MUĞNİ’L-MUHTAC

ÖLÜ ARZİYİ İHYA ETMEK

 

MA'MUR ARAZİNİN HARİMİ

 

Ma'mur bir arazinin harımi ihya edilmekle mülkiyete konu olmaz. Harım, bir araziden tam olarak yararlanılabilmesi için ihtiyaç duyulan şeydir.

 

Buna göre bir köyün harimi; insanların toplandığı toplantı alanı, atların sevk edildiği, develerin çöktürüldüğü, kül vb. şeylerin atıldığı yerdir.

 

Ölü arazide bulunan kuyunun harımi su çeken kimsenin durduğu, çektiği suyu boşalttığı ve su dolabının bulunduğu yer ile suyun toplandığı yer ve hayvanların gidip geldiği yerdir.

 

Ölü arazide bulunan evin harımi kül, çöp ve karların atıldığı yer, kapı istikametine doğru yürüme alanıdır.

 

Kanal kuyularının harımi orada bir çukur kazıldığında suyunun azalmasına veya kuyunun yıkılmasına yol açabileceğinden korkulacak alandır.

 

İçinde birden fazla hanenin bulunduğu bir hanenin harımi yoktur. Her bir hane sahibi kendi mülkünde örf-adete uygun bir şekilde tasarruf ta bulunur. Şayet haksız bir fiilde bulunursa tazminde bulunur.

 

Daha doğru görüşe göre kişi; ihtiyata riayet ettiği ve duvarlarını sağlamlaştırdığı takdirde içinde meskenler bulunan evini hamam, ahır yapabilir. Kumaşçılar çarşısındaki dükkanını demirci yapabilir.

 

10. Ma'mur bir arazinin harımi ihya yoluyla mülk edinilemez; çünkü ma'mur arazinin sahibi o arazinin irtifak hakları üzerinde hak sahibidir. Bu yüzden oralarda tasarruf ta bulunmak başkasına haram olduğu için bu yerlere "harım" denilmiştir.

 

Not:  Nevevi'nin sözünden "harim"in mülke konu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu yönde bir görüş bulunmakla birlikte bunun aksi görüş daha doğrudur. Bununla birlikte, araziyi sulama hakkı tek başına satıma konu olmadığı gibi harim de-Ebu Asım elAbbadi'nin belirttiği üzere- tek başına satılamaz.

 

11. Harım, ma'mur bir yerden -aslen o olmaksızın yararlanabilmek mümkün olsa bile- tam olarak yararlanabilmek için ihtiyaç duyulan şeydir.

 

Not:  Nevevl'nin harımin hükmünden önce onun ne olduğunu açıklaması daha iyi olurdu; çünkü bir şeyin hükmü onun varlığını tasavvurdan sonra gelir.

 

12. Ölü halde olmayan bir köyün harıminin kapsamına şunlar girer:

 

a) Köyün toplantı alanı: Bu alan insanların toplanıp konuştukları yerdir. 

b) Atların sevk edildiği alan: Cüveynı ve başka alimlerin belirttiğine göre burası, insanların süvari olarak atları sevk ettiği alandır.

c) Oevelerin çöktürüldüğü alan: Cüveynı'nin önceki görüşüne kıyasla, şayet köy halkı deve sahibi ise onların develerini çöktürdüğü alan da harım kapsamındadır.

 

d) Hayvan pislikleri, kül, davar pisliği, vb. şeylerin atıldığı alan,

 

e) Çocukların oyun oynadığı alan.

f) Köyden müstakil olmakla birlikte köye yakın olan otlak ve odun toplama alanı (orman): Bunu Cüveynı belirtmiştir. Beğavl'ye göre buralar uzak da olsa böyledir. Kadı Hüseyin ve başkalarının ifadesinden de bu anlaşılmaktadır. Ezral'nin belirttiğine göre bu, otlak ve orman aşırı derecede uzak olmadığında ve köyün irtifak hakları kapsamında görüldüklerinde söz konusu olur. Şayet otlak ve orman müstakil olmayıp uzağa gitmekten korkulduğunda buralarda hayvan otlatılıyor veya odun toplanılıyorsa o zaman buralar harım kapsamında değildir.

 

13. Ölü arazilerde kazılmış olan bir kuyunun harımi şunları kapsar:

 

a) Kuyudan su çekmek isteyen kimsenin kuyu başında durduğu yer. Kişinin kendi arazisinde kazdığı kuyu ise öde göre arazi kapsamında kabul edilir.

 

b) Suyu boşaltma yeri: Bununla kastedilen, kuyudan su çeken kişinin suyu içine boşalttığı şeydir. E!-Muharrer ve başka eserlerde bu ifade burada belirttiğimiz şekilde "suyu boşaltma yeri" denilerek açıklanmıştır. Nevevi'nin amacı harımin su boşaltma yeri olduğunu belirtmektir. Aynı şekilde bu kelimeye atfedilen diğer kelimelerde de "yer" ifadesi varmış gibi düşünülür.

 

c) Su dolabl: Er-Ravda ve Eş-Şerhu'!-Kebir'de kayıtlı olarak belirtildiğine göre "şayet su çekme su dolabı ile yapılıyorsa" burası da kuyunun harımine dahildir.

 

d) Suyun toplandığı yer: Kuyudan çıkarılan ve havuzda biriktirilen suyun hayvanları ve ekinleri sulamak üzere atıldığı yerdir. Bu açıklamamız, "ikinci maddede belirtilen suyu boşaltma yerinden sonra burada suyun toplandığı yerden bahsedilerek tekrara düşülmüştür" şeklindeki bir itirazı geçersiz kılmaktadır.

 

e) Su çeken kimse şayet suyu bir hayvan ile taşıyorsa yahut bir insan ile taşıyorsa suyu ona doğru götürüp kuyuya geri döndüğü yer: Burası da harim kapsamına dahildir; çünkü kuyudan yararlanmak bununla mümkün olur.

 

Yalnızca içmek için suyu alınan kuyuların hanminde su içen kimsenin durduğu yer dikkate alınır.

 

Bir kimse ölü bir arazide daha önce var olan bir kuyunun suyunu azaltacak şekilde başka bir kuyu kazmak istese daha doğru görüşe göre bunu yapması engellenir. Bu görüşe göre ölü arazilerin hanmi konusunda da bu görüş dikkate alınır.

 

14. Ölü arazide inşa edilmiş evin hariminin kapsamına şu alanlar girer:

 

a) Kül, çöp, kar yağan bir bölgede ise karın atıldığı alan: Çünkü bu alanlara ihtiyaç vardır.

b) Kapıya doğru yürünen alan: Çünkü evden yararlanmak bu sayede mümkün olur. Burada "kapıya doğru" derken kastedilen kapı yönü olup bundan kasıt, ev sahibinin, kapının bulunduğu alana paralel bütün arazide hak sahibi olduğu anlamına gelmez, başka bir şahıs bu bölgeye bir geçiş alanı yaptığında o araziyi ihya etme hakkına sahiptir. Gitmek ve dönmek için bu alana ihtiyaç duyulsa bile hüküm böyledir.

 

Evin duvarlarının avlusu, yani evin duvarlarının etrafında bulunan boş alan evin hanmine dahil değildir. İki görüş içinden İbnü'rRif'a'nın İmam Şafii (r.a.)'den, ZerkeşI'nin de alimlerin çoğunluğundan naklettiği daha uygun görüşe göre hüküm böyledir. Bununla birlikte bu avlunun yakınına ona zarar verecek olan kuyu kazmak, duvar bitiştirmek, kumlarını koymak gibi şeyler yasaktır; çünkü bu, başkasının mülküne zarar verecek şekilde tasarruf ta bulunmaktır.

 

15. Ölü halde olmayan kanal kuyularının hariminin kapsamına, içine kuyu kazıldığında önceki kuyunun suyunun azalmasından veya çökmesinden korkulmayan alan girer. Bu, arazinin sertlik ve yumuÖ şaklık durumuna göre değişir. Burada su çekecek kimsenin duracağı yer veya yukarıda su çekmek üzere kazılmış bulunan kuyu konusunda geçen yerler hartm kapsamında yer almaz. Burada yalnızca kuyuyu ve suyunu koruyacak yerler hartm kapsamında yer alır. Bununla birlikte bir kimse kendi mülkünde bir kuyu kazdıktan sonra başka bir kimse de kendi mülkünde bir kuyu kazsa ve bu ikinci kuyu ilkinin suyunu azaltacak ikinci şahsın kuyu kazması engellenmez. Arada şu fark vardır: İlk olarak kuyuyu kazmak mülk edinmek olduğundan bu başkasına zarar verdiğinde kişinin bunu yapmasına müsaade edilmez. Burada ise herkes kendi mülkünde tasarruf ta bulunmakta oIduğundan bunu yapması engellenemez.

 

Not:  Nevevi'nin harım olarak kabul ettiği alan mutlak olarak değil kuyuların kazılmasına nisbetledir. Buna göre başka bir şahsın zikredilen harıme yapı yapması -ZerkeşI'nin de belirttiği üzere- caizdir.

 

Bu görüş de "ölü arazi ona vardığında" geçerlidir. Şayet ortada harımin sınırının tamamlanmasından önce mülk bir arazi varsa harım ölü arazinin bittiği yere kadardır. 

 

16. İçinde her biri ihya edilmiş han eI eri n buIunduğu bir hanenin hartmi yoktur; çünkü herhangi bir yeri bir hanenin hartmi kabuI etmek diğerinin hartmi kabuI etmekten daha öncelikli değildir.

 

Not:  Nevevl'nin "hanelerle dolu" ifadesi bir kayıt olmayıp etrafında ölü arazi bulunmayan haneler hakkında da hüküm böyledir. İşlek yolda bulunan ve içinde haneler bulunmayan bir hane de -Rafiı'nin bitki kökleri ve meyvelerinin satımı bölümünde belirttiğine göre- böyledir. Çünkü bu yol bütün Müslümanlara aittir. Ancak işlek olmayan bir yoldaki arazinin durumu farklıdır.

 

17. Her bir hanenin sahibi kendi mülkünde -komşusu bundan zarar görse bile veya komşunun malının telef olmasına yol açsa biletasarrufta bulunma konusunda öde uygun hareket eder. Bu şuna benzer: Bir kimse bir su kuyusu veya içine ot koymak üzere bir kuyu kazsa; bu kuyu sebebiyle komşunun duvarı zarar görecek olsa veya ot sebebiyle komşunun kuyusunun suyu değişikliğe uğrayacak olsa bile bunu yapabilir; zira mülk sahibinin komşusuna zarar verecek olan tasarruflarda bulunmasına engelolmak, telafi edilemez zararlara yol açar.

 

Şayet kişi tasarruf ta bulunma konusunda öd-adetteki sınırları aşarsa, başına buyruk hareket etmesi sebebiyle tazminle yükümlü olur.

 

18. Bir kimse içinde meskenler bulunan hanesini hamam, değirmen, tabakhane, ahır, ve fırın olarak yahut kumaşçılar çarşısındaki dükkanını demirei, beyazlatıcı, tabaklama dükkanı olarak [kullanabilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre ihtiyata riayet etmek ve duvarlarını yapacağı işe uyacak şekilde sağlamlaştırmak kaydıyla bunu yapabilir; çünkü bu tamamen kendisine ait olan bir mülk olup onun bunu yapmasını engellemek kendisine zarar verir.

 

[ikinci görüş]

 

Bu diğer şahıslar için zararlı olduğundan kişi bunu yapamaz.

 

Bu görüş "Zarar zararla giderilmez" ilkesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.

 

19. ilk görüşe göre kişi normal şartlarda komşusunun duvarlarına zararı olduğu bilinen bir şey yaparsa, örneğin duvarı tehdit edecek şiddette duvara vurursa yahut suyu, yaşlık komşunun duvarına sirayet edecek şekilde kendi bahçesinde alıkoyarsa daha doğru görüşe göre bunu yapmasına izin verilmez.

 

Zerkeşi' nin de belirttiği üzere kişinin malike değil mülkiyete zarar verecek tasarruf ta bulunması yasaktır. Bundan biraz önce geçen şu mesele istisna edilir: Bir kimse kendi mülkü olan arazide çukur kazdığında bu sebeple komşunun duvarı göçecek olsa bile çukur kazmasına izin verilir.

 

Bazıları şu durumu da istisna etmiştir: Bir kimsenin umuma açık olmayan yolda bir evi bulunsa -Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere yolda ortak olan şahıslardan izin almadıkça- bu evini mescit, hamam, dükkan veya yol yapamaz. Bu hüküm itiraza açıktır. İtirazın gerekçesi ise şudur: Kişinin kendi mülkünde tasarruf ta bulunması engellenemez. "Sulh" konusunda geçtiği üzere itimad edilmesi gereken görüş budur.

 

Bir kimse kendi duvarını kırarken duvar sallansa ve üzerinde asılı bulunan şey yere düşerek kırılsa Iraklı alimlerimize göre "vurma esnasında düşerse tazminle yükümlü olur, aksi takdirde tazminle yükümlü olmaz". Kadı Hüseyin "her iki durumda da tazmin söz konusu olmaz" demiştir. Zahir olan görüş budur.

 

Not:  Nevevi "Şayet haksız fiilde bulunursa tazminle yükümlü olur" ifadesini "daha doğru görüşe göre" ifadesinden sonra zikretse daha iyi olurdu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

HAREM BÖLGESİNDEKİ ÖLÜ ARAZİLERİN İHYASI