UMDETU’L

AHKAM

VAKIF - HİBE

 

UMRA BABI

 

4164-20/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip, dedi ki: Malik'e İbn Şihab'dan rivayetini okudum, o Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan, o Cabir b. Abdullah'tan rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.): "Herhangi bir kimseye hem kendisine hem soyundan gelecek olanlara bir gayrimenkul mülk olarak (umra) verilecek olursa şüphesiz ki o kendisine verilen kişiye ait olur. Onu verene bir daha geri dönmez. Çünkü o hakkında mirasın cereyan ettiği bir bağışta bulunmuştur. "

 

 

4167-23/4- Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd -lafız Abd'e ait olmak üzere- tahdis edip, dediler ki: Bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer, Hadesan'den haber verdi, o Ebu Seleme'den, o Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: Şüphesiz Rasulullah (s.a.v.)'in geçerli kabul ettiği umra (bağışı) bir kimsenin bu senin ve senin soyundan geleceklerin olsun demesi sureti ile olur. Ancak: Bu sen yaşadığın sürece senindir diyecek olursa o taktirde tekrar sahibine geri döner.

 

Ma'mer, dedi ki: Hadesan de bu hadise göre fetva verirdi.

 

Açıklama:

 

Rasulullah (s.a.v.): (4164): "Her kime kendisine ve soyundan geleceklere bir umra (yolu ile bir mülk) bağışlanacak olursa ... " buyurmaktadır. Bir rivayette (4165) "Her kim birisine hem kendisine hem soyundan geleceklere bir umra verecek olursa ... " buyurmaktadır.

 

Hadis-i şerifteki (4165) "Ondaki hakkını kesip koparmış olur ve o (mülk) kendisine umra olarak verdiği kişinin ve soyundan geleceklerin olur" bir rivayette (4167) "Cabir, dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'in geçerli kıldığı umra ... " (bundan sonra gelecek olan 4169) rivayette "Cabir: Nebi (s.a.v.)'in: Umra kendisine bağışlanan kimseye aittir" buyurduğu bir diğer rivayette (4178) "Umra caizdir" bir başkasında (4179) "umra miras olur" buyurduğu kaydedilmektedir.

 

Bizim Mezheb ''alimlerimiz ve diğer ilim adamları der ki: Umra bir kimsenin bir diğerine -mesela- bu evi sana umra olarak verdim. Yahut da, ben bunu sana ömrün vefa ettikçe yahut hayatta kaldığın sürece ya da yaşadığın sürece ya da hayatta olduğun sürece ya da diri kaldığın sürece ya da bu anlamda bunu ifade edecek bir söz söyleyerek, sana verdim demesi ile olur. Akit ise bir kimsenin soyları devam ettiği sürece soyundan gelen çocukları zürriyeti demektir.

 

Mezheb ''alimlerimiz der ki: Umranın üç durumu vardır: Birinci durum, bir kimsenin diğerine ben bu evi sana umra olarak (ömür boyu) bağışladım, sen ölürsen senin mirasçılarının yahut da senin soyundan gelecek olanlarındır demesidir. Böyle bir umranın sahih olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Bu lafzı söylemekle diğeri de bu evin mülkiyetine sahip olur. Böyle bir söz bir hibedir. Ama uzun ifade kullanarak yapılmış bir hibedir. Kişi öldükten sonra evonun mirasçılarına ait olur. Kendisine bu bağışın yapıldığı kişinin mirasçısı yoksa beytülmale ait olur ve İmam Malik'in kanaatine muhalif olarak hiçbir durumda bağışlayanın mülkiyetine geri dönmez.

 

İkinci durum, sadece ben bunu sana umra olarak verdim deyip, kendisinin dışındakileri söz konusu etmemesi ile olur. Bu şekildeki bir akdin sıhhati hususunda Şafii'nin iki görüşü vardır. Yeni görüşü olan daha sahih olanlarına göre bu umra akdi sahih olup, bunun hükmü birincinin hükmü gibidir. İkinci görüşü olan kadim görüşü ise böyle bir akit batlıdır.

 

Bazı Mezheb ''alimlerimiz der ki: Aslında Şafii'nin eski (kadim) görüşüne göre o ev kendisine umra verilen kişiye hayatta kaldığı sürece ait olur. Öldüğü taktirde onu bağışlayana ya da onun mirasçılarına geri döner. Çünkü o evi ona yalnızca hayatta kaldığı sürece tahsis etmiştir. Kimi Şafii alimi de şöyle demiştir: Kadim görüşüne göre böyle bir akit ariyet akdi olup bu bağışı yapan bir kimse ne zaman isterse onu geri alır. Eğer ölürse mirasçılarına geri döner.

 

Üçüncü durum ise bir kimsenin diğerine bu evi ben sana sen hayatta kaldığın sürece verdim, sen ölecek olursan bana ya da eğer ölmüş isem benim mirasçılarıma geri dönecektir demesi ile olur. Böyle bir akdin sahih olup olmadığı hususunda Mezheb ''alimlerimiz arasında görüş ayrılığı vardır. Kimileri bunun batıl olduğunu söylemiş ise de onlara göre daha sahih olan bu akdin de sahih olacağıdır, bunun da hükmü birinci durumun hükmü gibi olur. Mezheb ''alimlerimiz "umra caizdir" şeklindeki mutlak olarak gelmiş sahih hadislere itimat ederek bu hadis dolayısı ile de fasit şartların kıyasına yönelmemişlerdir.

 

Ama daha sahih olan bütün durumlarda akdin sahih olacağı ve kendisine bağış yapılan kimsenin böyle bir yere tam bir mülkiyet ile Malik olacağıdır. Aldığı bu bağışta satmak ve bunun dışındaki diğer suretlerle tasarruf etmek hakkı olur. Mezhebimizin görüşü budur.

 

İmam Ahmed, dedi ki: Belli bir vakit ile sınırlandırılan değil de mutlak olarak umra (sınırlı bir zamanı olmayan umra) sahihtir. Malik de kendisinden gelen en meşhur rivayete göre umra bütün durumlarda -mesela- evin menfaatlerinin mülkiyet olarak verilmesi demektir. Umra akdinde hiçbir halde evin rakabesine (taşınmaz olan kısmına, mülkiyetinin tamamına) Malik olmaz demiştir.

 

Ebu Hanife ise bizim mezhebimize yakın bir şekilde sahih olacağını söylemiştir. Sevri, Hasan b. Salih ve Ebu Ubeyde'de böyle demiştir. Şafii ve ona muvafakat edenlerin delili bu sahih hadislerdir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

4169-25/6- Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavarırı tahdis etti... Ebu Seleme b. Abdurrahman tahdis edip, dedi ki: Cabir b. Abdullah'ı şöyle derken dinledim: Rasulullah (s.a.v.):"Umra kendisine bağış yapılan kimseye aittir" buyurdu. 

 

 

4172-26/9- Bize Yahya b. Yahya da -ki lafız ona aittir- tahdis etti. Bize Ebu Hayseme, Ebu Zubeyr'den haber verdi, o Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Mallarınızı ellerinizle tutun ve onları ifsat etmeyin. Çünkü her kim umra olarak bir bağışta bulunacak olursa o hayatta kalsa da ölse de umra verdiği kimseye ve onun soyundan gelecek olanlara ait olur" buyurdu. 

 

Açıklama:

 

(4168) ''Artık o kesinlikle ona ait olur" yani bağışlayana bir daha dönmemek üzere gerçekleşen bir bağış olur.

 

(4172) "Mallarınızı ellerinizde tutun ... " Bundan maksat umra akdinin sahih, geçerli ve kendisine bu bağışın yapıldığı kimsenin onu tam anlamı ile mülk edinmiş olacağı ve bağışlayana da ebediyyen geri dönmeyeceğini onlara bildirmektir. Bunu bildikten sonra isteyen umra yapıp basiret üzere bu işe girişir, dileyen de bu işi yapmaz. Çünkü onlar önceleri umranın ariyet gibi olup, bunda dönüşün mümkün olduğunu düşünüyorlardı. Bu hadis Şafii'nin ve ona muvafakat eden"lerin lehine bir delildir. Allah en iyi bilendir.

 

(4174) "Osman'ın azadlısı Tarık'ın huzurunda mahkemeleştiler." Adı geçen kişi Tarık b. Amr olup Abdulmelik b. Mervan, İbn Zubeyr'in emirliğinden sonra onu Medine'ye vali yapmıştı.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

LUKATA