UMDETU’L

AHKAM

CUMA NAMAZI

 

CUMA GÜNÜ HOŞ KOKU SÜRÜNMEK VE

MİSVAK KULLANMAK BABI

 

1961-10/5- Bize Kuteybe b. Said, Malik b. Enes'den ... o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim cuma gününde cünüplükten gusleder gibi guslettikten sonra (mescide) giderse bir deve kurban etmiş gibi olur. Kim ikinci saatte giderse bir inek kurban etmiş gibi olur, kim üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi olur, kim dördüncü saatte giderse bir tavuk tasadduk etmiş gibi olur, kim beşinci saatte giderse bir yumurta tasadduk etmiş gibi olur. İmam çıkınca artık melekler zikri dinlemek üzere hazır bulunurlar. "

 

Açıklama:

 

"Kim cuma günü cünüplükten gusleder gibi guslederse ... " Bu, nitelikleri itibari ile cünüplük guslü gibi gusletmek anlamındadır. Bu ifadenin meşhur olan açıklaması budur. Mezheb alimlerimizden kimisi fıkıh kitaplarında şöyle demektedir: Kastedilen gerçek manada cünüplük guslüdür. Bunlar: Kişinin gözünü haramdan daha çok koruyucu olması, nefsini daha çok sakinleştirici olması için zevcesi ile birlikte olması müstehaptır, demişlerdir. Bu açıklama ise zayıf ya da batıldır.

 

"Sonra (cuma namazına) giderse bir deve kurban etmiş gibi olur. .. " Gitmekten kasıt, gündüzün ilk vakitlerinde gitmektir. Bu mesele hakkında meşhur bir görüş ayrılığı vardır. Malik'in ve mezhebine mensub ilim adamlarının bir çoğunun Kadı Hüseyin'in ve mezhebimiz alimlerinden İmamü'l Harameyn'in görüşüne göre burada saatler (vakitler)den kasıt, güneşin zevalinden sonraki kısa süreli bazı vakitlerdir. Bunlara göre gitmek (revah)den kasıt, zevalden sonraki gidiş olup dildeki anlamının da bu olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Şafii'nin ve mezhebine mensub ilim adamlarının büyük çoğunluğunun, Maliki mezhebinden İbn Habib'in ve ilim adamlarının çoğunlukla kabul ettiği görüşe göre ise cuma namazına gündüzün ilk vakitlerinde erkenden gitmek müstehaptır. Bunlara göre saatler (vakitler), gündüzün ilk vakitlerinden itibaren başlar.

Revah: Gitmek, ise hem gündüzün ilk vakitlerinde hem de son vakitlerinde söz konusu olur. Ezheri dedi ki: Arapların dilinde revah, ister gündüzün ilk vakitlerinde olsun, ister sonunda olsun, isterse de geceleyin olsun gitmek demektir. Hadisin gerektirdiği doğru açıklama da budur.

 

Anlam da şöyle olur: Nebi (s.a.v.) ilk saatte gelen kimse meleklerin yazdıklarını haber vermektedir. İlk olarak gelen bir kimse bir deve kurban etmiş gibi olur, ikinci saatte gelen, sonra üçünçü, sonra dördüncü, sonra beşinci saatte gelenin kurban ve tasaddukunu haber vermektedir. Nesal'nir. rivayetinde ise altıncı saatte gelenden de söz edilmektedir. "İmam da hutbe okumak üzere minbere çıktı mı melekler sahifeleri katlar ve bundan sonra ise kimsevi yazmazlar. "

Bilindiği gibi Nebi (s.a.v.) cuma namazı için hemen zeval ile birlikte çıkardı. Bu ise altıncı saatten sonradır. İşte bu zevalden sonra gelen kimse için bir şeyler kurban edip fazilet elde etmesinin söz konusu olmadığına delildir. Diğer taraftan saatlerden (vakitlerden) söz edilmesi ancak cumaya erken vakitte gitmek ve cumaya erken gitmenin faziletini teşvik edip birinci safta bulunup on beklemek, nafile namaz, zikir ve benzeri ibadetlerle meşgul etmeye teşvikte bulunmak içindir.

 

Bütün bunlar ise ancak zevalden sonra gitmekle elde edilebilir. Zevalden sonra gelen kimse için fazilet söz konusu değildir. Çünkü o vakit cuma için ezan söz konusu olur ve ezandan sonra da gecikmek haramdır. Allah en iyi bilendir.

 

Mezheb alimlerimiz saatlerin (vakitlerin) fecrin doğuşundan itibaren mi yoksa güneşin doğuşundan itibaren mi tayin edileceği hususunda farklı kanaatlere sahiptirler. Onlara göre daha sahih olan görüş fecrin doğuşundan itibaren başlayacağıdır. Bu saatlerden (vakitlerden) herhangi birisinin ilk vaktinde gelen ile son vaktinde gelen bir kimse deve, inek ve koç kurban etmenin asıl sevabını elde etmekte ortaktırlar. Ama ilk vaktinde gelenin kurban etmiş gibi olduğu devesi aynı saatin sonunda gelenin devesine göre daha mükemmeldir. Orta vaktinde gelenin devesi ise orta halli bir devedir. Bu da cemaatle namaz kılan bir kimsenin tek başına namaz kılan bir kimsenin namazına göre 27 derece daha faziletli olmasına benzer.

Bilindiği gibi "cemaat" iki kişi hakkında da binlerce kişi hakkında da kullanılır. Buna göre on bin kişilik bir cemaatle birlikte namaz kılan kimseye 27 derece verilir, iki kişi ile birlikte kılana da 27 derece verilir. Ama birincisinin dereceleri daha mükemmeldir. Buna benzer hususlar çoktur ve bilinmektedir. Benim sözünü ettiğim bu açıklamalar ile yüce Allah'ın rahmetinin üzerine olmasını dilediğimiz Kadı lyaz'ın sözünü ettiği itiraza da bir cevap bulunmaktadır.

Nebi (s.a.v.)'in: "Kim cuma günü gusledip ... imam (hutbeye çıktımı) melekler zikri dinlemek üzere hazır olurlar." Hadisin bu ibaresindeki lafızların anlamı şudur: Kurban etmek, tasadduk etmek demektir. Bedene (deve) ile ilgili olarak dil bilginlerinin çoğunluğu ve fukahadan bir topluluğun dediğine göre bir deve, bir inek ve bir koyun hakkında kullanılabilir. Bu hayvana bu adın veriliş sebebi bedeninin büyüklüğüdür. Bir topluluk ise bunun özelolarak deve demek olduğunu söylemişlerdir. Burada kastedilen ise hadislerin bu husustaki açık ifadeleri dolayısı ile ittifakla deve olduğu kabul edilmiştir.

 

Bedene ve bakara (deve ve inek) yine ittifakla erkek ve dişi hakkında kullanılır. Sonlarında yer alan yuvarlak te ise bu türlerden bir tanesini anlatmak için kullanılmaktadır. İneğe "bakara" deniliş sebebi ise çift sürülürken yeri bakr etmesi (yarması) dolayısıyladır. Çünkü bakr etmek, yarmak demektir. Muhammed el-Bakır'a bu ünvanı bundan dolayı verilmiştir. Çünkü o ilmi bakr etmiş, ilmin içerisine alabildiğine dalmış ve ilim alanında beğenilen bir hedefe kadar ulaşmış birisi idi.

 

"Boynuzlu koç" diyerek koçu boynuzlu olmakla nitelendirmesi daha mükemmel ve şeklinin daha güzeloluşundan dolayıdır. Diğer taraftan boynuzundan da yararlanılır.

 

(Tavuk demek olan) dedke, dicace olarak da söylenir ve bunlar meşhur iki söyleyiştir. Erkek ve dişi hakkında da kullanılır.

 

Bu ibarelerdeki fıkhi hükümlere gelince:

 

1. Cuma namazına erken gitmek teşvik edilmiştir.

 

2. İnsanların bu fazileti ve başka amellerdeki fazileti elde etmeleri amellerine göre mertebe mertebedir. Bu da yüce Allah'ın: "Şüphesiz Allah nezdinde en değerli olanınız en takvalı olanınızdır" (Hucurat, 13) buyruğu gibidir.

 

3. Kurban etmek ve sadaka vermek (tasadduk) az ve çok hakkında kullanılabilir. Nesai'nin rivayetinde koçdan sonra ördek geçmekte, sonra tavuk, sonra yumurta zikredilmektedir. Bir başka rivayette ise koçdan sonra tavuk, sonra bir kuş, sonra da bir yumurta denilmiştir. Her iki rivayetin senedi de sahihtir.

 

4. Deve kurban etmek, inek kurban etmekden daha faziletlidir. Çünkü Nebi (s.a.v.) önce deveyi söz konusu etmiş, ineği de ikinci mertebede zikretmiş bulunmaktadır.

 

İlim adamları da hediyelik kurbanlıklarda devenin inekden faziletli olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Ancak kurban bayramı kurbanı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii, Ebu Hanife ve cumhurun kanaatine göre deve daha faziletlidir, sonra inek, sonra da koyun gelir. Tıpkı hediyelik kurbanlıklarda olduğu gibi. Malik'in görüşüne göre ise kurbanlıkta en faziletli olan önce koyun, sonra inek, sonra deve türüdür. Maliki fukahası der ki: Çünkü Nebi (s.a.v.) iki koç kurban etmiştir. Cumhurun delili ise bu hadisin zahiri ile hediyelik kurbanlıklara kıyastır. Nebi (s.a.v.)'in bu şekilde kurban kesmiş olması ise koyun türünün tercih edilmesini gerektirmemektedir. Çünkü bu, o vakitte ancak koyun türünü bulmasının mümkün olması şeklinde yorumlanır ya da onun bt.: uygulaması o türün kurbanlık edilmesinin caiz olduğunu beyan etmek içindir. Sahih'de ise onun hanımları adına inek kurban ettiği sabittir.

 

"Melekler hazır olurlar (hutbeyi) dinlerler." İlim adamlarının dediklerine göre bu melekler, Hafaza melekleri dışında, görevleri cumaya gelenleri yazmak olan meleklerdir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

GÜNEŞİN ZEVALİ ZAMANINDA CUMA NAMAZI BABI