MUSAKAT AKDİ |
MÜSAKAT AKDİNE İLİŞKİN
BAZI HÜKÜMLER
A. İŞÇİNİN VE AĞAÇ
SAHİBİNİN GÖREVLERİ
B. MUSAKAT AKDİNİN
BAĞLAYICILIĞI
A. İŞÇİNİN VE AĞAÇ
SAHİBİNİN GÖREVLERİ
İşçi, ürünün düzgün olması
ve artması için her yıl yapılan; sulama, nehir temizleme, ağacın etrafında
suyun biriktiği küçük çukurları ıslah etme, hurmaları aşılama, zararlı ot ve
kamışları temizleme, bölgedeki adete göre [hurma için] çardaklar yapma, ürünü
koruma, toplama ve daha doğru görüşe göre kurutma işlerini yapmakla yükümlüdür.
Meyvenin kökünü (yani
ağacı) korumanın amaçlandığı ve her sene yapılmayan "arazinin etrafını
duvarla çevirmek", "yeni bir nehir kazmak" gibi işler ise arazi
sahibinin yükümlülüğüdür.
35. Müsakat akdi
yapılırken herhangi bir kayıt zikredilmemişse işçi ürünün düzgün olması ve
artması için her yıl yapılan ve ürünün aslının korunması amaçlanmayan işlemleri
yapmakla yükümlü olur.
Bu işlemler şunlardır:
a. Sulama:
Şayet ağaçlar kendi kökleriyle
suyu çekmiyorsa işçinin bunu yapması gerekir. Sulamaya bağlı bulunan; su yolunu
ıslah etme, sulama esnasında su kanalının baş tarafını açma ve kapatma gibi
işler de bu kapsama dahildir. İşçi, sulamayı ağaç sahibinin yapmasını şart
koşsa ve o da bunu kabul etse bu caiz olur. Bu hüküm Buveytı'nin eserinde İmam
Şafii (r.a.)'nin açık ifadesi olarak belirtilmiştir; çünkü Ba'lltürü hurma için
müsakat akdi yapmak caizdir ki bu hurma ağacı suyu kökleriyle çeker. Meşhur
görüşe göre işçinin yapması gereken bir şeyi ağaç sahibinin yapmasının şart
koşulması akdi batıl kılar. Suyu kendi kökleriyle çeken ağaç konusunda Maverdı
mezhep içinde üç hüküm bulunduğunu nakletmiştir. Bunların birincisine göre bu
ağaçları sulamak işçinin yükümlülüğüdür.
İkincisine göre ağaç
sahibinin yükümlülüğüdür. Üçüncüsüne göre -ki zahir olan da bu görüştürsulamayı
işçinin veya ağaç sahibinin yapmasını şart koşmak caizdir. Herhangi bir kayıt
konulmazsa akit sahih olur ve bunu yapmak işçinin yükümlülüğü olur.
b. Nehirdeki yani su kanalındaki
çamur vb. şeylerin temizlenmesi,
c. Suyun biriktiği küçük
çukurların ıslahı:
Ağaçların etrafında
ağacın suyu çekmesi için kazılan küçük çukurların ıslah edilmesi gerekir.
d. Hurmaların
aşılanması:
Hurma aşılamak erkek
hurma tomurcuğunu dişi tomurcuğun üzerine koymak suretiyle yapılır. Bazı hurma
ağaçları rüzgarın esiş yönünde bulunduğundan ve rüzgar tarafından erkek
polenler dişilere taşındığından bunu yapmaya gerek kalmayabilir.
e. Zararlı ot ve
kamışların koparılması:
Er-Ravda'da belirtildiğine
göre zararlı atların giderilmesi de işçinin yükümlülüğüdür. Nevevi burada
Arapçadaki kele' sözcüğünü kullanmış olsa daha uygun olurdu; çünkü bu sözcük
hem yeşil hem de sararmış ot için kullanılır. Hoşfş kelimesi ise meşhur görüşe
göre yalnızca kurumuş ot için kullanılır. işçinin ağaca zararlı olan kamışları
da koparması gerekir.
f. Salkımlara güneş
gelmesini engelleyen dalların ayıklanması:
İşçi salkımlara güneşin
gelmesini engelleyen dalları da kopar malı ve uzaklaştırmalıdır, böylece salkımların
toplanması da daha kolay olur.
g. işçinin kürek vb. bir
şeyle toprağı bellemesi de gerekir; çünkü örf bunu da gerektirmektedir. Bu
husus uzun eserlerde yer almaktadır.
Not:
a. Nevevl'nin ifadesinin
kapsamından; "aşılamanın yapıldığı tomurcuk", "hurmaları kuşlar
ve eşek arılarından korumak için salkımların içine konduğu sepet", tırpan,
çapa, öküz, saban vb. şeyleri dışarıda bırakmak amacıyla "işlemleri
yapmakla yükümlü olur" ifadesiyle kayıtladım. Çünkü bunları temin etmek
ağaç sahibinin yükümlülüğüdür. Zira bunlar maldır. işçi yalnızca iş yapmakla
yükümlüdür.
b. işçinin yükümlülüğü
belirlenirken her yıl tekrar tekrar yapılan şeyler dikkati alınmıştır; çünkü
tekrarlanmayan şeyin etkisi, müsakat akdi sona erdikten sonra da devam eder.
İşçiyi bununla yükümlü tutmak onu zora sokmak olur.
h. Üzümlerin asmalara
(çardaklara) bırakılmasının adet olduğu bölgelerde müsakat akdinde işçinin
çardakları ıslah etmesi de yükümlülükleri arasında yer almaktadır. Çardak
yapmak, tahtalar dikerek üzümleri bunun üzerine koymak suretiyle yapılır.
Mütevelll, "kamış üzerinde yetişenler için kamış dikmek de böyledir."
demiştir.
1. Daha doğru görüşe
göre;
> İşçi ağaçtaki
meyveleri hırsızlardan, kuşlardan ve eşek arılarından korumakla yükümlüdür .. Bunu,
her bir salkımı ağaç sahibinin hazırlayacağı sepet vb. kaplara koymak suretiyle
yapar. Kayısıları ise ihtiyaç olduğunda üzerlerine ot koymak suretiyle yapar.
> İşçi ürünü toplayıp
bir kap içinde hırsızlar vb. kimselere karşı koruma altına almakla da
yükümlüdür.
> Yine işçi ürünü
kurutmakla da görevlidir; çünkü bu, ürünün yararı içindir.
Görüş ayrılığı
yukarıdaki üç mesele hakkında da geçerlidir. Ancak er-Ravda'da ikinci ve üçüncü
mesele hakkında "doğru görüşe göre" ifadesi kullanılmıştır.
Diğer görüşe göre ise
[bu üç husus] işçinin görevi değildir; çünkü ürünü korumak müsakat akdi
kapsamındaki işlerden değildir. Aynı şekilde ürünün toplanması ve kurutulması
da böyledir; çünkü bunlar ürünün kamil hale gelmeSinden sonra olur.
Not: Eş-Şerhu'l-Kebır ve Er-Ravda'da "işçinin
ürünü kurutma yükümlülüğü", bu konuda düzenli bir adetin bulunmasıyla veya
bunun akit sırasında şart koşulmasıyla kayıtlanmıştır. Bu kayıt, görüş ayrılığı
ile ilgili değildir.
İbnü'l-Mukri bu konuda
ürünün korunması ve toplanmasını da kurutulmasına kıyas etmiştir ki zahir olan
bu görüştür.
Ürünü kurutmak gerekli
olduğunda harman yerini düzeltme, ürünü oraya nakletmek ve şayet ihtiyaç
duyulursa güneşte ürünün altını üstüne çevirmek gerekir.
Ağaç sahibinin yapması
gereken bir şeyi işçi onun izniyle yaparsa ücret almaya hak kazanır. Şayet
"elbisesini yıkamasını emretme durumunda nasıl ki ücret kazanamıyorsa
yalnızca izin verme durumunda da ücret kazanamaması gerekir" denilecek
olursa şöyle cevap verilir: "Burada ağaç sahibinin izin vermesi,
elbisesini yıkamayı emretmesi gibi değil, kendisine ait borcu başkasının
ödemesini emretmesi gibi değerlendirilir."
36. Meyvenin kökünü
(yani ağacı) korumanın amaçlandığı ve her yıl tekrarlanmayan "bahçenin
etrafına duvar yapılması", "yeni bir nehir kazılması", "var
olan nehrin ıslah edilmesi", "su dolapları ve kapıların
konulması" gibi işler ağaç sahibinin görevidir; çünkü örf bunu
gerektirmektedir. Yine [şayet ağaçların bulunduğu arazi haraç vergisinin
alındığı bir arazi ise] haracı ödemek de ağaç sahibinin yükümlülüğüdür.
Not:
a. Nevevi'nin
"duvar yapmak gibi" ifadesi duvarın üzerine diken koymak ve duvardaki
çatlakları yamamak gibi görevlerin ağaç sahibine ait olmadığı izlenimini
uyandırmaktaysa da bu kastedilmiş değildir. daha doğru görüşe göre bu örf ve
adete göre belirlenir.
b. Nevevi'nin
"yeni" ifadesi daha önce var olan nehri ıslah görevinin işçiye ait
olduğu izlenimi uyandırmaktaysa da bu kastedilmemiştir, aksine bu ağaç
sahibinin görevidir. Subki'nin İmam Şafii (r.a.)'den ikincisinin ağaç sahibine
ait bir görevolduğuna dair ifadesi "bu konuda görevin ağaç sahibine veya
işçiye ait olmasına dair bir adet bulunması hali ile ilgilidir" şeklinde
yorum yapılır.
B. MUSAKAT AKDİNİN
BAĞLAYICILIĞI
Müsakat akdi bağlayıcıdır.
Buna göre işçi işi bitirmeden önce terk edip gitse, ağaç sahibi bakımı
kendiliğinden yap sa işçinin meyveler üzerindeki hakkı devam eder. Ağaç sahibi
bunu kendiliğinden yapmazsa hakim işi tamamlayacak birini ücretle tutar. Ağaç
sahibi durumu hakime götür me imkanı bulamazsa yaptığı harcamaları işçiden geri
almak istiyorsa harcama yaptığına dair şahit tutması gereklidir.
İşçi ölerek geride mal
bıraksa, mirasçı geriye kalan işleri bu terikeden harcama yaparak tamamlar.
Mirasçı işi kendiliğinden veya kendi malından da tamamlayabilir.
İşçinin hıyaneti tespit
edilirse bir denetleyid onun yanına verilir. Şayet ürün denetleyid aracılığıyla
da muhafaza edilemezse bunun için işçinin malından ödenmek üzere işçi tutulur.
Üründe başka hak sahibi
çıkarsa işçi, kendisiyle müsakat akdi yaptığı kişiden emsal ücretini alır.
37. Müsakat akdi -tıpkı
ücretle işçi çalıştırmada olduğu gibi- her iki taraf açısından da bağlayıcı bir
akittir. Aralarındaki ortak nokta her ikisinde de işçiliğin varlığı aynen devam
eden bir mal üzerinde gerçekleşmesidir. Mudarebe akdi ise bundan farklıdır;
çünkü işçilikten sonra ortada mal kalmadığından bu akit vekalete benzemektedir.
[İtiraz]
1. Bu akdin bağlayıcı
olduğunu söylemek problem oluşturmaktadır; çünkü bu akit zimmet üzerine
yapıldığında borcun borç karşılığında satımına benzemektedir. Zira işi yapmak
işçinin borcudur. Meyve ise bir borç olmasa bile ortada mevcut olmadığından bir
anlamda borç gibidir. Borcun borç karşılığında satılmasının batılolduğu
konusunda ise icma edilmiştir.
2. Subki şöyle demiştir:
Bu akdin bağlayıcı olduğuna dair güçlü bir delile rastlamadım. Mezhebimiz
alimlerinden birinin bu akdin bağlayıcı olmadığını söylemesini ve böylece benim
görüşümle onun görüşünün uyumlu olmasını isterdim.
[Cevap]
1. Borcun borç
karşılığında satımına -havalede olduğu gibi- izin verilebilir. Burada ise
ihtiyaç dolayısıyla buna izin verilmesi daha önceliklidir.
2. Müsakat akdi bu
konuda ücretle işçi çalıştırmaya kıyas edilir.
38. Müsakat akdinde
ürünün çıkmasıyla işçi üründeki payına malik olur. Mudarebe akdinde ise böyle
değildir; çünkü mudarebe akdinde kar -müsakat akdindeki meyvenin aksine-
sermayenin koruyucusudur. Ancak müsakat akdi meyvenin çıkmasından sonra
yapılmışsa işçi meyvedeki payını akitle elde etmiş olur.
İbnü'l-Kattan'ın el-Furu
adlı eserinde belirtildiğine göre işçi, meyve henüz olgunlaşmadan önce onu
koparsa yetkisini aşan bir iş ~ yapmış olur. Bu durumda herhangi bir meyve
almaya hak kazanamaz.
Önceki görüş daha
güçlüdür. İkinci görüş "işçi meyve üzerindeki payına meyvenin ortaya
çıkmasıyla malik olur" görüşü dikkate alındığında geçerli olmaz.
39. Nevevi [yukarıdaki
maddede dile getirdiği hususu] daha sonra şu şekilde ayrıntılı olarak ifade
etmiştir:
Müsakat akdinde işçi, işi
yapmadan önce kaçar veya hastalamr yahut başka bir sebeple işi yapamaz hale
gelir de ağaç sahibi herhangi bir bedel talebinde bulunmaksızın işi kendi
başına yaparsa veya kendi malından harcamada bulunarak yaparsa -bir kimsenin
borcunu yabancı bir şahsın kendiliğinden ödemesi meselesinde olduğu gibi-
işçinin meyve üzerindeki hakkı devam eder.
Not:
a. Zikredilen hüküm
işçinin kaçmasına özgü değildir. İşçi mevcut olduğu halde ağaç sahibi kendi
isteğiyle işi kendisi yapsa hüküm yine böyle olur.
b. Nevevi'nin "ağaç
sahibi tamamlarsa" ifadesi ihtirazı bir kayıt olmayıp ağaç sahibi işin
bütününü kendi isteğiyle yapsa hüküm yine böyledir.
c. "Ağaç
sahibi" ifadesi de ihtirazı bir kayıt olmayıp işi yabancı bir şahıs işçi
adına kendiliğinden yapsa -ağaç sahibi bunu bilsin ya da bilmesin- hüküm yine
böyledir. Ağaç sahibinin, işi kendiliğinden yapmak isteyen yabancı şahsın
isteğine icabet etmesi zorunlu değildir.
d. Nevevi'nin
"kendiliğinden yapsa" ifadesinden şöyle bir anlam çıkmaktadır:
"Ağaç sahibi kendi malından masraf yaparak işi yaptırsa ve bununla
karşılıksız bir bağışta bulunmayı amaçlamasa işçi meyveden payalmaya hak
kazanamaz. Aynı şekilde yabancı bir şahıs -cuale akdinde olduğu gibi- ağaç
sahibi adına karşılıksız olarak bu ödemeyi yaptığında da hüküm böyledir."
Burada işçinin meyveden
hak kazanabileceği de söylenebilir. Bununla cOale arasında bağlayıcılık farkı
bulunmaktadır.
Subki ilk görüşün akla
daha yakın olduğunu söylemişse de güçlü olan görüş ikincisidir.
40. Şayet ağaçların
sahibi ağaç bakım işini karşılıksız olarak yapmamışsa, onun durumu mahkemeye
götürüp de ortada müsakat akdinin olduğu, işçinin kaçtığı ve yeri bilinmemesi
sebebiyle onu araştırmanın mümkün olmadığı sabit olduğunda hakim, işçinin
malından -ki bu mal isterse gayri menkul olsun- ödenmek şartıyla işi
tamamlayacak birini ücretle tutar.
Arazinin kendisi veya
bir kısmı ücret olarak mı kabul edilir yoksa ücret arazi satılarak elde edilen
paradan mı ödenir? Hakimin masIahata uygun olan seçeneği tercih etmesi gerekir.
İşçinin bir malı yoksa
bakılır:
[a] - Bu durum ürünün
olgunlaşmasından sonra söz konusu olmuşsa hakim -ihtiyaca göre- işçinin payının
bütününü veya bir kısmını satarak elde edilecek satım bedelinden ödemek
suretiyle işçi tutar.
[bL - Bu durum ürünün
olgunlaşmasından önce -ister ürün ortaya çıkmış olsun isterse çıkmış olmasın-
meydana gelir de hakim ürünün yetişmesine kadar vadeli olarak bu işi yapacak
bir işçi bulamazsa işçi adına ağaç sahibinden, üçüncü bir şahıstan veya devlet
hazinesinden borç alır; çünkü ürünü kesmeyi şart koşmaya ihtiyaç vardır. Şayi
hisseli ortaklıkta ise bu imkansızdır. Hakim borç alarak aldığı para ile işçi
tutar. Engelortadan kalktıktan sonra [kaçıp giden ve müsakat akdinin şartlarına
uymayan] işçi bunu öder veya ürünün olgunlaşmasından sonra hakim, işçinin
meyvedeki payından bu borcu öder. Şayet iş bu şekilde yerine gelirse, amaç
yerine gelmiş olacağından hakimin borç almasına ihtiyaç kalmaz.
Hakim, ağaç sahibinden
borç alırsa veya onun harcama yapmasına izin verir de ağaç sahibi harcama
yaparsa, hakimin ondan borç almış olması durumunda olduğu gibi burada da ağaç
sahibi yaptığı harcamayı geri alır.
Urünün ortaya
çıkmasından önce ve olgunlaşmasından sonra hakimin borç alma vb. yollara
başvurması mümkün olmadığında, ortaklık söz konusu olduğu için ağaç sahibi akdi
feshedemez.
Meyve "toplanması
şartıyla" satılamaz; çünkü şayi bir ortaklık söz konusu olduğu için
meyveyi toplamak mümkün değildir. Ancak ağaç sahibi ürünün tümünün satılmasına
razı olursa o zaman satım akdi sahih olur.
Er-Ravda'nın bu
konusunda şöyle denilmiştir: "Ağaç sahibinin, meyveyi toplamayı şart
koşmaksızın işçinin payını satın alması da mümkündür; çünkü ağaç sahibi,
toplamayı şart koşmaksızın ürün olgunlaşmadan önce ürünü satın alabilir"
görüşü zayıftır. Hatta Zerkeşı şöyle demiştir: "Eş-Şerhu'l-Kebir'in bu
konusunda yer alan ifade de bir yazım hatasıdır."
Şayet bu durum ürünün
ortaya çıkmasından önce meydana gelirse ağaç sahibi akdi feshedebilir. Bu
durumda işçinin, yaptığı işin ücretini alma hakkı vardır.
Not:
a. el-Muin adlı eserin
Yemen'li yazarının belirttiğine göre işçi ortada olduğu halde işi yapmaktan
kaçındığında da hakim işi yapması için ücretle birini tutar.
b. Nevevl'nin
ifadesinden anlaşıldığına göre müsakat akdi belirli bir mal üzerinde gerçekleşmiş
olsa bile hakim ücretle adam tutar. EI-Muin adlı eserin Yemen ve Neşa'lı
yazarının belirttiğine göre ağaç sahibi bu durumda akdi feshetme yetkisine
sahip olduğundan belirli bir mal üzerinde gerçekleşen müsakat akdinde hakim
bunu yapamaz. Güçlü olan da bu görüştür.
c. Alimlerin "hakim
işçi adına borç alır / ücretle adam tutar" ifadelerinden hakimin onun
adına müsakat akdi yapma yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır ki doğrusu da
budur.
41. Ağaç sahibi, hakimin
namazların kısaltılabileceği kadar uzak ~ bir mesafede bulunması sebebiyle
durumu ona iletemese veya hakim ~ yakında olmakla birlikte ağaç sahibinin
isteğine olumlu karşılık vermese, şayet müsakat akdinden dönmek istiyorsa işi
kendisinin yaptığına veya veya bunun için ücretle adam tuttuğuna dair şahit
tutması gerekir. Çünkü özür durumunda şahit tutmak hakimin hüküm vermesi
gibidir. Şahit tutma esnasında akitten caymak istediğni açıkça belirtir. Şayet
belirtildiği şekilde şahit tutmazsa akitten cayma hakkı yoktur. Şayet şahit
tutması mümkün olmazsa yine akitten cayamaz; çünkü bu nadiren meydana gelen bir
özürdür.
Not: Ağaç sahibi ağaçların bakımı için harcama
yapar ve buna dair şahit tutar, ardından yapılan harcamanın miktarı konusunda
işi yapması gereken şahısla anlaşmazlığa düşerse kimin sözünün kabul edileceği
konusunda Cüveyni iki ihtimalden söz etmiştir. Subki "ağaç sahibinin sözü
kabul edilir" görüşünü tercih etmiştir. Rafil ve Nevevi bu meseleyi açık
olarak ifade etmemişlerdir. Onların deve kiralayan şahsın ortadan kaybolması
meselesi ndeki ifadelerinden işçinin sözünün kabul edileceği anlaşılmaktadır.
Zira onlar deve sahibinin sözünün kabul edilmesi görüşünü tercih etmişler ve
gerekçe olarak da harcama yapan kişinin hakim tarafından kendisine
güvenilmediğini belirtmişlerdir. Öyleyse aynı hüküm bu konuda da geçerli olur.
42. Zimmetini ortaya
koyarak müsakat akdi yapmış olan işçi henüz iş tamamlanmadan önce ölüp de
geride mal bıraksa, mirasçısı bu maldan ücretle adam tutarak harcama yapmak
suretiyle işi tamamlar; çünkü bu, miras bırakan üzerine gerekli olmuş bir hak
olduğundan -tıpkı diğer borçlarda olduğu gibi- onun geriye bıraktığı maldan
karşılanır.
İşçinin meyveden
alacaklı olduğu hisse de geriye bıraktığı terikesi ile aynı özelliktedir.
Bunu Kadı Hüseyin ve
başkaları söylemiştir.
43. İşçinin mirasçısı
isterse işi kendi başına yapabileceği gibi kendi malından harcama yapmak
suretiyle de yaptırabilir, bu durumda müsakat akdinde şart koşulan meyveyi
almaya hak kazanır. Onun -tıpkı mirasçının diğer borçlarında olduğu gibi-
harcamaları miras olarak kalan maldan yapması gerekmez.
Ağaçların sahibi
mirasçıyı müsakat işini bilen ve güvenilir olarak tanıyorsa onun işi yapmasına
izin vermesi gerekir.
Ölen kişi geride mal
bırakmamış olursa onun adına borç alınmaz; çünkü -sağ kişinin aksine- ölen
şahsın zimmeti ortadan kalkmıştır. Ancak müsakat akdi somut bir mal üzerinde
yapılmışsa -tıpkı belirli bir işçinin ücretle tutulması meselesinde olduğu
gibi- işçinin ölümüyle akit kendiliğinden fesholmuş olur.
44. Müsakat akdi devam
ederken ağaç sahibinin ölmesiyle akit fesholmaz, işçi işini tamamlayıp kendi
payını alır.
45. Bir malın kendisine
vakfedildiği birinci kuşaktan bir şahıs o malın kendisine vakfedildiği ikinci kuşaktan
bir şahısla müsakat akdi yapsa sonra ilk şahıs müsakat akdi esnasında ölse, bu
vakıf tertib üzere yapılmışsa -ZerkeşI'nin de belirttiği üzere- akdin
fesholması gerekir; çünkü [işçi, ölen şahıstan sonra vakıftan yararlanma
hakkını elde etmiştir] kişi kendisinin işçisi olamaz.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bu konu bir bilme ce olarak şu şekilde 50rulur: Ağaç sahibinin ölümüyle
kendiliğinden fesholan müsakat akdi hangisidir?
Bundan mirasçı istisna
edilmiştir. Yani miras bırakan şahıs mirasçısı ile müsakat akdi yapmış olsa
sonra miras bırakan şahıs ölse müsakat akdi kendiliğinden fesholur.
46. Bir müsakat akdinde
işçinin hıyanet ettiği kendi ikrarıyla veya şahitlerin ifadesiyle yahut
[işçinin bu konuda yemin etmekten kaçınması üzerine] ağaç sahibinin ettiği
yeminle sabit olursa, işçi işi tamamlayıncaya kadar yanına bir denetleyici
verilir. Bununla birlikte işçiye el çektirilmez; çünkü işi yapmak onun
borcudur, onun işi yapması bu yolla sağlanabilir. Bu sebeple her iki hakkı da
gözetmiş olmak için bu yol takip edilir.
Denetleyicinin ücretini
işçi vermekle yükümlüdür. Şayet ürün bir denetleyici ile korunamaz ise işçinin
ağaçlar üzerindeki zilyedliğine bütünüyle son verilir. İşi yapmak üzere ücreti
işçinin malından ödenmesi şartıyla bir başka işçi tutulur; çünkü müsakat akdi
yapan işçinin işi yapması imkansız hale gelmiş ancak işin yapılması bu şekilde
mümkün olmuştur. Müsakat akdi işçinin somut bir malı üzerinde olmuşsa Ezral'nin
de belirttiği gibi işçi adına başka bir şahıs ücretle tutulmaz, aksine bu durumda
ağaç sahibi için [akdi bozup bozmama konusunda] muhayyerlik söz konusu olur.
47. Müsakat akdinde
işçinin işi yapmasının ardından meyvenin müsakat akdi yapan şahıstan başkasına
ait olduğu ortaya çıksa, örneğin üzerine müsakat akdi yapılmış olan meyveler
başkası için vasiyet edilmiş olsa yahut da ağacın başkasına ait olduğu ortaya
çıksa işçi, yaptığı iş karşılığında kendisiyle müsakat akdi yapan kişiden emsal
ücretini alır; çünkü işgücünü fasid bir bedel karşılığında harcadığından bunun
bedelini geri alır. Bu, işçi durumu bilmeksizin işi yaptığında geçerli olur.
Şayet durumu bilerek işi yapmışsa herhangi bir şeyalamaz. Aynı şekilde
meyvelerin veya ağacın başkasına ait olduğu iş yapılmadan önce ortaya çıkmışsa
bir şeyalamaz.
48. Ağaç sahibi ve işçi,
işçiye verilecek meyve oranı konusunda anlaşmazlığa düşseler, her iki tarafın
şahitleri bulunmasa veya her ikisinin de şahitleri bulunması sebebiyle bu
şahitlikler dikkate alınmasa, mudarebe akdinde olduğu gibi her iki taraf da
yemin ederek akdi fesheder. Şayet akit iş yapıldıktan sonra feshedilmişse,
meyve çıkmamış bile olsa işçi ağaç sahibinden emsal ücretini almaya hak
kazanır. Akit iş yapılmadan önce feshedilmişse işçi herhangi bir şey alamaz.
İki taraftan birinin
şahitleri varsa bunların ifadelerine göre hüküm verilir.
ZerkeşI'nin belirttiğine
göre "müsakat akdinde ikale (karşılıklı rıza ile akdin feshi) sahihtir.
Şayet ortada meyve varsa
işçi bundan almaya hak kazanamaz."
Müsakat akdi ne ilişkin
son hükümler:
a. Meyve çıkmadan önce
ağaç sahibinin akde tabi meyveyi satması sahih olmaz; çünkü işçinin bu meyvede
hakkı bulunmaktadır. Ağaç sahibi bu meyveyi satmaya çalışmakla adeta bu meyveyi
akitten istisna etmeye çalışmaktadır.
Meyve çıktıktan sonra
ağaç sahibinin bunu satması sahihtir. Bu durumda işçinin müşterinin satın
aldığı meyvedeki payı, ağaç sahibinde olan payı gibidir. Satıcı meyvedeki kendi
payını, ağaçtan kopartılması şartıyla tek başına satamaz; çünkü meyve şayi
hisseli olarak ortak olduğundan ağaçtan koparılması mümkün değildir.
b. Kadı Hüseyin'in
fetvalarında şu hüküm yer almaktadır: "Ağaç sahibi, işçinin yapması
gereken işleri ona şart koşarak müsakat akdi yapar ve işçi bu işlerin bir
kısmını yapmadığı halde ağaçlar meyve verirse işçi yalnızca yaptığı iş oranında
payalmaya hak kazanır. Şayet yapması gereken işlerin yarısını yapmışsa, akitte
alması şart koşulanın yarısını almaya hak kazanır. "
Bu görüş "işçi
meyvelere ortak değildir" görüşüne dayalıdır. Oysa tercihe şayan olan
görüşe göre işçi meyvelere ortaktır. Bu durumda işçi, yapması lazım gelen
işlerin tümünü yapmamış olsa bile meyvedeki payını almaya hak kazanır. Hocam
Remli de bu şekilde fetva vermiştir.
c. Ağaç sahibi ile kendi
zimmetini ortaya koyarak sözleşme yapan işçi başkası ile müsakat akdi yapabilir.
İkinci işçi için şart koşulan meyve oranı birinci işçinin meyve oranıyla
aynıysa veya daha azsa bunun hükmü açıktır. Şayet ikinci işçinin alacağı oran
daha fazla ise ilk işçinin oranına tekabül eden kısmı sahih olur, fazlalık
kısım sahih olmaz; çünkü akit bölünmüş olmaktadır. Bu durumda fazlalık kısımda
emsal ücret ödenmesi gerekli olur. Müsakat akdi somut mal üzere yapılmış da
işçiliği başka bir şahıs yapmışsa müsakat akdi ikinci işçinin işi yapması ile
değil de ilk işçinin işi terk etmesiyle birlikte fesholur. Bu durumda meyve,
ağaç sahibinin olur. İlk işçi herhangi bir şeyalamaz. İkinci işçi durumu
bilmeyerek işi yapmışsa emsal ücret almaya hak kazanır, aksi takdirde herhangi
bir şeyalamaz.
d. Bir şahıs binek
hayvanını bir başka şahsa çalıştırması için verse yahut bakımını yapması ve
gelirlerinin de ikisi arasında ortak olması üzere verse akit sahih olmaz; çünkü
ilk durumda hayvanı kiraya vermesi mümkün olduğundan hayvan üzerinde
belirsizlikler bulunan bir akit yapmaya ihtiyaç yoktur. İkinci durumda ise
hayvandan elde edilen şeyler kişinin işi ile gerçekleşmemektedir.
e. Bir kimse hayvanını,
ondan elde edilecek süt vb. ürünlerin yarısı karşılığında bir şah sa verip
hayvanın yemlenmesini de alan şahsın yapmasını şart koşsa, alan şahıs da bunu yapsa
hayvan sahibi yemlerin bedelini tazmin eder. ErRavda'daki "yarısının
bedelini tazmin eder" ifadesinin bir yazım hatası olduğu söylenmiştir.
Diğer şahıs da hayvandan elde edilen süt vb. ürünlerin yarısını hayvan sahibine
tazmin eder ki bu kendisi için şart koşulan miktardır. Zira bu fasid bir satım
akdi hükmüyle meydana gelmiştir. Hayvanın tazmin yükünü üstlenmez; çünkü
hayvanın karşılığında bir bedel bulunmamaktadır. Şayet hayvan sahibi
"hayvandan elde edilecek ürünün yarısı karşılığında hayvanı yemlemen için
sana veriyorum" der de alan şahıs bunu yaparsa, akitte şart koşulan ürünün
yarısı yem veren kişi tarafından tazmin edilir; çünkü bu, fasid bir satım akdi
hükmü ile elde edilmiştir. Diğer yarım ise tazmine tabi değildir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ
LİNK’E TIKLAYIN