UMDETU’L AHKAM |
HACC BÖLÜMÜ |
TEMETTU HACCI YAPANA KURBAN KESMENİN VACİP OLDUĞU,
KURBAN BULAMAMASI HALİNDE ÜÇ GÜN HAC'DA YEDİ GÜN DE AİLESİNİN YANINA DÖNDÜĞÜ
VAKİT ORUÇ TUTMASI GEREKTİĞİ BABI |
2972-174/1- Bana Abdulmelik
b. Şuayb b. el-leys tahdis etti, bana babam dedemden tahdis etti, bana Ukayl b.
Halid, İbn Şihab'dan tahdis etti, o Salim b. Abdullah'tan rivayet ettiğine
göre, Abdullah b. Ömer (radıyallahu anhuma) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.) veda
haccında umre ile hacca kadar Temettu etti ve kurban kesti. Kurbanlıkları
beraberinde Zülhuleyfe'den götürdü. Rasulullah (s.a.v.) önce umre niyeti ile
ihrama girmekle başlad sonra hacc niyeti ile ihrama girdi. İnsanlar da
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte umre ile hacca kadar
Temettu yaptı. İnsanlardan bazıları hediyelik kurbanlıklarını almış ve
götürmüş, bazıları da hediyelik kurban almamıştı.
Rasulullah (s.a.v.)
Mekke'ye gelince insanlara buyurdu ki:
"Sizden hediyelik
kurban getirmiş olanlar haccını bitirinceye kadar ihramınm hiçbir şeyini ihlal
etmesin. Aranızdan hediyelik kurban almamış olanlar da Beyt'i Sa!a ile Merve
arasını tava! etsin, saçlarını kısaltsın ve ihramdan çıksın. Sonra hacc niyeti
ile ihrama girsin ve kurban kessin. Kurbanlık bulamayan kimse haccda üç gün ve
ailesinin yanına döndüğü zaman da yedi gün oruç tutsun. "
Rasulullah (s.a.v.)
Mekke'ye gelince tavaf yaptı ve her şeyden önce rüknü istilam etti. Sonra yedi
tavafın üçünde remel yaptı, dört tavafı da (şavtı) normal yürüdü. Beyt'in
etrafındaki tavafını bitirdikten sonra da makamın yanında iki rekat namaz
kıldı. Sonra selam verip gitti. Safa'ya vardı. Safa ile Merve arasında yedi
tavaf (şavt) yaptı. Sonra da haccını bitirinceye kadar ihramından dolayı yasak
olan hiçbir şeyi kendisine helal bellemedi. Kurban bayramı birinci günü
kurbanını kesti ve ifadasını yaptı. Beyt'i tavaf ettikten sonra ihramdan dolayı
kendisine haram olan her bir şeyden çıkıp helaloldu ve hediyelik kurban alıp
hediyelik kurbanlığını getiren herkes de Resulullah (s.a.v.)'in yaptığı gibi
yaptı.
Açıklama:
"İbn Ömer
(radıyallahu anh) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) veda haccında umre ile hacca
kadar Temettu etti. .. Sa ir insanlar da Resulullah (s.a.v.) ile birlikte umre
ile hacca kadar Temettu etti." Kadı Iyaz dedi ki:
"Temettu
etti" sözü sözlük anlamı ile Temettu hakkında yorumlanır. Çünkü sonunda
Allah Rasulü'nün yaptığı hacc Kıran haccıdır. Bu ifadelerin anlamı da şudur:
Resulullah (s.a.v.) önce İfrad haccı niyeti ile ihrama girdi, sonra umre niyeti
ile ihrama girdi. Böylelikle sonunda Kıran haccı yapmış oldu. Kıran haccı yapan
bir kimse de sözlük anlamı itibari ile de mana anlamı itibari ile de Temettu
yapan kişi demektir. Çünkü o (her ikisi için) aynı mikat, aynı ihram ve fiiller
ile rahatlayıp yararlanmış olur. Burada, bundan önceki bablarda bu hususdaki
hadisleri cem etmek ile alakalı yaptığımız açıklamalar dolayısı ile bu tevil
yapılabilecek tek tevildir. Nebi (s.a.v.)'in İfrad haccı yaptığını rivayet
edenlerden birisi de buradaki hadisin ravisi olan İbn Ömer'dir. Müslim de bu
hadisi bundan sonra zikretmiş bulunmaktadır.
"Resulullah
(s.a.v.) önce umre için ihrama girdi, sonra hacc niyeti ile ihrama girdi."
Bu ihram esnasında getirdiği telbiye hakkında yorumlanır. Yoksa bundan maksat
onun başından beri umre niyeti ile ihrama girdiği sonra hacc niyeti ile ihrama
girdiği anlamına gelmez. Çünkü böyle bir anlayış bundan önceki hadislere
muhalefet etmeye götürür. Bu husustaki rivayetlerin arasının nasıl cem
edileceği, o hadislere uygun bir şekilde yorumlamak icap etmektedir. Bu yorumu
destekleyen bir husus da: "İnsanlar da Resulullah (s.a.v.) ile birlikte
umre ile hacca kadar Temettu etti sözleridir. Bilindiği gibi ashabtan pek çok
kişi ya da onların çoğunluğu öncelikle İfrad haccı niyeti ile ihrama girdiler.
Ama sonradan haccı feshederek umreye niyet ettiler. Böylelikle sonunda Temettu
yapan kimseler oldular. Bundan dolayı "insanlar da Temettu etti"
ifadesi işin sonu oraya vardı anlamındadır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah
(s.a.v.)'in: "Aranızdan hediyelik kurban getirmemiş olanlar Beyt'i Sa!a
ile Merve arasını tava! etsin ... Yedi gün de ailesinin yanına döndüğü zaman
tutsun" Buradaki: "Beyt'i Sa!a ile Merve'yi tava! etsin, saçlarını
kısaltsın ve ihramdan çıksın" buyruğu şu demektir: Tavafı, say'ı yapıp saçlarını
kısaltacak olursa artık ihramdan çıkmış olur. İşte bu saçları kısaltmanın ya da
tıraş etmenin haccın menasikinden bir ibadet olduğuna delildir. Mezhebimizde
sahih olan görüş bu olduğu gibi ilim adamlarının büyük çoğunluğu da bu
görüştedir. tıraş olmanın ya da saçları kısaltmanın yasak olan bir şeyi mübah
olmasını sağlamak olduğu bir hacc ibadeti olmadığı da söylenmiştir. Ama bu
görüş zayıftır. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in saçları kısaltmayı
emredip tıraş olmak daha faziletli olduğu halde tıraş olmayı emretmeyişi hacc
ihramından çıkacağı zaman tıraş edecek bir miktar saçının kalması içindir.
Çünkü hacc ihramından çıkarken tıraş olmak umre ihramından çıkarken tıraş
olmaya göre daha faziletlidir.
Rasulullah
(s.a.v.)'in: "Ve ihramdan çıksın" buyruğu da artık ihramdan çıkmış
olur demektir. Böylelikle ihram halinde iken kendisine haram olan hoş koku
sürünmek, dikiş li elbise giymek, kadınlar, avlanmak ve daha başka yasakları
işleyebilecek bir hale gelir.
"Sonra hacc niyeti
ile ihrama girsin" yani Arafat'a çıkacağı zaman hacc niyeti ile ihrama
girsin. Yoksa umre ihramından çıkmasının hemen akabinde hacc niyeti ile ihrama
girsin demek değildir. Bundan dolayı aradaki zaman fasılasını ve mühleti
anlatmak için bu anlamı taşıyan "sümme: sonra"yi kullanarak:
"Sonra ihrama girsin" buyurmuştur.
Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ve kurban kessin" emrinden kasıt da Temettu
kurbanını kessin demektir. Temettu kurbanı Mezheb alimlerimizin ittifakla kabul
ettikleri dört şart ile ihtilaflı olan üç şart ile vaciptir. Üzerinde ittifak
ettikler. dört şarttan biri hacc aylarında umre niyeti ile ihrama girmek,
ikincisi aynı senede hacc etmek, üçüncüsü Mescid-i Haramın çevresinde
oturanlardan değil de afaki olmak (Mescid-i Harama göre taşradan gelmek)
Mescid-i Haramın yakınında bulunanlar (hazır olanlar) ise Harem bölgesinde
yaşayanlardır. Aynı zamanda namazın kasredilmesini gerektirmeyecek kadar
uzaklıkta bulunanlardır. Dördüncü şart ise hacc ihramı için mıkata geri
dönmemektir. İhtilaflı üç şartın Temettu niyeti ikincisi hacc ve umrenin aynı
sene ve aynı ayda olmasıdır. Üçüncüsü ise hacc ve umrenin aynı kişi tarafından
(yahut aynı kişi adına) yapılmasıdır. Ama daha sahih olan bu üçünün de şart
olmadığıdır. Allah en iyi bilendir.
"Kurbanlık
bulamayan ... " maksat ya kurbanlık olmadığından yahut bedelini
bulamadığından yahut da mislinin değerinden daha pahalı satıldığından ötürü
yahut da bulunsa bile sahibinin onu satmaması dolayısı ile bulamaması hill:
kastedilir. Bütün bu hallerde o kurban bulamamış demek olur. O vakit kendi
beldesinde kurbanlık bedelini ister bulabilecek durumda olsun ister bulamasın
oruç tutma söz konusu olur.
"Kurbanlık
bulamayan üç gün haccda, yedi gün de döndüğü zaman oruç tutsun." Bu yüce
Allah'ın kitabının nassına uygundur.
Bu üç günün Nahr
gününden önce tutulması kap eder. Bu üç günden birisinin arefe günü olması
caizdir. Ama daha uygunu ondan önceki üç günü oruç tutmaktır. En faziletlisi
ise umreyi bitirdikten sonra hacc için ihrama girmeden bu günlerin orucunu
tutmamaktır. Eğer umreyi bitirdikten ve hacc niyeti ile ihrama girmeden önce bu
üç günü tutacak olursa bizce sahih olan görüşe göre yeterlidir. Eğer umre
niyeti ile ihrama girdikten ve umreyi bitirmeden önce bu günleri tutarsa sahih
olan görüşe göre caiz olmaz. Şayet nahr (kurban bayramı birinci) gününden önce
bu günleri tutmayıp teşrik günlerinde tutmak isterse sıhhati hususunda
Şafii'nin meşhur iki görüşü bulunmaktadır. Bu iki görüşün Mezheb içinde daha
meşhur olanına göre caiz olmayacağıdır. Delil bakımından daha sahih olanları
ise caiz olacağıdır. Mezhebimizin bu husustaki tafsilatlı görüşleri bunlardır.
Üç günün umrenin bitiminden önce tutulmasının caiz olmadığı hususunda Maliki
mezhebi alimleri de bize uygun kanaat belirtmişlerdir. Sevr! ve Ebu Hanife ise
bunu caiz kabul etmişlerdir. Eğer bayram ve teşrik günleri geçinceye kadar bu
üç gün orucunu tutmayacak olursa bize göre bu günlerin kazasını yapması
gerekir. Ebu Hanife ise: Bu üç günü oruçla geçirme fırsatını kaçırmış olur ve
gücü yetmesi halinde kurban kesmesi gerekir demiştir. Allah en iyi bilendir.
Yedi gün orucu da
döndükten sonra tutması kap eder. Dönmekle neyin kastedildiği hususunda görüş
ayrılığı vardır. Mezhebimize göre sahih olan görüş ailesinin yanına döndüğü
zaman demektir. Bu sahih ve sarih hadis sebebi ile doğru olan da budur.
İkinci görüş ise haccı
bitirip Mina'dan Mekke'ye döndüğü zamandır. Bu iki görüş aynı zamanda Şafii'nin
ve Maliki'nin de görüşleridir. Ebu Hanife ise ikinci görüşü kabul etmiştir.
Şayet üç günü de yedi
günü de vatanına dönünceye kadar tutmamış ise on gün oruç tutması gerekir. Bu
durumda bu on günü oruç tutmak istediği taktirde üç gün ile yedi gün arasını
ayırmanın şart olup olmadığı hususunda görüş ayrılığı vardır. Ayırmak gerekmez
denilmekle birlikte sahih olan eda etmesi halinde fiilen ortaya çıkacak
ayrılığı koyması gerekir. Bu da dört gün ile Mekke ve kendi vatanı arasındaki
yol mesafesi arasındaki bir süredir. Allah en iyi bilendir.
"Rasuluilah
(s.a.v.) Mekke'ye geldiği zaman her şeyden önce rüknü istilam etti. Sonra da
yedi tavafın (şavtın) ilk üçünde remel yaptı, diğer dört tavafı da normal
yürüdü." Bu hadis Kudum tavafının sabit ve bu tavafta remel yapmanın da
müstehab olduğunu, remel ile (hadisteki lafzı ile:) "habeb"i.. aynı
şeyolduğu, iki rekat tavaf namazı kılıp bunların Makam'ın arkasında
kılınmalarının müstehab olduğu hükümleri çıkmaktadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: