MUĞNİ’L-MUHTAC

ATEŞKES

 

I. ATEŞKES ANLAŞMASININ ŞARTLARI

 

Dört şart gerçekleştiği taktirde ateşkes anlaşması yapmak caizdir, zorunlu değıidir.

 

A. Anlaşmayı Devlet Başkanı, Vekili veya Valinin Yapması

B. Anlaşmada Müslümanların maslahatının Bulunması

C. Ateşkesin Dört Aylığına Yapılmış Olması

D. Anlaşmada Fasid Şartın Olmaması

 

A. Anlaşmayı Devlet Başkanı, Vekili veya Valinin Yapması

 

Nevevi bunların ilkine şu şekilde işaret etmiştir: Bir kıtadaki kafir insanlarla ateşkes yapılması devlet başkanı veya onun bu konuda görevlendirdiği kişi tarafından gerçekleştirilebilir. Bir şehir halkı için sulh yapılmasını ise o bölgenin valisi yapabilir.

 

149. Rum ve Hind diyarı gibi bir kıtanın kafirleriyle ateşkes anlaşmasını ancak devlet başkanı veya onun ateşkes anlaşması yapma konusunda yetki verdiği kişi yapabilir; çünkü bu anlaşma son derece önemlidir. Böyle büyük olayları devlet başkanı veya onun görevlendirdiği kişi yerine getirir. Zira Maverdl'nin belirttiği üzere devlet başkanı ümmetin maslahatlarını fertlerden daha iyi bilir ve işleri çekip çevirme konusunda onlardan daha çok kudret sahibidir. Müslümanlar içinde isyancıların lideri konumunda olan kişi bu konuda anlaşmayı yapan devlet başkanı yerine geçmez.

 

Not:  Fertlerin kendi başlarına bir ülkedeki kafirlerle anlaşma yapmasının yasak olmasından, kafirler için böyle bir anlaşma imzalamasının yasak olduğu evleviyetle anlaşılmaktadır. El-Muharrer' de her iki mesele de açık olarak belirtmiştir. Fertler bu anlaşmayı yapsa bile geçerli olmaz. Bununla birlikte bu anlaşmanın yapıldığı kimselere saldırılmaz, onlar güvende olacakları yere ulaştırılırlar; çünkü kafirler, bu şahsın verdiği güvencenin geçerli olduğuna güvenerek İslam ülkesine girmişlerdir.

 

150. Kafir bir şehir halkı için ateşkes anlaşmasını, -Ravdatü'ttalibın ve eş-Şerhu'l-kebır'de belirtildiğine göre- o şehrin de içinde yer aldığı kıtanın valisi yapabilir; çünkü o kıtanın maslahatlarına ilişkin işler ona bırakılmış ve kendisi de bu maslahatların ne olduğuna muttalidir. Ayrıca bunu yapmaya ihtiyaç duyulabilir. Vali hata yapmış olsa bile bundaki mefsedet azdır.

 

151. Nevevi'nin "vali de yapabilir" ifadesinden bir şehrin kafir halkı ile devlet başkanı veya onun yetki verdiği kişinin de ateşkes anlaşması yapabileceği anlaşılmaktadır. Rafii şöyle demiştir: "Bir kıtada yalnızca bir şehirle ateşkes anlaşması yapılmasının bir anlamı yoktur.

Çünkü o kıtada bulunan başka şehirlerin halklarıyla da anlaşma yapılmasına ihtiyaç duyulabilir. Bunda maslahat olabilir."

 

Not:  Nevevi'nin [bu anlaşmadan söz ederken] "akdetme" ifadesini kullanmasından anlaşmada icap ve kabulün dikkate alınacağı anlaşılabilir. Ancak bu, eman anlaşmasında geçtiği şekliyle anlaşılır.

 

Nevevi'nin ve diğer alimlerin ifadesinden eyalet valisinin o kıtadaki kafirlerin tümüyle ateşkes anlaşması yapamayacağı anlaşılmaktadır. FOranı bunu açık olarak ifade etmiştir.

Bu, İmranl'nin "vali bunu yapabilir" şeklindeki görüşüne göre daha güçlüdür.

 

Yine Nevevi'nin ifadesinden anlaşıldığına göre valinin bir şehir halkıyla ateşkes anlaşması yapması için devlet başkanının ona bu konuda izin vermiş olması şart değıidir. Rafil'nin sözünden çıkan sonuç da budur. Ancak İmam Şafii, iznin gerekli olduğunu açıkça ifade etmiştir, zahir olan da budur.

 

"İklim", yeryüzünün oturmaya elverişli olan dörtte birlik bölümünün yedi kısmından her birine verilen isimdir. Yer yüzünün iklimleri onun kısımlarıdır. Dünya, coğrafyacıların belirttiğine göre yedi kısma ayrılmaktadır.

 

 

B. Anlaşmada Müslümanların maslahatının Bulunması

 

Ateşkes anlaşması ancak bizim sayımız ve savaş hazırlığımızın az olması sebebiyle zaafa düşmüş olmamız yahut düşmanın Müslüman olmasının ümit edilmesi yahut da onların cizye vermelerinin ümit edilmesi gibi bir maslahatın olması halinde yapılabilir.

 

152. İkinci şart, anlaşmanın maslahat sebebiyle yapılmasıdır. Anlaşmanın geçerli olması için "herhangi bir mefsedet barındırmaması" yeterli değildir; çünkü bu, maslahat içermeksizin onlarla anlaşma yapmak anlamına gelir. Oysa Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

> Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir. [Muhammed, 35]

 

153. Nevevi daha sonra maslahatın ne olduğunu açıklayarak şöyle demiştir:

 

> Sayımızın ve savaş hazırlığımızın az olması sebebiyle zaaf içinde olmamız.

> Zaaf içinde olmamakla birlikte karşı tarafın Müslüman olmasını veya bizlere cizye vermesini ümit etmemiz. Yahut da devlet başkanının, başkalarına karşı onların yardım etmesine ihtiyacının olması.

 

> Çünkü [Beyhakl'nin rivayet ettiğine göre] Hz. Peygamber (s.a.v.) Fetih yılında dört ay süreliğine Safvan bin Ümeyye ile ateşkes anlaşması yapmıştı. Aslında Hz. Peygamber (s.a.v.) üstün durumdaydı ancak bunu, onun Müslüman olmasını ümit ederek yapmıştı. O da dört ay dolmadan önce Müslüman oldu. (Beyhaki, Cizye, 9, 225)

 

 

C. Ateşkesin Dört Aylığına Yapılmış Olması

 

Nevevi üçüncü şartı açıklamaya şu şekilde başlamıştır:

 

1. Şayet bir maslahat yoksa bir yıllığına değil sadece dört aylığına ateşkes anlaşması yapılabilir. Daha güçlü görüşe göre bir yıldan azı da böyledir. Sadece [İslam ülkesinde] bir zaaf bulunması sebebiyle on yıllığına ateşkes yapılması caizdir. Anlaşma, caiz olan süreyi aşmışsa "akdin bölünmesi" konusunda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş burada da söz konusu olur.

 

2. Akdin süre zikredilmeden mutlak yapılması akdi bozar.

 

154. Şayet bizde herhangi bir zaaf olmaz ve devlet başkanı ateşkes yapılmasında bir maslahat görürse -bedesiz olsa bile- dört aylığına anlaşma yapabilir. Bunun delili yukarıda geçen ayettir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) -belirttiğimiz üzere- Safvan ile dört aylık anlaşma yapmıştı.

 

155. Ateşkes anlaşmasının bir yıllık yapılması kesin olarak caiz değildir; çünkü bu süre, cizyenin gerekli olduğu süredir. Onları bu süre zarfında cizye vermeksizin bırakması caiz olmaz.

 

156. [Ateşkes anlaşması bir yıldan az, dört aydan fazla olabilir mi? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre ateşkes anlaşmasının bir yıldan az dört aydan fazla olması da caiz değıidir; çünkü bu süre, kafirlerin yeryüzünde serbest dolaşabilecekleri süreden fazladır. Oysa Yüce Allah ayette "müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün!" [et-Tevbe, 5] buyurmuştur. Bu ayet, bir delille tahsis edilen hariç geneldir. Delille tahsis edilen ise dört aydır.

 

ikinci görüş

 

Bu süre, cizye müddetinden az olduğu için o süre için ateşkes anlaşması yapmak caizdir.

 

İlk görüş, ayetin mefhum-i muhalifini esas almıştır.

 

Not:  Maverdl'nin belirttiği üzere bu, canlar konusundadır. Mallar üzerindeki anlaşmanın ise ebedi [süresiz] yapılması caizdir. Bu, diyet konusunda yapılabilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmakta olup daha güçlüsüne göre bu caizdir.

 

Bulkın! kadınlarla ateşkes yapılmasını istisna ederek herhangi bir süre sınırlaması söz konusu olmaksızın bunun caiz olduğunu söylemiştir.

 

157. [Müslümanlarda bulunan] bir zaaf sebebiyle ihtiyaca göre sadece on yıl veya daha az süreli ateşkes anlaşması yapmak caizdir. Bu süreden daha uzun yapılamaz; çünkü ateşkesin en üst sının bu süredir. Bir ihtiyaç olmadıkça bu üst sınıra varmak caiz değildir.

Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) Kureyşlilerle Hudeybiye anlaşmasında bu süre miktarında anlaşma yaptı. Bu, Müslümanların güçlenmesi nden önceydi. (Ebu Davud, Cihad, 2766)

 

Not:  Yasağın söz konusu olduğu durum, ateşkesin tek bir anlaşmada yapılması halindedir.

Şayet farklı anlaşmalarla yapılırsa her bir akdin süresi on yılı aşmamak kaydıyla caiz olur. İbnü'r-Rif'a'nın belirttiğine göre Furani ve başkaları bunu tek görüş olarak nakletmiştir.

 

Ezrai şöyle emiştir: Ravdatü't-talibın'deki ifade şöyledir: "On yıldan fazla süreli anlaşma caiz değildir. Ancak süre dolduğunda ihtiyaç devam ediyorsa yeni anlaşma yapılır." Bu doğrudur. Ancak Furani'nin de belirttiği üzere bir anlaşmanın ardından hemen yeni bir anlaşma yapmak garip bir durum olup alimlerimizin bu konuda Nevevi ile aynı görüşte olduğunu sanmıyorum.

 

Bana göre de böyledir.

 

Onlarla on yıllığına anlaşma yaptıktan sonra henüz süre dolmadan önce [devlet olarak] güçlensek akit gereğince bu süre tamamlanır.

 

158. Devlet başkanı veya onun yetkilendirdiği kişi, ateşkes anlaşmasını yaparken ihtiyaca göre anlaşmanın yapılması gereken süreyi aşsalar, yani güçlü olduğumuz durumda dört aydan uzun süreli, zayıf olduğumuz durumda da on yıldan uzun süreli anlaşma yapsalar, bu [anlaşmanın tümden mi geçersiz sayılacağı yoksa yalnızca caiz olan süreyi aşan kısmının mı geçersiz sayılacağı konusunda] akdin bölünmesi konusunda İmam Şafii'nin iki görüşü burada da geçerli olur. Çünkü burada anlaşmayı yapan kişi anlaşmayı yapması caiz olan ile olmayanı aynı akitte bir araya getirmiştir. Daha güçlü görüşe göre yalnızca normal süreyi aşan kısım geçersiz olur.

 

159. Ateşkes anlaşmasının sürek zikredilmeksizin mutlak olarak yapılması anlaşmayı bozar; çünkü bu, anlaşmanın ebedi olmasını gerektirir. Oysa ebedı ateşkes anlaşması, bu anlaşmayla amaçlanan maslahata aykırı olduğundan yapılamaz.

 

 

D. Anlaşmada Fasid Şartın Olmaması

 

Nevevi daha sonra anlaşmanın dördüncü şartını ele almaya başlayarak şöyle demiştir:

 

1. Yine "bizim esirlerimizin salınmaması", "bizim malımızın onlara bırakılması", "bir dinarın altında cizye ödemeleri", "onlara [banş yapma karşılığında] mal ödenmesi" gibi fasid şartlar da doğru görüşe göre anlaşmayı bozar.

 

3. Devlet başkanının dilediği zaman anlaşmaya son verebilmesi şartıyla yapılan ateşkes geçerli olur.

 

160. Doğru olan -ve İmam Şafii tarafından açıkça ifade edilen- görüşe göre ateşkes anlaşmasının bütün fasit şartlardan uzak bulunması da şarttır.

 

Mesela bizden esir aldıkları kimseleri serbest bırakmalarının engellenmesi veya bizden aldıkları malların onların elinde bırakılması şartı böyledir. Zerkeşi kendi görüşü olarak zımmlnin malını da buna eklemiştir.

 

161. Yine onlardan her biri için bir dinardan az ödemek şartıyla zimmet anlaşması yapılması veya ortada bir zorunluluk yokken onlara mal ödememiz şartıyla anlaşma yapılması böyledir.

 

162. Nevevi'nin ifadesinden fasit şartların bunlarla sınırlı olduğu gibi bir anlam anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir. Şunlar da fasit şart kapsamındadır:

 

> Kafirlerin hicazda ikamet etmeleri,

> Harem bölgesine girmeleri,

> Ülkemizde açıktan şarap içmeleri vb.

 

Nevevi, el-Muharrer'de olduğu gibi benzetme edatı olan "gibi" kelimesini zikretmiş olsa daha iyi olurdu.

 

Yukarıda belirtilen hususların yasak olduğunun delili şu ayettir:

 

> Üstün durumda iken gevşeyip banşa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir. [Muhammed, 35]

 

Böyle bir şartı kabul etmek Müslümanları küçük düşürür. Ancak şayet zaruret, kafirlere mal verilmesini gerektirirse örneğin onlar bizim esirlerimize işkence yaptıklarında fidye karşılığı onları kurtarmak için mal vermemiz veya bizi kuşattıklarında katliam / soykırım yapmalarından korksak o zaman mal vermemiz caiz olur. Hatta Ravdatü't-talibin'dedaha doğru olarak belirtilen görüşe göre bu durumda mal vermemiz gerekli olur.

 

İsnevi şöyle demiştir: Nevevi'nin burada "mal vermenin gerekli olduğu" görüşünü kabul etmesi, siyer bölümünde "Müslüman esirleri kurtarmak müstehaptır" şeklindeki görüşüyle çelişmektedir.

 

Bulkıni esirleri kurtarmanın müstehap olduğu durumu onların esirlere işkence yapmadığı durum olarak belirtmiştir. Şayet işkence yaparlarsa o zaman onları kurtarmak üzere fidye vermek gerekli olur.

 

Gazzi de müstehaplığı fertlerin kafirlere mal vermesi olarak vacipliği ise devlet başkanının mal vermesi olarak yorumlamıştır. Bu yorum daha uygundur.

 

Not:  Bir zorunluluk sebebiyle, kafirlere mal ödeme şartıyla ateşkes an-

laşması yaptığımızda bu akit sahih olur mu olmaz mı? Ezrai şöyle demiştir: "Alimlerin çoğunun ifadesinden bunun sahih olduğu anlaşılmaktaysa da bu uzak bir görüştür. Bana göre bu durumda anlaşma batıldır. Çoğunluğun ifadesinden çıkan sonuç da budur."

 

Kafirler, kendilerine ödenen bu malı haksız yolla almış olduklarından aldıkları bu mallar onların mülkiyetine geçmez.

 

163. Devlet başkanının dilediği zaman ateşkes anlaşmasını bozabilmesi şartıyla anlaşma yapmak geçerlidir. Çünkü Buharl'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) Hayberlilerle ateşkes anlaşması yaparken onlara "Allah sizleri burada bıraktığı sürece ben de sizi burada bırakınm" demiştir.(Buhari bu hadisi senetsiz [ta'lik yoluyla] rivayet etmiştir. Bkz. Buhari, Cizye, 6, 270.)

 

İmam Şafii şöyle demiştir: "Devlet başkanı zamanımızda böyle bir ifade kullansa anlaşma gçerli olmaz; çünkü Resulullah (s.a.v.) Allah katında olanın ne olduğunu vahiyle biliyordu ama başkası bunu bilemez."

 

Not:  Bu, devlet başkanının dilemesine bağlı değildir. Anlaşma yapılırken, güvenilir ve görüşü isabetli bir Müslüman hakkında "falanca kişi ne zaman dilerse anlaşmayı bozarız" diye bir şart sürüise bu da sahih olur. Ancak "sizden falan kişi dilediğinde" şeklinde bir şartın ileri sürülmesi caiz değildir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

II. ATEŞKES ANLAŞMASINA İLİŞKİN HÜKÜMLER