MUĞNİ’L-MUHTAC

DİYETLER

 

B. ORGAN KOPARMA ŞEKLİNDEKİ SALDIRILAR

 

Nevevi daha sonra ikinci kısım olan "organ koparma" konusunu ele almaya başlamıştır.

Organlar içinden karşılığında bedel belirlenenler on altı tanedir. Ben bunları tek tek sayacağım: Kulak, göz, göz kapağı, burun, dudak, dil, diş, çene, el, ayak, meme ucu, erkeklik organı, yumurtalıklar, iki kalça, kadının cinselorganının iki kenarı, deri.

 

Bunlar içinden diyetin gerekli olduğu organlardan eller gibi çift olanlardan biri karşılığında yarım diyet, burun gibi [iki delik bir de kemiği olması sebebiyle] üçlü olanlardan biri karşılığında diyetin üçte biri, göz kapakları gibi vücutta dört tane bulunanlardan biri karşılı-

ğında diyetin dörtte biri ödenir. Bundan daha fazla vücutta bulunan yoktur. Bunların bir kısmı karşılığında diyet de o oranda ödenir; çünkü diyeti gerektiren bir fiilin bir kısmı gerçekleştiğinde diyet de o oranda gerekli olur.

 

1. Kulak koparmanın diyeti

 

Mezhepte esas alınan rivayete göre iki kulağın koparılması durumunda bilirkişinin belirleyeceği tazminat değil tam diyet ödenir. Bir kısmının koparılmasında da orantı hesabına göre ödenir. Kişi bir şahsın iki kulağını kurutsa [tam] diyet öder. [imam Şafii'ye ait] bir görüşe göre bilirkişinin belirleyeceği diyeti öder.

 

Kişi, kurumuş haldeki iki kulağı koparsa bilirkişinin belirleyeceği tazminat gerekli olur. imam Şafii'nin bir görüşüne göre ise [tam] diyet gerekli olur.

 

90. işiten bir şahıs olsun sağır olsun onun iki kulağını kökünden kemik görülecek şekilde olmaksızın kesme veya koparma durumunda [ne ödenmesi gerekir? Bu konuda mezhep içinde iki rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan ve imam Şafii tarafından açıkça ifade edilen rivayete göre diyet ödemek gerekir, bilirkişinin belirleyeceği tazminat gerekmez. Bunun delili Amr b. Hazm'ın rivayet ettiği "kulakta elli deve vardır" hadisidir. (Beyhaki, Diyat, VIII, 85. Darekutni, ed-Diyat ve'l-Hudud ve gayruhu, 3, 209)

 

Bunun aklı deli li ise şudur: Kulaklar, insanı fizikselolarak güzel gösteren bir işlevi olan iki organdır. Dolayısıyla tıpkı iki el karşılığında tam diyet gerekli olduğu gibi kulak karşılığında da tam diyet gerekir.

 

İkinci rivayet

 

Mezhep içindeki görüşler içinden veya İmam Şafii'nin görüşünden tahric yoluyla elde edilen bir görüşe göre ise tıpkı saçlarda olduğu gibi iki kulakta da bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

Not:  Burada ve benzer konularda "diyet" derken kastedilen şey, suça maruz kalan kişinin diyetidir.

 

Suçla birlikte aynı zamanda kemiğin görülmesi de söz konusu olursa ilk rivayete göre diyetle birlikte kemiğin görülmesi sebebiyle tazminat da ödemek gerekir.

 

91. Kulakların bir kısmının koparılması durumunda kopan kısım oranında diyet ödenir. Bu kısım, alan ölçüsüyle belirlenir.

 

Not:  Nevevi'nin "bir kısmı" ifadesi iki kulaktan birinin kopmasını veya bir kulağın bir kısmının kopmasını kapsar. Bu sebeple el-Muharrer'de söylendiği gibi "kulaklardan birinin koparılması durumunda diyetin yarısının ödenmesi gerekir" demeye gerek duymamıştır.

 

92. Kişi bir şahsın kulaklarına yönelik saldırıda bulunarak bunları kurutsa, öyle ki hareket ettirildiğinde hareket etmeyecek şekle gelse [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Tıpkı bir şahsın eline vurup da çolak kılmasında olduğu gibi tam diyet ödemesi gerekir.

 

İkinci görüş

 

İmam Şafii'nin bir görüşüne göre bilirkişi tarafından belirlenecek tazminat ödenir; çünkü iki kulağın menfaati bu fiille [tamamen] sona er me miştir. Bu menfaat de sesleri toplayarak işitme bölgesine ulaştırmaktır. Elin çolak olması durumu bundan farklıdır. Çünkü el çolak olduğunda işlevi bütünüyle ortadan kalkmıştır. Bulkin! bu görüşe meyletmiş ve "el-Ümm'deki ifade de bunu gerektirmektedir" demiştir.

 

İlk görüş sahipleri buna şu şekilde cevap vermişlerdir: Kulağın diğer bir işlevi ise haşeratı hissedip onları def etmektir, bu işlev ortadan kalkmıştır. Bu, diyetin gerekli olması için yeterlidir.

 

93. Kişi, suç sayılan bir fiille veya başka bir şekilde bir şahsın kurumuş olan iki kulağını koparsa [buna karşılık ne ödenmesi gerekir? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre bilirkişi tarafından belirlenecek tazminat ödenir.

 

İkinci görüş

 

İmam ŞafiI'ye ait bir başka görüşe göre iki kulağın bu şekilde koparılması durumunda tam diyet gerekir.

 

el-Muharrer'de belirtildiğine göre ilk görüş, bir önceki meseledeki ilk görüşe, İkinci görüş de oradaki ikinci görüşe dayalıdır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Daha önce geçtiğine göre sağlam olan kulak, kurumuş olan kulağa karşılık kesilir. Hem kısasın geçerli olduğunu söyleyip hem de kurumuş kulağın kesilmesi durumunda tam diyet ödenmeyeceğini söylemek aklen anlaşılabilir bir şey değildir.

 

Buna şöyle cevap verilir: Kısasın gerekli olmasıyla diyetin gerekli olması arasında zorunlu bir ilişki yoktur.

 

94. İlk görüşe göre iki kulakta diyeti düşürmüş olmamak için, bilirkişi tarafından belirlenecek iki tazminatın diyet miktarında ulaşması şart koşulur mu koşulmaz mı? Bu konuda Maverdi'nin işaret ettiği iki rivayet bulunmakta olup ikincisi daha güçlüdür.

 

2. Gözlerin diyeti

 

İkinci organ gözdür. Nevevi bu konuda şunları söylemiştir:

 

Her bir göz için -şaşı, sürekli akan, veya kör bile olsa- yanm diyet ödenir. Gözünde ak olup ışığı azaltmayan kimsenin gözü de böyledir. Şayet bu ışığı azaltıyorsa azalttığı oranda diyetten düşülür.

 

Bunun ölçüsü bilinmezse [hakimin ictihadıyla belirleyeceği] belirleyeceği tazminat ödenir.

 

95. "ayn / göz" kelimesi müennes olup insan veya başka canlıların görme organlarına denir. Gözlerden her birini çıkarma durumunda [tam] diyetin yarısı ödenir. Bunun delili İbn Hibban ve Hakim tarafından sahih olarak kabul edilen, Amr b. Hazm'dan rivayet edilen hadistir.(Sahih-i İbn Hibban, Tarih, 6559; Müstedrek, Zekat, 1, 396) İbnü'l-Münzir bu konuda icma bulunduğunu nakletmiştir.

 

Bunun aklı delili ise şudur: Göz, insana en çok yararı olan organlardan olduğu için diyetin gerekli kılınmasına en uygun organlardandır.

 

96. Çıkarılan göz isterse şaşı, sürekli yaş gelen ve görme zaafı olan veya bakma özelliği olsa da görmeyen bir göz olsun fark etmez.

 

"Ahfeş" görmekle birlikte gözü küçük olan kişiye denir.

 

"A'şa" güneşte göremeyen kişidir.

 

Bütün bu durumlarda diyet gerekir; çünkü belirtilen kişilerin gözleri var olduğu sürece gözün menfaati bulunmaktadır. Menfaatin ne miktarda olduğu dikkate alınmaz.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesi, tek gözü gören kimsenin gören gözü için yarım diyetin gerekli olduğu izlenimini uyandırsada bu kastedilmemiş olup bu diğer göz için söz konusudur. Bununla İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel gibi, "tek gözü kör olan kimsenin gören gözünü çıkarma durumunda tam diyet gerekir; çünkü görme özelliği giden gözün bu özelliği diğerine intikal etmiştir" diyen kimselerin görüşü dışarıda bırakılmıştır.

 

97. Gözün beyaz veya siyah bölümünde yahut merceğinde ince bir beyazlık bulunan kimsenin bu beyazlığı gözün ışığını [görme gücünü] azaltmıyorsa o gözü çıkarma durumunda -belirtilen gerekçeyle- yarım diyet gerekir. Şayet ışığı eksiltiyorsa ve bu eksilmeyi, beyazlığın söz konusu olmadığı sağlam gözle kıyaslayarak belirlemek mümkün ise gözün görme gücündeki eksilme oranında diyetten düşülür. Eksilmenin ne kadar olduğu belirlenemiyorsa [hakimin belirleyeceği] tazminatı ödemek gerekir.

 

Bununla gözünden yaş akan ve gözün görme gücü azalan kimse arasında şu fark vadır: Beyazlık göz merceğinin kökündeki ışığı azaltır. Gözünden yaş akan kimsenin ise göz merceğinin kökündeki ışık azalmaz. Bunu Rafii söylemiştir. Ezrai ve başkalarının belirttiğine göre bundan şu anlaşılır: Gözden yaş akması bir afet veya suç fiilinden kaynaklanırsa tam diyet ödenmez.

 

3. Göz kapaklarının diyeti

 

Kör bir kimse bile olsa göz kapaklarının her birini koparma durumunda dörtte bir diyet söz konusudur.

 

98. Göz kapaklarının her biri için -ister üstte ister altta olsun- dörtte bir diyet söz konusudur. Dördünde tam diyet söz konusudur. Göz kapağı isterse kör olan ve kirpiksiz olan birine ait olsun hüküm böyledir; çünkü göz kapağının insanı [fizikselolarak] güzelleştiren bir yönü ve bir menfaati vardır.

 

Göz kapakları diğer organlara göre vücutta dört tane olması yönüyle ayrılır.

 

99. Kirpiklerin tazminat bedeli göz kapaklarının diyetine dahil olur. Ancak kirpikler müstakil olarak telef edilmiş olsa o zaman kirpiklerin bitme yerleri zedelenmiş se -tıpkı saçlarda olduğu gibi- tazminat ödenir; çünkü kirpiklerin koparılması durumunda ortadan kalkan şey süs ve [fiziksel] güzelik olup kirpiklerin asrı amacı değildir. Aksi taktirde tazir uygulanır.

 

100. Göz kapağının sarkmış olan fazlalık kısmını koparma durumunda bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

101. Sağlam olan göz kapağının kurumuş olanlarında daha önce kulak konusunda geçenin aksine dörtte bir diyet vardır; çünkü burada [göz kapağı kuruyunca] ondan elde edilecek menfaat tamamen ortadan kalkar ama diğerinde öyle değildir.

 

102. Bir göz kapağının bir kısmının koparılması durumunda, koparılan kısmın bütün e oranı neyse dörtte bir diyet içinden o oranda verilir.

 

103. Kişi bir şahsın göz kapağının bir kısmını keser ve geriye kalan kısım da kurursa Rafii'nin sözünden diyetin tamamlanmayacağı anlaşılmaktadır.

 

4. Burun yumuşağının diyeti

 

Burun yumuşağını kesme durumunda tam diyet ödenir.

 

Burnun iki deliğinden her birinde ve aradaki engelde üçte bir diyet vardır. [Zayıf] bir görüşe göre aradaki engeli kesme sebebiyle bilirkişinin belirleyeceği tazminat, burnun iki tarafında ise diyet ödenir.

 

104. Burnun yumuşak ve kemiksiz kısmını kesme durumunda tam diyet ödemek gerekir. Bunun delili Amr b. Hazm'ın rivayet ettiği hadistir. Ayrıca bu, insana fizikselolarak bir güzellik kazandırdığı gibi bir işlevi de bulunmaktadır. Bu bölüm, burnun iki yanında bulunan delikleri ve aradaki engeli de içermektedir.

 

105. eş-Şerhu'l-kebir'de tercih edilen görüşe göre burun direği için gerekli olan tazminat, yumuşak kısım için ödenen diyete dahil olur. [Zayıf] bir görüşe göre burun direğini [de] kesme durumunda diyetle birlikte bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. İsnevi "fetva buna göredir" demiştir.

 

106. Bu konuda koku alma duyusunu kaybetmiş olan ve olmayan eşittir; çünkü koku alma duyusu burnun içinde [bir yerde] değildir.

 

107. Burnun iki tarafından her biri ve aradaki engel için diyetin üçte biri vardır. Burada diyet bu üçüne dağıtılmıştır. [Zayıf] bir görüşe göre aradaki engel için yalnızca bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. Burnun iki tarafı için ise diyet ödenir; çünkü güzellik ve menfaatin tam olarak sağlanması aradaki engelle değil bu iki tarafla olmaktadır.

 

Not:  Bu ifadenin zahirinden görüş ayrılığının mezhep içindeki alimlere ait iki görüş arasında olduğu anlaşılmaktadır. Bu, el-Muharrer'de doğru kabul edilmiştir; oysa tercihe şayan olan, bu görüş ayrılığının İmam Şafii'nin iki görüşü arasında olduğudur. Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de herhangi bir tercih belirtilmemiştir.

 

Burun yumuşağından kalan kısmı suç işleyerek veya başka yolla koparma -isterse cüzzam sebebiyle olsun- durumunda yüz ölçümü itibanyla bunun burun yumuşağına oranı neyse diyetin o oranı ödenir.

 

Burun yumuşağını işlemez hale getirme durumunda tam diyet ödenir.

 

Burun yumuşağını yarma durumunda şayet burundan herhangi bir şey gitmiyorsa bu yara iyileşmemiş olsa bile tazminat ödenir. Şayet yarma sebebiyle kangren olur ve burnun bir kısmı giderse, diyet içinden ona tekabül eden kısım gödenir.

 

Tek başına burun direğini koparma durumunda münakkıle [kemiği nakleden yaralama] diyeti ödenir.

 

5. Dudaktan koparma diyeti

 

Her bir dudak için diyetin yarısı ödenir.

 

108. Üst olsun alt olsun, ince olsun kalın olsun, büyük olsun küçük olsun her bir dudak için diyetin yarısı ödenir. İki dudak için de tam diyet ödenir. Bunun delili Amr b. Hazm'ın "iki dudak için [tam] diyet ödenir" hadisidir.(Nesai, Kasame, 4868)

Ayrıca dudaklar hem insanı güzelleştirir hem de bunların bir işlevi bulunmaktadır. Zira sözler dudaklar sayesinde birbirinden ayrışmakta, dudaklar tükrüğü ve yiyeceği tutmaktadır. Dudakların çalışmaz hale gelmesi de koparmak gibidir.

 

109. Dudaklan koparmaksızın yarma durumunda bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

110. Kişi yank bir dudağı koparsa, yarma tazminatı hariç dudak diyeti öder.

 

111. Kişi bir dudağın bir kısmını kopardıktan sonra geriye kalan iki parça büzülüp kurusa ve sanki her iki dudağın tümü kopanlmış gibi olsa diyet, kesilmiş olan ile kalana -İmam Şafii'nin el-Ümm'deki açık ifadesi gereğince- dağıtılır. Bunu el-Envar yazan açık olarak belirtmiştir. Dudaklan kesme durumunda bıyıklan koparma halinde ödenmesi gereken tazminat düşer mi düşmez mi? Bu konuda iki görüş vardır. Daha güçlü görüşe göre tıpkı kirpiklerle göz kapağı arasındaki durumda olduğu gibi burada da düşer.

 

6. Dili koparmanın diyeti

 

Kekeme, peltek, kekeç ve çocuk da olsa bir kimsenin dilini kesme durumunda [tam] diyet gerekir. [Zayıf] bir görüşe göre çocuğun dilini koparma durumunda tam diyetin gerekme şartı, çocuğun ağlama ve süt emme için dilini hareket ettirmesiyle kendisinde konuşma belirtisinin ortaya çıkmasıdır. Dilsizin dilini kesme durumunda bilirkişinin belirleyeceği tazminat gerekir.

 

112. Konuşabilen, düzgün bir şekilde tat alabilen bir kimsenin dilini koparma durumunda bu kimsede kekemelik, pelteklik ve kekeçlik olsa bile dahası bu henüz konuşma çağında olmayan bir çocuğun dili olsa bile diyet gerekir. Çünkü Amr b. Hazm'ın rivayet ettiği hadisteki "dilde diyet vardır" ifadesi mutlaktır, İbn Hibban ve Hakim bu hadisi sahih kabul etmiştir. (Müstedrek, Zekat, 1, 396; Sahih-i İbn Hibban, Tarih, 6559) İmam Şafii el-Ümm'de ve İbnü'l-Münzir bu konuda icma bulunduğunu nakletmiştirynı Ayrıca dilin insana güzellik katan bir yapısı ve insanı içindekileri açıklama ve ifade etme bakımından hayvanlardan ayırmaya yarayan bir takım işlevleri bulunmaktadır. Dilde üç işlev vardır: Konuşma, tat alma, yemek yeme ve yemeği azı dişlerle öğütme işlemi tamamlansın diye ağzın içinde döndürme.

 

113. [Zayıf] bir görüşe göre çocuğun dilini kesme durumunda diyetin gerekli olmasının şartı çocuğun ağlamak ve meme emmek için dilini hareket ettirmek suretiyle dilinde konuşma eserinin görülmesidir. Çünkü bunlar dilin kusurunun bulunmadığına ilişkin açık emarelerdir. Şayet bunlar görülmezse o zaman bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

Çünkü dilin kusursuz olduğu kesin bilinmemektedir. Aslolan borçsuzluktur.

 

114. [Çocuğun dili için mutlak olarak diyet ödemek gerekir diyen] birinci görüş esas alındığında çocuk konuşma ve dilini hareket ettirme çağına geldiği halde bu özellikler kendisinde görülmese o zaman durum onun konuşamadığını gösterdiğinden diyet ödenmez, bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. Çocuk konuşma çağına gelmemişse Nevevi'nin ifadesinin kapsamında yer aldığı üzere dilin görünürde kusursuz olmasından hareketle tam diyet ödenir. Nitekim çocuk henüz bir şeyi tutma ve yürüme çağına gelmemiş olsa bile elini ya da ayağını koparma durumunda diyet ödemek gerekir.

 

Not:  Dilin diyeti alındıktan sonra [dili kesilen kişinin yeniden] dili çıksa bu diyet geri alınmaz. Bu durum, bir organa ilişkin kaybedilen işlevin geri dönmesinden farklıdır. İleride geleceği üzere işlevin kaybedildiği hususu zanna dayalıdır, oysa dilin koparılması kesindir.

Kişide yeniden çıkan dil bundan farklı olup Allah'ın yeni bir nimetidir.

 

Tazminatı gerektiren bir sebeple, bir kimsenin dilinin bir kısmını koparma sebebiyle tazminat alın sa sonra bu kişi bir kısım harfleri konuşabilse ve böylece biz o kişinin dilinin [daha önceden] kusursuz olduğunu anlasak diyetinin geri kalan kısmının tamamlanması gerekir.

 

Ancak dilde tat alma duyusu yoksa o zaman Maverdi ile el-Mühezzeb yazarının belirttiğine göre bu durumda tıpkı dilsizlikte olduğu gibi tazminat ödenir.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Bu, tat almanın dilde olduğu şeklindeki meşhur görüşe dayalıdır. Beğavı ve başkalarının şu ifadesi bununla çelişebilir: Kişi, bir kimsenin dilini kesse sonra o kişinin tatma duyusu ortadan kalksa iki diyet ödemek gerekli olur."

 

Yaratılıştan iki ucu bulunan bir dilin iki ucu bir birine eşit ise bu yarıimış bir dil gibi kabul edilir. Bunun her iki ucunu kesme durumunda tam diyet, bir ucunu kesme durumunda ise kesmenin büyüklüğü oranında diyet ödenir. Şayet dilin uçlarından birisi asıl diğeri fazlalık ise asıl olanı kesme durumunda diyet, fazlalık olanı kesme durumunda ise tazminat ödenir.

 

115. Dilsiz bir kimsenin dilsizliği sonradan gerçekleşmiş olsa bile dilini kesme durumunda tıpkı çolak bir kimsenin elini kesme durumunda olduğu gibi bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

Rafii şöyle demiştir: Bu, kesme sebebiyle tat alma duyusu ortadan kalkmamışsa veya bu duyu zaten önceden de mevcut değilse söz konusu olur. Şayet bir kişi dilsiz bir şahsın dilini kesse ve bu kesme sebebiyle o şahsın tat alma duyusu ortadan kalksa tat alma sebebiyle tam diyet ödenmesi gerekir. Bu, Nevevi'nin "tat alma duyusu karşılığında diyet vardır" ifadesinden anlaşılmaktadır.

 

Zerkeşi de tıpkı Ezrai gibi şöyle demiştir: Nevevi'nin mutlak ifadesinden şu durum istisna edilir: Bir kimse sağır olarak doğsa, dilinde konuşma emaresi görüldüğü halde bir şahıs onun dilini kesse daha doğru görüşe göre diyet gödemek gerekmez; çünkü dilde dikkate alınan işlev konuşmaktır. Sağır bir kimsenin konuşma ümidi bulunmamaktadır. Küçük çocuk ancak kendi duyacağı kadar konuşur, kendisi bunu duymadığında konuşmaz.

 

116. Küçük dili kesme durumunda bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

7. Dişlerin Diyeti

 

Dişin ister kökü hariç görünen kısmı kırılmış olsun isterse köküyle birlikte sökülmüş olsun hür ve Müslüman erkeğe ait dişlerden her biri için beş deve gerekir.

 

Fazlalık olan dişe karşı bilirkişinin belirleyeceği diyet ödenir.

 

Diş hafif bir şekilde hareket ediyorsa ona zarar vermek sağlam dişe zarar vermek gibidir.

Şayet sallanan dişin menfaati [bu sallanma sebebiyle] ortadan kalkmışsa [o dişe zarar verme durumunda] bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. Dişin menfaati azalmışsa daha doğru görüşe göre o diş sağlam diş gibidir.

 

Bir kimse süt dişlerini dökmemiş küçük çocuğun dişini söker ve bu diş yeniden çıkmazsa, dişin çıktığı yerin zarar gördüğü ortaya çıkarsa erş ödemek gerekir.

 

Daha güçlü görüşe göre şayet dişin bittiği yerin zarar görüp görmediği anlaşılmadan önce çocuk ölürse bundan dolayı bir şey gerekmez. Ve yine [daha güçlü görüşe göre] süt dişleri dökülmüş olan kişinin dişini söktüğü halde orada yeniden diş çıksa erş ödeme yükümlülüğü düşmez.

 

Dişler söküldüğünde bu hesaba göre diyet ödenir. [İmam ŞafiI'ye ait] bir görüşe göre ise suçlu ve suç aynı ise tam diyetten daha fazla diyet ödenmez.

 

117. Hür ve Müslüman bir erkeğe ait küçük veya büyük, beyaz veya siyah, asıl ve tam olan, süt dişi olmayan, sallanmayan her bir diş için beş deve diyet ödenmesi gerekir. Bunun delili Amr b. Hazm hadisidir.(Müstedrek, Zekat, 1, 396; Sahih-i İbn Hibban, Tarih, 6559)

Her biri ayrı isimle anılıyor olsa da zarar gören dişin ön diş, köpek dişi veya azı diş olması arasında bir fark yoktur. Bu tıpkı parmakların işaret parmağı, orta parmak, serçe parmağı gibi anılmasıdır.

 

118. Aynı durumda hür ve Müslüman bir kadın dişi için iki buçuk deve, zımmi için bir tam 2/3 deve, Mecusi için 1/3 deve, köle için değerinin 1/20'si kadar ödeme yapılır.

 

Nevevi, benim onun sözünü açıklarken zikrettiğim ifadeyi kullanmış olsa ifadesi bu durumların hepsini kapsamış olacak ve o ifade diyetin ağırlaştınlmasını ve hafifletmesini de ifade etmiş olacaktı.

 

119. Nevevi'nin mutlak ifadesinin kapsamından iki durum istisna edilir:

 

> Diş, bir şey çiğnemenin mümkün olmadığı kadar küçük olsa bu diş için [erş değil] yalnızca bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

> Çoğunlukla öndeki iki dişin [sağ ve solda] bunlara bitişik olan dişlerden daha uzun olduğu görülür. Şayet ön dişler yandaki dişler gibi veya ondan daha kısa ise Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'deki ifadeden anlaşıldığı üzere daha doğru görüşe göre bu durumda beş deve ödenmez, dişin noksanlığı oranında bu diyette de eksiltme yapılır.

 

120. Dişe zarar veren kişi ister dişin kökü dışında [üstteki] görünen kısma zarar versin isterse kökü ile birlikte söksün dişin diyeti konusunda bir fark yoktur. Bu zarar verme ister sökme durumunda olduğu gibi kısası gerektirmiş olsun isterse dişi kırma durumunda olduğu gibi kısası gerektirmesin fark etmez. Çünkü dişin kökü üst kısma tabidir, bu yönüyle [diş ile kökü arasındaki ilişki] el ile parmaklar arasındaki ilişki gibidir. 

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden şu anlaşılmaktadır: "Diş yerinde olduğu gibi kaldığı halde kişi verdiği zararla dişin menfaatini ortadan kaldırsa diyet ödemek gerekli olmaz." Bu kastedilmemiştir. Maverdi bu durumda diyetin gerekli olduğunu açıkça belirterek şöyle demiştir: "Bu konuda saldırgan ile mağdur arasında anlaşmazlık olursa mağdurun sözü esas alınır; çünkü dişin menfaatlerinin ortadan kalktığı ancak onun açıklamasıyla anlaşılabilir."

 

"Dişin görünen kısmı" ile yaratılıştan görünen kısım kastediImiştir. Şayet diş kökünün bir kısmı, damaktaki bir hastalık sebebiyle dışarı çıkmış olursa bu kısım, dişin görünen kısmı olarak kabul edilmez, aslen görünen kısımda diyet tam ödenir. Zayıf bir görüşe göre dişin kökü için, belirlenecek tazminatın ödenmesi gerekir. Nevevi'nin ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla görüş ayrılığı, dişi söken kişi aynı şahıs olduğunda ve her ikisini [dişin görünen kısmını ve kökünü] aynı anda söktüğünde söz konusudur. Buna göre kişi dişin görünen kısmını sökse, diş iyileştikten sonra -daha doğru görüşe göre öncesi de böyledir- kökünü sökse veya bir kimse bir şahsın dişinin görünen kısmını, diğer bir şahıs da kökünü sökse dişin kökü için kesin olarak tazminat ödenmesi gerekir.

 

Kişi bir şahsın dişini sökse, diş damarlarıyla birlikte sallanır bir halde kalsa sonra daha önceki yerine bitişse bu fiil sebebiyle tazminat ödemek gerekir; çünkü diyet ancak dişi ayırma durumunda gerekir, burada ise ayırma gerçekleşmemiştir.

 

Bir kimse kırık olan bir dişi kırsa, saldırgan ile dişin sahibi dişin [daha önceden] kırılan kısmının miktarı konusunda ihtilaf etseler, yeminle birlikte dişi n sahibinin sözü kabul edilir. Çünkü aslolan, onun belirttiğinden daha fazla olan kısmın kırılmamış olmasıdır.

 

Kişi bir şahsın sağlam dişini kırsa, saldırgan ve dişin sahibi dişin ne kadarının kırıldığı konusunda ihtilaf etseler, yeminle birlikte dişi kıran şahsın sözü kabul edilir; çünkü aslolan zimmetinin borçsuz olmasıdır.

 

121. Fazlalık olan, yani aslı dişlerin dışında onların bitmesine aykırı olarak çıkan dişi telef etme durumunda -tıpkı fazlalık olan parmağı kesme durumunda olduğu gibi- tazminat ödemek gerekir.

 

Not:  Nevevi, "zaide / fazlalık" ifadesi yerine el-Muharrer'de olduğu gibi "şagiye / artık diş" demiş olsa daha iyi olur ve benim yaptığım açıklamaya gerek kalmazdı. Çünkü el-Muharrer'in ifadesi yaygın olarak görülen ve fıtrı olanın dışında çıkan dişi de kapsamaktadır. Yaratılıştan çıkan dişler 32 tanedir. Bu artık diş, diğer dişlerle aynı şekilde ÇıkmıŞ olsa bile hüküm aynıdır. Tercih edilen görüşe göre onu telef eden kişinin erş ödemesi gerekir.

 

Altından veya gümüşten edinilmiş olan bir dişi söken kişi -bu diş isterse etle kaynaşmış olup bir şey çiğnemeye uygun olsun- erş veya tazminat ödemekle yükümlü olmamakla birlikte tazir ile cezalandırılır. Çünkü bu, kişinin bir parçası değildir.

 

122. Yaşlılık ve hastalık sebebiyle kişinin dişi oynasa [bir kimse bu dişe zarar verdiğinde bakılır:]

 

> Dişin oynaması az olup dişin çiğneme vb. menfaatlerine zarar vermiyorsa kısas ve erşin gerekli olması hükmü açısından bu diş, sağlam diş gibidir; çünkü bu dişte güzellik ve menfaat devam etmektedir.

 

> Diş şiddetli hareket ettiğinden dişin menfaati ortadan kalkmış olursa o dişe zarar verme durumunda [diyet değil] tazminat gerekir; çünkü dişin menfaatinin ortadan kalkması sebebiyle bir çirkinlik hasıl olmuştur. Zerkeşi'nin de belirttiği üzere burada menfaatten kastedilen çiğneme menfaati olmalıdır. Çünkü oynayan dişte insanı güzel gösterme, yemeği ve tükrüğü tutma menfaati devam etmektedir.

 

> Dişin oynaması sebebiyle menfaatinde azalma meydana gelmişse daha doğru -Ravdatü't-talibin'de daha güçlü diye ifade edilen- görüşe göre bu, sağlam diş gibi kabul edilir; çünkü çiğneme, yemeği tutma, tükrüğü geri çevirme gibi bir takım menfaatler devam etmektedir. Dişin menfaatinin zayıflamış olmasının -tıpkı elin tutma menfaatinin zayıflaması gibi- hükme bir etkisi yoktur.

 

Not:  Sağlam bir diş, bir kimsenin saldırısı sonucunda hareket etmeye başlasa sonradan da düşse, erş ödemek gerekli olur. Diş yerinde sabit kalıp daha önceki durumuna geri dönse, yaralama sebebiyle bir noksanlık ve çirkinliğin oluşmadığı durumda olduğu gibi [erş değil] tazminat ödemek gerekir. Şayet diş, menfaati eksilmiş şekilde yerine dönerse o zaman erş ödemek gerekir. eş-Şerhu'l-kebir, eş-Şerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibin'de bu şekilde belirtilmiştir. el-Envar'da belirtildiğine göre ise bu durumda erş değil tazminat gerekir.

Çünkü erş, daha önce de geçtiği üzere yalnızca dişi sökme durumunda gerekir. el-Envar yazan şöyle demiştir: "Bu konu, eş-Şerhu'l-kebir, eş-Şerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibin'de yanılgıya sebep olabilecek bir meseledir, onun için dikkatli olunması gerekir."

 

Buna şöyle cevap verilebilir: "Menfaatin eksilmesi" ile kastedilen menfaatin tümüyle ortadan kalkmasıdır. Bu durumda herhangi bir aykırılık söz konusu değildir.

 

123. Bir kimse süt dişleri dökülmemiş olan küçük veya büyük bir kimsenin dişini sökse, bunun yerine yeni diş çıkma zamanı geldiği halde diş çıkmasa ve diş çıkma yerinin zedelendiği ortaya çıksa, "kısasm keyfiyeti" konusunda geçtiği üzere bu durumda kısas uygulamak veya [kısasm uygulanamadığı yahut affedildiği durumda] tam erş ödemek gerekir. Süt dişin yerine başka diş gelirse kısas da diyet de gerekmez. Şayet bir çirkinlik kalmışsa tazminat ödemek gerekir, aksi taktirde ödenmez.

 

124. [Sökülen süt dişi yerine] diş çıkıp çıkmayacağı belli olmadan önce dişi sökülen kişi ölse [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre suçluya herhangi bir şey gerekmez; çünkü onun zimmetinin herhangi bir yükümlülükle yükümlü olmaması asıldır. Zahir olan duruma göre şahıs ölmeseydi dişi çıkacaktı.

 

İkinci görüş

 

Suçun işlendiği kesin olduğundan erş ödemek gerekir; aslolan, dişin dönmemesidir.

 

Not:  Nevevi'nin mutlak ifadesinden bu durumda tazminatın gerekli olmadığı anlaşılmakta ise de Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de tazminatın gerekli olduğu kesin olarak belirtilmiştir. İmam Şafii de el-Ümm'de bunun gerekli olduğunu açıkça belirtmiştir.

 

Nevevi'nin ifadesinin zahirinden anlaşıldığına göre mağdur, dişinin çıkması tamamlanmadan önce ölmüş olsa ona evleviyetle tazminat ödenmesi gerekmez. Tercih edilen görüşe göre tazminat gereklidir. Burada tazminat, dişin çıkan kısmı oranında değil bütünüyle gerekli olmuştur; çünkü biz kişi yaşamış olsaydı dişi n çıkmasının tamamlanmayacağını kesin olarak bilmiyoruz.

 

Dişin çıkması tamamlanmadan önce bir başkası dişi sökse beklenir: Şayet diş çıkmazsa diyet diğer şahıs üzerine gerekli olur. Aksi taktirde ilk tazminattan daha fazla miktarda tazminat ödemek gerekir.

 

Bir kimse süt dişleri dökülmemiş bir kişinin dişini söktükten sonra bir başkası, dişin çıkacağı yeri [diş çıkmasını engelleyecek şekilde] zedelese bu ikinci şahıs tazminat ödemekle yükümlü olur. Cüveyni'nin iki ihtimalden biri olarak belirttiği ve el-Beyan yazarının tercih ettiği görüşe göre ilk şahıs da tazminat ödemekle yükümlü olur.

 

Şayet diş bir saldırı olmaksızın düşer, daha sonra bir başka şahıs dişin çıkacağı yeri zedelerse yukarıda geçene kıyasla bu kişinin [diyet değil] tazminat ödemesi gerekir. Çünkü diş sökmemiştir.

 

125. Bir kimse, süt dişlerini dökmüş olan bir şahsın dişini sökse, bu sökülen diş geriye tekrar gelse [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre erş düşmez; çünkü dişin çıkması yeni bir nimettir. Bu tıpkı kemiğin görüldüğü bir yaralamada veya vücut boşluğuna açılan bir yaralamada erş alındıktan sonra yaranın et tutmasına benzer ki bu durumda kısa s düşmediği gibi suçlu ödediği diyeti geri de alamaz.

 

İkinci görüş

 

Erş düşer; çünkü yeni çıkan diş öncekinin yerini alır.

 

Şayet diş çıkmazsa o zaman erş ödemenin gerekli olduğu konusunda ihtilaf yoktur.

 

126. Normal fıtrata sahip bir insanda 32 diş bulunur.

 

> 4 tane ön kesici diş (senaya). Ön kesici dişlerin ikisi üst, ikisi alttadır.

> 4 tane yan kesici diş (ruba.iyyat). Yan kesici dişlerin de ikisi üst, ikisi alttadır.

> 4 tanesi yan dişlerdir (davahik).

> 4 tanesi köpek dişlerdir (enyab).

> 4 tanesi azı dişlerdir (nevaciz).

> 12 tanesi de öğütücü dişlerdir.

 

Bu, eş-Şerhu'l-kebır'de bu şekilde ifade edilmiştir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Bu ifadeye göre azı dişleri öğütücü dişlerden önce gelmektedir, oysa durum böyle olmayıp azı dişler en arkada yer almaktadır.

 

Buna şöyle cevap verilir: Bu ifadeden böyle bir anlam çıkmaz, çünkü RafiI ilkini belirtmesinin ardından "sonra" ifadesini kullanmış, daha sonra da azı dişleri ile öğütücü dişleri "ve" bağlacı ile birbirine bağlamıştır. Bu, tertip gerektirmez.

 

Hadiste yer alan "Resulullah (s.a.v.), azı dişleri görününceye kadar güldü" ifadesine gelince bununla kastedilen yan dişlerdir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) tebessüm şeklinde gülerdiynı

 

127. Bir kimse bir şahsın bütün dişlerini sökse [ne kadar diyet ödenir? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

[Bir diş için beş deve gerekli olması dikkate alınarak] o hesaba göre diyet ödemekle yükümlü olur. Bu, toplam 160 deve yapar. Kişi bunları ister aynı anda ister sırayla sökmüş olsun fark etmez. Çünkü daha önce geçtiği üzere her bir diş için bir deve diyet ödenir.

 

İkinci görüş

 

Maverdi'nin İmam ŞafiI'nin görüşü olarak, başkalarının ise mezhep içindeki alimlere ait bir görüş olarak aktardıklarına göre şayet suçlu ve suç aynı ise bütün dişler için ödenecek diyet [can bedeli olarak ödenen tam] diyetten fazla olamaz. Suç ve suçlunun aynı olması bir şahsın bir kimseye ilaç içirerek veya bir ya da daha fazla darbe vurarak -araya iyileşme girmeksizin- dişlerini dökmesine benzer. Çünkü dişler, tıpkı parmaklar gibi birden fazla cinstir.

 

İlk görüş sahipleri [parmaklarla dişler arasında] şöyle bir ayrım yapmışlardır: Dişlerin tümünün diyeti, bir can diyetinden fazla olsa bile dişlerin kendisini dikkate alırız; çünkü dişlerin çıkışı birbirinden farklılık gösterir. Biri önce, diğeri sonra çıkar. Bu sebeple dişlerin bizzat kendilerini dikkate almak gerekir. Parmaklar ise bundan farklı olup birbirine eşit ve aynı zamanda çıkmış bulunduğundan diyet parmaklara dağıtılır.

 

Her bir dişin sökülmesinin arasına diğerinin iyileşeceği kadar zaman aralığı girse veya suçluların sayısı birden fazla olsa o zaman [bütün] dişler için ödenecek erş, kesinlikle can diyetinden fazla olur.

 

Not:  Nevevi'nin mutlak ifadesi şunu gerektirir: "Kişinin 32'den fazla dişi olsa, her bir dişinin sökülmesi karşılığında 5 deve ödenmesi gerekir." Bu problem "fazlalık diş için tazminat ödenir" ifadesini açıklarken zikredilmişti.

 

Bunların tümü, kişinin dişleri farklı zamanda yaratılmış olduğunda -ki normalolan budur- geçerlidir. Şayet kişinin bir dişi iki tabaka şeklinde olursa bu ikisini sökme durumunda yalnızca bir diyet gerekir. Birini sökme durumunda ise yarım diyet gerekir. Demirı buna dikkat çekmiş ve burada şu iki hususu belirtmiştir: a) el-Cevahir adlı eserde İbn Seyyidih'e tabi olarak şu husus tek görüş olarak belirtilmiştir: Sakalı olmayan veya köse olan kişinin dişleri belirtilen sayıda olmaz. b) Emir olan Abdüssamed b. Ali b. Abdullah b. Abbas doğarken sahip olduğu dişleriyle ölmüş, bu dişler dökülmemiştir. Bu dişlerin tümü alt damakta tek parça, üst damakta tek parça halinde olup yaklaşık 80 yıl yaşamıştır.

 

8. Çene kemiklerinin diyeti

 

Her bir çene kemiği için yarım diyet ödenir. Daha doğru görüşe göre dişlerin erşi, çene kemiğinin diyetine girmez.

 

128. Her bir çene kemiği için yarım diyet ödenir; çünkü çene kemikleri insanı fiziken güzelleştirir ve bir takım yararları bulunmaktadır. Bu sebeple iki çene kemiği için [tıpkı can bedelinde olduğu gibi] tam diyet ödenir. Bir çene kemiği için ise -tıpkı kulaklarda olduğu gibi- yarım diyet ödenir.

 

Çene kemikleri alt dişlerin kendisi üzerinde çıktığı kemiklerdir. Bu kemikler tam çenede birbirine kavuşur. Üst dişler ise baş kemiğinde biter.

 

Not:  Mütevelli, çene kemikleri konusunda diyeti gerekli kılmayı problemli görmüştür.

Çünkü bu konuda herhangi bir haber [hadis] bulunmadığı gibi kıyas da diyeti gerektirmemektedir; çünkü çene kemikleri iç kemiklerden olup tıpkı köprücük ve kaburga kemiklerine benzemektedir. Ayrıca kol, pazu, bacak ve uyluk kemiğinde diyet ödenmemektedir. Oysa bu kemikler de insanı [fiziksel olarak] güzelleştiren ve menfaati bulunan kemiklerdir.

 

Buna şöyle cevap verilebilir: Çene kemikleri yüzde yer aldığından başka kemiklerden daha üstün konumdadır. Bu sebeple çene kemiklerinde diyet gerekli olmuştur.

 

129. [Dişlerin erşi, çene kemiklerinin diyetine dahil olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre dişlerin erşi çene kemiklerinin diyetine dahil değildir. Çünkü bunların her biri diğerinden bağımsızdır, her birinin kendisine özgü belirli bir bedeli ve ismi vardır. Bu sebeple dişler ile dilin diyeti birbirine girmediği gibi bunların diyeti de birbirine girmez.

 

İkinci görüş

 

Avuç için ödenecek tazminat parmakların diyetine girdiği gibi bu da girer.

 

İlk görüş sahipleri iki meseleyi şöyle ayırmıştır: "El" ismi hem avuç hem de parmakları kapsar. Oysa çene kemikleri dişleri içermez. Yine çocukta da görüleceği üzere çene kemikleri dişlerden önce tam yaratılışa sahiptir. Oysa avuç ve parmaklar böyle olmayıp bu ikisi tek bir organ gibidir.

 

Not:  Alimlerin ifadelerinin zahirinden, süt dişi dökülmüş olanla olmayanın bu konuda eşit olduğu anlaşılmaktadır.

 

Çene kemiklerinin küçük çocukta veya yaşı büyük olup da yaşlılık sebebiyle dişleri dökülmüş olan kişide dişlerden ayrı olarak düşünülmesi mümkündür. Bir kimse bir şahsın çene kemiklerini birbirinden ayırsa veya bu ikisine vurarak çene kemiklerini kurutsa her ikisinin diyetini ödemesi gerekir. Buna bağlı olarak dişlerin menfaati de ortadan kalksa herhangi bir şey ödemeye gerek yoktur; çünkü kişi çenelere yönelik bir saldırıda bulunmuş olup dişlere yönelik saldırıda bulunmamıştır. Ezrai ve başkalarının belirttiği üzere İmam Şafii bunu el-Ümm'de belirtmiştir.

 

9. Ellerin diyeti

 

Şayet avuçtan kesilmişse her bir el için yarım diyet ödenir.

Avucun üst tarafından kesilmişse [diyet yanında] bilirkişinin belirleyeceği tazmimat da ödenir.

 

Her parmak için on deve diyet vardır, her bir parmak boğumu için de on devenin üçte biri (10/3) diyet vardır. Baş parmağın bir boğumu için on devenin yarısı [beş deve] diyet vardır.

 

130. Her bir el için yarım diyet ödenir. Bunun delili Nesai ve başkaları tarafından rivayet edilen Amr b. Hazm hadisidir.(Nesai, Kasame, 4869)

 

Not:  "Yed [el]" derken kastedilen şey beş parmakla birlikte avuçtur.

 

131. Bu hüküm, şayet el bilekten kesilmişse söz konusudur.

 

Not:  NevevI'nin ifadesinden şöyle bir anlam anlaşılabilir: "El, avuçtan kesilmekle birlikte parmaklar kesilmiş ancak avuç kalmışsa o zaman yarım diyet gerekmez." Bu anlam, daha sonra NevevI'nin zikrettiği "her bir parmak için on deve diyet ödenir" ifadesi sebebiyle terk edilir. NevevI el konusunda "el bilekten kesilmişse" şeklindeki kaydı, bileğe ulaşmadan kesilmesi halinde diyetin azalacağını belirtmek için değil avuç sebebiyle [diyet dışında] bir de tazminatın gerekli olacağı şeklindeki vehmi ortadan kaldırmak için zikretmiştir. Bu hüküm, el avuçtan itibaren kesilmişse söz konusudur. Şayet kişi bir şahsın parmaklarını kestikten sonra, yarası iyileştikten sonra veya iyileşmeden önce, kendisi veya bir başkası o şahsın avucunu kesse tıpkı diş ve kökü ile ilgili meselede olduğu gibi burada da bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

Nevevi'nin söylediğine itiraz olarak şu durum ileri sürülmüştür: Bir kimsenin ellerinden birinin parmakları ve avucu diğerinden daha kısa olsa, kısa olan elin kesilmesi durumunda tam diyetin yarısının ödenmesi gerekmez. Rafiıve Nevevi'nin Beğavı'den aktarıp onayladıkları üzere nakıs olan el diyetinin yarısını tazminat olarak öder.

 

132. El, avucun daha yukarı kısmından koparsa o zaman avuç diyeti ile birlikte tazminat da ödemek gerekir; çünkü avucun üst kısmı tabi değildir. Parmaklarla birlikte avuç ise birbirine tabidir. Zira parmaklar ve avuç tek bir organ gibidir. Nitekim "o ikisinin ellerini kesin" [Maide, 38] ayetinin de gösterdiği üzere hırsızlık yapma durumunda ikisi [avuç ve parmaklar] birlikte kesilir.

 

Not:  Sonrakilerden bazıları şöyle demiştir:

 

"El kesme durumunda diyetin üçte biri gerekebilir. Bu şöyle olur:

 

Bir kimse kendisine saldıran bir şahsın sağ elini kesse, saldırgan arkasını dönüp giderken de onun sol elini kesse, sonra tekrar saldırıya geçtiğinde iki ayağını kesse, saldırgan bu sebeple ölse bu durumda kesen şahıs sol el sebebiyle tam diyetin üçte birini öder." Bu kabul edilemez; çünkü üçte bir, insanın canının üç yaralama sebebiyle ortadan kalkması sebebiyle gerekli olmuş, diyet de buna göre üçe bölünmüştür, yoksa bu, el için diyetin üçte birinin gerekmesi sebebiyle değildir.

 

Yukarıdaki görüşü ileri süren kişi daha sonra şöyle demiştir:

 

"Her iki el sebebiyle [diyetin tümü değil de] bir kısmı gerekli olabilir. Örneğin bir kimse bir şahsın derisini yüzse, daha sonra bu şahsın hayatı devam ederken diğer bir şahıs da acele ederek onun iki elini kesse, deriyi yüzen kişi tam diyet ödemekle, iki eli kesen kişi ise bir diyet içinden ellerin üzerindeki deriye özgü olan kısım düşülmüş bir şekilde eksik diyet öder."

 

Bu görüş de kabul edilemez; çünkü biz iki elin tamamında tam diyeti gerekli kılıyoruz.

Bunun bir kısmının eksilmesi ellerden eksilen kısım sebebiyle olup bizim iki tam elde tam diyetten daha azını gerekli kılmamızdan değildir.

 

133. El veya ayaktaki her asıl parmak için o parmağın sahibinin tam diyetinin onda biri ödenir. Nevevi meseleyi bu şekilde ifade etse daha iyi olurdu.

 

134. Buna göre hür, Müslüman bir erkeğin bir parmağı için on deve diyet ödenir. Nitekim Amr b. Hazm'ın rivayetinde bu şekilde yer almıştır. Fazlalık parmak için ise tazminat ödenir.

 

135. Baş parmak dışında eldeki her bir parmak boğumu için on devenin üçte biri kadar diyet ödenir; çünkü baş parmak hariç her bir parmakta üç boğum vardır, baş parmakta ise iki boğum vardır.

 

136. Baş parmağın bir boğumu için parmakta gerekli olan diyetin oranı dikkate alınarak yarım diyet ödenir.

 

Not:  Bir parmak, dört eşit boğuma ayrılsa her bir boğum için -eşŞerhu'l-kebir'de açık olarak belirtildiği üzere- on devenin dörtte biri diyet vardır. Dört boğumdan fazla veya üç boğumdan az olan parmaklar da bu kıyasa göre hesaplanır. Maverdi bunu açık olarak ifade ettikten sonra şöyle demiştir:

 

"Şu sorulabilir: Parmakların sayısı normalden fazla veya eksik olduğunda tıpkı boğumlarda olduğu gibi diyeti niçin bunlara dağıtmayıp fazlalık parmak için tazminat ödemeyi gerekli kılmışlardır?

 

Buna şöyle cevap veririz; Arada şu fark vardır: Fazlalık olan parmak diğerlerinden ayrı oldUğu halde fazlalık olan parmak boğumu diğer boğumlardan ayrı değildir. Bu sebeple diyet, parmak boğumlarında ortak, parmaklarda ayrı olmaktadır. Ayrıca parmak boğumları yaratılış itibarıyla fazlalık ve noksanlık bakımından farklılık gösterince nadir yaratılış bakımından da böyle kabul edilmiştir. Parmaklar ise bilinen yaratılış itibarıyla birbirinden farklı olmadığından nadir yaratılış hükmü de farklı olmaktadır."

 

Kişinin parmağının boğumları olmasa, bunun karşılığıda diyetten bir miktar az ödeme yapılır; çünkü parmağın bükülmesi ortadan kalktığında elin yararlarının pekçoğu ortadan kalkar.

 

10. Ayakların diyeti

 

İki ayak, iki el gibidir.

 

137. Kesilmeleri, parmakları ve parmak boğumları bakımından iki ayak, zikredilen bütün hükümleri bakımından iki el gibidir. Bunun delili Amr b. Hazm hadisidir. Ayak el gibi, bacak kol gibi, uyluk Pazu gibidir.

 

138. Topalolan kişi sağlam gibi değerlendirilir; çünkü kusur organın kendisinde değildir. T apallık uylukta bulunan bir eksikliktir.

 

139. Ayaktaki felçlilik eldeki felç gibidir. Bunun açıklaması daha önce geçmişti.

 

11. Meme uçlarının diyeti

 

Kadının iki meme ucunu koparma durumunda kadının tam diyeti, erkeğin iki meme ucunu koparma durumunda ise bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. İmam Şafii'nin bir görüşüne göre ise bu durumda erkeğin diyeti ödenir.

 

140. Kadının meme uçlarını koparma durumunda kadının [bütün] diyeti ödenir; çünkü ellerin menfaat ve güzelliği parmaklarla sağlandığı gibi süt emzirme ve memelerin güzelliği de meme uçlarıyla olmaktadır. Süt emzirme menfaati ortadan kalksa da kalkmasa da hüküm böyledir.

 

141. Meme uçlarından birinin koparılması halinde kadının diyetinin yarısı ödenir.

 

142. Arapça'da "halme" memenin baş kısmında toplanmış olan çıkıntı şeklindeki bölümdür. Bu tanım, erkeğin meme başına da uymaktadır.

 

Cüveyni şöyle demiştir: Meme ucunun rengi normalde memenin renginden farklıdır. Meme ucunun etrafında onunla aynı renkte bir daire bulunur. Bu daire meme ucundan değil memeden kabul edilir.

 

143. Meme ucunu koparan kişi memenin geri kalan kısmını koparsa veya başka bir şahıs koparsa bunun için tazminat ödemesi gerekir.

 

144. Kişi meme ucunu meme ile birlikte koparsa, daha doğru görüşe göre -avucun parmakların diyetine dahil olması gibi- meme için ödenecek tazminat meme başının diyetine dahil olur.

 

145. Kişi, meme ucunu ve memeyi göğüsteki deri ile birlikte koparırsa diyetle birlikte tazminat da ödemesi gerekir. Bu yara iç tarafa ulaşırsa diyetle birlikte vücut boşluğuna giden yaralamanın erşini de ödemek gerekir.

 

146. Erkeğin meme uçlarını koparma durumunda [ne gerekir?

Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. Çünkü erkeğin meme uçlarından elde edilmesi amaçlanan özel bir yarar söz konusu olmayıp bunlar yalnızca fizikselolarak güzel görünmeyi sağlar.

 

İkinci görüş

 

İmam Şafii'nin diğer bir görüşüne göre tıpkı kadında olduğu gibi bu durumda o şahsın diyeti ödenir. Bu görüş esas alındığında Nevevi'nin daha önce geçen "kadın ve çift cinsiyetli şahsın diyeti erkeğin yarısı kadardır" ifadesinden anlaşılacağı üzere çift cinsiyetli şahıs da kadın gibi değerlendirilir.

 

Not:  Erkeğin veya çift cinsiyetli şahsın meme ucunun altındaki meme ucunu kopar ma durumunda başka bir tazminat daha gerekir, bu iki tazminat birbirine girmez; çünkü erkekten koparılan meme uçları farklı iki organ olduğu halde kadınınkisi tek bir organ gibidir.

 

Ruyani şöyle demiştir: Erkeğin memesi yoktur, bu yalnızca göğsündeki bir parça ettir.

 

Bir kimse bir kadının memesine vurarak onu işlemez hale getirse diyetini ödemek gerekir. Şayet memesi sarkarsa bilirkişinin belirleyeceği tazminat gerekir; çünkü bu durumda kadın yalnızca [fiziksel] güzelliğini kaybetmiştir.

 

Kişi, çift cinsiyetli bir şahsın memesine vurarak sarkıtırsa onun kadın olduğu anlaşılıncaya kadar tazminat ödemek gerekmez; çünkü onun erkek olması da mümkündür, erkeğin memesinin sarkması onun için bir eksiklik oluşturmaz, bununla fiziksel güzelliği ortadan kalkmaz. Bu şahsın kadın olduğu anlaşılırsa bilirkişinin belirleyeceği diyet ödenir.

 

12. Yumurtaların diyeti

 

İki yumurta için bir [tam] diyet ödenmesi gerekir.

 

147. Erkeğin iki yumurtası için bir tam diyet ödenmesi gerekir. Bunun delili Amr b. Hazm hadisidir. Ayrıca bu ikisi fizikselolarak erkeğin yapısını tamamlayan, üremenin de mahalli olan organdır. Bunların birinin koparılması durumunda diyetin yarısını ödemek gerekir. Sağ ve sol yumurta eşittir. Erkek iktidarsız, cinselorganı kopuk, çocuk vb. olsa da böyledir.

 

Not:  [Metinde yer alan] "ünseyeyn" ifadesi ile iki yumurta kastedilmiştir. Nitekim Amr b. Hazm hadisinin bazı rivayetlerinde bu açıkça ifade edilmiştir. Yumurtahklara gelince bunlar, yumurtaları içinde barındıran iki deridir.

 

13. Cinsel organın diyeti

 

Küçük çocuk, yaşlı ve iktidarsız bir kişiye de ait olsa cinselorganı telef etmek de böyledir.

 

Cinsel organın sünnet mahalli de organ gibidir. Bunun bir kısmı koparılırsa bütününe oranı miktarınca diyet verilir. Bir görüşe göre cinsel organa oranı miktarınca diyet verilir.

 

Burun yumuşağı ve meme başının bir kısmının hükmü de böyledir.

 

148. Sağlam olan cinselorganı kesme durumunda [tam bir] diyet gerekir. Bunun delili Amr b. Hazm hadisidir. Hadiste mutlak ifade kullanıldığından cinselorgan ister küçük çocuk, ister yaşlı ister iktidarsız ve yumurtaları alınmış bir kimseye ait olsun fark etmez. Ayrıca yumurtaları alınmış kimsenin cinselorganınde bir kusur bulunmayıp bu kişi ilişkide bulunabilir. Bu kişinin mahrum olduğu şey yalnızca çocuk sahibi olmaktır. İktidarsızlık ise cinselorgan dışındaki bir kusurdur; çünkü şehvet [cinsel arzu] insanın kalbinde, meni ise sulbündedir. Cinselorgan bu ikisinden herhangi birinin gerçekleşme yeri değildir. Şu halde -cinselorganı felçli olan kimsenin aksine- bu şahsın cinselorganında bir kusur yoktur.

 

149. Cinsel organ ın sünnet mahalli de cinselorgan gibidir. Dolayısıyla tek başına burayı kesme durumunda [tam] diyet gerekir; çünkü -tıpkı parmaklarla avuç arasındaki ilişkide olduğu gibi- cinsel organ ın geri kalan kısmı bu bölüme tabidir. Zira cinselorgandan elde edilecek menfaatlerin en büyüğü olan ilişkide bulunma lezzeti buraya bağlıdır. Cinsel ilişkiye dair hükümler de buraya bağlıdır.

 

150. Sünnet mahallinin bir kısmının koparılması durumunda koparılan kısmın, sünnet mahallinin bütününe oranı nispetinde diyet ödenir; çünkü buranın koparılması durumunda tam diyet ödendiğine göre bir kısmının koparılması durumunda da o oranda diyet ödenir.

Bir görüşe göre koparılan kısmın, bütün cinsel organa oranı ne ise o miktarda diyet ödenmesi gerekir. Çünkü diyetin tamamlanmasının amacı budur. Nevevi, görüş ayrılığını mezhep alimleri arasındaki bir görüş ayrılığı olarak nakletme konusunda el-Muharrer'e tabi olmuştur. Oysa bu ikisi İmam Şafii'nin el-Ümm'deki açık ifadeleridir.

 

Not:  Bu zikredilen hükümler, idrar yolu zarar görmediğinde söz konusudur. Şayet zarar görürse, Ra.fil ve Nevevi'nin Mütevelli'den aktarıp onayladıkları üzere bakılır: Diyetteki oran ile idrar yolunu tahrip etme sebebiyle belirlenecek tazminattan hangisi daha fazla ise o miktar bundan alınır.

 

Kişi, cinsel organın sünnet mahallini kestikten sonra geri kalan kısmını kesse veya bir başkası kesse, bilirşinin belirleyeceği miktarı ödemesi gerekir. Ancak kişi cinselorganı sünnet mahalli ile birlikte koparırsa durum bundan farklı olur.

 

Kişi, bir şahsın erkeklik organını uzunlamasına yarmak suretiyle onun işlevini ortadan kaldırsa diyet ödenmesi gerekir. Bu, cinsel organa vurarak onu felçli hale getirmek gibidir.

 

Bu vurma suretiyle ilişkide bulunma imkansız hale gelmekle birlikte cinselorganın büzülüp açılması imkansız hale gelmese o zaman bilirkişinin belirleyeceğitazminat ödenir. Çünkü cinsel organ ve işlevi varlığını korumakta olup bozukluk bu ikisi dışındaki organlarda olmaktadır.

 

Bundan sonra bir kimse o şahsın cinselorganını koparırsa kısas veya diyeti tam ödemek gerekir. Bunu Rafii belirtmiştir. İşlevsiz haldeki cinselorgan için ise bilirkişinin belirlediği tazminatı ödemek gerekir.

 

Burun yumuşağının bir kısmını ve kadının meme ucunun bir kısmını koparmanın hükmü de bu şekildedir. Burada koparılan kısım burun yumuşağı ve meme ucuna mı yoksa burun ve memeye mi nispet edilir? Bu konuda yukarıda geçen ihtilaf söz konusudur. Daha doğru görüşe göre bu, yalnızca meme ucu ve burun yumuşağına dağıtılır.

 

14. Kalçaların diyeti

 

İki kalça için [tam] diyet ödenir.

 

151. İki kalça, insanın sırt ve uylukları düzgün bir şekilde ayakta durduğunda [arkadan] çıkan iki çıkıntıdır. Bunları telef etme durumunda [tam] diyet ödenir; çünkü bunlar fizikselolarak insanı güzelleştirdiği gibi ayrıca [hayvana] binme ve oturma gibi menfaatleri de bulunmaktadır.

 

152. Kalçalardan birine zarar verme durumunda yarım diyet ödenir. Bir kısmına zarar verme durumunda bunun miktarı biliniyorsa bütüne oranla diyet ödenir. Miktarı bilinmiyorsa bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

153. Bu konuda erkek ile kadın arasında fark yoktur.

 

154. Bu konuda bedenin dolgunluğunun kişiden kişiye farklılık göstermesi dikkate alınmaz. Bu konudaki farklılık, insanların diğer organları konusundaki farklılık gibidir.

 

155. Diyetin gerekli olması için kesici aletin kemiğe kadar ulaşmış olması şart değildir.

 

156. Beğavı'nin de belirttiği üzere mezhepte zahir olan görüşe göre, kesilen kalçanın yerine sonradan et çıkması halinde diyet ödeme yükümlülüğü düşmez.

 

Not:  Sırtta, omuriliğin iki tarafında çıkan et parçasını telf etme durumunda bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir. et-Tenbih'te bu durumda diyet ödeneceği hükmü yer almıştır. Denildiğine göre bu görüş, söz konusu eser dışında bir yerde bilinmemektedir.

 

15. Kadının cinselorganının etrafındaki et parçalan

 

Kadının cinselorganının iki tarafında[ki et parçalarını koparma] durumunda da aynı şekilde [tam] diyet ödenir.

 

157. Tıpkı ağızın iki tarafında dudakların bulunması gibi kadının cinselorganının etrafında da onu çevreleyen iki et parçası bulunmaktadır. Bu iki et parçasını koparma veya felçli hale getirme [işlevsiz kılma] durumunda kadının diyeti kadar diyet ödenir. Bunlardan birini telef etme durumunda yarım diyet ödenir. Zira bu et parçaları hem kadını güzelleştirmekte hem de bir işlevi bulunmaktadır. Kadın bu et parçaları sebebiyle cinsel ilişkide lezzet almaktadır.

 

158. Bu konuda kadının cinselorganında [ilişkiye engel olacak şekilde] et veya kemik parçası bulunması veya kadının bu ikisi dışında bir kusurunun bulunması arasında bir fark yoktur. Çünkü belirtilen kusurlarda eksiklik bu et parçalarında değil, cinsel organın iç kısmındadır.

 

159. Bu konuda bakire olan ile olmayan arasında da fark yoktur.

 

160. Bu et parçalarını koparma durumunda kadının bekareti ortadan kalkarsa diyetle birlikte bunun erşini de ödemek gerekir.

 

161. Kişi bu ikisi ile birlikte kadının kasık tarafını veya erkeğin cinselorganı ile birlikte kasık tarafını keserse bir diyet ve bir de tazminat öder.

 

162. Bir kimse bu iki et parçasını koparsa, bir başkası da bu parçaların bulunduğu yeri et koparmak vb. yollarla yaralasa ikinci şahsın tazminat ödemesi gerekli olur.

 

16. Derinin soyulmasının diyeti

 

Derinin yüzülmesi durumunda da tam diyet gerekir. Şayet derisi yüzülen şahısta canlılık istikrarlı olarak devam ediyor olsa ve bir başkası gelip onun kafasını koparsa [o kişiye kısas uygulanır, deriyi yüzen kişi diyet öder.]

 

163. Bir kimsenin derisi yüzüIse, derisi yüzülen şahsın yeni derisi çıkmasa diyet ödenmesi gerekir; çünkü deri hem insanı fiziksel olarak güzelleştirir hem de bunun açık bir menfaati bulunmaktadır.

 

164. NevevI "şayet kendisinde canlılık istikrarlı olarak devam ediyor olsa" ifadesiyle deriyi yüzen şahsa diyetin gerekli olmasının ancak deriyi yüzme sonrasında onda belirtildiği şekilde canlılığın var olması durumuna işaret etmiştir.

 

165. Derisi yüzülen kişi bunun dışında bir sebeple ölse mesela deriyi yüzenden bir başkası, deri yüzüldükten sonra o kişinin boynunu vursa, bunu yapan şah sa kısas uygulanması gerekir; çünkü kişiyi o şahıs öldürmüştür. Deriyi yüzen şahsın diyet ödemesi gerekir.

 

166. Derisi yüzülen kişinin üzerine evin yıkılması vb. sebeple ölmesi de deriyi yüzenden başka bir şahsın onun boynunu vurarak öldürmesi gibidir.

 

167. Derisi yüzülen kişi bu sebeple ölürse veya bu sebeple ölmeyip deriyi yüzen şahıs onun daha sonra boynunu vursa bu durumda kısas cezası affedildiğinde can diyeti ödemesi gerekli olur.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesi derisi yüzülen şahsın boynunun vurulmasının ancak başkası tarafından gerçekleştirilebileceği izlenimini doğurmaktaysa da bu kastedilmemiştir. Bu, bizzat kendisi tarafından da gerçekleştiriimiş olabilir. Örneğin bu suçların birisi kasten diğeri yanlışlıkla veya kasıt benzeri olarak gerçekleştiriimiş olabilir. Daha doğru görüşe göre bu ikisi birbirine tedahül etmez.

 

Bu konuya ilişkin son hükümler

 

Köprücük kemiğini kırma durumunda tıpkı diğer kemikleri kırmada olduğu gibi bilirkişinin belirleyeceği tazminat ödenir.

 

Zayıf bir görüşe göre bu durumda bir deve ödenir. Çünkü Hz. Ömer'in bu şekilde hüküm verdiği rivayet edilmiştir. (Beyhaki, Diyat, 8, 99)

 

İlk görüş "söz konusu olayda bilirkişinin belirlediği miktar bir deve idi" şeklinde yorumlanmıştır.

 

Herkesin iki köprücük kemiği bulunmaktadır. Bunların çoğulu "teraq" şeklindedir. Nitekim ayette "can köprücük kemiklerine dayandığında" [Kıyamet, 26] buyrulmuştur. Bu ayette "dayandığında" ifadesindeki müenneslik zamiri, ayette geçmemekle birlikte "nefs" kelimesine yöneliktir; çünkü söz bunu göstermektedir. Nitekim şu şiirde de aynı durum söz konusudur:

 

> "Ömrüne andalsun ki gence servet yarar etmez, can çekişip de göğsü daraldığında.

 

Not:  Rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Bekir ölüm döşeğindeyken kızı Hz. Aişe başının ucunda ağlıyor ve bu beyti tekrarlıyordu. Hz. Ebu Bekir gözünü açarak "böyle söyleme!

Şöyle söyle "Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir." [Kaf, 19]

 

Ayet bu şekilde okunur. İbn Mesud'un mushafında da bu şekildedir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

C. ORGANIN İŞLEVİNİ GİDERME