HUL’ |
BOŞAMADA SÖZLÜ İFADELER
Boşamada Kadının Bedel Ödemesini
Gerektiren Sözlü İfadeler
Kocanın Kullandığı Sözlü İfadeler
Kadının Kullandığı Sözlü ifadeler
Kan-Koca Dışında Yabancı Bir Şahsın Kullandığı
İfadeler
Boşamada Kadının Bedel
Ödemesini Gerektiren Sözlü İfadeler
Kişi, [karısına hitaben]
"sen boşsun ve senin üzerinde şu kadar [borç] vardır" veya
"senin üzerinde benim şu kadarı m vardır" dese, daha önce kadından
bir mal karşılığında boşanma talebi söz konusu olmamışsa kocanın bu sözünü
kadın kabul etsin ya da etmesin bir Ric'i talak meydana gelir, mal ödenmesi
gerekmez.
Koca "ben bu
sözümle, seni şu kadara boşadım ifadesiyle kastedilen şeyi kastettim" dese
ve kadın da onu tasdik etse, daha doğru görüşe göre hüküm kocanın belirttiği
ifadedeki gibi olur.
Bu sözler öncesinde
kadından mal karşılığında boşanma talebi gelmişse kadın, belirtilen mal
karşılığında bain olarak boşanmış olur.
Koca "sen boşsun,
benim sende şu kadar alacağımın olması şartıyla" derse mezhepte esas
alınan görüşe göre bu ifade "seni şu kadara boşadım" ifadesi gibidir.
Kadın kabul edince bain olarak boşanır ve malı ödemesi gerekir.
Koca "bana bin
dirhem ödemeyi garanti edersn boşsun" dese ve kadın da derhal bunu garanti
etse kocasından boşanmış olur, bin dirhemi ödemesi gerekir.
Koca "ne zaman bana
garanti edersen ... " derse, kadın ne zaman garanti ederse boş olur. Kadın
bin dirhemden daha azını garanti ederse boş olmaz. İki bin dirhem garanti
ederse boş olur.
Koca "Kendini boşa,
eğer bana bin dirhem garanti edersen" dese, kadın da "boşadım ve
garanti ettim" dese veya bunun aksini söyle se [yani garanti ettim ve
boşadım dese] bin dirhem karşılığında boşanmış olur. Kadın bu cümlelerden
yalnızca birini söylerse boşanmış olmaz.
Koca, karısını boşamayı
onun mal vermesine bağlasa, kadın da malı kocasının önüne koysa boşanır. Daha
doğru görüşe göre [kadının malı bu şekilde bırakması durumunda] mal, [koca
istemese de] kocanın mülküne girer.
Koca "bana teslim
edersen" dese; bir görüşe göre bu kadının vermesi gibidir. Daha doğru
görüşe göre ise bu, tıpkı şarta bağlanan diğer ifadeler gibi olup koca buna
sahip olmaz.
Kadının sözün söylendiği
o mecliste malı teslim etmesi şart koşulmaz.
Ben [Nevevi] derim ki:
Bu boşama Ric'i olarak gerçekleşir. Şartın gerçekleşmesi için kocanın malı
kendi eliyle kadından -kadını zorlayarak bile olsa- teslim almış olması
gerekir. Allah daha iyi bilir.
Koca, karısını boşamayı
bir kölenin verilmesine bağlasa ve kölenin niteliklerini de selem akdinde
olduğu gibi belirtse, kadın o nitelikte olmayan bir köle verse boşanmış olmaz.
O nitelikte ama kusurlu bir köle verse koca köleyi geri verebilir, kadından
emsal mehir miktarını alır. Bir görüşe göre ise kölenin kusursuz haldeki
değerini alır.
Koca "bir
köle" derse, kadın herhangi bir köle karşılığında boşanmış olur, ancak
gasp edilmiş bir köle verirse boşanmış olmaz, bu durumda koca kadından emsal
mehir miktarını alır.
Kocanın yalnızca bir
talak hakkı varken kadın "beni bin dirheme üç kere boşa" dese, koca
bir kere boşasa bin dirhem alır. Bir görüşe göre bin dirhemin üçte birini alır.
Bir başka görüşe göre kadın durumu biliyorsa koca bin dirhem alır, bilmiyorsa
bin dirhemin üçte birini alır.
Kadın bin dirhem
karşılığında bir kere boşanmak istese koca yüz dirhem karşılığında boşasa,
boşama yüz dirhem karşılığında gerçekleşmiş olur. Bir görüşe göre bin dirhem
karşılığında olur. Bir başka görüşe göre ise boşama gerçekleşmez.
Kadın kocasına
"beni yarın bin dirheme boşa" dese, koca ertesi gün veya daha
öncesinde boşasa, emsal mehir karşılığında boşanmış olur. Belirtilen bedel
karşılığında boşanmış olacağını söyleyen İmam Şafii'ye ait bir görüş bulunduğu
da belirtilmiştir.
Koca "eve girersen
bin dirheme boşsun" dese, kadın da bunu kabul edip eve girse doğru görüşe
göre belirtilen bedel karşılığında boşanmış olur. Mezhep içinde veya İmam
Şafii'ye ait olan bir görüşe göre emsal mehir karşılığında boşanmış olur.
Kadın istemese bile
yabancı bir şahsın koca ile yaptığı hul' sahihtir. Bu, lafız ve hüküm
bakımından kadının hul' yapması gibidir.
Kadının vekili kendi
adına hul' yapabilir.
Yabancı bir şahıs kadın
vekil kılabilir, bu durumda kadın muhayyer olur.
Bir şahıs hul' yap sa ve
yalan söyleyerek kadının vekili olduğunu söylese boşama gerçekleşmez.
Kadının babası yabancı
şahıs gibi olup kendi malından kadın için hul' yapabilir. Kadının malından hul'
yapar ve vekil veya veli olarak hareket ettiğini açıkça belirtirse kadın
boşanmaz. Kendi başına hareket ettiğini belirtirse bu, gasp edilmiş bir mal
karşılığında hul' yapmak gibidir.
Kocanın Kullandığı
Sözlü İfadeler
78. Koca, karısına
hitaben "sen boşsun / seni boşadım ve senin üzerinde şu kadar borç
vardır" veya "senin üzerinde benim şu kadar -mesela bin dirhem-
alacağım vardır" dese, daha önce kadından mal karşılığında boşama talebi
söz konusu olmamışsa, kadın kocanın sözünü kabul etsin ya da etmesin bir ric'!
talak meydana gelir, kadının e kocaya mal ödemesi de gerekmez. Çünkü burada
koca, herhangi bir bedel karşılığı olmaksızın boşamayı gerçekleştirmiştir. Zira
sözünde yer alan bedeli boşamaya bir karşılık veya boşamanın şartı olarak
belirtmemiş, boşama sözcüğün e atfederek ayrı bir cümle olarak belirtmiştir.
Boşama cümlesi bu cümleden etkilenmez, bu cümle geçersiz olur.
Bu, şundan farklıdır:
Kadın kocasına "beni boşa, üzerimde bin dirhem alacak olsun" veya
"senin bende bin dirhem alacağın olsun" dese ve koca da bunu kabul
etse bin dirhem karşılığında bain talak gerçekleşir; çünkü kadın, mal ödemeyi
üstlendiğinden onun sözü borç üstlenmeye yorulur. Koca ise talakı tek başına
meydana getirmektedir.
Not: Bu hüküm, örfte bu ifadenin "bedel
isteme" ve "bedelle yükümlü tutma" konusunda yaygın olarak
bulunmaması halinde geçerlidir. Şayet örfte yaygın olursa bu ifade, "seni
şu kadar mal karşılığında boşadım" ifadesi gibi kabul edilir. Bunu Rafii
ve Nevevi, Mütevelll' den nakletmiş ve ikrar etmişlerdir.
Şu sorulabilir: Rafii
boşamayı şarta bağlama konusunda Mütevelll'den ve alimlerin çoğunluğundan şunu
nakletmiştir: "Bir kelimenin sözlük anlamıyla halk arasındaki anlamı
birbiriyle çeliştiğinde sözlük anlamı öncelenir" Buna göre, burada
belirtilen şeyin lazım olmaması gerekirdi.
Buna şöyle cevap
verilir: Burada konu halk arasında bir ifadenin bir şeyi isteme anlamında
kullanımıdır. Bu, sözlük anlamıyla çelişmez. Diğer mesele ise sözlük anlamı ile
halk arasındaki anlamın birbiriyle çelişmesi konusuyla ilgilidir.
Nevevi'nin "kadın
daha önce mal karşılığı boşanma talebinde bulunmamışsa" ifadesi, böyle bir
talebin oldUğU durumu dışarıda bırakmaktadır. Böyle bir durumda kocanın
kullandığı sözlü ifade, kadının borçlanmasını gerektirir, kadin ister muayyen
bir mal karşılığında isterse "beni bir mal karşılığında boşa" ifadesinde
olduğu gibi, muayyen olmayan bir şey talep etmiş olsun fark etmez.
79. Nevevi, daha sonra
yukarıda belirttiği ifade ile ric'i talakın meydana geleceği şeklindeki
hükümden şu durumu istisna etmiştir: Koca "ben bu sözü söylerken, seni şu
kadara boşadım, ifadesindeki anlamı kastettim" dese ve kadın da onun
sözünü tasdik etse, bu durum daha doğru görüşe göre yukarıdaki ifade gibi yani
"seni şu kadar mal karşılığında boşadım" ifadesi gibi olur, kadın bu
ifadeyi kabul ettiğinde bu sözde belirtilen bedel karşılığında kocasından bain
talakla ayrılmış olur. Çünkü kocanın ifadesi, bedeli gerektirme konusunda
kinaye olmaya elverişlidir. Kadın bunu kabul etmezse boşama gerçekleşmez.
Diğer görüşe göre ise bu
ifade diğer ifade gibi kabul edilmez; çünkü bu konuda karı-kocanın ittifak
etmesinin bir etkisi yoktur. Zira söz, borçlandırmaya elverişli olmadığından
ortada borçlandırma iradesi yok gibidir.
80. İlk görüşe göre
kadın kabul ettiğinde kocanın sözünü tasdik etmezse, "onun bu sözle böyle
bir şey kastettiğini bilmiyorum" diye yemin etmesi halinde kadının bir şey
ödemesi kesinlikle gerekmez. Kadın yeminden kaçınır da koca yemin ederse,
belirtilen bedel karşılığında kadın boşanmış olur. Kadın kabul etmediği gibi
yemin de etmezse o zaman ortada herhangi bir şey kastedilmemiş gibi olur.
Kastın olmadığı durumda ise talak, görünür durum [hukuk düzeni] açısından
gerçekleşmekle birlikte kocanın Allah ile kendisi arasında[ki hüküm bakımından]
ise Subki şöyle demiştir: "Bu durumda talakın kesinlikle gerçekleşmediğine
hükmedilir."
İkinci görüşe göre yemin
ettirme söz konusu değildir; çünkü kadın kocasının sözünü tasdik etse bile
bunun hükmü yoktur.
81. Kadın, kocanın bu
sözü söylemesinden önce muayyen bir mal karşılığında boşanmayı talep etmişse,
örneğin "beni bin dirheme boşa" demiş ve koca da "sen boşsun ve
benim bin dirhemim var" veya "sen boşsun ve benim sende bin dirhemim
var" demişse, o zaman belirtilen bedel karşılığında kadın bain olarak
boşanmış olur, çünkü her ikisi de bu konuda ittifak halindedir. Kocanın
"üzerinde bin dirhem var" ifadesi, sözü pekiştirme olarak kabul
edilmese de bin dirhemin var olmasına engel değildir.
82. Kadın daha önceden
belirsiz bir mal karşılığında talak talebinde bulunmuşsa, örneğin "beni
bir mal karşılığında boşa!" demişse bakılır:
> Koca, kadının bu
sözüne verdiği cevapta "seni bin dirheme boşadım" gibi bir ifade
kullanmışsa, bunun hükmü ilk olarak bu sözü söylemesi gibidir. Kadın bunu kabul
ettiğinde bin dirheme boşanmış olur, aksi takdirde boşanmış olmaz.
> Koca verdiği
cevapta "seni bir mal karşılığında boşadım" diyerek malı müphem
bırakırsa veya yalnızca "boşadım" derse, kadın emsal mehir
karşılığında boşanmış olur.
Not: Kadının daha önce
boşama talebi bulunduğunda bain talakın meydana geleceği durum, kocanın ona
cevap vermeyi kastettiği durumdur. Koca "ben [ona cevap vermeyi değil] ilk
olarak boşamayı kastettim" derse, Cüveyni'nin belirttiğine göre boşama
Ric'i olur.
Rafii ve Nevevi bunu
onaylamıştır.
Bu konuda yeminle
birlikte kocanın sözü kabul edilir.
83. Koca, bağlayıcı bir
şart ileri sürse, örneğin "benim sende şu kadar -mesela bin dirhem-
alacağımın olması şartıyla sen boşsun / seni boşadım" dese [hüküm ne olur?
Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]
Birinci rivayet
Mezhepte esas alınan
rivayete ve İmam Şafii'nin açık ifadesine göre kadın bain olarak boşanmış olur
ve malı ödemesi gerekir; çünkü [Arapça'da] "ala" harfi şart anlamında
kullanılır. Bu durumda koca, bu bedelin kadın üzerinde borç olmasını boşamanın
şartı kılmıştır. Kadın bunu ödemeyi üstlendiğinde boş olur. Bu, el-Ümm'de
belirtilen hükümdür. Iraklılar ve başkaları bunu tek görüş olarak kabul
etmişlerdir.
İkinci görüş
Mukabil görüş ise
Gazali'nin "bu durumda Ric'i talak gerçekleşir, kadının mal ödemesine
gerek yoktur" görüşüdür; çünkü buradaki sözlü ifade şarttır. Boşamada
şart, şayet boşamanın gereklerinden değilse dikkate alınmaz. Örneğin kişi,
"sen boşsun, bana şu kadar borcunun olması şartıyla dese" böyledir.
Şu halde bu meselede
Nevevi'nin [ilk görüşü] "mezhepte esas alınan görüş" diye belirtmesi
yerinde değildir; çünkü bu meselede gerçek anlamda bir görüş ayrılığı yoktur.
Zira Gazzalı, ashab-ı vücühtan değildir.
Ezrai şöyle demiştir:
Muhtemelen Nevevi'yi, el-Muharrer'deki "zahir" ifadesi yanıltmıştır.
Oysa Rafii, birkaç yerde geçen sözünden anlaşılacağı üzere bununla bir görüş
ayrılığını nakletmeyi değil yalnızca nakledilenin bu olduğunu belirtmeyi
kastetmiştir.
84. "Bana bin
dirhem verirsen boşsun" şeklinde ta'lıki şarta gelince, bu durumda
boşamanın geçerli olmasının, kadının bedeli vermesine bağlı olduğu konusunda
görüş ayrılığı yoktur.
85. Koca, karısına
hitaben "bana bin dirhemi garanti edersen boşsun" veya "sen
boşsun, eğer bana bin dirhemi garanti edersen" dese ve kadın da derhal bin
dirhemi garanti etse, yani ödemeyi üstlense bain talakla boşanmış olur, bin
dirhemi ödemesi gerekir; çünkü icap ve kabul bakımından borç yüklenmeyi
gerektiren bu akitteki şart yerine gelmiştir.
Burada ve önceki
meselede "derhal" ifadesiyle -el-Muharrer'de belirtildiği gibi-
icap-kabul meclisi kastedilmiştir.
86. [Yukarıdaki
meselede] kadın "garanti ettim" demek yerine bin dirhemi verse veya
"razı oldum", "istedim", "kabul ettim" gibi
ifadeler kullansa hüküm yukarıdaki gibi olmaz; çünkü boşamanın bağlandığı şart
yalnızca kadının garanti etmesidir, başkası değiL.
Burada ve ileriki
bölümde [Arapça metinde] "daman" ile kastedilen, ilgili bölümde
müstakil olarak ele alınan ve asıl borcun sabit olmasına gerek duyulan kefalet
akdi olmadığı gibi ilk olarak borcu üstlenmek de değildir; çünkü bu, ancak vaad
etmekle üstlenilir. Burada kastedilen bedelolarak bir şeyi ödemeyi kabul
etmektir. Bu yüzden kadının bunu ödemesi gerekli olmaktadır; çünkü bu üstlenme
bir akit kapsamında gerçekleşmektedir.
Not: [Arapça'da bir şeyi üstlenmek anlamına gelen]
"daman" kelimesi yerine kadının, onun eş anlamlısı olan
"iltizam" vb. kelimelerle cevap vermesi yeterli midir? ilki [yani
yeterli sayılması] daha uygundur. Hocamız Zekeriya el-Ensarı "alimlerin
ifadelerinde bunu gösteren hususlar bulunmaktadır" demiştir.
Sonrakilerden birinin
belirttiğine göre, boşama, kocanın başkasında olan alacağına kadının kefil
olması şartına bağlansa ve kadın da buna kefil olsa, boşama Ric'i olarak
gerçekleşir.
87. Koca, "her ne
zaman bana bin dirhemi garanti edersen boşsun" dese, kadının derhal kabul
etmesi gerekmez. Kadın hangi zamanda garanti ederse boşanmış olur; çünkü
"her ne zaman" ifadesi, daha önce geçtiği üzere geniş zamanda yapmayı
ifade eder. "Eğer" ile "her ne zaman" ifadeleri arasındaki
farka daha önce temas edilmişti.
Not: Nevevi'nin ifadesinden, kadının garanti
etmesinden önce kocanın icaptan dönemeyeceği anlaşılmaktadır ki doğrusu da
budur.
88. Kadın, bin dirhemden
daha azını garanti etse, boşamanın bağlandığı şart gerçekleşmemiş olduğu için
boşanmış olmaz.
89. Kadın iki bin
dirhemi garanti etse, kocanın boşamayı bağladığı şart fazlasıyla gerçekleştiği
için boşama gerçekleşir. Bu, daha önce geçen şu meseleden farklıdır: Koca,
"seni bin dirheme boşadım" dediği halde kadın iki bin dirheme
boşanmayı kabul etse boşama gerçekleşmez; çünkü bedelli akitlerde sözlü
ifadelerin birbiriyle uyumlu olması şarttır. Fazlalık olan kısmı tazmin etmesi
gerekmez. Koca, fazlalığı teslim aldığında, bu miktar, kendisinin elinde emanet
olur.
Not: Boşamanın, kadının bedeli vermesine bağlandığı
durumda kadın daha az veya çok vermiş olsa, hüküm burada belirttiğimiz gibi
olur.
90. Koca, "eğer
bana bin dirhemi garanti edersen, kendini boşa!" dese, kadın da derhal
"boşadım ve garanti ettim" dese veya aksini söylese yani
"garanti ettim ve boşadım" dese, her iki durumda da -malı teslim etme
mecliste olmayıp gecikse bile- bin dirhem karşılığında boşanmış olur; çünkü
biri diğerinin şartıdır. Bu iki cümlenin birbirine bitişik olması dikkate alınır.
İkisi tek bir ifade olduğundan ifadelerden birini öne veya arkaya almak
eşittir.
Kadın yalnızca bu
ifadelerden biriyle yetinirse, örneğin yalnızca garanti ettiği halde boşamasa
veya aksi olsa her iki durumda da boşanmış olmaz, mal ödemesi de gerekmez;
çünkü koca boşamayı kadına bırakmış ve bunu bir şarta bağlamıştır. Burada
boşamanın yapılması ve şartın gerçekleşmesi gerekir.
91. Koca boşamayı
kadının mal vermesine bağlasa, kadın da derhal bu malı kocanın şartına uyma
niyetiyle onun önüne bıraksa boşanmış olur. Çünkü öde göre bu hareket
vermektir. Bu sebepledir ki halk arasında "falana şunu verdim de
almadı" denilir. Bununla birlikte koca fiilen almasa bile alma imkanına
sahip olması şarttır; çünkü kadının kocaya alma imkanını vermesi, kadın
tarafından malın verilmesi anlamına gelir, bundan sonra kocanın almaktan
kaçınması, kendi hakkını zayi etmesidir.
92. Kadın "ben,
[malı onun önüne koyarken] onun ileri sürdüğü şart sebebiyle vermeyi
kastetmedim" dese veya kocanın hapsedilmiş olması, akıl hastası olması vb.
sebeplerle malı alma imkanı bulunmasa Subkl'nin belirttiğine göre kadın boş
olmaz. Ezrai ve başkalarının belirttiği üzere kocanın, malın kendi önüne
koyulduğunu bilmesinin de şart olması gerekir.
93. [Koca, kadın
tarafından önüne bırakılan malı almamış olsa, bu malonun mülkiyetine girmiş
olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
mal, koca tarafından alınmasa bile zorla onun mülkiyetine girer; çünkü kocanın
boşamayı kadının mal vermesine bağlaması, verme esnasında boşamanın
gerçekleşmesini gerektirir. Koca bedel almayı kastettiğine göre boşamanın
bedelsiz olması mümkün değildir. Karısı, kendisinin bir bölümüne [yani
cinselliğine] sahip olmuştur, diğer şahıs da [yani koca da] bunun bedeline
sahip olur.
Şayet kadın vekiline
vermeyi emretmiş ve vekil de kadının hazır olduğu durumda vermiş se boşama
bununla da gerçekleşir ve koca mala sahip olur. Burada vekil malı verirken
kadının hazır olması, bizzat kadının vermesi gibi değerlendirilmiştir. Ancak
vekil, kadının olmadığı durumda malı kocaya öderse durum farklı olur; çünkü bu
durumda kadın ne gerçek ne de takdiren vermiş gibi kabul edilir. Yine kadın,
şartın kendisine bağlandığı mal yerine başka bir şey verdiğinde veya mesela
kadının kocasında alacağı olup, vereceği şeye karşılık takas yaptığında da
boşama meydana gelmez; çünkü şart yerine gelmemiştir.
İkinci görüş
Mal kocanın mülküne
girmez, koca bunu geri verir, kadından emsal mehir miktarını alır.
Bu konuda
"getirmek" ifadesi de "vermek" gibi kabul edilir.
94. Koca, karısına
"bana şunu teslim edersen boşsun" dese [bunun hükmü ne olur? Bu
konuda iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Bir görüşe göre derhal
teslimin gerekmesi ve kocanın teslim edilen şeye malik olması açısından bunun
hükmü, vermenin hükmü gibidir.
İkinci görüş
Daha doğru görüşe göre
bu, bedelli olmayan diğer şarta bağlama örnekleri gibidir; çünkü "teslim
etme" ifadesi, "verme" ifadesinden farklı olarak, mülkiyeti
karşı tarafa vermeyi gerektirmediğinden bu tamamen bir nitelik olmuş olur.
Çünkü "filana bir şey verdi" denildiğinde bundan temlik anlaşılır.
"Falana bir şey teslim etti" ifadesinden ise bu anlaşılmaz.
Bu ikinci görüşe göre,
teslim edilen kişi o mala sahip olmaz. Mütevelll bunu, daha öncesinde temlike
delalet eden bir karinenin bulunmamış olmasıyla sınırlandırmıştır. Öncesinde
bunu gösteren bir karine varsa, örneğin koca "bana, borcumu ödeyebilmem
içini ihtiyaçlarımda harcamam için şunu teslim edersen boşsun" derse, bu
ifade de tıpkı verme ifadesi gibi temlik bildirir.
Nevevi,
Ravdatü't-talibin'de "bu, tek çözüm yoludur" demiştir.
95. Boşamanın, bir malın
teslimine bağlandığı durumda, tıpkı diğer şarta bağlama tasarruflarında olduğu gibi
teslimin icap-kabul meclisinde gerçekleşmesi gerekmez.
[Yukarıdaki görüş,
Rafii'nin el-Muharrer'de ortaya koyduğu görüştür. Nevevi ise kendi görüşünü şu
şekilde ortaya koymuştur:]
Ben [Nevevi] derim ki:
"Bu durumda boşama Ric'i olarak gerçekleşir". Çünkü teslim etmek,
temlik etmeyi gerektirmez.
"Kocanın şart
koştuğu niteliğin [yani teslimin] gerçekleşmesi için kocanın kendi eliyle malı
kadından alması şart koşulur." Kadının, malı kocanın önüne koyması yeterli
değildir; çünkü buna teslim etme denilmez.
Rafii ve Nevevibu şartı,
eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü 't-talibin' de "bana teslim edersen"
ifadesiyle değil "senden bu malı teslim alırsam" ifadesiyle
zikretmişlerdir.
Yine Nevevi'nin
"kadın zorla teslim etmiş olsa bile" ifadesini de Ö bu iki kitapta
"senden teslim alırsam" ifadesinin içinde zikretmişler, Nevevi ise
bunu "bana teslim edersen" ifadesinin içinde zikretmiştir.
Subki şöyle demiştir:
"Bu hatadır; çünkü zorla teslim etme, şer'an dikkate alınmaz."
Ezrai şöyle demiştir:
"Daha doğru görüşe göre zorlama [ikrah], şarta bağlamanın hükmünü ortadan
kaldırır."
İbn Şühbe şöyle
demiştir: "O takdirde el-Minhac'da yer alan ifade hata olup bu hata,
Nevevi'nin "teslim alırsam" ifadesini terk edip "bana teslim
edersen" ifadesini esas almasından kaynaklanmıştır."
Hocamız Zekeriya
el-Ensa.rl, Menhecü't-tullab adlı eserinde bunu esas almış, [Fethu'l-Vehha.b
adlı] şerhinde ise "[eserimin] aslı [olan el-Minhac'ın] bunu teslim etme
konusunda ele alması bir kalem sürçmesidir." demiştir.
Özetle söyleyecek
olursak, Şa.rih Celaleddin el-Maham "teslim alma, teslim etmeyi de
içermektedir" demiş olsa da, Ravdatü 'ttalibın ve eş-Şerhu'l-kebır'te yer
alan ifade, el-Minhac'da yer alan ifadeden daha doğrudur.
96. Koca, karısını
boşamayı köle veya elbise gibi bir şeyin verilmesine bağladığında;
a. Verilecek malı da
selem akdinde belirtildiği gibi nitelerse,
b. Veya sel em akdindeki
nitelikten daha az yani tüm vasıflarını belirtmeksizin nitelerse [bakılır:]
> Kadın, kocanın
belirttiği niteliğe uygun olmayan bir köle verirse, kölede bulunması istenen
nitelik bulunmadığından boşama gerçekleşmez.
> İstenen şartları
taşıyan bir köle verirse ilk durumda boşa-
ma gerçekleşir. İkinci
durumda ise selem niteliklerini tam olarak taşımaması sebebiyle bedel fa.sid olduğundan
kocaya emsal mehir verilir.
> Kadın ilk durumda
kusurlu bir köle verirse, kocanın bunu geri verme hakkı vardır; çünkü mutlak
olarak yapılan akit, malın kusurdan salim olmasını gerektirir. Koca, kölede
kusur bulunduğunu gördüğünde seçim hakkına sahip olur: Dilerse başka bir
şeyalmaksızın köleyi elinde tutar, dilerse geri verir. Bu durumda bedel fasid
olduğu için kocaya emsal mehir verilir. İmam Şafii'nin bir görüşüne göre ise
kölenin kusursuz haldeki değerini verir. Bu görüş ayrılığı "kadının elindeki
hul' bedeli akit tazmini mi yoksa zilyedlik tazminine mi tabidir?"
konusundaki görüş ayrılığına bağlıdır. Daha önce ilkinin tercih e şayan
olduğunu söylemiştik. Koca, o özelliklere sahip kusursuz bir köle vermesini
kadından isteyemez; çünkü verilen köle ile boşama meydana gelmiştir. Ancak
şarta bağlamanın söz konusu olmadığı durumda, örneğin koca "seni,
nitelikleri şu olan bir köle karşılığında boşadım" demiş olsa ve kadın da
bunu kabul edip o nitelikte kusurlu bir köle verse koca köleyi geri verip kusursuz
bir köle isteyebilir; çünkü boşama, kadının vermesinden önce zimmet borcu
olarak bir köle vermeyi kabul etmesiyle gerçekleşmiştir.
Not: Kölenin kusurla birlikte değeri emsal
mehirden çok olsa ve koca, sefihlik veya iflas sebebiyle kısıtlama altında
olsa, koca köleyi geri veremez; çünkü bu, sefih için ve alacaklılar için
fazlalık olan miktarın elden kaçmasına sebep olur. Koca köle olsa, kendisine
verilen kölenin kusurlu çıkması durumunda onu efendisi geri verir. Bu,
ZerkeşI'nin dediğine göre efendinin tasarrufları kısıtlı değilse böyledir, aksi
takdirde efendinin velisi geri verir.
97. Koca, boşamayı
kadının bir şey vermesine bağlarken "bana bir köle verirsen boşsun"
der ve köleye ilişkin herhangi bir nitelikten bahsetmezse, kadın hangi durumda
bir köle verirse versin boşanmış olur. Köle küçük veya büyük olsun, kusursuz
veya kusurlu olsun, müdebber veya azat edilmesi bir şarta bağlanmış bile olsa
hüküm böyledir.
İbn Hazm "köle
ifadesi cariye hakkında da kullanılır" demişse de Nevevi'nin ifadesinden,
kadının çift cinsiyetli veya kadın köle vermesi durumunda boşanmayacağı
anlaşılmaktadır ki doğru olan da budur; çünkü [bu sayılanlarda erkek olma]
özelliği yoktur. Çünkü "köle" sözcüğünü dıriye hakkında kullanımı
meşhur değildir.
Nevevi' nin , tıpkı
benim yaptığım gibi "her hangi bir köle vermesi halinde boş olur"
demesi daha uygun olurdu. Böylece birazdan gelecek "gaspedilmiş
hariç" ifadesi sahih olurdu. Zira istisna ancak umum ifadede olur.
Nevevi "ancak,
satımı sahih olmayan köle hariç" demiş olsaydı [yalnızca gasp edilen
köleyi değil] mükatep, müşterek ve rehin verilmiş köleleri de kapsaması
bakımından daha iyi olacaktı. Çünkü -daha önce geçtiği üzere- vermek, temliki
gerektirir, oysa satımı sahih olmayan şeyin temliki mümkün değildir.
Diğer bir görüşe göre
ise tıpkı mülkiyet altındaki kölenin verilmesinde olduğu gibi yukarıda
belirtilen kölelerin verilmesi durumunda da kadın boş olur; çünkü kadın,
kölenin sahibi olmuş olsa bile koca, kendisine verilen köleye malik
olmamaktadır.
Not: "Gasp edilen köle" ifadesinin
kapsamına, kadına ait olup başkası tarafından gasp edilen ve kadının da bu
şekilde kocasına verdiği köle de girer; çünkü Maverdi bu durumda boşamanın
gerçekle şe ce ği ni söylemiş olsa bile Şeyh Ebu Hamid'in belirttiği üzere bu
durumda kadın boşanmaz. Köle verildiğinde gasp edilen kişiden çıkmış olsa o
zaman
Ezrai'nin de belirttiği
üzere boşamanın gerçekleşeceği konusunda bir şüphe yoktur.
98. Gasp edilen vb.
köleler dışındaki kölelerde koca, verilen kölenin mülkiyetine malik olması
mümkün olmadığından kadından emsal mehir miktarını alır; çünkü kocanın şarta
bağladığı esnada bu kölenin niteliği bilinmemektedir. Bilinmeyen şeyin
bedelolması sahih değildir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Metinde meselenin tasviri problemlidir; çünkü metindeki
meselede, boşamanın kölenin verilmesine bağlanması, temlik ve teslime
elverişlidir. Şayet bununla temlik kastedilmişse boşamanın gerçekleşmemesi
gerekir. Teslim etme kastedilmişse boşamanın ric'i olarak gerçekleşmesi
gerekir, bu durumda köle, kocanın elinde emanet olur.
Bu da bir görüştür.
Buna şöyle cevap
verilir: Metinde birincisi kastedilmiştir, ancak kölenin bilinmemesi sebebiyle
kocanın ona malik olması imkansız olunca Nevevi onun bedeline dönmüştür. Bedel
sabit olduğunda boşama bain olarak gerçekleşir.
Kadının Kullandığı
Sözlü ifadeler
Nevevi, daha sonra
kadının boşama talep etmesi meselesini ele alarak şöyle demiştir:
99. Kocanın tek bir
boşama hakkı bulunduğu bir durumda kadın "beni bin dinar karşılığında üç
kere boşa" dese, koca da sahip olduğu bir talak hakkını kullanarak bir
kere boşasa [ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru olan ve İmam
Şafii tarafından açıkça belirtilen görüşe göre, kadın bu durumu bilsin ya da
bilmesin koca bin dirhem elde eder; çünkü üç boşamayla amaçlanan şey bu bir
boşamayla gerçekleşmiştir ki bu amaç da beynunet-i kübra [araya başka kocanın
girmesini gerektiren büyük ayrılık]tır.
İkinci görüş
Bir görüşe göre
zikredilen bedel, boşama sayılarına bölünerek koca bin dirhemin üçte birini
elde eder. Bu, Müzenı'nin tahricidir.
Üçüncü görüş
Başka bir görüşe göre
kadın durumu, yani kocasının yalnızca bir boşama hakkının kaldığını biliyorsa
koca bin dirhem elde eder; çünkü bu durumda kadının söylemek istediği şey
"benim için boşamaları üçe tamamla" şeklindedir. Kadın durumu
bilmiyorsa bin dirhemin üçte biri kocaya ait olur. Bu, ilk görüşü kadının
durumu bilmesine, ikinci görüşü bilmemesine bağlayarak orta yolu bulmaya
çalışan İbn Süreyc ve Ebu İshak'ın görüşüdür.
100. ilk görüşe göre
koca, karısını isterse "tanesi bin dirhem" diyerek olsun üç kere
boşasa ve bununla ilk talaka yani geriye kalan talaka niyet etse, kendisine bin
dirhem verilmesi gerekir; çünkü kadının kavuşmayı istediği büyük ayrılık bununla
gerçekleşmektedir. Aynı şekilde herhangi bir şeye niyet etmediğinde de
böyledir; çünkü cevap soruya uygundur.
Şayet koca yalnızca
sahip olduğu şeye niyet etse o zaman ilk talak yani sahip olduğu talak bedelsiz
olarak gerçekleşir.
101. Kadın kocasına
"beni bin dirheme üç kere boşa, bunların birincisi üç boşama hakkını
doldursun, diğer ikisi ise ben ikinci kocayla evlendikten sonra seninle tekrar
evlenirsem o zaman gerçekleşsin" veya "ikisi senin zimmetinde dursun
o zaman kullanırsın" dese, koca da karısını üç kere veya iki kere yahut
bir kere boşasa yalnızca bir boşama meydana gelir, diğer iki boşama hakkında
kocanın sözü geçersiz olur; çünkü boşamayı ileride gerçekleşecek nikaha
bağlamak ve boşama hakkını zimmette sabit kılmak geçersizdir. Bu durumda akitte
bölünme olduğu için kadın için bedel konusunda muhayyerlik söz konusudur. Kadın
buna onay verirse, tıpkı satım akdinde olduğu gibi [istenen şeyin] bölünmesi
dikkate alınarak bin dirhemin üçte biri ödenir. Kadın bedeli feshederse emsal
mehir karşılığında boşanmış olur.
Zerkeşi şöyle demiştir:
"Mezhebimizde, büyük ayrılığı meydana getirdiği halde akitte belirlenen
bedelin hak edilmediği bundan başka bir örnek yoktur. "
Not: Kadın kocasına "beni bin dirheme yarım
defa boşa!" veya "benim bir bölümümü -mesela elimi- bin dirheme
boşa!" dese ve koca da bunu yapsa, bir bölümü bütüne tamamlama söz konusu
olur ve bedelli akitte kullanılan sözlü ifadenin fasid olması sebebiyle emsal
mehir karşılığında tam bir talak gerçekleşir.
Yine koca, [kadından bir
talep olmaksızın] ilk olarak kadına "sen bin dirhem karşılığında yarım
defa boşsun" veya "senin yarın, bin dirhem karşılığında boştur"
der ve kadın da bunu kabul ederse emsal mehir karşılığında bir talak meydana
gelir. Yine kadın "beni bin dirheme boşa!" dediğinde koca kadının
mesela elini boşasa emsal mehir karşılığında bir talak meydana gelir. İlk
durumda, kullanılan sözlü ifadenin fasid olmasından, ikinci durumda ise
taksitin mümkün olmamasından dolayı böyledir. İkinci durumda koca karısını
yarım defa boşasa, zikredilen bedelin yarısının ödenmesi gerekir; çünkü bedeli
bölmek mümkündür. Bu tıpkı "beni bin dirheme üç kere boşa!" diyen
kadını kocasının bir buçuk defa boşaması gibidir.
Kadın kocasının
kendisini bin dirhem karşılığında on defa boşamasını istese, kocanın yalnız bir
talak hakkı kalmış olsa, koca bir boşamayla veya bir boşamanın bir kısmıyla bin
dirhemi hak eder. Çünkü üç boşama tamamlanmış olur. Kocanın iki talak hakkı
varsa, bir kere boşamakla bin dirhemin onda birini, iki kere boşamakla bin dirhemin
tümünü hak eder. Kocanın üç boşama hakkı varsa, bir talakla onda birini, iki
talakla beşte birini, üç talakla tümünü hak eder. Bir buçuk talakla, şayet
bununla iki talak meydana geldiyse yirmide üçünü [onda bir ve yirmide bir] hak
eder. Çünkü gerçekte kaç talakın gerçekleştiğine değil, kocanın kaç boşama
yaptığına bakılır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Daha önce geçtiğine göre koca karısını yarım defa boşasa
ve elinde bundan başka talak olmasa, belirtilen bedelin tümünü hak eder. O
örnekte, gerçekleşen talakı dikkate almıştınız."
Buna şöyle cevap
verilir: "Orada kadın bu boşama sebebiyle büyük ayrılık hakkı elde
etmiştir."
Kocanın üç talak hakkı
varken kadın "beni bin dirhem karşılığında üç kere ve bedava olarak da iki
kere boşa!" dese, arada anlaşma bulunmadığından bir boşama gerçekleşmez,
iki boşama ise bedelsiz gerçekleşir; çünkü koca bedelsiz boşamayı kendiliğinden
gerçekleştirmiştir. Koca, bin dirhemin üçte biri karşılığında karısını bir kere
boşamış ve iki talakı ise bedelsiz yapmışsa yalnızca ilk boşama bin dirhemin
üçte biri karşılığında gerçekleşmiş olur; çünkü bu, kadının talep ettiği
bölüştürmenin gereğine uygundur, bunun dışındakiler ise böyle değildir, çünkü
kadın bu esnada bain olarak ayrılmıştır. Koca karısını iki kere bedelsiz olarak
ve bir kere de bin dirhemin üçte biri karşılığında boşasa bakılır:
Zifaf yapmışlarsa üç
talak da gerçekleşir, aksi takdirde iki talak gerçekleşir, beynunet meydana
geldiğinden üçüncü talak gerçekleşmez.
102. Kadın, bin dirheme
bir kere boşanmayı talep ettiği halde koca yüz dirheme bir kere boşasa [ne
olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş vardır:]
Birinci görüş
Boşama yüz dirhem
karşılığında gerçekleşmiş olur; çünkü koca bedelsiz boşama gücüne sahip olduğu
gibi, kadının teklif ettiğinin bir kısmı karşılığında boşama yetkisine de
sahiptir.
İkinci görüş
Bir görüşe göre boşama
bin dirhem karşılığında gerçekleşir; çünkü kadın, kocanın "seni
boşadım" sözüyle kocasından ayrılmış, koca da bin dirhemi hak etmiştir.
Bundan sonra kocanın "yüz dirhem" ifadesi geçersiz hale gelmiştir.
Üçüncü görüş
Bir görüşe göre, koca
kadının teklifine aykırı cevap verdiğinden boşama gerçekleşmez; çünkü soruya
uygun cevap vermemiştir. Bu, tıpkı kadının, kocanın icabına muhalif kabulde
bulunması gibidir.
Not: Nevevi, el-Muharrer'de yer alan bir meseleyi
kitabına almamıştır. O da şudur: Kadın kocasına "beni bin dirhem
karşılığında bir defa boşa!" dediğinde koca "sen üç defa boşsun"
dese, üç boşama bin dirhem karşılığında gerçekleşmiş olur. Koca, bin dirhem ifadesini
tekrarlayarak "sen bin dirhem karşılığında üç defa boşsun" dese, daha
güçlü görüşe göre yine böyledir.
İbn Şühbe şöyle
demiştir: Öyle anlaşılıyor ki bu ifade, Nevevi'nin elindeki el-Muharrer
metninde bulunmuyordu, oysa sahih nüshalarda bulunmaktadır. Nevevi'nin
nüshasında bulunduğu da aktanImıştır.
103. Kadın kocasına;
> "Beni yarın
bin dirheme boşa!",
> Veya el-Muharrer'de
olduğu gibi "beni yarın boşa, benden bin dirhem alacağın olsun",
> Ya da "beni yarın
boşarsan sana bin dirhem borcum olsun",
> Yahut
Ravdatü't-talibin'de ve eş-Şerhu'l-kebir'de olduğu gibi "beni yarın
boşaman şartıyla bu bin dirhemi al"
Dese, koca da ertesi gün
veya daha öncesinde boşamış olsa hul' fasid olur, kadın kocasından ayrılmış
olur. Çünkü koca kadını ertesi gün boşamışsa kadının amacı gerçekleşmiştir.
Daha önce boşamışsa fazlasıyla gerçekleşmiştir. Ancak burada kadının zikrettiği
bedel değil emsal mehir ödenir. Koca, hul'un fasid olduğunu bilsin ya da
bilmesin fark etmez; çünkü bu hul'a boşamayı erteleme şartı girmiştir ki bu
fasid olup dikkate alınmadığından bedelden buna mukabil olan kısım düşülür. Bu
kısmın ne olduğu bilinmediğinden geriye kalan da mechul olur. Bedelin
bilinmediği durumda ise emsal mehir esas alınır.
Bu konuda İmam ŞafiI'ye
ait iki görüş bulunduğunu söyleyen bir rivayete göre İmam Şafii'nin diğer
görüşü, kadının kararlaştırılan bedel karşılığında bain olarak boşanacağı
şeklindedir.
İlk görüşün hul'un fasid
olduğu, ikinci görüşün ise sahih olduğu görüşüne dayalı olduğu belirtilerek
itiraz edilmiştir.
Bu itiraza şu şekilde
cevap verilmiştir: Burada kastedilen, Iraklıların da belirttiği gibi kadının,
akitte belirlenen şeyin misli karşılığında Min olarak boşanmasıdır. Nevevi bunu
ifade etse daha iyi olurdu.
104. Kişi ertesi gün
karısını boşarken [onun isteğine karşılık vermek için değil de] ilk olarak
boşasa, boşama Ric'i olarak gerçekleşir. Kadın kocasını [bu konuda yalan
söylemekle] itham ederse İbnü'r-Rif'a'nın belirttiği üzere koca yemin eder.
105. Koca, karısını
ertesi günden daha sonra boşarsa boşama Ric'i olarak gerçekleşir; çünkü eşinin
sözüne aykırı davrandığından talakı ilk olarak [kendiliğinden]
gerçekleştirmiştir. Koca bir mal belirtirse [bunun hul' olabilmesi için]
mutlaka [kadın tarafından] kabul edilmesi şarttır.
106. Kadın "beni
bir aylığına boşa!" dese ve koca da bunu yapsa süresiz boşanmış olur;
çünkü boşama bir süreyle sınırlandırılamaz.
Boşama, süreye
bağlanmadan dolayı sözlü ifadenin fasid olması sebebiyle emsal mehir karşılığında
olur.
107. Koca, boşamayı bir
şarta bağlasa, örneğin karısına "eve girersen bin dirheme boşsun"
dese kadın da bunu derhal kabul edip -bir süre sonra bile olsa- eve girse [ne
olur? Bu konuda mezhep içinde farklı görüşler vardır.]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre, kabul
ile birlikte şarta bağlanan şey gerçekleştiğinden kadın boşanmış olur.
İkinci görüş
Kadın boşanmış olmaz;
çünkü bedelli akit şarta bağlanamaz. Bu durumda malın sabit olması imkansız
olduundan ona bağlanan boşama da yok olmuş olur.
108. [Yukarıdaki ilk
görüşe göre] boşama, tıpkı [şarta bağlanmaksızın] derhal gerçekleştirilen
boşamada olduğu gibi, belirtilen bedel karşılığında gerçekleşmiş olur. Bu malın
ödenmesinin gerekliliği boşamaya bağlı değildir. Nevevi'nin ifadesinden bedelin
ancak şart gerçekleştikten sonra ödenmesi gerektiği anlaşılıyorsa da
eş-Şerhu'l-kebir'de belirtildiğine göre bedelin derhal ödenmesi gerekir. Çünkü
mutlak bedellerin derhal ödenmesi gerekir. Burada bedele karşılık olan şey,
şarta bağlama sebebiyle gecikmiştir.
Gerek hul' gerekse diğer
tasarruflar şarta bağlanmaksızın yapıldığında bundan farklı olarak her iki
bedelin mülkiyette bir arada olması gerekir.
Konuyla ilgili İmam
Şafii'ye veya mezhep içindeki diğer alimlere ait bir görüşe göre ise boşama,
emsal mehir karşılığında gerçekleşir; çünkü bedelli akit şarta bağlanmayı kabul
etmediğinden bu durum boşamanın değil yalnızca bedelin fasid olmasına etki
eder. Çünkü talak şarta bağlanabilir. Bedel fasid olduğunda emsal mehir
ödenmesi gerekli olur.
Not: Nevevi, görüş ayrılığının İmam Şafii'ye mi
yoksa mezhep içindeki alimlere mi ait olduğu konusunda el-Muharrer'e tabi
olmuştur. Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'deki ifadelerden bunun mezhep
alimlerine ait olduğu anlaşılmaktadır; çünkü onlar [bu iki görüş hakkında,
mezhep içi ihtilafı ifade etmekte kullanılan] "vechan" ifadesini
kullanmışlardır. Bunun İmam Şafii'ye ait iki görüş olduğu da söylenmiştir.
Hul'u, akitte belirtilen
bedele bağlamanın sahih olması hükmünden şu durum istisna edilir: Koca karısına
"hamileysen yüz dirheme boşsun!" dese ve kadının da hamile olduğu
konusunda zann-ı galip bulunsa, kadın yüz dirhem verdiğinde boş olur.
Rafil'nin, el-İmla'dan İmam Şafii'ye ait olarak aktardığı ifadeyi göre koca
kadından emsal mehir almayı hak eder.
Kan-Koca Dışında
Yabancı Bir Şahsın Kullandığı İfadeler
Nevevi daha sonra ister
kadının velisi ister başkası olsun, yabancı şahsın yaptığı hul' konusunu ele
almıştır.
109. Tasarrufları
kısıtlama altında olmayan yabancı şahsın, hul' veya boşama sözcüklerini
kullanarak hul' yapması, kadın bunu istemiyor olsa bile sahihtir; çünkü boşama
koca ile borç yüklenmeye elverişli yabancı bir şahsın aralarında
gerçekleştirebilecekleri bir şeydir. Yabancı şahıs kadını kurtarmak üzere
malını harcayıp borç altına girebilir. Yüce Allah, hul'den bahsederken
"fidye vererek kurtarmak" ifadesini kullandığından, tıpkı esiri fidye
karşılığı kurtarmak gibi bu da caizdir. Ayrıca kişi nasıl ki başkasına ait bir
köleyi, onun efendisine bedel ödeyerek kölelikten kurtarma yetkisine sahipse
buna da sahiptir. Yabancı şahsın bunu yapmasının dinı bir gerekçesi olabilir.
Örneğin karı-kocanın Allah'ın aileye ilişkin hükümlerini yerine
getiremediklerini görüyor veya haram bir şekilde bir araya geldiklerini görüyor
olabilir. Bu durumda onları ayırmak onları bu duruma düşmekten kurtarır.
Dolayısıyla bu kişi sevap almak için bunu yapabilir. Ya da mübah bir amaçla
dünyevi bir sebepten dolayı bunu yapabilir.
110. Yabancı bir
kimsenin koca ile yaptığı hul'; borçlanmayı gerektiren sözler ve yukarıda geçen
bütün hükümler bakımından kadın ile kocası arasında yapılan hul' gibidir. Buna
göre bu işlem koca açısından içinde şarta bağlama özelliği de bulunan ve ilk
olarak yapılan E bir bedelli işlem iken yabancı şahıs açısından içinde ödül
verme vaadi de bulunan ilk olarak yapılan bedelli bir işlemdir.
Buna göre;
> Koca, yabancı şahsa
"senin zimmetinde bin dirhem alacağım olması şartıyla karımı boşadım"
dese ve yabancı şahıs kabul etse,
> Veya yabancı şahıs
kocaya "zimmetimde bin dirhem ala-
cağın olmak şartıyla
karını boşa!" dese ve koca da icabet etse,
Kadın, belirtilen bedel
karşılığında kocasından ayrılmış olur. Akdin bedelli olma yönü dikkate
alındığında koca, yabancı şahsın kabulde bulunmasından önce teklifini geri
alabilir. Şarih Celaleddin el-Mahalli'nin "akdin şarta bağlama yönü
dikkate alınarak" ifadesi bir yazım hatasıdır.
Akdin bir ödül vaadi
olma yönü dikkate alınması bakımından yabancı şahıs, kocanın icabet etmesinden
önce teklifini geri alabilir.
Akit, diğer hükümleri bakımından
da böyledir.
Not: Nevevi'nin "[paragrafın başında geçen
bütün] hükümleri bakımından" ifadesinin kapsamından şu durumlar istisna
edilir:
1. İki karısı bulunan
bir kimse ile yabancı şahıs iki karısı için kendi malından ödeyeceği bin dirhem
karşılığında hul' yapsa, her birinin payını açıklamamış olsa bile bu hul' bin
dirhem karşılığında kesinlikle sahih olur; çünkü kocanın bu yabancı şahıstan
alacağı, sadece bin dirhemdir. Karı-kocanın kendi aralarında yaptıkları hul'
ise bundan farklı olup her birinin neyi üstlendiği açıklanmalıdır. Bunu Maverdi
söylemiştir.
2. Ölüm hastalığında
olan kadın, emsal mehrinden daha fazla bedel ödeyerek hul' yap sa fazlalık
terikenin üçte birinden, mehir ise terikenin bütününden hesaplanır. Yabancı
şahsın ölüm hastalığında yaptığı hul' da bedelin bütünü, terikenin üçte
birinden hesaplanır.
3. Yabancı şahıs, bir
adama hitaben "karını, şu gasp edilmiş mal karşılığında boşa!" veya
"şu şarap karşılığında boşa!" vb. ifadeler kullansa, koca da karısını
boşasa, bu boşama ric'i olur. Ancak aynı şeyi kadın talep etmiş olsa boşama
bain olur; çünkü cinsellik [boşama sonrasında] yabancı şahsın hul' yapmasının
aksine kadına kaldığından kadının onun bedelini ödemesi gerekir.
4. Kadın adet
dönemindeyken para karşılığı kocasına hul' yapma teklifinde bulunsa, yabancı
şahsın yapmasının aksine bu haram olmaz.
Subki yabancı şahsın
hul' yapmasının caizliği hükmünden şunu çıkarmıştır: "Bir şahıs, vakıf ta
bir görev icra eden [müderris vb.] kimsenin bu görevini kendisine veya bir başkasına
devretmesi için ona ücret verebilir. Diğer şahsın buna karşılık bedel alması
helal olur, kendisinin hakkı düşer. Bundan sonra yetki, o vazifeyi veren vakıf
yöneticisine ait olup o, maslahat neyi gerektiriyorsa ona göre davranır."
Daha önce buna işaret edildiği halde insanlar bunu çokça uyguladığı için bu
meseleyi burada tekrarlamayı uygun gördüm.
111. Hul' konusunda
kadının vekili olan kişi [için üç durum söz konusudur:]
> Gerek açık ifade
kullanarak gerekse niyet etmek suretiyle
kendi adına hul'
yapabilir. Şayet kendi adına hul' yaparsa bu, sanki kadın tarafından vekil
kılınmamış gibi yabancı şahsın yaptığı bir hul' olur ve malı da onun ödemesi
gerekir.
> Bu şahıs hul'
yaparken vekil olarak hareket ettiğini açık-
larsa veya buna niyet
ederse, hul' kadın adına yapılmıştır.
> GazzalI'nin
belirttiğine göre mutlak olarak hul' yaparsa
bu, kadın adına
gerçekleşmiş olur. Rafil, bunun menfaatinin kadına dönmesi sebebiyle hul'un
vekil adına yapılmış olacağı konusunda görüş belirtmişse de İmam Şafii ve
alimlerimizin ifadeleri yukarıdaki görüşü desteklemektedir.
112. Yabancı erkek,
kendisi adına hul' yapması için kadını vekil kılabilir. Bu durumda kadın açık
ifade kullanmak veya niyet etmek suretiyle kendisi için hul' yapmak ile
müvekkili için hul' yapmak arasında seçim hakkına sahiptir. Kadın mutlak olarak
hul' yaparsa, yukarıda Gazzali'den aktarılan hükme kıyasla bu, kadın adına
yapılmış olur.
Not: Yabancı şahıs veya
kadın;
a. Vekil olarak hareket ettiğini
açık olarak ifade ederse, bedelin isteneceği kişi müvekkildir.
b. Aksi takdirde akdi
gerçekleştirenden [yani vekilden] istenir.
Daha sonra vekil, şayet
hul'u onun adına yapmaya niyet etmişse veya Ravdatü't-talibin'deki sözden çıkan
sonuca göre ilk durumda akdi mutlak olarak yaptığında ödediği miktarı
müvekkilden geri alabilir.
113. Yabancı bir kimse
hul' yaparken kadının vekili olarak hareket ettiği konusunda yalan söylese
kadın boş olmaz; çünkü boşama, kadının mal ödemeyi üstlenmesiyle gerçekleşecektir,
oysa kadın bunu üstlenmemiştir. Bu, kocanın vekaleti itiraf etmediği
durumdadır. Şayet koca vekaleti itiraf eder ve böyle bir iddiada bulunursa
kadın, kocanın sözü gereğince bain olarak boşanır, koca herhangi bir şeyalamaz.
114. Kadının babası,
daha önce zikredilen hükümler bakımından yabancı şahıs gibidir. Buna göre kendi
malı ile kadın için hul' yapabilir, yani kadın küçük olsun büyük olsun onun
adına hul' yapması caizdir. Kadının malından hul' yapar ve vekil olarak hareket
ettiği konusunda yalan söyler yahut veli olarak hareket ettiğini söylerse kadın
boşanmış olmaz; çünkü o bu konuda ne vekil ne de velidir. Zira onun, kadının
malını karşılıksız bağışlama konusunda velayeti yoktur.
Zerkeşi kadının genel
malını mesela hul' yapanlara vakfettiği malı bundan istisna etmiştir; çünkü
kadın, hul' işlemi öncesinde bu mala malik değildir.
Bu istisna kabul
edilemez; çünkü hul' öncesinde, ZerkeşI'nin ileri sürdüğü gerekçeden
anlaşılacağı üzere kadının malı yoktur.
115. Baba kendi başına
hareket ettiğini söyler ve mesela "ben kendim için / kendi adıma [kızımın
boşanması için) hul' yapıyorum" derse bu, gasp edilmiş bir mal
karşılığında yapılan hul' gibidir; çünkü bu durumda baba, kadının malını gasp
etmiş gibi olur. Böyle bir durumda daha güçlü görüşe göre zikredilen bedelin
fasid olması sebebiyle emsal mehir karşılığında boşama gerçekleşir.
116. Baba, yukarıda
belirtilenlerden herhangi birini zikretmez de mesela "kızımı, kölesi
karşılığında boşa!" derse veya "şu gasp edilmiş mal
karşılığında", "şarap karşılığında" boşa der ve yalnızca böyle
demekle yetinirse, tıpkı sefihin hul' yapması durumunda olduğu gibi burada da
baba, kızının malı konusunda kısıtlı durumda olduğundan [kocanın kabul etmesi
halinde] boşama Ric'i olarak gerçekleşir.
117. Baba veya yabancı
şahıs, kadının kölesine işaret ederek "onu bu köle karşılığında
boşa!" der ve bu kölenin kadının malı mı gasp edilmiş mi olduğundan
bahsetmezse, koca o kölenin kadına ait olduğunu bilse bile emsal mehir
karşılığında bain talak gerçekleşmiş olur.
Not: Nevevi'nin zikrettiği hüküm mehir dışındaki
konulara özgüdür. Baba, kızının mehri karşılığında hul' yaparak "kızımı
boşa, mehir borcundan berisin" dese ve koca da bunu yapsa, boşama ric'!
olarak gerçekleşmiş olur, koca mehir borcundan beri olmaz. Babanın herhangi bir
borcu yoktur; çünkü onun ibra etme yetkisi olmadığı gibi kendisi de herhangi
bir şey üstlenmemiştir. Şayet bununla birlikte kocanın mehir borcundan beri
olmasına kefil olur ve mesela "senin mehir borcundan beri olmana kefil
oldum" der veya baba yahut yabancı bir şahıs "karını şu kölesi
karşılığında boşa, köleyi tazmin etmek benim üzerimedir" derse kadın bain
olarak boşanmış olur, kendisi de emsal mehri ödemeyi üstlenir. Çünkü o, malı
ödemeyi bizzat üstlenmiştir. Bu, kadının gasp edilmiş bir mal karşılığında hul'
yapması gibidir.
Bu kefalet işleminden
sonra kocanın cevabı "karımın mehrinden beri olursam boş olsun"
şeklinde olursa kadın boş olmaz; çünkü boşamanın bağlandığı nitelik
gerçekleşmemiştir.
Kadın, kendi zimmetinden
ödeyeceği mal karşılığında hul' yap sa ve kendisinin kocasında mehir alacağı
olsa, hul' sebebiyle bu alacak düşmez. Mehir ile kadının alacağı cins, miktar
ve nitelik bakımından ortak olduğunda takas gerçekleşebilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
HUL' VE BEDELİ
KONUSUNDAKİ ANLAŞMAZLIKLAR