MUĞNİ’L-MUHTAC

RİC’AT

 

RİC'AT KONUSUNDAKİ ANLAŞMAZLIKLAR

 

İddet bittiği esnada koca iddet devam ederken karısına döndüğünü iddia etse, kadın bunu inkar etse bakılır:

 

İddetin bitiş vaktinde -örneğin Cuma günü bittiğinde- ittifak ediyorlar ve koca "ben Perşembe günü karımı nikahıma geri aldım" derken kadın "aksine beni Cumartesi günü nikahına aldı" diyorsa yeminle birlikte kadının sözü kabul edilir.

 

İki taraf ric'atin vaktinde -örneğin Cuma günü olduğunda- ittifak ediyorlar ve kadın "benim iddetim Perşembe günü bitti" derken koca "cumartesi bitti" diyorsa yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir.

 

İki taraf herhangi bir ittifak söz konusu olmaksızın hangisinin daha önce olduğu konusunda anlaşmazlığa düşüyorsa daha doğru olan görüşe göre hangisi önce iddiada bulunursa onun tarafı tercih edilir. Buna göre kadın iddetinin bittiğini iddia ettikten onra koca daha önce ric'at ettiği iddiasında bulunsa yeminle birlikte kadının sözü esas alınır. Koca kadının iddeti bitmeden ona ric'at ettiğini iddia ettiği halde kadın daha sonra ric'at ettiğini söylese kocanın sözü esas alınır.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Her ikisi aynı anda iddiada bulunursa kadının sözü tasdik edilir.

Doğrusunu Allah daha iyi bilir.

 

Koca, iddetin devam ettiği herhangi bir zaman diliminde "karısına ric'at ettiğini" iddia ederse onun sözü kabul edilir. Kadının inkar edip de sözünün kabul edildiği her durumda daha sonra kadın itirafta bulunsa bu itiraf kabul edilir.

 

Koca karısını üçten az boşamış olsa ve "karımla ilişkide bulundum, benim ric'at hakkım vardır" dediği halde kadın bunu inkar etse, yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir. Koca bu durumda kadına mehir vermesi gerektiğini ikrar etmiş olmaktadır. Kadın mehri alırsa koca bunu geri alamaz. Kadın mehri almamış sa kadın sadece mehrin yarısını isteyebilir.

 

42. Koca, Ric'i talakla boşadığı karısına iddet bitmiş olduğu halde "iddet içinde iken döndüğü" iddiasında bulunsa ve o kadından başkasıyla evli olmasa, kadın bu iddiayı inkar etse bakılır:

 

> İddetin bitiş vaktinde -mesela Cuma günü bittiğinde- ittifak ediyorlar ve koca da "ben Perşembe günü karımı nikahıma geri aldım" dediği halde kadın "hayır Cumartesi günü beni nikahına geri aldın" dese doğru görüşe göre "beni Perşembe gününde nikahına geri aldığını bilmiyorum" diye yemin etmesiyle birlikte kadının sözü kabul edilir; çünkü aslolan cumartesi gününe kadar kocanın ric'at etmemiş olmasıdır.

 

Not:  Nevevi'nin kastı karı-kocanın ay veya temizlik dönemi yahut hamilelik hesabıyla biten bir iddet konusunda anlaşmaları olup o bununla iddetin hakikaten bittiği konusundaki ittifakı kastetmemiştir. Çünkü kocanın karısına Perşembe günü döndüğünü iddia etmesi ortada gerçek anlamda bir ittifakın bulunmasına engeldir.

 

> Eşler iddetin bitiş tarihinde ittifak etmemekle birlikte ric'atin tarihinde -örneğin Cuma günü olduğunda- ittifak etseler, kadın "iddetim Perşembe günü bitti" dediği halde koca "cumartesi günü bitti" dese daha doğru görüşe göre koca "karımın iddeti Perşembe günü bitmedi" şeklinde yemin ettiğinde onun sözü kabul edilir; çünkü aslolan, bundan önce iddetin bitmemiş olmasıdır.

 

Bir görüşe göre kadının sözü kabul edilir.

 

Bir başka görüşe göre önce dava açanın sözü kabul edilir.

 

Her ikisi birlikte dava açmışsa bu görüş geçersiz olur.

 

> İki taraf ittifak etmeksizin ric'atin mi yoksa iddetin bitişinin mi önce olduğu konusunda anlaşmazlığa düşse daha doğru görüşe göre hangi dava önce ise o tercih edilir. Çünkü önce dava açanın sözüne dayanılarak hüküm verildiğinde bu hüküm yerleşmiş olur.

 

Nevevi daha sonra bu önceliği şu şekilde açıklamıştır:

 

Kadın daha önce davranarak iddetinin bittiğini iddia eder ve daha sonra da koca karısına iddet bitmeden ric'at ettiğini iddia ederse yeminle birlikte kadının "iddetim ric'at öncesinde bitti" iddiası kabul edilir. Kocanın davası düşer; çünkü her ikisi de iddetin bittiğinde anlaşmakta, ric'at konusunda anlaşamamaktadır. Aslolan ric'atin olmamasıdır. Kadının davası bu asılla desteklenmektedir.

 

Koca daha önce davranarak iddet bitmeden önce karısına döndüğünü iddia eder ve daha sonra da kadın "bana iddetim bittikten sonra dönüş yaptı" derse kocanın "onu iddeti bitmeden nikahıma geri aldım" şeklinde yemin etmesiyle birlikte kocanın sözü kabul edilir.

Çünkü her ikisi de ric'at konusunda ittifak etmekte, iddetin bitip bitmediğinde ihtilaf etmektedirler. Kocanın davası bu ittifakla desteklenmektedir, aslolan iddetin bitmemiş olmasıdır.

 

Not:  Kocanın sözünün tasdik edileceği konusunda zikredilen bu mutlak ifade eş-Şerhu's-sağir'de esas alındığı gibi Ravdatü'ttalibın'de de esas alınmıştır. Rafii eş-Şerhu'l-kebir'de bunu bir grup alimden gelen ifadelere dayanarak "kadının sözü kocanın sözünden daha sonraya gecikirse" şeklinde kayıtlamıştır. Şayet ikisi birlikte olursa kadının sözü kabul edilir. Bulkini'nin İmam Şafii'nin görüşü olarak aktarıp itimad ettiği görüş ise şudur: "Koca daha önce konuştuğunda kadının sözü esas alınır." Bu, "kadının sözü kocanın sözünden geri kalmadığında" şeklinde yorumlanır. Böylece bu ifadeyle önceki yorum arasında bir çelişki olmamış olur.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

Nevevi Ravdatü't-talibin'de ve Rafii eş-Şerhu'l-kebir'de "iddetler" bölümünde buradaki metinde zikredilene aykırı hüküm belirtmişlerdir ki bu da şudur: Kadın doğum yaptığında koca karısını boşamış olsa eşler hangisinin önce olduğu konusunda anlaşmazlığa düşseler, koca "karım benim onu boşamamdan önce doğum yaptı, dolayısıyla benim ric'at hakkım vardır" derken kadın "daha sonra doğum yaptım" dese bakılır: Eşler doğumun vakti konusunda ittifak ediyorsa yeminle birlikte kocanın sözü esas alınır. Eşler boşamanın vakti konusunda ittifak ediyorsa yeminle birlikte kadının sözü esas alınır. Herhangi bir şeyde ittifak etmiyorlar, koca "doğum boşamadan önce oldu" dediği halde kadın aksini iddia ediyorsa yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir.

 

Her iki konu aslında aynı genel kurala yani "aslın esas alınması" kuralına bağlı olduğu halde iki yerde farklı hüküm verilmiştir.

 

Bu itiraz ın birinci şıkkına şu şekilde cevap verilir:

 

Burada bir aykırılık söz konusu değildir. Her ne kadar iki konuda sözü kabul edilenler farklı olsa da iki konuda da asıl esas alınmaktadır.

 

İkinci şıkka şu şekilde cevap verilir:

 

Burada eşler iddet bitmeden önce evliliğin çözüldüğü konusunda ittifak etmişlerdir. Diğer meselede ise doğum öncesinde evliliğin çözüldüğü konusunda ittifak etmemişlerdir. Orada koca tarafı daha güçlüdür.

 

"Davanın daha önce olması" ile kastedilen mahkemede olması mıdır yoksa değil midir? İbn Uceyl "mahkemede olmasıdır" demiştir. İsmail el-Hadramı ise "alimlerin ifadesinden onların bunu kastetmediği anlaşılmaktadır" demiştir. Zerkeşi'nin belirttiğine göre bu ikincisi daha güçlüdür.

 

43. Tıpkı Rafil'nin eş-Şerhu'l-kebir'de dediği gibi burada da Nevevi şöyle demiştir: "Eşler aynı anda iddiada bulunursa" (yani koca "ben kanma ric'at ettim" dediği halde kadın kocanın bu sözü söylediği anda "iddetim bitti" dese) yeminle birlikte kadının sözü kabul edilir."

 

Çünkü iddetin bitmesi çoğunlukla ancak kadının yapacağı açıklamayla bilinir.

 

44. Karı-koca davaların sırayla olduğu konusunda ittifak etmekle birlikte hangisinin önce olduğu konusunda karışıklık olsa yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir; çünkü aslolan iddetin ve ric'at yetkisinin devam etmesidir. Veraa uygun olan ise bunu terk etmektir.

 

45. Kadın başkasıyla nikahlansa ve onu boşayan koca iddet bitmeden önce karısına ric' at ettiğini idda etse kadına karşı bunu iddia etme hakkı vardır.

 

46. [Koca burada kadının evlendiği ikinci kocaya karşı dava açabilir mi açamaz mı? İki ihtimal söz kousudur:]

 

a. Kadın ikinci kocanın otoritesi altında olduğundan ve ikinci koca onunla yatma hakkına sahip olduğundan dolayı ilk koca ikinci kocaya karşı böyle bir dava açabilir.

 

b. İki velinin kadını iki farklı kocayla evlendirmesi durumunda kocalardan birisi nikahının diğerinden daha önce olduğunu iddia etse bu durumda kocalardan biri diğerine karşı dava açamaz. Burada da bir koca diğerine dava açamaz.

 

İbnü'l-Mukrı'nin esas aldığı üzere ilk ihtimal daha güçlüdür.

 

İkinci ihtimalde yer alan kıyasa şöyle cevap verilmiştir: Diğer meselenin aksine burada her iki koca da kadının daha önceden ilk kocanın karısı olduğu konusunda ittifak etmektedir.

 

Buna göre ilk koca bazen kadın üzerine bazen de ikinci koca üzerine dava açarak dava açma sürecini başlatabilir. Koca iddiasına dair delil getirirse karısını ikinci kocanın elinden alır. Koca ister ilk olarak kadınla ister ikinci kocayla başlasın fark etmez. Kocanın şahidi yok da kadına karşı ilk olarak dava açmış ve kadın davaya konu olan şeyi reddetmişse koca kadından yemin etmesini isteyebilir. Kadın yemin ederse kocanın davası düşer. Kadın ikrar ederse bu ikrarı ikinci kocanın nikahı altında bulunduğu sürece o koca hakkında kabul edilmez. Çünkü ikinci kocanın kadın üzerine hakkı ilişmiştir. İkinci kocanın hakkı ölüm vb. bir sebeple ortadan kalkmışsa kadın ilk kocaya teslim edilir. İkinci kocanın kadın üzerindeki hakkı sona ermeden önce kadının ilk kocaya emsal mehir ödemesi gerekir; çünkü araya başka birisi girmiştir.

 

Şu durum bundan farklıdır: Kadın başka kocanın hakimiyeti altında iken bir kimse o kadının kendi karısı olduğunu iddia etse ve kadın da bunu ikrar ettikten sonra "sen beni boşamıştın" dese bu durumda kadının ilk koca lehine ikrarı geçerli olur ve ilk koca "ben onu boşamadım" diye yemin ederse kadın ikinci kocanın elinden alınır.

 

Arada şu fark vardır: İlk meselede eşler boşama konusunda ittifak etmişlerdir. Aslolan ric'atin olmamasıdır. İkinci meselede ise böyle değildir.

 

Şayet kadın ilk olarak ikinci koca lehine nikah ikrarında bulunursa veya izin verirse ikinci kocanın elinden alınmaz. Bu şuna benzer: Kadın bir erkekle kendisinin izniyle nikahlandıktan sonra aralarında nikahı haram kılacak bir süt hısımlığının bulunduğunu ikrar etse bu ikrar kabul edilmez.

 

İlk koca davayı önce ikinci kocaya yönelik açar ve ikinci koca onun davasını inkar ederse yeminle birlikte sözü kabul edilir; çünkü iddet bitmiş ve görünürdeki duruma göre nikah sahih olarak gerçekleşmiştir. Aslolan ilk kocanın ric'at etmemiş olmasıdır. İkinci koca ilk koca lehine ikrarda bulunur veya yemin etmekten kaçınırsa ilk koca kendisine dönen yemini eder ve böylece ikinci nikah batıl olur. Bu durumda ilk koca kadını ancak kadın onun lehine ikrarda bulunursa yahut kadının yeminden kaçınması halinde kendisi yemin ederse hak eder. Kadın üzerinde ilk koca hak sahibi olursa kadın bu durumda ikinci kocadan ilişki sebebiyle emsal mehir almaya hak kazanır. İlk koca kadın üzerinde hak sahibi olamazsa bakılır: Şayet dava ikinci kocayla zifaftan önce açılmışsa kadın ikinci kocadan akitte kararlaştınlan mehri alır. Zifaftan önce açılmışsa bu mehrin yarısını alır.

 

47. Karı-kocanın iddetin devam ettiği hususunda anlaştığı bir durumda koca karısına ric' at ettiğini iddia ettiği halde kadın inkar etse yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir; çünkü koca [halen iddet devam ettiği için] karısına [şu an bile] ric'at etmeyi gerçekleştirebilir.

 

Kocanın bu iddiası ric'at işlemini ilk olarak gerçekleştirmek midir yoksa ikrar mıdır? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır. İbnü'I-Mukrl, Isnevl'ye tabi olarak ilkini, Ezrai ise ikincisini tercih etmiştir. Cüveyni "bunun inşa olarak kabul edilmesinin bir delili yoktur" demiştir ki bana göre de böyledir.

 

48. Kadın ric'ati inkar edip de onun sözü -belirtildiği üzere- kabul edildiğinde daha sonradan kocasının kendisine ric'at ettiğini itiraf etse bu itirafı kabul edilir. Çünkü bir hakkı inkar edip sonra itiraf etmiştir. Zira ric'at kocanın hakkıdır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

Kadın bir kimseyle arasında nesep veya süt emzirmeden kaynaklanan bir haramlık olduğunu ikrar ettikten sonra bu ikrarından dönüp sözünün yalan olduğunu söylese bu dönüş kabul edilmez. Burada da öyle olmalıydı.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

Belirtilen durum bir şeyi olumlamaktan dönüştür. Olumlamak ancak bilgiye dayalı olabilir.

Bundan dönmekte çelişki bulunmaktadır. Ric'at ise böyle olmayıp bir şeyi olumsuzlamaktan dönmektir. Olumsuzlamanın bir bilgiye dayalı olması gerekmez.

 

Kişi "falan benim malımı telef etmedi" dedikten sonra bundan dönüp onun telef ettiğini iddia etse bu kabul edilmez; çünkü "telef etmedi" ifadesi kişinin kendisi aleyhine davalının berı olduğunu ikrar etmesini içermektedir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

Bu verdiğiniz cevap şununla çelişir: Zorla evlendirilemeyecek durumda olan kadın evliliğe izin verdiğini inkar etse, onun bu inkarı zifaf öncesinde veya kendisinin razı olmadığı zifafın sonrasında olsa sonra izin vermiş olduğunu itiraf etse bu bir olumsuzlama olduğu halde kadının itirafı kabul edilmez.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

Olumsuzlama kadına iliştiğinde olumlama gibi olur. Bunun delili şudur: Kişi bir fiili yapmadığı na dair kesin olarak yemin etse bu olumlama gibidir. Bu durumda eşler arasındaki nikahın yenilenmesi gerekir, yenilenmeksizin kadın erkeğe helalolmaz.

 

49. Karısını üçten az boşamış olan koca "ben boşanmadan önce karımla zifaf yaptım, dolayısıyla benim ric'at hakkım vardır" derken kadın boşama öncesinde ilişkide bulunduğunu inkar etse cinsel ilişkinin olmadığına dair yemin etmesi halinde kadının sözü kabul edilir; çünkü aslolan ilişkinin olmamış olmasıdır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

İktidarsız olan veya lla yapmış olan koca karısıyla ilişkide bulunduğunu iddia etse aslolan ilişkide bulunmamış olmak olduğu halde yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

Diğer mesel ed e kadın kendisi lehine fesih hakkı doğuracak bir şeyi iddia etmektedir.

Aslolan nikahın sahih olması ve fesattan salim olmasıdır. Bizim meselemizde ise boşama gerçekleşmiş koca ise kendisi için ric'at hakkının varlığını iddia etmektedir, aslolan bunun olmamasıdır.

 

50. Kadın yemin ederse iddet beklemesine gerek olmayıp derhal evlenebilir. Kadının iddeti bitinceye kadar kocanın o kadının kız kardeşiyle veya onun dışında dört kadınla evlenmesi haramdır.

 

51. Koca kadınla ilişkide bulunduğunu iddia ettiğinde karısının kendisinde mehir alacağı bulunduğunu ikrar etmiş olmaktadır. Kadın ise bunun yarısına ilişkin iddiada bulunmamaktadır.

 

Bu durumda;

 

> Kadın şayet mehri teslim almışsa kocanın ikrarı kendisi hakkında bağlayıcı kabul edilir ve koca geriye bir şey alamaz.

 

> Kadın mehri teslim almamışsa o zaman kadının inkarı onun hakkında geçerli kabul edilir ve yalnızca yarısını isteyebilir.

 

> Kadın mehrin yarısını almış sa sonra zifafta bulunduğunu itiraf etmişse diğer yarısını alabilir mi yoksa kocanın yeni bir ikrarda bulunması mı gerekir? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır. Alimlerin "ikrar" bölümündeki ifadelerinden daha güçlü olduğu anlaşılan görüşe göre ikinci görüş esas alınır.

 

Not:  Nevevi, bazı durumlarda kimin sözü kabul edilecekse bunun yeminle birlikte olduğunu zikretmemiştir. Çünkü başka bazı yerlerde bunu belirttiğinden bu durum artık bilinmektedir.

 

Son Hükümler

 

Ric'i olarak boşanmış olan kadın bir diriye ise ve ric'at konusunda eşiyle ihtilaf söz konusu olsa hür kadının yemin ettiğinde sözünün tasdik edileceği durumlarda cariyenin de sözü yeminle tasdik edilir. Bu konuda cariyenin efendisinin sözü esas alınmaz. El-Ümm,

Muhtasaru'l-Buveyti ve diğer kitaplarda İmam Şafii'nin açık ifadesi ve mezhepte esas alınan görüş budur.

 

Koca "boşadığım karım bana iddetinin bittiğini haber verdi ben de onu yalanlayarak / ne yalanlayarak ne de tasdik ederek kendisini yeniden nikahıma aldım" dese kadın daha sonra "benim iddetim bitmemişti" diyerek yalan söylemiş olduğunu itiraf etse ric'at sahih olur. Çünkü koca iddetin bittiğini ikrar etmemiş, sadece kadının böyle söylediğini haber vermiştir.

 

Koca -isterse vekili aracılığıyla- ric'i talakla boşamış olduğu karısına iddetinin bitip bitmediğini sorsa kadının bunu haber vermesi gerekir. Bu, el-İstiksa adlı eserde belirtilmiştir. Yabancı bir şahsın sorması durumunda ise iki görüş söz konusudur. Zahir olan bunun gerekli olmamasıdır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

İLA:  GİRİŞ