LİAN |
II. LİAN'lN YAPILIŞI,
ŞARTLARI VE SONUÇLARI
Bu bölümde lianın
yapılış keyfiyeti, şartı ve "Hana şu hükümler bağlanır" şeklindeki
ifadede yer alan "lianın sonuçlan" konusu ele alınmaktadır. Nevevi
önce ilki ile konuya başlamıştır:
A. Lianın Yapılışı
B. Lianın Şartı
C. Lianın Sonuçları
A. Lianın Yapılışı
Lian şu şekilde yapılır:
Koca dört defa
"Allah adına şahitlik ederim ki buna yaptığım bu zina isnadında doğru
söylüyorum." Kadın o mecliste yoksa koca onun adını söyler ve onu diğer
kadınlardan ayırt edecek şekilde kadının nesebini [baba ve dedesinin adını vb.]
zikreder. Beşinci defada şöyle der: "Ona yaptığım zina isnadında yalan
söylüyorsam Allah'ın laneti benim üzerime olsun!"
Ortada nesebi
reddedilecek bir çocuk varsa sözlü ifadeleri arasında şu şekilde belirtir:
"onun doğurduğu çocuk / şu çocuk zinadandır, benden değildir."
Kadın da [dört defa]
şöyle der: "Allah adına şahitlik ederim ki o, bana yaptığı zina isnadında
yalan söylüyor." Beşincide şöyle der: "Şayet bu konuda doğru
söylüyorsa Allah'ın gazabı benim üzerime olsun!"
Şahitlik lafzı yerine
yemin vb. sözler veya "gazap" sözcüğü yerine "lanet" sözcüğü
kullanılsa ya da bunun aksi olsa yahut lanet ve gazap sözcükleri, şahitlik
ifadeleri tamamlanmadan söylense daha doğru görüşe göre lian işlemi geçerli
olmamış olur.
Lian işleminde hakimin
emretmesi, -sözlü ifadeleri telkin ederve kadına erkekten daha sonra lian
yaptırması şarttır.
Dilsiz kişi başkasınca
anlaşılabilecek işaretler veya yazı yoluyla lian yapar.
Arapça dışında bir dille
lian yapmak sahihtir. Arapçayı bilen kişinin böyle yapmasının sahih olmadığı
konusunda mezhep içinde bir görüş bulunmaktadır.
Lian işlemi zaman
bakımından ağırlaştınlır. Yani Cuma gününün ikindi namazından sonra yapılır.
Mekan bakımından da ağırlaştınlıp o bölgenin en şerefli yerinde yapılır.
Örneğin Mekke' de [Beytullah'ta] rükün ile makam-ı İbrahim arasında yapılır.
Medine'de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in minberinin yanında yapılır.
Beytü'lmakdis'te kayanın yanında yapılır.
Başka yerlerde Cuma
namazı kılınan caminin minberinin yanında yapılır. Kadın hayızlı ise mescidin
kapısında durur. Zımm! kişi lian yapıyorsa havra veya kiHsede yapılır. Mecusi
kişi lian yaparken daha doğru görüşe göre ateşgedede yapılır. Putperest kişi
lian yaparken puthanede yapılmaz. Lian, topluluk açısından da ağırlaştınlır bu
da en az dört kişinin huzurunda yapılmasıdır.
Lianı bu ağırlaştırmalarla
uygulamak mezhepte esas alınan görüşe göre sünnet olup farz değildir.
Hakimin karı-kocaya
nasihat etmesi, beşinci ifade esnasında çokça uyarıda bulunması, karı-kocanın
ayakta oldukları halde lian yapmaları sünnettir.
1. Kocanın Lian Yapması
66. Lian kocanın şu sözü
dört defa söylemesiyle başlar: "Allah adına şahitlik ederim ki ben buna
[yani kanma] yaptığım zina isnadında doğru söylüyorum."
Koca, kadın hazır
olduğunda ona işaret eder.
Bunun dört kere
yapılması, konunun başında zikredilen ayetteki ifade sebebiyledir.
İşin önemi sebebiyle
burada bu şahitlik ifadeleri tekrarlanmaktadır, çünkü diğer zina
şahitliklerinde [kişiye had uygulanması için dört şahit arandığı gibi] burada
da bu tekrarlanan ifadeler kadına had cezanın uygulanabilmesi için diğer zina
isnadlarındaki dört şahidin yerini almaktadır. Bu yüzden bunlara
"şahitlikler" adı verilmiştir. Gerçekte bunlar yeminlerdir.
Beşinci olarak söylenen
söz, ilk olarak söylenen dört sözün anlamını pekiştirmektedir.
Kocanın lian sırasında
"ona yaptığım zina isnadında" demek suretiyle yaptığı isnadı
zikretmesi, üzerine yemin edilen şey bu olduğu içindir.
Not: Nevevi'nin [kocanın lianını anlatırken,
kocanın karısıyla ilgili ifadeleri arasında] "buna" demekle yetinmesi,
e[-Muharrer'e tabi olarak yapılmıştır. Bu, e[-Mühezzeb'te zikredilmiştir.
EşŞerhu' [-kebır ve eş-Şerhu's-sağir'deki ifadelerin zahirinden "bu
karım" ifadesinin söylenmesinin dikkate alınacağı anlaşılmaktadır. Zerkeşi
"et-Tetimme ve Bendenici'nin Ta'[ık adlı eserlerinde nakledilen de
budur" demiştir. Buradan, işaret etmesi halinde kadının adını söylemeye
gerek olmadığı anlaşılmaktadır ki Rafii ve Nevevi'ye göre daha doğru olan görüş
budur; çünkü bu ifade, zaten orada hazır olan kadın hakkındadır. Bir görüşe
göre ise isimle birlikte işaretin de olması gerekir. Zerkeşi "İmam
Şafii'nin ve alimlerin çoğunluğunun ifadesinin zahirinden anlaşılan da
budur" demiştir.
67. Kadın, hastalık,
hayız vb. bir sebeple [kocanın lian yapmak üzere başvurduğu mahkemenin
bulunduğu] bölgede veya lian meclisinde hazır bulunmuyarsa koca, karışıklığı
gidermek için kadının ismini belirtir ve onun diğer kadınlarla karışmasını
önleyecek şekilde nesebini belirtir.
68. Lian esnasında koca
beşinci sözlü ifadede "ona yaptığım zina isnadında yalan söylüyorsam
Allah'ın Ianeti benim üzerime olsun" der. ilk dört ifadede olduğu gibi
kadın orada mevcut ise ona işaret eder, değilse onu diğer kadınlardan ayıracak
şekilde ne se bini zikreder.
Not: Nevevi, ayetteki ifadeye uymak suretiyle lian
esnasında söylenecek sözlü ifadeyi gaip [üçüncü tekil şahıs] sıgasıyla
belirtmiştir. Oysa lian yapan kişi, Ravdatu't-talibin'de de belirtildiği üzere
"Allah'ın laneti benim üzerime olsun" [diye kendinden bahsederek]
lian yapar.
69. Ortada bir çocuk
varsa, lian yapan kişi lianda kullandığı beş sözlü ifadenin tümünde bu çocuktan
bahsederek onun nesebini nefyeder. Yani her bir defasında, şayet çocuk orada
yok ise "bu kadının doğuracağı çocuk" ifadesini kullanarak, çocuk
orada ise "bu çocuk" ifadesini kullanarak "benden değildir,
zinadandır" der. Çünkü her bir ifade bir şahit yerine geçer. Sözlü
ifadelerinin bir kısmında çocuktan bahsetmezse onun nesebini reddedebilmek için
lianı tekrarlar.
Not: Nevevi'nin ifadesinden şu anlaşılmaktadır:
Kişi yalnızca zina ithamında bulunmakla yetinip "çocuk benden
değildir" demese, bu yeterli olmaz.
Eş-Şerhu'l-kebir'de
şöyle denilmiştir: "Alimlerin çoğunluğu bu şekilde belirtmiştir. Çünkü
kişi fasid nikah ve
şüphe yoluyla olan birleşmeyi zina zannetmiş olabilir." Ancak
eş-Şerhu'l-kebir ve eş-Şerhu's-sağir'de belirtildiği üzere tercihe şayan olan
görüş bunun yeterli olacağıdır, çünkü burada zina sözcüğü hakikat anlamına
yorulur.
Yine bundan anlaşılacağı
üzere kişi yalnızca "benden değildir" dese bu ifade çocuğun ne se
bini reddetme konusunda yeterli görülmez. Bu doğrudur; çünkü kişi bunu derken
"ahlak ve fizikı özellikleri bakımından kendisine benzemediğini"
belirtmek istemiş olabilir. Bu yüzden bu ifadeyle birlikte onu "bu çocuk
zinadandır / şüphe yoluyla olan ilişkidendir" diyerek muayyen bir sebebe
isnad etmesi gerekir.
2. Kadının Lian Yapması
70. [Lian yapılırken]
kadın, kocanın lianı tamamlamasından sonra ayetteki ifade gereğince dört defa
"Allah için şahitlik ederim ki o bana yaptığı zina isnadında yalan
söylüyor" der.
Beşincide de "kocam
doğru söylüyorsa Allah'ın gazabı benim üzerime olsun" der. Her beş
şahitlik ifadesinde de -tıpkı koca karısına lian yaptığı esnada olduğu gibi-
koca lian meclisinde bulunuyorsa kadın kocasına işarette bulunur. Orada yoksa
nesebini, başkasından ayırt edilecek şekilde zikreder.
Nevevi "Allah'ın
gazabı onun üzerine olsun" ifadesini ayetteki lafza bağlı kalarak bu
şekilde belirtmiştir, yoksa kadın bunu birinci şahıs ifadesiyle "Allah'ın
gazabı benim üzerime olsun" şeklinde söyler.
Nevevi'nin "kocanın
lian yapmasından sonra kadın şöyle der" demesi daha uygun olurdu; çünkü
kadının lianının kocanınkinden sonra olması şarttır. Ben buna "daha
sonra" diyerek işaret ettim.
Nevevi "bu
konuda" ifadesiyle yetinme konusunda elMuharrer'deki ifadeyi esas
almıştır.
Eş-Şerhu'l-kebır,
eş-Şerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibın'de ise "bana isnad ettiği zina
konusunda" ifadesi geçmektedir. Bunun zahirinden bu sözü açık olarak
söylemenin gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu ikisi dışındaki eseri
erde "bana yaptığı zina isnadında" şeklindedir. İmam Şafii'nin
ifadesinden anlaşılan da budur. Nevevi'nin ifadesini de aynı manaya yormak
mümkündür. Şöyle ki onun ""bu konuda" ifadesi "yukarıda
geçen konuda" anlamındadır. Bu da "bana isnad ettiği zina
konusunda" demektir. Bu durumda Nevevi'nin ifadesi, İmam Şafii'den
nakledilen ifadenin zahiri ne uygun olmaktadır.
Not: Nevevi, kadının lianından bahsederken çocukla
ilgili bir açıklama yapmamıştır, bundan, buna gerek olmadığı anlaşılmaktadır ki
doğru olan da budur; çünkü kadının lianında çocuktan bahsedilmesine herhangi
bir hüküm ilişmediğinden zikredilmesine gerek görülmemiştir. Kadın buna temas
etse bunun zararı olmaz.
Bu hükümlerin tümü koca
karısına zina isnad edip de onun aleyhine şahitlerin bulunmadığı durumda söz
konusu olur. Aksi takdirde şayet lian çocuğun nesebini reddetmek için
yapılmışsa, mesela çocuğun şüphe yoluyla gerçekleşen ilişkiden olma ihtimali
varsa veya kadın kocasının [daha önce başkasına da] zina isnadında bulunduğunu
şahitlerle ispat ederse koca ilk durumda "benden başkasının onunla benim
yatağımda ilişkide bulunduğu ve bu çocuğun da bu ilişkiden olduğu konusunda
doğru söylüyorum" der. İkinci durumda ise "benim ona zina isnad
etiğim konusunda bana yönelik yaptığı ispat konusunda" der.
İlki için kadınla lian
yapılmaz; çünkü bu lian onun üzerine haddi gerektirmemektedir ki lian ile had
cezasından kurtulmuş olsun.
Lian işleminde
"lanet" ifadesi kocaya özgü, "gazap" ifadesi ise kadına
özgü kılınmıştır.
Çünkü zina suçu, iftira
suçundan daha kötüdür. Nitekim iki suçun hadlerinin farklı olması da bunu
göstermektedir. Allah'ın gazabı lanetinden daha şiddetlidir. Çünkü onun gazabı,
isyan eden kimselerden intikam alıp cezasını onların üzerine indirmesidir.
Lanet ise kovmak ve uzaklaştırmak demektir. Bu yüzen kadın, [lian yaparken]
daha ağır olan cezayı üstlenmekle yükümlü tutulmuştur.
3. Lian İfadelerinde
Değişiklik Yapmanın Hükmü
71. Lian yaparken,
>
"Şahitlik" ifadesi yerine "yemin" ifadesi kullanılarak
"Allah'a kasem ederim ki", "Allah'a yemin ederim ki"
denilse,
> Veya
"Allah" sözü yerine "Rahman" denilse,
> Veya
"gazap" sözcüğü yerine "lanet" ya da
"uzaklaştırma" gibi bir ifade kullanılsa,
> Veya bunun aksi
olsa, örneğin erkek "gazap" sözünü, kadın da "lanet" sözünü
kullansa,
> Veya hem lanet hem
de gazap sözcükleri şahitlikler tamamlanmadan önce kullanılsa,
[Bütün bu durumlarda
yapılan lian geçerli olur mu? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre,
şahitlik konusunda İmam Şafii'nin ifadesine tabi olunarak burada bu lian
geçerli olarak kabul edilmez.
İkinci görüş
Anlam dikkate alınarak
bu geçerli olur.
Üçüncü görüş
"Gazap"
sözcüğü yerine "lanet" sözcüğünün getirilmesi geçerli değildir; çünkü
yukarıda geçtiği üzere "gazap" sözcüğü "lanet" sözcüğündan
daha şiddetli bir durumdur, aksi durum ise bundan farklıdır.
Not: Nevevi'nin "şahitlik lafzı yemin lafzı
ile değiştirilse" ifadesi hakkında İbnü'n-Naklb şöyle demiştir: "Bu
ifade ters çevrilmiş bir ifadedir. Doğrusu "yemin lafzı şahitlik lafzı ile
değiştirilse" şeklinde olmalıdır. Çünkü [Arapça'da] "ba" harfi
terk edilenin başına getirilir.
Nevevt'nin "veya
gazap sözcüğü lanet sözcüğüyle değiştirilse ve aksi yapılsa" ifadesi de
aynı şekildedir. Bu iki mesele, alınıp atılan her durumda söz konusudur."
Bunun cevabı
"namazın kılın ış şekli" konusunda geçmişti.
Nevevt'nin "ve
aksi" ifadesi, ed-Dekaik'te belirtildiği üzere elMuharrer'e eklenmiş bir
fazlalıktır.
72. Lian'da her iki
taraf açısından da beş sözlü ifadenin peşpeşe yapılması şarttır, uzun süreli
ara vermek lianın sıhhatine zarar verir.
73. Diğer davalarda
yemin etme konusunda olduğu gibi lian işleminde hakim veya vekilinin emrinin
bulunması gerekir. Çünkü lianda yemin hükmü baskın durumdadır. Bunda şahitlik
anlamı da bulunsa bile şahitlik yalnızca hakim nezdinde eda edilir.
74. Her iki taraf lian
yaparken onlara telkinde bulunulur. Hakim kocaya "şöyle şöyle söyle"
der, kadına da "şöyle şöyle söyle" der.
75. Ortada çocuk yoksa,
hakem tayin edilmiş kişi de hakim gibidir.
76. Lian yapan kişinin
[lianda söylenmesi gereken sözlü ifadeleri] yazılı olarak okuması veya
kendisine telkin yoluyla söylettirilmesi sahih olup hakem tayin edilen kişiyi
de kapsamaktadır. Ancak burada "çocuk olmadığında" şeklinde bir ek
ifadeye gerek duyulmaktadır. Ortada çocuk varsa hakem tayin etmek geçerli
olmaz. Ancak hakem tayin edilen kişi mükellef olup hükmüne razı olunacak bir
kimse ise o zaman tayin edilebilir; çünkü onun nesepte hakkı bulunmaktadır. O
ikisinin rızası çocuk hakkında etkili olmaz.
77. Cariyesi ile
kölesini evlendiren efendi, cariyesi ve kölesi arasındaki lianda hakem değil
hakim konumundadır. Bunu Iraklılar ve başkaları söylemiştir. Çünkü efendi,
kölesinin lian işlemini üstlenme hakkına sahiptir.
Not: Nevevi'nin "telkin" sözünü
"emir" ifadesine atfetmesi bu ikisinin farklı olmasını gerektirirse
de bu kastedilmemiştir. Aksine emretmek, telkin etmektir. Bu yüzden
Ravdatü't-talibin'de yalnızca "emretmek" ifadesiyle yetinilmiştir. Bu
ikisi arasında şu açıdan ayrım yapılabilir: Emirle kastedilen şey, hakimin
"söyle!" ifadesidir, telkinle kastedilen ise "şahitlik ederim
ki" ifadesidir.
78. Lianda, beş sözlü
ifadenin tümünün tamamlanması da şarttır.
79. Lianda kadının
lianının erkeğinkinden sonra olması şarttır; çünkü kadının lian yapması had
cezasını düşürmek içindir. Kadın üzerine had yapılması ise ancak kocanın [daha
önce] lian yapmasına bağlıdır.
80. Bir hakim, beş sözlü
ifade tamamlanmadan önce tarafların ayrılmasına hükmetse veya önce kadının lian
yapmasına hükmetse bu hüküm bozulur.
Not: Nevevi'nin ifadesinden erkek ve kadının
lianlarının peşpeşe olmasının şart olmadığı anlaşılmaktadır. Dariml'nin açıkça
belirttiğine göre bu doğrudur. Darimı şöyle demiştir:
"Karı-kocanın
farklı günlerde lian yapmaları caizdir."
4. Dilsizin Lian Yapması
81. Dilsiz bir kimse,
başkası tarafından anlaşılabilecek işaretler yoluyla veya yazı yazarak lian
yapabilir; çünkü onun işaret ve yazısı, konuşabilen kimsenin konuşması gibidir.
Bu, onun şahitlik yapması gibi değildir; çünkü dilsiz kimsenin şahitlik yapma
zorunluluğu yoktur ama lian yapma zorunluluğu olabilir. Zira konuşabilen
kimseler şahitliği yerine getirebilir. Ayrıca lianda yemin özelliği baskın
durumdadır.
Dilsiz kişide bu iki
özellikten birisi yoksa onun zina isnadında bulunması, lianı ve diğer
tasarruflan geçerli olmaz; çünkü neyi kastettiğini anlamak güçtür.
Dilsizlik sonradan arız
olmuş ise ve kişinin üç gün içinde konuşabileceği ümit ediliyorsa bu süre
zarfında konuşması beklenir. Konuşması ümit edilmiyorsa veya üç günden daha
sonra konuşması bekleniyorsa bu durum, yaratılıştan olan dilsizlik gibi kabul
edilir.
Not: Nevevi'nin ifadesinden bu ikisinden [işaret
ve yazı] biriyle yetinileceği anlaşılmaktadır. Rafil ve Nevevi bunu, alimlerin
çoğunluğunun ifadelerinin mefhum-i muhalifi ve eş-Şamil adlı eserin açık
ifadesi olarak nakletmişlerdir.
Dilsiz bir kimse işaret
yoluyla lian yaparken şahitlik kelimesi ile ilgili olarak dört kere işarette
bulunur, sonra lanet kelimesini söylerken işarette bulunur. Şayet yazı yazarak
lian yapacaksa şahitlik sözcüğünü ve sonra da lanet sözcüğünü dört kere yazar.
Şahitlik sözcüğünü bir kere yazar da buna dört kere işaret ederse bu da caiz
olur.
Rafil şöyle demiştir:
"Bu, işaret ve yazıyı birleştirmektir, caiz-
Nevevi'nin mutlak
ifadesinden erkekle kadın arasında fark olmadığı anlaşılmaktadır. eş-Şamil, et-
Tetimme ve başka eserlerde belirtildiği üzere bu doğrudur. İmam Şafii'nin
ifadesi ise buna aykırıdır.
Dilsiz kişi işaret
yoluyla zina isnadında bulunup lian yaptıktan sonra konuşabilir hale gelse
sonra "ben işaretimle zina isnadında bulunmayı kastetmedim" dese bu
sözü kabul edilmez.
Çünkü onun işareti
başkası lehine bir hak ortaya koymuştur. Bu kişi "işaretimle lian yapmayı
kastetmedim" dese aleyhine olan konuda bu söz kabul edilir, lehine olan
konuda kabul edilmez. Dolayısıyla kendisine had vurulması lazım gelir ve
çocuğun nesebi ona bağlanır. Kadınla arasında meydana gelen ayrılık ve ebedı
haramlık ortadan kalkmaz.
Dilerse had cezasını
üzerinden kaldırmak için ve bir de şayet imkan ortadan kalkmamışsa çocuğun
nesebini reddetmek için lian yapabilir.
5. Arapça'dan Başka Bir
Dille Lian Yapmak
82. [Lian yapan kimseler
tarafından] Arapça biliniyor olsa bile Arapça dışında bir dille lian yapmak
sahihtir; çünkü lian ya yemin ya da şahitliktir. Bu ikisi ise farklı dillerle
yapılma açısından eşittir.
83. Lian farklı dille
yapıldığında lian yapan kişi şahitlik, lanet ve gazap kelimelerinin
tercümelerine dikkat eder.
84. Hakim, yabancı dili
güzel bir biçimde biliyor olsa bile o dili güzel bir şekilde bilen kimselerden
dört kişiyi yanında bulundurması müstehaptır, aksi takdirde [şayet hakim
yabancı dili bilmiyorsa] mütercimin bulunması şarttır. Mütercimin iki kişi
olması yeterlidir.
Bir görüşe göre ise koca
tarafında dört mütercim bulunması gerekir.
Arapça bilen bir
kimsenin başka bir dille lian yapamayacağına dair mezhep içinde bir görüş de
bulunmaktadır; çünkü dinde lian uygulaması Arap diliyle yer aldığından kişi
bunu yapabilecek durumda olduğu sürece başka yollara başvurulmaz.
6. Lian Uygulamasının
Ağırlaştınlmasl
Nevevi daha sonra lian
uygulamasının ağırlaştırılması konusunu ele almaya başlamıştır. Ağırlaştırma ya
zaman ya mekan açısından olur. Önce zaman açısından ağırlaştırma meselesini ele
almıştır.
6.1. Lianın Zaman
Yönünden Ağırlaştınlması
85. Müslümanın
yaptığılian zaman yönünden ağırlaştırılır. Yani şayet koca acil talepte
bulunuyorsa her günün ikindi namazından sonra olur. Çünkü ikindi namazından
sonra yalan yemin etmek, Buhari ve Müslim'de geçen şu hadis sebebiyle daha ağır
sonuçlar doğurur:
> Kıyamet gününde
Allah üç kişiyle konuşmaz, onlarz temize çıkarmaz, onlar için acı bir azap
vardır:
1. Yalan yere
[karşısındaki şahsa] "valiahi malıma senin verdiğinden daha fazla fiyat
veren oldu da satmadım " diyen kişi,
2. Bir müslümanın malını
ondan koparmak için ikindi namazından sonra yalan yere yemin eden kişi,
3. Suyunun fazlasın!
başkasına vermeyen kişi. Allah ona "sen, kendi yaratmadığın suyun
fazlasını başkasından engellediğin gibi ben de bugün lutfumu senden
engelleyeceğim" diyecektir.(Buhart, Müsakat, 2240; Müslim, ıman, 295)
86. Kişi lian yapmak
için ısrarlı talepte bulunmazsa Cuma günü ikindi namazından sonra lian
yapılması daha iyidir; çünkü bu vakit dualara icabet edilen vakittir. (Ebu
Davud, Salat, 1048; Nesai, Cumua, 1388; Müstedrek, Cumua, 1, 280. Hakim bu
hadisin sahih olduğunu söylemiştir.)
Müslim şunu rivayet
etmiştir: "İcabet vakti, imamın minbere oturması anından başlayıp namaz
bitinceye kadardır. "(Müslim, Cumua, 1972)
Nevevi,
Ravdatü't-talibin'de Cuma namazı konusunun son bölümünde bunu doğru bulmuştur.
O ifade ile buradaki arasında çelişki bulunmaktadır.
Bazıları Cuma gününün
ikindisini tıpkı Recep, Ramazan, bayram günleri, Arefe ve aşure günleri gibi
şerefli günler arasına eklemişlerdir.
6.2. Lianın Mekan
Yönünden Ağırlaştınlması
87. Lian mekan yönünden
de ağırlaştırılır. Bu da lianın yapılacağı bölgedeki en şerefli yer neresiyse
orada yapılması ile olur; çünkü bu, yalan yere yemin etmeyi engelleme konusunda
büyük bir etkiye sahiptir. EI-Muharrer'de "bölgenin en şerefli yeri"
şeklinde belirtilmiştir. Bu, sonraki ifadelere uyum bakımından daha güzeldir.
Bu sebeple ben Nevevi'nin ifadesini açıklarken bunu ekledim.
88. NevevI daha sonra bu
"en şerefli olma" yönünü şu şekilde açıklamıştır:
Mekke'de lian
yapılacağında Hacerü'l-esved'in olduğu köşe ile Makam-ı İbrahim arasında
yapılır. Bu ikisinin arasına Hatim adı verilmiştir.
Şöyle bir soru
sorulabilir: Mekke' de beytullahtan daha şerefli bir yer yoktur. Kıyasa göre
yemin etmenin orada yapılması gerekirdi. Ancak beytullah bundan korunmuştur. Şu
halde bunun Hicr'de yapılması gerekirdi.
Buna şöyle cevap
verilmiştir: Yeminin burada yapılmaması da yine beytullahı korumak içindir.
89. Lian Medine'de
yapılacağında Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabri şerifine bitişik olan minberin
yanında yapılır. Rafii bunu "cevamiu'l-lian" bölümünün üçüncü babının
hemen öncesinde açık olarak ifade etmiştir.
Bunun delili şu
hadisdir:
> Şu minberin yanında
bir köle ya da cariye [erkek ya da kadın] yalan yere bir yemin ederse, isterse
yaş bir misvak için olsun, mutlaka ateş onun için gerekli olur,(İbn Mace,
ahkam, 2326; Müstedrek, el-Eyman ve'n-nuzur, 4, 297. Hakim, bu hadisin Buhari
ve Müs!im'in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir. )
İmam Şafii'nin eski
görüşü böyle olduğu gibi Buveytı'deki görüşü de böyledir. El-Ümm ve
Muhtasaru'l-Müzeni'de ise şöyle demiştir: "Lian minberde olur; çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> Benim şu minberimde
yalan yere yemin eden kimse cehennemdeki yerine hazırlansın.(Nesai, Kada, 2,
213; Sahih-i İbn Hibban, el-Eyman, 4368. İbn Hibban bu hadisin sahih olduğunu
söylemiştir.)
90. Beyt-i Makdis'te
[Kudüs'te] yapılacak olan lian Mescid-i Aksa'da kayanın yanında yapılır; çünkü
burası o bölgenin en üstün yeridir. Zira bu peygamberlerin -Allah'ın salat ve
selamı cümlesinin üzerine olsun- kıblesidir. İbn Hibban'da buranın cennetten
olduğu şeklinde bir rivayet vardır.
Not: Lianın bu üç mescitte uygulanmak suretiyle
ağırlaştınlması oralarda olanlar içindir. Maverdl'nin kesin bir biçimde
belirttiğine göre orada yaşamayanların ise kendi isteği dışında lian yapmak
için oralara götürülmesi caiz değildir.
91. Bu üç mescidin
dışında yapılacak olan lian, bölgede Cuma namazı kılınan camiin minberinde
olur; çünkü o bölgede saygı gösterilen yer orasıdır.
Rafii ve NevevI şöyle demiştir:
Mütevelli Medine minberine çıkma konusunda yer alan görüş ayrılığının diğer
minberler konusunda da geçerli olduğunu belirtmiştir. El-Kaf! yazarı da bunu
sahih kabul etmiştir.
92. Hayızlı, loğusa veya
adetini şaşırmış olan Müslüman kadın, Cuma namazı kılınan mescidin kapısında
lian yapar. NevevI, "Cuma namazı kılınan" ifadesini söylemiş olsa
daha iyi olurdu
Çünkü kadının, mescidi
[hayız kanıyla] kirletmesi haramdır. Kapı, şerefli bölgeye en yakın olan
yerdir.
Bu durumda koca mescidin
içinde lian yapar. O lianı bitirince hakim veya vekili kadının yanına gitmek
üzere çıkar.
Mütevelli şöyle
demiştir: "Bu hüküm, hakim lianın derhal yapılmasını uygun gördüğü
takdirde geçerlidir. Kadının kanamasının kesilip de yıkanacağı zamana kadar
beklemeyi uygun görürse bu caiz olur. Bu, el-Kifaye'de nakledilmiştir."
Orada şöyle denilmiştir: "Cünüp Müslüman açısından bunun böyle yapılması
evleviyetle gereklidir. "
Kafire gelince, onun
açısından lianın ağırlaştırılması birazdan gelecektir. Şayet onun Mescid-i Haram
dışında bir mescitte lian yapması uygun görülürse, mescidin hayızlı kadın vb.
kimseler tarafından kirletilmesinden emin olunması halinde oraya girmesine
-kendisinde büyük hades [cünüplük] bulunsa bile- izin verilir.
93. Zımmi davasını bizim
mahkememize getirmesi halinde [Hristiyan ise] kilisede ve [Yahudi ise] havrada
lian yapar. (45) Çünkü bu ibadethaneler onlar açısından bizim mescitlerimiz
gibidir.
Not: Hakimin buralara [kilise ve havralara]
girmesi buralarda resim bulunmaması halinde söz konusu olur. Zira el-BeyAn
yazarının alimlerimizden aktardığına göre içinde resim bulunan eve girmek
haramdır. Bu, ileride gelecek açıklamadan anlaşılacaktır.
Yahudi, lian yaparken
"Hz. Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah için şahitlik ederim ki" der.
Hristiyan lian yaparken
"Hz. İsa'ya İncil'i indiren Allah için şahitlik ederim ki" der.
Maverdi şöyle demiştir:
"Müslüman bir kimse Hz. Muhammed adına yemin etmediği gibi Yahudi de Hz.
Musa adına, Hristiyan Hz. İsa adına yemin etmez.
Hatta bu şekilde yemin
etmek mahzurludur." Yani mekruhtur.
94. [Mecusiler lian
yaparken, lianın ağırlaştırılması nerede olur? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre Mecusilerin
ateşgedeleri de böyledir, yani onların lianlarında ağırlaştırma oralarda
yapılır; çünkü onlar oraları yüceltirler. Ağırlaştırmanın amacı yalanı
önlemektir. [Mecusilere kitap indirilip indirilmediği konusunda netlik
bulunmadığından] onlara da kitap indirilmiş olma ihtimaline binaen hakim
onların inançlarını dikkate almak adına ateşgedede hazır bulunur.
İkinci görüş
Bu yapılmaz; çünkü
Mecusi tapınağının herhangi bir hürmet ve şerefi yoktur. Onlar mescitte veya
mahkemede lian yaparlar.
Not: Nevevi'nin ifadesinin zahirinden koca
Müslüman olsa bile onun zımm! veya Mecusi karısının bu şekilde lian yapacağı
anlaşılmaktadır. Ravdatü't-talibin ve Eş-Şerhu'l-kebir'de bu şekilde
belirtilmiştir. Kadın "ben mescitte lian yaparım" der ve koca da buna
razı olursa onun mescitte lian yapması caiz olur, aksi takdirde caiz olmaz.
95. Putperest bir
kimsenin puthanesinde lian yapılmaz; çünkü onun bir dokunulmazlığı yoktur.
Onların bu konudaki inançları şer'an dikkate alınmaz. Ayrıca Maverdi'nin
alimlerimizden aktardığına göre -kilise ve havraların aksine- bu tapınaklara
girmek günahtır. Dolayısıyla onlar kendi aralarında lianlaşacağında mahkemede
lian yaparlar.
Yukarıdaki hükümler, söz
konusu kişilerin bizim ülkemize eman veya anlaşmayla girip davalarını bize
iletmeleri halinde söz konusu olur. Aksi takdirde onların puthaneleri yıkılması
gereken yerlerdir.
96. Kafirler açısından
zaman bakımından ağırlaştırmaya gelince, Nevevi'nin ifadesinden onların bu
konuda Müslümanlar gibi olduğu anlaşılıyor ise de Maverdl'nin belirttiğine göre
onların en saygın olarak kabul ettiği vakitlerde olur.
Not: NevevI, ateistler gibi herhangi bir dine
mensup olmayan, bir dine inanmayan zındık ve puta tapanlardan bahsetmemiştir.
Daha doğru görüşe göre bunlar hakkında ağırlaştırma yapılması meşru olmayıp
onlar mahkemede lian yaparlar; çünkü bu kişiler herhangi bir zaman ya da mekanı
yüce bilmediklerinden onlar hakkından ağırlaştırma herhangi bir engelleme ifade
etmez.
Rafii ve Nevevi şöyle
demişlerdir: Bu gibi kimselerin "beni yaratan ve rızıklandıran Allah için
şahitlik ederim ki" şeklinde yemin etmesi uygun olur. Çünkü kişi inkarıyla
büyüklense bile evreni yaratan, çekip çeviren bir yaratıcının olduğunu insanın
vicdanı kabul eder.
97. Nevevi daha sonra
ağırlaştırmanın ikinci kısmını ele almıştır.
Buna göre lian
yapılırken, lianın yapıldığı bölgenin önde gelen güvenilir kimselerinden ve
salihlerinden bir grup da hazır bulunur. Çünkü [zina edenlere had cezasının
uygulanmasını emreden ayette] Allah şöyle buyurmuştur: "Onlara uygulanacak
cezaya müminlerden bir grup da şahit olsun." [Nur, 2]. Ayrıca bu, insanın
yalan söylemesine engelolur.
98. Hazır bulunacak
topluluğun en az dört kişi olması gerekir; çünkü zina, dört kişinin
şahitliğiyle sabit olduğundan bu sayıda insanın lianda hazır bulunması da hoş
görülmüştür. Hakimin hazır bulunması şarttır. Köle ister erkek ister kadın
olsun yalnızca efendisinin bulunması yeterli değildir.
Not: Nevevi, kullanılacak lafızlarda
ağırlaştırmadan bahs etmemiştir. Bu konu "dava" kitabının yemin
bölümünde gelecektir.
99. Gerek Müslüman
gerekse kafir kişi lian yaparken belirtilen şekilde zaman, mekan ve topluluğun
hazır bulunması şeklindeki ağırlaştırmalar -alimlerin çoğunluğunun
ifadelerinden çıkan zorunlu sonuca göre- mezhepte esas alınan görüşe göre
sünnettir, farz değildir. Bu, yemin ederken Allah'ın isimleriyle yemin etmek
gibidir.
Bir başka görüşe göre
ise bu konudaki uygulama sebebiyle bu, farz görülür.
Yukarıdaki iki görüş mekanla
ilgili olarak ağırlaştırma konusunda İmam Şafrı tarafından ortaya konulmuş olup
zaman ve topluluk konusunda da bunlar esas alınmıştır.
Bazıları her iki durumda
da bunun müstehap olduğunu söylemişlerdir.
Daha doğru görüş, zaman
konusunda değil de topluluk konusunda bunun tek görüş olduğudur.
100. Hakimin, vekilinin,
hakem tayin edilen kişinin ve efendinin lian yapan kimseye Allah'ın azabını
hatırlatmak suretiyle öğüt vermesi sünnettir. Nitekim Resulullah (s.a.v.),
Hilal'e şöyle demiştir:
> Allah'tan kork!
Dünya azabz ahiret azabmdan daha hafiftir.
101. Hakimin, lian yapan
karı-kocaya şu ayeti okuması sünnet-
> Allah'a verdikleri
sözü ve yeminlerini az bir bedel karşılığında satanlar var ya! Onların
ahiretten hiçbir nasipleri yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak,
onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için ayrıca acı bir
azap vardır. [AI-i İmran, 77]
Hakim onlara ayrıca
şöyle der: "Resulullah (s.a.v.) lian yapanlara şöyle buyurmuştur:
> Hesabınız Allah'a
aittir. Allah içinizden birinin yalan söylediğini kesin olarak bilmektedir.
İçinizden tövbe etmek isteyen var mı? (Buhari, Talak, 5311; Müslim, Lian, 3728)
102. Lianda [her bir
taraf ilk olarak söylemesi gereken] dört ifadeyi söyledikten sonra beşinci ifadeye
başlamadan önce hakim -ve onun yerini alan şahısların- öğüt verme konusunda işi
daha sıkı tutmaları menduptur.
Hakim, kocaya şöyle der:
"Allah'ın Ianeti üzerime olsun sözü konusunda Allah'tan kork! Çünkü yalan
söylüyorsan bu söz Allah'ın lanetini gerektirir."
Kadına da şöyle der:
"Allah'ın gazabı üzerime olsun sözü konusunda Allah'tan kork! Çünkü yalan
söylüyorsan bu söz Allah'ın gazabını gerektirir."
Hakim bunları söyler ki
belki vazgeçip lian yapmayı terk ederler.
Hakim bir adama, lian
yapan erkeğin ağzı üzerine elini koymasını ve bir kadına da elini o kadının
ağzı üzerine koymasını emreder. Çünkü Ebu Davud'un rivayet ettiği hadiste bu
emredilmiştir.(Ebu Davud, Talak, 2255)
Cüveyni ve Gazzalı'nin belirttiği
üzere e!ini erkeğin ağzına koyacak kimsenin onun arkasında durmasını
emretmiştir. Şayet karı-koca lian yapmakta ısrar ederlerse onlar kendi
hallerine bırakılır ve hakim de beşinci ifadeyi onlara tekrar ettirir.
103. Lian yapan
karı-kocanın ayakta iken lian yapmaları sünnettir. Böylece insanlar onları
görebilir ve onların durumu herkes tarafından izlenebilir. Buna göre erkek lian
yaparken kalkar, o esnada kadın oturur. Sonra kadın lian yaparken o kalkar,
erkek oturur.
Nevevi'nin "ayakta
oldukları halde" ifadesi yalnızca karı ya da kocanın değil her ikisinin
halini bildiren hal-durum zarfıdır. Nevevi bunun yerine "lian ayakta
yapılır" dese daha açık bir ifade olurdu.
104. Karı-kocadan biri
ayakta duramıyorsa oturarak, şayet oturmaya da gücü yetmiyorsa yatarak lian
yapar. Bu, el-Ümm'de belirtilmiştir.
B. Lianın Şartı
Lianın şartı, boşaması
geçerli olan koca tarafından yapılmasıdır. Koca, karısıyla ilişkide bulunduktan
sonra irtidat etse ve karısına zina isnad etse, iddet esnasında tekrar Müslüman
olsa lian yapabilir. Lian yaptıktan sonra iddet esnasında Müslüman olsa lian
sahihtir. Mürted olarak kalmakta ısrar etse bu lian, ayrılığın gerçekleştiği
döneme rastlamış olur.
105. Lianın şartı [lian
yapan kişinin] koca olmasıdır. Buna göre yabancı bir şahsın, cariyenin veya üm
mü veledin efendisinin onlar adına lian yapması geçerli olmaz. Çünkü Yüce
Allah, koca dışında bir kimse için zina isnadı bulunması durumunda şahit tutma
dışında bir yol bırakmamıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İftetli
kadınlara zina isnad edip de dört şahit getirmeyenler var ya ... onlara seksen
so pa vurun." [Nur, 4]. Bu ayette şahit getirilmemesi halinde had cezası
vurulması emredilmiştir. Bu ifade kocayı da başkalarını da kapsamaktadır.
Daha sonra Allah
"eşlerine zina isnad edip de kendileri dışında şahitleri olmayanlar. ..
" [Nur, 6] ayetiyle had cezasını def etme konusunda tahsis etmiştir. Koca
dışındaki kimseler açısından aslı hüküm [yani had cezası] devam etmektedir.
Aradaki fark şudur: Koca, karısının evlilik ilişkisini [zina ederek] bozması
sebebiyle karısına zina isnad etmeye ihtiyaç duymaktadır, diğer kimseler ise
böyle değildir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: İki durumda koca dışında bir kimsenin lian yapması sahih olur:
> Bain talakla karısını
boşayan kişi çocuğun nesebini reddetmek için ve nikahta kazif haddini ıskat
etmek için lian yapabilir.
> Fasid nikah akdi
veya şüphe sebebiyle -mesela kişinin karısı veya cariyesi oldUğunu zannederek-
kendisiyle ilişkide bulunulan kadına kişi zina isnad edip doğacak çocuğun
nesebini reddetmek için lian yapabilir.
Buna şöyle cevap
verilir: Burada "koca" ile kastedilen Nevevi'nin et-Tenkih'te
belirttiği gibi nikah bağı bulunan kimsedir.
106. Lian yapacak
kocanın, boşaması geçerli olan koca olması gerekir. Bu da kocanın baliğ, aklı
başında, kendi isteğiyle hareket eden kimse oluşu ile olur.
Hür, köle, Müslüman,
zımmı, reşid, sefih, sarhoş, kendisine had uygulanmış, ric'ı talakla karısını
boşamış vb. kimseler bu özelliği taşımaktadır. Bu şart gereğince çocuk ve akıl
hastasının lian yapması sahih değildir. Bu gibi şahısların kadına zina isnad
etmesi, kendileri ndeki kusurların ortadan kalkmasından sonra lian yapmalarını
gerektirmez.
Bunlar içinden müeyyiz
olanlar, zina isnadında bulunmaları halinde tedip edilmek amacıyla tazir
cezasına çarptırılırlar.
Not: Burada kastedilen "genel anlamda
boşamasının geçerli olması" dır. Aksi takdirde kişi karısına "senin
üzerinde boşama gerçekleştiğinde, bundan önce üç kere boşsun" dese ve biz bu
meseleyi boşama kapısının kapatılması görüşüne dayandırsak bu kişi, boşaması
geçerli olmayan bir kimse haline gelir. Bununla birlikte onun lian yapması
sahihtir.
107. Koca, karısıyla
ilişkide bulunduktan sonra veya kadın kocasının menisini kendi cinselorganına
soktuktan sonra koca irtidat etse ve karısına zina isnad etse sonra iddet
içinde Müslüman olsa, nikah bağı devam ettiği için lian yapar.
108. İrtidat halindeyken
lian yapsa sonra kadının iddeti devam ederken Müslüman olsa, lianın nikah
akdinin ortasında gerçekleştiği ortaya çıktığından lian sahih olur. Kocanın
kafir olması -tıpkı zımmınin durumunda olduğu gibi- lianın sahih olmasına engel
teşkil etmez.
109. Koca, karısının
iddeti doluncaya kadar mürted olarak kalmakta ısrar etse, aralarındaki evliliğin
irtidatla birlikte sona erdiği anlaşıldığından onun yaptığı lian, ayrılık
zamanına denk gelmiştir. Ortada çocuk varsa ve lian yaparak çocuğun ne se bini
reddetmişse bu sahih olur. Bu şuna benzer: Kişi karısından bain olarak
ayrıldıktan sonra ortada çocuk varken karısına nikah zamanına izafe ederek zina
isnadında bulunsa lian yapabilir. Şayet ortada çocuk yoksa, mürted in yaptığı
lianın fasid olduğu anlaşılmış olur. Daha doğru görüşe göre bu lian sebebiyle
kazif haddi düşmez.
Bu hüküm, kişi irtidat
halindeyken karısına zina isnad ettiğinde geçerlidir. Şayet Müslümanken zina
isnadında bulunmuşsa lian sahih olur. Bu şuna benzer: Kişi karısına evlilik
devam ederken zina isnad ettikten sonra karısından bain olarak ayrılsa lian
yapabilir.
Not: Eşlerden birisi liandan kaçındıktan sonra
lian yapmayı istese bunu yapmasına müsaade edilir.
Kişi dört karısına dört
sözlü ifadeyle zina isnad etse onlardan her birine dört ifadeyle lian yapar.
Çünkü lian bir grup için yapılan bir yemin olup bunda tedahül yoktur. Liandaki
sıralama, kadınlara yapılan zina isnadındaki sıralamaya uygun olur.
Birinin lianını
yaptığında bu lian yalnızca adını zikrettiği karısı hakkında geçerli olur.
Adını zikretmeyip işaret etse -kadınlar bir liana razı olsalar bile- lian
onlardan hiçbiri hakkında geçerli olmaz. Buşuna benzer: Birden fazla davacı bir
defa yemin etmesine razı olsa bu yemin hiçbiri hakkında geçerli olmaz.
Koca, dört karısına tek
bir sözlü ifadeyle zina isnad etse yine onlar için dört lian yapması gerekir;
çünkü her biri için müstakil bir had gerekir. Kadınlar, içlerinden birine
öncelik tanısalar önce o lian yapar. Şayet kadınlar ilk olarak başlama
konusunda anlaşamazlarsa aralarında kura çekilir. Çünkü hiçbirinin diğerinden
üstünlüğü yoktur. Hakim kura çekmeksizin onlardan birine lian yaptırarak
başlasa bu da caiz olur; çünkü diğer kadınlar da kendi haklarına hiçbir
noksanlık olmaksızın kavuşacaktır. İmam Şafii "bu durumda hakimin günahkar
olmayacağını ümit ederim" demiştir. Onun bu sözünü "kadınlardan
birini diğerlerine üstün tutmayı kastetmemişse" şeklinde yorumlamışlardır.
Zina isnadı
tekrarlanınca -isterse bunun diğerinden başka bir zina olduğunu söylemiş olsa
bile- had cezası tekrarlanmaz; çünkü kendisine zina isnad edilen kişi aynıdır.
Bir defa had vurulması kişinin yalancılığını ortaya çıkarır, zina iftirasına
uğrayan kişiye atılan lekeyi ortadan kaldırır, insanlar artık o kişinin sözüne
güvenmez.
Koca burada tek bir defa
lianda bulunarak zina eden kadınların tümünü bu lianda zikredebilir. Yine kişi
aynı zina isnadında birden fazla zina eden erkeğin adını söylediğinde de
böyledir. Örneğin kişi "Allah için şahitlik ederim ki ben bunun falan ve
falan kişiyle zina ettiği konusunda ona yaptığım isnadda doğru söylüyorum"
der. Bu durumda kendisine had cezası uygulanmaz. Şayet lianda onların adını
söylemezse kendisine uygulanacak kazif haddi düşmez. Ancak onun lianı
tekrarlayıp onların adını zikretme hakkı vardır, haddi kendinden düşürme hakkı
yoktur.
Koca karısına zina isnad
ettikten sonra lian yapmasa, kendisinin zina isnadına ilişkin bir şahidi de
olmasa, kadının talep etmesi halinde kendisine had cezası uygulansa, o kadınla
zina ettiğini söylediği erkek de had cezası uygulanmasını talep edebilir. Daha
doğru görüşe göre bu durumda ona iki had cezası uygulanması gerekir. Bu sebeple
o, lian yapma hakkına sahiptir.
Lian ile birlikte
yalnızca [kendisine zina isnad edilen] erkek açısından evliliğin haramlığı
ebedi hale gelir.
[Koca tarafından
karısıyla zina ettiği söylenilen] erkek önce davranarak kocaya kazif haddi
uygulanmasını istese kocanın yapacağı lian -iki görüşten tercihe şayan olanına
göre- had cezasını düşürmek içindir. Bu, alimlerin ifadelerinin zahirinden de
anlaşılacağı üzere "erkeğin hakkı kadına tabi olarak değil müstakil olarak
sabit olur" görüşüne dayalıdır.
Kendisine zina isnad
edilen erkek ve kadından biri bunu affetse bile diğeri hakkını talep edebilir.
Kişi, hakimin huzurunda
karısının veya yabancı bir kadının Zeyd isimli bir erkekle zina ettiğini söylese
hakim Zeyd'e dilerse hak talebinde bulunmasını bildirir. Ancak kişi hakim
huzurunda bir başkası lehine mal ikrarında bulunsa hakimin bu durumu ilgili
şahsa bildirmesi gerekli değildir. Çünkü had cezasının uygulanması diğer şahsa
bağlı olduğundan o şahsın dilemesi halinde had cezasının uygulanacağı kendisine
bildirilir. Mal ise öyle değildir.
Bir kimse bir şahsa zina
isnad edip bundan dolayı kendisine had cezası uygulansa sonra tekrar aynı
kişiye zina isnad etse, ilk had cezasının uygulanmasıyla onun yalanı ortaya
çıkmış olduğundan bu ikincide ona tazir cezası uygulanır. Bundan dolayı
ZerkeşI'nin "kişi birine zina isnad ettiğinde o kişi affetse, sonra aynı
şahıs tekrar o kişiye zina isnad etse kendisine tazir cezası uygulanır. Çünkü
af, had cezasının uygulanması gibidir." ifadesine itiraz edilmiştir.
Evlilik esnasında kişi
karısına iki defa zina isnadında bulunursa bu konuda zevce, diğer kadınlar
gibidir. Kişi yabancı bir kadına zina isnad ettikten sonra onunla evlense sonra
tekrar ilk zina isnadını tekrarlasa bir defa had cezası vurulur, lian yapamaz;
çünkü burada kadına ilk zina isnadını tekrarlamıştır. Kadın o esnada kocaya
yabancıydı. Kişi karısına başka bir zina isnadında bulunursa had cezası birden
fazla olur; çünkü iki zina isnadını gerektiren şeyler birbirinden farklıdır.
Zira birinciden farklı olarak ikinci zina isnadı lian yapılarak ortadan
kaldırılabilir. İki zinadan biri için şahit getirse her iki had cezası da
düşer; çnükü kadının muhsan olmadığı anlaşılmış olur. Şahit getirmese ve kadın
da ilk zina isnadı sebebiyle had cezası uygulanmasını istese bunun için had
vurulur, sonra koca lian yapmamışsa ikinci zina isnadı için de ona had cezası
uygulanır, aksi takdirde kendisinden had cezası düşer. Kadın önce ikinci zina
isnadından başlarsa koca lian yapar, birinci had cezası düşmüş olmaz.
Kişi karısına zina isnad
ettikten sonra ondan lian yapmaksızın bain talakla ayrılsa sonra ona başka bir
zina isnadında bulunsa bakılır: Bu isnaddan önce ilk isnad için kendisine had
cezası vurulmuşsa ikincisi için tazir uygulanır. Bu tıpkı yabancı bir kadına
zina isnad ettikten sonra onunla evlenen, sonra o kadına başka bir zina isnad
eden kimsenin durumu gibidir ki bu durumda birden fazla had uygulanır. Şayet
kadın ilk zina isnadı sebebiyle had cezasını talep etmeden önce koca kadına
zina isnad etse bakılır: Koca ilk zina isnadı için lian yaparsa ikinci isnad
sebebiyle verdiği eziyet için kendisine tazir uygulanır. Kendisine had cezası
uygulanmamışsa iki zina isnadı hüküm açısından farklı olduğu için ona iki had
cezası uygulanır.
C. Lianın Sonuçları
Kocanın lian yapması
ayrılık ve -koca daha sonra kendisini yalanlasa bile- ebedi haramlık doğurur.
Kocaya had cezası uygulanmaz, kadına zina haddi uygulanması gerekli olur, lian
yaparak nesebini reddettiği çocuk o kişiye bağlanmaz.
Koca, çocuğun nesebini,
reddetmesi mümkün olabilecek şekilde reddetmeye muhtaçtır. Bu imkansız olursa
yani kadın, nikah akdinin üzerinden altı ay geçmeden önce çocuk doğurursa veya
koca nikah akdi yaptığı mecliste kadını boşarsa yahut nikah akdi yaptıklarında
birisi doğuda birisi batıda iseler, çocuğun nesebi kocaya bağlanmaz.
Koca, çocuk öldüğünde de
onun nesebini reddedebilir. İmam ŞafiI'nin yeni görüşüne göre nesebin
reddedilmesi derhal yerine getirilmelidir. Bir özür durumunda [hemen
reddetmemesi] mazur görülür.
Koca, karısının
karnındaki çocuğun nesebini reddedebileceği gibi çocuğun doğmasını da
bekleyebilir.
Nesebi reddetmeyi
geciktiren kişi "çocuğun doğduğunu bilmiyordum" dese, çocuk doğuduğu
esnada orada bulunmuyor idiyse yeminle birlikte sözü kabul edilir. Yine orada
bulunmakla birlikte bilmemesi mümkün olan bir süre içinde bu sözü söyleyen
kişinin sözü de kabul edilir.
Kocaya "çocuğundan
ötürü gözün aydın", "Allah onu sana salih bir evlat kılsın!"
denildiğinde "amin", "evet" derse çocuğun nesebini
reddedemez. Şayet "Allah sana hayırlı karşılık versin", "Allah
sana mübarek kılsın!" derse reddetme si imkansız olmaz.
Koca, karısının zina
ettiğine dair şahit getirmesi mümkün olduğu halde [bunu yapmayıp] lian
yapabilir. Kadın da kendisinden zina haddini def etmek için lian yapabilir.
110. Kocanın lianına
-kadın lian yapmasa bile veya koca lianında yalan söylüyor olsa bile- şu
sonuçlar bağlanır:
Eşler arasında ayrılık
gerçekleşir. Bu ayrılık -tıpkı süt emzirme sebebiyle meydana gelen ayrılık
gibi- fesihtir. Çünkü bir boşama sözü olmaksızın meydana gelmiştir.
Bu ayrılık hem hukuk
açısından hem de diyaneten meydana gelmiştir.
111. [Lianın doğurduğu ikinci
sonuç] ebed! haramlıktır. Lian sonrasında kocanın o kadınla evlenmesi ve şayet
kadın cariye ise mülkiyetini elde etmek yoluyla onu satın alıp ilişkide
bulunması helal olmaz. Çünkü Buhari ve Müslim'de yer alan hadise göre Hz.
Peygamber (s.a.v.) lian yapanları birbirinden ayırarak Hilal'e "senin
onunla bir araya gelmene imkan yok" demiştir. (Buhari, Talak, 5312;
Müslim, Lian, 3727. )
Ebu Davud'un süneninde
yer alan hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> Lian yapanlar
ebediyen bir araya gelemezler.(Ebu Davud, Talak, 2250)
Koca, daha sonra
"ben yalan söylemiştim" demek suretiyle kendisini yalanlasa bile bu
durum nikaha geri dönme ve ebed! haramlığı ortadan kaldırma konusunda bir işe
yaramaz; çünkü nikaha dönmek ve ebed! haramlığı kaldırmak kişinin hakkıdır, bu
iki hak [lian ile] ortadan kalkmıştır, kişi bunları geri getiremez. Had cezası
ve çocuğun nesebi ise bundan farklı olarak geri dönebilir; çünkü bunlar kişinin
yükümlülüğüdür.
Kadına uygulanacak hadde
gelince; koca kendisini yalanladığında bu had düşer mi? EI-Kifaye'de şöyle
denilmiştir: "Bunu açık olarak ifade edeni görmedim, ancak Cüveyn!'nin
gerekçeye ilişkin ifadelerinden anlaşıldığına göre had cezası düşer."
El-Matlab adlı eserde bu, tek görüş olarak belirtilmiştir.
Metinde (....) ifadesi
Nevevi tarafından "nefsehu "şeklinde okunacak tarzda
harekelendirilmiştir. Bunun nefsuhu şeklinde okunması da caizdir. Bu tıpkı şu
hadisteki ifade gibidir:
> Allah benim
ümmetimden nefislerinin konuştuğu [veya kendi kendilerine, içlerinden
konuştuğu] şeylerin sorumluluğunu kaldırmıştır.
112. [Lianın üçüncü
sonucu şudur:] Şayet kendisine zina isnad edilen kadın muhsan ise koca kazif
haddinden, kadın muhsan değilse tazir cezası uygulanmasından kurtulur. Koca
şayet lian yaparken kadının zina ettiği erkeğin adını zikretmişse ancak o zaman
kendisi üzerinden o erkeğe zina isnad etme sebebiyle gerekli olan kazif haddi
düşer.
Nevevi'nin
"had" yerine "ceza" demesi daha uygun olur, böylece ifadesi
taziri de kapsardı.
113. [Lianın dördüncü
sonucu] kadına -müslüman olsun kafir olsun- lian yapmadığı takdirde zina haddi
uygulamanın gerekli olmasıdır. Bunun delili ayetteki "kadından [had
cezası] azabını ancak dört defa şahitlik etmesi savar ... " [Nur, 8]
ifadedir. Bu ayet, kocanın lian yapmasıyla birlikte kadına had cezası
uygulamanın gerekli olduğunu göstermektedir.
114. Zifaf öncesinde
lian yapılırsa mehrin yarısı düşer.
115. Lian yapılan
kadının hükmü bain talakla boşanmış kadının hükmüdür, dolayısıyla kendisi
hakkında [lian yaptıktan sonra yapılacak] boşama geçerli olmaz, koca onun
dışında dört kadınla evlenebilir. Onunla birlikte aynı nikah altında cem
edilmesi haram olan kız kardeşi, halası vb. gibi kimselerle kocanın evlenmesi
mübah olur. Bunun dışında kadından ayrılmaya bağlanmış diğer hükümler de
-kadının iddeti bitmemiş olsa bile- söz konusu olur.
116. [Yukarıdaki
hükümler] ayrılığın meydana gelmesi hakimin buna hükmetmesine veya kadının lian
yapmasına bağlı olmayıp doğrudan kocanın lian yapmasıyla gerçekleşir.
Not: Koca, bakire olan karısına zina isnad etse
sonra onu boşasa, kadın başkasıyla evlense sonra ikinci koca ona dul iken zina
isnad etse ve lian yapsa, kadın lian yapmış olmasa önce kendisine sopa vurulur,
ardından recmedilir.
117. [Lianın beşinci
sonucu] ortada çocuk varsa, kişinin lian ile reddettiği nesebin kendisine
bağlanmamasıdır. Bunun delili Buhari ve Müslim'de geçen hadiste yer alan
"Hz. Peygamber (s.a.v.) onların arasını ayırdı ve çocuğun nesebini anneye
bağladı" ifadesidir.(Buhari, Talak, 5315; Müslim, Lian, 3736)
118. Lian yapan kişi
yalnızca, kendisinden olması mümkün olan çocuğun nesebini lian yoluyla
reddetmeye ihtiyaç duyar.
Daha önce "ric'at
[boşamadan dönüş]" konusunda bunun çocuk doğurmanın mümkün olduğu en alt
süre olduğu geçmişti.
119. çocuğun nesebinin
zaten ondan olması imkansız ise bu durumda çocuğun nesebi ona bağlanmaz.
> Örneğin lian
yapılan kadın nikah akdinin üzerinden altı ay veya daha az zaman geçmişken
doğum yapsa: Çünkü bu durumda ilişkide bulunma ve doğum arasında en düşük
süreli doğum müddeti bulunmamaktadır.
> Veya kadın bundan
daha uzun zaman sonra [yani altı ay veya fazlasından sonra] doğum yapmış
olmakla birlikte koca kadını nikah akdinin yaptığı mecliste boşamış [ve onunla
ilişkide bulunmamış olsa],
> Ya da kendisi
doğuda karısı batıda iken onunla nikah akdi yapmış ve arada bir araya gelip de
ilişkide bulunacak ve hamileliğin en alt süresini geçirecek kadar bir zaman
bulunmamış olsa.
İşte bu durumlarda
çocuğun o kocadan olması imkansız olduğundan çocuğun nesebi kocaya bağlanmaz,
dolayısıyla nesebi reddetmek için lian yapmasına gerek olmaz.
Not: Bu hüküm, çocuk tam olarak doğduğunda
geçerlidir. Şayet çocuk tam doğmazsa, ric'at konusunda zikredilen sürenin
geçmesi dikkate alınır.
Mezhepte esas alınan
görüşe göre çocuğun kocadan olmasının imkansız olduğu durumlardan biri de
kocanın küçük bir çocuk olması veya cinselorganının doğuştan bulunmaması
durumudur.
Nevevi" ... kadının
doğurması örneğinde olduğu gibi" ifadesini "kat" harfiyle
söylemiş olsa daha iyi olurdu.
Dokuz yaşındaki erkek
çocuğunun karısını hamile bırakması mümkündür. Dokuz yaşını tamamlamış olması
şarttır. Daha sonra buluğa erdiği sabit oluncaya kadar lian yapabilir.
Çocuk ihtilam olduğunu
-isterse inkarının arkasından- iddia etse sözü tasdik edilir.
"Cinselorganı
bulunmayan" ifadesi, yumurtaları değil cinsel organı kopuk olan veya bunun
aksi olan kişiyi dışarıda bırakmaktadır; çünkü onun karısını hamile bırakması
mümkündür.
120. Çocuk ölü de olsa kocanın
çocuğun nesebini reddetme hakkı vardır; çünkü çocuğun nesebi onun ölümüyle
kesilmez, aksine "falanın çocuğu öldü", "bu, falanın oğlunun
kabridir" denilir.
Şu sorulabilir: Çocuk
öldükten sonra onun nesebini reddetmenin anlamı nedir?
Buna şöyle cevap
verilir: Bu, çocuğun techiz-tekfin masraflarını üstlenmemek için bu yapılır.
121. Kişi çocuğun
nesebini reddettikten sonra çocuk ölse, tıpkı hayattaymış gibi onun nesebini
kocanın kendisine bağlaması caiz olur, bu durumda onun mirası üzerinde hak sahibi
olur. Bunu miras almak için yaptığı şeklindeki töhmet dikkate alınmaz.
122. Kişi çocuğun
nesebini kendisine bağladıktan sonra reddetse nesep kesin bir şekilde ondan
kesilmemiş olur.
123. [Çocuğun nesebini
reddetmek ne zaman gerçekleştirilebilir? Bu konuda İmam Şafrı'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü olan ve İmam
ŞafiI'ye ait olan yeni görüşe göre bu, derhal yapılması gereken bir şeydir;
çünkü nesebi reddetmek, kesin olan zararı ortadan kaldırmak için meşru
kılınmıştır. Bu yüzden "kusur sebebiyle malı geri verme" ve
"şuf'a muhayyerliği" meselelerinde olduğu gibi derhal yerine
getirilmesi gerekir.
İkinci görüş
İmam Şafrı'nin eskiye
ait iki görüşü bulunmaktadır. Bunların birincisine göre üç güne kadar reddetme
süresi vardır. Diğerine göre ise dilediği zaman reddedebilir, kişinin bu
hakkını ıskat etmesiyle hak düşmez.
Not: El-Matlab adlı eserde belirtildiği ne göre bu
konuda "nesebi reddetmek" ifadesiyle kastedilen şey, nesebi reddetme
konusunda dikkate alınan diğer şartlar yanında kişinin hakimin huzuruna gelerek
"bu çocuk / kanmın karnında mevcut olan çocuk benden değildir"
demesiyle olur. Kişi lian yapmayı ise geciktirebilir.
124. "Nesebi
reddetmenin derhal yapılması gerektiği" görüşü esas alındığında bir özür
sebebiyle bunu geciktirmek mazur görülür. Örneğin kişiye haber geceleyin ulaşsa
o da sabah oluncaya kadar bunu ertelese veya o esnada aç olup yemek ye se ya da
çıplak olup elbise giyse [bunun zararı olmaz.] Kişi hapsedilmiş, hasta veya
malının zayi olmasından korkan bir durumda olursa hakime haber gönderir,
kendisinin yanına vekilin gönderilmesini ve onun nezdinde lian yapmayı talep
eder. Ya da çocuğu reddetmeye devam ettiğini hakime bildirir. Bunları yapmazsa
hakkı ortadan kalkar. Haber göndermesi mümkün olmazsa imkanı varsa şahit tutar.
İmkanı olduğu halde şahit tutmazsa hakkını kaybeder.
125. Gaip olan kişi
kendi bulunduğu yerde bir hakim bulursa onun yanında çocuğun nesebini
reddedebilir. Bununla birlikte hakim var olduğu halde; imkan nispetinde kadının
olduğu yere geri dönme konusunda acele etmek ve şahit tutmak kaydıyla nesebi
reddetmeyi dönüş anına kadar geciktirebilir. Bunları yapmazsa eş-Şerhu'ssağır'
de daha doğru olduğu belirtilen görüşe göre nesebi reddedemez.
Kişin bir özrü yoksa
daha doğru görüşe göre çocuğun nesebini reddetme hakkı ortadan kalkar ve çocuk
kendisine bağlanır.
126. Kişi, ana karnında
olan çocuğun nesebini reddetme hakkına sahiptir. Bunun delili Buhari ve
Müs!im'deki hadiste yer alan "Hilal bin Ümeyye, karısının karnındaki
çocuğun nesebini reddetmek üzere lian yaptı" hadisidir.(Buhari, Talak,
5307; Müslim, Lian, 3736)
127. Kişi, çocuğun
varlığının kesin olarak tespit edilerek lianın kesin bir şekilde yapılması içn karısının
doğum yapmasını bekleyebilir. Çünkü hamile olduğu düşünülen kadının karnında
gaz bulunuyor olabilir, daha sonra bu gaz gidebilir.
128. Kişi, karısının
karnında çocuk olduğunu bildiği halde ola ki ölü doğar diye beklerse durum
bundan farklı olur [yani kişi nesebi reddetme hakkını kaybeder.] Örneğin koca
"ben karımın karnında çocuk olduğunu biliyordum. Çocuk ölü doğabilir,
benim de lian yapmama gerek kalmaz diye düşündüm" dese çocuk olduğunu bile
bile ne se bini reddetmeyi geciktirme konusunda kusurlu davrandığı için
reddetme hakkını kaybetmiş olur.
129. Kişi çocuğun
nesebini reddetmeyi geciktirse ve "ben karımın doğum yaptığını
bilmiyordum" dese, şayet kendisi karısından uzakta bulunuyor ve karısının
hamilelik haberi yayılmamışsa yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir. Çünkü
görünürdeki durum onun sözüne uygundur. Şayet karısının hamile olduğu herkesçe
biliniyor ise Şaşl'nin naklettiği ve Ram ile NevevI'nin ikrar ettiğine göre
kocanın sözü tasdik edilmez.
130. Karısının yanında
olup da doğumu bilmemesi mümkün olan bir sürede çocuğun nesebini reddetmemiş
olan kişinin ["ben karımın doğum yaptığını bilmiyordum" ifadesi de
yeminle birlikte kabul edilir.] Örneğin karı-koca farklı iki mahallede olsa ve
kadının yaptığı doğum kocaya gizli kalabilecek durumda olsa kocanın doğru
söyleme ihtimali bulunduğundan sözü kabul edilir. Ancak ikisi aynı evde
oturuyor ve kadının doğum yaptığına ilişkin haberin kocaya gizli kalamayacağı
kadar bir süre geçmişse -Rafiı ve başkalarının tek görüş olarak belirttiğine göre-
kocanın sözü kabul edilmez. Çünkü bu, görünür duruma aykırıdır.
131. Koca "ben,
bana çocuğun doğduğunu söyleyen kimsenin sözüne güvenemedim" dese ve
haberi veren kişi de çocuk ve fasık gibi rivayeti kabul edilmeyen bir kimse
olsa yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir. Köle ve kadın bile olsa
rivayeti kabul edilen bir kimse haber vermişse kocanın sözü kabul edilmez.
132. Kocaya, çocuk
sebebiyle kutlama amacıyla "çocuğundan ötürü gözün aydın!",
"Allah onu sana hayırlı bir evlat kılsın!" denildiğinde koca bunu
söyleyene cevap olarak "amin!", "evet" vb. gibi ikrar
anlamı içeren sözler söylese mesela "Allah duanı kabul etsin!" dese
çocuğun nesebini reddetme si imkansız hale gelir, çocuk ona bağlanır. Çünkü bu
ifadeler kişinin razı olduğunu göstermektedir. Ancak bu şahsın başka bir çocuğu
olduğu biliniyor ve o da bu kutlama ve amin demeyi söz konusu çocuğa
hamlettiğini söylüyorsa [yeni doğan] çocuğun nesebini reddedebilir. Şu var ki
çocuğa işaret edilerek "Allah bu çocuğu sana yararlı kılsın!" diye söylenmiş
ve o da amin vb. bir ifade kullanmışsa -belirttiğimiz gerekçeyle- çocuğun
nesebini reddedemez.
133. Kişi, ikrar
anlamına gelmeyecek bir cevap verse mesela "Allah sana mükafat
versin!", "Allah seni mübarek kılsın!" dese çocuğun nesebini
reddetme imkanı elden gitmiş olmaz; çünkü görünürdeki durum açısından o, duaya
duayla karşılık vermeyi istemiştir.
Şöyle bir soru
sorulabilir: Daha önce geçtiğine göre çocuğun nesebinin derhal reddedilmesi
gerekir, oysa bu durum ortadan kalkmıştır.
Buna şöyle cevap
verilir: Bu durum, kişinin hakimle karşılaşmasında cereyan etmiştir veya kişi
bu sözü, nesebi reddetmesinin mazur görüleceği bir durumda söylemiştir.
Not: Nevevi, üçüncü bir durumdan bahsetmemiştir ki
bu da kişinin çocuğu reddetliğini belli edecek "Allaha sığınırım" vb.
açık ifadeler kullanmasıdır. Nevevi bundan bahsetmemiştir, çünkü bu gibi
ifadeler nesebi reddetme konusunda açık ifadelerdir.
Kişi, çocuğun doğumunu
öğrendikten sonra "ben lianın caiz olduğunu veya hemen yapılması
gerektiğini bilmiyordum" dese, bu kişi yeni Müslüman olan bir şahıs
olmamakla birlikte halktan birisi ise yahut alimlerden uzakta yetişmiş ise
-mut'a muhayyerliği konusunda olduğu üzere- onun sözü kabul edilir. Ancak fakih
ise sözü kabul edilmez.
134. Kadının zina yaptığına
dair şahit getirmek mümkün olduğu halde koca lian yapabilir; çünkü her ikisi de
[şahit getirmek de lian yapmak da] huccettir.
Şu sorulabilir:
Kur'an'dan anlaşılan şey lian yapabilmek için şahit getirme imkanının
bulunmamasıdır. Çünkü ayette "kendilerinden başka şahitleri
bulunmayan" [Nur, 6] ifadesi geçmektedir.
Buna şöyle cevap
verilir: İcma, ayetin bu şekilde anlaşılmasını engellemektedir. Yahut da ayet
"kişi şahit getirmeyi istemezse lian yapsın" şeklinde yorumlanır.
Zira bir başka ayetle "şayet iki erkek yoksa bir erkek ve iki kadın şahit
getirin" [Bakara, 282] buyurulmuştur.
135. Kocanın lian
yapmasına mukabil kadının da kocanın liam sebebiyle kendisine yönelmiş olan had
cezasını def etmek için lian yapma hakkı vardır.
Çünkü ayette "kadından
azabı [!ian yapması] savar" [Nur, 8] buyrulmuştur. Kadının lian yapmasının
bundan başka hukuki' bir sonucu yoktur.
Not: Nevevi'nin "!ian yapma hakkı
vardır" ifadesi, bunun kadın için zorunlu olmamasını gerektirmektedir.
Ancak İzzeddin bin Abdüsselam Kavaidü'l-ahkam adlı eserinde kadının gerçekten
doğru söylüyorsa lian yapmasının zorunlu olduğunu söyleyerek şunları
söylemiştir: "Koca lian yaparak karısına yalan yere zina isnad ettiğinde
kadının lian yapmaktan kaçınması helal olmaz.Aksi takdirde kocanın sopa
yemesine veya kendisinin recmedilip ailesinin rezil olmasına yardımcı olmuş
olur." Ezrai, Zerkeşi ve başkaları da bunu doğru kabul etmişlerdir, bana
göre de böyledir.
Koca kadının zina
ettiğini şahitlerle ispat ederse kadının lian yapması imkansız hale ge!ir;
çünkü şahitlik yoluyla olan delil, lian yoluyla olan delilden daha güçlüdür.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN