UMDETU’L AHKAM |
KÖLE AZADI |
BİR KÖLEDEKİ ORTAK PAYINA HÜRRİYETİNİ VEREN KİMSE |
3749-1/1- Bize Yahya b.
Yahya tahdis edip dedi ki: Ben Malik'e dedim ki:
Sana Nafi', İbn Ömer'den
şöyle dediğini tahdis etti: Rasulullah (s.a.v.): "Bir kimse bir köledeki
payına hürriyetini verip de onun kölenin değerine ulaşacak malı varsa onun
adına adaletU bir şekilde köleye değer biçilir. Sonra da ortaklarına paylarını
verir ve köle onun adına hürriyete kavuşturulur. Aksi taktirde o köleden
hürriyete kavuşturduğu kadarını hürriyete kavuşturmuş olur."
Açıklama:
(3749) "Her kim
bir köledeki payına hürriyetini verirse ... " aksi taktirde ondan
hürriyetini verdiği kadarı hür olur. İbn Ömer'in hadisi bu şekildedir. Ebu
Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste (3751) Nebi (s.a.v.) iki kişinin ortak
olduğu köle hakkında birisi payına hürriyetini verecek olursa "tazminat
öder" buyurduğunu zikretmektedir. Bir diğer rivayette (3752) "Her kim
bir köle deki payına hürriyetini verirse onun kurtuluşu ... meşakkat vermeyecek
bir şekilde çalışması istenir." başka bir rivayette "Eğer onun malı
yoksa köleye onun adına adaletli bir şekilde değer biçilir. .. çalışması
istenir" denilmektedir.
Kadı lyaz dedi ki:
Burada istisa, kölenin çalışmasının istenmesinin söz konusu edilmesi hususunda
raviler arasında ihtilaf vardır. Darakutni dedi ki: Bu hadisi Şu'be ve Hişam,
Katade'den rivayet etmişlerdir. Her ikisi daha sağlam ravilerdir. Her ikisi de
hadiste kölenin çalışmasının istenmesini zikretmemektedirler. Hemmam da onlara
muvafakat etmiştir. O da kölenin çalışmasının istenmesini hadisten ayırmış, onu
Ebu Katade'nin bir görüşü olarak ifade etmiştir. Buhar! de buna göre bu hadisi
rivayet etmiştir. Doğrusu da budur.
İbn Abdilberr dedi ki:
Kölenin çalıştırılmasını söz konusu etmeyenler onu söz konusu edenlerden daha
sağlamdır. Başkası ise şöyle demektedir: Bu hususta Said b. Ebu Arube'nin
Katade'den rivayetinde ihtilaf vardır. Bir seferinde bunu zikretmiş bir
seferinde zikretmemiştir. İşte bu, bu ifadenin -başkasının dediği gibihadisin
metninden olmadığına delildir. Kadı lyaz'ın açıklamaları buraya kadardır. Allah
en iyi bilendir.
İlim adamları der ki:
Bu hadiste istisa (kölenin çalışmasının istenmesi) şu demektir: Köle kazanç
elde etmekle ve çalışmakla mükellef tutulur. Ta ki diğer ortağın payının
değerini kazansın. Bunu ortağa ödediği taktirde tamamen hürriyetini elde eder.
İstisayı kabul edenlerin çoğunluğu bunu böylece açıklamışlardır. Bazıları ise
hürriyetini vermeyen efendisine köledeki payı kadarı ile hizmet eder
demektedir. Bu açıklamaya göre de hadisler birbirleri ile uyumlu bir şekilde
anlaşılmış olur.
"Ona meşakkat
vermeyecek şekilde" yani ona zor gelecek, ağır gelecek işleri yapmakla
yükümlü tutulmaz.
Şıks (şin harfi
kesreli olarak) az ya da çok olsun pay demektir. Aynı zamanda buna ye harfi
ziyadesi ile "şakıs" de denilir. Şin harfi kesreli olarak
"şirk" de denilir. Bu hadisten anlaşıldığına göre ortak bir köledeki
payına hürriyetini veren bir kimse adına eğer varlıklı ise kölenin geri kalan
kısmına onun adına adil bir şekilde değer biçilir. Köle ister müslüman, ister
kafir olsun ortağı ister müslüman ister kafir olsun, hürriyet verilen ister
erkek köle ister cariye olsun farketmez. Bu hususta ortağın da kölenin de
payını hürriyetine kavuşturan ın da başka bir şey seçme hakları yoktur. Aksine
hepsi bundan hoşlanmasa dahi bu hüküm -yüce Allah'ın kölenin hürriyete
kavuşmaktaki hakkına riayet edilmesi için- uygulanır.
İlim adamlarının icma
ettiklerine göre payına hürriyetini veren kişinin payı o hürriyeti vermekle hür
olur. Bundan tek istisna Kadı lyaz'ın Rabia'dan naklettiği şu görüşüdür: O dedi
ki: İster zengin ister fakir olsun payına hürriyetini verenin payı hür olmaz.
Ama bu bütün sahih hadislere ve icmaya aykırı batıl bir görüştür. Diğer ortağın
payına gelince eğer hürriyet veren kişi varlıklı ise hükmünün ne olacağı
hususunda farklı altı görüş vardır:
1. Şafii mezhebinde
sahih olup İbn Şubrume, Evzai, Sevri, İbn Ebu Leyla, Ebu Yusuf, Muhammed b.
el-Hasen, Ahmed b. Hanbel, İshak ve Malikilerden bazılarının kabul ettiği görüş
olup bu görüşe göre bizzat o hürriyete kavuşturmakla hür olur ve ortağının
payına onun adına hürriyete kavuşturduğu gündeki değeri ile kıymet biçilir.
Tamamının ve la hakkı da hürriyetini verene ait olur. Hürriyetini verdiği andan
itibaren de miras ve başka hususlarda hürlerin hükmüne tabi olur. Ortak olanın
ise tıpkı onu öldürmesi halinde olduğu gibi payının değerini istemekten başka
bir hakkı yoktur. Bunlar der ki: Eğer hürriyeti veren bundan sonra ödeme
zorluğu çekecek olursa hürriyete kavuşturma geçerliliğini sürdürür ve kıymeti
onun zimmetinde borç olur. Ölürse terikesinden alınır. Terikesi yoksa kıymeti
artık boşa gider ve tamamının hürriyete kavuşması devamlılık arz eder. Bu
fakihler derler ki: Eğer diğer ortak birincisinin hürriyete kavuşturmasından
sonra kendi payına da hürriyetini verecek olursa onun bu şekilde ona hürriyet
vermesi anlamsız (lağv, boş) olur. Çünkü esasen tamamı zaten hür olmuştur.
2. İkinci görüş köle
değeri ödenmedikçe hürriyetine kavuşmuş olmaz. Bu da Maliki mezhebinin meşhur görüşüdür.
Zahiri mezhebi alimleri de böyle demiştir. Şafii'nin görüşü de budur.
3. Ebu Hanife'nin
görüşü olup buna göre öbür ortak muhayyerdir. Arzu ederse değerinin yarısını
kazanması için kölenin çalışmasını ister. Arzu ederse kendi payına hürriyetini
verir ve vela ikisi arasında ortak bir hak olur. Dilerse de hürriyetini veren
ilk ortağı adına kendi payının değerini tespit eder. Sonra hürriyetini veren
ilk ortak diğer ortağına ödediği değer kadarı ile köleye rücu' edip (ona dönüp)
bu hususta onun çalışmasını ister. Bu durumda velanın tamamı ona (ilk olarak)
hürriyetini veren kişiye ait olur. Ayrıca Ebu Hanife der ki: Köle çalışması
istenen süre içerisinde bütün hükümleri itibari ile mükatep konumundadır.
4. Osman el-Betti'nin
görüşü olup buna göre payını hürriyete kavuşturana bir şey düşmez. Ancak
cariyenin cima için istenen güzel bir cariye olması hali müstesnadır. O durumda
bu cariyedeki payı dolayısı ile ortağının sebep olduğu zararının tazminatını
öder.
5. İbn Sırin'in
naklettiği görüş olup kölenin değeri beytül malden ödenir.
6. İshak b. Rahuye'den
nakledilen bir görüş olup bu hüküm cariyeler dışarıda olmak üzere erkek köleler
hakkındadır. Bu ise bütün ilim adamlarının kanaatine aykırı şaz bir görüştür.
Bundan önceki üç görüş
ise hadislerdeki sarih ifadelere aykırı ve tutarsız görüşlerdir. Bundan dolayı
bu görüşler sahiplerine red olunur.
Bütün bu hususlar
payına hürriyet veren kişinin varlıklı olması halindedir.
Eğer payına
hürriyetini verdiği sırada fakir ise bu hususta da dört görüş söz konusudur:
1. Malik, Şafii,
Ahmed, Ebu Ubeyd ve ona muvafakat edenlerin kabul ettiği görüştür: Buna göre
hürriyete kavuşmak yalnızca hürriyetini verenin payı hakkında geçerli olur ve
bu şekilde hürriyeti veren kişiden bir şey istenmez. Köleden çalışması da
istenmez. Aksine öbür ortağın payı önceki hali üzere köle kalmaya devam eder.
İbn Ömer'in hadisi dolayısı ile Hicaz alimlerinin çoğunluğu böyle demişlerdir.
2. İkinci görüş ise
İbn Şubrume, Evzai, Ebu Hanife, İbn Ebu Leyla, diğer Kufeliler ile İshak'ın
görüşü olup buna göre diğer ortağın payı için kölenin çalışması istenir.
Bu görüş sahipleri
kölenin kendisini hürriyete kavuşturana çalışmak sureti ile yaptığı ödemeleri
rücu' edip (kendi payını hürriyete kavuşturan ilk ortaktan) ödediğini alıp
almayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbn Ebu Leyla, ona rücu edip
ödediğini alır demiştir. Ebu Hanife ve iki arkadaşı rücu' etmez demişlerdir.
Ayrıca Ebu Hanife'ye göre siaye (denilen çalıştırılma) süresi içerisinde
mükatep köle konumundadır. Diğerlerine göre ise sirayet sebebi ile hürdür (yani
bir bölümünün hürriyete kavuşturmasının etkisi ile geri kalan kısmı da hür
olur).
3. Üçüncü görüş ise
Züfer ile bazı Basrahların görüşüdür. Buna göre payını hürriyete kavuşturan
adına değer biçilir ve eğer imkanı elverişli ise (kalan) değeri öder.
4. Kadı Iyaz'ın bazı
ilim adamlarından naklettiği şu görüştür: Hürriyete kavuşturan kişi eğer eli
dar birisi ise kendi payındaki hürriyeti vermesi de geçersiz olur. Böylelikle
kölenin tamamı önceden olduğu gibi yine köle kalmaya devam eder. Bu ise batıl
bir görüştür.
Fakat bir kimse bir
kölenin tamamına Malik olup onun bir kısmına hürriyetini verecek olursa istisa
(çahşmasının istenmesi) söz konusu olmadan tamamı ile derhal hür olur. Şafii,
Malik, Ahmed ve bütün ilim adamlarının görüşü budur. Yalnız Ebu Hanife: Geri
kalan kısmının değerini kazanmak için efendisi için çahşması istenir. Fakat
arkadaşları bu hususta ona muhalefet etmiş ve cumhurun görüşünü kabul
etmişlerdir.
Kadı Iyaz'ın
naklettiğine göre Ebu Hanife'nin görüşü gibi Tavus, Rabia ve Hammad'dan da
rivayet edilmiştir. Hasan'dan da rivayetlerden biri böyledir. Zahir mezhebi
alimleri ile Şabi, Ubeydullah b. el-Hasen el-Guberi'den gelen rivayete göre ise
bir kimsenin kölesinden dilediği kısmını hürriyetine kavuşturma hakkı vardır.
Allah en iyi bilendir.
Kadı Iyaz dedi ki: İbn
Ömer'in rivayet ettiği hadiste (3749) "Aksi taktirde onun hürriyete
kavuşturduğu kısım köleden hür olur" sözünün zahirinden anlaşıldığı üzere
bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyruklarının bir kısmıdır. Malik
ile Ubeydullah el-Umeri de bunu böylece rivayet ederek Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in önceki sözlerine bitiştirmiş ve onun söylediği sözün bir kısmı
olarak zikretmişlerdir. Bunu Eyyub da Nafi'den rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Nafi dedi ki: Aksi
taktirde ondan hürriyetine kavuşturduğu kısım hürriyetine kavuşmuş olur deyip
bunu hadisten ayrı bir ifade olarak zikretmiş ve Nafi'in sözü diye ifade
etmiştir. Eyyub da bir seferinde: Ben, bu, hadisten midir yoksa Nafi'in
söylediği bir şey midir bilmiyorum demiştir.
İşte bu rivayet sebebi
ile İbn Vaddah şöyle demiştir: Bu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
sözünden değildir. Kadı Iyaz da şöyle demektedir: Malik ve Ubeydullah
el-Umeri'nin söyledikleri daha önceliklidir diyerek bunu iyi bulduğunu ifade
etmiştir. Üstelik Malik ve Ubeydullah Nafi'den gelen rivayetler hususunda bu
alanın ehil alimlerine göre Eyyub'dan daha sağlamdır. Üstelik Eyyub az önce
zikrettiğimiz gibi de bu hususta şüphe etmiştir. (Kadı devamla) dedi ki: Bunu
Yahya b. Said de Nafi'den rivayet etmiş bulunmaktadır. Burada ayrıca dedi ki:
Aksi taktirde yaptığı caiz olur. Böyle diyerek rivayeti mana olarak zikretmiş
olmaktadır. İşte bütün bunlar kölenin istisa edileceği (kalan kısmının değerini
kazanmak için çalışmasının isteneceği) görüşünü kabul edenlerin kanaatini
reddetmektedir. Allah en iyi bilendir.
"Adaletli bir
şekilde" fazlasız ve eksiksiz olarak ona değer biçilir demektir.
Allah en iyi bilendir.
3752-3/2- Bana Amr
en-Nakid de tahdis etti. .. en-Nadr b. Enes, Beşir b. Nehik'den, o Ebu
Hureyre'den, o Nebi (s.a.v.)'den şöyle buyurdu ğu nu rivayet etti: "Her
kim bir köledeki payın! azad ederse onun (kölelikten tamamen) kurtulması şayet
malı varsa onun malından gerçekleşir. Eğer malı yoksa köle'den ona meşakkat
vermeyecek şekilde çalışması istenir."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: