MUĞNİ’L-MUHTAC

İKRAR

 

HÜR OLDUĞU İKRAR EDİLEN KÖLEYE SAHİP OLMAK

 

6. Kişi başkasının elinde bulunan bir kölenin hür olduğunu ikrar ettikten sonra onu satın alsa, müşteri onun hür olduğuna inanıyor olsa bile satım akdi geçerli olur. Bunun gerekçesi kişiyi köleliğin esaretinden kurtarmak ve akdi, din tarafından sözü doğrulanan kimsenin irade beyanı doğrultusunda uygulamaktır. Din tarafından sözü doğrulanan kişi satıcıdır; çünkü o, malı elinde bulunduran kişidir.

 

[Satım akdinde satıcı lehine muhayyerlik ileri sürülmüşse] satıcının muhayyerliği sona erdikten sonra satın alınan kişinin hür olduğuna hükmedilir. Şart gerçekleştiğinden müşterinin köle üzerindeki zilyedliği sona erer.

 

Bu hükümlerin tümü, kişi köleyi kendisi için satın aldığında geçerli olur. Şayet köleyi müvekkili için satın alırsa kölenin hür olduğuna hükmedilmez; çünkü kölenin mülkiyet i doğrudan müvekkile ait olur. Yine bu, köleyi vekalet yoluyla babası için satın almasına benzer.

 

Not:  Nevevi meseleyi "satın alma" konusu ile ilgili olarak tasvir etmiştir; çünkü onun sözünde daha sonra gelecek olan muhayyerlik satın alma durumunda sabit olmaktadır. Zira kişi söz konusu köleye satın alma dışında miras ve vasiyet yoluyla sahip olursa kölenin hür olduğuna hükmedilir.

 

Nevevi "bir kölenin hür olduğunu ikrar etse" demek yerine "bir şahsın hür olduğunu ikrar etse" demiş olsa, hürriyet konusunda bir çelişkinin meydana gelmemesi bakımından daha yerinde olurdu. Ancak -Veliyyü'I-lrakl'nin de belirttiği üzere- Nevevi "köle" sözcüğüyle özel anlamda köleliği değil de Allah'a kulluğu kastetmişse o zaman söz yerinde olur.

 

7. [Bir kimsenin hür olduğunu ikrar ettikten sonra onu satın alan kimsenin durumuna bakılır:]

 

[a] - Bu kişi ikrar ifadesini söylerken "bu kişi aslen hürdür" demişse onun söz konusu şahsı satın alması, el-Muharrer'de belirtildiği üzere müşteri bakımından fidye vererek kurtarmaktır. Bununla "satın alma" hükümleri sabit olmaz; çünkü şahsın hür olduğunu itiraf etmesi buna engelolmaktadır.

 

Satıcı açısından bakıldığında ise Nevevl'nin ifadesinden her ne kadar satıcı bakımından da bunun bir fidye karşılığı verme olduğu anlaşılıyorsa da -el-Matlab adlı eserde açık olarak belirtildiği üzereaşağıda gelecek görüş ayrılığı söz konusudur, dolayısıyla satıcı için her iki muhayyerlik de [yani hem meclis hem şart muhayyerliği] sabit olur.

 

Hür olduğu iddia edilen kişi, satın alındıktan sonra ölse, malı kendisinin mirasçılarına intikal eder. Şayet mirasçısı yoksa devlet hazinesine kalır. Müşterinin onun mirasından bir şey satın alması söz konusu olamaz; çünkü müşterinin iddiasına göre o şahıs satıcıya ait değildir.

 

Müşterinin "bu şahıs bir köleydi, ancak satıcı onu satın almadan önce efendisi onu azat etmişti" şeklindeki itirafı "bu şahıs aslen hürdür" şeklindeki itiraf gibidir. Ancak burada köleye -gerekli şartlar yerine geldiğinde- vela yoluyla mirasçı olabilir. Bu durumda müşteri onun terekesinden iki bedelden en azını alır.

 

[b] - Kişi ikrarda bulunurken "satıcı aslında bunu azat etmişti, onu haksız bir şekilde köle olarak elinde tutmaya devam ediyor" demişse onu satın alması kendisi bakımından fidye karşılığında o şahsı kurtarmaktır.

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre -her birine kendi iddiası doğrultusunda muamele edileceğinden- satıcı açısından bu bir satım akdidir.

 

[Zayıf] bir görüşe göre, satıcının yönü ağır bastığından her iki taraf açısından bu bir satım akdi olarak kabul edilir. [Diğer bir zayıf] görüşe göre ise müşterinin yönü ağır bastığından her iki taraf açısından bu, fidye karşılığı salma olarak kabul edilir.

 

Not:  Nevevi'nin "mezhepte esas olan görüşe göre" ifadesi hakkında ihtilaf edilmiştir. SubkI bu ifadenin satıcı ve müşteriye döndüğünü belirtirken İsnevi yalnızca satıcıya döndüğünü söylemiştir; çünkü iki rivayet buna ilişkin olup müşteriye ilişkin bir görüş ayrılığı söz konusu değildir.

 

Nevevi "doğru olan görüşe göre onun bakımından bu, fidye vererek köleyi kurtarmaktır" demiş olsa daha iyi olurdu.

 

İbnü'n-Nakıb şöyle demiştir: İlk görüş, ibarenin zahirine daha uygun, ikinci görüş ise işin hakikatine daha yakındır.

 

8. Yukarıdaki [yedinci maddedeki] ilk görüş esas alındığında yalnızca satıcı için iki muhayyerlik; yani meclis ve şart muhayyerliği sabit olur. Yine satıcı için kusur sebebiyle akdi feshetme muhayyerliği de sabit olur. Bu muhayyerlikler müşteri için söz konusu değildir; çünkü müşteri açısından bu işlem kölenin fidye karşılığı kurtarılmasıdır, bu işlemde herhangi bir muhayyerlik sabit olmaz.

 

Kölenin velası mevkOftur [askıda kalır]; çünkü satıcı köleyi azat ettiğini itiraf etmemiş, müşteri ise onu azat etmemiştir. Bu durumda köle geriye mirasçı bırakmadan ve velası söz konusu olmadan ölür de müşterinin "satıcı bu köleyi azat etti" sözünü satıcı sonradan tasdik ederse, satıcı köleye mirasçı olur, müşteriden aldığı satım bedelini ona geri verir.

Satıcı müşterinin sözünü tasdik etmezse müşteri, ödediği satım bedeli miktarını ölen şahsın terikesinden geri alır, şayet geriye mal kalmışsa bu mal bekletilir. Çünkü ya müşteri yalan söylemektedir ki. bu durumda kölenin kazancının tümü satıcıya aittir, yahut da kölenin kazancının tümü vela yoluyla mirasçılıktan dolayı satıcıya aittir. Satıcı, müşteriden satım bedeli almak suretiyle haksızlık yapmıştır. Bunu geri almak imkansız hale gelmiş, müşteri de hakkıyla aynı cinsten olan bir malı ele geçirmiştir. Kölenin vela dışında bir yolla herhangi bir mirasçısı var ise bakılır; kölenin borcu bütün malvarlığını kaplamıyorsa kölenin mirasından mirasçı kendi payını alır, kalan kısımda ise yukarıdaki gibi hareket edilir. Şayet malvarlığını kaplıyorsa mirasının bütünü ona ait olur. Müşterinin terikeden herhangi bir şeyalma hakkı yoktur; çünkü kendi iddiasına göre bu köle satıcıya ait değildir.

Ancak satıcı vela dışında bir yolla ona mirasçı oluyorsa örneğin kölenin erkek kardeşi ise mirasçı olamaz, hüküm vela yoluyla mirasçının bulunmaması durumundaki gibi olur. Metinde zikredilen gerekçelendirmeden bu sonuç çıkmaktadır. Bulkini ve başkaları bunu açık olarak ifade etmiştir.

 

Müşteri köleyi teslim almadan önce köle ölse, şayet satım bedelini satıcıya teslim etmişse bedeli ondan geri alır, satım bedelini teslim etmemişse satıcı bedeli ondan isteyemez; çünkü satıcının iddiasına göre kölenin hür olması söz konusu değildir. Satılan köle de teslim öncesinde telef olmuştur. Ancak kişi, satın aldığında doğrudan azat olacak olan bir köle satın almış olsa ve o teslim almadan önce köle ölse müşterinin satım bedelini ödemesi gerekir; çünkü köle bu durumda -ittifakla- doğrudan azat olmuştur, onun azat olması da teslim yerine geçmiştir.

 

Köleyi satın alan kişi [satın almadan önce] "o hürdür" diye genel bir ifade kullanmış olsa bununla ne kastettiği sorulur. Sormak imkanı yoksa "aslen hür" şeklinde anlaşılır.

 

Not:

a. Bir kimse, elinde bulunan bir kölenin Zeyd'e ait olduğunu ikrar etse, kölenin kendisi ise Amr'a ait olduğunu ikrar etse köle Zeyd'e teslim edilir; çünkü köle kendi başına hareket edemez, kendisini köle edinmiş kişinin zilyedliğine tabidir. Köleyi Zeyd azat ederse kölenin velası Zeyd'e ait olur; çünkü vela, azat edene aittir.

 

Bu olayda şu soru gündeme gelir: Köle, Amr'a ait olduğunu ikrar ettiğinden acaba azat edildikten sonra elde ettiği kazançları Amr'a ait olur mu, yoksa kazancın hak edilmesi köleliğe bağlı olduğundan, kölenin de Amr'a ait olduğu sabit olmadığından kazançlar Amr'a ait olmaz mı? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır. ZerkeşI'nin de belirttiği üzere ikinci görüş tercihe şayandır. Yani kölenin azat edildikten sonra elde ettiği kazançlar kendisine ait olur.

 

b. Kişi, Amr'ın Zeyd'den bir köle gasp ettiğini kendisinin de bu köleyi Amr'dan satın aldığını ikrar etse, -hür bir kimsenin kurtarılması durumunda olduğu gibi- başkasının mülkünü kurtarmak adına bu satım akdi sahih olur. Bu durumda köleyi Zeyd alır, müşteri için ise -Cüveyni'nin de belirttiği gibi- meclis ve şart muhayyerlikleri söz konusu olmaz; çünkü bu muhayyerlikler kendisi adına veya başkası adına mal satın alan kişi için söz konusu olur.

 

c. Bir kimse, başkasına ait bir cariyenin hür olduğunu ikrar ettikten sonra o cariyeyi ücretle çalıştırsa ücretini vermesi gerekir. O cariyeyle evlenirse mehrini vermesi gerekir. İlk durumda cariyeye kendi rızası olmaksızın hizmet ettirmesi caiz olmadığı gibi ikinci durumda da cariye ile kendi izni olmaksızın cinsel ilişkide bulunamaz. Cariyenin efendisi bu şahsa göre vela yoluyla cariyenin velisidir. Bu, "cariyeyi sen azat ettin" demesi gibidir. Yahut da başka yolla cariyenin velisidir, örneğin cariyenin erkek kardeşi hükmündedir.

 

Maverdi şöyle demiştir: "Cariye efendisine helalolsun yahut olmasın, kişi onun hür olduğunu itiraf ettiğinden hüküm aynıdır. "

 

Subki ve başkaları ise şöyle demiştir: Bu, ancak cariye ile ilişkinin helalolması durumunda sahih olmalıdır; çünkü cariyenin çocukları tıpkı anaları gibi köle olmaktadır.

 

İkinci görüş zahirdir. Hocam Remli'nin şu fetvası da bunu desteklemektedir: Bir kimse cariyesinin çocukları konusunda bir şahsı vasi tayin edip ölse, mirasçılar cariyeyi azat etse bu azat olan kadının evlendirilmesinde cariyenin evlendirilmesi konusundaki şartların geçerli olması şarttır. Bu kadınla evlendirilmesine izin verilen kişi onunla evlenebilir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

MEÇHUL BİR ŞEY İKRAR ETMEK