İKRAR |
MEÇHUL BİR ŞEY İKRAR
ETMEK
Nevevi daha sonra
bilinmeyen bir şeyin ikrar edilmesi konusunu ele almaya başlamıştır.
9. İster ilk olarak isterse
bir davaya / iddiaya cevap olarak olsun bilinmeyen bir şeyi ikrar etmek
geçerlidir; çünkü ikrar, daha önceki bir hakkı haber vermektir. Bir şey bazen
ayrıntılı olarak haber verilebileceği gibi detaya girmeden genelolarak da haber
verilebilir. Bunun sebebi ya ayrıntısını bilmemek yahut da vasiyet vb. bir
yolla bilinmeyecek bir şekilde sabit olması ya da başka bir şeyolabilir.
İkrar bu bakımdan inşa
şeklindeki tasarruflardan ayrılır; çünkü inşa şeklindeki tasarruflarda bir
şeyin sabit olması ilk olarak gerçekleşmesi ve bilinmezlikten kaçınma sebebiyle
ihtiyata riayet edilir, bu yüzden bu tasarruflar bilinmezliğe elverişli
değildir.
10. [Yukarıdaki kural
gereğince;] bir kimse "onun bende bir şeyi var" demiş olsa, bunun ne
olduğuna dair malolmaya elverişli herhangi bir şey zikrettiğinde yaptığı
açıklama kabul edilir.
"Malolmaya
elverişli şey", İmam Cüveynı'nin de belirttiği üzere bir yarar sağlama
veya bir zararı uzaklaştırma konusunda işe yarayan her türlü şeyolabilir. Ezrai
buna itiraz etmiştir.
Zikredilen şey "bir
fels" gibi az bir şey bile olsa bu geçerlidir; çünkü "şey"
sözcüğü bunun hakkında kullanılabilir.
Kişi, herhangi bir
açıklama yapmaktan kaçınırsa veya bir şey açıkladığı halde bu konuda kendisine
itiraz edilirse hükmün ne olacağı konusunu Nevevi bir sonraki fasılda
açıklamıştır.
11. Kişi, yaptığı
ikrarda geçen "şey" kelimesinin ne olduğunu açıklarken [birkaç
ihtimal söz konusu olabilir. Şöyle ki;]
[a] - [Açıkladığı şey]
malolarak edinilmeyen ancak mal cinsinden olan "bir buğday tanesi",
"patlıcan çiçeği", "fıstık kabuğu" veya "ceviz
kabuğu" gibi bir şey ise,
[b] - [Açıkladığı şey]
malolarak edinilmeyen ve mal cinsinden de olmayan, bununla birlikte elde
bulundurulması helalolan bir şey olsa, örneğin av için eğitilmiş veya
eğitilmeye elverişli bir köpek yahut gübre gibi bir şeyolsa, yine ölmüş bir
hayvanın derisi gibi necis bile olsa tabaklamakla temizlenecek bir şeyolsa,
yahut dokunulmazIığı bulunan bir şarap olsa,
[Bu iki durumda, ikrarda
bulunanın yaptığı açıklama kabul edilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre her iki durumda da zikredilen nesne "şey" sözcüğü ile anılması
doğru olacak bir nesne olduğundan, üstelik başkasından alınması haram olan, şayet
alınmışsa geri verilmesi gereken dokunulmaz bir malolduğundan bu açıklama kabul
edilir. Aslolan, kişinin zimmetinde bundan başka bir borcun bulunmamasıdır.
[ikinci görüş]
Her iki durumda da
yapılan açıklama kabul edilmez; çünkü birincisinin bir değeri yoktur ve kişinin
"benim üzerimde" sözünü söyleyerek böyle bir şeyi üstlenmesi doğru
değildir. İkincisi ise mal değildir. Oysa ikrarın zahiri, "şey"
sözcüğüyle bir malın kastedilmiş olduğunu göstermektedir.
Not:
a. Nevevi "eğitimli
köpek" demek yerine "edinilmesi caiz olan köpek" demiş olsaydı
benim zikrettiğim diğer hususlar da sözün kapsamına gireceği gibi ayrıca çoban
köpeği gibi hayvanlar da girerdi. Ancak bu durum, Nevevi'nin daha sonra
zikrettiği "kendisinden yarar sağlanmayan bir köpek olarak açıklama
yapılırsa bu kabul edilmez" ifadesinden anlaşılmaktadır.
b. İkrarda bulunan kişi,
"şey" ifadesiyle "şuf'a hakkı", "kazif haddi",
"emaneti geri vermek" gibi bir hususu kastettiğini söylerse bu
açıklaması -yukarıda belirttiğimiz gerekçeylekabul edilir.
12. ["Onun bende
bir şeyi vardır" şeklinde ikrarda bulunan kimse, daha sonra bu
"şey" ile ne kastettiğini açıklarken] dince edinilmesi helal olmayan;
"domuz", "av vb. konuda yarar elde edilmeyen bir köpek",
"tabaklanma ile temizlenmeyecek bir deri", "yenilmesi helal
olmayan ölmüş hayvan leşi", "dokunulmazlığı bulunmayan şarap"
gibi bir nesne zikretse bu açıklaması kabul edilmez; çünkü bu gibi nesnelerde
herhangi bir hak veya bir kişiye özgü olma gibi bir durum söz konusu değildir,
bu gibi şeylerin [şayet alınmışsa] geri verilmesi de gerekmez. Dolayısıyla
"üzerimde falana ait ... vardır" şeklindeki bir ifade ile bunlar
kastedilemez.
Hükmün bu şekilde
gerekçelendirilmesinden -İsnevı ve başka alimlerin belirttiklerine göre- şu
anlaşılmaktadır: Kişi, bir zımmı lehine ikrarda bulunuyorsa, ikrar ettiği şeyi
"dokunulmazlığı bulunmayan şarap" şeklinde açıklaması kabul edilir;
çünkü zımmınin şarabını gasp eden kimsenin, -şayet zımmı bu şarabı açıkta
tüketmiyorsagaspettiği şeyi geri vermesi gerekir.
Kadı Hüseyin'in
görüşünün aksine Cüveyni'nin tercih ettiği görüşe göre, kişi "zorda kalan
kimsenin yemesi helalolmayacak bir ölü hayvan" şeklinde açıklama yapsa bu
kabul edilir.
13. [İkrarda bulunan]
kişi "üzerimde" ifadesi yerine "benim yanımda ona ait bir şey
var" demiş olsa veya "ondan bir şey gasp ettim" dese, dinen
edinilmesi helalolmayan bir şeyi açıkladığında bu geçerli olur; çünkü onun
kullandığı ifadede herhangi bir hakkı üstlenmeyi ima eden bir durum yoktur;
çünkü gasp bir sorumluluğu ve malın sabit olmasını gerektirmez, yalnızca bir
şeyin zorla alınmış olmasını gerektirir. Ancak "üzerimde" ifadesi
böyle değildir.
Bu hüküm, bazı kimselere
şununla çelişik gibi görünebilir:
"Gasp, başkasının
malı veya hakkını zorla ele geçirmektir." Öyle ise kişinin "benim
yanımda ona ait bir şey vardır" dedikten sonra bunu mal veya hak olmayan
bir şeyolarak açıklaması nasıl kabul edilebilir?
14. ["Üzerimde
falana ait bir şey vardır" şeklinde ikrarda bulunan kimsenin] bunu
açıklarken "hastayı ziyaret etmek" veya "selamına cevap
vermek" gibi bir şey zikretmesi kabul edilmez; çünkü ikrarda kullanılan
ifadelerden bunların anlaşılması son derece uzak bir ihtimaldir, zira bunları
kişiden talep edecek birisi yoktur.
Bununla birlikte kişi
"üzerimde ona ait bir hak vardır" şeklinde ikrarda bulunmuşsa
yukarıdaki açıklamaları kabul edilir.
[Soru] "Hak" sözcüğü "şey"
sözcüğünden daha özeldir. Genelolan kelimeyi açıklama sadedinde zikredildiğinde
kabul edilmeyen bir şey özel olan bir kelimeyi açıklama sadedinde zikredildiğinde
nasıl kabul edilebilir?
[Cevap] "Şey" sözcüğünün aksine
"hak" sözcüğü halk arasında yukarıda geçen anlamlarda
kullanılmaktadır. Nitekim Araplar "onun benim üzerimde hakkı var"
derken bunları kastederler. Ayrıca bu manaya gelen bir hadiste Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: Müslümanın Müslüman üzerindeki
hakkı beştir: Selama karşılık vermek, hastayı ziyaret etmek, cenazeye katılmak,
davete icabet etmek, hapşrrana "Yerhamükallah" demek. (Buhari,
Cenaiz, 1240; Müslim, Selam, 5615)
İkrarda geçen bir sözün
"karşı tarafça bir talebin söz konusu olmadığı" konuya yorulup
yorulmayacağı konusunda halk arasındaki kullanım dikkate alınır.
15. Kişi ikrarda
bulunurken "seni gasp ettim" veya "senden bildiğin şeyi gasp
ettim" dese bu ikrar sahih olmaz; çünkü bununla karşı tarafın şahsını
kastetmiş olabilir. Şayet "senin şahsından başkasını kastettim" dese
bu kabul edilir; çünkü bu ifadeyle ağır bir söz söylemeyi kastetmiştir. Şayet
"seni gasp ettim, bir şey" demiş olsa, daha sonra "senin şahsını
kastettim" dese bu kabul edilmez.
Bundan anlaşıldığına
göre "seni gasp ettim, bildiğin şeyi" dediğinde de hüküm böyledir,
zahir olan görüş budur. Bununla "seni gasp ettim, bildiğini"
ifadesinden farklıdır; çünkü "şey" sözcüğü "bildiğin"
ifadesinde Zikredilenden farklı olarak kendi başına tam ve diğerinden farklı
bir şeyi ifade etmektedir.
16. Bir kimse, herhangi
bir kayıt kaymadan ["onun bende malı vardır" ifadesinde olduğu gibi]
"mal" ikrarında bulunursa veya "büyük / çok / değerli / önemli /
nefis / falanın malından daha fazla / falanın elindekinden daha fazla /
şahitlerin aleyhime şahitlik ettiği nden daha fazla / hakimin falan aleyhinde
hükmettiğinden daha fazla" gibi ifadelerden birini kullanarak mal
ikrarında bulunursa -bir buğday tanesi vb. gibi mal edinilecek durumda olmasa
bile ve ikrarda adı geçen şahsın malı çok olsa bile- maldan daha az bir şey
belirterek yapacağı açıklama kabul edilir.
Yalnızca "mal"
sözcüğünü kullandığında bu şekildeki açıklamanın kabul edilme sebebi şudur:
"Mal" sözcüğü, kişinin açıkladığı şey için de kullanılmaktadır.
Aslolan kişinin bundan fazla borcunun bulunmamasıdır.
"Büyük mal"
vb. ifade kullandığı halde daha sonra bu şekildeki açıklamasının kabul
edilmesinin sebebi şudur: Kişi "büyük mal" derken fakir veya cimri
biri bakımından yahut helal sayanın kafir olması açısından yahut gasp edene
verilecek ceza bakımından, zorda kalan birine bu malı verme durumunda
edinilecek sevap bakımından büyük malı kastetmiş olabilir.
"Falanın malından
daha fazla" dediği halde daha sonradan bunu malolmaya elverişli olmayacak
bir şeyle açıkladığında açıklamasının kabul edilme nedeni şudur: Kişi bununla
"falanın malından daha helal" demeyi yahut "falanın malı telefe
maruz kalan bir mal bu ise zimmette bulunduğundan telefe maruz kalmayan bir
maldır" demeyi kastetmiş olabilir.
İmam Şafii (r.a.) şöyle
demiştir: İkrar konusunda benim temel prensibim kesin olanı esas alıp, şüpheli
olanı terk etmek, çoğunlukla görülen durumu esas almamaktır.
Şeyh Ebu Ali şöyle
demiştir: "Çoğunlukla görülen durum derken, halk arasında yaygın olarak
görülen durumu kastetmiştir."
İmam Şafii (r.a.)'nin
ifadesinde geçen "kesin olan" ifadesi "güçlü zannı" ~a
kapsamaktadır.
Nitekim Herevı ve
başkaları şöyle demişlerdir: "Imam Şafii (r.a.) ikrarı mücerret zan veya
şüpheli olduğunda geçerli saymayıp kesin olduğunda yahut güçlü zanna
dayandığında geçerli saymaktadır."
Kişinin ["büyük /
çok / değerli mal" diyerek] mal ikrarında bulunmasından sonra bunun ne olduğunu
yukarıda geçen biçimlerde açıklaması, tam ters durumda da yani "değersiz
mal", "az mal" gibi bir ikrarda bulunduktan sonraki
açıklamalarında da evleviyetle kabul edilir.
Bu durumda
"değersiz", vb. ifadeleri insanların bu malı değersiz görmelerinden
yahut da malın tükenmesinden kaynaklanmıştır.
Alimlerin bu bölümde
yaptıkları "bir buğday tanesi vb. şeyler de maldır" şeklindeki
açıklamaları, satım akdi konusunda "bunlar mal sayılmazlar"
şeklindeki açıklamalarına aykırı değildir; çünkü bunların mal edinilmeme
sebebiyle mal sayılmamaları, onların gerçekte mal olmasıyla çelişmez. Bu, Zeyd
denilen şahıs aslında bir adam olduğu halde onun hakkında "Zeyd adam
değildir" ifademize benzer. Mal edinilen her şey maldır, bunun aksi
geçerli değildir.
[İtiraz] İkrarda bulunan kişi "şey" deyip de
daha sonra bunun ne olduğunu açıkladığında onun açıklamasının kabul edilip
edilmemesi konusunda bir görüş ayrılığı nakledilmekte buna karşılık
"mal" veya "büyük mal" vb. bir ifade kullanıldığında
yapacağı açıklamanın kabul edileceği konusu ise ittifaklı bir görüş olarak
aktarılmaktadır. Doğrusu bunun tam tersi olmalıdır.
[Cevap] Bu meseledeki cevabın diğer meseledeki konuya
dayandırıldığı çok açık olduğundan [ve oradaki görüş ayrılığının burada da
geçerli olduğu zaten bilindiğinden] burada görüş ayrılığı zikredilmemiştir.
17. [Bir kimse
"falancanın bende malı var" diye ikrarda bulunduktan sonra bu malın
ne olduğunu] "ümmü veled" şeklinde açıklaması [kabul edilir mi? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu açıklama kabul edilir; çünkü ümmü veled cariye satıma konu olmasa bile
ücretle başkasının yanında çalıştırılabilir ve ondan yararlanılabilir, yine
yabancı bir şahıs onu telef ettiğinde değerini tazmin eder.
[İkinci görüş]
Kişinin bu açıklaması
kabul edilmez; çünkü ümmü veled cariye "mal" sözcüğünün kapsamında
yer almaz; çünkü onun satımı geçerli değildir.
İlk görüşe göre, kişinin
açıklamasının kabul edilmesi açısından -er-Ravda, eş-Şerhu'l-kebir ve el-Muharrer'de
belirtildiğine göre"onun bende bir malı vardır" ifadesiyle "onun
benim yanımda bir malı vardır" ifadesi arasında bir fark yoktur. Bununla
birlikte açıklamaya uygun olanın ikincisi olduğu da söylenmiştir.
Kişi bunu
"vakfettiği ümmü veled" olarak açıklasa [hüküm ne olur?]: Rafii mülk
konusundaki görüş ayrılığına dayalı olarak bu meselenin çözüleceğini
belirtmiştir.
Bundan anlaşılan şey,
daha güçlü olan görüşe göre açıklamanın kabul edilmemesidir. Nitekim Rafii ve
Nevevi'nin "yeminler" konusundaki "kişi malı olmadığına dair
yemin etse, vakfedilmiş malı bulunsa, vakfın mülkiyetinin Allah'a ait olduğunu
kabul ettiğimizde -ki daha güçlü görüş budur- yemini bozulmuş olmaz."
şeklindeki açık ifadeleri de bunu desteklemektedir. Şayet vakfedilen malın
mülkiyetinin vakfedene ait olduğu görüşünü kabul edersek bunun hükmü ümmü
veledin hükmü gibi olur.
18. [Bir kimse
"falancanın bende malı var" diye ikrarda bulunduktan sonra bu malın
ne olduğunu] "bir köpek" veya "ölmüş bir hayvanın derisi"
vb. necis şeyleri zikrederek açıklayamaz; çünkü bunlara "mal"
denilmez.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
iKRARDA KULlANIlAN
KiMi ARAPÇA iFADELERİN HÜKMÜ