MUĞNİ’L-MUHTAC

NAFAKALAR

 

1. Nafakanın Kapsamı

 

A. Temel gıda maddeleri

b. Katık

c. Temizlik aletleri

D. Eveşyaları

E. Mesken 

F. Hizmetçi

 

A. Temel gıda maddeleri

 

1. Maddi durumu yerinde olan koca, karısına her gün için iki müd, fakir olan koca bir müd, orta halli olan koca ise bir buçuk müd gıda maddesi verir. Bir müd 173 tam 1/3 dirhemdir.

 

Ben [NevevI] derim ki: Daha doğru görüşe göre 171 tam 3/7 dirhemdir. Allah daha iyi bilir.

 

2. Zekatta miskin olarak kabul edilen kişi burada fakir kabul edilir. Bunun üzerinde olan kişi hakkında bakılır: Bu kişi günlük iki müd vermekle yükümlü tutulduğunda miskin durumuna düşüyorsa burada orta halli kabul edilir, aksi takdirde maddi durumu yerinde kabul edilir.

 

3. [Yiyecek olarak] ödenmesi gereken şey, o bölgedeki yaygın gıda maddesinden verilir.

 

Ben [NevevI] derim ki şayet o bölgede farklı gıda maddeleri yaygın ise uygun olanın verilmesi gerekir. Zengin olup olmamak, [her gün] fecrin doğuşu anına göre değerlendirilir. Allah daha iyi bilir.

 

4. Kocanın, [gıda olarak vermesi gereken nafakayı] karısına dane olarak temlik etmesi gerekir. Bunu öğütmek ve ekmek haline getirmek de daha doğru görüşe göre böyledir [yani koca tarafından bunun için yapılacak masrafın ödenmesi gerekir].

 

5. İki taraftan biri [hububat vermek yerine] bedelini [vermek veya almak] istese, bundan kaçınan taraf zorlanamaz. Kadın, hububat alacağına karşılık başka bir şeyalsa daha doğru görüşe göre bu caiz olur. Ancak mezhepte esas alınan görüşe göre [hububat alacağına karşılık] ekmek veya un alamaz.

 

6. Kadın, örf ve adete uygun olarak kocasıyla birlikte yese daha doğru görüşe göre [hububat şeklindeki] nafaka alacağı düşer.

 

Ben [NevevI] derim ki: Ancak kız reşid olmayıp velisi de buna izin vermemişse o zaman düşmez. Allah daha iyi bilir.

 

3. Maddi durumu yerinde olan hür kocanın karısına - bu kadın cariye ve ehl-i kitaptan olsa bile - her gün iki müd hububat vermesi gerekir. Fakir kocanın bir müd hububat vermesi gerekir. Orta halli olan kocanın ise bir buçuk müd hububat vermesi gerekir.

 

Alimler, maddi duruma bağlı olarak kocanın yükünün farklılaşmasına "imkanı olanlar imkanı ölçüsünde versinler" [Talak, 7] ayetini delil göstermişlerdir.

 

Alimlerimiz nafakayı keffarete kıyaslamışlardır. Her ikisindeki ortak nokta ikisinin de şeriat tarafından ödenmesi gerekli kılınan mal olması ve zimmette yerleşmesidir. Keffarette kişi üzerine en fazla gerekli olan, bir fakir için iki müd hububattır. Bu da hacda başındaki bir rahatsızlık sebebiyle saçlarını tıraş etme sebebiyledir. Kişi üzerine gerekli olan en az miktar zıhar keffaretinde olduğu gibi bir müddür. Alimler bu sebeple nafakada en fazla olan miktarı yani iki müddü gerekli kılmışlardır; çünkü bu, imkanı olan kimsenin gücünün yeteceği miktardır. Fakire ise en az miktarı gerekli kılmışlardır. Bu, konu ile ilgili İmam Şafii'ye ait iki görüştür. Tek bir müd ile zahid kimse yetinir, dünyaya rağbet eden kimse de bununla kanaaat edebilir. Orta halli kimseye ise bu ikisinin arası gerekli örülmüştür; çünkü ona iki müd yiyecek vermek gerekli kılınsa bundan zarar görür, yalnızca bir müd ile yükümlü tutulsa bu durum kadına zarar verir, bu yüzden bir buçuk müd vermekle yükümlü tutulmuştur.

 

Bir görüşe göre -ki bu görüş İmam Şafii'nin eski görüşüne de nispet edilmiştir- bu, tıpkı akrabaya verilen nafakada olduğu gibi "yeterli olacak miktar" kuralına dayalıdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.)'in [Ebu Süfyan'ın karısı] Hind'e "öde göre kendine ve çocuğuna yeterli olacak miktarı al" ifadesinin zahirinden bu anlaşılmaktadır. (Müslim, Akdiye, 4452)

 

Nevevi, Müslim şerhinde şöyle demiştir: "Bu hadis, mezhebimiz alimlerinin, kadının nafakasını müdlerle sınırlamalarını reddetmektedir."

 

Ezrai şöyle demiştir: Bizim imamımızdan [yani Şafii'den] önce, bu nafakayı müdler ile belirleyen bir kimseyi bilmiyorum. Eğer edebsizlik sayılmasa ben hem ayete uymak hem de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadisine ittiba etmek amacıyla bunun öde göre belirlenmesini söylerdirm.

 

Bu görüşlerin ilkine şu şekilde cevap verilmiştir:

 

Şayet burada akrabalık nafakasında olduğu gibi yeterli olan miktarı dikkate alırsak o zaman hasta olan kadının ve bazı günlerde tok olması sebebiyle yemeğe ihtiyaç duymayan kadının nafakası düşerdi, oysa durum böyle değildir. Yeterlilik miktarının esas alınması geçersiz olunca, bu nafaka miktarını keffarete yakın bir şekilde belirlemek uygun olmuştur.

 

4. Müddün miktarı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür:

 

Rafii'nin belirttiğine göre bir müd 173 tam 1/3 dirhemdir. Bu, el-Beyan adlı eserde sahih oldUğU söylenen şu açıklamaya dayalıdır: Bağdat rıtlı 130 dirhemdir.

 

Nevevi buna aykırı görüş belirterek şöyle demiştir: "Ben derim ki: Daha doğru görüşe göre bir müd, 171 tam 3/7 dirhemdir. Allah daha iyi bilir."

 

Bu, bitkisel ürünlerin zekatı bölümünde sahih olduğu belirtilen şu görüşe dayalıdır: Bir Bağdat rıtlı 128 tam 4/7 dirhemdir.

 

5. Zekatta miskin sınıfında yer alan kimse, [nafaka konusunda] maddi sıkıntısı bulunan kimse olarak kabul edilir. Arada şu fark vardır: Zekat konusunda kişinin kazanabilecek durumda olması onu miskinlerin hak sahibi olduğu şeylerin dışına çıkardığı halde burada onun kazanç elde edebilecek durumda olması kendisini nafaka konusunda "sıkıntıda olan kimse" konumundan çıkarmaz.

 

Bundan şu sonuç çıkar: "Maddı durumu iyi bir kimsenin ödemesi gereken nafaka miktarını kazanma imkanına sahip olan kimsenin bunu kazanması gerekli değildir." Bu, doğrudur.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinde bir çarpıklık söz konusudur. Bu ifadenin şu şekilde olması daha uygundur: "Nafakalar bölümünde eli dar olarak kabul edilen kimse, zekat konusunda miskin sınıfında yer alan kimsedir."

 

Bundan anlaşıldığına göre nafakalar konusunda fakir konumunda olan kimse evleviyetle zekat konusundaki fakir kimse gibi kabul edilir. Bu, el-Muharrer'de açık olarak ifade edilmiştir.

 

6. Miskinden daha iyi konumda bulunan kimse hakkında bakılır:

 

> İki müd hububatı nafaka olarak vermekle yükümlü tutulduğunda miskin konumuna iniyorsa o zaman o, orta halli bir kimse olarak kabul edilir.

 

> Şayet miskin konumuna inmiyorsa maddı durumu iyi kimselerden kabul edilir.

 

Bu durum; fiyatların ucuz veya pahalı olmasına, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin az veya çok olmasına göre değişir.

 

7. Kadın, kocanın maddı durumunun iyi olduğunu iddia ettiği halde koca inkar etse, bu kişinin malı olduğu bilinmiyorsa yeminle birlikte sözü kabul edilir. Aksi takdirde sözü kabul edilmez.

 

8. Koca, malının telef olduğunu iddia etse, vedia konusundaki ayrıntılar bu konuda da geçerli olur.

 

9. Kitabet akdi yapan veya kısmen hür olan kimselerde olduğu gibi kendisinde kölelik bulunan kimseye gelince; onun malı çok da olsa maddi durumu olmayan kimse gibi kabul edilir; çünkü özgürlük sözleşmesi yapan kimsenin mülkiyeti zayıftır, kısmen hür olan kimsenin ise [ehliyet] durumu eksiktir. Bu ikisinin dışındaki kölelerin ise zaten mülkiyetleri yoktur.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Alimler keffaret konusunda, kısmen hür olan kimsenin, maddi durumu yerinde olan kimselerin vermesi gereken keffaretle yükümlü olduğunu belirtmişlerdir. Akraba nafakası konusunda da buna benzer ifadeler kullanmışlardır. Bu, kısmen hür olan kimsenin nafaka konusunda maddi durumu kısıtlı şahıs gibi değerlendirilmesine aykırıdır.

 

Buna şöyle cevap verilir: Alimler o mesel ed e bu şahsı, maddi imkanı kısıtlı şahıs gibi değerlendirmiş olsalardı o kişi miskinlere herhangi bir şey veremez, akrabalarına da herhangi bir şey infak edemezdi. Buradaki hüküm ise farklıdır; çünkü burada bu kişi, maddi imkanı kısıtlı şahısların ödediği nafakayı öder.

 

10. [Nafaka olarak] verilmesi gerekli olan gıda maddesi, karıkocanın yaşadığı bölgede yaygın olan buğday veya arpa yahut hurma vb. gibi gıda maddeleridir. Buna göre keş, et yemeye alışık olan bedeviler açısından bu gıda maddelerinden verilir. Çünkü bu, ayette emredilen öde uygun geçinmektir. Ayrıca bu, fitre ve keffarete kıyas edilir.

 

[Metindeki] "bölge" ifadesi yaygın durum dikkate alınarak bu şekilde söylenmiştir.

 

11. Karı-kocanın bulunduğu bölgelerin temel gıda maddeleri birbirinden farklı ise [ne olur?]

 

Maverdi şöyle demiştir: Kadın, kocasının memleketinde kalıyorsa o zaman kocanın memleketindeki yaygın gıda maddesi dikkate alınır. Şayet koca, karısının memleketinde yaşıyorsa o zaman kadının memleketindeki yaygın gıda maddesi dikkate alınır. Şayet kocanın bulunduğu bölgedeki gıda maddesine kadın alışık değilse kadına "senin hakkın budur, bunu dilersen kendi memleketindeki yaygın gıda maddesiyle değiştirebilirsin!" denir. Karı koca, memleketlerinden başka bir yere taşınmışlarsa, daha önce bulundukları şehrin değil yeni taşındıkları şehrin yaygın gıda maddesi üzerinden nafaka vermek gerekir, bu ister öncekinden daha yüksek olsun ister daha düşük olsun fark etmez. Şayet karı-kocadan her biri bir belde veya benzeri bir yerde ise sonrakilerden birinin belirttiği üzere bu durumda kadının yaşadığı yer dikkate alınır.

 

12. [NevevI şöyle demiştir:]

 

Ben derim ki: Yaşanan bölgede farklı gıda türleri var olup da herhangi birisi yaygın olmasa veya yaygın olan farklı gıda türleri bulunsa o zaman kadına değil kocaya uygun olan gıda nafaka olarak verilir. Buna göre koca, kendisini külfete sokarak kendisine layık olandan daha üst bir gıda maddesi yiyorsa kadına bunu ödemekle yükümlü tutmayız. Şayet koca, cimrilik yaparak veya zühd yoluyla kendisine layık olandan daha düşük bir şey yiyorsa ona layık olan gerekli olur.

 

13. [NevevI devamla şöyle demiştir:]

 

Maddı durumun iyi olması veya bunun dışındaki durumlar yani orta halli olmak veya maddı sıkıntı içinde olmak, her gün fecrin doğuş vaktinde dikkate alınır.

 

Bu, nafakanın ödenmesinin gerekli olduğu vakit dikkate alınarak böyle yapılır.

 

Buna göre kocanın belirtilen vakitten sonra maddı durumu iyileşse veya kötüleşse, o günün nafakasının hükmü değişmez.

 

Kadına nafaka, o günün fecir vaktinde ödenmelidir; çünkü kadın bunu öğütme, hamur yapma ve ekmek olarak pişirmeye muhtaçtır.

 

Not:  Bu, kocasına fecrin doğduğu esnada cinsel ilişki konusunda müsaade eden kadın hakkında geçerlidir. Daha sonra müsaade eden kadın açısından ise müsaade ettiği vakitten sonraki durum dikkate alınır.

 

14. Kocanın karısına nafaka olarak vereceği yiyeceği, -keffaret ve fıtır sadakasına kıyasla- kusuru bulunmayan hububat olarak temlik etmesi gerekir. Çünkü bu, ekmek ve undan daha yararlıdır. Zira kadın bunun üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir.

 

 

Not:  Nevevi'nin "temlik" ifadesi, nafaka vermede icap ve kabulün dikkate alınmasını gerektirmektedir. Oysa bu kast edilmemiştir. Aksine kocanın -tıpkı diğer borç ödemelerinde olduğu gibiherhangi bir söz söylemeye ihtiyaç duymaksızın nafakayı karısına teslim etmesi yeterlidir. Nafakayı kadının önüne koyması da yeterlidir. Bu hüküm, kadın hür ise geçerlidir. Kişinin karısı, başkasının cariyesi ise nafaka onun sahibine verilir, ancak cariye mükatep ise kendisine verilir.

 

Nevevi "kocanın hububatı vermesi gerekir" demiş olsaydı bu iki itirazdan kurtulmuş olurdu.

 

15. [Kadına nafaka olarak verilecek] hububatın öğütülmesi, hamur haline getirilmesi ve ekmek yapılması yükümlülüğü [kime aittir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bunun için gereken masrafları mal harcamak suretiyle yerine getirmek kocanın yükümlülüğüdür. Yahut da koca bunu -el-Muharrer'de açık olarak belirtildiği üzere- bizzat yapmak yahut başkasına yaptırmak zorundadır. el-Vaslt ve başka eserlerde belirtildiğine göre kadın hububatı satsa yahut bu şekilde yemiş olsa bile hüküm böyledir. Çünkü hububat normal şartlarda yukarıdaki işlemler yapılmadan yenilmez. Bunu [yani hububatı öğütüp hamur ve ekmek haline getirmeyi] kadına yüklemek, "onunla iyi geçinme" kapsamında bir fiil olmaz.

 

Not:  Bu, hububat o kimselerin normalde yedikleri yiyecekse söz konusu olur. Şayet hububat dışında hurma, et veya keş onların normal yiyecekleri ise gerekli olan yalnızca onu vermektir, başka bir şey değildir. Bununla birlikte koca et ile birlikte pişirilen şeyin masrafını da karşılamakla yükümlüdür. Bunu Rafiı belirtmiştir.

 

İkinci görüş

 

Daha doğru görüşün karşısında yer alan diğer görüşe göre -keffaretlerde olduğu gibi- burada da kocanın bunu yapması gerekmez.

 

İlk görüşte olanlar bununla keffaret arasında şöyle bir ayrım yapmışlardır: Burada nafaka, kadının koca yanında alıkonuiması sebebiyle verildiğinden kocanın buna ilişkin masrafları karşılaması gerekir, keffarette ise böyle değildir.

 

16. Koca, karısına herhangi bir şey verdiğinde karısı "bunu, kendiliğinden bağışladın!" dese, koca "bilakis ben bunu keffaret olarak vermeyi amaçladım" dese, el-İstiksa adlı eserde belirtildiği ne göre kocanın sözü yemin ettirilmeksizin kabul edilir. Bu şuna benzer: Koca, karısına bir şey verse kadın kocasının bununla hediye vermeyi kastettiğini söylediği halde koca "ben mehir vermeyi kastettim!" dese kocanın sözü kabul edilir.

 

17. Karı-kocadan biri hububat yerine bedelini istese, mesela kadın hububat yerine ekmek veya hububatın değerini istese koca bunu vermekten kaçınsa veya koca bunu vermek istediği halde kadın [hububattan başka bir şeyalmaktan] kaçınsa, kaçınan taraf zorlanamaz; çünkü ödenmesi gereken şey bedel değildir. Bir şey yerine onun bedelini verebilmek için karşılıklı rıza şarttır.

 

18. Kadın kocanın kendisine nafaka olarak vermesi gereken hububat yerine bedelolarak para veya başka bir ticaret malı almaya razı olsa [bunu yapması caiz olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bunu yapması caizdir; çünkü bu nafaka, -tıpkı borç verme işleminde olduğu gibi- bir kimsenin zimmetinde muayyen bir kişiye ait olarak yerleşmiş bir borç olduğundan karşılıklı rıza ile bunun bedelini almak caizdir.

 

İkinci görüş

 

Selem akdinde sipariş edilen mal ve keffaretle ödenmesi gereken şey teslim alınmadan önce bunların yerine bedelini almak caiz değildir. Nafaka da böyledir. 

 

ilk görüşte olanlar buna şu şekilde cevap vermişlerdir: Selem akdinde sipariş edilen mal, [sipariş alan kimsenin zimmetinde] kesinleşmemiştir. Keffaret olarak ödenecek yiyecek de keffaret borçlusunun zimmetinde herhangi bir kimsenin alacağı olarak yerleşmiş değildir.

 

Not:  Nevevi'nin mutlak ifadesinden şu sonuç çıkmaktadır: "Daha doğru görüşe göre kadın, gelecekteki nafakası için bile olsa hububat yerine bunun bedelini alabilir." EI-Kifaye'de bu görüş açık olarak ifade edilmiştir. Eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de "daha doğru" olarak belirtilen görüşe göre ise kadın, gelecekteki nafakası yerine onun bedelini alamaz; çünkü şimdiki ve geçmiş nafakanın aksine gelecekteki nafaka, kadının serkeşlik etmesi vb. sebeplerle düşme ihtimali taşımaktadır.

 

Görüş ayrılığı, kocanın nafakanın bedelini ödemesi konusu ile ilgilidir. Başkasına gelince, Ravdatü't-talibin'de belirtildiğine göre şimdiki nafakada bunun yapılması kesinlikle caiz değildir; çünkü serkeşlik benzeri bir sebeple nafakanın ortadan kalkma ihtimali bulunmaktadır.

 

Şayet nafakanın bir "temlik" olduğu görüşünü esas alırsak -ki daha doğru görüş budur- giysi yerine bedelini alma konusunda da aynı görüş ayrılığı geçerli olur.

 

Yine -eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de "malın, teslim alınmadan önce satılması" ve "mehir" konularında belirtildiği üzere- mehir olarak anlaşılan mal yerine bedelini alma konusunda da aynı görüş ayrılığı geçerlidir. Bedel almayı caiz kabul ettiğimiz durumda iki tarafın karşılıklı teslim gerçekleşmeden birbirinden ayrılması caiz olmaz, aksi takdirde akitte karşılıklı borç mübadelesi yapılmış olur.

 

19. Yine hububat yerine başka bir şey vermeyi caiz kabul ettiğimizde faizin gerçekleşmemesi gerekir. Mesela hububat ile aynı cinsten olan ekmek, un vb. şeyleri vermek, mezhepte esas alınan görüşe göre caiz değildir; çünkü bunda faiz söz konusudur.

Diğer görüşe göre ise bu caizdir. Beğavı bunu tek görüş olarak belirtmiştir; çünkü kadın hububatı ve bunu ekmek haline getirilmesi için yapılacak masrafları almayı hak etmektedir.

Kadın yukarıda belirtilen şeyleri [un veya ekmeği] aldığında hakkının bedelini değil kendisini almış olur. Ezrai de bunu tercih etmiş ve şöyle demiştir: "Alimlerin çoğunluğu gerek muvafık olarak gerekse hoşgörü icabı ilk görüşün aksini benimsemişlerdir. Şüphesiz ki bunu bir bedelolarak kabul ettiğimizde kıyasa görü bunun batıl olması gerekir. T ercihe şayan olan görüş bunu, kadının hakkını alması olarak kabul etmektir. Öteden beri uygulama da bu şekildedir."

 

20. Kadın, nafaka alacağını farklı cinsten alsa, örneğin buğday alacağı yerine arpa ekmeği alsa, [nafaka alacağı yerine] para alması nasıl caiz oluyorsa bunu alması da caiz olur.

 

Not:  İçme suyu da yiyecek kapsamına girer. Yüce Allah, [Talut'un ordusu ile ilgili ayette Talut'un ifadeleri arasında] "ondan [nehirden] tatmayan bendendir" [Bakara, 249] buyurmuştur. Öyleyse kadına içecek verilmesi de gerekir.

 

Zerkeşi, "bunun verilmesinin gerekli olduğu konusunda bir şüphe söz konusu değildir" demiştir. Darimi de bunu açık olarak belirtmiştir.

 

Nevevi'nin daha sonraki şu ifadelerinden de bu anlaşılmaktadır: "Kadına yeme ve içme aletinin de [nafaka kapsamında] verilmesi gerekir. Çünkü kabı vermek gerekli olunca kabın içindekini vermek de gerekli olur. Bunun miktarına gelince; bana göre bu, yeterli olacak miktardadır. Kadına verilen bu aletler ona temlik edilmiş olmayıp yararlanma için verilmiştir. Bu sebeple bunun üzerinden bir süre geçince [verme yükümlülüğü] düşer."

 

Nevevi'nin "yararlanma için" ifadesi itiraza açıktır; zahir olan bunun temlik için verilmiş olmasıdır. Çünkü alimler şöyle demişlerdir: "Ev ve hizmetçi hariç kadının hakkı olan şeylerin tümü temliktir".

 

21. Kocası karısına nafaka olarak herhangi bir yiyecek maddesi veya bunun bedelini temlik etmemiş olmakla birlikte kadın, adet olduğu üzere kocasıyla birlikte yemek yese [kocanın nafaka ödeme yükümlülüğü düşer mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre nafaka ödeme yükümlülüğü düşer. Ravdatü't-talibin'de şöyle denilmiştir: "Çünkü gerek Hz. Peygamber (s.a.v.) gerekse ondan sonraki devirlerde adet bu şekilde cereyan etmiş olup buna hiç kimse itiraz etmemiş, bu konuda herhangi bir görüş ayrılığı da meydana gelmemiştir. Daha sonra herhangi bir kadının nafaka talep ettiği nakl edilmemiştir. Şayet bütün toplum bu şekilde uygulama yaparken nafaka borcu düşmemiş olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.v.) bunu kendilerine bildirirdi. Bunu ödemeksizin ölenlerin terikesinden de nafaka borcunun ödenmesine hükmederdi."

 

Bu, şüphenin söz konusu olmadığı bir durumdur.

 

İkinci görüş

 

Nafaka borcu düşmez; çünkü koca, ödemesi gereken nafakayı ödememiş, nafakadan başka bir şeyi kendiliğinden bağışlamıştır.

 

Not:  Nevevi, meseleyi kadinın, kocasıyla adet olduğu üzere birlikte yemek yemesi şeklinde örneklendirmiştir. İsnevi şöyle demiştir: Bundan şu anlaşılmaktadır:

 

a. Kadın, kocasının kendisine sunduğu yemeği telef etse veya başkasına verse kocanın nafaka ödeme yükümlülüğü düşmez.

 

b.Xadın, kocasıyla birlikte kendisine yetmeyecek kadar yemiş 0lsa, kocanın nafaka borcu düşmez.

 

Bu, en-Nihaye'de açık olarak belirtilmiştir.

 

Buna göre kadın nafakasının tümünü isteyebilir mi yoksa yalnızca farklı bir şekilde mi isteyebilir? Bu konu üzerinde: düşünülmesi gereken bir konudur.

 

Zerkeşi, ikincisinin doğruya daha yakın olduğunu söylemiştir.

 

İbnü'l-İmad "bunun tek görüş olarak kabul edilmesi gerekir" demiştir.

 

Kadının ne kadar yediği belli olmayıp karı-koca bunun miktarı konusunda anlaşmazlığa düşseler, yeminle birlikte kadının sözü kabul edilir; çünkü aslolan kadının fazlalık kısmı teslim almamış olmasıdır.

 

Nevevi'nin "birlikte yeseler" ifadesi ihtirazi bir kayıt değildir. Koca, yemeği karısına gönderse veya karısına kendisi getirse ve kadın yemeği ye se hüküm yine böyledir.

 

Bir adam kadını misafir etse ve kadın o adamın yanında yemek yese, kocanın karısına [yiyecek olarak] nafaka verme borcu düşmez. Demırı şöyle demiştir: "Ancak o kişinin yemek yedirme amacı kocaya ikramda bulunmaksa o zaman kocanın nafaka borcu düşmüş olur".

 

22. [Nevevi şöyle demiştir:] "Ben derim ki: Kişinin karısı -küçük kız veya baliğa sefih kadın vb. kimselerin durumunda olduğu gibireşid olmayan birisi ise ve velisi bu kızınıkadının, kocasıyla birlikte yemek yemesine izin vermemişse o zaman -Ravdatü't-talibin'de belirtildiği üzere- kadının kocasıyla birlikte yemek yemesiyle kocanın nafaka borcu kesinlikle düşmemiş olur. Allah en iyi bilir."

 

Bu durumda koca, yemeği karşılıksız bağışlamış kabul edilir.

 

Bulkini bu durumda nafaka borcunun düşeceğine dair fetva vererek şöyle demiştir: "Nevevi'nin koyduğu kayıt itimad edilmesi gereken bir kayıt değildir. İmamlar cariye konusunda bunu gerektiren bir hüküm zikretmişlerdir. Farklı asırlar ve şehirlerde insanların uygulaması da bu şekildedir."

 

Ezrai ilk görüşe dayalı olarak şöyle demiştir: Bana göre bu hüküm, hür kadın hakkındadır. eariyeye gelince; onun için nafaka ödenmesini gerekli kıldığımızda burada -tıpkı kısıtlı olan hür kadında olduğu gibi- cariyenin kendisinin değil, tasarrufları kısıtlanmış olmayan efendinin rızası dikkate alınmalıdır.

 

Not:  Nevevi'nin sözlerine itiraz olarak şu durum ileri sürülebilir: Bir kadın reşid olduktan sonra sefih hale gelse ve kendisine kısıtlama getirilmemiş olsa mezhepte esas alınan görüşe göre kadının kocasıyla birlikte yemek yemesi durumunda kocanın nafaka borcunun düşmesi, velinin kadının yemesine izin verme sine bağlı değildir. Çünkü kadın hakim tarafından kısıtlama altına alınmadan önce onun tasarrufları geçerlidir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Küçük çocuğun bir şeyi yemesi onu teslim alması anlamına gelir. Veli buna izin vermiş olsa bile bu teslim, hukuken dikkate alınmaz.

 

Buna şöyle cevap verilir: Koca gıda maddesini satın alma ve karısına infak etme konusunda vekil gibidir. Şu durum da bunu desteklemektedir: Koca karısıyla çocuğunu emzirme karşılığında veya kadının zimmetinde bulunan yiyecek maddesi karşılığında hul' yapsa ve bu yiyecek maddesini küçük kıza infak etmesine izin verse mezhepte esas alınan görüşe göre kadın bu durumda borçtan beri olur.

 

Bu [kitapta belirtilen hüküm], Ezral'nin belirttiğine göre belirtilen nafakadan başkasını almak kızın maslahatına uygun olduğunda böyledir. Şayet maslahat, belirleneni almasındaysa o zaman bu caiz olmaz. Bu durumda velinin izninin olması ile olmaması birdir. Çünkü kızın hakkı azaltılmış olmaktadır. Veli kızın maslahatını bunda görüyorsa o zaman olur; çünkü işi sıkı tutmak, eşlerin ayrılmasına yol açabilir.

 

 

b. Katık

 

Nevevi daha sonra nafaka olarak verilmesi gereken ikinci şey olan katıktan bahsederek şöyle demiştir:

 

1. [Nafaka olarak hububat yanında] o bölgede yaygın olarak tüketilen zeytin yağı, tereyağı, peynir ve hurma gibi katığın da [koca tarafından kadına] verilmesi gerekir.

 

2. Bu, mevsimlere göre değişiklik gösterir.

 

3. Bunun miktarını hakim kendi ictihadıyla belirler. Maddı durumu iyi olan ile olmayan arasında bir ayrım yapar.

 

4. Yine o bölgede yenilmesi adet olan et cinsi yiyecek de kocanın zenginlik veya fakirlik durumuna göre verilmesi gerekir.

 

5. Kadın yalnızca ekmek yiyor olsa bile katık verilmesi gerekir.

 

23. Kadının kocası üzerinde [nafaka olarak hububat gibi temel gıda maddesi yanında] katık alacağı da bulunmaktadır.

 

24. Katık, cins olarak o bölgede yaygın olan zeytin yağı, susam yağı, tereyağı, peynir, hurma, sirke vb. bir şeyolabilir.

 

[Hububat yanında katık da gereklidir] çünkü Allah (c.c.) "onlarla iyi geçinin" [Nisa, 19] buyurmuştur. Kadının yalnızca ekmek yiyerek sabretmesini zorunlu kılmak onunla iyi geçinmek olmaz. Çünkü ekmek normalolarak ancak katıkla yutulur.

 

İbn Abbas şöyle demiştir:- [Yemin keffareti ile ilgili ayette geçen] "Ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden" [Maide, 89] ifadesi ekmek ve zeytinyağıdır.

 

İbn Ömer ise bunun ekmek ve tereyağı olduğunu söylemiştir.

 

25. Verilecek katık miktarı dört mevsime göre değişiklik gösterir. Her mevsimde, o mevsimde insanların yemeleri adet olan katıklar verilir.

 

Rafii ve Nevevi şöyle demiştir: [Karı-kocanın bulunduğu bölgede] belirli meyveler, belirli dönemlerde yaygın olarak bulunur. O zamanlarda bu meyveleri vermek de gerekli olur.

 

Kadı Hüseyin şöyle demiştir: Yaş hurma vaktinde yaş hurma, kuru hurma vaktinde de kuru hurma vermek gerekir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Katığın da verilecek temel gıda maddesindeki değişikliğe bağlı olarak değişmesi gerekir. Bir kimsenin temel gıda maddesi hurma ise bu kişi katık olarak hurma vermekle veya normal şartlarda hurma ile birlikte yenmeyen sirke gibi bir şey vermekle yükümlü tutulmaz. Temel gıda maddesi keş olan kimse katık olarak peynir veya süt vermekle yükümlü tutulmaz. Diğerlerini de buna kıyas edebilirsin.

 

Ezrai devamla şunları söylemiştir: Katık vermek, ancak verilmesi gerekli olan temel gıda maddesi normalde katıksız yutulmuyorsa gerekli olur. Nitekim ekmek vb. böyledir. Ancak temel gıda maddesi olarak et veya süt yahut keş veriliyorsa o bölgede insanlar yalnızca bunları yemekle yetiniyorlarsa yalnızca bunu vermek yeterli olur.

 

Bu, daha önce geçen "temel gıda maddesi hurma olan ... " ifadesine aykırı değildir. Çünkü bu, o bölge adetinde yalnızca onunla yetinme söz konusu olmadığında olur.

 

26. Eşlerin katık konusunda anlaşamaması halinde bunun miktarını hakim kendi ictihadıyla belirler. Çünkü bu konuda din tarafından herhangi bir belirleme yapılmamıştır.

 

27. Hakim, miktarı belirlerken maddı durumu iyi olan koca ile böyle olmayan arasında ayrım yapar. Buna göre hakim katığın cinsine ve bir müd için ne kadar bu katıktan gerekli olduğuna bakar ve maddi imkanı olmayan koca üzerine bunu gerekli kılar. Bunun. iki katını maddi durumu iyi olan kocaya gerekli kılar. Bu ikisinin ortasını da orta halli koca üzerine gerekli kılar.

 

İmam Şafii'nin "bir okka zeytin yağı veya tereyağı" şeklindeki ifadesi alimlerimizin belirttiğine göre [kesin bir sınırlama olmayıp] yaklaşık olarak belirlenmiş bir miktardır.

 

28. Kadın hep aynı katığı yemekten sıkılmış olsa kocanın bunu değiştirmesi gerekmez. Kadın istiyorsa kendisi bunu değiştirir; çünkü katık onun mülküdür.

 

29. Ezrai şöyle demiştir: Kız sefih veya mümeyyiz olup da kendisinin velayetini üstlenen bir kimse olmazsa, kadınla iyi geçinme emrinin gereği, kocanın imkanı bulunması halinde katığı [kadın usandığında] değiştirmesidir.

 

30. Kocanın zenginlik, orta hallilik veya fakirlik durumuna göre o bölgede adet olduğu üzere karısına [nafaka olarak] et de vermesi gerekir. Buna göre o bölgede insanlar her gün bir defa et yiyorsa kadının da bu hakkı vardır. Verilecek etin miktarı "bir rıtıl" vb. bir ölçüyle sınırlandırılmaz. Bu konuda el-Basit'te belirtildiği üzere hakimin takdiri dikkate alınır.

 

Nevevi, "hakim kendi ictihadıyla belirler" ifadesini katık ve eti zikrettikten sonra zikretmiş olsaydı hakimin belirlemesi her ikisine de dönecekti.

 

İmam Şafii şöyle demiştir: "Fakir bir kimsenin karısına haftada bir et vermesi gerekir. Buna kıyasla durumu iyi olan kocanın iki rıtıl, orta halli olan kocanın ise bir buçuk rıtıl et vermesi gerekir. Bunun da Cuma günü olması gerekir; çünkü Cuma günü insanlara iyilik yapmaya daha uygundur."

 

Bu, alimlerin çoğunluğuna göre İmam Şafii döneminde Mısır' da etin az olmasına binaen ileri sürülmüş bir görüştür. Karı-kocanın yaşadığı bölgenin adetine uygun olarak bu miktar arttırılır.

 

Rafii ve Nevevi şöyle demiştir: Et için katık verilmesinin gerekli olmaması uygundur. Alimler buna temas etmemişlerdir.

 

Şu ihtimal ağır basmaktadır: Maddı durumu iyi olan kocanın her gün karısına et vermesini gerekli kıldığımızda biri öğle yemeği, birisi de akşam yemeği yerine geçsin diye adete uygun olarak bunun yanında katık verilmesi de gerekir. Buna göre -bazılarının da belirttiği üzere- etin verildiği zamanda katığın normaline göre yarısının verilmesi gerekir. Yine et ve et ile birlikte pişirilecek katığın masrafını ödemek de koca üzerine gereklidir.

 

31. Kadının eti tek olarak yeme adeti olsa bile yine de ona katık verilmesi gerekir, kadının adeti dikkate alınmaz; çünkü bu onun hakkıdır. Nitekim kadın, yiyeceğin bir kısmını yese bile yiyeceğin bütünü üzerinde hakkı bulunmaktadır.

 

B. Giysi

 

Nevevi daha sonra [nafaka olarak verilmesi] gerekli olan üçüncü şeyi ele almıştır ki bu da giysidir. Nevevi şöyle demiştir:

 

1. [Kocanın karısına nafaka olarak vermesi gereken şeylerin üçüncüsü] kadına yeterli olacak giysidir.

 

Buna göre kadına bir entari, şalvar, başörtüsü ve ayakkabı vermek gerekli olur. Kışın buna ek olarak manto da verilir.

 

2. Giysi pamuk cinsinden olmalıdır. Şayet o bölgede keten veya ipek giyme adeti varsa o zaman onun verilmesi gerekir.

 

3. Kadına halı veya keçe yahut hasır gibi üzerine oturabileceği bir şey vermek de gerekir.

 

4. Yine daha doğru görüşe göre uyumak için döşek vermek de gerekir.

 

5. Yastık ve kışın yorgan da vermek gerekir.

 

32. Kadına [nafaka olarak] giysi de verilmesi gerekir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

> çocuğun kendisi için doğurulmuş olduğu kişi [yani baba] kadınların rızkını ve giyeceklerini örfe uygun olarak karşılamakla yükümlüdür. [Bakara, 233]

 

Ayrıca Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> Onların [kadınların] sizin üzerinizdeki hakları onlara giyecek ve yiyecekleri konusunda iyi muamele etmenizdir.(Tirmizi, Rada', 1163. Tirmizi bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir)

 

33. Elbisenin kadın için yeterli olması şarttır; çünkü burada kadına "elbise" adı verilecek herhangi bir şey vermenin yeterli olmadığı hususunda icma vardır. 

 

34. Kadın için yeterli olacak elbise miktarı kadının uzunluk-kısalık, şişmanlık-zayıflık durumuna göre yine yaşanılan yerin sıcaklık ve soğukluk durumuna göre değişir.

 

35. Elbise sayısı kocanın maddi durumunun iyi ya da kötü oluşuna göre değişmez. Bununla birlikte bu iki durum, elbisenin kalitesini ya da düşük kalite olmasını etkiler.

 

36. Mezhepte esas alınan rivayete göre bu konuda bedevi olan kadın ile şehirli kadın arasında fark yoktur.

 

el-Havi'de şöyle denilmiştir: Şehirli bir erkek bedevi bir kadınla evlenip çölde veya şehirde otursa kadının örtü dikkate alınır. Bunun aksi de buna kıyas edilir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Yeterliliği niçin gıda maddesinde dikkate almadığınız halde giyside dikkate aldınız?

 

Buna şöyle cevap verilir: Giyside yeterli olup olmama gözle görülerek kesin olarak bilinir.

Yiyecek maddesi ise böyle değildir. Bu bilinmediği için alimler bunu dikkate almamışlardır.

 

37. [Kadına nafaka kapsamında giysi olarak çeşitli şeyler verilmesi gerekir. Bunların ilki entaridir.] Kadına her altı ayda bir entari vermek gerekir.

 

[Türkçe'ye entari diye çevirdiğimiz] kamis, bütün bedeni örten dikişli elbisedir. Bu, elbisenin dikişini yapma yükümlülüğünün kocaya ait olduğunu ima etmektedir. Nitekim eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de bu husus açık olarak belirtilmiştir.

 

38. [Kadına verilmesi gereken ikinci giysi] şalvardır. Bu da bedenin alt kısmını örten ve avreti koruyan elbisedir. Bu kelime, alimlerin çoğunluğuna göre aslen yabancı olan diş il [müennes] bir kelimedir. Bunun eril [müzekker] olduğu da söylenmiştir. Doğru görüşe göre "seravil" kelimesi tekildir. Nitekim Nevevi'nin bu şekilde ifade etmesi de bunun tekil olduğunu gösterir; çünkü nafaka olarak çok verilmesi gerekmez. Bir görüşe göre ise "seravil" kelimesi "sirvale" kelimesinin çoğuludur.

 

Maverdl'nin belirttiğine göre bunun kadına verilmesi, kadın böyle bir elbise giyme adetine sahipse gerekli olur. Şayet kadın [vücudunun alt tarafına giysi olarak şalvar değil de] örtü, peştamal takma adetine sahipse o zaman bunların verilmesi gerekir.

 

Bu elbisenin kışın verilmesi gerekir. Yazın ise Cüveyni' nin belirttiğine göre gerekli olmaz. Oysa Nevevi ve başkalarının sözünden bunun zıddı anlaşılmaktadır.

 

39. Kadına başörtü ve ayakkabl vermek de gereklidir.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Örfte varsa kadına terlik vermek de gerekir.

 

Maverdi şöyle demiştir: Köylerdeki kadınların evlerde ayaklarına herhangi bir şey giyme adeti yoksa onlara, ayağa giymek için herhangi bir şey vermek gerekmez.

 

40. Kocanın, yukarıda sayılanlar yanında kışın karısına onu soğuktan korumak için adete uygun olarak içi pamukla dolu bir manto veya cübbe vermesi de gerekir. Soğuk şiddetli olursa ihtiyaca göre iki veya daha fazla manto veya cübbe verir.

 

"Kış" ifadesi yaygın duruma göre söylenmiş olup asıl dikkate alınacak olan soğuk bölgelerin durumudur.

 

41. Soğuk bölgelerde elbise kadını soğuktan koruma konusunda yeterli olmazsa kocanın karısına adete uygun olarak odun, kömür de vermesi gerekir. Bunu Serahsı söylemiş, Rafii ve Nevevi de kabul etmiştir.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: Bu konuda esas alınacak şey örf olduğundan kırsal kesimlerin çoğunluğunda yakıt olarak yalnızca tezek vb. kullanılmaktadır. Bu durumda, kadına verilmesi gereken de odur.

 

Bu, itiraza açıktır.

 

42. Kadına, yukarıda sayılan giysilerin tamamlayıcısı mahiyetinde olan şeyleri de vermek gerekir. Başına örtmesi için şal, elbise için kemer, entari, cübbe vb. şeyler için düğme vermesi de gerekir.

 

43. Elbise olarak verilecek şey pamuktan yapılmış olmalıdır. Çünkü din ehlinin giydiği elbise budur. Bunun üzerinde olan elbise lüks ve gösterişe kaçar.

 

Bu, kocanın maddı durumunun iyi, kötü veya orta halli oluşuna göre değişir. Buna göre maddı durumu iyi olan kimsenin karısına yumuşak pamuktan, maddı durumu kötü olan kimsenin sert pamuktan, orta halli olanın ise orta kalite pamuktan yapılmış elbise vermesi gerekir.

 

44. Yukarıdaki hüküm, kadınlar böyle elbise giymeyi adet edinmiş se söz konusu olur.

Şayet o bölgede durumu bu şekilde olan bir kocanın onun karısıyla aynı durumda olan bir kadına keten veya ipek türünden elbise giydirmek adeti bulunuyarsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre o zaman keten veya ipek elbise vermek gerekli olur. Bu durumda adet dikkate alınarak, maddı durumu iyi olan ile olmayan arasında bir ayrım yapılması gerekir.

 

İkinci görüş

 

Kocanın bunu yapması gerekmez, belirttiğimiz sebeple yalnızca pamuklu elbiseyle yetinir.

 

Elbisenin incelik vb. özelliği hususunda o bölgedeki adet dikkate alınır.

 

O bölge örfünde, aYret mahalli tam olarak örtmeyen ve namaz kılınamayacak şekilde olan ince bir elbise giyme adeti varsa koca karısına böyle bir elbise vermez. Ancak kalite bakımından buna yakın olan kalın elbise verilmesi gerekir.

 

45. Kadına üzerine oturabilmesi için küçük bir halı vermek gerekir. Bu, orta halli olan bir kimse üzerine gerekli olan nafakadır. Maddı durumu kötü olan kimsenin karısına oturması için keçe veya hasır vermesi gerekir. Maddı durumu iyi olan kimsenin ise yazın deriden, kışın ise üzerinde büyük tüyleri bulunan kalın küçük bir halı vermesi gerekir. Bir görüşe göre kışın perde vermesi de gerekir.

 

Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de şöyle denilmiştir: Bu ikisinin, halı veya hasır serildikten sonra onların üzerine konulması gerekir; çünkü bunlar tek başlarına yere serilmez.

 

Nevevi'nin sözleri arasında yer alan "veya" ifadesi seçenek bildirmek için değil tür belirtmek için zikredilmiştir.

 

46. Kadının gündüz vakti yere serdiği yaygı dışında ayrıca onun uyuması için bir döşek de [vermek gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha dOğru görüşe göre yaygın adet bulunması sebebiyle uyumak için döşek vermek de gerekir. Yumuşak pamuk veya kadifeden olması gerekir. Yine kadına örfte bulunması sebebiyle yastık ve kışın soğuk olan bölgede yorgan verilmesi de gerekir. Yazın ise yorgan ve battaniye yerine çarşaf verilmesi gerekir. Bunların tümü bölge örfünde yer aldığı şekilde olmalıdır. Ruyani ve başkaları şöyle demişlerdir:

 

Yazın uyurken elbiseleri dışında bir örtü alma adetleri yoksa o elbise dışında bir şeyi vermek gerekmez.

 

Not:  Yatak vb. eşyalarda maddı durumu iyi olan kimsenin karısı için yüksek, maddı durumu kötü olan için düşük, orta halli için de orta seviyede olma dikkate alınır. Bunların her yıl verilmesi gerekmez, normalolarak yenilenmesi gereken vakitte yenilenir.

 

 

c. Temizlik aletleri

 

NevevI daha sonra nafaka olarak verilmesi gereken şeylerin dördüncüsü olan "temizlik aletleri" konusunda şunları söylemiştir:

 

1. Kadın, [kocasından nafaka olarak] tarak ve yağ, baş yıkamada kullanılan temizlik malzemesi ile [vücuttaki] kötü kokuyu gidermek için mertek [kurşun] vb. şeyler almayı da hak eder.

 

2. Sürme, kına ve makyaj için kullanılan diğer şeyleri vermek gerekmediği gibi hastalıkta kullanılacak ilaç parasının, doktor ücretinin ve hacamatçı ücretinin verilmesi gerekmez.

 

3. Kadın, hasta olarak geçirdiği günlerdeki yemek ve katık alma hakkına sahiptir.

 

4. Daha doğru görüşe göre adete göre hamam ücreti, ilişki ve nifas sebebiyle yıkanmada kullanılacak su bedelinin de verilmesi gerekir.

 

Daha doğru görüşe göre hayız ve ihtilamdan temizlenmek için gereken su bedelini vermek gerekmez.

 

47. Kadın, kendisine sıkıntı veren kirlerden temizlenmesi için gerekli olan temizlik aletlerini kocasından alma hakkına da sahiptir. Buna örnek olarak saçını taramak için tarak ve tararken kullanması için yağ zikredilebilir. Maverdl'nin belirttiğine göre bedenine sürmek için de yağ alabilir. 

 

Yemek için olan yağ ise "katık" ile ilgili açıklamalar esnasında zikredilmişti.

 

48. Kadınlara verilecek temizlik malzemesi konusunda yaşadığı bölge örfü dikkate alınır. Kadınlar gül ve yasemin ile kokulandırılmış yağ kullanmayı adet edinmişlerse bunun verilmesi gerekir.

 

49. Maverdi bunun haftada bir defa verilmesi gerektiğini söylemişse de sonrakilerden birinin de dediği gibi bu konuda ödün esas alınması daha uygundur.

 

Not:  Rafii ve Nevevi, elbiseleri yıkamak için üşnan otu ve sabunun verilmesinden bahsetmemişlerdir. Kaffal ve Beğavı bunu vermenin gerekli olduğunu açık olarak ifade etmişlerdir.

 

El-Kafi adlı eserde şöyle denilmiştir: Bunun haftada veya on günde bir verilmesi gerekir.

 

Yukarıdaki değerlendirmemiz burada da geçerlidir.

 

Kaffal şöyle demiştir: Kadın yemek yediğinde [ağzının kokusunu gidermek için] hurma koruğuna ihtiyaç duyuyorsa bunu da kocanın vermesi gerekir.

 

Alimler, lambanın yağından bahsetmemişlerdir. Sonrakilerden birinin de dediği gibi kocanın da bunu vermesi gerekir. Bu konuda örf esas alınır. Buna göre çölde yaşayanlar için bunlardan herhangi biri gerekmez.

 

50. Kadına örfe uygun bir şekilde baş yıkamada kullanılan sidr ve hıtmı gibi şeylerin de verilmesi gerekir; çünkü buna ihtiyacı vardır. Bunun miktarı konusunda örfe bakılır.

 

51. Kadına vücuttaki kötü kokuyu gidermek için mertek [kurşun] vb. şeylerin verilmesi de gerekir; çünkü karı-koca bu kötü kokudan rahatsız olurlar.

 

52. Kocanın, karısına onunla birlikte olmaktan duyacağı lezzet artsın ve tam olarak istifade edebilsin diye sürme, kına, parfüm ve süslenmesi için takı vb. şeyler vermesi gerekmez. Bu, kocanın karısı üzerindeki hakkı olup kocanın görevi değildir. Şayet koca karısına bunları temin ederse kadının bunları kullanması gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kına sürmeye n ve sürme çekmeyen kadını lanetlediği şeklindeki rivayet bu şekilde yorumlanır. (Müslim, Sıyam, 2674)

 

53. Kadın hastalandığında kocası onun ilaç parasını, doktor ve hacamatçı ücretini vermekle yükümlü değildir. Yine damarı yaran kişinin veya kadını sünnet eden kişinin ücretini vermekle de yükümlü değıidir. Çünkü bu gibi işlemler bünyenin korunması için olup o bünyeden yararlanma hakkına sahip olan kimsenin üzerine gerekli değildir. Bu tıpkı kiralanmış bir evin tamir edilmesine benzer. Bu, kadının temizlenmesi için yapılacak masraflardan farklıdır çünkü bu, [kiralanmış evin] süpürülüp yıkanması gibidir.

 

54. Koca, karısının hasta olduğu günlerde onun yemek ve katığını vermekle yükümlüdür; çünkü kadın, kocası sebebiyle onun yanında alıkonulmuştur. Kadın aldığı bu parayı ilaç vb. masrafları için kullanabilir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinin zahirinden şu anlaşılmaktadır: "Kadın hastalık zamanında temel gıda ve katık dışında bir şey hak etmemektedir." Bu kastedilmemiştir. Ezrai'nin belirttiğine göre kadın hasta olduğu günlerde giyecek ve bunun dışında ihtiyaç duyduğu yağ, mertek vb. şeyleri almaya hak kazanır.

 

55. [Koca, karısının hamam ücretini vermekle yükümlü müdür?

Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre kadının ihtiyaç için hamama gitme adeti varsa örf dikkate alınarak adete uygun olarak hamam ücretini vermek gerekir.

 

Maverdi'nin belirttiğine göre -ki İbnü'l-Mukn de bunu esas almıştır- kadının adet kanaması normalde ayda bir defa olduğu için bundan temizlenebilmesi bakımından ayda bir verilmesi gerekir.

 

Ezrai'nin belirttiği üzere bu konuda, benzer durumda olan kadınların adetine bakmak gerekir. Bu da bölgelerin sıcaklık ve soğukIUğuna göre değişir.

 

İkinci görüş

 

Kadına hamam ücreti vermek gerekmez. Ancak hava çok soğuk olur da hamam dışında bir yerde yıkanmak zor olursa o zaman verilir.

 

Kadın, hamama gitme adeti olmayan bir bölgeden ise o zaman kendisine hamam ücreti verilmesi gerekmez.

 

56. Daha doğru görüşe göre;

 

> Koca ile kadının cinsel ilişkide bulunmasından,

> Kadının kocadan [çocuk doğurmasından] dolayı loğusa olmasından,

> Kocanın karısına dokunmak suretiyle onun abdestinin bozulmasına sebep olmasından dolayı,

 

Kadının gusletmek veya abdest almak için ihtiyaç duyacağı su bedelini de kocanın vermesi gerekir. Çünkü bu, koca sebebiyle gerekli olmaktadır.

 

Diğer görüşe göre ise kocanın bunu vermesi gerekmez; çünkü bu ücret, hak olan bir şeyden kaynaklanmıştır.

 

Not:  Abdestin bozulması karı-kocanın fiilleriyle olmuşsa, kadının kocanın izniyle her ikisinin ihtiyacı için yolculuğa çıkması durumunda nafakasının ödenmesi gerekliliğine kıyasla burada da koca üzerine su bedelini vermek gerekli olur.

 

Kadından herhangi bir akınh gelmeksizin yapılan doğum da bu konuda loğusalık gibidir. Nevevi, loğusalık yerine doğum demiş olsaydı bunu da kapsamış olurdu.

 

Bu hüküm, kadının hamile kalması kocanın fiiliyle olmuşsa söz konusudur. Şayet kadın kocasının cinselorganını o uyurken kendi cinsel organına sokmuş ve hamile kalmışsa yahut şüphe yollu ilişkide bulunmuşsa o zaman gusül için kullanılacak suyun bedelini vermek kocaya gerekli olmaz; çünkü ilk durumda kocanın fiili yoktur. İkinci durumda ise dikkate alınan nikah akdi bulunmadığından bu gerekmez. Bundan anlaşıldığına göre bir kadınla zina eden kimse üzerine veya yabancı bir kadının abdestini bozan erkek üzerine gusül ve abdest suyunun bedelini ödemek gerekmez. Yine kadın, kocasının abdestini bozduğunda onun abdest için harcayacağı suyun bedelini ödemez. Çünkü bu, nikah akdi göz önünde bulundurulmak suretiyle yalnızca erkeğe kendi fiili sebebiyle gerekli olur.

 

57. Daha doğru görüşe göre kadının hayız ve ihtilamdan gusletmek için kullanacağı suyun bedelini koca vermek zorunda değildir; çünkü burada kocanın bir fiili yoktur.

 

Diğer görüşe göre ise hayızın çokça bulunması sebebiyle kocanın bunu vermesi gerekir. Bunu koca üzerine gerekli kılmadığımız takdirde kadın için büyük zorluk söz konusu olur.

 

Not:  Nevevi ihtilam meselesindeki görüş ayrılığı konusunda el-Muharrer'e tabi olmuştur. Rafii ve Nevevi bunu eş-Şerhu'l-kebir, eş-Şerhu's-sağir ve Ravdatü 't-talibın' de nakletmemişler, aksine bunu ödemenin gerekli olmadığını kesin olarak belirtmişlerdir.

 

İbn Şühbe şöyle demiştir: Doğru olan el-Minhac metnindekidir.

 

Kaffal, fetvalarında bunun koca üzerine gerekli olduğunu kesin bir dille söylemiş ve gerekçe olarak da kadının buna ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Kaffal şöyle demiştir: "Bu, kadının zina etmesi veya şüphe yoluyla ilişkide bulunmasından farklıdır." Daha önce buna işaret edilmişti.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: "Bana göre görüş ayrılığı kadının beden veya elbisesinden necis olan kısmı yıkamada kullanılacak su bedeli hakkında da geçerlidir."

 

 

D. Eveşyaları

 

Nevevi daha sonra nafaka olarak verilmesi gereken beşinci şey yani ev eşyası konusunu ele alarak şöyle demiştir:

 

Kadının [kocasından nafaka olarak]; tencere, tabak, bardak, su küpü gibi yemek yeme, su içme ve yemek pişirmede kullanılacak aletleri alma hakkı da vardır.

 

66. Kadına yeme-içme aletlerinin verilmesi de gerekir.

 

59. Yine yemek pişirmede kullanılan tencere gibi aletlerin verilmesi de gerekir.

 

60. Burada tencere yemek pişirme aletlerine, tabak yemek yeme aletlerine, bardak ve su küpü su içme aletlerine örnek verilmiştir.

 

61. Bunlar dışında kepçe vb. gerekli olan diğer aletler de verilmelidir. Yine kadının elbisesini yıkayacağı [leğen, kazan vb.] aletler de verilmelidir. Çünkü kadının yaşamı bunlar olmadan mümkün olmaz. Dolayısıyla bunların verilmesi, [ayette emredilen] "iyi geçinme" kapsamında bir davranış olur.

 

Not:  Alimler, lambanın konulacağı feneri, abdest ibriğini zikretmemişlerdir. Ezral'nin belirttiği üzere bunu kullanmaya alışık olan kadına bu aletleri vermek gerekir. Çölde yaşayan [ve bunları kullanmaya alışık olmayan kadına] vermek gerekmez.

 

Aletin tahtadan, taştan veya çömlekten olması yeterlidir; çünkü bunlar da işi görür. İbnü'l-Mukn'nin de belirttiği üzere her ne kadar daha değerli olsa da aletin bakırdan olması gerekmez; çünkü bu lükse kaçmaktadır.

 

Cüveyni şöyle demiştir: Üst düzey bir kadının adeti bakır kap kullanmak olduğundan böyle birisi için bakır kap vermek gerekli görülebilir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Bu konuda geçen hükümlere kıyasla evdeki kap-kacak gibi eşyalar konusunda da örfü esas almak gerekir. Maddi durumu iyi olan ile olmayan arasında ayrım yapılması gerekir. Yine her bir türden verilmesi gerekli olan şeyler konusunda eşlerin mertebelerine göre de bir ayrım yapmak gerekir, buna göre bedevi bir kadın için bir bardak, bir parça tahta, bakırdan bir tencere yeterlidir. Köylü bir kadın için çömlekten bir su kabı yeterlidir. Şehirli kadınlar için ise onların alışık olduğu yüksek, orta halli veya düşük değerdeki porselen veya bakırdan çamaşır leğeni, kap, hamam tası vermek gerekir.

 

 

E. Mesken 

 

Nevevi daha sonra nafaka olarak verilmesi gereken altıncı şeyi ele almıştır' Ri bu da meskendir.

 

[Nafaka olarak] kadına uygun bir evin temin edilmesi gerekir. Evin, kocanın mülkü olması şart değildir.

 

62. Kocanın karısına [nafaka olarak] mesken temin etmesi gerekir; çünkü boşanmış kadınlar hakkında "onları [iddet esnasında evlerinde] oturtun" [Talak, 6] ifadesi yer aldığına göre evli kadın için evleviyetle böyledir.

 

63. Meskenin, örfe göre kadına uygun olması gerekir; çünkü kadın bu evden taşınma yetkisine sahip olmadığından kadına uygun olma dikkate alınmıştır. Nafaka [gıda] ve giyecek bundan farklı olup bu ikisinde kocanın durumu dikkate alınmıştır; çünkü kadın bunları değiştirebilir.

 

64. Kadın otelde kalabilecek durumda olan kimselerden değilse bir ev veya odada iskan edilir. Genişlik ve darlık bakımından ona uygun olan ev araştırılır. Yüce Allah şöyle buyurmuşlardır: "On lan darda bırakmak suretiyle zorluk çıkarmaya kalkışmayın." [Talak, 6]

 

65. Evin mülkiyetinin kocaya ait olması kesinlikle şart değildir.

Kocanın karısını vakfedilmiş, kiralanmış veya ödünç olarak verilmiş bir yerde oturtma hakkı vardır.

 

İbnü's-Salah şöyle demiştir: Kadın kocasıyla birlikte kadının evinde bir süre otursa bu süre esnasında kadının mesken hakkı düşer. Kadın bu duruma izin vermişse kocasının kendisiyle birlikte oturması sebebiyle ondan kira alamaz; çünkü bedelin zikredilmediği mutlak izin ödünç verme ve serbest kılma anlamı taşır.

 

İddetler bölümünün sonunda buna işaret edilmişti.

 

 

F. Hizmetçi

 

Nevevi daha sonra, kadının hakkı olan yedinci şeyolan hizmetçi konusunu ele alarak şöyle demiştir:

 

1. Kendi işini kendisinin görmesi uygun olmayan kadın için kocanın hür bir kadını veya mülkiyet yoluyla sahip olunan ya da ücretle tutulmuş olan bir cariyeyi hizmetçi olarak temin etmesi gerekir. Yahut da kadına hizmet etmek üzere onun yanında bulunacak hür bir kadın veya cariyenin nafakasını vermekle yükümlüdür.

 

2. Bu konuda maddi durumu yerinde olan, olmayan ve köle eşittir.

 

3. Koca, hür bir kadını veya bir cariyeyi ücretle hizmetçi olarak tutarsa ücret dışında bir şey vermesi gerekmez. Şayet kocanın cariyesi hizmet ediyorsa bu cariyeye onun maliki olarak nafaka verir. Kadının yanında bulunan bir kimse onun hizmetini yapıyorsa kocanın o kişiye nafakasını vermesi gerekir.

 

4. Hizmetçiye verilecek nafakanın cinsi kişinin karısına verdiği nafaka ile aynı cinstendir. Bu da maddi durumu yerinde olmayan için bir müdür. Doğru görüşe göre orta halli için de böyledir. Maddı durumu iyi olan 1 tam 1/3 müd verir.

 

5. Hizmetçiye, ona uygun olacak elbiseyi de vermek gerekir. Doğru görüşe göre katık da böyledir. Temizlik aleti vermek gerekmez. Ancak çok kirleniyorsa ve bit gibi şeyler kendisini rahatsız ediyorsa bundan kurtarılması gerekir.

 

6. Örfe göre kendi işini kendisi yapacak durumda olan kadın bir hastalık veya kötürümlük sebebiyle hizmete muhtaç olursa kocanın onun hizmetini sağlaması gerekir.

 

7. Oiriye olan kadına hizmet temin etmek yoktur. Güzelolan kadın hakkında mezhep içinde bir görüş bulunmaktadır.

 

66. Koca, hür olan ve kendi işini kendisinin görme adeti olmayan karısına hizmet temin etmekle yükümlüdür.

 

Bu birkaç şekilde olabilir:

 

> Kadının mesela babasının evinde kendisine hizmet edilen bir kişi olması,

> Ailesi tarafından kendisine hizmet edilen kadında olduğu gibi o memlekette kendi işini kendisinin görmesi uygun düşmemesi,

 

> Bir cariye, hür kadın yahut ücretle tutulmuş bir kadın tarafından kadına hizmet ediliyor olması.

 

Kadının hizmete hak kazanması, koca evine taşınma sonrasında statüsünün yükselmesi sebebiyle olmaz.

 

Koca bu özelliklere sahip bir kadına hizmet temin etmekle yükümlüdür; çünkü iyi geçim kapsamında bu da yer almaktadır.

 

67. Kadına hizmet temin etme ya hür bir kadın yahut da kocaya ait olan -veya İbnü'l-Mukrl'nin dediğine göre kadına ait olan- bir cariye ile olabileceği gibi ücretle tutulan bir kadın aracılığıyla yahut kadına hizmet etmek amacıyla onunla birlikte bulunan hür ya da cariyenin nafakasını temin etmekle olur. Çünkü bütün bunlar aracılığıyla hizmet temin etme söz konusu olur.

 

Not: Nevevi'nin ifadesi, hizmet etme işinin yalnızca bayanlara özgü olmasını gerektirse de bu kastedilmiş değildir. Hizmetçinin temyiz yeteneği bulunan, buluğ çağına yaklaşmış bir erkek çocuk, kadının mahremi, kölesi, erkeklik organı bulunmayan bir kişi olması da caizdir. Kadına bakması haram olduğundan ergin veya yaşlı bir erkeğin kadına hizmet etmesi caiz olmadığı gibi, zimmı bir kadının Müslüman kadına hizmet etmesi de caiz değildir. Çünkü onların dinı açıdan düşmanlık etmelerinden emin olunamaz, ayrıca onların da Müslüman kadınlara bakmaları haramdır.

 

Ezral'nin belirttiğine göre bunun aksi [yani Müslüman kadının zimmı bir kadına hizmet etmesi] de caiz değildir; çünkü bunda Müslüman için alçalma söz konusudur. Bu hükümler, gizli hizmet konusundadır. Çarşı pazar işlerini görmek gibi açık hizmetlere gelince bunları erkekler de başkaları da yapabilir.

 

Alimlerin ifadesi, hizmetçiyi tayin işinin kadına değil kocaya bırakılmasını gerektirmektedir ki başlangıç itibarıyla daha doğru olan görüş budur. Ancak koca, karısı için bir hizmetçi belirler ve kadın da onun hizmetine alışırsa yahut kadın kendisine hizmet etmesi için birini getirdiği halde koca bunu değiştirmek isterse, alışılmış olan kimse ile ilişkiyi koparmada kadının zarar görmesi söz konusu olduğundan bu caiz olmaz. Ancak bir şüphe veya hıyanet görülmüşse o zaman koca, hizmetçiyi değiştirebilir.

 

Kocanın kadına bir hizmetçiden fazla tutması gerekmez. Kadın ücretini kendi malından ödemek suretiyle birden fazla hizmetçi tutmak istese koca o hizmetçinin evine girmesine ve kadına hizmet etmesine engelolabilir.

 

Koca, kansının malını ve başkasından olma çocuğunu evin dışına çıkarma hakkına sahip olduğu gibi kadının ana-babasının eve girmesine de engelolabilir. Ancak bunu yapmak mekruhtur.

 

68. Diğer masraflarda olduğu gibi hizmet temin etmenin gerekliliği açısından da zengin, orta halli ve fakir koca ile mükatep yahut tam köle arasında bir fark yoktur; çünkü bu, ayet tarafından emredilmiş olan "iyi geçinme" kapsamında bir iştir.

 

Not:  Nevevi'nin "hizmet temin etmesi" ifadesinden anlaşıldığına göre koca "ben hizmetçi masrafından kurtulmak için kanma kendim hizmet edeceğim" dese -elbise yıkama, su çekme ve yemek pişirme gibi utanılmanın söz konusu olmadığı işler bile olsa- kadının buna razı olması gerekmez. Çünkü kadın böyle bir şeyden utanır ve bunu toplumun kendisini eleştireceği bir konu olarak görür.

 

Yine bu ifadeden anlaşıldığına göre kadın "ben kendi hizmetimi görürüm, hizmetçi ücretini alırım / hizmetçinin alacağı nafaka kadar alırım" dese kocanın buna razı olması gerekmez; çünkü kadın böyle söylemekle kendi hakkını [kendi isteğiyle] düşürmektedir.

 

Kadın bunu ücretsiz olarak kendi isteğiyle yapmak istese kocanın buna razı olması gerekmez.

 

Karı-koca bu konuda anlaşırsa bu, faizin söz konusu olmadığı durumda nafaka yerine onun bedelini almaya benzer. Bundan, günü gününe bunu yapmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır.

 

69. Koca, hür bir kadın veya cariyeye ücret ödemek suretiyle karısına hizmetçi tutsa koca üzerine bu ücret dışında bir şey gerekli olmaz.

 

70. Koca, karısına hizmet etmesi için birinin cariyesini ödünç alsa veya hizmet işini ücretsiz olarak gören bir hür kadın bulsa Maverm'nin belirttiğine göre koca üzerindeki yükümlülük kalkmış olur. İbnü'r-Rif'a bunu "kadın buna razı olursa" şeklinde yorumlamıştır. Minnet yükü altında kalma söz konusu olduğu için kadın bundan kaçınabilir.

 

71. Koca, kendi cariyesini karısına hizmet ettirse cariyenin sahibi olması yönüyle cariyeye nataka verir.

 

72. Koca, karısının yanında bulunan hür veya cariye bir kadının karısına hizmet etmesini temin etse o kadının natakasını ve -ilgili bölümde geçtiği üzere- titresini vermekle yükümlü olur. Bulundurulan kadın, kişinin karısının cariyesi ise kadın kendi natakasına sahip olduğU gibi o cariyenin natakasına da sahip olur. Birlikte tutulan kadın hür ise Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de belirtildiği üzere kişinin karısı kendi natakasına sahip olduğu gibi bu hür kadın da kendi natakasına sahip olabilir. Şu da söylenebilir: Bu durumda kişinin karısı natakaya sahip olur ve onu kadına verir. Kadın, o şahsın natakası üzerinde tasarrufta bulunup onun ihtiyaçlarını kendi malından karşılayabilir.

 

Not:  [Arapça'da] "hadim" kelimesi hem erkek hem de dişi hizmetçi için kullanılır. Bu yüzden Nevev'i"nin ifadelerini açıklarken yaptığımızdan anlaşılacağı üzere o, zamirleri bazen eri! bazen dişi! getirmiştir. Bayan hizmetçi için "hadime" ifadesinin kullanımı nadirdir.

 

Kadının yanında bulunan bayanın nafakasını vermenin gerekliliği "yahut da kadınla birlikte olan kimselere nafakalarını vermek suretiyle" ifadesinde yer almaktadır. Nevevi bunu muhtemelen nafaka olarak hangi cins mal veri!eceğini ve miktarını belirtmek için ikinci defa zikretmiştir. Nitekim bunu aşağıdaki ifadeleriyle açıklamıştır.

 

73. Kadının hizmetçisine verilecek yiyeceğin cinsi kadına verilecek ile aynıdır. Bu daha önce geçmişti. Çünkü örfte kadına, hizmetçisinden ayrı bir yiyecek türü tahsis etme söz konusu değildir.

 

Not:  Nevevi, yiyeceği n türünden bahsetmemiştir. Daha doğru görüşe göre adete göre, kendisine hizmet edilen kadına verilecek yiyeceğin türü hizmetçiden daha kaliteli olur.

 

74. Maddı durumu kötü olan kocanın, karısının hizmetçisine vereceği yiyecek miktarı kesin olarak bir müddür. Çünkü o, normal şartlarda bundan daha az yiyecekle yaşayamaz. Bu yüzden, kendisine hizmet edilen kadının yiyeceği de bu miktardır.

 

75. Doğru görüşe göre, maddı durumu kötü olan kocaya kıyasla orta hani kocanın da bir müd vermesi gerekir. İkinci bir görüşe göre ise maddı durumu iyi olan koca gibi o da 1 tam

1/3 müd verir. Çünkü bir görüşe göre ise hizmetçi ile hizmet edilen arasında mertebeler farklı olduğundan hizmetçiye 1 tam 1/6 müd verilir.

 

76. Maddı durumu yerinde olan koca, İmam Şafii'nin açık ifadesine göre hizmetçiye 1 tam 1/3 müd verir.

 

Alimlerimiz şöyle demişlerdir: İmam Şafii'nin bu sınırlamayı nereden aldığını bilmiyoruz. Bunun gerekçesi konusunda ileri sürülen en mantıklı şey şudur: Orta hani kocanın hizmetçiye vereceği nafaka bir müddür. Bu, hizmet edilen kadının nafakasının 2/3'üdür. Maddi durumu iyi olan kocanın vermesi gereken ise 1 tam 1/3 müd olup bu da hizmet edilen kadına verilmesi gerekenin 2/3'üdür.

 

Maddi durumu iyi olan kocanın 1 tam 1/3, orta hani olanın 1 müd vermesinin gerekçesini şu şekilde de belirtmişlerdir: Hizmet eden ve edilen kadının nafaka konusunda tam ve eksik durumları söz konusudur. Eksik durumda her ikisi de eşitlenmektedir. Tam olan du-

rumda, daha düşük konumda olan kadının [hizmetçinin] payı, daha üst konumda bulunan kadının [hizmet edilenin] payı ne kadar arttırılıyorsa onun üçte biri kadar arttırılmaktadır.

Nitekim mirasta ana-babanın bir tam bir de eksik durumları vardır. Eksik aldıkları durumda

her ikisi de eşittir. Bu da ölen şahsın bir oğlunun bulunmasıdır. Bu durumda ana-babadan her biri altıda bir alma konusunda eşittir. İlk durumda ise yalnızca ana-baba varsa mal aralarında ikili birli paylaşılır. Bu durumda annenin payı, babanın payındaki artışın üçte biri kadar artmış olur. Bu yüzden alimler hizmetçi nafakasında orta halli kişiyi durumu kötü olana kıyas etmişler ama zevcenin nafakasında ona kıyas etmemişlerdir.

 

77. Hizmetçi, [hizmet edilen kadının] kocası orta halli veya fakir bile olsa, durumuna uygun olarak yaz veya kışın dışarı çıkabilmek için gömlek, baş örtüsü, ayakkabı ve dış örtü şeklinde giyecek almayı da hak eder. Hizmetçi hür olsun köle olsun, başını açma adeti olsun ya da olmasın buna ihtiyacı olduğu için bunları almayı hak eder. Kendisine hizmet edilen kadının ayakkabı ve dış örtü açısından durumu bundan farklıdır; çünkü koca onun dışarı çıkmasını engelleyebilir. Kitaplarda nakledilen görüş bu olmakla birlikte Hocamız Zekeriya el-Ensarl'inin de belirttiği gibi daha uygun olan, ayakkabı ve dış örtünün, hizmet edilen kadına verilmesinin de gerekli olmasıdır; çünkü bu kadın da nadiren de olsa hamama veya zorunlu hallerde dışarıya çıkmaya ihtiyaç duyabilir.

 

Hizmetçiye ayakkabı ve dış örtü verilmesi, o kadın ise gerekli olur. Erkek hizmetçi açısından ise buna gerek olmadığından bunlar verilmez.

 

78. Eş-Şerhu'l-kebir'de mezhep içindeki iki görüşten tercihe şayan olduğu belirtilen görüşe göre hizmet edilen kadının aksine, hizmetçiye şalvar vermek gerekmez. Çünkü şalvar süslenmek ve örtünmeyi tam olarak sağlanmak içindir.

 

79. Hizmetçi erkek olsun bayan olsun kış için kendisine cübbe ve palto vermek gerekir. Şayet çok soğuk olursa cübbe ve paltoya ek olarak adete göre başka şeyler de verilir.

 

80. Hizmetçiye döşek ve kışın üzerine örteceği bir miktar keçe yahut battaniye de vermek gerekir. Yazın da hasır ve yastık vermek gerekir. Bu, cins ve tür olarak, hizmet edilen kadına verilmesi gerekenden daha düşüktür. Bu konuda maddı durumu iyi olan ile olmayan arasında ayrım yapılır.

 

81. Doğru görüşe göre hizmetçiye katık verilmesi de gerekir; çünkü bu olmadan yaşamak mümkün değildir. Bunun cinsi, hizmet edilen kadına verilen ile aynı cinsten olmakla birlikte daha doğru görüşe göre türü ondan daha düşük kalitelidir. Bu konuda durumu iyi olanla olmayan arasında ayrım yapılır. Diğer görüşe göre ise katık vermek gerekmez, hizmet edilen kadından artan katıkla yetinilir.

 

82. Mezhep içindeki iki görüş içinden, Rafii'nin sözlerinden tercihe şayan olduğu anlaşılan bir görüşe göre hizmetçiye et vermek gerekmez.

 

83. Hizmetçiye tarak ve yağ gibi temizlik aletleri verilmez; çünkü bunlar süslenme amacıyla istenilen aletlerdir, hizmetçi ise süslenmez. Hatta ona uygun olan bunun tersini yapmaktır ki gözler [çarşı pazara çıktığında] kendisine uzatılmasın.

 

84. Hizmetçinin bedeni çok kirlenirse ve başında bit oluşarak kendisine rahatsızlık verirse bu durumu giderecek şeyler vermek suretiyle onu rahatlatmak gerekir.

 

Not:  [Arapça'da bitler anlamına gelen] ... kaml kelimesinin tekili ... kamle kelimesidir.

 

Cevherı "bit, ter ve pislikten kaynaklanır" demiştir.

 

Hafız şöyle demiştir: İnsan temiz olsa, güzel kokular sürse ve sürekli elbiselerini değiştirse bile bünyesel sebeplerle kendisinde bitlenme olabilir. Nitekim Abdurrahman bin Avf ve Zübeyr bin Avvam'da (r.a.) böyle olmuştur.

 

85. Örf ve adete göre kendi işini kendi gören bir kadının, Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de belirtildiğine göre kocasının izni olmaksızın hizmetçi edinme ve kendi malından ona nafaka ödeme hakkı yoktur.

 

Bazıları, [kocanın böyle yapması] "iyi geçinme" kapsamında bir fiil değildir diyerek buna itiraz etmişlerdir.

 

86. Hür veya cariye olup [kendi işini kendi gören kadın] hastalık, kötürümlük vb. bir sebeple hizmete muhtaç duruma gelirse kocasının onun hizmetini sağlaması gerekir; çünkü kendi işini görememektedir. Bu kadının durumu, kendi işini görmesi uygun düşmeyen kadına benzemekte hatta ondan da ötededir. Çünkü ihtiyaç, itibarın zedelenmesinden daha öte bir durumdur.

 

87. Bir kimsenin karısı cariye ise -ister tamamen ister kısmen kendisinde kölelik bulunsun- ona hizmet temin etme zorunluluğu yoktur; çünkü örfe göre bu kadın ister güzelolsun ister olmasın kendi işini kendisi görür.

 

Cariye güzel ise örfte ona hizmet temin edilmesi söz konusu olduğundan bir görüşe göre bu gereklidir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

2. Nafaka Olarak Verilen Mallara İlişkin Hükümler