|
ÖLDÜRME VE YARALAMA |
II. Kısasın Rükünleri
70. NevevI daha sonra bu
başlık altında ele alınan ikinci kısma geçmiştir ki bu da kısasın rükünleridir.
Bu rükünler içinden [ilk rükün olan] öldürme rüknüne ilişkin şartlar geçmişti.
Öldürülen şahsın can
dokunulmazlığının olması şarttır. Öldüren kişinin ise mükellef olması gerekir.
[Daha önce de
belirttiğimiz gibi kısasın üç rüknü vardır:
1. Öldürme fiili: Buna
ilişkin şartlar daha önce geçmişti.
2. Öldürülen şahıs
3. Öldüren kişi]
NevevI konuya öldürülen
şahısla ilgili meseleleri zikrederek başlamıştır.
A. Öldürülen Kimse
B. Öldüren Kimse
A. Öldürülen Kimse
1. Kısas cezasının
uygulanmasının gerekli olması için öldürülen kimsenin Müslüman olması veya
[Müslümanlar tarafından] eman verilmiş olması şarttır. Buna göre harbı veya
mürted öldürüldüğünde kısas ve diyet gerekmez.
2. Kısas cezasına
çarptırılmış kimsenin öldürülmesi böyle olmayan şahsın öldürülmesi gibidir.
3. Muhsan olan zinakarı
bir zımmı öldürürse buna karşılık [kısas yoluyla] öldürülür. Bir Müslüman
öldürürse daha dOğru görüşe göre öldürülmez.
71. Bir kimsenin canına
veya organlarına yönelik işlenen fiillerde kısas cezasının veya diyetin gerekli
olması için o kişinin can dokunulmazlığına sahip olması gerekir.
[Can dokunulmazlığı
birkaç durumda söz konusu olur.]
a. [Can dokunulmazlığı
öncelikle] kişinin Müslüman olmasıyla olur. Zira Müslim'in rivayet ettiği
hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> İnsanlar
"Allah'tan başka ilah yoktur" deyinceye kadar onlarla savaşmakla
emrolundum.
Bunu dediklerinde
[Müslüman olmaları sebebiyle] hak olan hariç canlarını ve mallarını benden
korumuş 0Iurlar.(Müslim, Iman, 124)
b. [Can dokunulmazlığını
sağlayan şey] zimmet akdi veya ahid yapmak suretiyle [Müslümanlardan] eman
[dokunulmazlık güvencesi] almak veya [böyle bir akit ve ahit olmaksızın]
mücerred olarak eman almak yoluyla olur. Bunun delili şu ayetlerdir:
> Ehl-i kitap'tan
Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün yasakladığını yasak
saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle
cizye verinceye kadar savaşın. [Tevbe, 29]
> Ve eğer
müşriklerden biri senden korunma isterse, Allah'ın sözünü duymasına fırsat
vermek için onu koruma altına al; sonra onu kendi güvenlik bölgesine ulaştır.
Bu uygulama, onların
bilmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır. [et-Tevbe, 6]
Not: Nevevi'nin "tazmin gereklidir"
ifadesini kullanması daha uygun olurdu, böylece benim onun sözünü açıklarken
yaptığım gibi diyeti de kaplamış olurdu.
Bulkini'nin dediği üzere
can dokunulmazlığı için Müslümanlık ve eman yanında, saldırganlık ve eşkiyalık
suçuna bulaşıp da şerri ancak öldürmek suretiyle önlenebilecek durumda olmaması
da gerekir. Aksi takdirde o kişi Müslüman olduğu halde belirtilen durumda can
dokunulmazlığına sahip değildir.
[İsnevi] el-Mühimmat
adlı eserde Nevevi'nin can dokunulmazlığını Müslümanlık ve eman ile
sınırlandırmasına itiraz olarak esirin köleleştirilmesi meselesini
zikretmiştir. Bu durumda köleleştirilen esir de can dokunulmazlığına sahip
olur.
BuiKin! bunu şöyle
reddetmiştir: Köleleştirilen esir Müslümanların malı olmuştur. Müslümanların malı
ise güvence altında olup bu köle, Nevevi'nin "eman" ifadesinin
kapsamına dahildir.
72. [Can dokunulmazlığı
için] Müslüman olmak ve [Müslümanlar tarafından] eman verilmeyi şart
koştuğumuzda harbı ve mürtedin öldürülmesi durumunda [ne kısas ne de diyet
türünden] bir şey gerekli olmaz.
İlkine [harbıye] ilişkin
hükmün gerekçesi "müşrikleri her nerede bulursanız öldürün"
[et-Tevbe, 5] ayetidir.
İkinciye [mürtede]
ilişkin hükmün gerekçesi ise peygamberimizin "dinin değiştireni
öldürün!" hadisidir. (Buhari, Cihad, 3017)
73. Bu gibi kimselerin
öldürülmesi halinde herhangi bir şeyin gerekli olmaması hükmü Müslüman
hakkındadır. Şayet zımmı veya mürted olan bir kimse bunları öldürürse onun
hükmü ileride gelecektir.
74. Kısas cezasına
hükmedilmiş olan kimse de [cezayı uygulama] haliliına sahip olanlar dışındaki
şahıslar açısından tıpkı diğer kimseler gibi can dokunulmazlığına sahiptir.
Buna göre kısasta hak sahibi olmayan bir kimse onu öldürürse kendisine kısas
uygulanır. Bunun delili şu ayettir:
> Kim haksız yere
öldürülmüşse onun velisine [kısası uygulama konusunda] bir yetki tanıdık.
[el-İsra, 33]
Bu ayet, yetkilendirilen
kişinin yalnızca öldürülenin velisi olduğunu belirtmekte ve veli olmayanın onun
üzerinde bir yetkiye sahip olmadığına delalet etmektedir.
Not: Bu hüküm, öldürülmesi kesinleşmeyen kişi
hakkındadır. Yol kesicilik gibi bir suçtan dolayı öldürülmesi kesin olanlara
gelince; doğru olan görüşe göre bu Şahıs kısas yoluyla öldürülür. Bu şahsı hak
sahibi olandan başka birisi öldürse buna karşılık olarak [kısas yoluyla]
öldürülmez, ancak o da onun misli ise öldürülür.
75. Müslüman ve muhsan
olup zina etmiş olan bir kimseyi bir zımmı öldürse buna karşılık öldürülür.
Çünkü zımmı bir kimsenin müslümanı öldürmesine müsaade edilmez.
Zımmi bir kimse böyle
bir fiile karşılık kısas yoluyla öldürüldüğüne göre mürted, sözleşmeli ve
kendisine eman verilmiş kimse evleviyetle öldürülür.
"Müslüman"
kaydı muhsan olan zımmıyi dışanda bırakmaktadır. Bulkini'nin belirttiğine göre
zina etmemiş muhsan olan zımmı buna karşılık öldürülmez. Şayet öldürdüğü
kişinin misli ise o zaman öldürülür.
76. Müslüman, muhsan ve
zina etmiş kişiyi, zina etmemiş muhsan bir Müslüman öldürse [öldüren kişiye
kısas uygulanır mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
-ki İmam Şafii bunu el-Ümm'de açık olarak belirtmiştir- o şahıs öldürülmez;
çünkü Allah'a ait had cezasını yerine getirmiştir.
İkinci görüş
Kısas uygulanması
gerekir; çünkü had cezasını uygulama yetkisi devlete aittir. Bu, kısas
cezasını, hak sahibinden başkasının uygulamasına benzemiştir.
İlk görüşe göre devlet
başkanının öldürmeyi emretmesinden önce veya sonra kişinin öldürmesi arasında
fark olmadığı gibi zina suçunun şahitlikle veya başka şekilde sabit olması,
kişinin ikrardan dönmesinden önce öldürmesi ile böyle olmaması arasında fark
yoktur.
Nevevi'nin
Tashihü't-Tenbih adlı eserinde bu hükmün, zina suçunun şahitlikle sabit olması
halinde geçerli olduğu, ikrarla sabit olması halinde öldüren şahsın kısas
yoluyla öldürüleceği belirtilmiştir.
77. Zina etmiş muhsan
bir Müslüman [kendisi gibi olan kişiyi] öldürürse buna karşılık kısas yoluyla
öldürülür.
Hakimin namaz kılmasını
emrettiği halde bilerek namazı terk eden kimsenin durumu da muhsan olan zinakar
gibidir.
B. Öldüren Kimse
1. TEK BAŞINA ADAM
ÖLDÜREN KİMSE
2. İŞTİRAK HALİNDE
ADAM ÖLDÜRMEK
1. TEK BAŞINA ADAM
ÖLDÜREN KİMSE
1. Katile kısas
uygulanabilmesi için onda ergenlik ve akıl bulunması gerekir.
2. Mezhepte esas alınan
rivayete göre [adam öldürmesi halinde] sarhoşa kısas uygulamak gerekir.
3. Katil: "Adam
öldürdüğüm zaman çocuktum / akıl hastasıydım" dese çocuk olması mümkün ise
ve akıl hastalığının olduğu biliniyorsa yeminle birlikte onun sözü kabul
edilir.
4. Katil: "Ben
çocuğum" dese [ve çocuk olması da mümkün olsa] kısas cezası uygulanmaz,
kendisine yemin de ettirilmez.
5. Harbı iken adam
öldüren kimseye dolayı kısas uygulamak gerekmez.
6. Can dokunulmazlığı bulunan
bir kimse veya mürted [adam öldürdüğünde bunlara] kısas uygulanması gerekir.
7. Katile kısas
uygulanabilmesi için [öldüren ile ölen arasında] denkliğin bulunması da
şarttır. Buna göre Müslüman bir kimse [bir zımmıyi öldürdüğünde] zımmıye
karşılık [kısas yoluyla] öldürülmez.
Zımmi bir kimse bir
müslümanı öldürmesi karşılığında kısas yoluyla öldürülür, yine dinleri farklı
olsa bile bir zımmiyi öldürmesi karşılığında öldürülür. Katil Müslüman olsa
bile kısas cezası düşmez.
8. Zımmi bir zımmıyi yaraladıktan
sonra Müslüman olsa, sonra yaralı şahıs ölse daha doğru görüşe göre yine
böyledir [yani kısas cezası düşmez].
9. Her iki durumda da
[ölen şahsın kafir mirasçısı kısası uygulamaz] yalnıza devlet başkanı, [ölenin]
mirasçı[sı]nın talebiyle kısas cezasını uygular.
10. Daha güçlü görüşe
göre mürted, bir zımmı veya mürtede karşılık kısas yoluyla öldürülür. Zımmı bir
kimse ise mürtedi öldürdüğünde kendisine kısas uygulanmaz.
11. Hür bir kimse,
kendisinde kölelik bulunan bir şahsı öldürmesine karşılık öldürülmez.
12. Köle, müdebber,
mükatep ve ümmüveled [statüsünde olanlar] birbirlerini öldürme durumunda [kısas
yoluyla] öldürülürler.
13. Bir köle başka bir
köleyi öldürdükten sonra öldüren şahıs azat edilse veya yaralanma ile ölüm
olayı arasında azat edilse onun bu durumu, [kafir iken adam öldürdükten sonra
kişide] Müslümanlığın meydana gelmesi gibidir.
14. Bir kısmı hür olan
bir şahıs kendisi gibi bir kimseyi öldürdüğünde kısas uygulanmaz. [Zayıf] bir
görüşe göre öldüren şahsın hür olma oranı daha fazla değilse kısas uygulanması
gerekir.
15. Müslüman köle ile
zımmı olan hür şahıs arasında kısas uygulanmaz.
16. Kişi ne kadar aşağı
giderse gitsin çocuğunu [ve alt soyundan birini] öldürdüğünde kısas uygulanmaz.
çocuğun babasında kısas alacağı olamaz. Kişi ana-babasını öldürdüğünde
kendisine kısas uygulanır.
17. İki kişi, nesebi
mechul olan bir şahsın nesebini iddia ettikten sonra bunlardan biri o şahsı
öldürse bakılır: Nesep uzmanı çocuğun nesebini diğer şahsa bağlarsa öldüren
kişiye kısas uygulanır, aksi takdirde uygulanmaz.
18. İki erkek kardeşten
biri babalarını, diğeri de aynı zamanda annelerini öldürse her biri [diğerine]
kısas uygulama hakkına sahip olur. Hangisine önce uygulanacağı kura çekilerek belirlenir.
[Kardeşlerden biri diğerine] kur'a yoluyla veya kur'a çekilmeksizin kısas
uyguladıktan sonra, kısas uygulanan kimsenin mirasçıları -şayet katili hiçbir
hakka mirasçı kılmama görüşünü kabul edersek- kısas uygulayan kimseyi [kısas
yoluyla] öldürebilir. Aynı şekilde iki erkek kardeş anababalarını sırayla
öldürseler ve o esnada ana-babaları evli olmasa hüküm yine böyledir [her
ikisine de kısas uygulanır]. Aksi takdirde yalnızca ikinciye kısas uygulanır.
Nevevi daha sonra
kısasın üçüncü rüknü olan "öldüren kimse" meselesini ele almıştır.
78. Adam öldüren kişi[ye
kısas uygulanabilmesi için] onun mükellef olması gerekir. Bu ise buluğ ve akıl
ile olur. Buna göre çocuk ve akıl hastasına kısas uygulanmaz. Zira hadiste
"üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır ... " denilmektedir. (Ebu
Davud, 4398)
Not: Akıl hastası ile ilgili hüküm, akıl
hastalığının sürekli olduğu duruma özgüdür. Akıl hastalığı dönemseloluyorsa
şuna bakılır: Öldürme fiili kişinin aklı başındayken gerçekleşmişse onun durumu
akıl hastası olmayan normal kişi gibi kabul edilir. Öldürme fiili akıl
hastalığının bulunduğu dönemde işlenmişse onun durumu kendisinde şuur
bulunmayan akıl hastasının durumu gibidir.
Sarhoş Bir Kimsenin Adam Öldürmesi
Harbinin Adam Öldürmesi
Müslümanın Gayr-i Müslimi Öldürmesi
Gayr-i Müslimin Müslümanı Öldürmesi
Gayr-i Müslimlerin Birbirini Öldürmesi
Kişinin Karşı Cinsten Birini Öldürmesi
Ehl-i Zimmetin Birbirini Yaralaması
Zımminin Mürtedi Öldürmesi
Hür Kimsenin Köleyi Öldürmesi
Kişinin çocuğunu / Alt Soyunden Birini
Öldürmesi
Akrabaların Birbirini Öldürmesi
Nesebi Mechul Şahsın Öldürülmesi
İki Kardeşin Kendi Ana-babalanm
Öldürmesi
Sarhoş Bir Kimsenin
Adam Öldürmesi
79. [Sarhoşken adam
öldüren kimseye kısas cezası uygulanır mı? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]
Birinci rivayet
Mezhepte esas alınan
rivayete göre, sarhoşluk haksız bir fiilden [haram yolla] meydana gelmişse ona
kısas uygulamak gerekir. Çünkü Nevevi dışındaki alimlere göre bu kişi
mükelleftir. Ayrıca ona kısas uygulanmaması, kısasın terk edilmesi sonucunu
doğurur. Zira bir kimseyi öldürmeyi kafasına koymuş kimse kendisine kısas
uygulanmasın diye sarhoş olmaktan aciz değildir.
Bu hüküm, akıl şartından
istisna edilmiş gibidir. Bu, hükümleri sebeplere bağlama kabilindendir.
Aklı giderici bir ilacı
haram bir yolla içen kimse de sarhoş olan şah sa kıyas edilir.
80. Haksız bir fiil
sonucu olmaksızın [yani haram olmayan bir yolla] sarhoş olan kimse ise bunak
hükmünde olup ona kısas uygulanmaz.
81. [Adam öldüren] kişi
"öldürdüğüm gün çocuktum" veya "akıl hastasıydım" dese,
öldürülen şahsın velisi onun bu sözünü yalanlasa bakılır:
> Öldürme esnasında o
kişinin çocuk olması mümkün ise ve öldürme fiili öncesinde o kişide akıl
hastalığının bulunduğu biliniyorsa yeminle birlikte sözü kabul edilir. Çünkü
aslolan çocukluk ve akıl hastalığının devam etmesidir.
> Öldürme esnasında
çocuk olması mümkün değilse ve o kişide daha önceden akıl hastalığı olduğu
bilinmiyorsa durum farklı olur.
> Bu kişinin öldürme
fiili esnasında akıl hastası olduğuna ve diğer taraftan da aklı başında
oldUğuna dair şahitler bulun sa ve kişinin daha önceki durumu bilinmese veya
bilinmekle birlikte ortaya çıkan iki grup şahit ölüm haliyle kayıtlı olsa
bunlar birbiriyle tearuz eder.
82. Öldürülen şahsın
velisi ve katil, katilin öldürme fiili esnasında aklının başında olmadığı
konusunda ittifak etmekle birlikte veli "bu, haram bir sarhoşlukla
olmuştur" dediği halde katil "bu, akıl hastalığı sebebiyle
olmuştur" dese Rafii ve Nevevi'nin mutlak ifadelerinden anlaşıldığına göre
katilin sözü kabul edilir.
83. Katil, "ben şu
anda çocuğum" dese ve bu söylediğinin doğru olması mümkün olsa kendisine
kısas uygulanmayacağı gibi çocuk olduğuna dair yemin de ettirilmez. Çünkü
yemin, çocukluğunun ispatı için ettirilir. Çocukluğu sabit olsa o zaman yemin
geçersiz olur.
Şu halde ona yemin
ettirmek yeminini geçersiz kılmaktadır. Bu konuda "dava ve deliller"
bölümünde daha geniş bir şekilde ele alınacaktır.
Harbinin Adam Öldürmesi
84. Harbı bir kimse o
haldeyken adam öldürse, can dokunulmazlığına sonradan Müslüman olmak veya
zimmet akdi yapmak suretiyle sahip olsa bile kendisine kısas uygulanmaz.
Çünkü Hz. Peygamber
(s.a.v.) ve sahabenin, Müslüman olan kimselere kısas cezası uygulamadıkları
tevatür yoluyla sabittir. Vahşi'nin Hz. Hamza'yı öldürmesi olayı buna örnektir.
Ayrıca harbı, İslami hükümleri benimsememiştir.
85. Mümin olması veya
kendisine eman verilmiş olması yoluyla can dokunulmazlığı bulunan bir kimse
herhangi geçerli bir yoruma dayanmaksızın adam öldürdüğünde, İslami hükümleri
benimsemiş olması sebebiyle kendisine kısas uygulanması gerekir.
Geçerli bir yoruma
dayanarak adam öldürürse örneğin harp esnasında adalet ehli kimselerden biri
isyancılardan birini öldürürse -ileride geleceği üzere- kendisine tazmin gerekli
olmaz.
Not: el-Muharrer'deki ifade "zımm! üzerine
kısas cezası gerekir" şeklindedir. Nevevi bunu bırakıp daha genelolan
"can dokunuImazlığı bulunan" ifadesini esas almıştır.
86. Nevevi,
el-Muharrer'deki ifadeye "[adam öldüren] mürtede kısas uygulamak
gerekir" ibaresini eklemiştir. Çünkü yukarıda "can dokunulmazlığı
bulunan" ifadesini ekleyin ce bundan zıt anlam anlaşılabilir, zira mürted
can dokunulmazlığına sahip değildir. Mürtede kısas uygulanmasını gerekli kabul
ettik; çünkü onda İslam ile bir alaka kalmıştır.
Not: Mürtede ilişkin bu hüküm, kendisinin bir
savunma gücü olmadığında söz konusudur. Aksi duruma ilişkin İmam Şafii'ye ait
iki görüş bulunmaktadır. Beğavl'nin daha güçlü bulduğu görüşe göre tazmin söz konusu
olur. Zahir olan da budur. eş-Şerhu'ssağır' deki ifadenin zahirinden bunun
olmayacağı görüşünün tercih edildiği anlaşılmaktadır.
87. Katile kısas
cezasının uygulanabilmesi için denkliğin bulunması da şarttır. Bu da katilin
maktule denk olup Müslümanlık, eman, hürriyet, üst soy hısımı olma, efendilik
bakımından ondan üstün olmamasıdır.
Müslümanın Gayr-i
Müslimi Öldürmesi
88. Denkliğin olup
olmadığını belirlemede cinayet anı dikkate alınır. Buna göre Müslüman bir kimse
-zina etmiş muhsan bir şahıs olsa bile- zlmml[yi öldürmesi] karşılığında
öldürülmez. Bunun delili Buhari' deki şu hadistir:
> Dikkat edin!
Müslüman, kafire karşılık olarak öldürülmez.(Buhari, İlim, 111)
İbnü'l-Münzir şöyle
demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.)'den buna aykırı bir haber sahih bir yolla
nakledilmemiştir.
Ayrıca İbn Abdilberr'in
ifade ettiği üzere yaralama suçlarında müslüman bir kimseye kafiri yaralaması
karşılığında kısas uygulanmayacağı konusunda icma vardır. O zaman adam öldürme
suçunda evleviyetle kısas uygulanmaz.
Not: Nevevi, [zımmı demek yerine]
"kafir" demiş olsa daha iyi olurdu. Çünkü o ifade hem hadistekine
uygun hem de kendisine davet ulaşmamış kimseyi de içerdiğinden daha
kapsamlıdır. Zira bir müslüman, kendisine davet ulaşmamış bir kimseyi
öldürdüğünde de daha doğru görüşe göre kendisine kısas uygulanmaz. Nevevi
"zımmı" ifadesini zikrederek Hanefilerin farklı görüşlerine dikkat
çekmek istemiştir. Zira onlara göre müslüman, zımmıyi öldürmesi karşılığında
öldürülür. Onlar hadiste geçen "kafir" ifadesini harbı anlamında
yorumlamışlardır. Çünkü hadisin devamında "ahdi esnasında ahit sahibi de
öldürülmez". [Burada ahit sahibi ile zımmı kastedilmiştiL] Ahit sahibi,
ahit sahibini öldürmesi karşılığında öldürülür ancak harbıyi öldürmesi
karşılığında öldürülmez. Hanefller birbirine atfedilen iki şey uyumlu olsun
diye bu yorumu yapmışlardır.
Onların bu yorumlarına
şöyle cevap verilmiştir:
1. Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in "bir müslüman bir kafire karşılık öldürülmez" hadisi
kafir kelimesinin genel anlamda anlaşılmasını gerektirir, dolayısıyla hadiste
yer almayan bir ifadeyi var sayarak bunu sınırlandırmak caiz değildir. (Ebu
Davud, Diyat,4506)
"Ahit sahibi"
ifadesi [önceki cümleyle ilgisi olmayan] yeni bir ifadedir. Bunun anlamı, ah it
sahibi olan kimse, ahdi sebebiyle öldürülmez.
2. Ayrıca durum
Hanemerin dediği gibi olmuş olsaydı bu ifadenin bir anlamı olmazdı.
Çünkü bu durumda
ifadenin açılımı şöyle olurdu: "Mülüman bir kimse kafir olan harbıyi
öldürdüğünde ona karşılık öldürülmez." Bilindiği üzere onun öldürülmesi
bir ibadettir. Hal böyle iken bir müslümanın ona karşılık öldürülmesi ya da
öldürülmemesi nasıl düşünülebilir?
Gayr-i Müslimin
Müslümanı Öldürmesi
89. Zımmı, müslümanı
öldürmesine karşılık [kısas yoluyla] öldürülür; çünkü müslüman ondan daha
üstündür.
Gayr-i Müslimlerin
Birbirini Öldürmesi
90. Yine zımmı, dinleri
farklı olsa bile başka bir zımmıyi öldürmesi karşılığında [kısas yoluyla]
öldürülür. Buna göre bir Yahudi bir Hristiyanı öldürdüğünde öldürülür.
91. Yine zımmı,
Müslümanlarla ah it yapmış bir gayri müslimi, eman alarak İslam ülkesine girmiş
birini ve Mecusiyi öldürdüğünde de öldürülür. Bunun aksi de söz konusu olur.
Çünkü, İslam'ın
gelmesiyle önceki dinlerin tümü ne sh olduğundan küfür tek bir millet kabul
edilir. Metindeki ibareden küfrün birden fazla millet (din) olduğu
anlaşılmaktaysa da bununla onların kendi iddialarına göre inançlarının farklı
olması kastedilmiştir.
92. Bir zımmı kendisine
denk bir kafiri öldürdükten sonra müslüman olsa, cinayet anında katil ile
maktul arasında denklik bulunduğundan kısas cezası düşmez; çünkü cezalarda
cinayet anı dikkate alınır, daha sonra gelişen durumlar dikkate alınmaz. Buna
göre bir köle zina ettikten veya zina iftirasında bulunduktan sonra azat edilse
kendisine kölelere uygulanan ceza uygulanır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Böyle yapılırsa bir müslüman bir kafire karşılık öldürülmüş
olur. Oysa siz bunu kabul etmiyordunuz.
Buna şöyle cevap
verilir: Durum böyle değildir. Bu, bir kafirin bir kafire karşılık
öldürülmesidir. Ancak ölüm, öldürme halindeki durumdan daha sonraya kalmıştır.
Bazıları Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in Hayber'de bir müslümanı bir kafire karşılık kısas yoluyla
öldürmesini ve "ben, zimmetine bağlı olanların en cömertiyim"
demesini bu şekilde yorumlamıştır.(Beyhaki, Cinayat, 8, 30)
Bunu Ebu Davud,
mürselleri arasında rivayet etmiştir.
Kişinin Karşı Cinsten
Birini Öldürmesi
93. Bir erkek bir kadını
veya çift cinsiyetli şah sı öldürdüğünde kendisi de kısas yoluyla öldürülür.
Aksi de söz konusudur.
94. Alim bir kimse cahil
bir kimse karşılığında, şerefli kimse düşük bir kimse karşılığında, yaşlı bir
kimse genç bir kimse karşılığında öldürüleceği gibi bunun aksi de söz
konusudur.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)
Yemenlilere gönderdiği mektupta "erkeğin kadın karşılığında [kısas
yoluyla] öldürüleceğini" belirtmiştir. Bunu Nesa! rivayet etmiş, İbn
Hibban ve Hakim de sahih oldUğunu söylemişlerdir. (Nesai, Kasame, 4868; İbn
Hibban, Tarıh, 6559; Hakim, Zekat, 1, 396)
Diğer kalan kimseler de buna kıyas edilmiştir.
Ehl-i Zimmetin
Birbirini Yaralaması
95. Zımm! vb. bir kimse
bir başka zımm! vb. şahsı yaralasa ve yaralayan kişi müslüman olsa sonra
yaralanan kişi yaranın sirayet etmesinden ölse [ne olur? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
bu durumda da kısas yoluyla öldürme cezası düşmez; çünkü öldürmeye yol açan
yaralama esnasında katil ile maktulün durumları denkti. Sadece o an dikkate
alınır; çünkü söz konusu zaman, insanın seçimine bağlı bulunan fiilin
gerçekleştiği durumdur. Bu yüzden yaralayan kimse de yaralansa ve daha sonra
ilk yaralanan şahıs ölse, kısas uygulanması gerekli olur.
İkinci görüş
Kısas cezasının
uygulanabilmesi için ölüm esnasında denklik dikkate alındığından kısas cezası
düşer.
Kısas cezası düşmediği
gibi -kafir iken gerekli olan borçların düş-
memesinde olduğu gibi-
keffaret de düşmez.
Not: İkinci gerekçeden anlaşıldığına göre görüş
ayrılığı, yaralı şahıs müslüman olmadığı taktirdedir. Şayet müslüman olduktan
sonra ölürse o zaman kısas kesin olarak gerekli olur.
Yine görüş ayrılığı
kısas yoluyla öldürme hakkındadır. Şayet kişi bir şahsın bir organını
kopardıktan sonra müslüman olsa, daha sonra bu yara sirayet etse, organın kısas
yoluyla kesileceği konusunda görüş ayrılığı yoktur.
96. Yukarıdaki her iki
durumda yani kişi bir kimseyi öldürdükten veya yaraladıktan sonra müslüman
olduğunda, maktulün kafir olan mirasçısı kısası uygulayamaz. Kısası onun adına
devlet başkanı uygular, mirasçı bunu talep eder. Devlet başkanı kısası uygulama
işini ona devretmez, aksi takdirde kafir bir kimseyi bir müslüman üzerine
musaHat etmiş olur.
Şayet mirasçı müslüman
olursa, kısası uygulama engeli ortadan kalkmış olacağı için devlet başkanı ona
yetki verir. Mirasçı talepte bulunmamışsa devlet başkanı kısası uygulamaz.
Ancak kendisi mirasçı ise o zaman uygular.
Mürtedin Zımmiyi
Öldürmesi
97. Mürted bir kimse bir
zımmıyi, eman almış bir kimseyi, Müslümanlarla ahit yapmış bir şahsı öldürdüğünde
[kısas yoluyla öldürülür mü? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
-el-Ümm'de belirtildiği üzere- mürted sonradan müslüman olsa da omasa da
öldürülür; çünkü katil ve maktül inkarcılıkta eşittir.
Hatta mürtedin durumu
zımmıden daha kötüdür. Çünkü mürtedin kanı helaldir, kestiği hayvanı yemek
helal değildir, onunla evlenmek helal değildir, cizye ödeyerek İslam ülkesinde
kalmasına müsaade edilmez. Öyleyse bu haklara sahip olan zımmı karşılığında
mürtedin öldürülmesi evleviyetle gereklidir. Zımmıler genelde bu hakların
tamamına sahip olur ama istisnası olabilir. Örneğin Mecusi ile zimmet akdi
yapıldığında [kestiği yenilmez, kendisiyle müslüman birisi evlenemez].
İkinci görüş
Mürted, o şahsa karşılık
öldürülmez; çünkü mürtedin [İslam'a geri dönme ihtimali bulunduğundan] İslam'la
bağlantısı [bir şekilde] devam etmektedir.
Gerekçeten anlaşıldığına
göre Yahudilikten Hristiyanlığa geçen bir kimse veya aksi durumda olan kimse
zımmıyi öldürdüğünde kesinlikle öldürülür. ZerkeşI'nin dediği gibi bu anlam
doğrudur.
98. Mürted bir kimse
diğer bir mürtedi öldürdüğünde [ona kısas uygulanır mı? Bu konuda İmam ŞafiI'ye
ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
öldürülür; çünkü bir zımmınin zımmıyi öldürmesinde olduğu gibi burada da katil
ile maktul eşittir.
İkinci görüş
Öldürülmez; çünkü
öldürülen şahıs, kanı mübah olan [öldürülmeyi hak etmiş] bir kimseydi.
Not: Nevevi'nin ifadesinden bu konudaki görüş
ayrılığının -benim yaptığım açıklamadan anlaşılacağı üzere- İmam Şafii'nin iki
görüşü arasında olduğu anlaşılmaktadır. İmam Şafii her iki görüşü de elÜmm'de
ifade etmiştir. Rafii ve Nevevi ise eş-Şerhu'l-kebir, eşŞerhu's-sağir ve
Ravdatü't-talibin'de görüş ayrılığının mezhep
alimlerine ait iki görüş arasında olduğunu belirtmişlerdir.
Zımminin Mürtedi
Öldürmesi
99. Daha güçlü görüşe
göre zımmı vb. bir kimse bir mürtedi öldürdüğünde kısas cezası uygulanmaz.
Diğer bir görüşe göre ise -yukarıda belirttiğimiz sebeple- kısas cezası
uygulanır.
Alimlerin çoğunluğu bu
mesel ed e görüş ayrılığının mezhep içindeki iki görüş arasında olduğunu
nakletmiştir.
100. Mürted bir kimse,
zina etmiş muhsan bir müslümanı öldürdüğünde -tıpkı zımmınin öldürmesi
durumunda olduğu gibi- kısas yoluyla öldürülür. Zina etmiş muhsan bir müslüman
bir mürtedi öldürdüğünde kendisine İslam'ın fazileti sebebiyle ve "bir
müslüman bir kafire karşılık öldürülmez" hadisi sebebiyle öldürülmez.
Not: [Mürted olan kişi bir şahsı öldürdüğünde]
öldürme sebebiyle gerekli olan kısas cezası, irtidat sebebiyle olan öldürme
cezasına göre öncelikli olur; çünkü kısas, insanlara ait bir haktır. Şayet
kısas hakkına sahip olan kişi bir mal karşılığında bunu affederse bu mal
mürtedin terikesinden alınır, mürted irtidadı sebebiyle öldürülür.
İbnü'l-Mukrl'nin tek
görüş olarak belirttiğine göre bir mürtedi kendisi gibi bir mürted bile
öldürmüş olsa ona diyet ödenmez; çünkü onun canının bir değeri yoktur. [Zayıf]
bir görüşe göre diyet ödenmesi gerekir. [Bu görüş kabul edildiğinde] ödenecek
diyet, kendisinin İslam ile alakası devam ettiğinden müslüman için ödenecek
diyet midir yoksa diyetlerin en düşüğü müdür? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmakta olup ikincisi daha doğrudur.
Hür Kimsenin Köleyi Öldürmesi
101. Hür bir kimse
kendisinde az da olsa kölelik bulunan bir kimseyi öldürdüğünde [bu fiiline
karşılık] öldürülmez. Bunun delili "hür, hüre karşı köle de köleye karşı
öldürülür" [el-Bakara, 178] ayetidir. Bu ayetteki sınırlandırma ifadesi
hür kişinin köle karşılığında öldürülme me sini gerektirir.
Diğer bir delil ise
Beyhaki'nin rivayet ettiği "hür bir kimseye köle öldürmesi sebebiyle kısas
uygulanmaz" hadisidir.(Beyhaki, Cinayat, 8, 35)
Ayrıca hür bir kimse bir
kölenin organını kestiğinde kısas yoluyla onun organının kesilmeyeceği
konusunda ittifak vardır. Öyleyse hür bir kimse köleye karşılık olarak
evleviyetle öldürülmez. Zira canın saygınlığı organların saygınlığından daha
ötededir.
102. Bu konuda mükateb,
müdebber, ümmüveled ile kişinin kendi kölesi veya başkasının kölesi eşittir.
İbrahim en-Nahai, Ebu
Hanife ve Davud ez-Zahirı, kölesini öldüren efendiye kısas uygulanacağını ileri
sürüp şu hadisi delil olarak getirmişlerdir:
> Kölesini öldüreni
öldürürüz. Burnunu kesenin burnunu keseriz. Hadım edeni hadım ederiz. (Ebu
Davud, Diyat, 4515)
Bu hadis munkatl'dır.
Beyhaki hadisin mensuh olduğunu söylemiş, İbnü'l-Münzir de hadisin sahih
olmadığını belirtmiştir. Kaldı ki hadis sahih olsa bile buradaki ifade
"azat ettikten sonra öldürürse" şeklinde yorumlanır. Böylece hadis,
daha öncesinde köle üzerindeki mülkiyetin sonradan kısasa engelolmayacağını
bildirmiş olur.
Not: 1. Rilyemı şunu nakletmiştir: Horasanlı
fakihlerden birine emirin meclisinde hür bir kimsenin köleyi öldürmesi
durumunda kısasla cezalandırılıp cezalandırılmayacağı soruldu.
Fakih "başımdan
geçen bir şeyi anlatıp sonra cevap vereyim" dedikten sonra şunu anlattı:
Fıkıh ilmi öğrendiğim
zamanlarda bir gece Bağdat'ta Dicle nehrinin kenarında uyuyordum. Bir kaptanın
söylediği şarkıda geçen şu sözleri işittim:
Canıma karşılık olarak
şu ceylanı alın,
Uzaktan iki gözüyle bana
iki ok attı.
Onu öldürmeyin çünkü ben
onun kölesiyim,
Ben köleyi öldüren hür
bir kimsenin öldürüldüğünü hiç görmedim.
Emir şöyle dedi: Bu
yeter, delil getirmen e gerek kalmadı.
Sealebı şöyle demiştir:
Ebu'l-Hasen el-Masercisı derslerinde bu iki beyti okurdu.
2. Hür, müslüman bir
kimse müslüman mı kafir mi, hür mü köle mi olduğu bilinmeyen birini öldürse,
şüphe söz konusu olduğu için kısas cezası uygulanmaz. Rafii ve Nevevi, el-Bahr
yazarından bunu nakledip onaylamışlardır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Bu mesele, buluntu çocuk meselesinin benzeridir. Rafii ve
Nevevi orada buluntu çocuk buluğa ermeden önce onu öldüren kişiye kısas
uygulanacağanı söylemişlerdir. Gerekçe olarak da "görünür durum açısından
içinde bulunulan ülke, insanların hür ve müslüman olduğu bir ülkedir"
demişlerdir. İki mesele arasında bir fark görünmüyor.
Buna şöyle cevap
verilebilir: Buradaki mesele kişinin darulharpte öldürmesi ile ilgili diğer
mesel e ise bizim ülkemizde öldürmesiyle ilgilidir. Nitekim onların "ülke,
insanların hür ve müslüman olduğu bir ülkedir" şeklinde gerekçe ileri
sürmeleri de bunu göstermektedir.
Bazıları ise şöyle cevap
vermişlerdir: Buradaki hüküm, öldürülen şahsın öldürene denk olduğunu iddia
eden bir velisi olmadığı duruma özgüdür. Aksi takdirde bu mesele, buluntu çocuk
meselesiyle aynıdır.
Bazıları da şöyle
demiştir: Buluntu çocuğun buluntu olduğu bilindiğinden onun hakkında içinde
bulunduğu ülkenin hükmü esas alınmıştır. el-Bahr adlı eserdeki meselede ise
kişinin buluntu olduğu bilinmediğinden onun hakkında ülkenin hükmü esas
alınmamıştır.
Nevevi kendisinde bir
miktar kölelik bulunan kimsenin hükmünü açık olarak ifade etmek suretiyle tamamen
köle olan kimsenin hükmünün evleviyetle böyle olacağına işaret etmiştir.
103. [Vasıfsız] köle,
müdebber, özgürlük sözleşmesi yapmış olan köle, efendisinden çocuk doğuran
cariye birbirini öldürdüğünde [kısas yoluyla] öldürülür. Öldürülen köle kafir bir
efendiye, öldüren köle müslüman bir efendiye ait olsa bile böyledir; çünkü
bunların tümü mülkiyete konu olmaları bakımından eşittir. [Vasıfsız köle
dışındakiler hakkında] hürriyete kavuşma sebeplerinin gerçekleşmiş olması
dikkate alınmaz. Dikkate alınacak olan şey [şartsız olarak] derhal gerçekleşen
hürriyettir.
Not: Bu hükümden şu istisna edilir: Nasıl ki hür
bir kimse, kendi kölesini öldürmesi karşılığında öldürülmezse aynı şekilde
sözleşmeli köle de kendi kölesini öldürdüğünde buna karşılık [kısas yoluyla]
öldürülmez. Hatta öldürdüğü kişi kendi babası bile olsa böyledir.
eş-Şerhu's-sağir'den farklı olarak Ravdatü't-talibin'de bunun daha doğru görüş
olduğu belirtilmiştir; çünkü [babası da olsa ölen kişi] onun kölesidir. Efendi,
kölesi karşılığında öldürülmez.
104. Bir köle diğer bir
köleyi öldürdükten sonra azat edilse veya bir köle diğer bir köleyi
yaraladıktan sonra yaralayan kişi yaralama ile ölüm olayı arasında azat edilse
onun bu durumu, adam öldüren veya yaralayan zımmınin müslüman olmasına benzer.
Onun hükmü daha önce geçtiği üzere kısas yoluyla öldürme cezasının kesin olarak
düşmemesidir. Daha doğru görüşe göre yaralamada kısas da böyledir.
105. Müslüman bir kimse
bir zımmıye ok attıktan sonra o zımmı henüz okun kendisine isabet etmesinden önce
müslüman olsa veya hür bir kimse bir köleye ok attıktan sonra ok köleyi isabet
etmeden önce köle hür olsa [sonra ok isabet edip bu kişi ölse] kısas cezası
uygulanmaz; çünkü fiilin başında öldürülen öldürene denk değildi.
Not: Üç köle içinden müphem olarak biri azat
edildikten sonra bir şahıs bu üç köleden birini öldürse sonra kura öldürülene
ÇıkmıŞ olsa, katilin hür bir şahsı öldürdüğü anlaşılmış olur. Bu durumda maktul
için ödenecek diyet mirasçılarına kalır. Katile kısas uygulanması gerekir mi?
Kadı Hüseyin şöyle demiştir: Mezhepte zahir olan görüş uygulanmamasıdır. Şu
bundan farklıdır: Kişi kölesine hitaben "sen, falanın seni yaralamasından
bir gün önce hürsün" dese sonra o kişi onu yaralasa ve bu yara sonucunda köle
ölse doğru olan görüşe göre kısas uygulanması gerekir. Rafiı bunu köle azadı
bölümünde alimlerimizin bir kısmından rivayet etmiş ve tetimmede bunu tek görüş
olarak belirtmiştir.
106. Bir kısmı hür olan
kişi kendisi gibi kısmı hür olan bir şahsı öldürse [kısas cezası uygulanır mı?
Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Öldüren kişinin hür olan
kısmı diğerinden çok olsun ya da olmasın kısas uygulanmaz; çünkü bu şahıs hür
olan kısmı ile diğerinin hür olan kısmını, köle olan kısmıyla da diğerinin köle
kısmını öldürmemiş, öldürdüğü şahsın bütününü kendi vücudunun bütünüyle
öldürmüştür. Burada hürriyet ve kölelik şayi bir biçimdedir. [Şayet kısas
uygulanırsa] bu durumda hür olan parçanın köle olan parçaya karşılık
öldürülmesi söz konusu olacaktır ki bu mümkün değildir.
İkinci görüş
[Zayıf bir görüşte]
denildiğine göre öldüren kişinin hür olan kısmı maktulden daha fazla değilse
-ister hür olan kısımları eşit olsun isterse maktulün hür olan kısmı daha fazla
olsun- kısas cezası uygulanır; çünkü eşit olmaları halinde ölen ve öldürenin
hürriyet ve kölelik bakımından statüsü denktir. İkinci durumda ise öldüren daha
düşük konumdadır. Düşük konumda olan kişi üst konumdakine karşılık öldürülür.
Görüş ayrılığının
ten:eli kısmı köleliğin kölenin bütününe yayılıp yayılmaması hususunda Imam
Şafii'ye ait iki görüştür.
Öldüren kişinin hür olan
kısmı maktulden daha fazla ise o zaman denklik bulunmadığından kısasın
uygulanmayacağı kesin olarak kabul edilir.
Ravdatü't-talibin ve
eş-Şerhu'l-kebir'de mezhep içindeki iki görüşten herhangi biri tercih edilmemiş
aksine Rafii ve Nevevi "İkinci görüş sonrakiler nezdinde daha doğru, ilk
görüş ise öncekiler nezdinde daha meşhurdur" demekle yetinilmiştir. Bu
durumda Nevevi'nin İkinci görüş için "denildiğine göre" ifadesi uygun
olmayıp ilk görüş için "daha doğru görüş" denilmesi uygundur; çünkü
görüş ayrılığı güçlüdür.
107. Bir şahsın daha
faziletli olması ondaki eksikliği telafi etmez. Bu sebeple Nevevi şöyle
demiştir: Müslüman bir köle ile hür olan zımmi arasında kısas yoktur. Çünkü
müslüman bir kimse zımmi karşılığında, hür kimse köle karşılığında öldürülmez.
Burada her birinin üstün olduğu yön kendisinin noksanını telafi etmez.
108. Zımmi bir şahıs bir
köleyi öldürdükten sonra zimmet akdini bozsa ve köleleştirilse, son durum
itibarıyla katil ile maktul denk olmuş olsa bile onun öldürülmesi caiz olmaz.
Çünkü dikkate alınması gereken cinayet anıdır, o anda iki şahıs birbirine denk
değildir.
Kişinin çocuğunu / Alt
Soyunden Birini Öldürmesi
109. Kişi, ne kadar alta
inerse insin kendi alt soyundan birini öldürdüğünde ona kısas uygulanmaz. Bunun
delili Hakim ve Beyhakl'nin rivayet edip sahih kabul ettikleri "oğlu
öldürmesi sebebiyle babaya kısas uygulanmaz" hadisidir.(Müstedrek, Hudad,
4, 369; Beyhaki, Cinayat, 8, 39)
Ayrıca üst soyun
saygınlığı dikkate alınır.
Yine üst soy, alt soyun
meydana gelmesinin sebebi olduğundan alt soy, üst soyun [kısasla öldürmek
suretiyle] ortadan kaldırılma sebebi olamaz.
Not: Bir hakim, hür bir şahsın köleye karşılık veya
üst soyun alt soya karşılık öldürülmesine hükmetse ikinci durumda verdiği hüküm
bozulur, ilk durumda bozulmaz. Ancak üst soy, alt soyunu [koyun gibi] yatırarak
boğazlamışsa o zaman İmam Malik' e göre bu durumda kısas cezası uygulamak
gerekli olduğundan buna hükmeden hakimin verdiği hüküm bozulmaz.
Nevevi'nin ifadesi baba
ve anneyi kapsadığı gibi ister anne ister baba yönünden ne kadar yukarı çıkarsa
çıksın dedeler ve nin eleri de kapsamaktadır. Çünkü hüküm -tıpkı nafakada
olduğu gibi"doğum" özelliğine bağlandığından bu konuda zikredilen
şahıslar birbirine eşittir.
Nevevi'nin çocuğu
denkliğe ilişkin meselelerde zikretmesi sanki çocuğun babasına denk olmadığı
izlenimini doğurmaktadır ki bazıları bunu açık olarak ifade etmişlerdir. Ancak
el-Basıt'te [İmam Gazalı] bunun bozuk bir görüş olduğunu söylemiş ve şunu delil
getirmiştir: Çocuk amcaya denktir. Amcası da babasına denktir. Bir şeyin
denginin dengi o şeye denktir.
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: Peygamberimizin (s.a.v.) "Müslümanların kanları birbirine
denktir" ifadesi de bunu gösterir. (Ebu Davud, Diyat, 4530)
110. Kişi, lian yaparak
nesebini reddettiği çocuğu öldürdüğünde buna karşılık kısas yoluyla öldürülür
mü? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. Bu iki görüş o çocuğun
malını çaldığında elinin kesilmesi, o çocuk lehine şahitliğinin kabul edilmesi
konusunda da söz konusudur. Ezrai şöyle demiştir: "çocuğun nesebini
reddetme konusunda ısrarı devam ediyorsa kısas yoluyla öldürülmesi en uygun
görüştür" demiştir. Başkalarının belirttiği üzere daha doğru görüşe göre
şüphe sebebiyle mutlak olarak öldürülmez.
111. çocuğun babasında
kısas alacağı olamaz. Örneğin;
> Bir kimse karısını
öldürse ve bu karısından çocuğu olsa,
> Veya oğlunun
karısını öldürse,
> Yahut da kişiye
kısas cezası uygulanmasının gerekli olduğu durumda çocuk bu cezanın bir kısmına
mirasçı olsa, mesela kişi karısının babasını öldürdükten sonra karısı ölse ve
kendisinin bu karısından bir çocuğu olsa,
[Yukarıda belirtilen üç
durumda çocuk, babasından kısas alacakhsı olamaz.] Çünkü bir baba, çocuğunu
öldürdüğünde kısas yoluyla öldürülmüyorsa, çocuğunun kısas cezasını uygulatma
konusunda hak sahibi olduğu birini öldürdüğünde evleviyetle öldürülmez.
112. Çocuk, ne kadar
üste çıkarsa çıksın üst soy hısımlarından herhangi birini öldürmesi halinde
kısas yoluyla öldürülür. Bu konuda diğer insanlardan farkı yoktur. Hatta onun
öldürülmesi daha da önceliklidir.
Akrabaların Birbirini
Öldürmesi
113. Aralarında evlilik
engeli bulunan akrabalar birbirini öldürdüklerinde kısas yoluyla öldürülürler.
Bu hüküm el-Muharrer'de açık olarak ifade edildiği halde Nevevi, yukarıda
zikredilen ifadenin zıt anlamından anlaşıldığı için bunu ayrıca zikretmemiştir.
Not: Nevevi'nin mutlak ifadesinin kapsamından
"sözleşmeli kölenin, kendi mülkiyetinde köle olarak bulunan babasını
öldürmesi" meselesi istisna edilir. Yine ileride geleceği üzere katilin
kısasa mirasçı olması da istisna edilir.
Köle, babasının kölesini
öldürmesine karşılık olmak üzere kısas yoluyla öldürülür.
Müslüman bir çocuk, kafir
olan babasını öldürdüğünde kısas uygulanmaz.
Nesebi Mechul Şahsın
Öldürülmesi
114. İki kişi, nesebi
bilinmeyen bir kimsenin nesebinin kendisine ait olduğunu iddia ettikten sonra o
şahsın durumu ortaya çıkmadan şahıslardan biri onu öldürse kısas cezası derhal
uygulanmaz; çünkü bu iki kişiden birisi onun babasıdır. Durum netlik
kazanmamıştır. Bu şuna benzer: Temiz olan şey necis olan şey ile kanşsa bu
durumda [inceleme ve araştırma yapmak suretiyle] ictihadda bulunmaksızın
bunlardan herhangi birisi kullanılamaz. Bu durumda çocuk, nesep uzmanına
gösterilir. Nesep uzmanı çocuğun nesebini [onu öldürmemiş olan] diğer şahsa
bağlarsa çocuğu öldüren kişiye kısas uygulanır; çünkü diğer şahıs için çocuk
üzerinde babalık sabit olmuş, katil ile çocuk arasında bir nesep bağı
kalmamıştır. Ancak nesep uzmanı çocuğun nesebini diğer şahsa bağlamazsa, onun
için babalık sabit olmadığından çocuğu öldüren kişiye kısas uygulanmaz.
Bu ifadeden anlaşılan
zıt anlama şöyle itiraz yöneltilmiştir: Nesep uzmanı çocuğun nesebini bu iki
kişi dışında birine bağlarsa, iki kişi içinden çocuğu öldürmemiş olan şahsa
bağlama mı Ş olduğu halde öldüren kişiye kısas uygulanması gerekli olur.
Şayet metindeki ifade
"kısas uygulanır" şeklinde okunursa bu itiraz yerindedir. Ancak
"kısas uygular" şeklinde okunursa o zaman itiraz yersizdir.
Not: Nevevi'nin ifadesinden şöyle bir
şeyanlaşılabilir: "Maktulü öldüren kişi, maktulün nesebini kendisine
bağlamaktan vazgeçtiğinde diğer şahıs ona kısas cezasını uygulatamaz." Bu
kastedilmemiştir, aksine bu durumda uygulatabilir.
Her ikisi de çocuğun
nesebini bağlama konusundaki çekişmelerinden vazgeçse bu vazgeçmeleri kabul
edilmez; çünkü çocuk o ikisinden birinin oğlu olmuştur. Vazgeçmeyi kabul
ettiğimiz taktirde çocuğun nesep hakkı batıl olacaktır.
Bu hüküm, çocuğun
nesebinin bu iki şahıstan birine yataklık yoluyla değil de dava yoluyla
katılması söz konusu olduğunda geçerlidir, nitekim mesele de bu şekilde farz
edilmiştir.
Şayet nesep yataklık
yoluyla katılıyorsa örneğin bir kadınla nikah yoluyla veya nikahtan iddet
beklerken şüphe yoluyla ilişkide bulunulsa ve kadın bir çocuk dünyaya getirse,
çocuğun her iki erkekten olması mümkün olsa, çocuğun nesebini bağlama konusunda
taraflardan birinin vazgeçmesi yeterli değildir. Bu durumda çocuğun nesebi
nesep uzmanının ifadesiyle bunlardan birine bağlanır, şayet mümkün olmazsa
çocuk buluğa erdiğinde bu ikisinden hangisine ne se bini bağlamak istiyorsa ona
bağlar.
İki Kardeşin Kendi
Ana-babalanm Öldürmesi
115. Ana ve babaları bir
olan ve miras alma ehliyetine sahip iki erkek kardeşten biri babayı diğeri
anneyi öldürse ve bu öldürme işlemleri aynı anda gerçekleşse, ana-baba arasında
o esnada nikah bağı olsun ya da olmasın erkek kardeşlerden her biri diğerine
karşı kısas uygulatma hakkına sahiptir. Çünkü diğeri onun murisini öldürmüştür.
Kardeşlerden birisi babasına karşılık, diğeri annesine karşılık kısas edilir.
Katillerden hiçbiri kendi öldürdüğü şahsın mirasından herhangi bir şeyalamaz.
Birlikte veya peşpeşe
olma durumu suçun işlenmesi değil ölümle ilgilidir. Nevevi'nin
"öldürme" demesi de buna işaret etmektedir.
Kardeşlerden biri
diğerini affetse, affedilenin diğerini [kısas yoluyla] öldürme hakkı vardır.
116. Kardeşlerden hiçbiri
diğerini affetmese veya hangi kısasın önce uygulanacağı konusunda anlaşmazlığa
düşseler öncelik kura çekilerek belirlenir; çünkü birinin diğerine üstünlüğü
yoktur.
117. Kur'a kimin lehine
çıktıysa o kısası uygulatmak için birini vekil kılabilir; çünkü kısas cezası
onun hayatında iken uygulanacaktır. Kur'ası çıkmayan kimse ise kısası
uygulatmak için başkasını vekil tayin edemez; çünkü vekalet onun ölümüyle batıl
olur. İki kardeşten her biri kur'a çekilmeden önce bir şah sı kısas konusunda
vekil tayin etseler bu sahih olur, sonra iki vekil arasında kur'a çekilir.
Kardeşlerden birine kısas uygulandığında diğer vekil azlolur; çünkü vekil,
müvekkilinin ölümüyle azlolur.
Bulkini şöyle demiştir:
İki vekil aynı anda kısas cezasını uygulatırsa bu yeterli olur mu? Bu konuda
herhangi bir nakil görmedim. ZShir olan, bu durumda onların yaptığı öldürmelem
vekaletten azloldukları sırada gerçekleşmiş sayılmasıdır. Çünkü kısasta hak
sahibi olan kimse, katile kısas uygulaması için birini vekil tayin ettiğinde
öldürme hakkının devam etmesi için müvekkilin hayatta kalması şarttır. Oysa
bizim meselemizde bu durum yoktur.
Öyleyse yukarıdaki
uygulama yeterli olmaz. Bu durumda vekillerden her birinin diyet ödemesi
gerekir, onlar üzerine kısas uygulanması gerekmez. Bu, müvekkilin katili
affettiğini bilmeksizin vekilin kısası uygulamasına benzer.
118. İki kardeş arasında
çekişme olmamakla birlikte kardeşlerden birisi kısası talep edip diğeri etmez
se kısas talep eden kişinin isteği yerine getirilir.
Not: Bulkım kur'a çekilmesinin şart olması
hükmünden iki durumu istisna etmiştir:
1. Katillerden her biri,
maktullerin bedenlerinden bir parça koparsa ve maktuller bu yara sebebiyle aynı
anda ölmüş olsalar bu durumda kardeşlerden her biri kendi organının kısas
yoluyla koparılması esnasında diğerinin de organının koparılmasını talep
edebilir.
2. Yol kesicilik suçunda
iki kişi aynı anda öldürse devlet başkanı her ikisini birlikte öldürtebilir;
çünkü yol kesicilik suçunda kısas özelliği baskın bulunmakla birlikte bu bir
had cezasıdır. Ancak bunun uygulanması talebe bağlı değildir.
119. Kardeşlerden biri
kur'aya dayanarak veya kur'a çekmeksizin acele ederek diğerini öldürse, kısas
yoluyla öldürülmüş olan kişinin mirasçısı kısas yoluyla öldüreni öldürebilir.
Bu, şayet katili hiçbir
hakka mirasçı kılmama görüşünü kabul edersek geçerli olur ki "miras"
bölümünde geçtiği üzere daha doğru görüş böyledir. Şayet zayıf görüşe göre
mirasçı kılarsak ve ortada onu hacbeden [mirasçı olmasını engelleyen] başka
birisi varsa mesela öldürülen kardeşin bir oğlu varsa o zaman kısas düşmez. Onu
mirasçı kabul etmekle birlikte ortada onu mirastan engelleyen birisi de yoksa
kısas düşer; çünkü bu durumda kişi kendisine veya bedeninin bir bölümüne
uygulanması hak olmuş olan kısasa mirasçı olmuştur.
120. Şayet iki erkek
kardeş ana-babalarını sırayla öldürmüşlerse yani birinin ölümü diğerinden sonra
olmuşsa, ana-baba arasında o esnada evlilik bağı yoksa bu durumda kardeşlerden
her biri diğerine karşı kısas talebinde bulunabilir.
Not: 1. Nevevi'nin ifadesinden bu durumda
öncelikli olanı belirlemek için kur'a çekileceği sonucu çıkmaktadır. Bulkini
bunu esas almıştır, ancak Cüveyni'nin alimlerimizden nakletliğine göre tercihe
şayan olan görüş bu durumda ilk olarak öldürene kısas uygulanmasıyla başlanır;
çünkü bu kısası gerektiren sebep daha önce gerçekleşmiştir. Üstelik hak somut
bir varlığa taalluk etmiştir.
ilk katilin, kardeşini
öldürmesi için birini vekil tayin etmesi sahih değildir; çünkü [şayet sahih
kabul edilirse] vekil, ancak ilkinin öldürülmesinden sonra diğerini
öldürebilecektir.
Oysa ilkinin ölümüyle
vekalet geçersiz hale gelir. Bu, Ruyani'nin alimlerimizden aktardığı görüştür
ki itimad edilmesi gereken de budur. Ruyanı daha sonra şöyle demiştir:
"Bana göre onu vekil tayin etmek sahihtir. Bu yüzden vekili acele ederek
kısas yoluyla diğer kardeşi öldürse herhangi bir sorumluluğu olmaz. Ancak
müvekkili ölürse o zaman vekaleti geçersiz olur."
2. Öldürme fiillerinden
birinin önce olduğu bilinmekle birlikte hangisi olduğu bilinmese, Nevevi'nin
ifadesinden bu durum netliğe kavuşuncaya kadar bekleneceği anlaşılmaktadır.
Burada kur'a çekilmesi de muhtemelolmakla birlikte ilk görüş daha güçlüdür.
121. [Yukarıdaki olayda]
ana-baba arasında evlilik devam ediyorsa bu durumda kısas cezası yalnızca ikinci
olarak öldüren kişiye uygulanır, ilkine uygulanmaz. Çünkü ilk [kardeş
tarafından babaya yönelik] öldürme gerçekleştiğinde öldüren şahıs öldürdüğü
kişiye mirasçı olamadığı halde erkek kardeşi ve annesi ona mirasçı olmuştur.
Sonra diğer kardeş anneyi öldürdüğünde ilk kardeş anneye mirasçı olur.
Kısastaki hisse kendisine intikal eder, kalanı ise düşer. Böylece kardeşi
üzerinde kısas uygulatma hakkını elde eder. Şayet anneyi öldürme daha önce
gerçekleşirse onu öldüren kardeş üzerinden kısas cezası kalkar ve kardeşini
[kısas yoluyla] öldürme hakkı elde eder.
Not: 1.
Dört erkek kardeş içinden ikinci olanı en büyüğünü, üçüncü olanı en küçüğünü
öldürse, öldürülenlerin geride kalan katil kardeşler dışında mirasçısı olmasa, ikinci
kardeş üçüncüye kısas uygulatabilir. İkinci kardeş üzerindeki kısas cezası ise
düşer. Çünkü o, kendisi üzerine kısas uygulanma hakkına mirasçı olmuştur. Şöyle
ki; ikinci kardeş en büyük kardeşi öldürdüğünde kısas hakkı üçüncü kardeş ile
en küçük kardeşe geçmiştir.
Üçüncü kardeş en küçüğü
öldürünce ikinci kardeş, en küçük kardeşin hak ettiği şeye mirasçı olmuştur.
2. İki kimseden her biri
diğerini kısas yoluyla öldürtme hakkına sahip olsa mesela Zeyd, Amr'ın oğlunu,
Amr da Zeyd'in oğlunu öldürmüş olsa ve her biri de tek başına mirasçı olsa her
biri diğerine kısası uygulatma hakkına sahiptir; çünkü kısasta takas yapmak
caiz değildir.
3. İki kişi, babalarının
bir kimseyi öldürdüğüne şahitlik etseler onların şahitliği kabul edilir ve
babaları da [kısas yoluyla] öldürülür; çünkü bu durumda töhmet söz konusu
değildir.
Hatta bu şahitlik, delil
bakımından en ileri düzeydeki şahitliktir. [Zayıf] bir görüşe göre ise bu
şahitlik ölüm sonucuna yol açacağı için kabul edilmez. Nitekim baba, oğlunu
öldürmesi sebebiyle öldürülmez.
2. İŞTİRAK HALİNDE
ADAM ÖLDÜRMEK
1. [Bir şahsı öldüren
topluluk] bir kişi karşılığında kısas yoluyla öldürülür. Veli onların bir
kısmını diyetteki kişibaşı hisseleri karşılığında affedebilir.
2. Yanlışlıkla veya
kasıt benzeri bir yolla adam öldürenle ortak olan kimse kısas yoluyla
öldürülmez.
3. Baba ile iştirak
halinde [onun çocuğunu] öldüren kişi öldürülür. Hür bir kimse ile iştirak
halinde bir köleyi öldüren köle öldürülür. Bir müslüman ile iştirak halinde
zımmıyi öldüren
zımmı öldürülür. Harbı
ile iştirak halinde öldüren de böyle- t:;\ dir. Yol kesme suçunu yapana iştirak
eden kimse de kısas veya had yoluyla öldürülür. Kendini öldürene iştirak eden
kimse ve daha güçlü
görüşe göre saldırganı def edene iştirak ederek onu öldüren kimse kısas yoluyla
öldürülür.
4. Bir kimse bir şahsı
iki kere kasten veya yanlışlıkla yaralasa, yaralı şahıs bu iki yaradan ölse
veya kişi bir harbı ya da mürtedi yaraladıktan sonra o kişi müslüman olsa daha
sonra aynı şah sı ikinci defa yaralasa ve yaralı şahıs ölse [yaralayan kişi]
öldürülmez.
5. Yaralı bir kimse
kendi yarasını öldürücü bir zehirle tedavi etmeye kalksa [ve bu tedavi
sonucunda ölse] yaralayan kimseye kısas uygulanmaz. Şayet zehir genellikle
öldürücü olan türden değilse bu öldürme kasıt benzeridir. Çoğunlukla öldürücü
türden ise ve kişi de bunu biliyorsa o zaman kendisini yaralayan kimseye
ortaklık eden kimse gibidir. [Zayıf] bir görüşe göre ise yanlışlıkla öldüren
kimse gibidir.
6. Birden fazla kişi bir
şahsa kırbaçlarla vurarak öldürseler, her birinin darbesi öldürücü değilse
bunlara kısas uygulanıp uygulanmayacağı konusunda mezhep içinde birden fazla
görüş bulunmaktadır. En doğrusuna göre şayet aralarında anlaşmışlarsa kısas
uygulanır.
7. Bir kimse sırayla bir
topluluğu öldürse bunların ilki sebebiyle öldürülür. Aynı anda bir topluluğu
öldürse hangisine karşılık öldürüleceği kurayla belirlenir, geriye kalanlar ise
diyet almayı hak eder.
Ben [NevevI] derim ki: İlk
öldürülen şahsın velisi dışında biri bu kişiyi öldürse günaha girmiş olur,
bununla kısas yerine gelir. İlk şahıs için diyet ödenmesi gerekli olur.
İştirak Halinde Adam
Öldürenlere Kısas Uygulanması
122. [Bir grup insan bir
kişiyi öldürse, öldürdükleri] bir kişiye karşılık [onu öldüren] grup [kısas
yoluyla] öldürülür. Burada yaralar arasında sayı, büyüklük ve diyet bakımından
farklılık olsa bile böyledir. Grup, şahsı ister delici-kesici bir aletle
isterse yüksekten fırlatmak veya denize atmak gibi başka bir yolla öldürmüş
olsun fark etmez.
Bunun delili İmam
Malik'in şu rivayetidir. Hz. Ömer, [Yemen'in San'a şehrinde] bir şahsı pusu
kurarak suikast yoluyla öldüren beş ya da yedi kişiyi [kısas yoluyla] öldürtmüş
ve şöyle demiştir: "Bütün San'a halkı o şahsı öldürmek için bir araya
gelmiş olsaydı, onu öldürmelerine karşılık hepsini öldürürdüm. "(Muvatta,
Ukal, 1671)
Hz. Ömer buna
hükmettiğinde sahabeden hiç kimse itiraz etmemiş, böylelikle bu hüküm üzerinde
icma edilmiştir.
Bunun aklı delili de
şudur: Kısas da tıpkı zina iftirasının cezası gibi bir kişi üzerine uygulanması
gereken bir ceza olduğuna göre bir kişi lehine bir gruba da uygulanabilir.
Ayrıca kısas canı
korumak için meşru kılınmış bir cezadır. İştirak halinde adam öldürme durumunda
kısas cezası uygulanmayacak olsa bir şahsı öldürmek isteyen herkes başkalarıyla
yardımlaşarak bunu yapar ve bu durum öldürme olaylarına kapı açar. Zira böyle
bir durumda adam öldüren kişi kendisine kısas uygulanmayacağından emin olur.
Not: Bu konuda [öldürme olayına karışan]
şahıslardan her birinin yaptığı yaralama ölüm olayı üzerinde etkili olmuşsa bu
yaralamalar dikkate alınır, hafif çizikler dikkate alınmaz.
Öldürülenin velisi,
öldürenlerden her birinin canı üzerinde bütünüyle hak sahibi olur; çünkü insanın
ruhu parçalara bölünemez. Şayet canının bir kısmına sahip olsaydı o zaman kısas
yoluyla öldürülmezdi. [Zayıf] bir görüşe göre ise katilin canının bir kısmı
üzerinde hak sahibi olur. Nitekim iş [kısastan] diyete dönmüş olsa, veli o
şahıstan kendi hissesi oranında diyet almayı hak eder. Şu var ki velinin kısası
uygulaması ancak karşı tarafın canının bütünü üzerinde gerçekleştiğinden,
hayatın bölünmesinin imkansızlığı sebebiyle veli onun bütününü öldürebilir.
Cüveyni bu meselenin
diyete kıyaslanmasını, erkeğin kadın karşılığında kısas edilmesi hükmünü delil
getirerek geçersiz kılmıştır. Zira kadının diyeti erkeğinkinin yarısı olduğu
halde bir erkek bir kadını öldürdüğünde kendisine kısas cezası uygulanmaktadır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
İŞTİRAK HALİNDE
ADAM ÖLDÜRENLERİN BİR KISMININ AFFEDİLMESİ