ÖLÜ ARZİYİ İHYA ETMEK |
ÖLÜ ARAZİNİN HÜKMÜ
5. Ölü arazinin hükmü şu
şekildedir:
[a. İslam Yurdunda olan
ölü araziler]
Şayet bu arazi İslam
yurdunda ise;
[1] - Müslümanın ihya etmek
suretiyle onu mülk edinmesi caizdir. Devletin izin verip vermemesi önemli
olmayıp meşhur hadislerde yer aldığı üzere Resulullah (s.a.v.)'ın izin vermiş
olması yeterlidir. Ayrıca "odun toplamak" ve "av yapmak"
gibi bu da serbest olan fiillerdendir. Ancak görüş ayrılığından kurtulmak için
devlete durumu bildirmek müstehaptır. Devlet, zekat olarak toplanan hayvanların
atlatılması için ölü araziler içinden belirli arazileri ayırdığı halde bir
kimse buraları ihya ederse devlet başkanının izni olmadıkça o topraklara sahip
olamaz; çünkü bu, yöneticilere itiraz etme anlamına gelen bir fiildir.
Not:
a. Nevevi'nin "mülk
edinmek (temellük)" ifadesinden "mükellef olma"nın gerekli
olduğu anlamı çıkabilir; çünkü çocuk ve deliye mal temlik edilebilir ancak
onlar temellük edemezler. Kadu Ebu't-Tayyib'in ifadeleri de bu anlamı
çağnştırmaktadır. Ancak -Maverdı ve Ruyani'nin açık olarak belirttiği üzere-
daha doğru görüşe göre bu hususta mükellef olan ile olmayan arasında fark
yoktur.
b. Nevevl'nin
"Müslüman" ifadesine itiraz olarak şu ileri sürülebilir: "Bir
Müslüman, ölü bir arazinin etrafını taşla çevirse ve o arazideki ihya hakkını
terk etmese, hakkının sakıt olacağı kadar bir süre geçmese, başka bir Müslüman
orayı temellük etmesi halinde oraya sahip olması mümkün olsa bile bunu yapması
helalolmaz." Şayet Nevevl'nin "caizdir" ifadesi
"sahihtir" anlamında anlaşılırsa o zaman bu itiraz yersizdir.
c. Nevevi'nin "daha
önce ma'mur hale getirilmemiş araziler Müslüman tarafından ihya edilerek
temellük edilir" şeklindeki genel ifadesinin kapsamından "bütün
Müslümanların hakkının söz konusu olduğu; yol, kabristan, Arafat, Müzdelife,
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in zekat develeri için koruluk olarak ayırdığı
araziler" istisna edilir.
d. Nevevl'nin "daha
önce hiç ma'mur hale getirilmemiş" ifadesinin zıt anlamından
"cahiliye döneminde ma'mur iken sonradan harap olan ve ma'murluk izleri
üzerinde kalmış olan arazi" istisna edilir. Müslüman bir kimse -ileride
belirtileceği üzere- buraları ihya ederek mülk edinebilir.
[2] - KMir bir kimse
İslam ülkesinin ölü topraklarını ma'mur hale getirdiğinde o toprağa sahip
olamaz. Nitekim bu hususu Nevevi şu ifadeleriyle açıklamıştır:
Zımm!, ölü toprağı ihya
etme hakkına sahip değildir.
Devlet tarafından izin
verilmiş olsa bile zımm! veya -ifadeden evleviyet yoluyla anlaşıldığı üzere-
başka herhangi bir kMir ölü araziyi ihya etmekle ona malik olamaz; çünkü bu,
üstünlük kurmaktır. Kafirlerin ise bizim ülkemizde bunu yapma hakkı yoktur.
Zımm! bir kimse ölü
toprağı ihya ederse toprak onun elinden alınır, kendisine herhangi bir ücret de
ödenmez. Müslüman bir şahıs onu kMirin elinden alır da ihya ederse -er-Ravda'da
belirtildiğine göre- devlet kendisine izin vermemiş olsa bile o toprağa sahip
olur; çünkü zımm!nin fiilinin hiçbir etkisi yoktur. Zımm! şahsın arazi üzerinde
malı kalırsa oradan nakledilir. Zımm! kişi araziye ekim yaptıktan sonra
araziyle ilgilenmese devlet oradan elde edilecek ürünleri kamunun yararı için
harcar. Herhangi birinin o tarladaki ürünleri mülk edinmesi helal olmaz.
Zımmı ve müste'men bizim
ülkemizde bize zararı olmadığı sürece odun ve ot toplayabilir, av yapabilir,
ölü araziden toprak taşıyabilir.
Harbi'nin bunu yapmasına
ise izin verilmez. Bununla birlikte bunlardan herhangi bir şey almışsa -Mütevelll'nin
belirttiği üzere ona sahip olur.
[b. İslam Vurdu Dışında
olan ölü araziler]
Ölü arazi kafirlerin
ülkesinde ise onların bu toprakları ihya hakkı vardır. Şayet bu topraklar
kafirlerin Müslümanlara karşı savunduğu topraklar değilse bir müslümanın da o
toprakları ihya etme hakkı vardır.
Ölü arazi İslam yurdu
dışında gerek harp ülkesinde gerek başka bir yerde olsun kafirlerin bu
arazileri mutlak olarak ihya etme hakkı vardır; çünkü bu onların ülkelerine
ilişkin bir haktır ve onların bunu yapmasında bizim için bir zarar söz konusu
değildir. Dolayısıyla av yapma durumunda olduğu gibi ölü araziyi ihya etmeleri
durumunda buralara sahip olurlar.
Aynı şekilde bu ölü
topraklar kafirlerin Müslümanlara karşı savunduğu topraklardan değilse
Müslümanların -tıpkı İslam ülkesindeki ölü toprakları olduğu gibi- o toprakları
da ihya etme hakkı vardır. Müslüman bu toprakları istıla etmekle ona malik
olamaz; çünkü bu topraklar kafirlerin mülkü olmadığından onların elinden mülk
olarak alınamaz.
Şayet bu topraklar
Müslümanlara karşı savunduğu topraklar ise -el-Muharrer'de açık olarak ifade
edildiği üzere- Müslüman bir kimse orayı ihya etmekle oraya sahip olamaz.
Nevevl'nin ifadesi bu
toprakların onların ülkelerindeki ma'mur topraklar gibi olduğu anlamına gelmektedir
ki o toprakları savunurken biz ele geçirirsek ganimette hak sahibi olanlar bu
toprakların beşte dördünü, ganimetin beşte birinde hak sahibi olanlar da bu
toprakların beşte birini ihya etme konusunda öncelikli hak sahibidir. Ganimette
hak sahibi olanlar kendilerine ait payı ihya etmek istemezlerse -tıpkı ölü
arazinin çevresini taşla çeviren kimsenin durumunda olduğu gibi- ganimetin
beşte birinde hak sahibi olanlar öncelikli hak sahibidir; çünkü onlar
diğerlerinin ganimette ortağıdır, bu yüzden bu hakkın kendilerine özgü olması
konusunda da öncelik sahibidirler.
Kafirler, ülkelerini
anlaşma yoluyla bize teslim edip cizye ödemeleri karşılığında orada oturma
konusunda bizimle anlaşma yaparlarsa, onların ülkelerinin ma'mur olan kısımları
fey olur, ölü olup da Müslümanlara karşı savundukları kısım ise daha doğru
görüşe göre feyde alacaklı olanlar için taşla çevrilir. Devlet bu arazileri
onlar için korur, bu araziler derhal feye dönüşmez.
Kafirler ile ülkeleri
kendilerinde kalması şartıyla barış anlaşması yaparsak ölü araziler içinden
etrafı taşla çevrilenler, ma'mur arazilere tabi olarak onlara ait kabul edilir.
Bu, bizim ülkemizdeki ma'mur arazilere tabi olarak ölü arazilerin etrafının
çevrilmesi gibidir.
Zımmıler ortadan kaybolur
ise İslam ülkesinde onlara ait olan kiliseler geride mirasçısı bulunmaksızın
bıraktıkları malları ile aynı hükme tabi olur.
Hristiyanların İslam
ülkesindeki ibadethaneleri, arazileri ihya etmekle mülk edinilemez.
6. "Islam
ülkesi" ifadesi ile şu topraklar kastedilmektedir:
> Bağdat ve Basra
gibi Müslümanlar tarafından kurulmuş şehirler,
> Medine ve Yemen
gibi halkının Müslüman olduğu topraklar,
> Hayber ve Irak
toprakları gibi zorla fethedilmiş topraklar,
> Kuru mülkiyeti
Müslümanlara ait olup kafirlerin haraç ödeme karşılığında oturduğu ve sulh
yoluyla elde edilmiş topraklar.
Şayet kafirlere ait
şehirler "kuru mülkiyeti onlara ait olmak" şartıyla fethedilmişse bu
bölgelerin ölü arazileri de harp ülkesinin ölü arazileri gibidir.
Kafirler Müslümanların
oturduğu Tarsus vb. bir bölgeye hakim olunca bu bölge harp ülkesine dönüşmez.
Ma'mur olan arazi
sahibine aittir.
7. Gerek İslam ülkesinde
gerekse başka yerlerde ma 'mur olan arazi, şayet biliniyorsa sahibine aittir.
Sahibi ister Müslüman, ister zimmı isterse başka bir şeyolsun isterse onun
mirasçısı olsun fark etmez. Bu topraklardan harap hale gelenler ihya yoluyla
mülk edinilemez. Maverdı, ele geçirilmeden önce kafir bir şahsın sahiplikten
yüz çevirdiği araziyi istisna etmiştir ki bu ihya yoluyla mülk edinilebilir.
Not: Nevevl'nin ifadesi gerek şimdi gerekse
geçmişte ma'mur olup sonradan ma'murluğu silinen arazileri kapsamaktadır. Hatta
ifadenin bu ikinci anlamı kapsaması Nevevl'nin şu ifadesinden daha iyidir:
"Ma'mur olan arazide ihya söz konusu olmayıp bu arazi sahibine
aittir."
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
SAHİBİ BİLİNMEYEN
ARAZİNİN İHYA EDİLMESİ