UMDETU’L AHKAM |
CİHAD |
DÜŞMANLA KARŞILAŞMAYI TEMENNİ ETMENİN MEKRUH OLDUĞU VE
KARŞILAŞMA HALİNDE DE SABIRLI OLMANIN EMREDİLDİĞİ BABI |
4517-20/2- Bana Muhammed
b. Rafi' de tahdis etti. ..
Ebu Nadr Nebi (s.a.v.)'in
ashabından olup kendisine Abdullah b. Ebu Evfa denilen Eslem'den bir adamın
Harurilerin üzerine gittiği zaman Ömer b. Ubeydullah'a yazdığı mektubundan söz ederek bu mektubunda
şunu bildirdiğini rivayet etti:
Rasulullah (s.a.v.) düşman ile karşılaşacağı bir günde güneşin batıya
doğru kaymasına kadar beklerdi. Sonra aralarında kalkarak: "Ey insanlar!
Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin ve Allah'tan afiyet dileyin. Onlarla
karşılaşacak olursanız da sabredin. Bilin ki muhakkak cennet kılıçların gölgesi
altındadır" buyururdu. Sonra Nebi (s.a.v.) (yine) kalkar ve: "Kitabı
indiren, bulutları yürüten, orduları bozguna uğratan Allah'ım! Bunları bozguna
uğrat ve onlara karşı bize zafer ver" buyururdu.
Açıklama:
Resulullah (s.a.v.): "Düşman ile karşılaşmayı temenni etmeyin.
Ama karşılaşacak olursanız da sabredin." diğer rivayette de: "Düşman
ile karşılaşmayı temenni etmeyin ve Allah'tan afiyet dileyin. Onlarla
karşılaşacak olursanız da sabredin ve bilin ki şüphesiz cennet kılıçların
gölgeleri altındadır" buyurmaktadır.
Resulullah (s.a.v.)'in düşman ile karşılaşmayı temenni etmeyi
yasaklamasının sebebi, bunda şeklen insanın kendisini beğenmesi (ucb) nefsine güvenmesi, güce bel bağlaması görünüşünü
yansıtmasından dolayıdır. Bu ise bir çeşit bağiy
(haddi aşmak) dır. Halbuki şanı yüce Allah kendisine haksızlık yapılan kimseye
yardım edeceğine dair taahhütte bulunmuştur. Diğer taraftan böyle bir tutum
düşmana az bir değer verildiği, onun küçümsendiği anlamını da ihtiva eder. Bu
ise ihtiyat ve kararlılığa aykırıdır.
Kimi ilim adamı bunu,
özel bir şekilde temenninin yasaklandığı şeklinde yorumlamıştır. Bu şekil de
düşmanla karşılaşmakta maslahatın bulunup, zarar görmenin söz konusu olmasında
şüphe etmesi halidir. Yoksa savaş tamamı ile fazilet ve itaattir. Ama doğru
olan yorum birincisidir. Bundan dolayı Nebi (s.a.v.) onu: "Ve Allah'tan
afiyet dileyin" buyruğu ile tamamlamıştır. Allah'tan afiyet dileme emrini
ihtiva eden hadis-i şerifler de pek çoktur. Afiyet ise bedenen, dinde batinen, dünya ve ahirette
hoşlanılmayan bütün hususların bertaraf edilmesini kapsayan genellafızlardan
biridir. Allah'ım ben senden kendim için, sevdiklerim için ve bütün Müslümanlar
için genel kapsamlı bir afiyet dilerim.
Resulullah (s.a.v.) 'in: "Onlarla karşılaşacak olursanız da
sabredin" bu savaş esnasında sabra bir teşviktir. Savaşta sabır ise onun
rükünlerinin en vurgulu olanıdır. Şanı yüce Allah şu buyruğunda savaşma adabını
bir arada söz konusu etmiş bulunmaktadır: "Ey iman edenler! Bir topluluk
ile karşılaşırsanız sebat edin. Allah'ı çokça anın ki kurtuluşa eresiniz.
Allah'a ve Rasulüne itaat edin. Birbirinizle
çekişmeyin. Sonra korkuya kapılzrsınız gücünüz
kaybolup gider. Bir de sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.
Yurtlarından çalzm satarak, insanlara gösteriş
yaparak çıkan ve Allah yolundan alzkoyan kimseler
gibi olmayın. Allah yaptıklarınızı çepeçevere
kuşatandır." (Enfal, 45-47) buyruklarında bir
arada söz konusu etmiş bulunmaktadır.
Resulullah (s.a.v.)'in: "Bilin ki cennet kılıçların gölgeleri
altındadır" buyruğu da şu demektir: Allah'ın sevabı ve cennete ulaştıran
sebep Allah yolunda kılıçlarta vuruşma ve Allah
yolunda mücahidlerin yürümesi zamanındadır. İşte
böyle bir zamanda siz de samimiyetle hazır bulunun ve sebat gösterin.
Bu hadiste Nebi
(s.a.v.)'in: "Güneş (batıya doğru) kayıncaya kadar bekler sonra aralarında
kalkar: Ey insanlar ... diye hitap ederdi." Bu hadisten başkasında ise
onun günün ilk vakitlerinde savaşmayıp güneş zevale erinceye kadar beklediği
ifade edilmektedir. İlim adamları der ki: Bunun sebebi bu zamanın savaşmaya
daha uygun olmasından dolayıdır. Çünkü öğleden sonra rüzgarların esme zamanı ve
nefislerin daha bir çalışkan ve gayretli olduğu vakittir. Bu da ne kadar uzarsa
onların gayretleri ve düşmanları üzerine atılganlıkları daha da artar. Buhari'nin Sahihi'nde "rüzgarlar esinceye ve namaz
vakti girinceye kadar geciktir" buyurduğu kaydedilmektedir. Yine ilim
adamlarının, dediklerine göre bunun bir sebebi de namaz vakitlerinin fazileti
ve namaz esnasında duanın faziletidir.
"Sonra Nebi
(s.a.v.) (tekrar) kalkıp: "Kitabı indiren, bulutları yürüten ...
Allah'ım." Burada da düşmanla karşılaşırken dua etmenin ve Allah'tan
yardım dilemenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır.
Allah en iyi bilendir.
"Ebu Nadr'dan, o Ashab-ı kiramdan bir adamın mektubundan ... " Darakutni, dedi ki: Bu sahih bir hadisdir.
Çünkü Buhari ve Müslim'in bu hadisi ittifakla rivayet
etmeleri mükatebe (yazışma) ve icazet yoluyla amel
etmenin caiz olduğu hususunda bir huccettir. Nitekim
(hadis alimleri) mükatebe ve icazet ile amel etmeyi
caiz kabul etmişlerdir. Hadis, usül ve fıkıh ehlinden
ilim adamlarının büyük çoğunluğu da böyle demiş olmakla birlikte bir kesim bu
yolla rivayeti kabul etmemiştir. Ama bu bir yanlıştır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
ALLAH YOLUNDA
SABAH VE ÖĞLEDEN SONRA SEFERE ÇIKMANIN FAZİLETİ BABI