|
VASİYET |
2. KENDİSİNE VASİYETTE
BULUNULAN / VASİYET LEHDARI (Musa Leh)
Nevevi daha sonra
vasiyetin ikinci rüknü olan vasiyet lehdarı konusuna başlayarak şöyle demiştir:
Bir kimse genel bir yöne
harcanmak üzere vasiyette bulunsa bunun şartı "bir kilisenin imar
edilmesi" gibi günah olmamasıdır.
Bir kimse bir şahsa
yönelik vasiyette bulunursa bunun şartı, o şahsın mülkiyet sahibi olmasının
mümkün olmasıdır. Buna göre ana karnındaki cenine vasiyet edilmesi sahihtir.
Çocuk sağ olarak doğar
ve vasiyet anında ana karnında olduğu bilinirse -ki bunun bilinmesi
Vasiyetten sonra altı ay
geçmeden doğması ile anlaşılır- vasiyet uygulanır. Çocuk vasiyet üzerinden altı
ay veya daha uzun bir süre geçince doğsa, onu doğuran kadın bir kimsenin karısı
veya cariyesi ise çocuk vasiyete hak kazanamaz. Kadın herhangi bir erkeğin
ilişkide bulunması caiz olan bir kadın değilse ve çocuk vasiyetin üzerinden
dört yıl geçtikten sonra dünyaya gelirse hüküm yine böyledir. Dört yıl geçmeden
dünyaya gelirse daha güçlü görüşe göre vasiyete hak kazanır.
Bir kimse bir köleye
vasiyette bulunur ve o kişinin köleliği devam ederse vasiyet kölenin efendisine
ait olur. Köle, vasiyet yapan şahsın ölümünden önce azat olsa, vasiyet ona ait
olur. Köle, vasiyet yapan kişinin ölümünden sonra azat edilse ve vasiyeti kabul
etse bu mesele "vasiyete ne ile malik olunur?" konusundaki görüşlere
bağlı olur.
Bir kimse bir hayvan
için vasiyette bulun sa ve bunu yaparken hayvana bir şey temlik etmeyi kastetse
veya vasiyeti mutlak olarak yap sa vasiyet batıl olur. Kişi "vasiyet onun
yemi için harcansın" derse, bu vasiyetin sahih olduğu nakledilmiştir.
Mescidin imar edilmesi
için vasiyette bulunmak sahihtir. Daha doğru görüşe göre bunu mutlak olarak
vasiyet ederse bu da sahih olur. Bu durumda vasiyet, mescidin imarına ve
ıslahına hamledilir.
Zimmıye yapılan vasiyet
sahihtir. Daha doğru görüşe göre harbı ve mürtedde yapılan vasiyette böyledir. Daha
güçlü görüşe göre katile yapılan vasiyet de böyledir.
Daha güçlü görüşe göre
diğer mirasçıların onaylaması halinde mirasçıya yapılan vasiyet geçerlidir.
Vasiyet yapan kimse hayatta iken diğer mirasçıların reddetmesi veya onaylaması
dikkate alınmaz. Bir kimsenin mirasçı olup olmadığı konusunda, vasiyet yapan
şahsın ölüm tarihi dikkate alınır.
Her bir mirasçıya kendi
miras payı kadar mal vasiyet edilmesi geçersizdir. Onun miras payı kadar olan
muayyen bir malın vasiyet edilmesi ise sahih olup daha doğru görüşe göre bu,
[diğer mirasçıların] onayına bağlıdır.
14. Bir kimse genel bir
yöne harcanmak üzere vasiyette bulunsa bunun sahih olmasının şartı "bir
kilise yapılması", "kilisede ibadet edilmesi", "kilisenin
onarılması", "Tevrat ve İncil'in yazılması ve okunması",
"felsefe, astroloji ve diğer haram kılınmış ilimlere ait kitapların
okunması" gibi günah yönlere ilişkin olmamasıdır. Kiliseye saygı duyarak
onun kandillerinin yağlanması için vasiyette bulunmak da böyledir. Ancak kişi
oturanların ve oraya komşu olanların onun ışığından istifade etmesini
kastederse -Ezrai muhalif görüş belirtmiş olmakla birlikte- vasiyet caiz olur.
15. Yukarıdaki vasiyeti
bir müslümanın veya kMirin yapması arasında bir fark yoktur. Hatta Müslüman bir
kimsenin "kilise yapılması" için vasiyette bulunmasının irtidat
anlamına geldiği söylenmiştir.
16. Bir takım günahların
işlenmesi için bazı yerler -örneğin meyhane- inşa edilmesi için vasiyette
bulunmak sahih değildir.
17. Yapılan vasiyette
günah bir unsur yoksa vasiyetin Allah'a yaklaşmak amacıyla yapılması ile bu
amacın söz konusu olmadığı mübah bir amaçla yapılması arasında fark yoktur.
Allah'a yaklaşma amaçlı
vasiyete örnek; fakirlere, mescitlerin yapımına, peygamberlerin kabirlerinin
imar edilmesine dair olan vasiyetlerdir.
Allah'a yaklaşma amaçlı
olmayıp mübah olan vasiyetlere örnek zenginlere, kMir esirlerin Müslümanlar
elinden kurtarılmasına dair yapılan vasiyetlerdir.
Vasiyetin amacı, insanın
hayatta iken yapma imkanını kaçırdığı iyilikleri ölümden sonra telafi
edebilmesini sağlamaktır. Bu sebeple vasiyet edilen şey günah bir şeyolamaz.
Not: Nevevi, kilise yapımına dair vasiyetin mutlak
olarak yasak olduğunu belirtmiştir. Bu, benim onun sözüne koyduğum kayıtta yer
aldığı üzere "içinde ibadet etmek üzere" kilise yapımıyla ilgilidir.
Gelip geçenlerin konakladığı, yahut orada oturanlara vakfedilmiş olan, yahut
ücreti Hristiyanlara taşınan bir kilisenin vasiyet edilmesi caizdir.
"Cizye" bölümünde Nevevi bunu açık olarak belirtmiştir. Maverdı
mezhep içinde şöyle bir görüşün de bulunduğunu nakletmiştir: "Kişi, bu
kilisede yalnızca zimmet ehlinin konaklamasını şart koşarsa vasiyet haram
olur." Subkl de bu görüşü tercih etmiştir.
Kişi, hem yolcuların
konaklaması hem de ibadet etmeleri amacıyla bir kilise yapılmasını vasiyet etse
mezhep içindeki iki görüş içinden tercihe şayan olanına göre vasiyet sahih
olmaz; çünkü haramlık tarafı helallik tarafına galip kılınır.
18. Kişi muayyen bir
şahsa vasiyette bulunsa, yukarıdaki gerekçeden de anlaşılacağı üzere vasiyetin
geçerli olması için;
a. Vasiyette günah bir
hususun bulunmaması şart olur. "Muayyen" ifadesi "iki kişiden
birine" şeklinde belirsiz yapılan vasiyeti dışarıda bırakmaktadır ki bu
vasiyet sahih olmaz.
Ancak kişi atıyye
ifadesini kullanarak "köleyi iki adamdan birine verin" demiş olsa
Rafiı'nin el-Mühezzeb, et- Tehzib ve başka eserlerden naklettiğine göre bu
sahih olur. Bu, kişinin vekiline "bu malı iki adamdan birine sat!"
demesi gibi kabul edilir.
b. Vasiyette bulunan şahsın
ölümü sırasında, vasiyet lehdarının bu vasiyete malik olması mümkün olmalıdır.
Bu, velisinin akdi ile bile olsa böyledir.
Bundan ölü için
vasiyetin sahih olmadığı anlaşılır. Ancak Rafii teyemmüm konusunda şunu
zikretmiştir: Kişi "suya en layık kişi için" diyerek su vasiyet etse,
ortada bir cenaze bulunsa daha doğru görüşe göre cenaze, hayatta olup da bedeni
necis olan veya abdestsiz olan kimseden daha öncelikli olur. Bu, aslında ölüye
yapılan bir vasiyet olmayıp onun mirasçısına yapılan bir vasiyettir; çünkü
ölünün işleriyle onun mirasçısı ilgilenmektedir.
Not:
1. Bu taksimden
anlaşıldığına göre vasiyet lehdarı muayyen olsun genelolsun mutlaka
zikredilmesi gerekir. Oysa Rafil'nin vakıftaki ifadelerinden bunu zikretmenin
şart olmadığı konusunda ittifak olduğu anlaşılmaktadır.
2. Nevevi, er-Ravda'nın
bu bölümünde kendi ilave ettiği notta şöyle demiştir: Kişi "ben malımın
üçte birini Allah için vasiyet ettim" dese bu mal hayır yollarına
harcanır. el-Udde adlı eserin yazarı bunu belirtmiş ve "Şafii'nin sözüne
kıyasla hüküm budur" demiştir.
3. "Vasiyet
lehdarının vasiyet edilen şeye malik olabilecek durumda olması"nın dikkate
alınması, vasiyet edilen malın vasiyet eden kişinin mülkiyetinde olmasını
gerektirmektedir. Başkasının malını vasiyet etmek batıldır. Rafil'nin
"kitabet akdi" konusundaki ifadelerinden de bu anlaşılmaktadır. Ancak
Rafil bu konuda mezhep içinde iki görüş olduğunu nakletmiştir. Nevevi şöyle
demiştir: "Bu konuda kıyasa uygun olan, vasiyetin sahih olmasıdır." Yani
kişi vasiyet ettiği malın mülkiyetini ölmeden önce elde ederse o mal vasiyet
olmuş olur. Bu konuda tartışmalar olsa bile itimad edilecek olan görüş budur.
4. Hiçbir şeye sahip
olmayan bir kişi mutlak olarak vasiyette bulunmuş olsa Rafil'nin talakın
beşinci rüknü konusunda belirttiğine göre -tıpkı adakta olduğu gibi- vasiyet
sahih olur. Aynı şekilde kişi "şu mala malik olursam onu falan kişiye
vasiyet ediyorum" demek suretiyle bir malın mülkiyetinin kendisine ait
olması halinde vasiyet edeceğini söylerse, o mala malik olduğunda mal vasiyet
olmuş olur.
5. Kişi vasiyet ettiği
malın bir kısmına sahip ise vasiyet kesin olarak geçerli olur.
6. Kadı Ebu't-Tayyib
şöyle demiştir: "Bundan anlaşıldığına göre cinlerden birine yapılan
vasiyet sahih değildir." İbn Kudame el-Hanbell bunu açık olarak ifade
etmiştir; çünkü cine bir şey temlik etmekle o buna malik olamaz. Bu, cinlerden
bir dişiyle evlenmeyi kabul etmeyenlerin görüşüne uygundur. Bu konu nikah
bölümünde gelecektir.
19. Nevevi daha sonra
"vasiyet lehdarının vasiyet edilen şeye malik olmasının düşünülebilir
olması" şartına ilişkin ayrıntılı hükümleri ele almıştır.
20. Buna göre nutfe
halinde olsa bile ana karnında mevcut bir cenine vasiyet yapılması sahihtir.
Nitekim ana karnındaki çocuk mirasçı da olabilmektedir. Hatta vasiyet lehdarı
olması daha önceliklidir; çünkü mükatep gibi mirasçı olacak kimselere vasiyette
bulunulması sahihtir.
21. Kişi, "falan
kişinin ileride doğacak çocuğuna vasiyet ediyorum" dese daha doğru görüşe
göre vasiyet batıl olur.
22. Cenin için yapılan
vasiyet, şayet cenin istikrarlı bir hayatla doğarsa uygulanır. Cenin -bir
cinayet sonucu bile olsa- ölü olarak doğmuşsa mirasçı olamadığı gibi vasiyet de
alamaz.
23. Yine cenine yapılan
vasiyetin uygulanması için vasiyet anında onun ana karnında olduğunun bilinmesi
gerekir. Bu da vasiyetin üzerinden altı ay geçmeden ceninin doğmasıyla
anlaşılır; çünkü hamileliğin en alt süresi altı aydır. Bundan daha önce
doğduğunda vasiyet anında ana karnında mevcut olduğu anlaşılmış olur. Kadının
kocası veya efendisi bulunsun ya da bulunmasın hüküm aynıdır.
24. Cenin, vasiyetin
üzerinden altı ay veya daha uzun bir zaman dilimi geçtikten sonra dünyaya
gelirse bakılır:
> Bu kadının bir
kocası veya efendisi varsa cenin vasiyeti hak edemez; çünkü onun vasiyetten sonra
meydana gelmiş olması muhtemeldir. Aslolan vasiyet esnasında mevcut
olmamasıdır. Cenin şüphe söz konusu iken vasiyete hak kazanamaz.
> Kadının kocası veya
efendisi yoksa ve cenin vasiyetin üzerinden dört yıldan fazla bir zaman
geçince, dünyaya gelirse vasiyete hak kazanamaz. Çünkü o, vasiyet esnasında
mevcut değildir. Cenin, vasiyetin üzerinden dört yıl veya daha az zaman
geçtikten sonra dünyaya gelirse daha güçlü görüşe göre bu durumda nesep sabit
olduğu gibi vasiyete de hak kazanır; çünkü zahir olan duruma göre çocuk vasiyet
anında ana karnında mevcut idi. Diğer görüşe göre ise annenin hamile kalması
vasiyetten sonra şüphe yoluyla gerçekleşen bir cinsel ilişki veya zina
sebebiyle gerçekleşmiş olabileceğinden, çocuk vasiyete hak kazanamaz. Bu görüş "aslolan
böyle olmamasıdır" denilerek reddedilmiştir. Şüphe yoluyla cinsel
ilişkinin gerçekleşmesi nadirdir. Zinanın olduğunu varsaymak ise su-i zandır.
Şayet kadın hiçbir zaman birisinin karısı veya cariyesi olmamış ise bu durumda
onun doğurduğu çocuk vasiyete hak kazanamaz. Bunu Subkl kendi fıkhı çıkarımı
olarak söylemiş, başkaları ise bu görüşü Ebu Mansur'dan nakletmiştir.
ZerkeşI'nin belirttiğine göre fasık vb. kadınlarda zahir olan görüş budur,
diğer kadınlarda ise böyle değildir.
Not:
1. Nevevi'nin altı ayı,
altı ayın yukarısı gibi, dört seneyi ise dört senenin aşağısı gibi
değerlendirmesi eş-Şerhu'l-Kebir ve başka kaynaklarda yer almaktadır. İtimad
edilmesi gereken görüş de budur. Oysa İsnevı ve başka bazıları altı ayı, altı
ayın aşağısı gibi değerlendirmişler ve bunu şöyle gerekçelendirmişlerdir:
"Alimlerimizin iddet konusunda belirttikleri üzere cinsel ilişki ve doğum
için bir zamanın takdir edilmesi şarttır." Bu görüş şu şekilde
reddedilmiştir: Cinsel ilişki için zaman takdiri yaygınlıkla görülen şu duruma
binaendir: Kadının hamile kalması cinsel ilişkinin hemen en başında olmaz. Aksi
takdirde eş zamanlılık dikkate alınır. Buna göre Nevevi'nin burada yaptığı
üzere altı ay, altı ayın üzeri gibi değerlendirilir. İlkine göre ise -diğer
bölümde alimlerin belirttiği üzere- altı aydan daha az olan zaman gibi
değerlendirilir. Bu açıklamalarımızdan anlaşıldığı üzere bu ifadelerin her biri
doğru olup bunlardan birini doğru kabul etmek bir yanılgıdır. İbnü'I-Mukrl ise
dört yılın, dört yıl üzeri gibi değerlendirileceğini belirtmiştir. Buna da
şöyle cevap verilmiştir: "Biz dört yıllık zaman içinde doğan çocuğun
nesebini sabit kabul ediyoruz. Hükümler parçalanamaz."
2. Birisinin karısı veya
cariyesi durumundaki bir kadının karnındaki ikizlerden biri vasiyetin üzerinden
altı ay geçmeden dünyaya gelse, daha sonra diğeri dünyaya gelse, vasiyet
işlemiyle ikincinin doğumu arasında altı aydan fazla süre bulun sa bile her
ikisi de vasiyet üzerinde hak sahibi olur; çünkü ikisi bir hamileliktir.
3. Kişi, "Hind'in
Zeyd'den doğuracağı çocuğa vasiyette bulundum" dese yukarıda geçen
hususlarla birlikte çocuğun nesebinin şer'an Zeyd'e bağlanması şartı da aranır.
çocuğun nesebi Zeyd'e bağlandıktan sonra Zeyd lianda (lanetleşmede) bulunmak
suretiyle çocuğun nesebini reddetse, nesebin Zeyd'e bağlanmaması sebebiyle
çocuk vasiyeti hak edemez.
Kişi "falan kadının
doğuracağı çocuğa vasiyet ettim" dediğinde ise durum bundan farklıdır.
4. Cenin için yapılan
vasiyeti -vası konumunda bile olsaonun velisi çocuğun sağ olarak doğmasından
sonra kabul etme yetkisine sahiptir. Veli bundan önce kabulde bulunursa
İbnü'l-Mukrı'nin esas aldığı görüşe göre bu yeterli olmaz. Başka bir görüşe
göre ise babasının hayatta olduğunu zannederek onun malını satan ancak daha
sonra babasının öldüğü ortaya çıkan kişinin durumunda olduğu gibi burada da
velinin doğum öncesi kabulde bulunması yeterli olur. Harezmı bu görüşü sahih
kabul etmiştir.
25. Bir kimse hür bir
şahsa vasiyette bulunduktan sonra o şahıs köle edinilmiş olsa, bu vasiyet
mutlak olarak onun efendisi için yapılmış kabul edilmez. Köle hürriyetine
kavuştuğunda vasiyet onun olur. Köle olarak ölürse vasiyet daha güçlü görüşe
göre fey' olur. ZerkeşI'nin belirttiğine göre bu, emanını bozduktan sonra
köleleştirilmiş olan kişinin malına kıyasla verilmiş bir hükümdür. Diğer görüşe
göre bu vasiyet, vasiyeti yapan kişinin mirasçılarının olur.
26. Bir kimse başkasının
müka,tep olmayan veya bir kısmı özgür hale gelmemiş olan kölesi lehine
vasiyette bulunsa, onun köleliği vasiyette bulunan şahsın ölümü anına kadar
devam etse, şahsın ölümü esnasında bu vasiyet kölenin efendisine ait olur. Yani
vasiyetin sahih olması için takdiren böyle bir durum varsayılır. Ancak burada
efendisi vasiyetin kabulünü yasaklamış olsa bile kölenin vasiyeti kabul etmiş
olması şarttır. Efendinin kabul etmesi yeterli olmaz; çünkü vasiyet yapan
şahıs, efendiyi değil köleyi muhatap alarak vasiyette bulunmuştur. Bu hüküm,
kölenin kabule ehil olması halinde geçerlidir. Aksi takdirde vasiyeti kölenin
efendisi kabul eder. Bu hür bir kimsenin velisinin kabul etmesi gibi hatta
ondan da önceliklidir; çünkü vasiyet mülkiyeti herhalükarda efendiye aittir.
[Zayıf] bir görüşe göre ise kölenin kabule ehil olacağı vakte kadar vasiyet
bekletilir.
Not: Köleye yapılan vasiyetin sahih olduğu durum, vasiyet
yapan şahsın malı köleye temlik etmeyi kastetmediği durumdur. Şayet bunu
kastederse el-Matlab adlı eserde belirtildiğine göre, tıpkı vakıf işleminde
olduğu gibi bu da sahih olmaz. Subki iki mesele arasında şu farkın bulunduğunu
söylemiştir: Burada hak sahibi olma meselesi beklemededir. Köle, vasiyet eden
şahsın ölümünden önce azat edilebilir ki bu durumda vasiyet önce ona sonra da
onun sahibine ait olur, diğer mesele ise bundan farklıdır; çünkü vakıf işlemi
derhal gerçekleştirilen bir işlem olduğundan köle o anda vakfedilen şeye malik
olmaya ehil değildir.
Bu ayrımdan şu sonuç
çıkar: Bir kimse "bunu Zeyd'e sonra da falan kişinin kölesine
vakfettim" dese, bunu söylerken de köleye temlikte bulunmayı kastetse
vakıf sahih olur; çünkü onun hak sahibi olması beklemektedir. Alimlerin vakıf
ile ilgili sözleri ilk tabaka ile kayıtlamr. Hocamız Zekeriye el-Ensari'nin
belirttiği üzere bu yerinde bir görüştür; çünkü tek başına geçersiz olan bir
işlem, başka bir işlemle bağlantılı olarak geçerli kabul edilebilir.
27. Vasiyette bulunan
şahsın ölümünden önce kölenin tümü azat olursa veya efendisi kölenin bütününü
satarsa ilk durumda vasiyet köleye ait olur; çünkü vasiyet ölüm sonrasına dair
bir temlik işlemidir. Ölüm sonrasında ise bu kişi hür olmuştur. İkinci durumda
ise vasiyet müşterinin olur; çünkü vasiyet yapan şahsın öldüğü ve diğerinin de
vasiyeti kabul ettiği sırada köle onun mülküdür. Kölenin bir kısmı az at olsa
veya bir kısmı satılsa, "bir kısmı hür olan ve efendisi ile arasında
işgücünü nöbetleşe kullanma usulü bulunmayan" köle hakkında alimlerin
ileri sürdüğü görüşe kıyasla ilk durumda vasiyet edilen mal ikisi arasında
ortak olur; ikinci durumda iki efendi arasında ortak olur. Kısmı köle ile
efendisi arasında veya iki efendi arasında kölenin işgücünün nöbetleşe
paylaşımı söz konusu ise, bir kimse de bu köleye vasiyette bulun sa veya bir
şey hibe etse, vasiyet meselesinde vasiyet eden şahsın ölümü esnasında nöbet
sırası kimde ise vasiyet ona ait olur. Hibe meselesinde ise malın teslim
alındığı gün nöbet kimde ise malona ait olur. Vasiyet eden kişi kısmı kölenin
hür veya köle olan kısmını özellikle belirtse veya iki efendisinden birini
özellikle belirtse bu belirlemeye göre hareket edilir.
28. Vasiyet yapan şahsın
ölümünden ve kölenin de vasiyeti kabul etmesinden sonra kendisine vasiyet
yapılan köle azat olsa veya satılsa, vasiyet edilen malın mülkiyeti azat eden
şahsa veya köleyi satan şahsa ait olur. Vasiyet yapan şahsın ölümünden sonra
köle azat olsa veya satılsa daha sonra vasiyeti kabul etse bu mesele
"vasiyet hangi durumda tamamlanmış olur?" sorusuna verilecek cevaba
göre değişir. Vasiyetin, kabul şartıyla birlikte ölüm anında tamamlandığını
kabul ettiğimizde -ki daha güçlü olan budur- ya da yalnızca ölümle
tamamlandığını kabul ettiğimizde vasiyet edilen mal köleyi azat edene veya
kölenin satıcısına ait olur. Vasiyetin yalnızca kabul ile tamamlandığını kabul
ettiğimizde ilk durumda köleye, ikinci durumda müşteriye ait olur. Köle,
vasiyet yapanın ölümü anında azat olsa vasiyet edilen malın mülkiyeti azat olan
şah sa ait olur; çünkü o, mülkiyetin gerçekleştiği anda hürdür.
29. Kişi kendi kölesine
vasiyet yapsa bakılır:
> Şayet kölesine
rakabesini [kendi mülkiyetini] vasiyet etmişse vasiyet sahih olur.
> Malının üçte birini
vasiyet etmişse vasiyet, kölenin rakabesinin üçte birinde geçerli olur; çünkü
köle de kişinin malındandır. Bu üçte birlik kısım azat olur. Kişinin malının
kalan üçte biri ise bir bölümü mirasçının mülkü bir bölümü hür olan bir şah sa
vasiyet edilmiş halde olur.
30. Kişi kölesine bir
mal vasiyet ettikten sonra kölesini azat etse malona ait olur. Kölesini satarsa
müşteriye ait olur. Kölesi onun mülkiyetindeyken vasiyet yapan şahıs ölse bu
vasiyet mirasçılara yapılmış olur. Bunun hükmü ileride gelecektir.
31. Kişi malının üçte
birini kölesine vasiyet edip önce kölenin azat edilmesini şart koşsa, köle azat
olduğu anda malın kalan üçte birini almaya hak kazanır.
32. Kişinin ümmüveledine
yaptığı vasiyet sahihtir; çünkü ümmüveled efendisinin ölümüyle azat olur.
33. Kişinin mükatebine
yaptığı vasiyet de sahihtir; çünkü mükatebin mülkiyeti müstakildir.
34. Kişinin müdebberine
yaptığı vasiyet de normal kölesine yaptığı vasiyet gibi sahihtir.
35. Mükatep köle azat
olursa vasiyet ona ait olur. Aksi takdirde bu, mirasçıya yapılmış bir vasiyet
olur; çünkü mülkiyet gerçekleştiği anda malik odur.
36. Müdebber köle azat
olduğunda, malın üçte biri onun az at olmasına ve vasiyetin uygulanmasına
vasiyet üzerinde hak sahibi olur. Malın üçte biri yalnızca birine yeterli
oluyorsa önce kölenin azadı gerçekleşerek bütünü hür olur. Bu durumda
vasiyetten herhangi bir şeyalamaz. Malın üçte biri müdebberin azat olması için
yeterli olmazsa malın üçte birlik kısmına denk düşen miktarı azat olur, vasiyet
de kölenin bir kısmına sahip olan mirasçıya ait olur.
37. Bir kimse başkasının
hayvanı için vasiyette bulunsa ve bununla da vasiyet ettiği şeyi hayvana temlik
etmeyi kastetse yahut vasiyet mutlak olarak [herhangi bir şey kastetmeksizin]
yapsa vasiyet kesinlikle batıl olur; çünkü "şunun için vasiyet
ediyorum" ifadesi mutlak olarak kullanıldığında temlik ifade eder. Hayvan
ise herhangi bir şeye malik olamaz. Ancak köle için yapılan vasiyetin mutlak
olması bundan farklıdır; çünkü bu hitap tarzı köle için uygun olur, köle de
bunu kabul edebilir. Köle, vasiyet eden kişinin ölümünden önce azat olabilir,
vasiyet edilen malın mülkiyeti de onun için sabit olur. Hayvan ise böyle
değildir.
Not: Alimler burada hayvan için yapılan vasiyetin
batılalacağını mutlak olarak belirtmişlerdir. Hayvan için mutlak olarak vakıf
yapılması konusunda ise iki görüş belirtmişlerdir:
Rafii şöyle demiştir:
"Söz konusu iki vecih burada da geçerli olabilir."
İkisi şu açıdan farklı
görülebilir: Vasiyet vakıftan farklı olarak tam anlamıyla bir temlik olduğu için,
malik olabilecek bir varlığa izafe edilmesi gerekir.
Nevevi "ikisinin
farklı olması görüşü daha doğrudur" demiştir. Zerkeşi şöyle demiştir:
"Vakfedilmiş atlar üzerine vakıf yapılmasının sahih olmasına kıyasla bu
atlar için mutlak olarak yapılan vasiyetin de sahih olması gerekir. Hata bu
daha evladır."
38. Kişi hayvan için
vasiyette bulunurken "hayvanın yemi için harcanmak üzere" derse bu
vasiyetin sahih olduğu nakl edilmiştir. Çünkü hayvanı yemlemek sahibinin
yükümlülüğü olup buradaki vasiyetle asıl kastedilen de odur. Bu tıpkı bir evin
imar edilmesi için yapılan vasiyete benzer, bu vasiyet aslında ev için değil o
evin sahibi içindir, çünkü evin imar edilmesi sahibinin sorumluluğunda olup
vasiyetle asıl amaçlanan da odur. Rafiı'nin, Beğavı, Gazali ve başkalarından
naklettiği görüş budur.
Nakledilen görüşün
karşısında yer alan mukabil görüşü Rafii şu şekilde ortaya koymuştur:
"Vakıf konusunda
benzer meselede mezhep içinde iki görüş bulunduğu geçmişti. Bu meselenin de
onun benzeri olması mümkündür."
EI-Muharrer'de
"zahir olan bunun sahih olmasıdır" denilmiştir. Ed-Dekaik'te bu ifade
hakkında şöyle denilmiştir: "Zahir ile Rafi!'nin kastettiği, nakledilmiş
olan anlamında olup yoksa o bunun sahihliği konusunda bir görüş ayrılığı
naklediyor değildir."
39. Yukarıda nakledilen
görüşe göre, tıpkı diğer vasiyetlerde olduğu gibi hayvan ve ev sahibinin
vasiyeti kabul etmesi şarttır. Daha sonra Hocam Remli'nin belirttiği üzere
vasiyet yapan kişinin amacına uygun hareket etmek amacıyla hayvan için yapılmış
vasiyetin onun yemlenmesi için, ev için yapılmış olan vasiyetin de evin tamiri
için harcanması gerekir.
Hayvan için yapılan
vasiyeti onun için harcama işlemini vasi veya onun yerini tutan malik vb.
kimselerin, daha sonra hakim veya onun yetki verdiği kimselerin yapması
gerekir.
Hayvan veya ev sahibi
onu satarsa vasiyet müşteriye intikal eder. Nevevi "tıpkı kölede olduğu
gibi" demiştir. Rafi! ise vasiyetin satıcıya ait olduğunu söylemiştir.
Subki şöyle demiştir: "Şayet vasiyet ölümden sonra intikal ederse doğru
olan Rafil'nin dediğidir. Aksi takdirde vasiyetin müşteriye ait olması doğru
olur." Her iki takdirde de bu mesele köleye yapılan vasiyet meselesine
kıyas edilir. Bu kıyastan ilk anda şöyle bir sonuç anlaşılabilir:
"Nevevi'ye göre bu
vasiyet mutlak olarak müşteriye aittir." Oysa bu kastedilmemiştir.
Nevevi'nin "tıpkı kölede olduğu gibi" ifadesinden bu konuda bir
ayrımı kabul ettiği anlaşılır.
Buna göre satıcı
vasiyeti kabul ettikten sonra hayvanı satarsa, hayvan başkasının mülkü haline
gelmiş olsa bile vasiyeti hayvanın yemi için harcamasının gerekli olduğu
açıktır.
40. Müslüman veya kafir
bir kimsenin bir mescidin inşa edilmesi, onarılması veya mescidin yararları
için harcanması için vasiyette bulunması sahihtir; çünkü bu vasiyet, Allah'a
yaklaştırıcı bir işlemdir.
41. Medrese, sınır
boylarında bulunan karakollar ve tekkeler için yapılan vasiyetler de mescit
için yapılan vasiyet gibi sahihtir.
EI-Kafı adlı eserde
"mescidin mevcut olması" kaydı ileri sürülmüştür. Kişi "ileride
inşa edilecek mescit için" vasiyette bulunsa bu kesinlikle sahih olmaz.
Bu, Rafi!'nin tek görüş olarak naklettiği şu meselenin benzeridir: "Kişi
ileride inşa edilecek mescit için malını vakfetse bu sahih olmaz."
42. Kişi mescit vb.
yerler için yaptığı vasiyeti "şunu mescit için vasiyet ediyorum" diye
mutlak olarak yapsa [ne olur? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu vasiyet sahih olur. Bu durumda vasiyet mescidin imar edilmesi ve yararları
için yapılmış kabul edilir; çünkü örf, kullanılan sözlü ibareyi bu anlama
çekmektedir. Mescidin işleri ile ilgilinen kişi (kayyum) kendi görüşüne göre
mescidin en önemli ihtiyacı ne ise onun için harcama yapar.
[İkinci görüş]
Vasiyet batılalur; çünkü
hayvan mülkiyet sahibi olmaya elverişli olmadığı gibi mescit de elverişli
değildir.
Cüveyni bu görüşü şöyle
reddetmiştir: "Hayvan için vasiyette bulunmak hem nadir hem de örfte tepki
gösterilen bir durum olduğundan bu konuda lafzı dikkate almak gerekli olmuştur.
[Mescit için vasiyette bulunmak ise böyle değildir.]"
Not: Mescit için vasiyette bulunan kişi "ben
bununla vasiyet ettiğim şeyi mescide temlik etmeyi kastettim" dese ne
olur? Nevevi bunun hükmünü açıklamamıştır. Rafii bazı alimlerden bunun
batılolacağını naklettikten sonra şöyle demiştir: "Şöyle demek de
mümkündür: Mescidin mülkiyetinin olabileceği ve ona vakıf yapılabileceği daha
önce geçmişti. Bu, mescide yapılan vasiyetin de sahih olmasını
gerektirir." Nevevi "fıkha daha uygun olan ve tercihe şayan olan
görüş budur" demiştir.
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: "Rafii'nin lukata konusundaki ifadelerinden mescide bir şey hibe
etmenin caiz olduğu anlaşılmaktadır."
İbnü'l-Mulakkin
"Kadı Hüseyin Ta']fk adlı eserinde bunu açık olarak ifade etmiştir"
demiştir.
El-Beyan adlı eserde
Şeyh Ebu Ali'den naklen belirtildiğine göre Kabe de bu konuda mescit gibidir.
Bunun mescidin iman için harcanacağını belirtmiştir.
Bir görüşe göre bu Mekke
sakinlerine harcanır.
İbn Şühbe'nin
belirttiğine göre Kabe'ye örtü giydirilmesi konusundaki vasiyet de tıpkı
Kabe'nin iman için yapılan vasiyet gibidir; zira bu da Kabe'nin maslahatlan
kapsamındadır.
Subkl'nin belirttiğine
göre Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabri için yapılan vasiyet de yalnızca kabre
özgü olup bunun dışında yer alan harem bölgesi için harcanmaz. Bunlar, ancak
harem için yapılan vasiyet kapsamına girer.
43. Zimmı birine bir şey
tasadduk etmek caiz olduğu gibi onun temellük etmesi sahih olan bir şeyi
kendisine vasiyet etmek sahihtir.
[*] - Sahih bir hadiste
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Hayatta olan her ciğer sahibine
yapılan iyilik sebebiyle eci r va rd ır. (Buhari, Müsakat, 2363)
[*] - Beyhakl'nin
rivayet ettiğine göre Safiyye (r.a.) Yahudi olan kardeşine bin dinar vasiyette
bulundu. (Beyhaki, Vesaya, VI, 281)
(Mushaf ve Müslüman köle
gibi) zimmınin sahip olması sahih olmayan şeylere gelince bunları ona vasiyet
etmek sahih değildir.
Et-Tetimme'de
belirtildiğine göre kendisiyle anlaşma yapılmış gayri Müslim ve kendisine İslam
ülkesine girmesi için eman verilmiş gayri Müslim de zimmı gibidir.
44. Daha doğru görüşe
göre;
> İster İslam
ülkesinde olsun ister olmasın muayyen bir harbıye onun sahip olması sahih olan
bir şeyi vasiyet etmek de böyledir. Onun sahip olması sahih olmayan kılıç ve
mızrak gibi şeyler ise ona vasiyet edilmez.
> Yine mürted olarak
ölmemiş bulunan muayyen bir mürtede vasiyette bulunmak tıpkı hibe ve tasaddukta
bulunmak gibi sahihtir.
Diğer görüşe göre ise
harbınin ve mürtedin öldürülmesi dinen emredilmiş olduğundan onlara vasiyette
bulunulamaz; çünkü bunun bir anlamı yoktur. Nitekim onlara vakıfta da
bulunulamaz.
İlk görüş sahipleri
vakıfla vasiyet arasında şöyle bir fark olduğunu belirtmişlerdir: Vakıf devamlı
olmak üzere yapılması amaçlanan bir işlemdir. Mürted ve harbı ise küfürleri sebebiyle
öldürülmeyi hak etmektedir. Vasiyet ise devamlı bir işlem değildir. Kişi mürted
olarak öldüğünde vasiyetin batılalduğu anlaşılmış olur.
Not: Mürted ile ilgili mesele Nevevi tarafından
herhangi bir ayrım yapılmaksızın el-Muharrer metnine eklenmiştir.
Cüveyni'nin ifadesinden
anlaşıldığına göre mürted, darulharbe iltihak ederek kendisini bizden korumuş
olsa ona yapılan vasiyet kesinlikle sahih olmaz. Zerkeşi'nin belirttiği üzere
bu, yerinde bir hükümdür.
Yaptığımız
açıklamalardan anlaşıldığı üzere harbı ve mürtede yapılan vasiyetin aksine
zimmıye yapılan vasiyette, kendisine vasiyet yapılan şahsı belirlemek şart
değildir. Tayin edilmeksizin harbı ve mürtede yapılan vasiyet sahih değildir.
İbn Süraka bunu açık olarak ifade etmiştir.
Bir kimse "mürted
olacak olan kişi lehine" vasiyette bulunsa bu vasiyet batılolur. Kişi
Müslüman olan bir şahsa vasiyette bulunduktan sonra o kişi mürted olsa vasiyet
batıl olmaz. Bunu Maverdı dile getirmiştir. Buna kıyasla "ileride
harbıolacak kim
se lehine" yapılan
vasiyet de batıi olur.
45. [Katil lehine
vasiyette bulunmak sahih olur mu? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
haksız bir yolla bile olsa adam öldüren kişi lehine yapılan vasiyet sahih olur;
çünkü vasiyet, bir akitle bir şeyi temlik etmektir. Bu yönüyle hibeye
benzemekte, mirasçılıktan ise farklı olmaktadır.
[İkinci görüş]
Diğer bir görüşe göre bu
vasiyet geçerli değildir; çünkü vasiyet, ölümle birlikte hak edilen bir
malolması bakımından mirasa benzemektedir.
Burada tartışmaya konu
olan mesele şudur: Kişi, kendisini yaralamış olan bir şahıs lehine vasiyette
bulunduktan sonra ölse veya kişi bir şahıs lehine vasiyette bulunduktan sonra o
şahıs kendisini öldürse bu katil, öldürdüğü şahsın yaptığı vasiyeti alabilir
mi?
Lehine vasiyet yapılan
kölenin efendisinin, vasiyet yapan şahsı öldürmesi de böyledir; çünkü köle için
yapılan vasiyet -daha önce geçtiği üzere- efendi için yapılmış bir vasiyettir.
Bir kimse kendisini veya
bir başkasını haksız yere öldürecek olan şahıs lehine vasiyette bulunsa
el-Kifaye'de belirtildiği üzere ilk durumda vasiyet batılolur. İkincisi de ona
benzer.
ZerkeşI'nin şahsı
görüşüne göre ise kişi haklı yere öldürürse ikinci durumda vasiyet sahih olur.
İlk durum da ona benzemektedir.
46. [Bir kimsenin
mirasçısına vasiyette bulunması sahih olur mu? Bu konuda İmam Şafiı'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre, -mal
varlığının üçte biri vasiyet için yeterli olmasa bile- kişinin, mirası elinde
bulundurmayan özel bir mirasçısı için, mirastaki payından farklı miktarda
vasiyette bulunması sahih olur. Bunun için tasarrufları kısıtlama altında
olmayan diğer
mirasçıların onaylaması
ve onların onaylamalarının vasiyeti uygulama anlamına geleceği şeklindeki daha
doğru görüşü kabul etmemiz gerekir.
[*] - Bunun delili,
Beyhaki'nin senetli olarak rivayet ettiği şu hadistir: Mirasçzya vasiyette
bulunmak yoktur. Ancak diğer mirasçzlar onaylarsa o başka. (Beyhaki, Vesaya, 6,
264)
Zehebı bu hadisin hüküm
çıkarmaya elverişli olduğunu söylemiştir.
Ayrıca bu, kişinin
yabancı bir şahsa üçte birden fazla vasiyette bulunmasına kıyas edilir.
[İkinci görüş]
Diğer görüşe göre diğer
mirasçılar onaylasa bile kişinin mirasçısı lehine vasiyeti batıldır; çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) "mirasçı lehine vasiyette bulunmak yoktur"
ifadesini genel bir şekilde söylemiştir. Bu hadisi sünen sahipleri rivayet
etmiş, Tirmizı de sahih olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, İcare, 3565; Tirmizi,
Buyu', 1265; İbn Mace, Vesaya, 2713)
47. [Daha güçlü olan
görüşte yer alan kayıtların her biri bir hususu dışarıda bırakmaktadır.]
"Özel mirasçı"
ifadesi ile genel mirasçı dışarıda bırakılmıştır.
Örneğin bir kişi bir
insan lehine vasiyette bulunduktan sonra bu kişinin mirası beytülmale intikal
etse, bu vasiyet, vasiyet lehdarına verilir. Vasiyet geçerli olup devlet
başkanının onayı gerekmez. Bu konuda görüş ayrılığı yoktur.
"Mirası elinde
bulundurmayan" ifadesi şunu dışarıda bırakmaktadır: Bir kimse, mirası
elinde bulunduran mirasçısı lehine malın tümünü vasiyet etse et-Tetimme'de
"daha doğru" olduğu belirtilen görüşe göre vasiyet batıl olur.
"Miras payından
farklı" ifadesi, kişinin mirasçısına mirastaki payı kadar vasiyet etmesi
durumunu dışarıda bırakmaktadır. Bu konuda "şayi hisse" ve
"muayyen hisse" konusunda geçerli olan ayrıntılı hükümler aynen
geçerli olur.
"TasarruHarı
kısıtlanmamış" ifadesi, geriye kalan mirasçılar içinde bir küçük, deli
veya sefihlik sebebiyle tasarruHarı kısıtlanmış bir kimsenin bulunmasını
dışarıda bırakmaktadır ki bu durumda söz konusu kişinin -ve Maverdl'nin
belirttiğine göre veli sinin- onayı sahih değildir. Maverdi şöyle demiştir:
"Veli onaylarsa, vasiyet teslim alınmadığı sürece tazminle yükümlü olmaz.
Vasiyet teslim alınırsa, fazlalık kısımdaki onayı sebebiyle tazminle yükümlü
olur."
Not:
1. Mirasçıya bir şey
vakfetmek, onu bir borcundan ibra etmek veya kendisine bir şey hibe etmek de vasiyet
gibidir. Bu işlemlerin geçerli olması diğer mirasçıların onaylamasına bağlıdır.
Vakıf işleminden yalnızca bir durum istisna edilir o da şudur: Kişi malının
üçte biri içinden mirasçıların payları kadarını vakfetse, örneğin bir oğlu ve
bir kızı bulunan bir şahsın, malvarlığının üçte birini aşmayacak miktarda bir
evi bulunsa, bu evin üçte ikisini oğluna üçte birini kızına vakfetse bu vasiyet
yürürlük kazanır, daha doğru görüşe göre onaya da ihtiyaç yoktur. Mirasçının
bunu tümüyle veya kısmen iptal etme hakkı yoktur; çünkü kişinin malının üçte
biri üzerindeki tasarrufu geçerlidir. Kişi, malının üçte birinin tümü üzerinde
mirasçısının hakkını ortadan kaldırma yetkisine sahip olduğuna göre bu kadarını
mirasçısına vakfetme hakkına da evleviyetle sahip olur.
2. Kişinin mirasçısına
vasiyette bulunmak üzere başvuracağı çözüm yollarından biri şudur: Kişi
"Zeyd şayet çocuğuma beşyüz dirhem bağışta bulunursa kendisine bin dirhem
vasiyet ettim" der, Zeyd de bunu kabul ederse Zeyd'in o şahsa bu parayı
vermesi gerekli olur.
48. [Mirasçılardan
birine vasiyette bulunulması halinde] vasiyeta te bulunan şahıs hayatta iken
diğer mirasçıların bunu reddetmesi veya onaylamaları dikkate alınmaz. Vasiyette
bulunan şahıs hayatta iken vasiyeti reddeden kişi onun ölümünden sonra
onaylayabileceği gibi bunun aksi de olabilir; çünkü vasiyette bulunan şahıs
ölmeden önce ne mirasçıların ne de vasiyet lehdarının mal üzerinde bir hakkı
yoktur. Vasiyette bulunan şahıs iyileşebilir, vasiyet lehdarı ondan daha önce
olabilir.
49. Diğer mirasçılar,
vasiyet edenin ölümünden sonra onaylamış olsalar bile vasiyet edilen malın
miktarı bilinmeden önce yapılan onaylama da dikkate alınmaz. Bu, alacaklı olan
şahsın, miktarını bilmediği alacağını ibra etmesine benzer. Şayet vasiyyet
edilen mal belirli ise örneğin bir köle vasiyet edilmişse ve diğer mirasçılar
bunu onayladıktan sonra "biz, terikenin çok olduğunu ve bu kölenin de
terikenin üçte biri içinden çıkacağını zannediyorduk. Oysa malın az olduğu
anlaşıldı" veya "malın bir kısmı telef oldu" yahut "ölen
şahsın borcu ortaya çıktı" demiş olsalar, daha önceki onayları geçerli
olur, daha sonraki sözleri dikkate alınmaz; çünkü köle bilinmektedir. Burada
bilinmezlik [vasiyet edilen malda değil] başka bir şeydedir.
50. Vasiyet edilen mal
belli olmasa, onaylayan kişi de terikenin miktarını bilmediğini iddia etse
örneğin "ben malın az olduğuna inanıyordum, oysa durumun böyle olmadığı
ortaya çıktı" dese, onaylama anında onun terikenin miktarını bildiğine
dair şahiderin bulunmaması halinde terikenin mikarını bilmediğine dair iddiası
yeminle birlikte kabul edilir. Bu durumda vasiyet onun zannettiği miktar
üzerinde geçerli olur. Ancak onun vasiyet anında durumu bildiğine dair şahitler
bulunursa vasiyetin tümü geçerli olur.
51. Vasiyet lehdarının,
vasiyet eden şahsın mirasçısı olup olmadığını belirlemede ölüm vakti dikkate
alınır. Buna göre kişi erkek kardeşi lehine vasiyette bulunduktan sonra ölmeden
önce bir oğlu olsa vasiyet sahih olur. Oğlu olan bir kişi erkek kardeşi lehine
vasiyette bulunduktan sonra oğlu kendisinden önce ölse, bu, mirasçı lehine
yapılmış bir vasiyet olur.
52. Gerek yarım gibi
şayi hisse şeklinde gerekse başka şekiller- de olsun her bir mirasçıya kendi
miras payı kadar mal vasiyet edilmesi geçersizdir. Orneğin kişi üç oğlundan her
birine malının üçte birini vasiyet etse bu vasiyet dikkate alınmaz; çünkü bu
şahıslar söz konusu malı vasiyet olmaksızın zaten hak etmektedirler.
"Her bir
mirasçıya" ifadesi mirasçılardan bir kısmına vasiyet edilmesi durumunu
dışarıda bırakır.
53. Onun miras payı
kadar bir malın vasiyet edilmesi ise sahih olup daha doğru görüşe göre bu,
[diğer mirasçıların] onayına bağlıdır. Örneğin kişi üç oğlundan birine malının
üçte birini vasiyet etse bu vasiyet sahih olur. Vasiyetin yürürlük kazanması
diğer oğulların onaylamasına bağlı olur. Vasiyet onaylanırsa vasiyet lehdarı
bunu alır. Kalan mal da aralarında eşit olarak taksim edilir.
54. Mirasçılardan her
birine kendi miras payı miktarında muayyen bir pay vasiyet etmek sahihtir.
Örneğin kişi iki oğlundan birine değeri bin dirhem olan bir köle, diğer oğluna
da değeri bin dirhem değerinde bir ev vasiyet etse bu vasiyet sahih olur,
oğullar vasiyet edilen mallara sahip olurlar. Bu, terikesinden belirli bir malı
Zeyd'e satmayı vasiyet etmek gibidir.
55. Yukarıda belirtilen
işlem sahih olmakla birlikte daha doğru görüşe göre diğer mirasçıların
onaylamasına bağlıdır; çünkü mallar ve menfaatleri konusunda insanların
amaçları birbirinden farklılık gösterir.
Diğer görüşe göre ise
diğer mirasçıların onaylamasına gerek yoktur; çünkü onların hakları terikenin
değeri üzerinde olup bizzat terikedeki malların kendileri üzerinde değildir;
çünkü ölüm hastalığında olan kişi malını emsal fiyata satsa buna mirasçılar
razı olmasa bile satım akdi geçerli olur.
Sonraki alimlerin kendi
görüşleri olarak belirttikleri üzere bu konuda zimmet borcu da ayn gibidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN