UMDETU’L

AHKAM

BAYRAMLAR

 

BAYRAM NAMAZLARI KİTABI BABI

 

2045-4/5- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Abdulmelik b. Ebu Süleyman, Ata'dan tahdis etti. O, Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etti: Bayram günü Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte namaza duruldu. Ezan ve kametsiz olarak hutbeden önce namaza başladı sonra Bilal'e dayanarak kalktı. Allah'a karşı takvalı olmayı emir buyurdu, ona itaat etmeyi teşvik etti, insanlara öğüt verdi ve onlara hatırlattı. Sonra kadınların yanına varıncaya kadar gitti onlara da öğüt verdi, onlara da hatırlattı ve: "Sadaka veriniz çünkü sizlerin çoğunuz cehennem odunudur" buyurdu. Bunun üzerine aralarından yanaklarının rengi sarıya çalan esmerce bir kadın ayağa kalkarak: Neden Ey Allah'ın Rasulü, dedi. O: "Çünkü siz çokça şikayet eder kendisiyle oturup kalktığınız kocanızın iyiliklerine karşılzk nankörlük edersiniz" buyurdu.

(Cabir) dedi ki: Bunun üzerine kadınlar süs eşyalarından sadaka vermeye başladılar. Bilal'in elbisesine yüzüklerini ve bileziklerini attılar.

 

Açıklama:

 

(2044) "Kadınlar da (oraya) sadaka atıyorlardı." Nüshalarda bu şekilde "yülkine: kadınlar ... atıyorlardı" şeklindedir. Bu ise az kullanılan, bilinen söyleyişe göre caizdir. "Aranızda melekler nöbetleşirler ve pireler beni yediler" kullanımları bu türdendir.

"Her bir kadın halkasını (sadaka olarak) atıyordu. Hepsi de attılar da attılar" Yazma nüshalarda bu şekilde "attılar" lafzı tekrar edilmiştir, bu sahihtir. Yani -diğer rivayetlerde zikrettiği gibi- şunu attılar, şunu attılar, demektir ..

 

(2045) "Ezan ve kametsiz olarak hutbeden önce namaza başladı." Bu bayram namazında ezan ve kamet olmadığına delildir. Günümüzde ilim adamlarının icmaı da böyledir. Nebi (s.a.v.)'in ve raşid halifelerin bilinen fiili uygulamaları da budur. Seleften birisinden bu hususta o kişiden önceki ve sonraki icmaa aykırı bir görüş de nakledilmiş bulunmaktadır.

 

Bayram namazında birinci lafız igra olmak, ikincisi de halalmak üzere nasbedilmek sureti ile "es-salate camiaten: toplu olarak namaza gelin" denilmesi müstehabtır.

 

"Kadınların arasından bir kadın dedi ki. .. " Yazma nüshalarda sin harfi kesreli, tı harfi fethalı ve şeddesiz olarak "sitah" lafzı kaydedilmiştir. Bazı nüshalara. ise "vasita" diye kayıtlıdır. Kadı Iyaz dedi ki: Onların hayırlılarından, iyilerinden anlamındadır. Vasat da zaten mutedil ve hayırlı demektir. Üstadlarımızın maharetli olanlarının iddia ettiklerine göre bu lafız Müslim'in kitabında değişikliğe uğramış olup doğrusu "min sefeleti'n-nisa: kadınların alt kesiminden" şeklindedir. İbn Ebu Şeybe de Müsned'inde Nesai de Sünen'inde bunu böylece rivayet etmiştir. İbn Ebu Şeybe'deki bir rivayette de: "Kadınların ileri gelenlerinden olmayan bir kadın" denilmektedir. Bu ise birinci açıklamanın tam aksinedir. Bunu bundan sonra gelen: "yanaklarının rengi sarıya çalan esmerce hir kadın" ifad de desteklemektedir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Sözünü ettiği üstadların kelimenin değişikliğe uğratıldığı kanaati, makbul değildir. Aksine bu kelime doğrudur. Bundan maksat ise. kendisinin de bizzat açıkladığı gibi. kadınların iyilerinden olan bir kadın değildir. Aksine kasıt, kadınlar arasında orta yerde oturan bir kadın, demektir. Cevheri ve başka dil bilginleri ise "Vesattu'l-kavme, esituhum" tabirinin, onların ortalarında bulundum, anlanında olduğunu söylemişlerdir.

 

"Yanaklarının rengi sarıya çalan" yani renginde bir miktar değişiklik ve esmerlik bulunan kadın demektir.

 

"Oturup kalktığınız (kocalarınızın) iyiliklerine karşı nankörlük edersiniz." C_ bilginlerinin söylediklerine göre "aşır" kendisi ile işrette bulunulan, oturup kalkılan kişi demektir. Çoğunluk bu lafzı burada, koca diye açıklamışlardır. Başkaları ise oturup kalkılan herkes diye açıklamışlardır. Halil dedi ki: "Aşır diye ona der_ kalbin üzerinde aş ir odur" denilir.

 

Hadisin anlamı da onların akıllarının zayıflığı, bilgilerinin azlığı dolayısı ile yapılan iyilikle re karşı nankörlük etmeleridir. Buna göre bu, iyilik sahibi bir kimsenin iyiliğini inkar edip kabul etmeyenlerin yerildiğine delil gösterilir.

 

"Küpelerini" buradaki "akrita" lafzı "kurt"un çoğuludur. İbn Cureyc dedi ki: Kulağın yumuşağına asılan her bir şeye "kurt" denilir. Altın ya da boncubolması fark etmez. Hurs, ise halka şeklindeki küçük süs eşyası demektir. Kadı İyaz dedi ki: Doğru olanın (akrita değil de) elifin hazf edilmesi ile "kırta" olduğu ve (tekili olan) kurt'un bilinen çoğulunun bu olduğu da söylenmiştir. Ayrıca kı2. diye de çoğulu yapılabilir. Kadı der ki: -Özellikle hadiste de kullanılmış olduğu sahih olarak sabit olduğundan- "akrita"nın doğru olma ihtimali de uzak değildir.

 

Bu durumda çoğulun çoğulu yani kırat'ın çoğulu olur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

BAYRAMLARDA KADINLARIN -ERKEKLERDEN AYRI OLARAK- NAMAZGAHA ÇIKMALARININ VE HUTBEDE HAZIR BULUNMALARININ MÜBAH OLDUĞU BABI