MUĞNİ’L-MUHTAC

VAKIF

 

VAKFA İLİŞKİN İRADE BEYANININ ŞARTLARI

 

Bir vakıf işleminde [sözlü irade beyanında bulunurken] dört şey şart koşulur:

 

BİRİNCİ ŞART: EBEDİLİK

İKİNCİ ŞART: VAKIF GELİRLERİNİN HARCANACAĞI KİMSELERİN / YERİN BELİRTİLMESİ

ÜÇÜNCÜ ŞART: VAKIF İŞLEMİNİN [ŞARTA BAĞLANMAKSIZIN] DERHAL YAPILMASI

DÖRDÜNCÜ ŞART: VAKFIN BAĞLAYICı OLMASI

 

BİRİNCİ ŞART: EBEDİLİK

 

Bir kimse "bunu bir seneliğine vakfettim" dese vakıf işlemi geçersiz [batıl] olur.

 

Bir kimse "bu malı çocuklarıma vakfettim" veya "Zeyd'e sonra da onun nesline vakfettim" dese ve başka herhangi bir şey söylemese, daha güçlü görüşe göre vakıf sahih olur. Daha güçlü görüşe göre; a) Vakfedilen mal bahsedilen kişinin ölümünden sonra da vakıf olarak kalmaya devam eder. b) Bahsedilen kişinin!kişilerin ölümünden sonra vakıf mal, vakfeden kişinin en yakınlarına sarf edilir.

 

Bir kimsenin "bu malı, doğacak çocuğu ma vakfettim" demek suretiyle vakıfta bulunması örneğinde olduğu gibi vakfın ilk kısmı munkatı' (kesik) ise mezhepte esas alınan görüşe göre vakıf batıl olur.

 

Kişinin "bu malı çocuklarıma sonra bir adama sonra da fakirlere vakfettim" demesi durumunda olduğu gibi vakfın orta kısmı munkatı' (kesik) olursa mezhepte esas alınan görüşe göre vakıf sahih olur.

 

1. Vakıf ta ebedllik iki şekilde olur:

 

[a] - "Fakirlere vakıfta bulunma" durumunda olduğu gibi kıyamet in kopmasından önce insanlık içinde eksik olmayacak [toplumda hiçbir zaman yok olmayacak, her zaman var olacak] kimselere vakıf ta bulunmak,

 

[b] - Önce "Zeyd" diye belirli bir kimseye onun ölümünden sonra da "fakirlere vakıf ta bulunma" durumunda olduğu gibi önce ölüp yok olacak birine ardından da toplumda hiçbir zaman eksik olmayacak bir gruba vakıf ta bulunmak gibi.

 

2. Vakıf bir süre ile sınırlandırılırsa sahih olmaz. Örneğin kişi "bu malı şu kimseye bir seneliğine vakfettim" demiş olsa, sözlü irade beyanı fas id olduğundan vakıf batıl olur.

Şayet bu ifadeden sonra mesela "bu malı bir yıllığına Zeyd' e vakfettim ondan sonra da fakirlere vakfettim" demek suretiyle vakfın harcanacağı bir yer zikrederse vakıf sahih olur.

Bulkini'nin Harezml'den naklettiğine göre bu konuda vakfeden kişinin şartına riayet edilir.

 

Not:  Zikredilen hüküm, köle azadına (tahrir) benzemeyen vakıf işlemlerinde söz konusudur. Mescit, kabir ve kervansaray vakfı gibi köle azadına benzeyen vakıf işlemlerinde, örneğin kişinin "burayı bir yıllığma mescit olarak vakfettim" demesi durumunda bu vakıf ebedı olarak sahih olur. Bu, söz konusu vakıflarda fasid şart zikretmeye benzer. Bu görüşü Cüveynı dile getirmiş, başkaları da ona tabi olmuştur. Yani bu tip vakıflar, fasid şart ile fasid olmaz.

.

3. Bir kimse "çocuklarıma vakfettim" veya "Zeyd'e sonra da onun nesline vakfettim" gibi varlığı devamlı olmayan kimselere vakıfta bulunsa ve bunların ölümünden sonra vakfın kimlere harcanacağına dair herhangi bir şey zikretmese [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre vakıf sahih olur; çünkü vakfın amacı Allah'a yaklaşmak ve devamlı olmaktır. Kişi vakfın başlangıçta kime harcanacağını açıkladığında onun sonrasında bu vakfın hayır yoluna harcanması kolaydır. Bu tip vakfa "sonu kesik vakıf" adı verilir.

 

[İkinci görüş]

 

Bu vakfın sonu kesik olduğundan vakıf batılolur.

 

4. [Yukarıdaki meselede] ilk görüş esas alındığında;

 

Adı belirtilen kişilerin ölümünden sonra vakfedilen mal[ın ne olacağı konusunda iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre vakfedilen mal yine vakıf olarak kalmaya devam eder; çünkü vakıf, yapısı itibarıyla tıpkı azat etme gibi devamlı bir tasarruftur.

 

[İkinci görüş]

 

Vakıf ortadan kalkar ve bu mal vakfeden kimsenin mülküne, o ölmüşse mirasçısının mülküne döner.

 

5. İlk görüş esas alındığında, vakıf işleminde adı geçen kimselerin ölümünden sonra mal [kime harcanır? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre mal, vakfedilen kişilerin ölümünden sonra vakfeden kişiye en yakın şahıslara harcanır; çünkü yakınlara verilen sadaka, Allah'a en çok yaklaştıran fiillerdendir.

 

[*] - Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: Yakının olmayan bir kimseye verdiğin sadaka bir sadakadır, yakınına verdiğin sadaka ise hem bir sadaka hem de akrabalık bağını gözetmedir.(Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, 6, 337)

 

Harezm! ve başka alimlerin açık ifadelerine göre daha doğru görüş şudur: Bu sadaka, kişinin yakınlarından fakir olanlara özgü olup mirasçılarına verilmez. Buna göre kızın oğlu, amcaoğluna göre öncelik sahibidir.

 

[İtiraz]  Gerek zekat gerekse şer'an verilmesi gereken diğer mal! ödeneklerin ne bütününün ne de bir kısmının fakir yakınlara ödenmesi zorunlu değildir. Vakıf da böyle olmalıdır.

 

[Cevap]  Yakınlara vakıfta bulunma konusunda Şari insanları teşvik etmiştir.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) Eba Talha'ya şöyle buyurmuştur: Ben [senin sadaka olarak vermek istediğin hurma bahçeni] yakınlarına vermeni uygun görüyorum.(Buhari, zekat, 1461; Ebu Davud, Zekat, 1689)

 

Bunun üzerine Ebu Talha da bahçesini akrabalarına ve amcaoğullarına vakfetmiştir.

 

Ayrıca zekat ve diğer zorunlu malı vergilerin ödenmesi gereken belirli kimseler var olup bunlar arasında akrabalar yoktur. Vakıfta ise ödenmesi gereken belirli bir kimse bulunmadığından bunun akrabalara ödenmesi daha faziletlidir. İşte bu sebeple vakfın harcanacağı yer olarak akrabaları belirledik.

 

[ikinci görüş]

 

Bu vakıf geliri fakirlere ve miskinlere harcanır; çünkü vakıf sonuç itibarıyla onlara dönecektir.

 

İlk görüşe göre kişinin akrabası olmazsa devlet başkanı vakfın gelirlerini Müslümanların maslahatları için harcar. Ruyanı bunu İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadesi olarak aktarmıştır.

 

[Zayıf] bir görüşe göre zekat fakirlere ve miskinlere harcanır.

 

Not:  Bu, vakfeden kişi vakfettiği malın müstakil maliki olduğunda geçerli olur. Şayet devlet başkanı devlet hazinesinden "falan kimselere" diyerek vakıf ta bulunur da o kişiler sonradan ortadan kalkarsa ZerkeşI'nin belirttiğine göre "bu vakıf, devlet başkanının yakınlarına değil Müslümanların yararına harcanır. Alimler bu görüşü ifade etmemiş olmakla birlikte bu daha doğrudur." Fetvalarda şu husus yer almaktadır: "Vakfın kime yapıldığı belli değilse bu vakfın geliri, sonu kesik olan vakfın gelirinin harcandığı yerlere harcanır."

 

6. Bir vakıf işlemi ilk kısmı kesik olarak yapıldığı halde devamı fakirlere verilmek üzere yapılsa, örneğin;

 

> Malını vakfeden kimse "bu malı çocuğuma sonra da fakirlere vakfettim" dediği halde onun çocuğu olmasa,

> "Bu malı inşa edilecek mescide sonra da fakirlere vakfettim",

> "Bu malı ileride doğacak çocuklarıma sonra da fakirlere

vakfettim" ,

 

Gibi bir ifade kullansa, [bu vakfın geçerli olup olmadığı konusunda mezhep içinde iki rivayet bulunmaktadır:]

 

[Birinci rivayet)

 

Mezhepte esas alınan rivayet e göre bu vakıf batıldır; çünkü birinci örnekte vakfedilen malın gelirinin vakfedilen kimseye şu an itibarıyla harcanması mümkün değildir. Diğerlerinde de aynı durum söz konusudur.

 

[İkinci rivayet)

 

Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş vardır. Bu görüşlerin birincisine göre vakıf işlemi sahih olur. Nevevi Tashihü't-Tenbih adlı eserde bu görüşü doğru kabul etmiştir.

 

Kişi, ölüm hastalığı esnasında mirasçılarından bir kısmına bir malını vakfetse, diğer mirasçılar bunu onaylamasa yahut önce belirsiz bir kimseye sonra da fakirlere vakıfta bulunsa bu vakıf, ilk kısmı kesintili bir vakıf olmuş olur.

 

Not:  Nevevl'nin "ilk kısmı kesintili olan vakıf" konusunda verdiği örnek eksiktir. Onun, benim eklediğim açıklamaları yapması daha uygun olurdu. Aksi takdirde Nevevl'nin verdiği örnek hem ilk kısmı hem son kısmı kesintili vakfa örnek olmaktadır. Kadı Hüseyin ve başkalarının belirttiğine göre bunun batıl olduğu konusunda bir görüş ayrılığı söz konusu değildir.

 

7. Bir vakıf işlemi, orta kısmı kesintili olarak yapılsa; örneğin kişi "bu malı önce çocuklarıma sonra onlardan bir adama sonra da fakirlere vakfettim" dese, [bu vakıf sahih olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki rivayet bulunmaktadır:]

 

[Birinci rivayet)

 

Mezhepte esas alınan rivayete göre, vakıf gelirinin şimdi ve ge- ~ lecekte kendisine harcanacağı kimseler mevcut olduğundan vakıf sahih olur. Burada görüş ayrılığı, son tarafı kesintili olan vakıf konusundaki görüş ayrılığına dayalıdır. Bu vakfın ona göre sahih olması daha önceliklidir.

 

[İkinci rivayet]

 

[Bu konuda sahih olup olmadığına ilişkin iki görüş bulunmaktadır.]

 

ilk rivayete göre, kişinin çocuklarından sonra vakıf geliri vakfeden kimseye en yakın olan şahıslara değil fakirlere harcanır; çünkü kesintinin ne kadar süreyle devam edeceği bilinmemektedir.

 

Kişi "bu malı çocuklarıma sonra kölenin kendisine sonra da fakirlere vakfettim" dese bu vakıf da "orta kısmı kesintili" bir vakıf olmuş olur. Ancak bu durumda vakıf geliri, tıpkı son kısmı kesintili olan vakıf ta olduğu gibi kişinin çocuklarından sonra akrabalarına harcanır.

 

Şarih Celaleddin eI-Mahalli, el-Minhac metninde yer alan örneği bu şekilde anlamış ve metni şerhedenlerin pek çoğu da bu konuda kendisine tabi olmuştur. Ancak durum böyle değildir. İbnü'I-Mukrl'nin Ravd adlı eseri dışında bu ikisinin farklılığına dikkati çeken bir kimseyi görmedim. Hocamız Zekeriya el-Ensarı de Fethu'l-Vehhab adlı eserinde ona tabi olmuştur.

 

 

İKİNCİ ŞART: VAKIF GELİRLERİNİN HARCANACAĞI KİMSELERİN / YERİN BELİRTİLMESİ

 

Malını vakfetmek isteyen kişi [nereye vakfettiğini belirtmeksizin] yalnızca "vakfettim" dese, daha güçlü görüşe göre vakıf geçersiz olur.

 

8. Malını vakfetmek isteyen kişi, nereye vakfettiğini belirtmeden "şu malımı vakfettim" demekle yetinse [bu ifade ile vakıf işlemi gerçekleşmiş olur mu? Bu konuda İmam ŞafiI (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre, vakıf gelirinin harcanacağı yeri belirtmemiş olması sebebiyle vakıf geçersiz olur.

 

[İtiraz]  Kişi "malımın üçte birini vasiyet ettim" deyip kime vasiyet ettiğini belirtmese bu vasiyet sahih olur ve fakirlere verilir. Burada da böyle olmalıydı. Nitekim daha güçlü görüşün karşısında yer alan görüş bunu söylemektedir. Şeyh Ebu Hamid bu görüşü tercih etmiş, Subki de kişinin "bu malı Allah için vakfettim" demesi örneğinde bu görüşe meyletmiştir.

 

[Cevap]

1. Vasiyetlerin çoğunluğu fakirlere yapılır, dolayısıyla mutlak olarak zikredilen ifade fakirlere yorulur. Vakıf ise böyle değildir.

 

2. Vasiyette esnek davranıldığından bilinmeyen şeyin vasiyeti ve necis şeyin vasiyeti de sahih görülmüştür. Vakıf ise böyle değildir.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Kişi, vakıf malının kime harcanacağına içinden niyet etse ve daha sonra bunu itiraf etse, zahire göre bu sahih olur."

 

Gazzi buna itiraz ederek şöyle demiştir: Kişi "boşadım" dedikten sonra içinden "karısını boşamaya" niyet etse karısı boşanmış olmaz; çünkü niyet, kullanılan sözlü ifade ona uygunsa sahih olur, Burada, vakfın nereye harcanacağını gösteren herhangi bir sözcük söz konusu değildir.

 

Bu görüş daha güçlüdür.

 

9. Kişi, vakıf gelirinin harcanacağı yeri özet bir şekilde belirtse, örneğin "bu malı şu mescide vakfettim" dese, alimlerin çoğunluğuna göre bu yeterli olur ve vakıf geliri o mescidin yararı için harcanır. Kaffal ise şöyle demiştir: "Bu kişi, mescidin iman için gibi bir ifade kullanmak suretiyle vakıf gelirinin harcanacağı yeri belirtmezse vakıf sahih olmaz."

 

 

ÜÇÜNCÜ ŞART: VAKIF İŞLEMİNİN [ŞARTA BAĞLANMAKSIZIN] DERHAL YAPILMASI

 

"Zeyd gelirse [şu malımı] vakfettim" deme örneğinde olduğu gibi vakıf işleminin şarta bağlanması caiz değildir.

 

10. Bir kimse "Zeyd gelirse şu malımı şuraya vakfettim" diyerek vakfı şarta bağlasa bu caiz olmaz; çünkü vakıf işlemi mülkiyetin derhal nakledilmesine dayalı bir işlem olup "başkasına galip kılma (tağlib)" ve "sirayet" bu işlemde geçerli değildir. Bu yüzden tıpkı satım ve hibede olduğu gibi vakfın da şarta bağlanması sahih değildir.

 

Not:       a. Görüş ayrılığı köle azadı mahiyetinde olmayan vakıflarla ilgilidir. Ancak kişinin "ramazan ayı geldiğinde şu arazimi mescit kıldım" vb. bir ifadeyle köle azadı mahiyetinde bir vakıf ta bulunsa -İbnü'r-Rif'a'nın belirttiğine göre- akit sahih olur.

 

b. Yine bu görüş ayrılığı, kişinin vakfı ölüme bağlamaması halinde söz konusu olur. Şayet kişi "evimi, ölümümden sonra fakirlere vakfettim" diyerek vakıfta bulunursa vakıf sahih olur. Rafiı ve Nevevi, Kaffal'in "kişi bu evini satıma arz etse, rücu etmiş olur" ifadesine dayanarak bu işlemin vasiyet mahiyetinde olduğunu söylemişlerdir.

 

c. Kişi vakfı şarta bağlamaksızın yaptığı halde vakfettiği malın teslimini ölümden sonraya bağlasa, ZerkeşI'nin Kadı Hüseyin'den naklettiğine göre bu caiz olur.

 

d. Kişi "bu malı dilediğim kişiye" veya "dilediğim şeye vakfettim" dese ve vakfetme esnasında da dilediği şeyi veya kişiyi tayin etmiş olsa bu sahih olur ve onun yapacağı açıklama dikkate alınır. Aksi takdirde bilinmezlik sebebiyle vakıf geçerli olmaz.

 

e. Kişi "bu malı Allah'ın dilediği şeye vakfettim" dese bu sözü geçersiz olur; çünkü Allah'ın neyi dilediği bilinemez.

 

 

DÖRDÜNCÜ ŞART: VAKFIN BAĞLAYICı OLMASI

 

Kişi muhayyerlik şartıyla vakıf ta bulunsa, doğru görüşe göre vakıf batıl olur.

 

11. Rafii bunu köle azadı ve hibeye benzetmiştir. Subki şöyle demiştir: "Rafil'nin bu sözünden, kişinin kim olduğunu belirtmeksizin kölesini azat etmesinin batıl olduğu anlaşılmaktadır. Kaffal bu durumda köle azadının batıl olmayacağını; çünkü köle azadının tağlib ve sirayet esasına dayalı olduğunu söylemiştir."

 

Doğru görüşün karşısında yer alan görüşe göre vakıf sahih, şart ise geçersiz olur. Bu, kişinin "ric'at etme söz konusu olmaksızın karısını boşaması"na benzer.

 

Not:  Nevevl'nin "daha güçlü görüş" demesi daha uygun olurdu; çünkü görüş ayrılığı Buveytl'nin eserinde yer alan İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüş arasındadır.

 

12. Kişi, vakfettiği malın kiraya verilmemesi şartıyla malını vakfetse [bu şarta uymak gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre, ister kişi hiçbir şekilde kiraya verilmemesini isterse bir yıldan fazla süreyle kiraya verilmemesini şart koşmuş olsun -maslahatı içeren diğer şartlarda olduğu gibi- vakıf sahih olur ve bu şarta uyulur.

 

[İkinci görüş]

 

Şarta uyulmaz; çünkü bu, menfaat üzerinde hak sahibi olan kimseye kısıtlama getirmektir.

 

Not:       a. Nevevl'nin genel ifadesinin kapsamından zorunluluk durumu dışarıda bırakılır. Örneğin bir ev vakfeden kişi evin bir yıldan fazla süreyle kiraya verilmemesini şart koşsa, ev yıkılsa, evin imar edilmesi ancak birkaç yıllığına kiraya vermekle mümkün olsa, İbnü's-Salah bu durumda vakıf yapan kişi ilk olarak kiraya verilmemesini şart koşmuş olsa bile yeni akitlerle kiraya verilmesini caiz kabul etmiştir; çünkü bu durumda kirayı geçerli saymamak vakfın atıl duruma gelmesine yol açar. Bu ise vakıf yapan kimsenin maslahatına aykırıdır.

 

Subki ve Ezrai "yeni akitlerle" şeklindeki kayıt dışında İbnü's-Salah'ın fetvasına katılmışlar ve şöyle demişlerdir: "Tek bir akitle kiraya vermesi de caizdir." Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere burada İbnü's-Salah'ın fetvası daha uygundur; çünkü zaruretler kendi miktarınca takdir olunur,

 

b. Malını vakfeden kişi malının üç yıldan fazla süreyle kiraya verilmemesini şart koşsa, vakfın nazırı vakfı altı yıllığına kiraya verse bakılır: Tek bir akitle kiraya vermişse bu kira akdi hiçbir şekilde caiz olmaz. Bu, -konunun başında da işaret edildiği üzere- "akdin bölünmesi" kuralına dayalı olarak çözümlenmez. Nazır önce üç yıllığına kiraya verip süre bitmeden tekrar üç yıllığına kiraya verirse İbnü's-Salah'ın fetvasına göre ikinci kira akdi sahih olmaz. Daha sahih olan görüşü esas alacak olursak, vakfı kiralamış olan kişiden gelecek dönem için kiralama yapmak -vakıf yapan kişinin şartına bağlı olarak- sahih olur.

Birbirine bitişik süreler tek bir süre gibi kabul edilir. Burada ilk akdi değil ikinci akdi batıl kabul etmemiz, ikincisinin ayrı olması sebebiyledir.

 

c. Vakfeden kişi vakıfnamede "vakfedilen yerin, ticarethanesi dışında kiraya verilmemesi" vb. bir şart ileri sürmüşse şarta uyulur. Bunu Ezrai belirtmiş ve "buna dair açık bir ifade görmedim" demiştir. Zahir olan da budur. EI-Matlab'da belirtildiğine göre kendisine vakıf yapılan kişi vakfedilen şeyi ödünç olarak verebilir.

 

Bir kimse bir yeri mescid olarak vakfederken oranın -mesela"Şafiiler" gibi bir gruba özgü olmasını şart koşsa, tıpkı okul ve kervansaray vakfetme durumunda olduğu gibi orası onlara özgü olur.

 

13. Bir kimse bir yeri ilk olarak mescit olarak vakfedip oranın -mesela- "Şafiiler" gibi bir gruba özgü olmasını şart koşsa [ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre söz konusu mescit belirtilen gruba özgü olur. Yani -el-Muharrer; er-Ravda ve eş-Şerhu'l-Kebir'de belirtildiği üzere- kişinin şartına riayet edilir. Bu durumda söz konusu mekanda onlardan başkası namaz kılamaz, itikaf yapamaz.

 

Nitekim medrese ve kervansaray gibi bir yer vakfedilirken oranın belirli kimselere özgü olması şart koşulsa, bu gibi yerlerin onlara özgü olacağı konusunda görüş aynlığı söz konusu değildir.

 

[İkinci görüş]

 

Mescit bu kimselere özgü olmaz; çünkü bir mekanı mescit yapmak köle azadına benzediğinden belirli kimselere özgü olmaz.

 

Bir kabristanın belirli kimselere ait olması şart koşulsa Cüveyni'nin belirttiğine göre alimlerin çoğunluğu kabristanın o kimselere özgü olduğu görüşündedir.

 

Bir kimse önce iki şahsa sonra da fakirlere ait olmak üzere bir mal vakfetse, bu iki şahıstan biri öldüğünde İmam Şafii (r.a.) tarafından ifade edilen daha doğru görüşe göre ölen kişinin payı diğerine verilir.

 

14. Bir kimse önce belirli iki şah sa sonra da fakirlere ait olmak üzere bir mal vakfetse, bu iki şahıstan biri ölse [vakıf malın durumu ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Harmele'nin eserinde belirtildiğine göre İmam Şafii (r.a.) tarafından belirtilen ve daha doğru olan görüşe göre ölen şahsın payı diğerine harcanır; çünkü vakfın fakirlere intikal etmesi için her ikisinin de ölmüş olması şarttır. Oysa her ikisi ölmüş değildir. Fakirlere verilmesi mümkün olmadığında vakıf yapan kimsenin belirttiği şahsa verilmesi daha önceliklidir.

 

[ikinci görüş]

 

Her iki şahıs birlikte öldüğünde olduğu gibi bu durumda da fakirlere verilir.

 

Not:       a. Görüş ayrılığı, vakıf yapan kişi ayrıntılı açıklama yapmadığı takdirde söz konusu olur. Şayet vakıf yapan kişi "bu iki şahıstan her birine malın yarısını vakfettim" derse Subkl'nin belirttiği üzere bu durumda iki vakıf işlemi söz kousu olduğundan ölen kişinin payı diğerine verilmez. Bu durumda ölen şahsın payının, vakfeden kişiye en yakın olan şahıslara veya fakirlere verilmesi muhtemeldir. Şayet kişi "daha sonra fakirlere vakfettim" demişse fakirlere verilmesi doğruya daha yakındır. Şayet "bu ikisinden sonra fakirlere vakfettim" demişse ilk görüş daha yakındır.

 

b. Bir kimse belirli iki şahsa vakıf ta bulunsa, bunlardan sonra kime harcanacağını söylemese, ölen kişinin payı diğer şahsa mı ait olur yoksa vakfeden kişinin yakınlarına mı verilir? Bu konuda iki görüş vardır. Hocamız Zekeriya el-Ensan'nin de belirttiğine göre daha uygun olan bunun diğer şahsa verilmesidir ki Ezrai de bunu sahih kabul etmiştir.

 

c. Belirli iki kişiye vakıf yapıldığında bu şahıslardan birisi vakfı reddetse veya onun ölmüş olduğu anlaşılsa daha doğru olan görüşe kıyasla vakıf diğer şahsa verilir.

 

d. Bir kimse "önce Zeyd'e sonra Amr'a sonra Bekir'e sonra fakirlere" vakıf ta bulunsa, Amr Zeyd'den önce ölse sonra Zeyd ölse Maverdı ve Ruyanı şöyle demiştir: "Bekir bir şey alamaz, vakıf Zeyd'den fakirlere intikal eder; çünkü vakıf yapan kişi fakirleri Amr' dan sonra zikretmiştir. Amr ilk olarak ölmekle herhangi bir şeye hak kazanamadığından Bekir'in ondan herhangi bir şeye malik olması caiz değil-

 

Kadı Hüseyin fetvalarında şöyle demiştir: Daha güçlü olan görüşe göre bu vakıf Bekir'e verilir; çünkü fakirlerin vakıf üzerinde hak sahibi olması Bekir'in ölmüş olmasına bağlıdır.

Bu şuna benzer: Bir kimse "çocuğuna, sonra çocuğun çocuğu na sonra da fakirlere" vakıf ta bulunsa, babanın çocuğu ölse, sonra çocuk ölse vakıf mal fakirlere intikal eder.

Beğavl'nin uzun bir meseledeki fetvası da bununla uyumlu olup bu fetva özetle şöyledir:

"Tertip üzere yapılan bir vakıf işleminde vakıf yapan kişinin zürriyetinden herhangi bir kişi öldüğünde, kendisinden daha üstte olan kişinin kendisini engellemesi sebebiyle vakıfta hak sahibi olamamış olsa, daha sonradan hak sahibi olduğunda onun çocuğu kendisine ortak olur." Zerkeşı "bu, doğruya en yakın görüştür" demiştir.

 

e. Kişi "çocuklarıma vakfettim, onların çocukları ölünce fakirlere vakfettim" dese çocukların çocukları vakfın kapsamına girer mi girmez mi? İbn Ebu Asrun ilk görüşü tercih etmiştir. Çocukların çocuklarının zikredilmesi onların da vakıf kapsamına girdiğine delildir.

Ezrai bunun tercih edilen görüş olduğunu söylemiştir. Şeyh Ebu Hamid şöyle demiştir: "Doğru olan bunun orta kısmı kesintiye uğramış bir vakıf olduğudur; çünkü çocukların çocuklarının vakıftan herhangi bir şeyalması şart koşulmamış, yalnızca başkalarının hak sahibi olması için onların ölmüş olmaları şart koşulmuştur. " Bu, daha uygundur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

VAKIF İŞLEMİNİ GERÇEKLEŞTİRMEDE KULLANILAN SÖZLÜ İFADELERE İLİŞKİN HÜKÜMLER