UMDETU’L AHKAM |
ORUÇ BÖLÜMÜ |
ORUÇ TUTAN KiMSENİN RAMAZAN'IN GÜNDÜZÜNDE CİMA ETMESİNİN
AĞIR HARAM OLDUĞU, BU DURUMDA BÜYÜK KEFFARETİN VACİP OLDUĞU, BU KEFFARETİN
BEYANI VE HEM ZENGİNE HEM YOKSULA VACİP OLUP YOKSULUN ZİMMETİNDE ÖDEYEBİLECEĞİ
VAKTE KADAR BORÇ OLARAK SABİT KALACAĞI BABI |
2590-81/1- ... Ebu
Hureyre (radıyallahu anh)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam Nebi
(s.a.v.)'e gelerek dedi ki: Helak oldum, ey Allah'ın Rasulü! Allah Rasulü:
"Helak olmana sebep ne?" buyurdu. Adam: Ramazan ayında hammım ile
cima ettim, dedi.
Allah Rasulü: "Bir
köleyi hürriyetine kavuşturacak kadar varlıklı mısın?" diye buyurdu. Adam:
Hayır, dedi. Allah Rasulü: "Peki kesintisiz iki ay oruç tutabilir
misin?" buyurdu. Adam: Hayır dedi. Allah Rasulü: "Peki altmış yoksula
yemek yedirecek kadar bir şeyler bulabilir misin?" buyurdu. Adam: Yine
hayır dedi.
İçinde hurma bulunan bir
zembil getirildi. Rasulullah (s.a.v.): "Bunu tasadduk et" dedi. Adam:
Bizden daha fakirine mi? Bu şehrin (Medine'nin) iki kara taşlı ğı arasında
böyle bir şeye bizden daha çok ihtiyacı bulunan hane halkı yoktur dedi. Nebi
(s.a.v.) göz dişleri görününceye kadar gü ldü sonra da: "Haydi git. Bunu
ailene yedir" buyurdu.
Açıklama:
(2590) Bu babta Ebu
Hureyre (r.a.)'ın Ramazan ayında gündüzün hanımı ile cima eden kişi ile ilgili
hadis yer almaktadır. Gerek bizim gerek genel olarak ilim adamlarının
benimsedikleri görüş kasten orucunu bozacak şekilde Ramazan ayı gündüzün karısı
ile cima eden bir kimseye keffarette bulunmak icab eder. Keffaret ise
çalışmasına açıkça engel teşkil edecek kusurları bulunmayan mü'min bir köleyi
hürriyetine kavuşturmaktır. Eğer bunu yapamazsa kesintisiz iki ay oruç tutar.
Eğer buna gücü yetmezse o vakit her birine bir mud buğday olmak üzere altmış
yoksula yemek yedirir. Bir mud ise bir tam bir bölü üç Bağdat rıtIıdır. Eğer bu
üçünü de yapamayacak durumda ise Şafii'nin iki görüşü vardır;
1. Herhangi bir
yükümlülüğü yoktur. İsterse bundan sonra buna güç yetirsin yine bir şey yapması
gerekmez. Bu görüş lehine de şu cima eden kişi ile ilgili olan hadis delil
gösterilmiştir. Çünkü bunlara göre bu hadiste onun üzerinde herhangi bir
yükümlülük, bir borç sabit olmamıştır. Buna sebep ise bunların herhangi
birisine gücünün yetmeyeceğini haber vermekle birlikte Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ona keffaretin üzerinde bir borç olarak sabit olacağını
söylememiş aksine gelen hurmayı aile halkına yedirmesi için izin vermiştir.
2. Bu görüşe gelince
Mezheb ''alimlerimiz nezdince sahih kabul edilen görüş olup aynı zamanda tercih
edilen de odur. Buna göre keffaret yükümlülüğü kalkmaz. Aksine imkanı oluncaya
kadar onun üzerinde borç kalır. Bu da diğer borçlara, haklara ve ihramlı iken
avlanmanın cezası ve benzeri sorumluluk neticesinde ortaya çıkan yükümlülüklere
kıyasen böyledir. Hadiste ise keffaretin borç olarak kalmadığını gösteren bir
taraf yoktur. Aksine keffaretin zimmetinde borç kaldığına bir delil vardır.
Çünkü o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bu üç keffareti de yerine
getirmekten aciz olduğunu haber verdikten sonra Nebi (s.a.v.)'e bir zembil
hurma getirildi. Bunun üzerine bunu hemen keffaret olarak vermesini emir
buyurdu. Eğer aciz olmak sebebi ile bu keffaret düşse idi onun üzerinde bir
yükümlülük kalmaz ve ona bunu sadaka olarak vermesini emretmezdi. İşte bu
keffaretin zimmetinde sabit olduğuna delildir. Nebi (s.a.v.)'in ona bu hurmayı
ailesine yesinler diye izin verdi ama keffaret onun yükümlülüğü olarak kalmaya
devam etti. Keffaret yükümlülüğünün zimmetinde kaldığını ona beyan etmeyiş sebebi
ise usul alimlerinin büyük çoğunluğuna göre beyanın ihtiyaç zamanına kadar
geciktirilmesinin caiz oluşundan dolayıdır. işte hadisin manası ile ilgili ve
meselenin hükmü hakkında doğru olan budur. Meselenin hükmü ile ilgili zayıf
daha başka görüş ve açıklamalar da vardır.
Unuturak cima eden bir
kimsenin ise orucu da bozulmaz ona keffaret de düşmez. Mezhebimizin sahih olan
görüşü budur. ilim adamlarının cumhuru da böyle demişlerdir. Ama Maliki mezhebi
alimlerine göre bu hususta böyle bir kimseye keffaretin vacip olup olmadığı ile
ilgili görüş ayrılıkları vardır. imam Ahmed ise; orucu bozulur ve keffarette
bulunması icab eder derken Ata', Rabia, Evzai, Leys ve Sevrı, orucunu kaza
etmesi icab eder ama keffaret yoktur demişlerdir. Bizim mezhebimizin delili,
unutan bir kimsenin yemek yemesi dolayısı ile orucunun bozulmayacağına dair
hadis sahih olarak gelmiştir. Cima da bu anlamdadır.
Cima ile ilgili
keffarette bulunmak hakkında varid olmuş hadisler ise ancak kasten cima eden
kişi ile ilgilidir. Bundan dolayı bu hadislerin bir kısmında:
Helak oldum derken,
bir kısmında yandım, yandım demiştir. Böyle bir sözü ise ancak bu işi kasten
yapan kişi söyler. Çünkü unutan kişi için icma ile bir vebal yoktur.
"Bizden daha
fakirine mi?" Buradaki "daha fakir" anlamındaki lafzı biz
"efkara" şeklinde re harfi nasb ile zaptetmiş bulunmaktayız. Kadı
Iyaz da böylece nakletmiş olup bu lafzın, sen bizden daha fakir bir kimse
bulabilir misin ya da bizden daha fakir bir kimseye verebilir misin? takdirinde
bir hazfedilmiş fiil kabul edilir. Ayrıca bizden daha fakir kimse var mı?
takdirinde olmak üzere bu kelime merfu olarak da okunabilir. Nitekim bundan
sonra gelecek başka bir hadiste (2598) "bizden başkası mı?"
buyurmuştur, biz bunu ref ile zaptettik. Az önce geçen açıklamaya uygun olarak
nasb ile "eğayrane: bizden başkasına mı" diye telaffuzu da sahihtir.
Kadı Iyaz'ın açıklaması bunlar olmakla birlikte biz bu ikinci kelimeyi de nasb
ile zaptetmiş bulunuyoruz. Ama az önce geçen açıklamalarımızda görüldüğü gibi
her ikisi de caizdir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: