UMDETU’L

AHKAM

ALIŞVERİŞ

 

FAİZ VE SARF / SARF VE PEŞİN OLARAK ALTININ GÜMÜŞ İLE SATILMASI BABI

 

4035-79/1- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys tahdis etti. Bize Muhammed b. Rumh da tahdis etti, bize Leys, İbn Şihab'dan haber verdi, o Malik b. Evs b. el-Hadesan'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ben: (Altınımı) kim gümüş dirhem ile sarf eder (alır) diyerek geldim. Bu sırada Ömer b. el-Hattab (radıyallahu anh)'ın yanında bulunan Talha b. Ubeydullah: Bize altınını göster sonra hizmetçimiz geleceği vakit yanımıza gel biz de sana gümüşünü verelim" dedi. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab: Allah'a yemin olsun ki böyle olmaz. Ya derhalona gümüşünü verirsin yahut da ona altınını iade edersin. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Altın karşılığında gümüş, peşin alınıp verilmedikçe faizdir. Buğday ile buğday peşin alınıp verilmedikçe faizdir. Arpa ile arpa peşin alınıp verilmedikçe faizdir. Hurma ile hurma peşin alınıp verilmedikçe faizdir" dedi. 

 

Açıklama:

 

"Peşin olmadıkça gümüşün altın ile satılması riba (faiz)dir." Peşin ve elden ele alıp vermek anlamındaki "haveha" lafızları med ile ve kasr ile iki söyleyiştir. Med ile söyleyiş daha fasih ve daha meşhurdur. Bunun aslı ise "hake" şeklinde olup med kaf harfinin yerine kullanılmıştır. Yani satıcı bunu al der, alıcı da onun aynısını söyler.

 

Hattabi ve başkaları ise muhaddislerin bu lafzı kasır ile rivayetlerini hatalı bulmuş ve şunları söylemiştir. Doğrusu bu lafzın med ile ve fethalı (hae) söyleyişidir. Halbuki kasır ile söyleyiş de yanlış değildir. Aksine o söyleyiş de az kullanılsa bile belirttiğimiz gibi sahihtir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu lafzı med ile ve kaf ile birlikte "haeke" şeklinde bir başka söyleyişi daha vardır.

 

İlim adamları der ki: Bu tarafların karşılıklı kabzetmeleri anlamındadır. Hadiste ribevi (faizin) söz konusu olduğu bir malın yine aynı şekilde ribevi olan bir mal karşılığında riba (faiz) illetlerinin aynı olması halinde, karşılıklı kabzın şart olduğu hükmünü ihtiva etmektedir. Bunların türlerinin altının altın ile satılması halinde olduğu gibi aynı olması ile altının gümüş ile satılması halinde olduğu gibi farklı olması arasında bir fark bulunmamaktadır.

 

Nebi (s.a.v.) bu hadis-i şerifte, türün farklı olanını söz konusu ederek aynı olanına da dikkat çekmiş olmaktadır. Maliki mezhebine mensup ilim adamları bunu akdin hemen akabinde karşılıklı kabz etmenin şart olduğuna delil göstermişlerdir. Öyle ki eğer kabz akd'den sonra gerçekleşecek olursa kabz aynı mecliste gerçekleşse dahi sahih olmaz. Bizim (Şafii) mezhebimizin görüşüne göre kabz, taraflar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece akitten bir gün sonra yahut günlerce ya da daha fazla bir süre gecikecek dahi olsa mecliste gerçekleştiği taktirde sahihtir. Ebu Hanife ve başkaları da bu görüştedir. Bu hadiste Maliki mezhebi alimlerinin lehine delil olacak bir taraf yoktur.

 

Bu hadiste sözü geçen Talha b. Ubeydullah (radıyallahu anh)'ın altınını satmak isteyen kimse ile sarf akdi yapıp, altını alıp karşılığı olan dirhemleri hizmetçinin gelişine kadar ertelemesine gelince, o bu şekildeki sözlerini diğer alışverişler gibi caiz olduğunu zannettiği için söylemişti. Bu mesele ile alakalı hüküm kendisine henüz ulaşmadığı için hükmü ona Ömer (radıyallahu anh) bildirince, o da böyle bir sarf işlemi yapmaktan vazgeçti.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

RİBA (FAİZ) BABI