UMDETU’L

AHKAM

NAMAZ

 

NAMAZDA TEŞEHHÜD BABI

 

895-55/1- ... Mansur, Ebu Vail'den, o Abdullah'tan şöyle dediğini nakletti: Biz Resulullah (s.a.v.)'in arkasında namaz kılarken es-selamu alallah (Allah'a selam), es-selamu ala fulan (filana selam), derdik.

Bir gün Resulullah (s.a.v.) bize şöyle dedi: "Şüphesiz Allah es-selam'dır. Bu sebeple sizden biriniz namazda oturduğu vakit: Ettahiyyatu lillahi vessalavatu vettayyibat es-selamu aleyke ve rahmetullahi ve berekatuh es-selamu aleyna ve ala ibadillahissalihin: Bütün selamlar, hoş ve güzel dualar. dilekler Allah'a mahsustur. Selam sana ey Nebi, Allah'ın rahmet ve bereketler'de, selam bizlere ve Allah'ın salih kullarına" desin. O bu sözleri söyleyecek olursa gökte ve yerde Allah'ın salih bütün kullarına isabet eder. (Sonra) eşhedu en le ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasuluh" desin sonra de neyi dilemek isterse dilesin. "

 

 

896-56/2- Bize Muhammed b. el-Müsenna ile İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. Bize Şu'be, Mansur'dan bu isnad ile aynısını tahdis etti ama "Sonra neyi dilerse istesin" sözlerini zikretmedi.

 

Açıklama:

 

Bu babta İbn Mes'ud'un, İbn Abbas'ın teşehhüdleri ile Ebu Musa el-Eş'arı (radıyallahu anh)'ın teşehhüd ibareleri yer almaktadır. İlim adamları hepsinin caiz olduğu üzerinde ittifak etmekle birlikte hangilerinin daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir.

Şafii -yüce Allah'ın rahmeti ona- ve Maliki mezhebine mensup bazı ilim adamlarının kabul ettiklerine göre İbn Abbas'ın teşehhüdü "el-mubarekat" lafzının fazlalığı dolayısıyla daha faziletlidir. Ayrıca bu yüce Allah'ın: "Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir selam olmak üzere" (Nur, 61) buyruğuna da uygundur. Diğer taraftan o bu teşehhüdü -Kur'an-ı Kerim'den bize bir sureyi öğretir gibi teşehhüdü öğretirdi- sözleriyle pekiştirmektedir, demişlerdir.

 

Ebu Hanife ve Ahmed -Allah ikisinden de razı olsun- ile fukahanın ve hadis ehlinin cumhuru ise İbn Mes'ud'un teşehhüdünün daha faziletli olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bütün bu hadisler sahih olmakla birlikte onun rivayet ettiği teşehhüd daha sahihtir. Malik -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Ömer b. elHattab (radıyallahu anh)'ın ona mevkuf olarak rivayet edilen teşehhüd şekli daha faziletlidir. Çünkü o bu teşehhüd şeklini insanlara minber üzerinde iken öğretmiş olmakla birlikte kimse bu hususta ona karşı çıkmamıştır. Bu da onun daha faziletli olduğunun delilidir. Bu tahiyyat: "Ettahiyyatu lillahi ez-zakiyatu lillahi ettayyibatu es-salavatu lillahi selamun aleyke eyyuhennebiyyu ... : Tahiyyat (bütün selam ve övgüler) Allah'ındır, bütün temiz ve hoş dilekler de Allah'ındır. Her türlü salavat da Allah'ındır. Selam sana ey nebi ... " şeklindedir.

Teşehhüd vacip mi yoksa sünnet mi, ihtilaf edilmiştir. Şafii-yüce Allah'ın rahmeti ona- ile bir kesimin kanaatine göre birinci teşehhüd sünnet, diğeri vaciptir. Muhaddislerin cumhuru her ikisi de vaciptir derken, Ahmed (radıyallahu anh):

 

Birincisi vacip, ikincisi farzdır. Ebu Hanife ve Malik ile fukahanın cumhuru ise her ikisi de sünnettir demişlerdir. Yine Malik -Allah'ın rahmeti ona- son teşehhüdün vacip olduğuna dair bir rivayet de gelmiştir. Teşehhüdün vacip olmadığını söyleyenler de namazın sonunda teşehhüd miktarı oturmanın vacip olduğunu söyleyerek bu kadarıyla onlara muvafakat etmişlerdir.

 

Hadislerdeki Lafızlar

 

Teşehhüde bu ismin veriliş sebebi vahdaniyet ve risalete dair şehadetin söylenmesidir.

 

Rasulullah (s.a.v.)'in: "Allah es-Selam'dır" buyruğu şu demektir: es-Selam yüce Allah'ın isimlerinden birisidir. Her türlü eksiklikten, sonradan var olmanın belirtilerinden eş ve ortaktan uzak ve esenlikte olan demektir.

 

Dostlarını selamete erdiren yahut onlara selam veren, selamete kavuşturan diye açıklandığı gibi başka açıklamalar da yapılmıştır.

 

"Tahiyyat" mülk demek olan tahiyye'nin çoğuludur. Bunun kalıcılık, azamet ve hayat anlamında olduğu da söylenmiştir. Çoğulolarak "tahiyyat" denilmesinin sebebi ise Arap hükümdarlarının her birine kendi uyruklarının özel bir tahiyye ile selam vermesidir. Bir görüşe göre işte onların bütün tahiyyeleri (selam ve esenlik dilekleri) yüce Allah içindir, gerçek anlamda bunları hak eden odur, diye açıklanmıştır.

 

Mubarekat ile Ömer (radıyallahu anh)'ın hadisinde yer alan "zakiyat" aynı anlamdadır. "el-Mubarekat"ın türediği lafız olan "bereket" hayır çokluğu demektir. Artış anlamında olduğu da söylenmiştir. "zakiyat"ın kökü olan "zekat"ın aslı da artış demektir.

 

"Salavat" bilinen salavattır. Dua ve yakarışlar ve rahmet anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani kullarına rahmeti lutfeden Allah'tır.

"Tayyibat" ise hoş ve güzel sözler demektir. İbn Abbas'ın rivayet ettiği (900) hadiste: "Ettahiyyatu el-mubarekatu es-salavatu et-tayyibatu" ifadesi ise Abdullah b. Mes'ud'un ve diğerlerinin hadisi rivayetlerinde olduğu gibi aralarında va takdiri ile (ve'l-mubarekatu ve's-salavatu ve't-tayyibatu) şeklindedir ama ihtisar amacıyla vav hazfedilmiştir. Bu da dilde caiz ve bilinen bir husustur.

 

Hadis, tahiyyat ve arkasından söz konusu edilenler yüce Allah'ın hakkıdır.

 

Gerçek anlamlarıyla ondan başkası hakkında düşünülemezler, demektir.

 

"es-Selamu aleyke eyyuhennebiyyu ... " ile namazın sonunda "es-selamu aleyküm" demenin anlamı hakkında şu açıklama yapılmıştır: Allah'a sığınılır ve onun himayesi altında korunulur çünkü es-Selam şanı yüce Allah'ın bir adı olup, Allah sizin koruyucunuz ve sizin kefilinizdir takdirindedir. Allah seninle beraber olsun demek gibidir. Yani koruması, yardımı ve lütfu seninle olsun demektir. Bunun selamet ve kurtuluş sizin olsun anlamında olduğu da söylenmiştir. Himaye altına alınmak gibi bir mastar olur. Yüce Allah'ın: "Yemin ashabından selam sana" (Vakıa, 91) buyruğuna benzer.

 

Diğer taraftan "es-selamu aleyke eyyuhennebiyu es-selamu aleyna ve ala ibadillahissalihın" ibaresinde "es-selam" lafzı başındaki elif ve lam'ın hazfedilerek "selamun aleyke eyyuhennebiyyu ve selamun aleyna" denilmesi de mümkündür.

 

Her iki şeklinde burada caiz olduğunda görüş ayrılığı yoktur ama elif lam'lı söyleyiş daha faziletlidir. Buharı ve Müslim'in sahihlerindeki rivayetlerinde de böyledir.

 

Namazın sonundaki "es-selamu aleyküm" ise namazdan çıkış (tahlil) selamıdır. Mezheb alimlerimiz hakkında farklı görüşlere sahiptir. Kimileri burada da her iki şekli de caiz kabul etmiş ve elif ve lam'lı söyleyiş daha faziletlidir derken, kimisi elif ve lam'lı söyleyişi vacip görmüştür. Çünkü bu ancak elif ve lam ile birlikte nakledilmiştir. Ayrıca daha önce teşehhüdde de selamdan söz edildiğinden sözünde zikretmiş olduğu tanımlı olan bir selama dönmesi için yeniden elif ve lamlı olarak onu tekrarlaması gerekir. Tıpkı bir adam bana geldi, ben de adama ikram ettim derken adam anlamındaki birinci lafzın elif lamsız, ikincisinin ehf lamlı gelmesi gibi.

 

"Ve Allah'ın salih kullarına" Zeccac, Metali' sahibi ve başkaları da der ki: Salih kul, yüce Allah'ın ve kullarının haklarını gereği gibi yerine getiren kimse demektir.

 

"Muhammed'in Allah'ın kulu ve Rasulü olduğuna da şehadet ederim." Dil bilginleri der ki: Bir kişinin övülmeye değer özellikleri eğer çoksa ona Muhammed ve Mahmud denilir. İbn Faris dedi ki: İşte bizim nebimize de bu şekilde Muhammed adı verilmiştir. Yani şanı yüce Allah onun övülmeye değer özelliklerinin çokluğu nu bildiğinden ötürü onun ailesine ona bu ismi vermelerini ilham etmiştir.

"Sonra dilediği gibi dua eder. " Bu buyruktan namazın sonunda selam vermeden önce dua etmenin müstehab olduğu hükmü anlaşıldığı gibi, günah olmadığı sürece ahiret ve dünya ile ilgili dilediği her hususta dua etmesinin caiz olduğu da anlaşılmaktadır. Hem bizim mezhebimiz, hem cumhurun mezhebi de bu şekildedir.

Ebu Hanife -yüce Allah'ın rahmeti ona- ise ancak Kur'an ve sünnette varid olmuş duaları yapmak caizdir, demiştir. Ayrıca ilim adamlarının çoğunluğu bunu son teşehhüdde Nebi (s.a.v.)'e salavat getirmenin vacip olmadığına delil göstermişlerdir. Şafii, Ahmed, İshak ve İmam Malik mezhebine mensup bazı ilim adamları -yüce Allah'ın rahmeti onlara- son teşehhüdde bunun vacip olduğu kanaatindedirler. Buna göre bunu terk eden kişinin namazı batıl olur. Bu hadisin Müslim'den başka kaynaklardaki bir rivayetinde "Bunu yaptığın zaman namazın tamam olur" fazlalığı da yer almaktadır ama bu fazlalığın Nebi (s.a.v.)'den rivayeti sahih değildir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

TEŞEHHÜDDEN SONRA NEBi (S.A.V..)'E SALAvAT GETİRMEK BABI