UMDETU’L

AHKAM

ZEKAT

 

HAYVAN, MADEN VE KUYU SEBEBİYLE YARALANMA HEDERDİR

 

4440-4511- ... Ebu Hureyre'den, o Rasulullah (s.a.v.)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Hayvanın yaralaması hederdir, kuyu hederdir, maden hederdir. Rikazda da beşte bir vardır. "

 

Açıklama:

 

Rasulullah (s.a.v.)'in: "Hayvanın yaralaması hederdir ...

Rikazda da beşte bir vardır." Burada "el-acma -sonu med ile- Ademoğlu dışında bütün hayvanlar (canlılar) demektir. Behimeye (hayvana) acma denilmesi konuşamadığından ötürüdür. Cubar ise cim harfi ötreli, be harfi şeddesiz olmak üzere heder demektir.

 

Rasulullah (s.a.v.)'in: "Hayvanın yaralaması hederdir" sözü gündüzün bir şey telef etmesi yahut da o hayvan sahibinin herhangi bir kusuru olmaksızın geceleyin telef etmesi ya da beraberinde kimse bulunmamakla birlikte bir şeyler telef etmesi halleri hakkında yorumlanmıştır. Bu durumlardaki teleflerinin tazminatı ödenmez. Hadis-i şeriften maksat budur.

 

Şayet hayvan ile birlikte onu süren yahut yeden varsa ya da binicisi olup da ön ya da arka ayakları ile ya da ağzı ile ve benzeri bir organı ile bir şeyler telef edecek olursa onunla birlikte bulunanın malından tazminatı ödenir. İster o hayvanın sahibi olsun, ister onu kiralamış, ister emanet olarak almış, ister gasb etmiş, ister yanına emanet bırakılmış, ister vekil, ister başka birisi olsun fark etmez. Ancak bir insanın telef olmasına sebep olmuşsa o taktirde telef olanın diyeti onunla birlikte bulunan kimsenin akilesi tarafından kefareti de onun malından ödenir.

 

Hayvanın yaralamasından maksat da onun telef ettiği şeylerdir. Bu telef ister yaralama olsun, ister başka bir şeyolsun fark etmez.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: İlim adamlarının icma ettikleri üzere hayvanların gündüzün sebep oldukları cinayetlerin beraberlerinde bir kimse bulunmuyor ise tazminatı söz konusu değildir. Eğer onlarla birlikte binid sürücü yahut yedici bulunuyor ise ilim adamlarının cumhuru yaptıkları bu telefin tazminatının ödeneceği kanaatindedir. Davud ve Zahiri alimler hiçbir durumda tazminat yoktur. Ancak onunla birlikte bulunan kimsenin hayvanı bu işi yapmaya zorlaması ya da bunu kasten işlemesi hali müstesnadır. Yine alimlerin büyük çoğunluğu da saldırmak adeti bulunan hayvanların zikrettiğimiz surette diğerleri gibi olduğu kanaatindedir. Malik ve mezhebine mensup ilim adamları ise bu gibi hayvanların sahipleri telef ettiklerinin tazminatını öderler. Şafii mezhebi alimleri de eğer bu hayvanlar bozgunculuk ile tanınıyar ise tazminatını öder. Çünkü bu durumda onları bağlaması gerekir. Eğer hayvanlar geceleyin bir şeyler telef edecek olursa Malik sahipleri teleflerinin tazminatını öder demiştir. Şafii ve mezhebine mensup ilim adamları onları korumakta kusuru varsa tazminat öder, değilse ödemez demişlerdir. Ebu Hanife ise hayvanların gece olsun gündüz olsun telef ettiklerinin tazminatı yoktur demiştir. İlim adamlarının çoğunluğu ise gündüzün atlamasının tazminatı olmadığı kanaatindedir. Leys ve Sahnun tazminat öder demişlerdir.

 

Rasulullah (s.a.v.)'in: "Maden de hederdir" buyruğu da şu demektir: Bir kimse kendi mülkünde ya da ölü (mevak) topraklarda bir maden açıp da oradan birisi geçip içine düşüp ölürse yahut da o madende çalışacak işçiler tutup maden üzerlerine çöküp ölürlerse bu hususta bir tazminat yoktur. Aynı şekilde kuyunun heder olması da şu demektir: Bir kimse kendi mülkünde yahut ölü bir arazide bir kuyu açıp içine bir insan ya da başka bir şey düşüp de telef olursa tazminat yoktur. Yine bir başkasını böyle bir kuyuyu açmak için ücretle tutsa kuyu o kişinin üzerine düşüp ölse tazminat söz konusu değildir. Ama o kuyuyu Müslümanların gidip geldikleri yolda yahut da başkasının mülkünde iznini almadan açacak olup, içine düşen bir insan telef olursa onun tazminatını onu açanın akilesine düşer. Kefaret de açanın malından ödenir. Eğer insandan başkası telef olursa tazminatı açanın (işçinin) malından ödenmesi gerekir.

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Rikazda beşte bir vardır" buyruğu da rikazda beşte birin vadp olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bize göre bu zekattır. Rikaz ise cahiliye döneminden kalma gömülerdir. Hem bizim mezhebimizin hem Hicaz ehli alimlerinin hem de ilim adamlarının çoğunluğunun görüşü budur. Ebu Hanife ve onun dışında Iraklı ilim adamları ise rikaz madenin kendisidir demişlerdir. Onlara göre rikaz ile maden eş anlamlı iki lafızdır.

 

Fakat bu hadis onların kanaatlerini reddetmektedir. Çünkü Nebi (s.a.v.) bunları birbirinden ayırdetmiş ve birini diğerine atfetmiştir. Sözlükteki asıl anlamı ile rikaz sabit olmak demektir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

ZEKATIN ERKEN ÖDENMESİ VE VERİLMEMESİ HAKKINDA BiR BAB