UMDETU’L

AHKAM

CİHAD

 

ENFAL BABI

 

4535-37/5- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Ali b. Mushir ve Abdurrahim b. Süleyman, Ubeydullah b. Ömer'den tahdis etti. O Nafi'den, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.) Necid'e bir seriyye gönderdi. Ben de o seriyye ile birlikte çıktım. (Pek çok) deve ve koyun ganimet aldık. Paylarımız on ikişer deveyi buldu. Rasulullah (s.a.v.) ayrıca bizlere birer deve de nefel olarak verdi.

 

Açıklama:

 

Bu hadiste nefel'in sabit olduğu anlaşılmaktadır. Bunun üzerinde de icma olmuştur. Ama nefel'in nereden verileceği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Acaba bu ganimetin kendisinden midir yoksa beşte dördünden midir yoksa beşte birin beşte birinden midir? Bunlar aynı zamanda Şafii'nin üç ayrı görüşüdür. Bu görüşlerin her birisini de ilim adamlarından bir grup dile getirmiştir. Bize göre daha sahih olan ise nefel'in beşte birin beşte birinden verileceğidir. İbnu'l-Müseyyeb, Malik ve Ebu Hanife (r.anhum) ve başkaları bu görüştedir.

 

Nefel'in ganimetin tamamından verileceğini söyleyenler arasında Hasan-ı Basri, Evzai, Ahmed, Ebu Sevr ve başkaları da vardır.

 

Nehai ise seriyye (denilen birliğe) ganimet aldıklarının tamamının -ordunun geri kalan kısmı dışarıda tutulmak sureti ile - verilmesinin caiz olduğunu kabul etmiştir. Bu görüş ise bütün ilim adamlarının söylediklerine aykırıdır.

 

Mezheb ''alimlerimiz der ki: İmam, gazilere beytülmalin ganimet dışındaki mallarından nefel olarak verirse bu caiz olur. Nefel olarak vermek ise ancak savaşta tek başına güzel bir iş yapıp başarılı olan kimselere verilir.

 

İbn Ömer (radıyallahu anh)'ın: "Onlara birer deve nefel olarak verildi" sözünün anlamı da şudur: Nefel almayı hak edenlere birer deve nefel olarak verildi. Şu kadar var ki o seriyyenin her birine nefel verilmişti.

Dil bilginleri ve fukaha der ki: Enfal (nefel'in çoğulu) paylaştırma gereği hak edilen payın dışında ganimetten verilen bağışlardır. Tekili meşhur olan söyleyişe göre fe harfi fethalı olarak "nefel"dir. Fe harfinin sakin söyleneceği (nefl) de nakledilmiştir.

 

Rivayetteki "onların payları on ikişer deve idi" sözü de onların her birinin payı bu kadardı demektir. Ganimet alanların tamamının payının on iki deve olduğu söylenmiş ise de bu yanlıştır. Çünkü bu Ebu Davud'un ve başkalarının kaydettiği bazı rivayetlerde ordu ve seriyyeye katılanların her birinin payına düşenin on ikişer deve olduğu kaydedilmiştir. Ayrıca askeri birliğe (seriyyeye) katılanlara da bunun dışında birer deve nefel olarak verilmiştir.

 

(4533) "Onlara birer deve nefel olarak verildi" bir rivayette (4534) "Onlara birer deve nefel verildi. Rasulullah (s.a.v.)'de bunu değiştirmedi." bir başka rivayette (4535) Rasulullah (s.a.v.) bizlere birer deve nefel verdi" şeklindeki bu rivayetleri bir arada cem ve telif etmek şöyle olur: Seriyyenin komutanı kendilerine nefel verdi. Rasulullah (s.a.v.)'de bunu geçerli kabul etti. Bu durumda bu nefel verme işlemini onların her birine nisbet etmek caiz olur.

 

Bu hadis-i şerifte ayrıca şu hükümler de yer almaktadır:

 

1. Seriyyeler göndermek müstehaptır.

 

2. Seriyyenin aldığı ganimetlerde yolun bir yerinde ordudan ayrılması halinde ordu ile ortak olurlar. Ama kendisi şehirden çıkıp ordu şehirde ikamet edecek olursa ganimet özelolarak seriyyeye ait olur, ordu onunla ortak olmaz.

 

3. Savaş menfaatlerinin gerçekleştirilmesi hususunda teşvik maksadıyla nefel vermek sabittir. Diğer taraftan cumhur nefel vermenin birinci türden olsun öbür türden olsun bütün ganimetlerde söz konusu olacağını, alınan ganimetin altın, gümüş ve başka tür mallardan olması arasında fark olmadığını da söylemişlerdir.

 

Evzai ve Şam'lı ilim adamlarından bir topluluk ganimetin ilk kısmından nefel verilmeyeceği gibi altın ve gümüş de nefel olarak verilmez demişlerdir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

SÖZÜNDE DURMAMANIN HARAM OLDUĞU BABI