MUĞNİ’L-MUHTAC

İDDETLER

 

NİKAH İDDETİ

 

Nikah iddeti iki türlüdür:

 

Birincisi hayatta olan bir kimsenin boşama veya fesih yoluyla aynImasına bağlıdır. Bu iddet ancak cinsel ilişki yahut kadının erkeğin menisini kendi cinsel organına sokmasından sonra -rahmin boş olduğu kesin olarak bilinse bile- gerekli olur. İmam ŞafiI' nin yeni görüşüne göre halvet sebebiyle gerekli olmaz.

 

Hür ve adet gören bir kadının iddeti üç temizlik dönemidir. Ayette geçen ( •. ) sözcüğü temizlik anlamındadır. Kadın temiz iken boşandığında iddet, üçüncü hayız dönemine girdiği anda sona erer. Kadın hayızlı iken boşanmışsa dördüncü hayıza girdiği anda boş olur. İmam Şafii'nin bir görüşüne göre hayıza girdikten sonra bir gün ve gecenin geçmesi gerekir.

 

Hayız görmeyen kadının temizlik süresi bir kar' olarak kabul edilir mi? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır. Bu görüşler" kar' bir temizlikten hayıza intikal etmek midir yoksa etrafı iki kanama ile kaplı bulunan bir temizlik midir? konusundaki görüş aynlığına dayalıdır. İkincisi daha güçlüdür.

 

Müstehaza olan kadının iddeti, hangi temizlik süresini esas alıyorsa ona göre belirlenir.

 

Adetini şaşırmış olan kadının iddet süresi o an itibarıyla üç aydır. Bir görüşe göre ise adet görmekten ümidini kestikten sonra üç aydır.

 

Ümmüveled, mükatep cariye ve kendisinde kölelik bulunan kadının iddeti iki temizliktir.

Ric'i talaktan dolayı iddet beklerken azat edilirse daha güçlü görüşe göre hür kadının iddetini tamamlar. Bain talaktan dolayı iddet beklerken azat edilirse daha güçlü görüşe göre cariye iddetini tamamlar.

 

Hayız görmeyen veya hayız görmekten ümidini kesmiş [menopoz olmuş] kadının iddeti üç aydır. Ayın ortasında boşanmış ise sonraki iki hilal dikkate alınır, kesintiye uğrayan ay da otuz güne tamamlanır. Bu kadın iddeti esnasında hayız görürse temizlikleri hesap ederek iddet beklemesi gerekir.

 

[Hayız görmeyen veya hayız görmekten ümidini kesmiş] cariyenin iddeti bir buçuk aydır. İmam ŞafiI'nin bir görüşüne göre iki ay, bir başka görüşüne göre üç aydır.

 

Süt emzirme, hastalık vb. bir illet sebebiyle kanaması kesilen kadın adet görünceye veya adet görmekten ümit kesinceye kadar bekler. Daha sonra ay hesabıyla iddet bekler. Bir iddet söz konusu olmaksızın kanaması kesilmişse İmam ŞafiI'nin yeni görüşüne göre yine böyledir. Eski görüşüne göre ise bu kadın dokuz ay bekler. Bir başka görüşe göre dört sene bekledikten sonra ay hesabıyla iddet bekler.

 

İmam ŞafiI'nin yeni görüşü esas alındığında kadın adet görmekten ümidini kestikten sonra ay hesabıyla iddet beklerken adet görse temizlikleri hesap ederek yeniden iddet beklemesi gerekir. Aylar bittikten sonra adet görse bu konuda İmam ŞafiI'ye ait birkaç görüş bulunmaktadır. En güçlü görüşe göre kadın evlenmişse bir şey yapması gerekmez, aksi takdirde temizlik hesabıyla iddet bekler.

 

Bu konuda muteber olan kadının aşiretinden olan kadınların adetten kesilme yaşı, bir başka görüşe göre bütün kadınların adetten kesilme yaşıdır.

 

Ben [Nevevi] derim ki bu görüş [ikinci görüş] daha güçlüdür.

Allah daha iyi bilir.

 

1. Nikah iddeti iki türlüdür. Bunların birincisi hayatta olan bir kişinin boşamasına veya nikahın eşte bulunan bir kusur, süt haramlığının sabit olması yahut lian yoluyla feshedilmesine bağlıdır.

 

Bunun de!i!i şu ayettir:

 

> Boşanmış kadınlar, kendi başlarına {evlenmeden} üç temizlik dönemi beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azızdir, hakımdir. [Bakara, 228]

 

Fesih de talakla aynı özelliktedir.

 

2. "Nikah iddeti" ifadesi kendisiyle zina edilen kadını dışarıda bırakmaktadır. Onun iddet beklemesinin gerekli olmadığı konusunda ittifak bulunmaktadır.

 

Ancak bu ifadeye "şüphe yoluyla ilişkide bulunulan kadın" bir itiraz noktası teşkil eder. Buna da şöyle denilebilir: "Bir ifadenin zıt anlamında tafsilat varsa bu durum bir itiraz noktası teşkil etmez. "

 

3. iddet, belirtilen ayrılık sahih veya fasit bir nikahtaki ilişkiden yahut şüphe yoluyla olan ilişkiden sonra olursa gerekli olur. Bu ilişki ister helal olsun isterse hayızlı veya ihramlı kadınla ilişkide bulunmada olduğu gibi haram olsun fark etmez. Yine ister önden olsun -ki bu konuda farklı görüş yoktur- isterse -daha doğru görüşe göre- arkadan olsun fark etmez. ilişkide bulunan kişi ister aklı başında olsun ister olmasın, ister kendi başına hareket etsin ister etmesin, ister cinsel organına bez dolamış olsun ister olmasın, buluğa ermiş olsun ya da olmasın fark etmez.

 

Ayrılık bundan [yani ilişkiden] önce gerçekleştiğinde ise durum farklıdır.

 

Bunun delili şu ayettir:

 

> Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın. [Ahzab, 49]

 

Mütevelli iddeti gerektiren ilişkiye dair şöyle bir kuralortaya koymuştur: "ilişkide bulunulan kadın için had cezasını gerektirse bile erkek için had cezasını gerektirmeyen her ilişki iddeti gerektirir." Örneğin ergenliğe yaklaşmış bir erkek, yetişkin bir kadınla zina etse veya akıl hastası bir erkek, aklı başında bir kadınla zina etse yahut zina etmeye zorlanan bir erkek, kendi isteğiyle zina eden bir kadınla ilişkide bulunsa bu ilişki iddeti gerektirir.

 

Not:  Zerkeşi şöyle demiştir: "çocuğun ilişkide bulunmasıyla iddetin gerekli olması için -Gazzarı'nin de fetva verdiği üzere- çocuğun ilişkide bulunabilecek durumda olması şarttır.

Aynı şekilde Mütevelli'nin açık olarak belirttiğine göre küçük kızın iddet beklemesi için de onun ilişkiye müsait olması şarttır." Bu, yerinde bir görüştür.

 

Kadın, husyeleri [hayaları] alınmış bir erkekle ilişkide bulunduğunda iddet bekler ancak cinselorganı -isterse yumurtalıklarından alt tarafından olsun- kopuk biriyle evlendirilmişse o zaman iddet beklemesi gerekmez; çünkü bu durumda ilişki söz konusu olamaz. Bununla birlikte kişinin cinselorganı tümden ortadan kalkmış değilse kadın bain talakla ayrıldığında çocuğun nesebi o kocaya bağlanır, koca çocuğun nesebini reddederse kadın çocuğu doğuruncaya kadar iddet bekler. Cinsel organı tümden bulunmayan kişiye gelince, onun karısının doğurduğu çocuğun nesebi ona bağlanmaz.

 

Beğavı şöyle demiştir: "Kadın, erkeğin vücudunda fazladan çıkmış olan cinselorganı kendi cinsel organı na soksa iddet beklemesi gerekir. Felçli durumda olan cinselorganı soksa -kopuk olan cinselorganı sokması durumunda olduğu gibiiddet beklemesi gerekmez."

 

İlk duruma ilişkin söylediği husus, şayet fazlalık olan organ asll organ gibiyse doğrudur, aksi takdirde doğru değildir. Hocamız Zekeriya el-Ensan'nin belirttiğine göre ikinci duruma ilişkin söylediği şey kabul edilemez.

 

4. Kadın, kocasının men isi ni kendi cinselorganına soktuktan sonra ayrılık meydana geldiğinde de iddet gerekli olur; çünkü meniyi cinsel organa sokmak, sırf cinselorganı sokmaya göre hamileliğe daha yakın bir durumdur.

 

Tıpçılar şöyle demişlerdir: "Meni havayla temas edince ondan çocuk olmaz." Nihayetinde bu bir zandır ve bu zan çocuğun olma imkanını ortadan kaldırmadığından dikkate alınmaz.

 

5. Meninin çıktığı ve kadının cinselorganına sokulduğu an itibarıyla dokunulmazlığının bulunması gerekir. Maverdi alimlerimizden şunu nakletmiştir:

 

Meniyi cinsel organa sokmakla iddetin gerekli olma şartı, meninin inmesi ve organa sokulmasının evlilik esnasında olmasıdır. Buna göre kişiden meni geldikten sonra evlilik gerçekleşse ve kadın da meniyi cinsel organına soksa yahut evlilik sürerken erkekten meni gelse, erkek karısından bain olarak ayrıldıktan sonra kadın meniyi organına soksa, iddet gerekmez ve çocuk da meninin sahibine bağlanmaz.

 

Bana göre bu, dikkate alınmaz. Şart olan şey -alimlerimizin de belirttiği üzere- bunun zinadan olmamasıdır. Zina esnasındaki sudan olmaya gelince, kadının bunu organına sokması dikkate alınmaz.

 

6. Yukarıda belirtilen durumlarda kadının rahminin boş olduğu kesin bilinse bile -örneğin küçük çocukla evli olan kadının durumunda olduğu gibi- kadının yine de iddet beklemesi gerekir. Hatta kadının rahminin boş olduğu şarta bağlamayla olsa bile böyledir. Örneğin koca, karısına "rahminin benden boş oldUğunu ne zaman kesin olarak bilirsen boşsun" dese ve durum kocanın dediği gibi olsa bile hüküm böyledir. Çünkü konuyla ilgili deliller geneldir [ayrım yapmamaktadır], ayrıca yukarıda geçen ayetin mefhum-ı muhalifinden de bu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan hamileliği meydana getiren boşalma gizli bir durum olup kişilere ve durumlara göre değişmektedir, bunu araştırmak zor olduğundan Şari bunu dikkate almamış, onun sebebi olan "ilişki" veya "meniyi cinsel organa sokma" ile yetinmiştir. Bu şuna benzer: Şari yolculuk ruhsatlarından mükellefin yararlanması için yalnızca yolculuğu dikkate almış, zorluk bulunup bulunmadığını dikkate almamıştır. 

 

7. Cinsel ilişki bulunmaksızın karı-kocanın baş başa kalması durumunda [sonradan ayrılık meydana geldiğinde kadının iddet beklemesi gerekir mi? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

İmam ŞafiI'nin yeni görüşüne göre, önceki ayetten anlaşılan zıt anlama [mefhum-ı muhalif] göre iddet gerekmez.

 

ikinci görüş

 

İmam ŞafiI'nin eski görüşü, baş başa kalmayı ilişkide bulunma yerine koymaktadır.

 

8. Hayız gören ve bu sebeple temizlik dönemlerini hesap ederek iddet beklemesi gereken hür kadının iddeti üç temizlik dönemidir. Bunun delili, [konunun başında geçen ayette yer alan] "Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç temizlik dönemi beklerler" ifadesidir.

 

9. Kişi bir kadını earlyesi zannederek veya başkasının mülkiyetinde olan eariye karısı zannederek ilişkide bulunsa kadın üç temizlik dönemi iddet bekler; çünkü "zan, hükmü hafifletme konusunda değil yalnızca ihtiyat konusunda etkili olur. "

 

Kadın darulharbe katılıp sonra köleleştirilmiş olduğundan hürriyetten köleliğe dönmüş olsa mezhep içindeki iki görüşten tercihe şayan olanına göre bu şekilde iddet bekler.

 

Diğer görüşe göre ise onun iddeti eariyenin iddetidir.

 

Not:  Nevevi'nin mutlak ifadesi ilaç içerek hayız gören kadını da kapsamaktadır ki nasıl ki bu kadından namaz kılma yükümlülüğü düşerse burada da aynı durum geçerlidir.

 

10. (...) kelimesinin meşhur okunuşu kar' şeklindedir. Nitekim Nevevi de bu şekilde harekelemiştir. Bu kelime sözlükte hem temizlik hem de adet görme anlamına gelmektedir.

 

Kelime, Nesa! ve başka kaynaklardaki şu hadiste "hayız" anlamında kullanılmıştır:

 

> Kar' günlerinde namazını terk edersin.(Buhari, Hayız, 3060; Nesai, Taharet, 209)

 

Bu kelimenin hakikat anlamının "temizlik", mecaz anlamının ise "hayız" olduğu söylendiği gibi tersi de söylenmiştir.

 

Kelimenin şeriat dilindeki anlamı temizliktir. Nitekim bu, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Aişe ve diğer sahabeden rivayet edilmiştir. Ayrıca ayette "onları boşayın" ifadesi yer almaktadır. Hayız döneminde boşama -ilgili bölümde geçtiği üzere- haram kılındığına göre boşama izni temizlik dönemi olarak anlaşılır. Bu ayet "iddetleri öncesinde onları boşayın" şeklinde de okunmuştur. Bir şeyin "öncesi" ilk kısmıdır. Yine bu kelime "birleşmek" anlamından türetilmiştir. Bu anlamda bir şeyi birleştiren kişi kara'tü keza fi keza [şunu şurada birleştirdim] der. Böyle olunca bu kelimenin temizlik anlamında olması hayız anlamında olmasından daha uygundur; çünkü temizlik kanın rahimde toplanması, hayız ise kanın dışarı çıkmasıdır. Sözün kökenine uygun olan anlamı dikkate almak, bu kökene aykırı olan anlamı dikkate almaya göre önceliklidir.

 

Kar' kelimesi -ekrain- şeklinde çoğul yapılır.

 

11. Kadın temizlik döneminde boşanmış ve temizlik süresinden geriye bir miktar kalmışsa bu kadının iddeti üçüncü hayız dönemine girildiği anda sona erer. Çünkü temizlik döneminin bir kısmı -az olsa bile- kar' olarak isimlendirilebilir. Nitekim hac için ihrama girilebilecek süre iki ay ve üçüncü ayın bir kısmı olduğu halde Yüce Allah "Hac bilinen aylardadır" [Bakara, 197] buyurmuştur.

 

12. Temizlik süresinden herhangi bir şey kalmamışsa, mesela koca karısına "sen temizliğinin sonunda boşsun" demişse bu kadının iddeti dördüncü hayıza başladığı anda biter. Nitekim Nevevi bunu şu sözleriyle belirtmiştir:

 

"Kadın hayızlı iken boşanmışsa onun iddeti dördüncü hayıza girdiği anda biter, hayızından kalan kısım kesinlikle bir kar' olarak hesap edilmez; çünkü son temizliğin tamamlanmış olması, ardından gelen hayızın -yani dördüncü hayızın- başlamasıyla belli olur.

 

İmam Şafii'nin bir görüşüne göre ilk durumda üçüncü hayız başladıktan sonra, ikinci durumda dördüncü hayız başladıktan sonra bir gün ve gecenin geçmesi şart koşulur.

Böylece bunun [istihaza değil] hayız olduğu bilinir.

 

Bundan, bu görüş esas alındığında o gün ve gecenin de iddetten sayılacağı sonucu çıkar ki bir görüş böyledir. Daha doğru görüşe göre ise bu durumda iddetin bittiği anlaşılmış olur.

 

İlk görüş sahipleri buna şu şekilde cevap vermişlerdir: İddetin üç kar'dan fazla olmaması için bunun hayız kanı olarak kabul edilmesi zahir olandır. Kan bir gün ve gece geçmeden kesilir ve on beş gün geçinceye kadar da tekrar kanama olmazsa iddetin bitmemiş olduğu anlaşılır.

 

Not:  Nevevi, kadının temizlik döneminde ve adet esnasında boşanmasından bahsettiği halde loğusalık esnasında boşanmasından bahsetmemiştir. Ravdatü't-talibin'in "hayız" bölümündeki ifadenin zahirinden anlaşıldığına göre bu, iddetten kabul edilmez. Bu, Nevevi'nin burada ikinci duruma ilişkin iki iddetin bir araya gelmesi konusundaki sözünden de çıkan sonuçtur.

 

13. Daha önce hiç hayız görmemiş bir kadın boşandıktan sonra iddetini ay hesabıyla beklerken adet görse bu kadının daha önceki temizliği, [beklemesi gereken üç] temizlikten sayılır mı sayılmaz mı? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır. Kadı Hüseyin ve başkalarının belirttiğine göre bu iki görüş, şu konudaki görüş ayrılığına dayalıdır: Kar', temizlikten hayız ve loğusalığa intikel etmek midir yoksa iki tarafı kanama ile kaplanmış olan bir temizlik midir?

 

İlkini kabul etmemiz halinde bu temizlik iddetten sayılır ve kadının iddeti dördüncü hayıza başladığı anda biter.

 

Meselenin kendisine dayandınldığı ihtilaflı görüşler içinde ikincisi daha güçlüdür. Aynı şekilde onun üzerine dayandınlan "bu temizlik, kar olarak kabul edilmez" görüşü de böyledir.

 

Not:  Rafil şöyle demiştir: Alimlerin, "kar' iki tarafında kadının kanamasının olduğu temizliktir" ifadesinden kastedilen şey temizliğin bütünü değildir; çünkü temizliğin kalan kısmının kar' olarak kabul edileceği konusunda görüş ayrılığı yoktur. Alimlerin bununla kastettikleri "iki tarafında kanama bulunan temizlikten herhangi bir şey iddet kapsamında kabul edilir mi yoksa bu temizlikten hayıza intikal etmek yeterli midir?" konusundaki görüş ayrılığıdır.

 

14. Müstehaza olup hayız zamanını şaşırmamış olan kadın, iddeti konusunda -adet bölümünde belirtildiği üzere- "kendi adetine" veya "farklı renklerde gördüğü kanlara" yahut "en düşük süreli adet süresine" bakarak temizlik dönemleri hesabıyla iddet bekler.

 

 

15. Hayız konusunda bir belirsizlik içinde olan, adet süresini tam tespit edememiş olan kadın ister ilk defa adet görüyor olsun isterse böyle olmasın -kendisinden kesik kesik kan gelse bile- an itibarıyla üç ay süreyle iddet bekler; çünkü her bir ay genellikle bir temizlik bir hayız süresini kapsar. Ayrıca menopoz olma dönemine kadar beklemesinde büyük bir zorluk bulunmaktadır. Bu mesele, ibadetler konusunda ihtiyatlı davranma meselesinden farklıdır. Çünkü ibadetlerde meşakkat daha fazladır. Ayrıca böyle bir kadın şüphe içinde olduğundan "onların iddeti konusunda şüphe ederseniz, iddetleri üç aydır." [Talak, 4] ayetinin kapsamına girmektedir.

 

16. Bu kadının boşandığı ayda on beş günden fazla süre kalmışsa bu süre bir kar' kabul edilir; çünkü kesinlikle bir temizlik dönemini içermektedir. Bundan sonra iki ay hilale göre iddet bekler. Kadın boşandığı esnada aydan on beşgün veya daha az süre kalmışsa kalan süre iddetten hesaplanmaz; çünkü bunun hayız olma ihtimali vardır. Bu durumda kadın iddeti saymaya ay başında hilal ile başlar. Çünkü hayız konusunda belirsizlik yaşayan kadın açısından aylar asıl değildir. Onun açısından her bir ay, bir hayız ve temizliği genellikle barındırması yönüyle bir kar' kabul edilmiştir. Hiç hayız görmemiş olan veya hayızdan kesilmiş olan kadın ise bundan farklı olup onlar yarım kalan ayı -ileride belirteceğimiz şekilde- tamamlarlar.

 

17. Müstehaza olan kadın, adet ve temizlik dönemlerini aklında tutuyor ise bu süreler üç aydan fazla da olsa az da olsa bu sürelere göre iddetini bekler; çünkü bu süreler içinde üç temizlik dönemi bulunmaktadır. Yine müstehaza olan kadın adet ve temizlik dönemlerinin süresi konusunda şüphe etmekle birlikte mesela "adet ve temizlik süresinin bir yılı geçmediğini kesin biliyorum" derse bir seneyi bir temizlik ve adet dönemi kabul eder. Bunu Darimı zikretmiş, NevevI' de el-Mecmu'un hayız bölümünde bu görüşü onaylamşıtır.

 

Bir görüşe göre ise adet ve temizlik dönemlerini şaşırmış olan müstehaza kadın, adet görmekten ümidini keseceği zamandan sonra iddet bekler; çükü bunun öncesinde düzenli bir adet görme ümidi bulunmaktadır. ileride adetten kesilme yaşı gelecektir.

 

Not:  Adet ve temizlik zamanını şaşırmış olan kadına ilişkin görüş ayrılığı onunla evlenmenin hükmüne ilişkindir. Onu yeniden nikaha alma ve barınma hakkına gelince bu kadın için süre yalnızca üç aydır. Bu konuda görüş ayrı!ığı yoktur.

 

18. Hür olmayan; ümmü veled, sözleşmeli cariye, müdebber cariye ve kendisinde kölelik özelliği bulunan kadın, adet gören kimselerden ise onun iddeti -ister boşanmış olsun, isterse şüphe yoluyla ilişkide bulunulmuş olsun- iki temizlik dönemi beklemesidir; çünkü cariye, pek çok hüküm bakımından hür kadının yarısı ile muhataptır. [Hür kadın üç temizlik dönemi iddet bekler, buna göre cariye de bir buçuk temizlik beklemesi gerekirdi].

Cariyenin temizlik süresinin ikiye tamamlanması, tıpkı kölenin boşamasında oldUğU gibi bölünmesinin imkansız olmasından kaynaklanmaktadır. Zira temizliğin yarısı ancak tümünün ortaya çıkmasıyla çıkar. Şu halde kanamanın geri dönmesine kadar beklemek şarttır.

 

Nevevi'nin ifadesinden, tam anlamıyla kölelik özelliğine sahip olan cariyenin evleviyetle iki temizlik dönemi iddet bekleyeceği anlaşılmış olmaktadır. Bu kadın ister boşansın, ister fas id bir nikahla veya şüphe yoluyla ilişkide bulunsun fark etmez.

 

19. Bir kimse kendi cariyesi zannederek başkasının cariyesiyle ilişkide bulunsa cariye bir temizlik boyunca iddet bekler; çünkü cariye haddi zatında başkasının mülküdür. Burada şüphe o cariyenin ilişkide bulunan kişiye ait olması ile ilgilidir.

 

20. Kişi cariyeyi, kendi karısı olan cariye zannederek ilişkide bulunsa cariye -ilişkide bulunan kişinin inancı dikkate alınarak- iki temizlik boyunca iddet bekler; çünkü zan, aslı itibarıyla iddetin aslını etkilemekte olduğuna göre özel bir zannın iddetin özel bir yönünü etkilemesi de caizdir.

 

21. Kişi cariyeyi hür zannederek onunla ilişkide bulun sa cariye -ilişkide bulunan erkeğin inancı doğrultusunda- üç temizlik süresince iddet bekler.

 

Not:  Nevevi, müstehaza olan cariyenin iddetinden söz etmemiştir. Onun hükmü şayet adet ve temizlik zamanını şaşırmışsa -hür kadında geçtiği üzere- esas alması gereken temizliklere göre iki temizliktir. Şayet adet ve temizlik zamanını şaşırmış ise bakılır: Ayın başında boşanmışsa iki ay bekler. Ayın az bir kısmı geçip çoğunluğu kalmışken boşanmışsa kalan kısım ve ikinci ay iddet bekler. Ayın az bir kısmı kalmışsa kalan kısımdan sonraki iki ay iddet bekler. Bunun sebebi daha önce hür kadında geçtiği üzere ay hesabının, adetini şaşıran kadın hakkında asıl olmamasıdır.

 

22. Cariye rk'ı talaktan dolayı iddet beklerken azat edilse [ne olur? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

İmam ŞafiI'nİn daha güçlü ve yeni olan görüşüne göre hür kadının iddetini tamamlar; çünkü rk'ı talakla boşanmış kadın, hükümlerin çoğunluğu bakımından hür kadın evli gibi olduğundan sanki boşama öncesinde azat edilmiş gibi değerlendirilir.

 

İkinci görüş

 

İddet beklemenin gerekli olduğu an dikkate alınarak cariye iddetini tamamlar.

 

23. Cariye bain talak sebebiyle iddet beklerken azat edilirse [ne olur? Bu konuda da İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü -Ravdatü't-talibin'de "yeni" diye de belirtilmiştirgörüşe göre cariye iddetini tamamlar; çünkü bain talakla boşanan kadın; miras alamaması, nafakasının düşmesi gibi konularda yabancı bir kadın hükmündedir. O, iddeti bittikten sonra azat edilmiştir.

 

İkinci görüş

 

Eksik olan iddet tamamlanmadan önce tam olan iddetin meydana gelmesi sebebiyle hür kadının iddetini tamamlar.

 

24. Nevevi "iddet beklerken" demek suretiyle, cariyenin mesela boşanma ve azat edilmesinin aynı şeye bağlanması örneğinde olduğu gibi boşamayla eş zamanlı az at edilmesini dışarıda bırakmıştır. Zira -Maverdi'nin belirttiği üzere- bu durumda kesinlikle hür kadının iddetini bekler.

 

25. Nevevi, "ric'ıolarak" demek suretiyle dıriyenin vefat iddeti beklerken azat edilmesini dışarıda bırakmıştır; zira bu durumda o cariyelerin iddetini tamamlar.

 

26. Küçüklük vb. bir sebeple hiç adet görmeyen kadın -doğum yapmış olsa ve loğusa olmasa bile- veya hayız görmekten ümidi kalmamış [menopoz olmuş] kadın, şayet boşama ayın başına bağlanma vb. bir durum sebebiyle ay başına rastlamışsa hilalleri esas almak suretiyle üç ay iddet bekler.

 

Bunun delili şu ayettir: Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlarla, henüz adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. [Talak, 4]

 

Bu kadının boşaması ay başına rastlamayıp ayartasında gerçekleşmişse -velev ki ayın ilk günü veya gecesi bile olsa- bundan sonra iki hilal hesabıyla iki ay bekler, eksik kalan ayı da dördüncü aydan yapacağı eklemeyle otuz güne tamamlar. Eksik kalan ay gerçekte otuz gün çekmemiş olsa bile böyledir. Mezhepte esas alınan rivayet budur. ŞafiI'nin kızının oğlundan bir rivayete göre bu durumda -aynen Ebu Hanife'nin görüşünde olduğu gibi- bütün aylar bölünür, doksan günlük süre tamamlanır.

 

27. Kadın ay hesabıyla iddet beklerken adet görürse adettemizlik hesabıyla iddet beklemesi gerekli olur. Bu konuda icma vardır. Çünkü bedeli bitirmeden önce aslı yerine getirme gücünü bulmuştur. Nitekim teyemmümle namaz kılan kişi namaz esnasında suyu bulursa abdest alarak kılması gerekir. Temizlikten o ana kadar geçen kısım kar' olarak kabul edilmez. Nitekim daha önce geçen dayandırma bunu gerektirmektedir. Nevevi, Tashihü't-Tenbih adlı eserde bu görüşün sahih olduğunu belirtmiştir.

 

28. Kadın ay hesabıyla iddeti bitirdikten sonra hayız görse bunun bir etkisi olmaz; çünkü kadının o zaman hayız görmesi bu kadının ay hesabıyla iddet beklerken "iddet görmeyen kadınlar" kapsamında nitelenmesine engel teşkil etmez.

 

29. Cariye ve özgürlük sözleşmesi yapmış olsa bile kendisinde kölelik bulunan kadın şayet hayız görmeyen veya hayızdan kesilmiş olan birisi ise [ne kadar iddet bekler? Bu konuda İmam Şafii'ye ait farklı görüşler vardır:]

 

Birinci görüş

 

Bir buçuk ay süreyle iddet bekler; çünkü sayılar kölelik sebebiyle eksiltildiğinde hür kimsenin yarısı kadar azaltılır. Bir ay da ikiye bölünmeye müsaittir. Temizlik süresi ise böyle değildir.

 

İkinci görüş

 

Bu kadın iki ay iddet bekler; çünkü bu iki ay, iki temizlik süresinin bedelidir.

 

Üçüncü görüş

 

Bu kadın üç ay iddet bekler; çünkü ayetteki "onların iddeti üç aydır" [Talak, 4] ifadesi geneldir. Ayrıca meninin rahimdeki etkisi ancak bu kadar zaman sonra görülür. Çünkü çocuk seksen günde yaratılır, hamilelik de bundan sonra belirgin hale gelir. İnsanın tabiatına bağlı olan bir şey kişinin kölelik veya hür olmasına göre değişmez. Cariye hayız görmeye başlarsa onun durumu hür kadının hayız görmeye başlaması gibidir.

 

30. Hür olsun olmasın bir kadının hayız kanı, süt emzirme ve hastalık gibi bilinen bir sebeple kesilirse kadın adet görüp de temizlikler yoluyla iddetini tamamlayıncaya veya adet görmekten ümit keseceği yaşa ulaşıncaya kadar bekler. Bunun son sınırı altmış iki yaştır. Bu yaşa ulaşınca ay hesabıyla iddet bekler. Bekleme süresinin uzunluğuna aldırış edilmez; çünkü Beyhaki, Hz. Osman'ın süt emziren bir kadın hakkında bu şekilde hüküm verdiğini nakletmiştir.

 

Şeyh Ebu Muhammed şöyle demiştir: Bu, sahabenin icmaı gibidir.

 

31. Şayet kadının kanaması bilinen bir illet olmaksızın kesilirse [o zaman ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

İmam Şafii'nin yeni görüşüne göre bu kadın da tıpkı bir illet sebebiyle kanaması kesilen kadın gibi hayız görünceye kadar bekler. Daha sonra da temizlik görmek veya adet görmekten ümit kesip de ay hesabıyla beklemek suretiyle iddet bekler. Çünkü Allah ay hesabıyla iddet beklemeyi ancak hayız görmeyen veya hayızdan kesilmiş olan kadın için gerekli kılmıştır. Bu kadın ise onlardan biri değildir. Çünkü kanamasının geri dönmesini ümit etmektedir. Bu yönüyle de bilinen bir engel sebebiyle kanaması kesilen kadına benzemektedir.

 

İkinci görüş

 

İmam Şafii'nin eski görüşüne göre kadın, rahminin boş olduğu anlaşılsın diye hamilelik müddeti olan dokuz ay boyunca bekler. Çünkü yaygın duruma göre çocuk ana karnında bundan daha fazla süreyle kalmaz.

 

Beyhaki şöyle demiştir: İmam Şafii eski görüşünde kendisine muhalefet edenleri kınayarak şöyle demiştir: "Hz. Ömer, muhacirler ve ensar arasında bu şekilde hüküm veriyordu, hiç kimse ona tepki göstermiyordu. Şu halde ona muhalefet etmek nasıl caiz olabilir?

 

Üçüncü görüş

 

İmam Şafii'nin eski görüşleri arasında yer alan bir başka görüşe göre kadın, rahminin boş olduğu kesin olarak bilinsin diye hamilelik süresinin en uzunu olan dört yıl boyunca bekler.

 

Dördüncü görüş

 

İmam Şafii'nin eski görüşünden tahric yoluyla çıkarılan bir görüşe göre ise kadın, hamileliğin en kısa süresi olan altı ay boyunca bekler.

 

Eski görüşleri özetleyecek olursak kadın hamilelik süresi boyunca bekler. Bu ya en yaygın görüleni, ya en uzun ya da en kısa olanıdır.

 

Kadın yukarıdaki eski görüşlerin tümüne göre bu görüşlerde belirtilen süre kadar bekledikten ve kendisinde bir hamilelik ortaya çıkmadıktan sonra ay hesabıyla iddet bekler.

 

32. İmam Şafii'nin yeni görüşü yani iddetten kesilme dönemine kadar bekleme görüşü esas alındığında kadın adetten kesildikten sonra ay hesabıyla beklerken adet görse adet-temizlik hesabıyla iddet beklemesi gerekli olur; çünkü bedeli bitirmeden önce aslı yerine getirebilecek güce kavuşmuştur. Bu arada geçen süre kesin olarak temizlik olarak sayılır; çünkü iki kanama arasındaki temizliktir.

 

33. Kadın, ay hesabıyla iddet bekledikten sonra hayız görürse bu durumda ne yapacağı konusunda İmam Şafii'ye ait birkaç görüş bulunmaktadır:

 

Birinci görüş

 

En güçlü görüşe göre kadın, kendisinden iddet beklediği kocadan başka bir erkekle evlenirse adet-temizlik süresine göre herhangi bir iddet beklemesi gerekmez, nikah sahih olur; çünkü bu kadına kocanın hakkı ilişmiştir. Ayrıca burada amaçlanan şeye başlanmıştır. Bu şuna benzer: Teyemmümle namaz kılan kimse namaza başladıktan sonra su bulsa bu teyemmüm sebebiyle namazın kazası düşer.

 

Şayet kadın başkasıyla evlenmemiş se o zaman adet ve temizlik görme yoluyla iddet beklemesi gerekli olur; çünkü kadının iddetten kesilmemiş olduğu anlaşılmış ve kendisine başka bir kocanın hakkı da ilişmemiştir.

 

İkinci görüş

 

Kadının iddeti -yukarıda belirtilen gerekçeyle- mutlak olarak adet-temizlik görmeye intikal eder.

 

Üçüncü görüş

 

Görünürdeki durum açısından iddet sona ermiş olduğundan bu durumda kadın kesinlikle adet-temizlik hesabıyla iddet beklemez. Bu şuna benzer: Küçük kız ay hesabıyla iddet bekledikten sonra adet görse yeniden iddet beklemesi gerekmez.

 

Şafii'nin yeni görüşünde, kadının adetten kesilmesinden sonra söz konusu olan durumun benzeri, Şafii'nin eski görüşünde iddet bekledikten sonra söz konusu olmaktadır. Şu var ki o konudaki görüş ayrılığı mezhepteki alimlere aittir.

 

34. Adetten kesilmişken iddeti tekrar adete intikal etmiş olan kadının bir veya iki temizlik dönemi geçirdikten sonra tekrar adeti kesilse yeniden üç ay iddet beklemesi gerekir.

Bunun aksine adet görmekte olan bir kadın iddetini tamamlamadan önce adet görmez hale gelirse, bölümün sonunda "bu kadının iki şahsa ait iddet bekleme si gerekir" şeklinde belirtileceği üzere o, iddet beklemeye yeniden başlamaz. İbnü'l-Mukrı ise bu kadının da iddeti baştan beklemesi gerektiğini söylemiştir. Buna göre bu ikisi arasındaki farkın ne olduğunun açıklanması gerekir. Bu konuda şu söylenebilir: İlk kadının iddeti başlangıçta ay hesabı ile olduğu halde sonradan adet görmeye dönmüş, iddeti tamamlanmadan kadın eski durumuna yani ay hesabına geri dönmüştür. Bu durumda o kadının iddeti ay hesabına göre olur, adet tamamlamak suretiyle olmaz. Ancak ikinci kadın, adet görerek iddet beklerken sonradan ay hesabına intikal etmiş olup onun durumu ilk kadın gibi değildir.

 

35. İmam ŞafiI'nin yeni görüşüne göre, kadının adetten kesilmesi konusunda dikkate alınacak olan şey, İmam ŞafiI'nin el-Ümm'de açıkça belirttiğine göre kadının aşireti yani ana-baba tarafından akrabalarıdır. Çünkü tabiat ve yaratılış bakımından o kadına yakın olanlar onlardır. Bu akrabalar, kadına yakınlık derecesine yakından uzağa dikkate alınır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Kadına emsal mehir belirlerken alimler kadının asabelerini [erkek akrabalarını] dikkate almışlardır. Burada da böyle olmalıdır.

 

Buna şöyle cevap veririz: Mehrin yüksek veya düşük olması nesebin üstün veya düşük olmasına bağlıdır. Bu ise baba tarafı dikkate alınarak belirlenir, zira nesep babaya aittir. Bu yüzden asabeler dikkate alınmıştır. Burada ise tabiat ve yaratılışa bağlı olduğundan hem ana hem baba tarafı dikkate alınmıştır.

 

Bir görüşe göre ise ihtiyat gereği ve kesin olanı elde etmek amacıyla bütün kadınlar dikkate alınır. Bu ise bu konuda bize ulaşan haber dikkate alınarak belirlenir, yoksa bunun için bütün dünya kadınlarını dolaşıp araştırmak gerekmez, çünkü bu, mümkün değildir.

 

36. [Nevevi şöyle demiştir:] "Ben [Nevevi] derim ki bu, en güçlü görüştür. Allah en iyisini bilir."

 

Nevevi'nin dediği esas alınırsa burada "kadınlar" ile kastedilen kendi zamanında yaşayan kadınlar mıdır yoksa mutlak olarak bütün kadınlar mıdır?

 

Ezrai şöyle demiştir: "Kadı Hüseyin ve başkalarının meseleyi ele alış biçimi onların ilk görüşü kabul ettiğini göstermektedir. Pek çok alim ve hatta çoğunluğun ifadeleri ise ikinci görüşün kabul edildiğini göstermektedir."

 

Bana göre de ikinci görüş doğrudur.

 

37. Alimler, adetten kesilme [menopoz olma] yaşı konusunda altı farklı görüş ileri sürmüştür:

 

> Bunların en meşhuru yukarıda da geçtiği üzere 62 yaştır.

> Bir görüşe göre 50 yaştır.

> Bir görüşe göre 70 yaştır.

> Bir görüşe göre 85 yaştır.

> Bir görüşe göre 90 yaştır.

> Bir görüşe göre Arap olmayan kadınlar 50 yaşından sonra adet görmez,

Kureyşli olan kadınların dışındakiler ise 60 yaşından sonra adet görmez.

 

38. Bir kadın adetten kesildikten sonra kanama görse, adetten kesilmenin en üst sınırı onun son gördüğü kan olur. Bundan sonra diğer kadınlar da buna göre değerlendirilir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Bu, alimlerin hayız yaşı konusunda ileri sürdüğü şu görüşe aykırıdır: "Kadının bundan önce gördüğü kan dikkate alınmaz". Oysa her ikisi de [hem buluğdan önce hem de adetten kesildikten sonra kanamanın görülmesi] tümevarım yoluyla sabit olmuştur.

 

Buna şöyle cevap verilir: Hangi yaşta adet kanının ilk olarak görüldüğü konusundaki tümevarım kolayca yapıldığından tamdır. Bu yüzden bu konuda görüş ayrılığı olmadığından aykırı bir görüşe hüküm dayandırılmamıştır. Bu mesele ise öyle değildir. Bu yüzden bu konuda çok görüş ayrılıkları olmuştur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

İDDETİN DOĞUMLA SONA ERMESİ