MUĞNİ’L-MUHTAC

İDDETLER

 

İDDETİN DOĞUMLA SONA ERMESİ

 

Hamile olan kadının iddeti doğum yapmasıyla sona erer. Bunun için hamileliğin -lian yoluyla nesebi reddedilen çocukta olduğu gibi ihtimal yoluyla bile olsa iddet sahibi olan birine izafe edilmesi şarttır. çocuğun tamamının anadan ayrılması da şarttır. Buna göre ikiz doğumda iddet ikincinin doğumuyla sona erer. İki çocuğun doğumu arasında altı aydan daha kısa bir süre varsa bu, ikiz doğumdur.

 

Ölü bir çocuğun doğumuyla da iddet sona erer.

 

Kan pıhtısı düşürmekle iddet sona ermez.

 

İddet, insan şekline sahip olduğunu ebelerin haber verdiği bir et parçası düşürmekle de sona erer. Şayet insan şekli oluşmamışsa ve ebeler de "bu, insanın aslıdır" diyorlarsa mezhepte esas alınan rivayete göre iddet sona erer.

 

Adet veya ay hesabıyla iddet bekleyen bir kadının kocasından hamile olduğu anlaşılsa, iddet çocuğun doğumuyla sona erer.

 

Kadın iddeti devam ederken [hamile olup olmadığında] şüphe ediyorsa şüphe ortadan kalkıncaya kadar başkasıyla evlenemez. Kadın iddet bittikten sonra veya başkasıyla evlenmesinin ardından şüphe ederse nikahına devam eder, ancak o nikah akdinin üzerinden altı ay geçmeden önce doğum yaparsa veya iddet bittikten sonra henüz başkasıyla evlenmeden önce doğum yaparsa şüphe ortadan kalkıncaya kadar bekler.

[Buna rağmen beklemeyip] evlenirse mezhepte esas alınan rivayete göre an itibarıyla bu nikah geçersiz sayılmaz. Nikahın batılolmasını gerektiren durumun varlığı kesin olarak biliniyorsa o zaman bu nikahı geçersiz sayarız.

 

Kişi ile karısı arasında bain ayrılığın gerçekleşmesinin üzerinden

dört yıl geçtikten sonra kadın bir çocuk doğursa bu çocuğun nesebi o kişiye bağlanır, daha fazla zaman geçince doğum yaparsa bağlanmaz. Kişi karısını ric'ı olarak boşasa [çocuğa ilişkin] süre boşama anından itibaren hesaplanır. Bir görüşe göre ise iddetin sona ermesinden itibaren hesaplanır.

 

Kadın iddetten sonra evlense ve altı ay geçmeden önce çocuk doğursa sanki evlenmemiş gibi kabul edilir. Altı ay geçince doğum yapmışsa bu çocuk ikinci kocaya ait olur.

 

Kadın iddeti devam ederken fasid bir nikah akdi yap sa ve ilk kocasına ait olması mümkün olan bir sürede doğum yapsa, çocuk ilk kocaya bağlanır. Doğumla birlikte iddeti tamamlanmış olur, sonra ikinci koca için iddet bekler. Kadın, ikinci kocadan olması mümkün olan bir sürede doğum yapsa çocuk ikinci kocaya bağlanır. Kadın her iki kocadan olması muhtemelolan bir doğum yapsa çocuk nesep uzmanlarına gösterilir. Nesep uzmanı bu çocuğu iki kocadan birine bağlarlarsa bu, çocuğun yalnızca ondan olmasının mümkün olduğU durum gibi kabul edilir.

 

39. Hayatta olan veya ölmüş olan bir kimse tarafından ric'ı veya bain talakla boşanmış olan hür veya cariye kadın hamile ise onun iddeti doğum yapmakla sona erer. Bunun delili şu ayettir:

 

> Hamile olan kadınların iddeti[nin sona ermesi] doğum yapmaları[yla]dır. [Talak, 4]

 

Bu ayet, şu ayeti tahsis etmektedir:

 

> Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç temizlik müddetince beklerler. [Bakara, 228]

 

Ayrıca iddet konusunda dikkate alınacak olan şey, kadının rahminin boş olmasıdır. Bu, doğum ile gerçekleşmiş olmaktadır.

 

40. [Doğum ile iddetin sona erebilmesi için] hamileliğin -koca olsun başkası olsun- iddet sahibi birine izafe edilmesinin mümkün olması gerekir. Bu bir ihtimalolarak bile olsa mümkün olmalıdır. Örneğin lian yapılarak nesebi reddedilen çocuk açısından böyledir.

Çünkü lian yapılmış olması, çocuğun nesebinin o kişiden olma imkanını ortadan kaldırmaz. Bu yüzdendir ki daha sonra o çocuğun nesebini kendisine bağlasa çocuk ona bağlanmış olur.

 

Hamileliğin iddet sahibine bağlanması mümkün değilse kadının iddeti doğumla sona ermez. Örneğin ihtilam olması düşünülemeyecek yaştaki küçük erkek koca veya cinselorganı bulunmayan bir koca geride hamile bir kadın bırakarak ölse bu kadın doğum yaptığında iddeti sona ermez. Yine hamile olan karısı, kendisinden olması mümkün olmayacak bir çocuk doğuran her koca açısından da durum böyledir. Örneğin bir kimsenin karısı, nikahın üzerinden altı ay geçmeden önce doğum yapsa veya altı aydan sonra doğum yapmış olsa bile karı-koca arasında bu süre kat edilemeyecek kadar uzun mesafe bulunsa yahut ayrılığın üzerinden dört yıldan fazla zaman geçince doğum yap sa bu durumda kadının iddeti doğumla sona ermez. Ancak son durumda kadın kocasının kendisine dönüş yaptığını veya yeniden nikah yaptığını yahut şüphe yoluyla ilişkide bulunduğunu iddia etse ve bu mümkün olsa çocuğun nesebi bu kişiye bağlanmasa bile kadının iddeti bununla sona ermiş olur.

 

Not:  Zinadan hamile kalmış olan kadınla evlenmek ve zifaf yapmak caizdir; çünkü bu hamileliğin bir saygınlığı yoktur. Kimden olduğu bilinmeyen hamilelik konusunda Ruyanı "bunun zinadan olduğu kabul edilir" demiştir. Cüveyni ise hüsnü zannı işleterek "bunun şüphe yollu ilişkiden meydana geldiği kabul edilir." demiştir. Bu iki görüş şu şekilde uzlaştınlmıştır: İlk görüş şu şekilde yorumlanır: İddetin doğumla sona ermesi bakımından bu hamilelik zinadan meydana gelmiş gibi kabul edilir. İkinci görüş ise şu şekilde yorumlanır: Günah yüklenmekten kaçınmak için bu hamileliğin şüpheli ilişkiden meydana geldiği kabul edilir. Bu, güzel bir uzlaştırmadır.

 

41. [Doğumla iddetin sona erebilmesi için yukarıdaki şarta ek olarak] yavrunun tümünün anadan ayrılması gerekir. İster bitişik ister ayrı bir şekilde çocuğun bir kısmının çıkmış olmasının iddetin bitmesine bir etkisi olmadığı gibi cenine ilişkin diğer hükümlere de etkisi yoktur. Çünkü doğum tamamlanmamıştır. Ayrıca ayet in zahiri de bunu gerektirir.

 

Çocuğun bir kısmı göründüğünde onun düşmesine sebep olan kişi üzerine gu rre adı verilen diyetin gerekli kılınması bunun istisnasıdır. Çünkü diyette amaç, ana karnında yavrunun varlığının kesin bilinmesidir. Ayrıca bir kimse anasından canlı olarak çıkmakta olan ceninin boynunu kırar!koparırsa kendisine kısas uygulanması gerekir. Çocuk ses verdikten sonra ölse onun annesine yönelik işlenen suç sebebebiyle diyet ödenmesi gerekir.

 

Bu açıklamalardan, Darimı'nin şu görüşünün zayıf olduğu anlaşılmaktadır: "Bir cariye doğum yaparken ceninin bir kısmı anadan çıktığında o cariye ümmü veled olur ve efendisinin ölümüyle azat olur."

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Bu şarta gerek yok; çünkü ceninin bütünü dışarı çıkmadıkça bir kadın hakkında "doğum yaptı" denilemez.

 

Buna şöyle cevap verilir: "Doğum yapmak" ifadesi çocuğun bütünü veya bir kısmı çıktığında kullanılabilir.

 

42. Nevevi, çocuğun bütününün ana karnından çıkmasını şu şekilde süreyle sınırlamıştır: "İkiz doğumda [iddet] ikinci çocuğun doğmasına kadar devam eder" . 

 

Buna göre ikiz doğumda ilk çocuğun doğumuyla iddet sona ermez. İddet devam ettiğinden koca, kadının ilk doğumu yapmasından sonra henüz ikinci doğumu yapmadan önce karısını yeniden nikahına alabilir.

 

43. Nevevi daha sonra ikinci çocuğun ikiz olmasını ortadan kaldırmayacak zaman dilimini açıklamıştır. Buna göre iki çocuğun doğumu arasında altı aydan az zaman dilimi varsa bu çocuklar ikizdir.

 

Aralarında altı ay veya daha fazla zaman dilimi varsa ikinci çocuk başka bir hamileliktir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Başka bir hamilelik olması, ilk doğumdan sonra kadının başka bir ilişkide bulunmasına bağlıdır. Kadın ilk doğumun üzerinden altı ay geçince ikinci doğumu yaptığında bu altı aydan, bir ilişkiye yetecek kadarlık zaman dilimi çıkarılır. Bu durumda geriye kalan süre altı aydan az olur.

 

Buna şöyle cevap verilir: Bu, doğum yapma esnasında kadının rahmine meni sokması şeklinde düşünülebilir. Alimlerin "ilişkide bulunabilecek kadar bir süre" ifadelerinde geçen "ilişki" sözcüğü, normal durum göz önünde bulundurularak söylenmiştir. Bununla kastedilen ya ilişkide bulunmak ya da -burada hükme daha evla olankadının meniyi rahmine sokmasıdır. Hatta doğum esnasında ilişkinin de mümkün olduğu söylenebilir.

 

44. Ayette "doğum yapmak" ifadesi mutlak olarak zikredildiğinden, kadın ölü bir çocuk doğurduğunda -tıpkı diri çocuk doğurması durumunda olduğu gibi- iddet sona ermiş olur.

 

Not:  Fetva'da şöyle yer almaktadır: Çocuk kadının karnında ölür de dışarı çıkması imkansız olursa kadın adet gören kimselerdense iddeti adet ve temizlik dönemleriyle mi sona erer, adet görmüyorsa ay hesabıyla mı sona erer yahut da çocuk onun karnında durduğu sürece iddeti sona er me miş mi olur? Çağımız alimleri bu konuda ihtilaf etmiştir. Bana göre üçüncü görüş doğrudur; çünkü "hamile olanların iddeti doğum yapmalarıyla sona erer" [Talak, 4] ayetinin ifadesi geneldir.

 

45. Kadının rahminden [çocuk yerine henüz çocuk haline gelmemiş] kan pıhtısı çıksa -ki bu, meninin ana rahminde katılaşarak kan pıhtısı haline gelmiş şeklidir- kadının iddeti sona ermez; çünkü buna "cenin" adı verilmez, bu yalnızca kandır.

 

46. Kadının rahminden bir parça et çıkmış olsa bununla iddet sona ermiş olur.

 

Zemahşerı şöyle demiştir: [Ana rahminden çıkan bir parça ete] (-mudğate-) "çiğnemelik" adı verilmiştir; çünkü bu, insanın çiğneyebileceği küçüklükte bir et parçasıdır.

 

Ana rahminden çıkan et parçasında, ebe olanlardan başkasının bilemeyeceği gizli şekilde insan sureti olmalı ve eb eler tarafından da -onlara durumun zahir olması sebebiyle- bunun insan olduğunun bildirilmiş olmalıdır. Nitekim ebe olmayan kimseler tarafından da kadından gelen bu et parçasında üzerine tatlı su döküldüğünde yahut yıkandığında bir el, parmak, tırnak vb. gibi bir şeyin görülmesi ve böylece onun insan suretinde olduğunun anlaşılması da böyledir.

 

47. Et parçasında -açıkça görülecek şekilde ya da gizli olup ebeler tarafından haber verilecek şekilde- bir insan sureti bulunmamakla birlikte eb eler bunun hakkında "bu aslen bir insandır, biraz daha kalsaydı organları oluşacaktı" diyorlarsa mezhepte esas alınan -İmam Şafii tarafından açık olarak ifade edilmiş olan- görüşe göre kadının bu et parçasını çıkardığında iddeti sona ermiş olur; çünkü rahmin boşalması bu şekilde sağlanmış olur.

 

Not:  Bu meseleye "açık ifadeler [nusus]" meselesi adı verilir; çünkü bu konuda iddetin bununla sona erdiği ve kadına gurre ödenmesine gerek olmadığı, bununla ümmüveledliğin sabit olmadığı İmam Şafii tarafından açık olarak ifade edilmiştir.

 

Tüm bu meselelerde İmam Şafii'ye ait iki görüşün bulunduğu da söylenmiştir.

 

Burada İmam Şafii' ye ait iki nassın bulunduğu da söylenmiştir ki mezhepte esas alınan rivayet de budur.

 

Arada şu fark vardır: İddet, rahmin boş olduğunun anlaşılmasıyla ilgili olup bu da gerçekleşmiştir. Gurre konusunda ise aslolan zimmetin borçtan beri olmasıdır. Ümmü veledlik ise ancak çocuğa tabi olarak sabit olur. Burada kadından çıkan et parçasına çocuk adı verilmez.

 

Ebeler bu et parçasının aslen bir insan olup olmadığında şüphe etseler kadın böyle bir et parçası doğurmakla iddeti sona ermez.

 

Kadın, iddetini sona erdirecek bir doğum yaptığını iddia ettiğinde yeminle birlikte kadının sözü kabul edilir. Koca onu yalanlasın ya da yalanlamasın bu böyledir; çünkü bu konuda kadına güvenilir. Ayrıca çocuğunu düşürdüğü konusunda kadının sözü kabul edildiğine göre düşürdüğü şeyin sıfatı konusunda da ona güvenilir.

 

48. Kadın, temizlik dönemlerini esas alarak veya ay hesabıyla iddet beklerken kadında kocaya ait bir hamilelik görülse daha önceden temizliğe göre veya ay hesabıyla beklediği iddet geçersiz hale gelir, doğum iddeti bekler. Çünkü diğer ikisinin aksine kadının dOğum yapması [artık] rahminin boş olduğunu kesin olarak gösterir.

 

49. Kadın iddet beklerken şüpheye düşse, yani kendisinde hamilelik emareleri [açıkça] görülmemekle birlikte kilosunun arttığını veya [içinde] bir şeyin hareket ettiğini hissetse iddeti tamamladıktan sonra başka bir erkekle evlenemez. Kadınların "bu kadar süre geçtikten sonra doğum yapılmaz" diye iddiada bulunacakları bir zaman geçinceye kadar beklemesi gerekir. Çünkü kadın üzerine iddet bekleme yükümlülüğü kesin olarak yüklenmiştir. Kadın bu yükümlülükten [hamile olmadığını gösteren] kesin bir delile binaen çıkabilir. Bu, [dört rekatlı bir namaz kılan] kişinin, üç rekat mı dört rekat mı kıldığında şüphe etmesine benzer.

 

50. Belirtilen durumda kadın [başka bir erkekle] evlenirse, Nevevi'nin sözünden anlaşıldığına göre -ki Rafii bunu açık olarak ifade etmiştir- nikah batıl olur; çünkü iddetinin bitip bitmediği konusunda tereddüt bulunmaktadır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

Burada "batılolmak" ile kastedilen, hukuk açısından batıl olmaktır. Kadının hamile olmadığı anlaşılırsa kıyasa göre akdin sahih olması gerekir. Nitekim bu kimse babasının hayatta olduğu zannıyla onun malını sattıktan sonra babasının ölmüş olduğu anlaşılsa satım akdi geçerli olur.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

Cinsel meseleler konusunda ihtiyata riayet edilir. Ayrıca akit konusu olan şey üzerinde şüphe akdi batıl kılar. Nitekim kişi çift cinsiyetli bir şahısla evlense sonradan onun cinsiyeti ortaya çıksa [kendisinin karşı cinsi olsa bile bu akit batıl olur]. Ancak çift cinsiyetli şahsın veli veya şahit olması ise bundan farklıdır.

 

51. Kadın, iddeti bittikten ve başka bir erkekle evlendikten sonra hamile olup olmadığında şüphe etse [ikinci] nikahı devam eder; çünkü biz görünür durum açısından iddetinin bittiğine hükmettik. Ayrıca o kadın üzerinde ikinci kocanın hakkı söz konusudur. Bununla birlikte kadın, evlilik akdini yapmasının üzerinden altı ay geçmeden önce doğum yaparsa o zaman akit esnasında hamile olduğu kesinleşmiş olacağından bu ikinci akdin batıl olduğuna hükmedilir. çocuğun ilk kocadan olması mümkün ise ona ait olduğuna hükmedilir. Kadın, evlilik üzerinden altı ay veya daha fazla zaman geçtikten sonra doğum yaparsa, çocuğun ilk kocaya ait olması imkan dahilinde olsa bile ikinci kocaya ait olur.

Çünkü ikinci kocanın kadınla birlikte olma hakkı şu an itibarıyla devam ettiğinden o daha güçlüdür. Ayrıca ikinci nikah, hukuki açıdan sahihtir. Hal böyleyken çocuğu ilk kocaya ait kabul edersek bu ikinci nikah iddet içinde gerçekleşmiş olacağından onu batıl kabul etmemiz gerekecektir. Oysa sırf bir ihtimale bağlı olarak bu nikahı batıl kabul etmek mümkün değildir.

 

Not:  İddet bittikten sonra şüphe yoluyla meydana gelen ilişki, kadının başkasıyla nikSh akdi yapması gibidir. Bu durumda kadın ilişkinin üzerinden altı ay geçtikten sonra bir çocuk doğursa hukuk açısından kadın üzerinde nikah ve iddet kalkmış olduğundan çocuk, ilişkide bulunan kişiye bağlanır. Bu, Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de zikredilmiştir.

 

52. Kadın, iddeti bittikten sonra henüz başka biriyle evlenmeden önce hamile olup olmadığı konusunda şüphe etse, ihtiyata binaen şüphe ortadan kalksın diye bekler. Nitekim hadiste şöyle buyrulmuştur:

 

> Seni şüphelendiren şeyi bırak, şüphelendirmeyeni al (Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame ve'r-rekaik ve'l-vera', 2518)

 

Not:  Bu ibarenin zahirinden kadının beklemesinin zorunlu olduğu anlaşılmaktadır ki Cüveyni es-Silsile adlı eserinde bunu açık olarak ifade etmiştir. El-Muharrer, eş-Şerhu'l-kebir, eşŞerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibin'de ise "daha iyidir" şeklinde ibare yer almaktadır. Çoğunluğun ifadesi de böyledir. Bu durumda Nevevi'nin öyle ifade etmesi daha uygun olurdu. Et-Tenbih'in "haram olan evlilikler" bölümünde "iddetinin bitip bitmediğinde şüphe eden kadınla evlenmek mekruhtur" ifadesi yer almaktadır.

 

53. Kadın, şüphe ortadan kalkmadan başka birisiyle evlense [ne olur? Bu konuda mezhep içinde birkaç rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet 

 

Mezhepte esas alınan -ve İmam Şafii tarafından açıkça ifade edilmiş olan- görüşe göre evlilik, an itibarıyla batıl kabul edilmez. Çünkü biz iddetin görünür durum açısından [yani hukukı açıdan] bittiğine hükmettiğimizden evliliği bir şüphe sebebiyle batıl sayamayız. Bununla birlikte bekleriz: Şayet evliliği batıl saymayı gerektirecek bir durum ortaya çıkarsa, yani kadın ikinci evliliğin üzerinden altı ay geçmeden önce çocuk doğurursa ikinci evliliğin bozuk olduğu anlaşıldığından batıl olduğuna hükmederiz. Bu, İmam ŞafiI'nin eski görüşüne göre akdin mevkuf olması gibi değildir; çünkü o, akdin kendisinin mevkuf olmasıdır. Burada ise akit sahihtir, bununla birlikte daha sonradan meydana gelen bir durum sebebiyle ortadan kalkmaktadır.

 

İkinci rivayet

 

Bu evliliğin batıl sayılıp sayılmayacağı konusunda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır. Çünkü burada an itibarıyla evliliğe engel durumun ortadan kalkıp kalkmadığı konusunda bir tereddüt bulunmaktadır. Bunun ortadan kalkmış olduğu kesin öğrenilirse evliliği batıl saymayız ve çocuk ikinci kocaya bağlanır.

 

Not: Bu sadece evliliğe özgü değildir. İlk koca, şüphenin ortadan kalkmasından önce kadını yeniden nikahına alsa bu geri dönüş de askıda bekletilir: Kadının hamile olduğu anlaşılırsa kocanın geri dönmesi mevcudiyetini korur, aksi takdirde bu dönüş geçersiz olur. Bu, İmam Şafii tarafından belirtilmiştir.

 

Şeyh Ebu Muhammed şöyle demiştir: Evlilik konusunda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmakla birlikte bu konuda mezhepte bir ihtilaf söz konusu değildir.

 

54. Koca; hul vb. bir yolla karısından bain olarak ayrılsa ve karnındaki çocuğun nesebini reddetmese, daha sonra kadın iddet beklese ve kocadan ayrılmadan önce hamile kalmasının mümkün olduğu vakitten itibaren dört yıl veya daha az süre geçtikten sonra doğum yapsa, kadın iddetinin bitmiş olduğunu ikrar etmiş olsa bile çocuğun nesebi o kocaya bağlanır; çünkü hamileliğin en uzun süresi dört yıldır. Bunun delili de yapılan araştırmadır.

 

İmam Malik'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Muhammed bin Aclan'ın karısı bizim komşumuz olup kendisi özü-sözü doğru olduğu gibi kocası da özü-sözü doğru birisiydi. Bu kadın on iki senede üç defa doğum yaptı. Her hamileliği dört yıl sürdü.

 

Bu, başka kadınlardan da rivayet edilmiştir.

 

Ebu Hanife'nin annesinin onu üç yıl karnında taşıdığı rivayet edilmiştir. İbn Şühbe'nin de belirttiği üzere bu rivayetin sıhhati tartışmalıdır; çünkü onun mezhebinde hamileliğin en uzun süresi iki yıl iken bu imam kendi başından geçmiş olan bir konuda nasıl buna aykırı hüküm verebilir?

 

İzzeddin bin Abdüsselam şöyle demiştir: "Günümüzde fesad almış başını yürümüş iken bu fetva çok problemlidir."

 

Kadın iddet sahibinden başka biriyle evlense ve çocuğun ondan olma ihtimali bulunsa çocuk -ileride geleceği üzere- ilk kişiye bağlanmaz.

 

55. Kadın dört seneden fazla zaman geçince doğum yapsa çocuk o kocaya bağlanmaz; çünkü çocuğun ondan olması mümkün değildir. Bu, lian konusunda da geçen bir mesele idi.

 

Not:  Burada dikkate alınacak süre, yukarıda da belirttiğimiz gibi ayrılığın hemen öncesinde hamile kalmanın mümkün olduğu süredir. Bu, alimlerimizin çoğunun ifadelerinde yer aldığı gibi "ayrılıktan itibaren" geçerli olan süre değildir. Nitekim Rafii ve Nevevi de buna itimad etmişler ve şöyle demişlerdir: "Alimlerin herhangi bir kayıt koymaksızın söyledikleri bu ifade biraz gevşektir. Düzgün ifade Ebu Mansur et-Temıml'nin onlara itiraz ederek söylediği şu ifadedir: Şayet boşama anından itibaren geçen süreyi dikkate alırsak hamilelik süresinin dört yıldan fazla olması gerekir. Çünkü hamile kalma boşamadan önce gerçekleşecektir. O zaman "ayrılık öncesinde hamileliğin mümkün olduğu süreden başlamak üzere" demek uygun olur.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Ebu Mansur'un ifadesinde de gevşeklik vardır. Çünkü boşama tam ilişki gerçekleştiği anda tesadüfen gerçekleştirilmiş olabileceği gibi ilişkide bulunma buna bağlanmış da olabilir. Bu durumda alimlerin sözü doğru olur, Ebu Mansur'un ifadesi değil. Bundan anlaşılıyor ki alimlerin ifadelerini düzgün bir şekilde yorumlayabileceğimiz bir durum bulunmaktadır.

 

İbnü'r-Rif'a'nın ifadesinde de gevşeklik bulunmaktadır. O da, varsaydığı durumun dışındaki durumlardır. Öyleyse mutlak olan iki ifade de sahih anlaşılabileceği bir şekilde yorumlanmalıdır.

 

Bazıları buna şöyle cevap vermişlerdir: Rafii ve Nevevi'nin "düzgün" ifadesi "Ebu Mansur'un ifadesi, diğerlerinin ifadesinden daha açıktır" anlamına gelir. Aksi takdirde diğer alimlerin ifadeleri de doğrudur. Zira şu şekilde yormlanabilir: Onların burada dört yıl ile kastı, "hamileliğin en uzun süresi dört yıldır" derken kastetlikleri doğumun gerçekleştiği ilişki zamanı ile birlikteki dört yıl değildir. Onların kastı, içinde bu ilişkinin olmadığı dört yıldır. Şu halde onların ifadesinden belirtilen fazlalık meydana gelmez. Vasiyet ve boşama konusunda benzer duruma ilişkin itiraz olarak zikredilen meseleye de aynı şekilde cevap verilebilir.

 

Her iki cevap da güzeldir.

 

56. Kişi karısını ric'i olarak boşasa, kadın aradan dört yıl veya daha fazla zaman geçtikten sonra çocuk doğursa burada hüküm, daha önce geçtiği gibidir. Yani;

 

> Dört sene veya daha az zaman geçmeden çocuğu doğurmuşsa çocuğun nesebi kocaya bağlanır.

> Dört seneden fazla zaman geçtikten sonra doğurmuşsa -bain talakla boşanmış kadında olduğu gibi- kocaya bağlanmaz.

 

57. Bu kadın, belirtilen hükümde bain talakla boşanmış kadından şu açıdan farklıdır:

Burada süre, yani dört yıl boyunca boşamadan itibaren hesap edilmiştir. Çünkü ric'i talakla boşanan kadın, ilişkinin haram olması bakımından bain talakla boşanmış kadın gibidir. Bunun neticesi olan çocuk bakımından da böyledir. İmam Şafii'ye ait bir başka görüşe göre ise süre, iddetin bitmesinden itibaren hesaplanır; çünkü ric'ı talakla boşanmış kadın; iddet beklerken yapılan boşamanın geçerli olması, ila ve zıhar yapılabilmesi, mirasçı olabilmesi gibi pek çok hüküm bakımından evli kadın gibi olduğundan, doğurduğu çocuğun kocaya bağlanması bakımından da öyledir.

 

58. Nevevi'nin ifadesi, yukarıda yaptığımız açıklama olmaksızın maksadını ifade etmekten uzaktır. Çünkü onun maksadı bizim belirttiğimiz durumdur. Çocuğun kocaya ait olduğuna hükmedildiği durumda kadın da doğum yapıncaya kadar iddette beklemektedir. Bu durumda koca şayet ric'ı olarak boşamışsa karısına geri dönme hakkı vardır. Koca, karısını barındırma ve nafakasını vermekle de yükümlüdür.

 

59. Kadın iddetinin bitmesinden sonra sahih bir akitle başkasıyla evlense ve ikinci evlilikten sonra altı ay geçmeden önce doğum yapsa sanki hiç evlenmemiş gibi kabul edilir.

 

Kadın dört sene veya daha az zaman geçmişken bu çocuğu doğurduysa ilk kocaya bağlanır. Dört sene geçtikten sonra doğurduysa ilk kocaya bağlanmaz. İlk kocaya bağlandığı durumda ikinci nikah iddet içinde geçmiş olacağı için batıl olur.

 

Çocuk ilk kocaya bağlanmadığında, örneğin ilk koca tarafından nesebi reddedilmişse İkinci kocanın kadınla hamilelik esnasında evlendiği ortaya çıktığından [ikinci nikahın hükmü ne olur? Burada iki ihtimal söz konusudur:]

 

Birinci ihtimal

 

Bu nikahın fasid olduğuna hükmedilir. Çocuğun kadının başkasıyla şüphe yollu ilişkiSinden olduğu varsayılır.

 

İkinci ihtimal

 

İkinci nikahın fasid olduğuna hükmedilmez; çocuğun ya zinadan olduğuna veya ikinci kocayla şüphe yoluyla gerçekleşen ilişkiden olduğuna hükmedilir. Nikahın, görünürdeki durum açısından sahih olduğuna hükmedilir.

 

Ezrai'nin de belirttiği üzere ikinci ihtimal doğru olmaya daha yakındır. Bu, el-Matlab'da tek görüş olarak belirtilmiş olup bu görüş Ruyani'nin kimden olduğu bilinmeyen hamilelik konusunda zikrettiğimiz "aksine o, nasılolduğu bilinmeyen bir hamileliktir" görüşünden alınmıştır. Burada da o meselede belirttiğimiz şekilde görüşler uzlaştırılabilir.

 

60. çocuğun doğumu iddetten altı ay veya daha fazla geçtikten sonra olmuşsa çocuğun ilk kocadan olması mümkün olsa bile ikinci kocaya bağlanır; çünkü onun kadınla birlikte olma hakkı mevcuttur. Onun evliliği hukuk açısından sahih olduğuna göre [çocuğun ona bağlanması, ilk kocaya bağlanmasına göre] daha güçlüdür. Çocuğun ilk kocaya ait olduğunu söylersek, sahih olan nikahı bir ihtimale binaen batıl kabul etmiş oluruz.

 

61. Kadın, ilk kocaya ait iddet esnasında ikinci kocayla fasit olarak evlense [ki bu iki şekilde olabilir]:

 

> Bir erkek, kadının iddetinin bittiğini zannederek onunla evlenir.

> Veya yeni Müslüman olduğundan yahut alimlerin bulunduğu bölgeden uzakta yetiştiğinden dolayı iddet bekleyen kadınla evlenmenin haram olmadığını zannederek onunla evlenir.

 

İşte bu iki durumda, kadınla ikinci olarak evlenen kişi onunla ilişkide bulunsa ve kadın da ikinciden değil ilk kocadan olması mümkün olan bir dönemde çocuk doğursa, yani çocuğu ikinci kocayla ilişkisi üzerinden altı ay geçmeden önce ve daha önce geçenden dört sene veya daha az zaman geçmişken doğursa ilk kocaya bağlanır. Doğumla birlikte kadının iddeti sona ermiş olur, sonra kadın ikinci koca sebebiyle ikinci defa bir iddet bekler. Zira onunla olan ilişkisi şüphe yoluyla olan bir ilişkidir. İkinci koca kendi nikahının fasit oldUğunu biliyor ve -yukarıda belirttiğimiz iki gerekçe yoksa- o zaman o, zina etmiştir.

 

Not:  Nevevi, el-Muharrer'de olduğu gibi "kadın, iddet içinde evlenme örneğinde olduğu gibi fas it olarak evlense" demiş olsa daha iyi olurdu; çünkü iddet içinde evlenmek ancak fasit bir evlilik olur. Bu ifadeyle kafirlerin evlilikleri dışarıda bırakılmış olur; çünkü onlar bu evliliğin sahih olduğuna inanıyorlarsa -ilgili konuda geçtiği üzere- bu nikahın sahih olduğuna hükmedilir.

 

62. Kendisiyle iddet esnasında [ikinci koca tarafından] evlenilen kadın çocuğunu birinci kocaya değil ikinci kocaya ait olması mümkün olan bir zaman diliminde dünyaya getirse, örneğin ikinci kocayla ilişkisi üzerinden altı ay veya daha fazla bir zaman dilimi geçince doğum yapsa yahut ayrılığın hemen öncesinde hamileliğin mümkün olduğu zamandan başlayarak dört yıldan fazla zaman geçtikten sonra bir çocuk dünyaya getirse bu çocuğun nesebi -belirtilen gerekçeyle- ikinci kocaya bağlanır.

 

Not:  Bu, ilk kocanın boşaması bain ise geçerli olur. Şayet ric'ı ise eş-Şerhu'l-kebir, eş-Şerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibin'de İmam ŞafiI'ye ait iki görüş, tercih yapılmaksızın zikredilmiştir. Bunların birincisi Nevevi'nin ifadesinin zahirinden anlaşılandır. İkincisine göre ise çocuk, nesep uzmanına gösterilir. Çünkü ilk kocanın kadınla birliktelik hakkının zamanı devam etmektedir. Zahir olan Bulkinl'nin de "buna göre fetva verilmelidir" diye belirttiği üzere bu görüştür. Bulkinı bunu İmam Şafii'nin el-Ümm'deki ifadesi olarak aktarmıştır.

 

63. Kadın, çocuğu her iki kocadan yani hem birinci hem de ikinci kocadan olması muhtemelolan bir zaman diliminde dünyaya getirse, yani ikinci kocanın ilişkide bulunmasının üzerinden altı ay geçince veya birinci kocanın boşamasının üzerinden dört yıl geçmeden önce dünyaya getirse çocuk, Müslüman, güvenilir, deneyimli bir nesep uzmanına gösterilir. çocuğun nesebini belirlemede onun ifadesine göre hareket edilir. Nesep uzmanı çocuğun birinci veya ikinci kocaya ait olduğuna hükmederse bunun hükmü yalnızca çocuğun ondan olmasının mümkün görülmesinin hükmü gibidir. Bu da biraz önce geçmişti.

 

Nevevi "nesep uzmanı çocuğu ikisinden birine katarsa" demek suretiyle her ikisine birden katması veya her ikisinden de ayırması yahut kararsız kalması yahut da ortada bir nesep uzmanının bulunmaması durumlarını dışarıda bırakmıştır. Bu durumlarda çocuğun buluğa erip nesebini kendisinin belirlemesine kadar beklenir.

 

Not:  Taksimler içinde [zikredilmeyen] çocuğun o ikisinden de olmasının mümkün olmaması hali kalmıştır. Örneğin çocuk ikinci kocayla ilişkinin üzerinden altı aydan az ilk kocanın boşamasının üzerinden de dört yıldan fazla zaman geçtikten sonra doğmuş olsa bu durumda her iki kocaya da bağlanmaz.

 

Kişi, vefat iddeti bekleyen bir kadınla şüphe yoluyla ilişkide bulunsa ve kadın, çocuğun her iki erkekten olması mümkün olan bir sürede doğum yapsa, ortada bir nesep uzmanı bulunmasa veya nesep uzmanı olsa, bile çocuğun nesebinin kime ait olduğunu belirlemek imkansız olsa kadın doğum yaptığında o erkeklerden birine ait olan iddet biter. Kadın üzerinde, üç temizlik dönemi ile aylar yoluyla tutulan iddet içinden hangisi daha uzun ise onu bekleme yükümlülüğü kalır. İkincisi tamamlanmadan önce birincisi sona ererse çocuğun birinci kocadan olma ihtimali bulunduğundan kadının onu da tamamlaması gerekir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

KADININ İKİ İDDETİNİN BİRBİRİNE GİRMESİ