UMDETU’L AHKAM |
NAMAZ |
RÜKU VE SECDEYİ TASTAMAM YAPMAK FARZDIR NAMAZDA
TUMA'NİNE VE KOLAYINA GELENİ OKUMAK BABI |
883-45/11- ... O Ebu
Hureyre'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) mescide girdi. Sonra bir adam
(mescide) girip, namaz kıldı. Sonra gelip Rasulullah (s.a.v.)'e selam verdi.
Rasulullah (s.a.v.) selamını aldı ve: "Dön namaz kıl, çünkü sen namaz
kılmadın" buyurdu.
Adam da geri döndü ve
önce kıldığı şekilde namaz kıldı. Sonra Nebi (s.a.v.)'in yanına gelerek ona
selam verdi. Rasulullah (s.a.v.)'de "Ve aleyke's-selam" dedikten
sonra "Dön ve namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın" buyurdu. Ta ki
bunu üç defa yaptı. Sonra adam: Seni hak ile gönderene and ederim ki bundan
daha güzel kılamıyorum bana öğret, dedi.
Allah Rasulü:
"Namaz için kalktığında tekbir al sonra Kur'an'dan bildiğinden kolayına
geleni oku. Sonra rüku halinde bütün organların iyice yerlerini alacak şekilde
rükua var. Sonra başını kaldır ve ayakta doğru 1 sonra organların yerli yerince
oturacak şekilde secdeye var. Sonra başını kaldır ve organların yerine oturacak
şekilde otur. Sonra bunu namazının tamamında yap" buyurdu.
Açıklama:
(883) "Bir adam
(mescide) girip namaz kıldı. .. ve bunu bütün namazında yap." diğer
rivayette (884): "Namaza kalktığın zaman iyice abdest al ... "
buyurmaktadır.
Bu hadis çok sayıda
hüküm ihtiva etmektedir. Öncelikle bilmek gerekir ki hadis sünnetleri değil de,
vacipleri beyan etmek üzere geldiği şeklinde yorumlanmıştır. Şayet bunda
(namazın) vaciplerinin hepsi söz konusu edilmemiştir. Çünkü geriye üzerinde
icma edilmiş ve ihtilaf bulunan kimi vacipler de kalmıştır.
İcma ile kabul edilmiş
olanlar arasında niyet, son teşehhüdde oturmak, namazın rükünlerinin sırasıyla
yapılması gibi vacipler, hakkında ihtilaf edilmişler arasında son teşehhüd ve
son teşehhüdde Nebi (s.a.v.)'e salat ve selam getirmek -bu son üçünü İmam
Şafii-Allah'ın rahmeti ona- vacip kabul etmiştir.- Cumhur da selamın vacip
olduğunu kabul etmiş ve pek çok kimse de teşehhüdün vacip olduğunu söylemiştir.
Şafii ile birlikte Nebi (s.a.v.)'e salavat getirmeyi Şa'bi, Ahmed b. Hanbel ve
onların Mezheblerine mensup kimseler de kabul etmektedir. Şafii mezhebine
mensup ilim adamlarından bir topluluk da namazdan çıkmak için niyeti de vacip
kabul ettiği gibi, Ahmed -yüce Allah'ın rahmeti ona- birinci teşehhüdü ve aynı
şekilde tesbihleri ve intikal tekbirlerini vacip görmüştür, denilecek olursa
buna şöyle cevap verilir:
Üzerlerinde icma olan
üç vacip soru soran tarafından bilinen hususlardır.
Dolayısıyla ayrıca
onların açıklanmasına ihtiyaç olmamıştır. Aynı şekilde hakkında ihtilaf bulunan
hususlar da böyledir. Onları vacip kabul edenler, bunların o kişi tarafından
bilinen şeyler olduğunu kabul ederler. Ayrıca bu hadiste namaz için kamet
getirmenin vacip olmadığına delil vardır.
Hadisten Çıkartılan
Diğer Hükümler
1- Taharet (abdestli
olmak), kıbleye yönelmek, iftitah tekbiri ve kıraat vacip (farz) dır.
2- İstiaze çekmek,
iftitah duası (subhaneke, veccehtu gibi duaları) okumak, iftitah tekbirinde elleri
kaldırmak, sağ eli sol elin üzerine koymak, intikal tekbirleri, rüku ve sücudda
söylenen tesbihler, oturuş şekilleri, elleri uylukların üzerine koymak ve
hadiste söz konusu edilmeyen diğer hususlar, üzerinde icma olduğunu ve hakkında
ihtilaf edildiğini söylediklerimiz dışında vacip değildir.
3- Rükuda, iki secde
arasında otururken itidalin, rüku ve sücudda tuma'ninenin (organların yerli
yerince oturmasının), iki secde arasında oturmanın vacip olduğuna delildir.
Bizim ve cumhurun mezhebi budur. Ancak iki secde arasında oturmayı Ebu Hanife
-yüce Allah'ın rahmeti ona- ve az bir kesim vacip kabul etmemiştir ama bu hadis
onlara karşı bir delildir, buna karşı verilecek sağlıklı, doğru bir cevap
yoktur.
(Rüku halinde) itidale
gelince, bizim ve diğer ilim adamlarının Mezheblerinden meşhur olana göre bunda
da tuma'nine tıpkı iki secde arasında icap ettiği gibi vaciptir. Ancak bazı
Mezheb ''alimlerimiz bu halde tuma'ninenin vacip oluşunda kanaat
belirtmemişlerdir. Bu kanaate sahip olan kimseler bu hadiste Nebi (s.a.v.)'in:
"Sonra ayakta itidal buluncaya (doğruluncaya) kadar başını kaldır"
buyurduğunu ve yalnızca itidali söz konusu edip, tuma'nineyi iki oturuş
arasında rüku ve sücudda söz konusu ettiği gibi burada söz konusu etmediğini
delil göstermişlerdir.
4- Bütün rek'atlarda
kıraat (Kur'an okumak) vaciptir. Daha önce geçtiği gibi bizim de, cumhurun
mezhebi de budur.
5- Müftiye herhangi
bir hususa dair soru sorulacak olup da ortada soru soran ın ihityacı olan ama
hakkında soru sormadığı başka bir husus da varsa bunu da ona söylemesi
müstehaptır. Bu ilgisi olmayan anlamsız sözlerden değil de nasihat türünden
olur. Bunun delil de "ey Allah'ın Rasulü bana öğret" sözündedir yani
bana namazı öğret. Allah Rasulü de ona namazı, kıbleye yönelmeyi ve abdest
almayı öğretmişti. Oysa bunlar namazın kendisinden değildirler. Her ikisi de
namazın şartlarındandır.
6- Öğrenen kimseye ve
bilgisize, yumuşak hareket etmek, ona iyi davranmak, meseleyi ona iyice
açıklamak, asıl maksatları ona özetle bildirmek ve durumu itibariyle iyice
bellemesine ve gereklerini yerine getirmesine ihtimal bulunmayan
mükemmelleştirici özellikleri dışarıda tutarak onun için yalnızca öneml"
olanlarla yetinmek.
7 - Karşılaşma halinde
selam vermek müstehap, onu almak vaciptir. Karşılaşmak -aradan kısa bir zaman
geçmiş olsa dahi- tekrarlanacak olursa selamı da tekrarlamak müstehaptır. Her
selam verilince de selamı almak icap eder. Selam,ve aleykümüsselam yahut,ve
aleyke denilerek başa vav getirilerek alınır. Bu vav'ın getirilmesi cumhura
göre müstehaptır. Bazı Mezheb ''alimlerimiz bunu!": vacip olduğunu
söylemiş ise de bir kıymeti yoktur çünkü doğrusu bunun sünne: olduğudur. Yüce
Allah da: "Selam dediler, o da selam, dedi." (Hud, 69) buyurmaktadır.
8- Namazın birtakım
farzlarını ihlal eden bir kimsenin namazı sahih değildir ve böyle birisine
namaz kıldı, denilemez. Aksine buna namaz kılmadın, denilir.
Eğer: Peki defalarca
sahih olmayan bir namaz kılmasına nasıl müdahil olmadı denilecek olursa cevap
şudur: Onun sahih olmayan bir namaz kılmasına izir: vermediği gibi, ikinci ve
üçüncü defada da sahih olmayacak bir şekilde namaz kılmayacak bir durumda
olmadığını bilmemişti. Aksine onun namazı sahih ve doğru bir şekilde kılması
ihtimali vardı.
Diğer taraftan ilk
seferinde ona öğretmeyişinin sebebi, makbule geçecek bir namazın şeklini hem
ona, hem başkasına daha beliğ bir üslupla öğretmesi içindir. Tıpkı önce
kendilerine hacc için ihrama girmelerini emrettikten sonra umre yaparak o
ihramlarını fesh etmeleri gibi. Böylelikle onların zihninde bunun da yapılabileceğinin
iyice yer etmesini istemişti. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: