MUĞNİ’L-MUHTAC

SAYD VE ZEBH

 

II. AVA NASIL SAHİP OLUNUR?

 

1. Ava, kişinin onu eliyle zabtetmesi, öldürücü şekilde yaralaması, felç etmesi, kanadını kırması, kişinin koyduğu ağa düşmesi, onu kaçamayacağı dar bir yere girmeye zorlaması ile malik olunur.

 

2. Av kişinin mülkiyeti altındaki yere girse ve çamura bulaşma vb. bir sebeple kişi tarafından el konulabilecek hale gelse bile daha doğru görüşe göre kişi ona sahip olmuş olmaz.

 

3. Kişi ava sahip olunca avın onun elinden kaçması ile mülkiyeti sona ermez. Daha doğru görüşe göre sahibi tarafından salınması da böyledir.

 

4. Kişinin güvercinleri başkasının kulesine uçsa o kişinin bunlan geri vermesi gerekir. Bu güvercinler, kule sahibinin güvercinleri ile kanşsa ve onları aynştırmak zor olsa ikisinden birinin [kendi güvercinlerini] üçüncü bir şahsa satım veya hibe yapması geçerli olmaz.

Daha doğru görüşe göre sahibine satmak sahih olur. Bu iki şahıs güvercinlerini satarsa, satılan güvercinlerin sayısı ve değeri biliniyorsa akit sahih olur, aksi taktirde sahih olmaz.

 

5. İki kişi bir avı sırayla yaralasalar bakılır: İkinci şahıs avı öldürücü şekilde yaralamış veya sakat bırakmış olur da birinci şahıs bunu yapmamışsa av ikinci şahsın olur. İlk şahıs öldürücü şekilde yaralamışsa av onundur. İlk şahıs hayvanı sakat bırakmışsa av onundur.

 

6. İkinci şahıs hayvanın nefes ve yemek borusunu kesmek suretiyle onu öldürmüşse o av helaldir. Bu durumda hayvanın boğazlama sonucunda değeri ne kadar azalmışsa ikinci şahıs onu tazminle yükümlü olur. İkinci şahıs hayvanın nefes ve yemek borusunu kesmeksizin onu öldürücü bir biçimde yaralamışsa veya öldürücü bir şekilde yaralanmaksızın hayvan iki yaralama sebebiyle ölmüşse haram olur, ikinci şahıs ilkine hayvanın değerini tazmin eder.

 

7. İki şahıs hayvanı birlikte yaralamış ve birlikte öldürmüşlerse veya birlikte sakat bırakmışlarsa hayvan o ikisine aittir. Birisi öldürücü şekilde yaralamış veya sakat bırakmış, diğeri bunu yapmamışsa hayvan onundur.

 

8. Birisi hayvanı öldürücü şekilde yaralamış diğeri sakat bırakmış olup hangisinin önce yaptığı bilinmiyorsa mezhepte yer alan görüşe göre hayvan haram olur.

 

93. Avcı, harem bölgesinde olmayan ava onu eliyle zaptetmek suretiyle sahip olur. Hayvan ister kaçıyor olsun ister olmasın fark etmez. Bu, şayet hayvanın üzerinde kına yakılmış olması, kanadının yolunmuş olması, küpe takılması gibi başkasının mülkü olduğunu gösteren bir durum söz konusu değilse ve avcı da ihramlı ve mürted değilse söz konusu olur.

 

94. Kişi, avı ona sahip olma kastıyla el koymasa bile onun sahibi olur. Buna göre kişi bakmak amacıyla av hayvanını aldığında onun sahibi olur; çünkü bu mal mübah [sahipsiz] bir malolduğu için -tıpkı diğer mübah mallarda olduğu gibi- ona el koymakla sahip olunur.

Ancak kişi başkasının izniyle ve ona vekaleten hayvanı ona vermek amacıyla alırsa o zaman av hayvanı daha dOğru görüşe göre o kişinin olur.

 

95. Hayvanın üzerinde başkasının mülkü olduğunu gösteren işaretler varsa kişi ona sahip olmaz, bu durumda hayvan kayıp veya düşürülmüş hükmündedir.

 

96. Harem bölgesi avı ve ihramlı kimsenin hükümleri ise "ihram yasakları" konusunda geçmişti.

 

Mürtede gelince, ilgili bölümde onun mülkiyetinin mevkuf [askıda beklemeli] olduğunu söylemiştik. Bu kişi yeniden Müslüman olursa o avı aldığı tarihten itibaren ona sahip olduğu anlaşılmış olur, aksi taktirde hayvan, sahipsiz olmaya devam eder.

 

97. Derhal ölüme yol açacak şekilde yaralama ile de ava sahip olunur.

 

98. Yine kişi ava el koymasa bile şayet av hem uçarak hem koşarak kaçan cinsten ise onu hem uçmak hem de yürümekten aciz bırakacak şekilde sakat bırakma ve kanadını kırma ile sahip olunur. Aksi taktirde bunlardan birini [uçma veya kaçma] iptal etmekle de sahip olunur.

 

99. Kuşun kanadını kesmek kırmak gibidir.

 

100. Hayvana sahip olabilmek için hızlı koşabilme özelliğini devre dışı bırakmak ve onu kolayca yetişilip alınabilecek duruma getirmek yeterlidir.

 

101. Kişi şu durumlarda hayvanı alıncaya kadar ona malik olamaz.

 

> Av hayvanını kovalasa ve av hayvanı yorulup dursa,

> veya onu yaralasa, av hayvanı su olmadığından susuz kaldığı için dursa.

 

İlk durumda hayvanın durması dinlenmek içindir. Bu, onun başkasından kaçmasına yardım eder.

 

İkinci durumda ise hayvanın kaçmaması suyun olmamasındandır.

 

Ancak kişi hayvanı yaraladıktan sonra hayvan suya ulaşmaktan aciz olduğu için susuzluktan yerinde kalsa bu durumda kişi ona sahip olur; çünkü hayvanın suya ulaşamamasının sebebi yaralanmasıdır.

 

102. Kişinin avlanmak üzere kurduğu ağlardan herhangi birine av takılsa kişi ona el koymasa bile sahip olur. İster orada olsun isterse olmasın, ister hayvanı birisi o ağa kadar kovalasın ister kovalamasın, ağ mübah olsun veya gasp edilmiş olsun hüküm böyledir.

Çünkü av, ağa takıldığında kişi onu istila etmiş olur.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Bir kimse bir köle gasp edip ona avlanmasını emretse,

o av, buradakinin aksine kölenin sahibine ait olur.

 

Buna şöyle cevap verilir: Kölenin zilyedliği söz konusudur. Bir şeyi hakimiyetine aldığında

o şey efendisinin mülkiyetine zorunlu olarak girer.

 

103. Nevevi "kurduğu ağ" ifadesi ile ağın kişinin elinden onun isteği dışında düşmesi durumunu dışarıda bırakmıştır. Bu ağa bir av takılsa daha doğru görüşe göre kişi ona sahip olamaz.

 

Not:  Nevevi'nin, benim açıklamada belirttiği m üzere tıpkı el-Muharrer'de olduğu gibi "onun için kurduğu tuzak" veya "av için kurduğu tuzak" demesi gerekirdi. Çünkü kişinin avlanma kastı olmadıkça sırf ağını kurmuş olması o ava takılan hayvana sahip olması için yeterli değildir.

 

Kişi o hayvana ancak, hayvan o ağdan kurtulmaya güç yetiremediğinde sahip olabilir. Şayet hayvan ağı parçalayıp ondan kurtulursa sahipsiz hale gelmiş olur, onu avlayan ona sahip olur; çünkü ilk şahsın ağı o hayvanı tutamamıştır. Ağı bir başka şahıs yırtar da hayvan ondan kurtulursa bu hayvan ağın sahibinin mülkiyetinde kalmaya devam eder, Nevevi'nin el-Mecmu'da doğru kabul ettiği görüşe göre başkası o hayvana sahip olmaz.

 

Hayvan ağ ile birlikte giderse bakılır: Şayet o ağ ile birlikte koşup kaçması mümkün ise hayvanı kim alırsa hayvan ona ait olur. Şayet ağın ağırlığı hayvanın kaçmasına imkan vermiyor ve onu almak kolayoluyorsa bu hayvan, ağ sahibinin olur.

 

104. Kişi hayvanı ev gibi dar bir yere sıkıştırsa -velev ki bu yer, gasp ettiği bir yer olsun- ve hayvan oradan kaçmaya güç yetiremese o ava sahip olur; çünkü bu durumda o kişinin almaya güç yetirebileceği bir duruma gelmiştir. Hayvan kaçmaya güç yetirebiliyorsa onu sıkıştıran kişi ona sahip olmaz, hayvanı başkası aldığında ona sahip olur. 

 

105. Nevevi'nin ifadesinden avın yalnızca yukarıda belirtilen şekillerde mülkiyete konu olacağı gibi bir anlam çıkarılabilir ama bu kastedilmemiştir. Bunlardan birisi de kuşun, kişinin binasında yuva yapmasıdır. Kişi bu binayı yaparken kuşların orada yuva yapmasını kastetmişse bunu amaçlaması sebebiyle orada yuva yapan kuşa sahip olur.

 

106. Ava sahip olmaya ilişkin bütün örneklerin kendisine bağlanacağı ölçü Rafil'nin de dediği gibi avın kaçma özelliğini yok ederek onun üzerinde hakimiyet kurmaktır. Nevevi bunu ifade etmiş olsaydı sözü uzatmak veya sözden bazı şeyleri zikretmemek gibi şeylerden kurtulmuş olması bakımından daha iyi olurdu.

 

107. Balık, kişinin havuzuna girse ve kişi havuzun ağzını balığın çıkamayacağı şekilde kapatsa bakılır: Havuz küçük olup onun içindekini elle almak mümkün ise kişi o balığa sahip olur. Havuz büyük olup havuzun içindekini yakalamak çaba harcamayı, yorulmayı veya suya ağ atmayı gerektiriyorsa kişi ona sahip olamaz. Bununla birlikte başkalarına göre öncelikli hak sahibi olur. O izin vermedikçe başkası onu avlayamaz.

 

Not:  Balıkta bulunan oyulmamış [yani üzerinde işçilik uygulanmamış] inci şayet balığı satmamışsa balığı avlayanın mülküdür. Avcı balığa bağlı olarak inciyi de satmışsa o zaman bu inci müşterinin olur. Nevevi, Ravdatü't-talibin'de şöyle demiştir: "et-Tehzib'te de böyledir. Burada şunu söylemek mümkündür: İkinci durumda da inci avcıya aittir. Bu şuna benzer: Bir arazide bulunan define, araziyi ihya eden kişiye aittir." [] Nevevi'nin kendi görüşü olarak ileri sürdüğü bu husus Cüveyni, Maverdi ve başkalarının tek görüş olarak belirttiği bir husustur.

 

Şayet inci oyulmuş [üzerinde işçilik yapılmışsa] o zaman satıcının olur. Bu, satıcının incinin kendisine ait olduğunu iddia etmesi halindedir. Şayet satım söz konusu olmamışsa veya satım olmakla birlikte satıcı incinin kendisine ait olduğunu iddia etmemişse o inci buluntu mal hükmündedir. Maverdi bunu "kişi balığı cevherin bulunduğu denizden avladığında" şeklinde kayıtlamıştır, aksi takdirde kişi buna sahip olamaz, bu inci buluntu mal hükmünde olur.

 

108. Bir av hayvanı tesadüfen kişinin kendi mülküne veya kiraladığı yere ya da ödünç aldığı yere yahut da gasp ettiği ve kendi elinde tuttuğu yere düşse, hayvanın çamura bulaşması vb. sebeplerle hayvan kolayca alınabilecek duruma düşse [kişi bu hayvana sahip olur mu?

Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre kişi o hayvana da ondan ha.sıl olan yumurta [yavru] vb. şeye de sahip olmaz; çünkü böyle bir yer avlanma amacıyla elde bulundurulmaz. Oysa hayvana malik olmada kişinin bunu kastetmiş olması dikkate alınır. Bununla birlikte kişi o hayvana sahip olma konusunda başkalarına göre öncelikli hak sahibi olur.

 

İkinci görüş

 

Hayvanın ağa düşmesi durumunda olduğu gibi burada da kişi hayvan malik olur.

 

Not:  Görüş ayrılığı arazinin, avın çamura batması amacıyla sulanmaması durumuna özgüdür. Şayet kişi bu amaçla araziyi sulamışsa bu, ağ atmak gibi kabul edilir ve kişi ava sahip olur. Rafii bunu eş-Şerhu'l-kebir'in avlanma bölümünde Cüveyni ve başkalarından nakletmiştir. Ancak "ölü arazileri ihya etmek" bölümünde Cüveyni' den buna aykırı görüş nakletmiştir. Ezrai bunu zayıf görmüştür. Bulkini ise iki görüşü şöyle uzlaştırmıştır: "Buradaki ifade mutad bir şekilde av yapmak üzere arazinin sulanması durumuna, diğer yerdeki ise buna aykırı bir şekilde sulamaya hamledilir." Bu, güzel bir uzlaştırmadır.

 

Kişi bir kuyu kazsa ve bu kuyuya bir av düşse, şayet kuyuyu av için kazmışsa ona sahip olur, aksi takdirde sahip olamaz.

 

Kişi bir gemiyi ücretle kiralasa ve gemiye bir balık girse ]bu balık kime ait olur? Burada iki ihtimal söz konusudur:] a) Geminin menfaati kiracıya ait olduğundan balık kiracmın olur. b) Bu, kira akdinin yapılmasına sebep olan menfaatlerden olmadığı için balık geminin sahibine ait olur. İbn Cemaa el-Makdisi'nin el-Furuk adlı eserinde belirtildiğine göre bu konuda mezhep içinde iki- görüş bulunmakta olup ilki tercihe şayandır. Nitekim sonraki alimlerden biri de bu görüşü desteklemiştir.

 

109. Kişi ava sahip olduktan sonra avın kaçması ile onun üzerindeki mülkiyeti sona ermez.

Bu avı alan kişinin onu geri vermesi gerekir. Av hayvanı ister o beldede dönüp dursun isterse kırsal alanda vahşi hayvanlar arasına katılsın fark etmez. Bu tıpkı kaçan köle veya serkeşlik edip kaçan hayvan gibidir. Ancak şu istisna edilir: Hayvan, kendisini yakalamak üzere kurulmuş ağı kopararak kaçmışsa bu durumda sahipsiz hayvan konumuna döner ve onu avlayan kişi ona sahip olur. Buna daha önce işaret edilmişti.

 

110. Av hayvanına sahip olan kişinin onu elinden salması halinde hayvan üzerindeki mülkiyeti [ortadan kalkmış olur mu? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre onun üzerindeki mülkiyeti sona ermez. Çünkü hayvan üzerinden zilyedliğini kaldırmak onun üzerindeki mülkiyetin sona ermesini gerektirmez. Nitekim kişi bir hayvanını serbest bıraksa onun üzerindeki mülkiyeti sona ermez. Bunu bilen başkasının o hayvanı avlama hakkı yoktur.

 

İkinci görüş

 

Hayvan üzerindeki mülkiyeti sona erer, onu başkasının avlaması caiz olur. Bunu İbnü'r-Rif'a, el-Matlab adlı eserde belirtmiştir.

 

Üçüncü görüş

 

Kişi hayvanı salarken Allah'a yaklaşmayı amaçlamışsa mülkiyeti sona erer, aksi taktirde sona ermez.

 

Not:  Görüş ayrılığı, tasarrufları kısıtlanmamış ma.lik ile ilgilidir. Çocuk, deli ve bir de tasarrufları sefihlik veya iflas sebebiyle kısıtlanmış şahıs ile efendisinin kendisine ticaret izni vermediği mükatep kölenin o hayvan üzerindeki mülkiyeti kesinlikle sona ermez.

 

Yukarıdaki birinci görüşe göre hayvanı salmak caiz değildir; çünkü bu hayvan, sahipsiz hayvanlarla karışabilir ve birisi tarafından avlanabilir. Ayrıca böyle yapmak cahiliye dönemi insanlarının fiillerine benzemektedir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

"Allah bahira, saibe, vasile ve ham diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat kafirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz." [Maide, 103]

 

Bahıra, sağılan sütlerinin insanlara yasaklanıp kendilerine tap ınılan tağutlara sunulduğu hayvanlardır. Bu hayvanları insanlardan hiç kimse sağmazdı.

 

Saibe, ilahları için serbest bıraktıkları ve hiç kimsenin binmediği hayvanlardı.

 

Vasile ilk olarak doğum yaptığında dişi yavru doğuran, ikinci olarak da dişi yavru dOğuran devedir. Araplar bu şekilde peşpeşe iki dişi doğuran ve arada erkek doğurmayan deveyi kendi taptıkları tağutlar için serbest bırakırlardı.

 

Ham, bildik şekilde çiftleşen erkek devedir. Çiftleşme sona erdiğinde bunu tapındıkları tağutlar için serbest bırakırlar ve onu artık çiftleştirmezler, üzerinde herhangi bir şey taşımazlardı. Araplar buna ham! adını veriyorlardı.

 

Bunları tamamlayıcı bilgi olarak verdim.

 

Caiz olmama hükmünden şu durum istisna edilir: Kişi ana veya yavruyu avladığında yavru için endişe edilirse bu durumda yavrunun canını korumak için anayı salmak gerekir. Peygamberimizin (s.a.v.), analarına sığınan yavruları için bir ceylanı serbest bıraktırması bu hükmün delilidir. (Beyhaki, DeIailü'n-nübüvve, 6, 32)

Yine [bir sefer esnasında] sahabeden biri bir kaya kuşunun iki yavrusunu aldığında Hz. Peygamber (s.a.v.) bu iki yavrunun geri verilmesini emretmiştir.(Ebu Davud, Cihad, 2675)

Her iki hadis de sahihtir. Buna Zerkeşi dikkat çekmiştir.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiği üzere yavrunun avlanması meselesinde onu geri vermenin gerekli olduğu durum, yavrunun yenilir olmadığı durumdur, aksi taktirde kesilerek yenmesi caizdir.

 

Tasarrufları kısıtlanmamış olan bir kimse avı salarken "bunu kim alırsa onun olsun" dese veya Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiği üzere "bunu serbest bıraktım" dese onu alan kişinin herhangi bir tazminde bulunmaksızın onu yemesi helal olur. Yine Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiğine göre başkasına da yedirebilir. Ama o hayvan üzerinde satım vb. tasarrufları geçerli olmaz. Bu durumda iken bu kişinin hayvanı salması helal olur mu olmaz mı? Buna temas eden bir kimseyi görmedim. Hocam Remli ilkine dair [helalolduğuna dair] fetva vermiştir.

 

Sahibinin attığı ekmek kırıntıları, başak vb. şeylere gelince tercihe şayan görüşe göre bunları alan kişi onlara sahip olur ve bunlar üzerinde satım vb. tasarrufları da geçerli olur.

Nitekim selefin görünürdeki durumu böyleydi. Nevevi de bunu tercih etmiştir. Başakların zekata tabi olup olmaması arasında fark yoktur. Bu da selefin durumuna bakılarak tespit edilmiştir.

 

Bir kimse ölmüş hayvanın derisini bıraksa, o deriyi tabaklayan kişi ona sahip olur ve deriyi almayan kişinin öncelikli alma hakkı sona erer; çünkü deride öncelikli hak sahibi olma durumu, onu almayıp yüz çevirmekle zayıflamıştır.

 

111. Kişinin güvercini kendisinin kulesinden başkasının güvercinlerinin bulunduğu kuleye uçsa, şayet güvercinler birbirinden ayrıştırılabiliyorsa o kişinin bunu geri vermesi gerekir; çünkü tıpkı kayıp malda olduğu gibi bu güvercin üzerinde de ilk şahsın mülkiyeti devam etmektedir.

 

Not:  "Geri vermek" ile kastedilen tıpkı fıkıhta söz edilen diğer emanetlerde olduğu gibi sahibine haber vermek ve onun almasına müsaade etmek olup hakikaten geri vermek değildir. [Bu anlamda] geri vermezse tazminle yükümlü olur.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: "Şayet o kişi kuşu almışsa tazmin söz konusu olur. Almamışsa bakılır: Sahibi kuşu istediği halde geri vermezse tazminle yükümlü olur. Sahibi istememişse tazminle yükümlü olmaz." Zerkeşi bunu Müzeni'nin muhtasarında İmam Şafii'ye ait ifade olarak aktarmıştır.

 

İki güvercinden bir yavru veya yumurta bulunsa bu sadece dişi güvercinin sahibine ait olur.

 

112. Her ikisinin kulelerinin güvercinleri birbirine karışır da ayrıştırmak zor olursa bu ikisinden birinin güvercinleri üçüncü bir şah sa satması veya hibe etmesi geçerli olmaz; çünkü sattığı şey üzerinde mülkiyetinin bulunduğu kesin değildir. Zira satılan güvercin onun mülkü olabileceği gibi diğer şahsın mülkü de olabilir.

 

Not:  Nevevi'nin sözünden güvercinlerin tümünün satımının evleviyetle yasak olduğu anlaşılmaktadır. Gazalı el-Vasit'te bunu açık olarak ifade edip şöyle demiştir: "Kişi, güvercinlerin tümünü satma yoluna gidemez." el-Matlab'da şöyle denilmiştir: "Ancak böyle bir şeyin gerçekleştiği varsayılırsa güvercinlerin tümü üzerindeki satım akdi mi batıl olur yoksa kişinin kendi mülkü olan güvercinler üzerindeki satım akdi sahih mi olur? Bu konuda herhangi bir nakil görmedim. Bana göre ilki söz konusu olur."

 

113. Bu şahıslardan birinin kendi güvercinlerini diğerine satması ve hibe etmesi [caiz midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: ]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre ihtiyaç sebebiyle caizdir. Bazı şartların bulunmaması halinde müsamaha gösterilmesine ihtiyaç duyulabilir.

 

Bu sebepledir ki alimler, bilinmezlik söz konusu olduğu halde mudarebe ve cuale akitlerini sahih kabul etmişlerdir.

 

İkinci görüş

 

Buna göz yumulmaz.

 

Not:  Satım ve hibe dışındaki tasarruflar da bu ikisi gibidir.

 

114. Her iki şahıs da birlikte güvercinlerini üçüncü bir şahsa satsalar ve her birinin güvercin sayısı onlar tarafından bilinse, güvercinlerin değeri birbirine eşit olsa bu satım akdi sahih olur. Satım bedeli güvercinlerin sayısına göre dağıtılır. Mesela birinin iki yüz diğerinin yüz güvercini olsa satım bedeli üçe bölünür [üçte ikisi birinin, üçte biri diğerinin olur].

 

115. İki şahıs, güvercinlerin bir kısmını üçüncü şah sa satsalar, bu da cüz'iyet [arantı] itibarıyla sahih olur.

 

116. Şayet güvercinlerin sayısı bilinmiyar ve güvercinler eşit değerde ise veya güvercinlerin sayısı bilinmekle birlikte değerleri eşit değilse satım akdi sahih olmaz; çünkü her biri, satım bedelinin ne kadarında hak sahibi olduğunu bilmemektedir.

 

Not:  el-Minhac'da yer alna örnekte satım akdini yasakladığımızda iki şahsın üçüncü kişiye yaptıkları satımın geçerli olabilmesi için şu

yola başvurmaları gerekir:

 

a) Her biri kendi payını üçüncü şahsa belirli bir bedel karşılığında satar ve böylece satım bedeli belli olur.

 

b) Yahut her biri diğerini kendi payını satma konusunda vekil kılar, o kişi de bütün güvercinleri bir bedel karşılığında satar ve her ikisi bu satım bedelini taksim ederler.

 

c) İki şahıs, birbirine karışan güvercinler konusunda bir şey üzerinde anlaşırlar. Şöyle ki; iki şahsın her biri diğerinden bir şey satın alıp sonra bunu birlikte üçüncü şahsa satma konusunda anlaşırlar, bu durumda satım akdi sahih olur.

 

Not:  Kişi, kendi güvercinleri arasına karışan güvercinlerin başkasının mülkü mü yoksa sahipsiz güvercin mi olduğu konusunda şüphe etse bu güvercinler üzerinde tasarruf ta bulunabilir; çünkü görünür duruma göre bu güvercinler sahipsizdir.

 

Sahipli güvercinler ile sahipsiz olan ve sayısı bilinmeyen güvercinler birbirine karışsa veya birinin mülkü olan su, bir nehre dökülse herhangi bir şahsın avlanması ve o nehirden su alması haram olmaz. Burada ıstıshab yoluyla daha önceki durum esas alınır. Bu durumda malikin mülkü de ortadan kalkmamış olur; çünkü sayısı bilinmeyen şey sayısı bilinene karışmakla sayısı bilinenin hükmü değişmez.

 

Şayet sayısı bilinmeyen şeyler başkasına karşısa, mesela kendisiyle evlenilmesi haram olan bir kadın, sayısı bilinmeyen kadınların arasına karışsa kişinin bu kadınlarla evlenmesi caiz olur. Mübah olanın sayısı belirli ise o zaman haram olur. Nitekim benzer durumda evlenmek de haram olur. Daha önce "haram olan evlilik" konusunda sayısı belirli olan ve olmayana ilişkin açıklamalar geçmişti.

 

Haram olan paralar veya yağ kişinin dirhemleri veya yağı içine karışsa ve ayrıştınlamasa, kişi haram olan miktarı ayrıştınr ve bunu sarfetmesi gereken yere sarf eder. Geriye kalan kısımda dilediği şekilde tasarruf ta bulunması zaruret sebebiyle caiz olur. Bu, başkasına ait bir güvercinin kişinin güvercinlerine karışmasına benzer. Bu durumda kişi bir güvercin dışındaki güvercinleri inceleme-araştırma yaparak yiyebilir. Yine başkasına ait bir hurma kişinin hurmaları arasına karıştığında da böyledir. Bu durumda veraya uygun hareket etmenin daha iyi olduğu açık bir husustur. Bazıları şöyle demişlerdir: Muttaki bir kimsenin kulelerde bulunan kuşlardan da kule inşa etmekten de uzak durması gerekir.

 

117. Nevevi daha sonra bir avı birden fazla kişinin yaralaması konusunu ele almıştır. Bu duruma ilişkin hükmün dört durumu söz konusudur:

 

Birinci durum

 

İki kişi bir avı peşpeşe yaralasalar bakılır: İkinci şahıs avı öldürmüş veya sakat bırakıp kaçamaz hale getirmiş olmakla birlikte birinci şahıs hayvanı öldürmemiş yahut sakat da bırakmamışsa av ikinci şahsa ait olur. Çünkü avın kaçıp kaçmaması konusunda ikinci şahsın yaralaması etkili olmuştur. Bu ikinci şahıs, yaptığı yaralama sebebiyle ilk şahsa herhangi bir şey ödemez; çünkü ikinci şahsın yaraladığı veya öldürdüğü esnada bu av sahipsiz idi.

 

Avı ilk şahıs öldürmüşse av ona ait olur. Bu durumda ikinci şahsın yaralaması sebebiyle avın et veya derisinde bir azalma meydana geldiyse ilk şahıs ikinci şahıstan bu eksilmeyi alır; çünkü ikinci şahıs başkasının mülküne yönelik haksız fiilde bulunmuştur.

 

İlk şahıs avı sakat bırakmış sa bu sakat bırakma sebebiyle av ona ait olur. Daha sonra bakılır:

 

a) Şayet ikinci şahıs avın nefes ve yemek borusunu keserek onu öldürmüşse bu avın yenilmesi helaldir; çünkü ölüm, boğazlayan şahsın fiili ile meydana gelmiştir. Bu durumda ikinci şahıs ilk şahsa, boğazlama fiili sonucunda hayvanın değerinde meydana gelen azalmayı öder. Bu da hayvanın sakat kalmış hali ile boğazlanmış hali arasındaki farktır. Bu, başkasının koyununu ondan izinsiz boğazlamak gibidir.

 

b) İkinci şahıs hayvanı nefes ve yemek borusunu kesmeksizin öldürmüşse veya öldürmemekle birlikte av her iki yaralama sonucu ölmüşse o avı yemek haramdır. İlk durumda haramlığın sebebi şudur: Kesilmesine güç yetirilen bir hayvan onu boğazlamaksızın helal olmaz. İkinci durumda ise hem mübah hem de haram kılıcı bir durum birlikte bulunmaktadır. Bu, hayvan kesim işini Müslüman ve Mecusinin birlikte yapmasına benzer. Buna göre ikinci şahıs avın değerini ilk şahsa tazmin eder; çünkü onun mülkünü ifsad etmiştir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinin zahirinden anlaşıldığına göre ikinci şahıs, hayvanın sakat haldeki değerinin tümünü öder. Şayet yaralama ölümcül ise bu hüküm doğrudur. Şayet ölümcülolmayacak şekilde yaralanmış da hayvan iki yara sebebiyle ölmüşse bakılır:

 

a) İlk şahıs hayvanı boğazlama imkanı bulamamışsa -alimlerin sözünden çıkan sonuca göre- hüküm yine böyledir. Ancak et-Takrlb yazarı şöyle bir telafide bulunmuştur: "Hayvanın sağlam haldeki değeri on dirhem, sakat haldeki değeri dokuz dirhem, boğazlanmış haldeki değeri sekiz dirhem ise ikinci şahsın sekiz buçuk dirhem ödemesi gerekir; çünkü hayvanın canının çıkması her ikisinin fiiliyle olduğundan bu sebeple elden kaçırılan dirhem her ikisine dağıtılır, bu dirhemin yarısı düşülür. Geriye yarım dirhem kalmış olur." Rafii ve Nevevi bu görüşü dOğru kabul etmiştir.

 

b) İlk şahıs boğazlama imkanı bulup da ikincinin yaralamasından sonra hayvanı boğazlarsa bu ikincinin yaralaması sebebiyle hayvanın değerinde bir eksilme meydana gelmişse ikinci şahıs onu tazmin eder. İkinci şahıs boğazlamayı terk eder de hayvan ölürse daha doğru görüşe göre ikinci şahıs, yaralaması sebebiyle hayvanın değerinde meydana gelen azalmanın üzerindeki kısmı tazmin eder. Çünkü burada ilk şahıs, haksız fiilde bulunan kişinin fiili sonucunda bozulmaya yüz tutmuş şeyi telafi etme imkanı bulunduğu halde telafi etmemiştir. Bu, tazmini düşürür. Buna göre ikinci şahıs, hayvanın sakat haldeki değerinin tümünü ödemez; çünkü ilk şahsın ihmalkarlığı ikinci şahsın fiilini ifsada dönüştürmüştür Bu sebeple ikinci yaralama olmasaydı ve ilk şahıs hayvanı boğazlamayı terk etseydi hayvan leş hükmünde olacaktı. O durumda biz şöyle deriz: Avın değeri mesela on dirhem olsa ve ilk şahsın yaralaması ile bir dirhem, ikinci şahsın yaralamasıyla bir dirhem azalsa, sonra her iki yara sebebiyle hayvan ölse, hayvanın ilk yaralama öncesindeki değeri ile ikinci yaralama öncesindeki değeri toplanır. Toplam on dokuz dirhem olur. Bu sayı, her iki şahsın birlikte ortadan kaldırmış olduğu on dirheme bölünür. ilk şahıs tazminde bulunacak olsaydı ona düşecek pay on dirhemin 10/19'udur. İkinci şahsa düşen tazmin yükümlülüğü ise on dirhemin 9/19'udur.

 

İkinci durum

 

İki kişi avı birlikte yaralasalar ve yaralamaları ile onu öldürseler veya sakat bıraksalar, yaralamalarına bağlı olarak mülkiyet sebebinde ortak olmalarından dolayı av her ikisine ait olur. Burada iki yaralamanın küçüklük ve büyüklük bakımından birbirinden farklı olması ya da olmaması eşittir. Yine yaralamanın, hayvanın boğazlama bölgesinde olup olmaması da eşittir.

 

Üçüncü durum

 

İki kişi avı birlikte yaralamakla birlikte içlerinden biri hayvanın bOğazlama bölgesinden veya başka yerden öldürücü bir şekilde yaralasa veya sakat bıraksa ama diğeri bunu yapmasa av, öldüren veya sakat bırakana ait olur; çünkü mülkiyeti gerektiren şeyi yalnızca yapmıştır. Diğer şahsın yaralaması, av sahipsiz iken gerçekleştiği için onun herhangi bir şey ödemesi gerekmez.

 

Not:  Öldürme ve yaralamanın her ikisi tarafından mı biri tarafından mı gerçekleştirildiği bilinmese, tercih söz konusu olmadığından av ikisine ait olur. Her birinin, şüpheden kaçınmak sebebiyle diğerinden helallik istemesi sünnettir.

 

İkisinden birinin avın ölümüne tesir ettiği bilinmekle birlikte diğerinin tesir edip etmediği konusunda şüphe olsa avın yarısı, aralarında bekletilir: Durum netlik kazanır ya da bu iki kişi aralarında anlaşırlarsa sorun yoktur. Aksi taktirde bu bölüm aralarında ikiye ayrılır.

Bunun yarısı yaptığı yaralama ava etki eden kimseye verilir, böylece avın dörtte üçü onun olur. Diğer şahıs da avın dörtte birini alır. Bunu Rafiı, eş-Şerhu'l-kebir'de Cüveyni'den nakletmiştir. Gazali'nin ifadesinden de bu görüşü tercih ettiği anlaşılmaktadır. İbnü'l-Kukrı de bunu esas almıştır. Ancak eş-Şerhu'l-kebir' de Kaffal'den aktarılan "bu durumda avın yarısı bekletilmez" görüşü buna aykırıdır.

 

Dördüncü durum

 

Farklı zamanlarda olmak üzere iki kişiden biri, hayvanın boğazlanma bölgeSi dışındaki bir yerden hayvanı öldürücü şekilde yaralasa, diğeri de hayvanı sakat bıraksa ama hangisinin önce yaptığı bilinmese [hüküm ne olur? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre mübahlık ve haramlık bir arada bulunduğundan [haramlık yönü ağır basmış kabul edilir ve] av haram olur. Zira öldürücü yaralamanın önce yapılmış olması mümkündür ki bu durumda av helal olur. Bunun daha sonra yapılmış olması da mümkündür ki bundan sonra hayvanın nefes ve yemek borusunu kesmedikçe helal olmaz.

 

İkinci rivayet

 

İkinci rivayette İmam Şafii'nin bir görüşüne göre hayvanın sakat kalmasının sonradan meydana gelmiş olması ihtimali bulunduğundan hayvan haram olmaz.

 

118. İki kişiden biri hayvanı, boğazlama bölgesinden öldürücü bir şekilde yaralasa el-Matlab adlı eserde güçlü bulunan görüşe göre bu durumda hayvan kesinlikle helal olur ve iki şahıs arasında ortak olur; çünkü her iki yaralama da tek başına olduğunda öldürücüdür. Hangisinin önce olduğu bilinmediğinde biri diğerinden daha evla olmaz. Her biri kendisinin önce öldürücü yaralamayı yaptığını iddia etse her biri diğerine yemin ettirme hakkına sahip olur. Her ikisi birden yemin ederse hayvanı ikiye taksim ederler, hiçbiri diğerinden bir şeyalamaz. Birisi yemin ederse hayvan ona ait olur. O, yeminden kaçan kişiden, hayvanı boğazlama sonucunda onun değerinde meydana gelen azalmayı alır.

 

Not:  Yaralamaların farklı zamanlarda mı aynı zamanda mı gerçekleştiğini belirlemede okun ilk olarak fırlatıldığı an değil isabet ettiği an dikkate alınır. Yine hayvanın ele geçirilebilir olup olmadığını belirlemede de okun isabet ettiği an dikkate alınır. Buna göre kişi, hayvan ele geçirilebilir durumda değilken ona atış yaptıktan sonra hayvan ele geçirilebilir hale geldikten sonra ok ona isabet etse, ok onun boğazlama bölgesine isabet etmiş olmadıkça hayvan helal olmaz. Kişi, hayvan ele geçirilebilir durumdayken ona ok atsa ve ok, ele geçirilebilir değilken isabet etse mutlak olarak helalolur.

 

Son Hükümler

 

Kişi ava bir köpek ve bir de ok gönderse, köpek avı sakat bıraksa sonra da ok avı, boğazlama bölgesinden öldürse o av helal olur. Ok avı sakat bıraksa sonra da köpek onu öldürse av haram olur.

 

Fasık veya ehl-i kitaptan olan birisi belli bir koyunu boğazladığını söylese o koyunu yemek helal olur; çünkü bu kişi, hayvan boğazlamaya ehildir.

 

Bir bölgede Mecusi ve Müslümanlar bulunuyorsa ve koyunu Müslümanın mı yoksa mecusinin mi boğazladığı bilinmiyorsa, hayvanı mübah kılacak olan boğazlama işleminde şüphe söz konusu olduğu için onu yemek helal olmaz. Aslolan bunun gerçekleşmemiş olmasıdır. İslam ülkesinde olduğu gibi Müslümanların sayısı çoğunluktaysa Hocamız

Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiği üzere o hayvanı yemenin helal olması gerekir. Nitekim "idihad" konusunda Şeyh Ebu Hamid ve başkalarından nakledilen, kişinin bir parça et bulmasına ilişkin mesele de bunun benzeridir: Şayet o bölgede Mecusi yoksa o zaman helal olur. Boğazladığı hayvan helal olmayan herkes de Mecusiler gibidir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

KURBAN: GİRİŞ