En doğrusunu Allah bilir.

 

 

10- Sa'd b. Muaz:

 

Bedir savaşında gölgelikte uyurken muhafızlığım yapmıştır. 2- Muhammed b. Mesleme: Uhud savaşında muhafızlığını yaptı. 3- Zübeyr b. Avvam: Hendek savaşında muhafızlığını yaptı. 4- Abbad b. Bişr: Muhafızlık işlerine bakan bu zattı.

 

Bu şahıslar dışında başka kişiler de Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) muhafızlığını yapmışlardır. "Allah seni insanlardan korur" ayeti inince, insanların karşısına çıktı, ayeti onlara haber verdi ve muhafızları gönderdi.

 

Fedaileri:

 

I- Ali b. Ebu Talib, 2- Zübeyr b. Avvam, 3- Mikdad b. Amr, 4- Muhammed b. Mesleme, 5- Asim b. Sabit b. Ebu'l-Aklah, 6- Dahhak b. Süfyan el-Kilabi.

 

Valiye göre emniyet müdürü (sahibu'ş-şurta) ne ise Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göre de Kays b. Sa'd b. Ubade el-Ensari o idi.

 

Hudeybiye günü Muğire b. Şu'be kılıcıyla Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başında bekledi.

 

Nafaka işlerine bakanlar; yüzüğüne, ayakkabısına ve misvakına göz kulak olanlar; huzuruna girilmesine izin verenler:

 

Bilal, nafaka işlerine bakardı. Muaykib b. Ebu Fatıma ed-Devsi mühürüne, İbn Mes'ud misvakına ve ayakkabısına bakardı.

 

Huzuruna girilmesine müsaade edenler (yani kapıcıları) şunlardı: 1- Rebah el-Esved, 2- Enese: Bu ikisi kölesi idiler; 3- Enes b. Malik, 4- Ebu Musa el-Eş'ari.

 

 

11- Şairleri ve Hatipleri:

 

İslam'ı müdafaa eden şairleri: 1- Ka'b b. Malik, 2- Abdullah b. Revaha, 3- Hassan b. Sabit. Kafirlere karşı en katı olanları Hassan b. Sabit idi. Ka'b b. Malik ise kafirleri, küfürlerinden ve şirklerinden dolayı ayıplardı.

 

Hatibi, Sabit b. Kays b. Şemmas idi. Yolculukta önünde şarkı söyleyerek deve sürenler:

 

me b. Ekva'. Sahih-i Müslim'de rivayet edildiğine göre Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güzel sesli, şarkı söyleyen bir deve sürücüsü vardı. Alİah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Yavaş ol, ya Enceşe! Cam kaseleri (yani yufka yürekli kadınları incitip) kırmayasın." buyurdu.

 

 

12- Gazaları ve Seriyeleri:

 

Bütün gazaları, seriyeleri ve ba'sları hicretten sonraki 10 sene zarfında olmuştur. Gazalarının sayısı 27'dir. 25 yahut 29 olduğunu söyleyenler ve daha başka rakamlar verenler de vardır. Şu dokuz gazada savaşmıştır: Bedir, Uhud, Hendek, Kurayza, Mustalık, Hayber, Fetih, Huneyn ve Taif. Hayber kasabalarından Vadi'UKura'da, Gabe'de (Şam bölgesinde Medine'ye yakın bir yer adı) ve Beni Nadir ile yapılan savaşlara da iştirak ettiği söylenmiştir.

 

Seriye ve ba'sları altmışa yakındır. Asıl büyük gazalar yedi tanedir: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Fetih, Huneyn ve Tebük. Bu gazalar hakkında Kur'an ayetleri inmiştir. Enfal suresi, Bedir savaşının anlatıldığı suredir. Uhud savaşı hakkında Al-i İmran suresinin sonlarındaki: "Hani sen inananları mevzilere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ayrılmıştın..." ayetinden [Al-i İmran, 121] surenin bitiminden az öncesine kadar olan kısmı inmiştir. Hendek, Kurayza ve Hayber savaşları hakkında Ahzab suresinin başı; Beni Nadir savaşı hakkında Haşr suresi ve Hudeybiye olayı ile Hayber hakkında Fetih suresi inmiş ve ayrıca bu surede (Mekke) Fethine işaret edilmiştir. Nasr suresinde ise Fetih açıkça zikredilmiştir.

 

 

13- Silahları ve Eşyaları:

 

Dokuz kılıcı vardı:

 

1- Me'sur: Sahip olduğu ilk kılıçtır. Babasından miras kaldı. 2- Adb, 3- Zülfikar yahut Zülfekar: Hemen hemen bu kılıcını hiç yanından ayırmazdı. Bu kılıcın kabzası, kabzasının pervazesi, halkası, tepe kısmı, zinet için olan halkaları ve kınının dilciği hep gümüştendi. 4- Kal'i, 5- Bettar, 6- Hatf, 7- Rasub, 8- Mıhzem, 9- Kadib.

 

Kılıcının kınının dilciği tamamen gümüş ve bunun arasında kalan kısım gümüş halkalar şeklindeydi. Kılıcı Zülfikar'ı Bedir savaşında ganimet olarak almıştı. (Uhud savaşında) kendisine gösterilen rüya da bu kılıç üzerinde idi. Fetih günü Mekke'ye geldiğinde kılıcının üzerinde akın ve gümüş vardı.

 

Yedi zırhı vardı:

 

1- Zatu'l-Fudul: İşte bu zırhı, ailesi için yahudi Ebu Şahm'dan 30 sa'arpa aldığında o yahudinin yanında rehin bırakmıştı. Borç bir seneye kadar Ödenecekti. Zırh demirdendi.

 

2- Zatu'l-Vişah, 3- Zatu'l-Havaşi, 4- Sa'diyye, 5- Fızza, 6- Betra, 7-Hirnık. Altı, yayı vardı:

 

1- Zevra, 2- Ravha, 3- Safra, 4- Beyza, 5- Ketum: Uhud savaşında kırıldı; Katade b. Nu'man aldı; 6- Sedad.

 

Kafur adında bir sadağı, üç gümüş halkası bulunan menşur deriden bir kemeri, bir gümüş tokası ve bir gümüş tırnak makası vardı. Bazıları böyle demişse de Şeyhülislam ibn Teymiye: "Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kemer kuşandığı bize ulaşmadı." diyor.

 

Zeluk adında bir kalkanı ve Fütak adında başka bir kalkanı vardı. Deniliyor ki, kendisine üzerinde put resmi bulunan bir kalkan hediye edildi. Elini onun üzerine koydu, Allah o putu giderdi.

 

Beş mızrağı vardı. Birisine Müsvi, diğerine Müsni denirdi. Neb'a adında bir hançeri vardı. Beyza adında bir büyük mızrağı daha vardı. Bastona benzer, Aneze adında başka bir küçük mızrağı daha vardı ki, bayramlarda onu önüne alarak yürür ve bu mızrağı önüne dikerlerdi. Böylece onu namaz kıldığı tarafa diktiği sütre yapmış olurdu. Zaman zaman bu mızrakla yürüdüğü olurdu.

 

Muvaşşah adında, sarı bakırla kaplı bir demir miğferi ve Sebuğ yahut Zü's-Sebuğ adında bir başka miğferi vardı.

 

Harb esnasında giydiği üç cübbesi vardı. Harb esnasında yeşil ince ipekten bir cübbe giydiği de söylenmektedir. Bilinen o ki, Urve b. Zübeyr'in, astarı yeşil ince ipek olan, ipek bir yelmuku (kaftanı) vardı, harb esnasında giyerdi. İki rivayetten birine göre İmam Ahmed, harb esnasında ipek giymeyi caiz görmektedir.

 

Ukab adında siyah bir bayrağı vardı. Sünen-i Ebu Davutf'daki bir rivayete göre sahabeden biri: "Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bayrağını gördüm, sarı idi." demektedir. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beyaz sancakları vardı. Bazan bunlara siyah desenler de verirdi.

 

el-Kin adında bir kıl çadırı vardı. Bir arşın yahut daha fazla uzunlukta ucu çengelli bir bastonu vardı, ona dayanarak yürür, devesi üzerinde iken önüne asardı. Urcun adında bir bastonu; Memşuk adında kayın ağacından yapılma bir asası vardı. Deniliyor ki, halifelerin birbirlerinden aldıkları asa budur.

 

Reyyan ve Muğni adlarını taşıyan bir kadehi ve gümüş zincir takılmış başka bir kadehi vardı.

 

Cam bir kadehi ve divanının altına konan, gece içine küçük abdest bozduğu hurma ağacından bir kadehi vardı. Sadır adında bir kırbası vardı. Abdest almak için bir taş maşrapası (ibriği) bulunduğu söylenmektedir. Sarı bakırdan bir su teknesi, Sea adında bir leğeni, İçinde yıkandığı bakır bir kabı, bir yağ şişesi, ayna ve tarak koyduğu bir küçük sandığı vardı. Tarağın fiidişinden olduğu söylenmektedir. Bir de uyuyacağı zaman her iki gözüne de kendisinden üçer kere sürme çektiği bir sürmedanlığı vardı. Küçük sandığında makas ve misvak da bulunurdu. Dört erkeğin aralarında taşıdıkları dört halkası bulunan Garra adında bir çanağı vardı. Bir sa'ı, bir müddü, bir tüylü saçaklı büyük keçesi, Es'ad b. Zürare'nin hediye ettiği ayakları Hind ardıcından bir divanı ve dolgu maddesi Uf olan deri bir yatağı vardı.

 

Bunların hepsi değişik hadislerde dağınık olarak rivayet edilmiştir.

 

Taberani, Mu'cem'inde İbn Abbas'tan Hz. Peygamter'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kaplarını bir arada sıralayan şöyle toplu bir hadis rivayet eder: "Allah Rasulü'nün (s.a) kabzası ve kabza başı gümüşten olan Zülfikar adında bir kılıcı, Sedad adında bir yayı, Cem' adında sadağı, bakırla kaplı Zatu'l-Fudul adında bir zırhı, Neb'a adında bir hançeri, Dakn adında bir ucu çengelli bastonu, Muciz adında beyaz bir kalkanı, Sekb adında siyah bir atı, Dac adında bir eğeri, Düldül adında boz bir katın, Kasva adında dişi bir devesi, Ya'fur adında bir eşeği, el-Kin adında bir halısı, Kamra adında bir bastonu, Sadıra adında bir kırbası, Cami' adında bir makası, bir aynası ve Mevt adında, kayın ağacından yapılma bir asası vardı."

 

 

14- Hayvanları:

 

Atları:

 

1- Sekb: Sahip olduğu ilk at olduğu söylenir. Kendisinden on ukiyyeye satın aldığı bedevi arabın yanında iken adı Dırs idi. Alnında ve ayaklarında beyazlık ve sağ ayağında bir deri bukağı vardı. Siyaha yakın al renkte idi. Nitekim siyah olduğu da söylenmektedir. 2- Mürtecez: Boz bir attı. İşte, Huzeyme b. Sabit'in şahitlikte bulunduğu at, buydu, 3- Luhayf, 4-Lizaz, 5- Zarib, 6- Sebha, 7- Verd.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yedi ata sahip olduğunda görüşbirliği vardır. Bunları İmam Ebu Abdillah Muhammed b. İshak b. Cemar eş-Şafii bir beyitte şu şekilde topladı:

 

Bu beyti bana, oğlu İmam Ebu Amr İzzeddin Abdülaziz haber Allah, onu taatı ile aziz eylesin.

 

Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha başka on beş atı olduğu söylenir, bunlar ihtilaflıdır. Atının eğerinin iki yanı liften idi.

 

Katırları:

 

1- Düldül: Boz idi. (Mısır kralı) Mukavkıs'ın hediyesidir,

 

2- Fizza ( = Gümüş) adında Ferve el-Cüzami'nin hediye ettiği verdi. Ancak başka bir katır,

 

3- Eyle kralının hediye ettiği boz katır,

 

4- Dumetu'l-Cendel hükümdarının hediye ettiği bir başka katır,

 

5- Necaşi'nin bir katır hediye ettiği ve Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bindiği de söylenmektedir.

 

Eşekleri:

 

1- Ufeyr: Boz idi. Kıpti kralı Mukavkıs hediye etmişti.

 

2- Ferve el-Cüzami'nin hediye ettiği bir başka eşek,

 

3- Sa'd b. Ubade'nin Hz. Peygamberi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir eşek verdiği h Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona bindiği söylenmektedir.

 

Develeri:

 

1- Kasva: Bu deve üzerinde hicret ettiği söylenmektedir. (2,3- Azba (= Kulaksız) ve Ced'a (= Burunsuz) Bu iki devede ne culak, ne de burun vardı. Bu sebeple böyle adlandırıldılar. Kulağında kesiklik olduğu için bu adla anıldığı da söylenmektedir. Azba ve Ced'a bir deve adı mıdır, yoksa iki ayrı deve adı mıdır? Bu konuda ihtilaf vardır. Azba, yarışlarda geçilmez bir deve idi. Sonra iş devesi üzerinde bir bedevi arap çıkageldi ve onu geçti. Bu müslümanların ağırına gitti. Bunun üzerine Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünyada herhangi bir şeyi yükseltirse mutlaka onu alçattmak Allah üzerine bir haktır.*' buyurdu.

 

4- Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bedir savaşında Ebu Cehil'in, burnunda gümüş bir halka bulunan ve attan hızlı giden Mehr kabilesinden aldığı devesini ganimet olarak ele geçirdi. Müşrikleri öfkelerinden çatlatmak için bu deveyi Hudeybiye günü birine hediye olarak verdi.

 

Kırk beş adet sağmal devesi vardı. Ayrıca Sa'd b. Ubade'nin Akil oğulları develerinden ona gönderdiği Mehr kabilesi develerinden bir devesi vardı.

 

Yüz koyunu vardı. Bu sayıdan fazla olmasını istemezdi. Çobanı her ne zaman bir kuzu doğduğunu haber etse, onun yerine bir koyun keserdi. Yedi tane hediye keçisi vardı; onları Ümmü Eymen otlatırdı.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

C) HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) BEŞERİ (İNSANİ) TAVIRLARI