MUĞNİ’L-MUHTAC

ÖLÜ ARZİYİ İHYA ETMEK

 

MÜŞTEREK MENFAATLERE İLİŞKİN HÜKÜMLER

 

Caddeden elde edilecek yarar oradan gelip geçmektir. Gelip geçenlere yolu daraltmama durumunda dinlenmek, muamelede bulunmak vb. bir sebeple caddede oturmak caiz olur. Bunun için devletin izin vermesi gerekmez. Kişi caddede tezgah kurduğu yeri hasır vb. bir şeyle gölgelendirebilir. İki kişi aynı yere tezgah kurma konusunda anlaşmazlığa düşseler aralarında kur'a çekilir. [Zayıf] bir görüşe göre devlet [başkanı] bu konuda kendi reyiyle karar verirYlül

 

Bir kimse muamelede bulunmak üzere caddede oturduktan sonra mesleğini yapmak veya başka bir yere intikal etmek üzere orayı terk etse oradaki hakkı ortadan kalkmış olur. Şayet dönmek üzere oradan ayrılırsa hakkı ortadan kalkmaz. Ancak onunla muamelede bulunanların onu bırakıp başkasıyla muameleye başlayacağı kadar uzun bir süre oradan ayrı kalmışsa o zaman hakkı ortadan kalkar.

 

Mescitte fetva vermek, Kur'an okutmak gibi bir işi yapmak üzere belirli bir yere oturmayı adet edinen kimsenin durumu, caddede muamelede bulunmak üzere tezgah kuran kimsenin durumu gibidir.

 

Kişi mescidin belirli bir yerinde namaz kılmayı adet edinse orası üzerinde başkalarından daha fazla hak sahibi olmaz. Geri dönmek üzere bir ihtiyacı için orayı terk etse daha doğru görüşe göre oraya elbisesini bırakmamış olsa bile o namaz için orada kılma hakkı ortadan kalkmış olmaz.

 

Bir kimse yolda bulunan bir kervansarayda, bir fakih medresede, bir sufi tekkede belirli bir bölgeye başkalarından daha önce yerleşse rahatsız edilmez. İhtiyaç duyduğu bir şeyi satın almak vb. bir sebeple oradan ayrıldığında oradaki hakkı ortadan kalkmaz.

 

1. Caddeden elde edilecek aslı yarar oradan gelip-geçmektir; çünkü caddenin yapılma amacı budur. Bu konu "sulh" bölümünde geçmişti. Nevevi orada "cadde" sözcüğü yerine "işlek yol" ifadesini kullanmıştı. Burada bu mesele, daha sonra gelecek meselelere bir giriş mahiyetinde zikredilmiştir.

 

"Asli yarar" ifadesi birazdan bahsedilecek tabi yararı dışarıda bırakmak üzere zikredilmiştir. Buna göre bir kimse dinlenmek, muamelede bulunmak, arkadaşını beklemek, soru sormak vb. bir sebeple caddenin orta yerinde bile olsa oturabilir. Yine kişi caddenin orta yerinde durabilir.

 

İbnü's-Sabbağ şöyle demiştir:

 

Devlet başkanı, caddede duran kişiden işini tamamlamasını veya çekilip gitmesini isteyebilir.

 

Bunların tümü, caddede oturan veya duran kişinin gelip geçenlere yolu daraltmaması durumunda geçerlidir.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İslam'da ilk olarak zarar vermek de zarara zararla karşılık vermek de yoktur.(İbn Mace, Ahkam, 2340)

 

2. Caddede oturmak için devletin izin vermesi gerekmez; çünkü insanlar öteden beri bunu herhangi bir tepki söz konusu olmaksızın yapma konusunda ittifak etmişlerdir.

 

Not:

a. Nevevi'nin genel ifadesi zımmıyi de kapsamaktadır. Bu hakkın zımmı için de söz konusu olup olmadığı konusunda iki görüş vardır. İbnü'r-Rif'anın belirttiği ve Subkl'nin de uygun gördüğü görüşe göre devlet başkanı izin vermese bile zımmı de bu hakka sahiptir.

 

b. Devlet başkanı veya başka bir idareci, alım-satım vb. bir sebeple bile olsa yola oturarak yoldan yararlanan bir o kişiden kesinlikle bir bedel alamaz. Bu, Er-Ravda'da yer almıştır.

 

Subki şöyle demiştir: Zamanımızda, devlet hazinesinde görevli şahıslardan bazılarının "bu, insanların ihtiyaçlarından fazladır" diyerek caddelerden yer sattıklarını görüyoruz. Hiçbir müctehidin görüşü böyle bir hükmü gerektirmemektedir; çünkü bir satımdan söz edebilmek için bunun öncesinde bir mülkiyetin bulunması gerekir. Bu caiz görülürse ölü arazilerin de satıIabilmesi gerekir, oysa bunu ileri süren kimse yoktur.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Bunu yapanların Allah'a nasıl kavuşacaklarını bilmiyorum.

 

Ezrai şöyle demiştir: Evlerle şehirler arasındaki geniş araziler de bu hükümdedir. Zira el-Bahr'de de açıkça ifade edildiği gibi bu arazilerden halk yararlanmaktadır.

 

Eş-Şamil adlı eserde şöyle denilmiştir: Kamunun yararlanmasına ayrılan arazilerin ikta' yoluyla özel şahıslara verilemeyeceği konusunda icma vardır. Devlet başkanı bir araziyi Müslümanların yararlanması için bedelsiz bir şekilde ve temlikte bulunmaksızın ikta' olarak ayırabilir. Bu durumda ikta' yapılan arazide -tıpkı mütehaccirin durumunda olduğu gibi- öncelikli hak sahibi olur. Herhangi bir şahıs bu araziyi ihya etmek suretiyle oraya sahip olamaz.

 

Caddeler dışında çöller gibi açık araziler -şayet gelip geçenlere zarar vermeyecekse- de kamu yararına ayrılabilir. Mülk arazilerde yer alan evlerin avlularından yararlanma konusuna gelince; şayet bu ev sahibine zarar verirse onların izni olmaksızın insanların buralara oturmasına izin verilmez.

 

Bir evin avlusunda oturmak için ücret almak caiz değildir. Bu ev kısıtlı bir şah sa ait olsa bile velisinin bu konuda ona izin verme yetkisi tanıması caiz değildir. Mescidin avlusunun hükmü de evin avlusunun hükmü gibidir.

 

3. Caddede (tezgah kurarak) oturan kişi oturduğu yeri bir hasırla, yahut da gelip geçenlere zarar vermeyecek bir kumaş, aba gibi bir şeyle gölgelendirebilir; çünkü bu konuda ört-adet bulunmaktadır. Şayet bu gölgelik bir binaya sabitlenmişse -tıpkı caddeye taş yığmada olduğu gibi- caiz değildir.

 

El-Kafi yazarının zikrettiği iki ihtimal içinden daha güçlü olanına göre kişi caddeye tezgah koyabilir. Caddeye tezgah kuran kişinin oturduğu yer, eşyasını koyduğu yer ve muamelede bulunduğu şahısların yerleri ona özgü olup başka bir kimsenin ölçme tartma, alıp verme konusunda ona zarar verecek şekilde yolu daraltma hakkı yoktur. Şayet bir kişi bu şahsın mallarının görülmesini yahut müşterilerinin gelmesini engelleyecek şekilde tezgahının yanında durursa tezgahın sahibi buna engelolabilir. Şayet ikinci bir satıcı birinci şahsın yukarıda belirtilen şekildeki menfaatlerine engel olmuyorsa ilk satıcı onun benzer bir malı satmak için tezgah kurmasına engel olamaz.

 

4. Sokaktaki yerde iki şahıs aynı anda oraya tezgah kurmak isteseler ve bu konuda anlaşmazlığa düşseler, birinin diğerine üstünlüğü söz konusu olmadığından aralarında kur'a çekilir. [Zayıf] bir görüşe göre devlet başkanı -tıpkı devlet hazinesi üzerindeki tasarruflarda olduğu gibi- kendi görüşüyle karar verir. Dariml'nin de belirttiği üzere bu hüküm, iki şahıs da Müslüman olduğunda söz konusu olur. Biri Müslüman diğeri zımm! ise Müslüman kesin olarak diğerine tercih edilir.

 

5. Bir kimse sokakta alış-veriş yapmak yahut terzilik vb. bir faaliyette bulunmak üzere bir yeri işgal ettikten sonra muameleyi yahut orada iş yapmayı terk ederek başka bir yere taşınsa önceki yerdeki hakkı geçersiz olur; çünkü önceki yerden yüz çevirmiştir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Bu konuda ikta' yapılan arazi ile başka araziler bana göre aynıdır.

 

Söz konusu kişi herhangi bir özrü olmaksızın ilk mekanı -oraya geri dönmek üzere- terk etmişse oradaki hakkı ortadan kalkmış olmaz.

 

[*] - Bunun delili Müslim'in şu hadisidir: Biriniz yerinden kalkıp da oraya döndüğünde orada başkalarından daha çok hak sahibidir.(Müs!im, Selam, 5653)

 

6. Kişi geceleyin orayı terk ettiğinde başkası ertesi gün oraya tezgah kurma konusunda onunla rekabete girişemez.

 

7. Aynı şekilde haftalık veya aylık olarak kurulan Pazar yerlerinde bir kimse tezgah kurduğunda ertesi defasında orada öncelikli hak sahibi olur. Başka birisi o yokken gelinceye kadar orada oturmak istese, şayet muamelede bulunma dışında bir amaçla oturuyarsa bu caiz olur. Daha doğru görüşe göre muamelede bulunmak için orada durması da caizdir.

 

8. Yerinden ayrılan kişinin gerek özürlü gerekse özürsüz olarak ayrılmasının üzerinden uzun zaman geçer ve onunla muamelede bulunanlar onu bırakıp başkalarıyla muamelede bulunmaya alışırlarsa ilk şahsın oradaki hakkı -orada kendisine ait bir eşya bırakmış olsa bile- ortadan kalkar. Çünkü belirli bir yerde bulunmanın amacı tanınıp insanlarla muamelede bulunmaktır.

 

Not:

a. Nevevl'nin mutlak bıraktığı ifadeden anlaşıldığına göre kişinin devlet başkanının ikta'ı ile cadde-sokakta yer işgal etmesi ile bunun dışında yer işgal etmesi arasında bir fark olmadığı anlaşılmaktadır ki Eş-Şerhu'l-Kebir'de belirtildiğine göre hüküm böyledir. [Zayıf] bir görüşe göre devlet başkanının ikta'ı ile orada oturduğunda kişinin hakkı ortadan kalkmaz. Et-Tenbih adlı eserde bu görüş tek görüş olarak zikredilmiş ve Nevevi de bunu et-Tenbih adlı eserinde sahih kabul ederek, Nüket adlı eserinde ise tek görüş olarak naklederek onaylamıştır.

 

b. "Alım-satım yapmak için" ifadesi "dinlenmek vb. bir amaçla caddede yer işgal etme"yi dışarıda bırakmaktadır ki bu durumda kişinin orayı terk etmesiyle oradaki hakkı ortadan kalkar. Aynı şekilde çarşı-pazarda her gün farklı bir yerde tezgah kuran kimse de bulunduğu yeri terk ettiğinde oradaki hakkını kaybeder.

 

c. Caddelsokakta konuşmak vb. şeyler yapmak üzere oturmak mekruhtur. Ancak bir hadisin açıklamasında da geçtiği üzere kişi "gözünü kapatmak, gelip geçenleri rahatsız etmemek, selama cevap vermek, iyiliği emredip kötülükten men etmek" gibi fiilleri yapmak suretiyle yolun hakkını verirse bunda bir sakınca yoktur.

 

9. Bir kimse fetva vermek, Kur'an, hadis, fıkıh gibi ilimler ile nahiv, sarf, lügat gibi şer'! ilimlerle ilişkili ilimleri okutmak üzere mescitte belirli bir yerde oturmayı adet haline getirirse o kimsenin durumu -yukarıdaki ayrıntıları bakımından- caddede alım-satım yapmak üzere yer işgal eden kimsenin durumu gibidir.

 

Not:

a. Nevevl'nin mescidi de caddelsokak gibi değerlendirmesi nden şu anlaşılmaktadır: "Mescidde bunları yapabilmek için devlet başkanının izni şart değildir." Cüveyni'nin belirttiğine göre bu doğrudur. Çünkü mescitler Allah'ındır. Maverdı ise bu hükmü "küçük mescitler" diyerek kayıtlamış ve şöyle demiştir: "Büyük mescitler ve Cuma namazı kılınan camilere gelince, o bölgede devlet başkanından bu konuda izin alma uygulaması söz konusu ise izin almak gerekir."

 

b. Nevevi'nin "fetva vermek ve okutmak için" ifadesinin kapsamından bunları öğrenmek isteyenler dışarıda kalmaktadır. Ancak er-Ravda'da belirtildiğine göre "bir mecliste veya medresede hoca ders anlatırken fıkıh öğrenen kimsenin oturduğu yer üzerinde, güçlü görüşe göre onun önce- h;;\ lik hakkı söz konusu olur." Ezral'nin de belirttiği üzere kişi orada oturmaya ehil ise itimad edilen görüş bu şekildedir.

 

Ancak insanlara bir faydası olmuyor veya kendisi bir fayda elde edemiyorsa bunun bir anlamı yoktur.

 

10. Kişi mescitte sürekli belirli bir yerde namaz kılmayı adet edinse orada başkalarına göre öncelikli hak sahibi olmaz; çünkü namazı hep mescidin belirli bir yerinde kılmak dinde istenen bir şey olmadığı gibi dahası bu konuda rivayetlerde yasak da söz konusudur.

 

Mescidin alanı, pazardaki tezgah yerlerinden farklı olarak sürekli değişiklik göstermez.

 

[İtiraz]  Bu kabul edilemez; çünkü birinci rekatta kılınan namaz diğer yerlerde kılınan namazdan daha faziletlidir.

 

[Cevap]  Birinci saf belirli bir yer değildir.

 

[İtiraz]  Kişinin imama yakın olma faziletini kaçırması söz konusu olabilir.

 

[Cevap]  Bu, Şariin kişiden istediği namaza önceden gitme ile tahsil edilmesi mümkün olan bir fazilettir.

 

Not:

a. Nevevl'nin ifadesinden şu anlaşılmaktadır: "Kişi mescidin belirli bir yerinde namaz kılmak için otursa o namazı orada kılma konusunda öncelik sahibi olur. Aynı yerde diğer namaz vaktine kadar kalsa hakkı devam eder." Hüküm böyledir.

 

b. Bu hüküm, oturan kişi çocuk olsa bile onu da kapsar. El-Mühezzeb şerhinde daha doğru görüşün bu olduğu belirtilmiştir.

 

c. Vaaz veya hadis dinlemek, bir levhayı okumak üzere mescitte oturan kimsenin hükmü de namaz kılan kimsenin durumu gibidir. Yine tek başına bir şeyi mütalaa eden kişi de -başkası ile mütalaada bulunandan farklı olarak- böyledir. Bu konuya temas eden görmedim. Zahir olan bu görüştür.

 

11. Mescitte oturan kişi namazdan önce kendisini çağıran bir kişiye icabet etmek için yahut burnunun kanaması sebebiyle yahut da ihtiyacını gidermek üzere daha sonra geri dönmek amacıyla orayı terk etse o namaz için oradaki hakkı daha doğru görüşe göre ortadan kalkmaz. Er-Ravda'da buna "doğru görüş" denilmiştir. Kişi ayrıldığı yerde elbisesi, seccadesi vb. bir şeyini terk etmemiş olsa bile -yukarıda geçen Müs!im'in rivayet ettiği hadis sebebiyle- hakkını korur. Diğer bir görüşe göre ise diğer namaz vakitlerinde bu hakkını kaybettiği gibi o namaz için de kaybetmiş olur.

 

Not:

a. Yukarıdaki görüş ayrılığı, kişi oradan ayrıldıktan sonra namaz kılınmamışsa söz konusu olur. Ancak namaz kılınmış da saflar birbirine bitişmişse Ezrai ve başkalarının da belirttiği üzere o kişinin bulunduğu yerin de doldurulması gerekir.

 

b. Nevevi"nin ifadesinden, görüş ayrılığının "vakit girmeden camiye girip orada bekleyip vakit girmeden önce geri dönmek üzere ayrılan kimsenin durumu" için de geçerli olduğu anlaşılmaktadır, ki Ezrai "bunu açıkça ifade edeni görmedim" demiş olsa bile hüküm böyledir.

 

c. Zerkeşı şöyle demiştir: Öncelik hakkından şu durumun istisna edilmesi uygun olur: Kişi imama vekalet etmeye ehil olmadığı halde imamın arkasında namaza dursa veya imamlığa daha layık birisi bulunsa bu durumda imamın arkasında duran kişi oradan alınıp oraya daha layık birisi getirilir. Çünkü hadiste "İçinizden akıl ve kavrayı~ sahipleri benim ardımda dursun" buyrulmuştur. (Müslim, Salat, 973)

 

Bu görüş kabul edilemez; çünkü bir kimse ilk safta namaza durmak istediğinde oradan geriye alınamaz.

 

Sıkça karşılaşılan meseleler:

 

Bir kimse mescide bir şey serse ve onu orada bıraksa yahut da başka bir şahıs onun için bir şey serse başka bir şahıs bunu mescitten çıkarabilir. Mervezl'nin görüşünün aksine

Rafii bunu "Cuma" bölümünde zikretmiştir.

 

Bir kimse mescitte birkaç gün itikaf yapmaya niyet etse ve itikafta iken dışarı çıkmanın caiz olacağı bir sebeple dışarı çıkıp sonra geri dönse, önceki yerinde öncelikli hak sahibi olur. Hocamız Zekeriya el-Ensarı'nin belirttiğine göre kişinin başka bir sebeple unutarak çıkmasının hükmü de böyledir. Kişi mutlak olarak itikafa niyet ederse -er-Ravda'da belirtildiğine göremescitten çıkmadığı sürece orada öncelikli hak sahibidir.

 

Mescitte alım-satım yapmak, mesleğini icra etmek üzere yer işgal eden kimsenin bunu yapmasını engellemek gerekir; çünkü mescidin saygınlığı oranın bir ticarethane gibi kullanılmasına elverişli değildir. İtikaf konusunda geçtiği üzere bunun mescitte yapılması mekruhtur.

 

Mescidin harımini kamu yararına açmak, şayet mescide gelip gidenlere zarar veriyorsa caiz olmaz. Devlet başkanının böyle bir durumda buna izin vermesi caiz değildir, aksi takdirde caizdir.

 

İnsanların camilerde ve başka yerlerde Kur'an okuyan veya fıkıh öğreten kimselerin halkalarını yol edinmelerini engellemek -bu alimlere duyulan saygı sebebiyle- menduptur.

 

12. Bir kimse yolda veya bir yerleşim bölgesinin uç tarafında bulunan kervansarayda bir yere öncelikle yerleşse ve orada yerleşebilecek kimselerden olsa yahut da bir fakih bir medresede yahut bir sufi bir tekkede yerleşse, -devlet başkanı buna izin vermiş olsun ya da olmasın- bulunduğu yeri terk etmesi konusunda rahatsız edilmez. Yiyecek satın almak, namaz kılmak, yıkanmak gibi bir ihtiyacı için orayı terk etse oradaki hakkı ortadan kalkmaz. Bu kişi ister yerine birini veya eşyasını bıraksın ister bırakmasın fark etmez. Oraya devlet başkanının izniyle girmiş olsun ya da olmasın hüküm yine böyledir. Ancak vakfeden kişi orada ancak devlet başkanının izniyle yerleşmesini şart koşmuşsa o zaman izin şarttır. Kişi bir ihtiyaç olmaksızın yerini terk ederse hakkını kaybeder.

 

Not:

a. Nevevi'nin "öncelikle yerleşse" ifadesinden ilk anda "oraya girmek için vakıf nazırının izninin gerekmediği" anlaşılmaktaysa da İbnü's-Salah ve Nevevl'nin fetvasına yer aldığına göre örf sebebiyle bu kastedilmemiştir. İbnü'l-İmad ise bunu "vakfeden kimse vakfın nazırı için dilediği kimseyi orada oturtup dilediği kimseyi engelleme yetkisini verdiğinde hüküm böyle olur" şeklinde yorumlamışsa da hüküm böyledir; çünkü bu, vakfın nazırının yetkisini kısıtlamaktır.

 

b. Bir kimse [handa] bir odaya yerleştikten sonra ortalarda görülmese, ortada bulunmadığı zaman dilimi örfe göre uzun olmasa, daha sonra geri dönse -eve başka birisi oturmuş olsa bile- oradaki hakkı devam eder; çünkü hem daha önce oturmuş üstelik de o evde oturmaya alışmıştır. Ortada bulunmadığı esnada "geri döndüğünde boşaltması" şartıyla oraya birinin oturmasına engelolamaz. Şayet uzun süre ortalıkta görünmezse hakkı geçersiz hale gelir.

 

c. Bir cadde, mescid gibi bir yerden yararlanan kimse uzun süredir yararlanmaya devam etse -yolculara vakfedilmiş olan kervansaraylar dışında- o kimse rahatsız edilmez. Kervansaraylardaki yolcular ise bir korku ve yağmur gibi bir durum olmadığı sürece üç günden fazla kalmalarına izin verilmez. Vakfeden kimse bir şart ileri sürmüşse bundan daha fazlasına izin verilmez. Herhangi bir şey zikredilmemişse ~ örfe uygun hareket edilir. Buna göre ilim öğrenenlere vakfedilmiş bir medresede öğrenci amacını elde edinceye veya ilim öğrenmeyi terk edinceye kadar kalabilir. Bundan sonra oradan çıkarılır. SubKi'nin de belirttiği üzere bundan anlaşıldığına göre ilimle uğraşmak ve derse katılmak için bir medreseye bazı kimseler gelse ve bu kimseler için medresenin bağlı bulunduğu vakfın kaldırabileceği miktarda bir burs belirlense, onların bilinen bu burslarında indirim yapılamaz. Çünkü bu onlara zarar verir.

 

d. El-Mühezzeb'te "fıtır sadakası" konusunda FarıKi'den aktarılan bir notta şöyle denilmiştir: Fakihlerin kervansaraylarda kalması ve orada belirlenen ödeneği alması caizdir. Ancak sufinin medreselerde oturması ve oradan herhangi bir şeyalması caiz değildir; çünkü sufi isminin verilmesini gerektiren durum fakihte de bulunmaktadır. Oysa fakih isminin verilmesini gerektiren durum sufide bulunmaz.

 

e. Müslümanlardan her birinin -örfte yer aldığı şekliyle- medreselere girmesi, orada yemesi, içmesi ve uyuması caizdir, ancak fakih dışında birinin orada kalması caiz değildir. Ancak vakfeden kimse şart koşmuşsa kalabilir.

 

f. Açık alanda, bir şehrin otlağı olmayan bir yerde konaklayan kimselerin konaklamalarına engel olunmaz. Şayet otlaklar ve kamunun yararlanması için ayrılmış bölgeler darsa buralara girmelerine izin verilmez. Devlet başkanından çölde yerleşim birimi kurmak için izin isteseler ve onların çöle yerleşmeleri yoldan geçenlere zarar vermeyecek olsa devlet başkanı bu konuda maslahata en uygun yolu izler. Bu şahıslar izinsiz olarak çöle yerleşseler ve yoldan gelip geçenlere bir zararları olmasa bunu yapmaları engellenmez. Ancak yasak konulmasında bir maslahat söz konusu olursa devlet başkanı bunu yapabilir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

0ARAZİDEN ÇIKARILAN MÜŞTEREK MALLARIN HÜKMÜ