MUĞNİ’L-MUHTAC

LUKATA / BULUNTU MAL

 

GİRİŞ

 

A. BULUNTU MALIN TANIMI

B. BULUNAN MALI ALMANIN MEŞRUİYETİ

 

A. BULUNTU MALIN TANIMI

 

Arapça'da "lükata" diye ifade edilen kelimenin sözlük anlamı "araştırılarak bulunan şey" anlamındadır. Nitekim bu anlamıyla şu ayette kullanılmıştır: ..... "Firavun ailesi onu buldu" [Kasas, 8]

 

Bunun terim anlamı şudur:

 

> Sahibi bulunmayan bir yerde,

> Harbı olmayan [harp ülkesi vatandaşı olmayan] sahibi tarafından,

> Düşürme, gaflet vb. bir yolla kaybolmuş olan,

> Bulan kimsenin sahibini bilmediği,

> Koruma altında olmayan ve kendi gücüyle kendisini de savunamayan,

> Bir mal yahut da kişiye özgü bir şeydir.

 

[Bu tanımda yer alan her bir ifade, tanımda yer almaması gereken şeyleri dışarıda bırakmaktadır.]

 

"Sahibi bulunmayan yer" ifadesi, sahibi bulunan bir yerde bulunan malı dışarıda bırakmaktadır. Bu yerin sahibi malın kendisine ait olduğunu iddia ederse malona ait olur, böyle bir iddiada bulunmazsa malın mülkiyetini ondan elde etmiş olan kişiye ait olur. Bu durum, araziyi ilk ihya eden şahsa kadar uzanır. Şayet araziyi ilk ihya eden kişi bu malın kendisine ait olduğunu iddia etmezse bu durumda mal, buluntu hükmünde olur.

 

"Düşürme, gaflet vb. bir yolla sahibinden zayi olmuş olan" ifadesi şunu dışarıda bırakmaktadır: Rüzgar bir kimsenin koruması altında olan bir elbiseyi başka bir yere fırlatsa yahut da kaçan bir kimse bir kimsenin bulunduğu yere bir kese fırlatıp kaçsa ve o kişi de kimin fırlattığını bilmese bu, zayi olmuş bir mal hükmünde olup kişi bunu koruma altına almak zorundadır, buna sahip olamaz.

 

Alimler "kayıp mal" ile "buluntu mal" arasında şu farkın bulunduğunu belirtmişlerdir:

"Kayıp mal" gerek hakim tarafından emanet olarak bırakılan gerekse başka kilitli bir yerde koruma altına alınan, sahibi bilinmeyen bir maldır. "Buluntu mal" ise koruma altına alınmaksızın kaybolmuş maldır. Kayıp malda koruma altında olmayı şart koşup buluntu malda bunun şart koşulmaması yaygın durum dikkate alınarak söylenmiştir. Aksi takdirde "kaçan bir kimsenin bir şeyi bir yere fırlatması" durumunda olduğu gibi koruma altında olmayan kayıp mallar da bulunmaktadır. Sahibi bulunan bir arazide veya bir evde bulunan bir dirhemin arazi ve evin sahibine mi yoksa oraya girmiş olan başka bir kimseye mi ait olduğunun bilinmemesi meselesinde olduğu gibi buluntu mal içinden koruma altında olanlar da bulunabilir. Kaffal'in belirttiğine göre bu durumda kişi para bulduğunda evine / arazisine girmiş olan kimselere paralarını kaybedip kaybetmediklerini sormalıdır.

 

"Harbı olmayan sahibi tarafından" kaydı ile, içinde bir müslümanın bulunmadığı harp ülkesinde bulunan mal dışarıda bırakılmıştır ki bu mal ganimet hükmündedir. Bunun beşte biri devlete verilir. Bu mal buluntu mal hükmünde değildir.

 

Tanımın geri kalan ifadeleriyle hangi hususların dışarıda bırakıldığı açıktır.

 

"Bulunmuş olan hedy kurbanını buluntu malolarak almanın sahih olduğu" hususu bu tanımın kapsamına girer. Bunun etkisi şurada görülür: Kişi bu hayvanı bulduktan sonra etrafa duyurduktan sonra kesmek suretiyle tasarruf ta bulunabilir.

 

Bu tarifin kapsamına "vakfedilen mal" da girer. Kişi bu malı bulduğunu etrafa duyurduktan sonra malın menfaatinden yararlanabilir.

 

"Buluntu malın yavrusu" bu tanıma bir aykırılık teşkil eder; çünkü yavru kaybedilmiş değildir. Yine İslamı dönemde gömülmüş define de buluntu malolarak alınması sahihtir, oysa bu, kayıp bir mal değildir. Dokunulmazlığı bulunmayan şarap da böyle olup bu bir mal veya kişiye özgü bir hak olmadığı halde bunun buluntu malolarak alınması sahihtir.

 

Nevevi'nin hibe konusundan sonra .bu konuyu ele almasının sebebi her birinde de bedelsiz olarak bir temlikin bulunmasıdır. EtTenbıh adlı eserde bu konu "ölü arazinin ihya edilmesi" konusundan sonra zikredilmiştir; çünkü her biri "Şari tarafından yapılan bir temlik" tir. Bu konunun "borç verme" konusundan sonra ele alınması da uygundur; çünkü burada da borç verme durumundaki hükümler geçerlidir. Burada adeta bir malı bulan kişiye o mal din tarafından borç verilmiş kabul edilmektedir.

 

 

B. BULUNAN MALI ALMANIN MEŞRUİYETİ

 

Bulunan bir malı almanın [meşruiyeti konusunda icma bulunmaktadır. Ancak bunun] meşrUiyeti konusunda temel delil icmadan önce iyilik ve güzellik yapmayı emreden ayetlerdir. Çünkü bulunan bir malın koruma ve sahibine geri verme amacıyla alınması bir iyiliktir.

 

[*] - Bu konudaki diğer bir delil de Buhar! ve Müs!im'de yer alan Zeyd bin Halid el-Cühenl' den rivayet edilen şu hadistir: Resulullah (s.a.v.)'a, bulunan altın ve gümüşün hükmü soruldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bunu bulduğun keseyi ve bağını iyice incele. Daha sonra bir yıl süreyle etrafa [para bulduğunu] ilan et. Sahibi gelirse ona verirsin. Gelmezse onu mülk edinip kendin için kullan ve bu mal senin elinde emanet hükmünde olsun. Zamanın birinde sahibi çıkıp gelirse [harcadığın kadar parayı] ona verirsin. Gelmezse dilediğin gibi yaparsın. "(Buhari, Lükata, 2427; Müs!im, Lükata, 4477)

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'e buluntu develer hakkında soru sorulunca şöyle cevap verdi:

"Senin onlarla ne işin var! Bu deveyi kendi haline bırak, o sahibi gelinceye kadar kendi ayağıyla su içmeye gidebilir, ağaçlardan yiyebilir."

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'e buluntu koyun hakkında soru sorulunca şöyle dedi: "Koyun bulursan aL. Alırsan [sahibi gelmezse] senin olur, [sahibi gelirse, gelen] kardeşinin olur. Almazsan kurdun olur. "(Buhari, Lükata, 2427; Müs!im, Lükata, 4477)

 

Buluntu malı alma işlemi hem emanet hem de velayeti ilgilendiren bir durumdur; çünkü malı bulan kimse bulduğu mal konusunda emanetçi konumundadır. Din, bulduğu malı koruma konusunda ona velayet [yetki] vermiştir. Onun durumu tıpkı küçük çocuğun velisinin durumu gibidir. Buluntu malı alma işleminde bir mal kazanma durumu da bulunmaktadır. Zira kişi mal bulduğunu bir yıl süreyle etrafa duyurduktan sonra sahibi gelmezse bulduğu malı kullanmaktadır. Buluntu malda çoğunlukla görülen durum da budur; zira durum sonunda bu noktaya dönmektedir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

BULUNTU MALI ALMA İŞLEMİNİN RÜKÜNLERİ