MUĞNİ’L-MUHTAC

NİKAH RÜKÜNLERİ

 

A. SİGA [iCAP VE KABUL]

 

Nikah ancak icapla ve kabul ile sahih olur. İcap, [kızın velisinin erkeğe hitaben] "seni [velayetim altındaki kızla] tezvic ettim / nikahladım" demek suretiyle olur. Kabul de koca [adayı]nın "onunla tezevvüc ettim", "onu nikahladım", "onunla nikahı kabul ettim", "onunla tezevvücü kabul ettim" demesiyle olur.

 

Koca olacak şahsın kızın velisinden daha önce konuşması sahihtir.

 

Nikah akdi ancak ["evlendirme anlamına gelen"] "tezvic" ve "inkah" sözcükleriyle yapılırsa sahih olur.

 

Daha doğru görüşe göre Arapça dışında bir dille yapıldığında da sahih olur. Kinaye sözcüklerle nikah akdi kesinlikle sahih olmaz.

 

Veli "seninle [velayetim altındaki kızı] tezvic ettim" dese, diğer şahıs da [yalnızca] "kabul ettim" dese, mezhepte esas alınan görüşe göre nikah akdi kurulmuş olmaz.

 

Bir kimse, [kızın velisine hitaben] "[velayetin altındaki kızı] benimle evlendir!" dese, [veli de] "evlendirdim" dese veya veli diğer şahsa "velayetim altındaki kızla evlen!" dese, erkek de "evlendim!" dese akit sahih olur.

 

Nikah akdinin meydana gelmesi şarta bağlamak sahih olmaz.

 

Bir kimseye çocuğu olacağı müjdesi verildiğinde o kişi [bir erkeğe hitaben] "şayet kız olursa onu seninle evlendirdim" dese veya "kızım boşanır da iddet beklerse onu seninle evlendirdim" dese, mezhepte esas alınan görüşe göre nikah akdi batıl olur.

 

Nikah akdinde zaman sınırlaması yapıldığında akit sahih olmaz.

 

Şiğar nikahı da sahih değildir. Şiğar nikahı bir kimsenin bir erkeğe hitaben; "kızını benimle evlendirmen karşılığında [velayetim altındaki kızı] seninle evlendirdim. Her birinin cinsel menfaati diğerinin mehri olacaktır" demesi ve diğerinin de bunu kabul etmesiyle olur. Şayet kadınların [karşılıklı olarak] cinsel menfaatleri mehir olarak tayin edilmezse daha doğru görüşe göre akit sahih olur. Cinsel menfaati mehir olarak tayin etmekle birlikte ayrıca mehir olmak üzere bir mal da zikretmiş olsalar, daha doğru görüşe göre akit batıl olur.

 

İcap ve Kabulün Zorunluluğu

 

93. Nikah akdi ancak icap ve kabul ile sahih olarak kurulur.

 

İcap, kızın velisinin "seni kızımla tezvic ettim / nikahladım" ifadesiyle olur.

 

Kabul ise koca olacak kişinin "onu tezevvüc ettim / nikahladım" ifadesiyle olur. Nikahın sahih olması için "onu" sözcüğünün de söylenmesi gerekli olduğu halde Nevevi bu ifadeyi zikretmeksizin yalnızca "tezevvüc ettim", "nikahladım" ifadelerini zikretmekle yetinmiştir; çünkü daha sonra gelecek olan "onun nikahını kabul ettim" ifadesinde bu zikredilmiştir.

 

Koca olacak kişi tarafından söylenen "onun nikahını kabul ettim" ifadesindeki nikah kelimesi aslında "evlendirme" anlamında masdardır. Dilcilerden bazılarının açıkça ifade ettiğine göre bu ifade veliye "o kızı benimle evlendirmeni kabul ettim" anlamına gelmektedir. Bu durumda velinin "onu seninle evlendirdim" sözüne karşılık kocanın böyle demesi halinde akit sahih olur.

 

Kocanın "onun tezvicini kabul ettim", "bu nikahı kabul ettim", "tezvici" kabul ettim sözleriyle de nikah akdi sahih olur.

 

96. Nikah akdinde, tıpkı diğer akitlerde olduğu gibi icap ve kabulün bulunmasının dikkate alınması konusunda ittifak vardır. İcap ve kabulde belirli sözcüklerin kullanılmasının zorunlu olmasının sebebi ise daha sonra açıklanacaktır.

 

Kabul sigaları

 

95. Subki kararsız kalmış olmakla birlikte Vezir İbn Hübeyre'nin, dört mezhebi n kurucu imamlarının icmaı olarak naklettiğine göre "onun nikahına razı oldum" ifadesi de "onun nikahını kabul ettim" ifadesi gibi sahihtir. Sonrakilerden bazılarının belirtitğine göre "onun nikahını istedim / sevdim" ifadesi de böyledir. Buveyti'nin şu ifadeleri İbn Hübeyre'nin ve sonrakilerden görüş belirtenlerin görüşünü desteklemektedir:

 

Kişi, tezvic ve inkah sözcüklerini zikretmeksizin nikah akdi yaptığında bu akit caiz olmaz.

Veli "seni evlendirdim" dediğinde, kişi "kabul ettim", "razı oldum" veya bunlara benzer sözler söylediğinde "nikahı kabul ettim", "tezvici kabul ettim" demedikçe akit gerçekleşmiş olmaz.

 

Gazzali fetvalarında şunu söylemiştir:

 

"Senin için tezvic ettim", "sana tezvic ettim" ifadesi de "seninle tezvic ettim" ifadesi gibi olup bunlarla nikah akdi sahih olarak kurulur. Çünkü akitteki sözlü ifadede yapılan hata anlamı bozmadığında bunun İ'rabtaki hata gibi kabul edilmesi uygun olur.

 

96. Kişi, ["zevvectüke" ifadesi yerine] "cevveztüke" vb. bir ifade kullandığında da nikah akdi sahih olur. Yine kef harfi yerine hemze kullansa, sonrakilerden birinin fetvasına göre akit sahih olur.

 

97. Kişi "nikahı" veya "tezvid kabul ettim" dese veya "onu kabul ettim" dese, el-Ümm'deki ifadeye göre "nikahıl tezvici kabul ettim" ifadesi ile akit sahih olarak kurulur, "onu kabul ettim" ifadesinin kullanılması halinde ise nikah akdi batılolur. Şeyh Ebu Hamid ve başkaları bunu esas almışlardır.

 

Not:

a. Veli ve kocanın aynı sözcüğü kullanmaları gerekmez. Buna göre veli "seni tezvic ettim" dediği halde koca, "onun nikahını kabul ettim" dese akit sahih olur.

 

b. Kocanın, "tezevvüc ettim" veya "nikahladım" ifadesi gerçekte kabul edildir. Buna, benim açıklama bölümünde yaptığım gibi "onu" şeklinde zamir eklenirse bu ifadeler kabul yerine geçer. Kişi yalnızca "tezevvüc ettim" veya "nikahladım" ifadeleriyle yetinirse, Nevevi'nin ifadesinden aksi anlaşılmış olsa bile bununla nikah akdi kurulmaz. Nevevi'nin ifadeyi bu şekilde belirtmesinin gerekçesini yukarıda belirtmiştik. Nevevi'nin hakiki kabulolan "onun nikahını / tevzicini kabul ettim" ifadesini kullanması daha uygun olurdu.

 

c. Nevevi'nin ifadesinden, veli ile koca adayının birbirini muhatap alarak konuşmalarının şart olduğu anlaşılmakla birlikte Rafiı ve Nevevi şunu söylemiştir: Üçüncü bir şahıs veliye "sen kızını falan ile evlendirdin" dese, veli de "kızımı falan ile evlendirdim" dese, üçüncü şahıs koca adayına "onun nikahını kabul ettin" dese, koca adayı da "onun nikahını kabul ettim" dese, icap ve kabul birbirine bağlı olarak gerçekleştiğnden nikah akdi kurulmuş olur.

Veli ve koca yahut bunlardan biri, üçüncü şahsın ifadesine karşılık olarak sadece "evet" dese nikah akdi kurulmaz. Velinin mutlaka "onu falan ile tezvic ettim" demesi şarttır.

Yalnızca "onu tezvic ettim" derse vekil ile ilgili hükümden anlaşıldığı üzere akit sahih olmaz. Hocam Remli buna dikkat çekmiştir.

 

d. Yukarıda söylenen söz yalnızca nikahın sahih olması açısından söylenen sözdür. Mehre gelince; koca kendi ifadeleri arasında "onun nikahını şu kadar mehir karşılığında kabul ettim" diyerek açıkça mehri zikrettiğinde akit esnasında zikredilen mehri vermek gerekli olur. Şayet koca bunu söylemezse, kadına emsal mehir verilmesi gerekli olur. Bunu Maverdi ve Ruyani söylemiştir. Bu, velisi tarafından ancak emsal mehirden daha yüksek bir mehre evlendirilen kadın için başvurulacak bir yoldur. Konu bu yönüyle satım akdinden farklıdır; çünkü satım akdinde icap nasıl yapılmışsa kabul de bu icaba göre değerlendirilir. Zira nikah akdinin aksine satım akdinde "satım bedeli" akdin rüknüdür. Nikah akdinin ise mehirsiz olarak kabul edilmesi hatta mehir kaldırılmak suretiyle kabul edilmesi sahihtir.

 

e. Nikah akdi, "seni, kızımın yarısı ile evlendiriyorum" ifadesinde olduğu gibi, evlenilen kadının bedeninin bir bölümünü zikrederek yapılamaz. Bunu, Cüveyni "boşama" bölümünde söylemiştir.

 

f. Kişi, bir adama hitaben "Allah, seni kızımla evlendirsin" dese Nevevi'nin Gazzali'den aktarıp onayladığına göre nikah akdi sahih olmaz. Bu hüküm, "bu söz kinayedir" görüşüne dayahdır. Rafii, Abbadı' den bunun sari h bir sözcük olduğuna dair aktarımda bulunmuş olmakla birlikte bunun kinaye olması doğrudur.

 

g. Kabul gerçekleşinceye kadar icapta bulunan kişinin icabında ısrarcı olması ve kemal vasfını taşımaya devam etmesi gerekir. Veli icapta bulunduktan sonra vazgeçse, delirse, bayılsa veya evliliğe izin veren kadın iznini geri alsa, bayılsa, delirse veya irtidat etse, artık kabul yapılamaz.

 

h. Kabullafzının icabın -ve Kaffal'in fetvalarında belirttiğine göre nikahla alakah olan mehre ilişkin konuların- ardından yapılması şarttır.

 

ı. Mütevelli şöyle demiştir: "Kocanın, evlendirilen kadının kendisine helal olduğunu bilmesi şarttır." el-Bahr' da ise şöyle deniliştir: "Bir erkek ve kadın, süt kardeşi olduklarına inanmakla birlikte nikah akdi yapsalar, sonradan süt kardeşi olmadıkları ortaya çıksa, mezhepte sahih olan görüşe göre nikah akdi geçerli olur." İlki daha doğrudur.

 

İcap ve kabulde koca ve velinin konuşma sırası

 

98. [Nikah akdi yapılırken] koca [adayı]nın sözünün, velinin sözünden önce olması halinde nikah sahih olur. Çünkü kocanın sözü ister önce isterse sonra söylenmiş olsun amaç gerçekleşmiştir. Buna göre koca adayı, veliye hitaben "kızını benimle tezvic et" veya "kızınla tezevvüc ettim" ya da "kızını nikahladım" der veli de "seni [onunla] tezvic ettim" vb. bir ifade kullanır.

 

Not:  Nevevi'nin herhangi bir kayıt belirtmeksizin zikrettiği ifadeden koca adayının, veliden önce "senin kızının nikahını kabul ettim" sözünü söyleyebileceği de anlaşılmaktadır ki Harezmi'nin açık olarak belirttiği üzere doğru olan budur. Eş-Şerhu'l-kebir ve eş-Şerhu's-sağır'in "evlilikte vekalet" konusunda belirttiğine göre, bir nikah akdinde ilk olarak kocanın vekili "falan kadının filan erkekle nikahını kabul ettim" dese, velinin vekili de "onu falan ile evlendirdim" dese, bu caiz olur. Subkl ve sonrakilerden bir grup alim buna aykırı görüş belirtmişlerdir. "Alım-satım" bölümünde buna işaret edilmiştir.

 

İcap ve Kabulde Kullanılması Zorunlu Olan Sözcükler

 

99. Nikah akdi ancak "tezvic" ve "inkah" [kelimeleri ile veya bu iki kelimenin] kökünden türetilen kelimelerle yapıldığında sahih olur. "Hibe", "temlik", "helal kılma", "mübah kılma" gibi kelimelerle yapılırsa sahih olmaz.

 

[*] - Bunun delili Müslim'de yer alan şu hadistir: Kadınlar konusunda Allah'tan korkun. Zira siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız, onların namuslannı Allah'ın kelimesi ile kendinize helal kıldınız. "(Müslim, Nikah, 2941)

 

Bu hadisi yorumlayan alimler şöyle demiştir: "Allah'ın [evlenme hakkında kullandığı] kelimesi "tezvic" ve "inkah" kelimeleridir. Zira Kur'an'da [evlilikten bahsederken] bu iki kelime dışında bir kelime kullanılmamıştır. Şu halde hem taabbudı olarak hem de ihtiyaten bu iki kelime ile yetinmek gerekir. Zira nikah, bu konuya dair dinde teşvik bulunduğundan ibadetler grubuna yaklaşmaktadır. ibadetler esnasında yapılan zikirler ise [insanların kendileri tarafından belirlenmez] yalnızca şeriattan alınır. Şeriatta ise yalnızca "tezvic" ve "inkah" kelimeleri bulunmaktadır. Buharl'de yer aldığına göre Hz. Peygamber (s.a.v.) bir adam ile bir kadını evlendirirken, adama hitaben "ezberinde olan Kur'an karşılığında onu sana temlik ettim" demiş olmakla birlikte(Buhari, Nikah, 50S7) bu hadiste geçen "temlik" sözcüğünün ravınin vehmi sonucunda rivayette yer aldığı söylenmiştir. Yahut da ravı, "temlik" ile "tezvic" kelimelerinin aynı anlama geldiğini zannederek hadisi mana ile rivayet etmiş olmalıdır. Hadisin sahih olduğu kabul edilse bile bu rivayet, çoğunluk tarafından "tezvic ettim" şeklinde aktarılan rivayete aykırıdır. Beyhaki şöyle demiştir: "Topluluk, hadisi ezberleme bakımından bir kişiden daha önceliklidir." Hz. Peygamber (s.a.v.)'in her iki kelimeyi kullanmış olması da mümkündür.

 

Alimlerimizin delilolarak ileri sürdüğü şeylerden biri de, ayette geçen "yalnızca sana özgü olarak" [Ahzab, 50] ifadesidir. Bu ayette "hibe" sözcüğü ile nikah yapmak yalnızca peygambere özgü kılınmıştır.

 

Not:  Nevevi'nin "nikah yaInızca tezvic ve inkah kelimeleri ile yaplIdığında sahih oIur" sözü "nikah yaInızca icap ve kabuI ile yaplIdığında sahih oIur" sözü ile birlikte değerlendirildiğinde bir tekrar değildir; çünkü ikinci meselede nikah akdinde sıganın şart oIduğu anIatılırken, ilk meselede sıganın nasıl oIacağl tayin edilmektedir.

 

İcap ve / veya Kabulün Arapçadan başka bir dille yapılması

 

100. [Arapça'dan başka bir dille nikah akdi yapılabilir mi? Bu konuda mezhep içinde farklı görüşler bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre, kişi Arapça'yı güzelce konuşabiliyor olsa bile acem diliyle -ki bu Rafi!'nin el-Muharrer'de belirttiğine göre Arapça dışındaki diğer dillerdir- yapılan nikah akdi sahih olur; çünkü burada anlam dikkate alınır. Zira "nikah" ve "tezvic" kelimelerinde bir mucizelik yönü bulunmadığından tercümeleri yeterli olur.

 

İkinci görüş

 

Nasslarda [evlilik için kullanılan] lafızlar dikkate alındığından, başka bir dille yapılan nikah akdi sahih olmaz.

 

Üçüncü görüş

 

Kişi Arapça konuşamıyorsa başka dille akit yapması sahih olur, aksi takdirde olmaz.

 

Not:  Bu görüş ayrılığının olduğu durum, akdi yapan her iki kişinin kendisinin ve karşı tarafın sözlerini anladığı durumdur. Diller aynı olsun farklı olsun hüküm aynıdır. Şayet ne konuşulduğunu akdin tarafları anlamıyorsa, o zaman akdin sahih olmayacağı konusunda ittifak vardır. Güvenilir üçüncü bir şahıs bu sözleri anlamakla birlikte akdin iki tarafı anlamıyorsa, bu şahıs taraflara konuşulanın ne anlama geldiğini bildirdiğinde akdin sahih olup olmayacağı konusunda iki görüş vardır. Bulkini bu iki görüşten "akit gerçekleşmez" görüşünü tercih etmiştir. Bu, Arap olmayan bir kimsenin manasını bilmeden talak sözcüğünü söyleyip anlamını öğrendikten sonra bu anlamı kastetmesine benzer. Sözün manası bundan önce kendisine bildirilirse, şayet aradaki fasıla uzun değilse akit sahih olur.

 

İcabın kinaye sözcüklerle yapılması

 

101. Kişinin "kızımı sana helal kıldım" vb. kinaye sözcük kullanarak yaptığı nikah akdi kesinlikle sahih olmaz; çünkü şahitler, bunu söyleyen kişinin niyetinin ne olduğunu bilemezler. "Kesinlikle" sözcüğü, Nevevi'nin el-Muharrer'e eklediği fazlalıktır. Subki bunun uygun bir fazlalık olduğunu söylemiş, Zerkeşi ise "el-Matlab adlı eserde belirtildiğine göre bu konuda görüş ayrılığı bulunmaktadır" diyerek buna itiraz etmiştir. Burada "kinaye" ile kastedilen, akitte kullanılan sıga ile ilgilidir. Şayet, üzerine akit yapılan kızla ilgili bir kinaye yapılmışsa akit sahih olur. Mesela veli "seni kızımla evlendirdim" dese, diğer taraf da kabul etse, her iki taraf da bunu söylerken belirli bir kıza niyet etseler, şahitler bununla kimin kastedildiğini bilemeseler bile nikah akdi sahihtir ve burada kinaye muteberdir.

 

İcap ya da kabulün yazı ile yapılması

 

102. Akit meclisinde bulunmayan veya bulunan bir kimsenin yazısı ile nikah akdi kurulmaz; çünkü bu da [bir tür] kinayedir. Bir kimse, yanında bulunmayan bir şahsa hitaben "seni kızımla evlendirdim" veya "kızımı falan ile evlendirdim" dedikten sonra o kişiye hitaben bir mektup yazsa, bu mektup yani evlilik haberi ilgili kişiye ulaştığında "kabul ettim" dese, nikah akdi sahih olmaz.

 

Dilsiz bir kimsenin işaret ve yazı yazma yoluyla akit yapması

 

103. Dilsiz bir kimsenin ancak zeka sahiplerinin anlayabileceği şekilde olmayan [yani herkes tarafından anlaşılabilecek] işaretiyle yapılan ni kan akdi kurulur. Yalnızca zeka sahibi kimselerin anlayabileceği işaretle yapılan akit ise kurulmuş olmaz; çünkü bu da bir kinayedir. el-Mecmu'un "alım-satım" bölümünde dilsiz kimsenin yazısı ile nikah akdi yapılabileceği konusunda bir görüş ayrılığı olmadığı belirtilmiştir.

 

Şu sorulabilir: "Yukarıda belirtildiğine göre yazı yazmak evlilik akdinde ve Nevevi'nin sahih gördüğü görüşe göre talakta kinaye olarak kabul edilir. O halde bu kişinin nikah akdi nasılolur da görüş ayrılığı olmaksızın kurulmuş olur?"

 

Buna şöyle cevap verilir: Dilsizin yazısı yalnızca velayetinin sahih olması açısından dikkate alınır, evlendirmesi açısından dikkate alınmaz. Dilsiz, yazı yazmayı biliyorsa velayet ona ait olur. Bu durumda kendisini veya velayeti altındaki kızı evlendirecek birini vekil kılabilir.

Yukarıdaki soruyu soran kişi, dilsizin kızı kiminle evlendireceğini dikkate almış ancak dilsizin velayetine bakmamıştır. Dilsiz kimsenin yazı yazarak evlendirme yapamayacağı konusunda şüphe yoktur.

 

Kabulde yalnızca "kabul ettim" ifadesinin kullanılması

 

104. Veli "seni evlendirdim" dediğinde koca adayı yalnızca "kabul ettim" deyip başka bir şey demese [nikah akdi gerçekleşmiş olur mu? Bu konuda mezhebin görüşünün ne olduğu konusunda farklı rivayetler bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan rivayete göre bu durumda nikah akdi kurulmuş olmaz; çünkü koca, "nikah" ve "tezvic" kelimelerinden herhangi birini açık olarak telaffuz etmemiştir. Onun niyetinin burada bir yararı yoktur.

 

İkinci rivayet

 

imam Şafii'nin bir görüşüne göre bu durumda nikah akdi gerçekleşmiş olur; çünkü bu kabul sözü, velinin yaptığı kaba döner. Satım akdi ile ilgili benzer durumda daha doğru görülen görüşte olduğu gibi burada da kabulde bulunan kimse, icapta bulunan şahsın sözünü tekrarlamış gibi kabul edilir.

 

ilk görüşte olanlar satım ile nikahı birbirinden şöyle ayırmışlardır: Kabul her ne kadar icabta bulunan kişinin icabına yönelik olsa da bu söz kinaye kabilindendir. Nikah ise satım akdinin aksine kinaye sözcüklerle kurulamaz.

 

Üçüncü rivayet

 

Bu durumda akdin kurulmamış olduğu konusunda tek görüş vardır.

 

Dördüncü rivayet

 

Bu durumda akdin kurulmamış olduğu konusunda tek görüş vardır.

 

İcap ya da kabulün emir sigasıyla olması

 

105. Bir kıza talip olan kişi kızın velisine "beni kızınla evlendir" dese, kızın velisi de "seni evlendirdim" dese, veya veli, kızına talip olan kişiye "kızımla evlen" dese, talip olan şahıs da "evlendim" dese bu iki durumda daha sonra koca "kabul ettim" dememiş olsa bile nikah akdi sahih olur; çünkü karşı tarafa yönelik kesin bir talep söz konusudur. Ayrıca Buhari ve Müslim'de rivayet edildiğine göre kendisini mehir istemeksizin peygambere hibe eden bir kadına peygamber talip olmayınca bir bedevi "onu benimle evlendir" dedi. Peygamberimiz de "ezberindeki Kur' an karşılığında onu seninle evlendirdim" buyurdu. Bundan sonra bedevinin "onun nikahım kabul ettim" dediği nakledilmiş değildir. (Buhari, Nikah, 5087)

 

Bu ifade, kız isteyen kişinin "kızını benimle evlendir" veya "beni kızımla evlendir" demesini yahut velinin "benim kızımla evleniyor musun?" diye sormasını dışarıda bırakmaktadır; çünkü bu ifade soru sorma anlamına gelmektedir. Bunun benzeri bir konu alım-satım meselesinde geçmişti.

 

Not:  Kız isteyen kişi kızın velisine "kendimi kızınla evlendirdim" dese ve veli de kabul etse, bu şekilde nikah akdinin kurulup kurulmayacağı konusunda görüş ayrılığı bulunaktadır. Bu görüş ayrılığı nikah akdinin konusu kimdir? Meselesine dayalıdır. Bu görüşlerden birine göre eşlerden her biri akdin konusudur çünkü alım-satımdaki karşılıklı bedeller gibi burada da akdin varlığını devam ettirebilmesi için eşlerin varlığını devam ettirmesi şarttır. Diğer görüşe göre ise nikah akdinde akdin konusu yalnızca kadındır. Çünkü koca tarafından karşılık olarak verilen şey mehirdir, kocanın kendisi değildir. Ayrıca kocanın, o kadın dışında başka bir kadınla evlenmesi konusunda bir engel söz konusu değildir. Rafii'nin talak bölümünde, kocanın "ben senden boşandım" ifadesi konusunda alimlerin çoğunluğundan aktardığı görüşe göre doğru olan kocanın akdin konusu olmadığıdır. Nikah bölümünün başında buna işaret edilmişti. Bu görüş esas alındığında yukarıdaki ifade ile nikah akdi kurulmaz. Çünkü koca bu sözüyle kendisini akdin konusu yerine koymuştur. Ayrıca "evlendirdim" ifadesi, kocanın değil velinin söylemesi uygun olan bir ifadedir.

 

İcap ve Kabulün Şarta Bağlanması

 

106. Satım akdi ve diğer bedelli akitlerde olduğu gibi nikah akdinin derhal [müneccez olarak] yapılması şarttır. Buna göre akdin meydana gelmesini "güneş doğduğunda seni kızımla evlendirdim" ifadesinde olduğu gibi bir şarta bağlamak sahih olmaz. Hatta nikah akdi daha fazla ihtiyatm gösterildiği bir akit olduğundan burada akdin geçerli olmaması daha önceliklidir.

 

107. Kişi "seni evlendirdim inşallah (Allah dilerse)" dese ve bunu söylerken şarta bağlamayı kastetse yahut herhangi bir kastı olmasa akit sahih olmaz. Bu ifadeyi, işin bereketli olması için söylemiş olsa ya da her şeyin Allah'ın iradesi ile gerçekleştiğini belirtmek için söylemiş olsa, -abdest konusundaki benzer meselede geçtiği üzere- akit sahih olmaz.

 

108. [Şu durumlarda nikah akdinin geçerli olup olmadığı konusunda görüş ayrılığı vardır:]

 

> Bir kimseye çocuğu olduğu müjdelendiğinde o "çocuk kızsa onu seninle evlendirdim" vb. dese, diğer şahıs da bunu kabul etse,

 

> Kişi "kızım boşanmışsa / kocası ölmüşse ve iddet beklemişse seni onunla evlendirdim" dese, kız da kendisini evlendirmesi için babasına izin vermiş olsa,

 

> Kişi "bu cariye bana miras olarak kalırsa onu seninle evlendirdim" dese,

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre yukarıdaki meselelerde durum gerçekten şartla yer aldığı gibi olsa bile nikah akdi batıl olur; çünkü bu ifadelerde görünürde şarta bağlama ve bozuk bir sıga kullanımı vardır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Zifafa girmiş olan kadının izin vermesi düşünülebilir, ancak bakire olan kızın izin vermesi düşünülemez; çünkü babası "iddet beklemişse" diye belirtmiştir. [İddet beklemek ise ancak zifaftan sonra olur.]

 

Buna şöyle cevap verilir: Böyle bir kadınla makat deliğinden ilişkide bulunulmuş olması veya kadının, erkeğin menisini kendi cinsel organına sokması halinde böyle bir durum düşünülebilir.

 

Bu durum deli veya akıllı olan kadın tarafından izin verildiğinde de söz konusu olabilir. O kadın boşanıp iddet beklediğinde kendisini evlendirme konusunda izin vermiş olabilir.

Böyle bir iznin sahih olduğunu Beğavi fetvalarında belirtmiş, Rafii ve Nevevi ondan aktarıp onaylamışlardır. er-Ravda'nın nikah bölümündeki, velinin vekile "sana, velayetim altındaki kızın iddeti bittiğinde onu evlendirme konusunda izin verdim" demesine ilişkin meseledeki ifadelerden de bu anlaşılmaktadır. Ancak vekalet bölümünde bunun aksi görüş tercihe şayan görülmüştür ki uygun olan da odur.

 

Not:  Nevevi, el-Muharrer'de olduğu gibi "ve iddet beklemişse" ifadesini zikretmemiş olsaydı bu meselenin bakire kız hakkında düşünülmesi de mümkün olurdu.

 

Nevevi, "bir çocuğu olacağı müjdesini alan kişi, çocuk kızsa" demek suretiyle şu durumu dışarıda bırakmıştır: Bir kimseye bir kızının var olduğu bildirilse veya mesela Zeyd'in hanımlarından birinin öldüğü bildirilse, o kişi de haber verenin sözünü tasdik etse, daha sonra da Zeyd'le ilgili meselede ona, ilk meselede ise bir başkasına hitaben "haber veren kişi doğru söylüyorsa kızımı seninle evlendirdim" dese nikah akdi sahih olur. Bu, şarta bağlama olmayıp kesin olan bir şeyi gerçekleştirmektir. Bu, kişinin "şayet sen benim karımsan boşsun" demesine benzer. Bu durumda "şayet / eğer" ifadesi "olduğu zaman" anlamına gelir. Nitekim "şayet müminler iseniz benden korkun" [AI-i İmran, 175] ayetindeki "şayet müminler iseniz" ifadesi "iman ettiğinizde" anlamındadır. Rafii ve Nevevi böyle naklederek şunları söylemişlerdir: "Bu meseleyi, haber veren kişinin doğru söylediğinin kesin olarak bilindiği meselede farz etmek zorunludur. Aksi takdirde "eğer" ifadesi şarta bağlama anlamına gelir." Subkl bu konuda bir tercihte bulunmamıştır.

 

Bulkini şöyle demiştir: Şarta bağlamanın akde engelolduğu durum, mutlak sözün muktezası olmadığındadır, aksi takdirde nikah akdi gerçekleşir. Buna göre kızı yanında olmayan ve kızının hasta olduğu kendisine bildirilen yahut kızının öldüğü veya öldürüldüğü zikredilen ancak durumun kesin sabit olmadığı bir halde iken veli "kızım sağ ise seninle evlendirdim" dese, bu şekilde şarta bağlama ile birlikte akit sahih olur.

 

Bulkini bu konuda geniş açıklamalar yapmıştır. Bana göre bu, alimlerimizin sözlerinin kapsamına dahildir; çünkü bu söz, şarta bağlama kapsamının dışına çıkmış değildir.

 

Nikahın zamanla sınırlandınlmasının [Mut'a Nikahının] Hükmü

 

109. [Akit yapılırken] nika.hın [herhangi bir zaman dilimi ile kayıtlanmaksızın] mutlak olarak yapılması şarttır. Bu durumda nikahın "bir ay" gibi belirli bir süreyle veya "Zeyd gelinceye kadar" şeklinde belirsiz bir süreyle sınırlandırılması halinde nikah sahih olmaz. Bu, [dince] yasaklanmış olan mut'a nikahı olur. İslam'ın ilk yıllarında -tıpkı zor durumda kalan kimsenin domuz eti yemesine izin verilmesi gibi- zor durumda kalan kimse için mut'a nikahına bir ruhsat olarak cevaz verilmişti. Daha sonra Hayber savaşının yapıldığı dönemde haram kılındı. Ardından Mekke'nin fethi döneminde tekrar izin verildi. Bir görüşe göre mut'a nikahı veda haccı esnasında ebediyen yasaklanmıştır. İmam Şafii'nin "mut'a nikahı dışında haram kılınan, sonra mübah kılınan, ardından tekrar haram kılınan bir şey bilmiyorum" sözü de buna işaret etmektedir.

 

Hafız el-Münzirı'nin "kıble yönü de iki kere değiştirilmiş, evcil eşek etlerinin yenilmesi de yine iki kere haram kılınmıştır" sözüne gelince; muhtemelen bu rivayetler İmam Şafii tarafından sahih kabul edilmemiştir.

 

İbn Abbas, mut'a nikahının caiz olduğu görüşünü kabul ediyordu. Beyhaki'nin rivayet ettiğine göre, İbn Abbas daha sonra bu görüşünden dönmüştür. (Beyhaki, Nikah, 4, 232)

 

Buhari ve Müslim'de yer alan şu hadis, mut'a nikahının caiz olduğu görüşünü reddetmektedir: "Ben daha önce size kadınlarla mut'a nikahı yapmaya izin vermiştim. Dikkat edin! Allah bunu kıyamete kadar haram kılmıştır. Kim böyle bir kadınla birlikte ise onu serbest bıraksın, onlara verdiğiniz mehirden herhangi bir şeyi geri almayın. (Müslim, Nikah, 3408)

 

Not:  Bulkini, süreli nikahın batıl olması hükmünün kapsamından kişinin "kendi ömrü süresince" veya "karısının ömrü süresince" yaptığı nikahı istisna etmiş ve şöyle demiştir: "Herhangi bir zaman belirtmeksizin yapılan nikah zaten bundan daha fazla olamayacağı için mutlak nikahın gerektirdiği hükmü açık olarak ifade etmenin akde bir zararı yoktur. Bu sebeple bu iki durumda akdin sahih olması gerekir. el-Ümm'de bunu gösteren ifadeler bulunmaktadır." Sonrakilerden bazıları da bu görüşü benimsemişlerse de bu kabul edilemez. Alimlerimiz "alım-satım" bölümünde şunu belirtmişlerdir: "sana bu malı hayatta olduğun sürece satıyorum" dese satım akdi sahih olmaz. Nikah ise evleviyetle sahih olmaz. Aynı şekilde nikah akdi, dünyanın normalolarak kalmayacağı zaman dilimine kadar sınırlandırılsa, Hocam Remli'nin belirttiğine göre akit yine sahih olmaz. Bu, "akitlerde kullanılan sözlerin anlamlarına değil sıgalarına bakılır" genel kuralına dayalıdır.

 

110. Şiğar nikahı sahih değildir. Çünkü, Buhari ve Müslim'in Nafi aracılığıyla İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre bu yasaklanmıştır. (Buhari, Nikah, 5112; Müslim, Nikah, 1415)

 

Şiğar nikahı, kızın velisinin, kızı isteyen şahsa "kızını benimle evlendirmen karşılığında kızımı seninle evlendirdim, her birinden yararlanma diğerinin mehri yerine geçecek" demesi ve diğer tarafın da "belirttiğin şarta uygun olarak senin kızınla evlendim ve kızımı da seninle evlendirdim" demek suretiyle kabulde bulunmasıyla olur.

 

Şiğar nikahının bu şekilde açıklanması, yukarıda geçen rivayetin son kısmında yer almaktadır ki orada yer alan ifadenin Hz. Peygamber (s.a.v.) veya ondan rivayette bulunan İbn Ömer'e ya da İbn Ömer'den rivayette bulunan kişiye ait olması da ihtimal dahilindedir.

Bu durumda söz konusu açıklama esas alınır. Buhari, bunun Nafi'in sözü olduğunu açık olarak belirtmiştir.

 

Bu nikahın batıl olmasının aklı gerekçesi, cinsel istifade konusundaki ortaklıktır. Zira böyle bir akitte kadın, bir yandan akdin konusu diğer yandan ise mehir durumunda olmaktadır.

Bu, bir yönüyle bir kadını iki kişiyle evlendirmek gibidir. Bir görüşe göre ise batıl olmasının sebebi akdin şarta bağlanmış olması, bir başka görüşe göre mehirsiz olmasıdır. Cüveynı, akdin batılalmasını hadise bağlamış, bunun dışında belirtilen aklı gerekçelerin tümünü zayıf bulmuştur ki en salim davranış da budur. Buna şiğar adının verilmesi konusunda iki ihtimal söz konusudur:

 

> Araplar, başında idareci bulunmayan belde hakkında -şeğere'l-beledu- ifadesini kullanırlar. [Bu, "belde idarecisizlboş kaldı" anlamına gelir.] Bu nikah da mehirsiz olduğundan bu isim verilmiştir. Ya da [sahih nikahta bulunan] bazı şartlar burada bulunmadığı için böyle denilmiştir .

 

> Diğer bir ihtimale göre bu ifade şuradan gelir: Araplar, işemek üzere bacağını kaldıran köpek hakkında -şeğere'l-kelbu- derler. Nitekim sözlükte şiğar kelimesinin asıl anlamı kaldırmaktır.

Burada da nikahı yapan erkeklerden her biri adeta diğerine "ben senin kızının bacağını kaldırmadan, sen benim kızımın bacağını kaldırma!" demektedir.

 

Not:  Alimlerin ifadesinden anlaşıldığına göre, kişinin "kızını benimle evlendirmen karşılığında" ifadesi, "beni kızınla evlendiri" şeklinde söylenen icabın yerini tutan bir tür kaba davetlir. Aksi takdirde daha sonra kabulde bulunması gerekli olur.

 

111. Şiğar nikahında, icapta bulunan kişi], cinsel ilişkiyi mehir olarak belirlemezse, yani "kızını benimle evlendirmen karşılığında kızımı seninle evlendirdim" demek suretiyle mehirden bahsetmez ve diğer kişi de bunu kabul ederse rakit sahih olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: ]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bu durumda her iki evlilik akdi de sahihtir; çünkü burada cinsel ilişki menfaati konusunda bir ortaklık söz konusu değildir. Burada yalnızca bir akit içinde başka bir akit yapma şartı bulunmaktadır ki bu, nikah akdini fas id kılmaz, mehir olarak belirlenen miktarı fasid kılar. Bu durumda kadınlardan her biri emsal mehir almayı hak eder.

 

Bu görüşe göre, kişi "kızını benimle evlendirmen şartıyla kızımı seninle evlendirdim.

Benim, senin kızından istifade hakkına sahip olmam, benim kızımın mehri sayılacaktır" dese, ilk nikah sahih, ikinci nikah batıl olur. Çünkü ilk durumun aksine burada ikinci kızla ilişkide bulunmak, ilk kız için mehir kabul edilmiştir.

 

Kişi "benim kızımla ilişkide bulunman, senin kızının mehri kabul edilecektir" derse, ilk nikah batıl, ikinci nikah sahih olur.

 

İkinci görüş

 

Şarta bağlama söz konusu olduğundan akitler sahih değildir.

 

Ezrai, "mezhebin görüşü budur" demiştir. Bulkini, "Nevevi'nin sahih kabul ettiği görüş, sahih hadislere ve İmam ŞafiI'nin açık ifadelerine aykırıdır" demiştir.

 

112. Şiğar nikahında her iki taraf da, cinsel ilişkiyi mehir olarak kabul etmekle birlikte mehir olarak ayrıca mal da belirleseler, örneğin "her birinden cinsel yararlanma ve bunun yanında bin dirhem, diğerinin mehri olacak" denilse [akdin hükmünün ne olacağı konusunda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre, burada cinsel ilişkiye başka şeyi ortak kılma olduğu için her iki akit de batıl olur.

 

İkinci görüş

 

Akitler sahih olur; çünkü bu tarz bir akit, şiğarın yukarıda geçen açıklamasına uygun değildir. Ayrıca bu akit mehirsiz de değildir.

 

Not:  Nevevi'nin "her iki taraf mehir belirlese" ifadesi ihtirafı bir kayıt değildir. Taraflardan biri bile mehri zikretmiş olsa hüküm yine aynı şekilde olur.

 

İbn Davud'un Şerhu'l-Muhtasar adlı eserinde belirtildiği ne göre şiğarın bir şekli de kişinin "kızını oğlumla evlendirmen karşılığında kızımı seninle evlendirdim. Her bir kızdan yararlanma diğerinin mehri olacaktır" demesidir.

 

Şu da bir şiğar türüdür: "Cariyemi seninle evlendirmem karşılığında kızını benimle evlendir. Her birinden yararlanma diğerinin mehri olacaktır."

 

Taraflardan biri diğerine "Senin cinselliğinden yararlanma onun mehri olması şartıyla kızımı seninle evlendirdim" derse, iki görüş içinden Hocamız Zekeriya el-Ensarı tarafından tercihe şayan görülen görüşe göre nikah sahih olur; çünkü burada ortak kılma yoktur.

Bununla birlikte akitte zikredilen mehir -tıpkı akitte mehir olarak şarap belirlenmesi halinde olduğu gibi- fasid olduğundan emsal mehir verilmesi gerekli olur.

 

Kişi "kızımı, cariyenin menfaati karşılığında evlendirdim" dese, mehir olarak zikredilen şeyde belirsizlik bulunduğundan mehir fasid olmakla birlikte nikah fasid olmaz.

 

Kişi, cariye ile evlenmesi helalolan bir kimseye "kızını benimle evlendirmen karşılığında cariyemle seni evlendirdim. Kızının mehri cariyenin rakabesi olacaktır" dese, karşı taraf da bu şartla kızını evlendirse her iki nikah da sahih olur; çünkü nikah akdine konu olan şeyde bir ortaklık söz konusu değildir. Her iki kadın da emsal mehir almayı hak eder. Çünkü ilk kadın açısından bir mehir belirlenmesi ve bir bedel ödenmesi söz konusu değildir, ikincisi açısından ise zikredilen mehir fasiddir.

Şayet zikredilen mehir sahih olsa, bundan babanın, kızının cariyesi ile evlenmesinin sahihliği gibi bir sonuç çıkar ki böyle bir şey olamaz.

 

Bir kimse, Zeyd'in kızını kendisiyle evlendirmesi karşılığında karısını boşasa ve kızın mehri olarak da boşandığı karısının cinselliğinden istifadeyi belirlese, bu şekilde yapılan nikah akdi emsal mehir karşılığında sahih olur; çünkü akitte belirlenen mehir fasiddir. Bu durumda boşama da gerçekleşir.

 

Bir kimse, Zeyd'in kölesini azat etmesi karşılığında karısını boşasa ve bu boşamayı da köle azadının bedeli saysa, Zeyd kölesini bu şartla azat etse, mezhep içindeki iki görüşten birine göre kadın boşanmış olur, köle de azat olmuş olur. Bu görüş, Eş-Şerhu'l-kebir'de İbn Kecc'den nakledilmiştir ki bana göre de hüküm böyledir. Bu durumda koca, kölenin efendisinden emsal mehri alır, kölenin efendisi de kocadan kölesinin değerini alır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

B. ZEVCE