MUĞNİ’L-MUHTAC

İKRAR

 

SAHİP OLUNMAYAN ŞEYİ İKRAR ETMEK

 

1. ikrar edilen şeyin -ki bu [dava yoluyla] başkasından talep etmenin caiz olduğu her türlü şey olabilir- ikrar anında ikrar edenin mülkü olmaması şarttır; çünkü ikrar bir mülkiyeti ortadan kaldırmak değil, bir şeyin "lehine ikrarda bulunulan kişi"ye ait olduğunu haber vermektir. Şu halde habere konu olan şeyi haber vermeden önce gerçekleşmiş olması gerekir.

 

Bu şart gereğince;

 

[a] - Kişi "evim / elbisem / Zeyd'deki alacağım Amr'ındır" demiş olsa bu sözü hükümsüzdür; çünkü kişinin bu varlıkları kendisine izafe etmesi mülkiyet in kendisine ait olmasını gerektirir. Bu durum ise söz konusu şeylerin başkası lehine ikrarı ile çelişmektedir. Çünkü ikrar, daha önce geçmiş bulunan bir hakkı haber vermektedir. Dolayısıyla bu sözler bir va'd ve hibe olarak kabul edilir.

 

[b] - Kişi "kendim için satm aldığım ev / babamdan bana miras olarak kalan ev Zeyd'indir" demiş olsa bu geçerli olmaz. Ancak bununla ikrarı kastediyorsa o zaman sahih olur.

 

Yine kişi "evim falana aittir" derken ikrarda bulunmayı kastediyorsa bu sahih olur; çünkü burada evi kendisine izafe etmekle "içinde oturduğum" demeyi istemiştir. Bunu Beğavı fetvalarında belirtmiştir.

 

Ezrai bunu Beğavı'den naklettikten sonra şöyle demiştir: Şu görüş uygundur: Bu sözü söyleyen kişiye ne kastettiği sorulur ve yapacağı açıklamaya göre hareket edilir. Ancak kişi "benim mülküm olan ev ona aittir" demiş olsa burada açık bir çelişki bulunduğu için söz hükümsüzdür.

 

ilk iki durumda kişi ikrarda bulunmayı kastetmediğinde ikrarın sahih olmamasını isnevİ problemli görmüştür; çünkü her iki mülk aynı anda söz konusu olmamıştır.

 

Buna şu şekilde cevap verilmiştir: -ileride geleceği üzere- bu konudaki "kesin olanı esas alma" genel kuralına uygun olan çözüm bu sözün sahih olmamasıdır.

 

Kişi "oturduğum yer / giydiğim şey falana aittir" demiş olsa bu sözü sahih olur; çünkü bir çelişki söz konusu değildir. Zira kişi başkasının evinde oturabilir, başkasının elbisesini giyebilir.

 

Kişi "Zeyd'e yazdığım borç Amr'ındır" dese, bu sözü söyleyen kişinin vekil olması ihtimal dahilinde olduğundan söz sahihtir. Amr Zeyd'den söz konusu alacağı istediğinde Zeyd bunu inkar ederse, Amr dilerse "İkrarda bulunan şahsın Zeyd üzerine yazdığı borcun kendisine ait olduğuna ilişkin ikrarda bulunduğuna dair" delil getirir, daha sonra da o şahsa karşı ikrara konu olan malla ilgili delil getirir. Dilerse ikrara konu olan malın kendisine ait olduğuna dair ve sonra da şahsın ikrarda bulunduğuna dair delil getirir.

 

Not:  Nevevi fetvalarında şöyle demiştir: İkrara konu olan alacağa karşılık olmak üzere rehin alınmışsa veya kefil gösterilmişse, alacak bu özelliği ile birlikte "lehine ikrarda bulunulan şahsa" intikal eder.

 

Taceddin el-Fezari bir ayrım yaparak şöyle demiştir: Alacağın bundan böyle Zeyd'e ait olduğunu ikrar etmişse alacak rehinle birlikte intikal etmez. Çünkü alacağın Zeyd'e intikal etmesi havale yoluyla olur. Havale durumunda ise rehin geçersiz hale gelir. Kişi alacağın önceden beri ona ait olduğunu ikrar etmişse rehin bulunduğu hal üzere kalır.

 

Zahir olan bu ayrımın yapılmasıdır. Kefil meselesi de bu konuda rehin gibidir.

 

2. Kişi -meseIS- "bu köle falanındır. Ben ikrarda bulununcaya dek o bana aittir" dese, sözünün baş tarafıyla ikrarda bulunmuş olur, sözünün son kısmının hükmü yoktur, bu sebeple dikkate alınmaz, sözün ilk kısmı dikkate alınır. Zira bu söz birbirinden bağımsız iki cümle içermektedir.

 

3. Şahitler "Zeyd bu malın Amr'a ait oldUğunu ikrar etmiştir. O ikrar edinceye kadar mülk Zeyd' e ait idi" şeklinde şahitlik etseler bu şahitlik kabul edilmez. Şahitlerin sözü bu konuda ikrar edenin sözünden şu bakımdan ayrılmıştır: Şahitler başkası hakkında tanıklık yaptıklarından, sözlerinde bir çelişki olmadığı takdirde sözleri kabul edilir. İkrarda bulunan kimse ise kendi aleyhine tanıklık yaptığından, söylediklerinden sahih olanlardan sorumlu tutulur.

 

Kişi "şu mülküm falanındır" demiş olsa Cüveyni'nin açık olarak belirttiği, Rafi!'nin de sözünden dolaylı olarak anlaşıldığına göre bu söz sahih olur. Bu, inkardan sonra ikrarda bulunmaktır.

 

4. İkrara konu olan somut malların, ikrarla birlikte "lehine ikrarda bulunulan şahsa" teslim edilebilmesi için -gerçekten veya hukuk! bakımdan- ikrarda bulunan şahsın elinde bulunması uygun olur. Çünkü mal, ikrarda bulunanın elinde olmazsa onun [ikrar ederken kullandığı ifadeler] ya başkalarına yönelik bir iddia veya "şahitlik" ifadesi kullanılmaksızın yapılmış bir şahitlik gibi olur ki [her ikisi de] kabul edilmez.

 

Not:  Malın ikrar eden şahsın elinde olması, ikrarın sahih olmasının şartı değildir, ikrarın uygulanmasının şartıdır. Şu halde bu sözü söyleyen kimsenin sözünün bütünüyle hükümsüz olduğu söylenemez. Bu kişi malı ele geçirdiğinde diğer şahsa teslim etmesi gerekir.

 

Şu hususlar bu kuraldan istisna edilmiştir:

 

a. Bir kimse kendisi veya karşı tarafla birlikte muhayyer olmak şartıyla bir şey satsa daha sonra bir şahıs malın kendisine ait olduğunu ikrar etse, satıcı da muhayyerlik esnasında malın ona ait olduğunu ikrar etse bu ikrar sahih olur, satım akdi fesholur; çünkü satıcının akdi feshetme yetkisi vardır.

 

b. Hakim, ortada olmayan şahsın malını satımı gerektiren bir sebepten ötürü satsa, daha sonra bu şahıs gelerek bu malda hakimin satımından önce tasarruf ta bulunduğunu iddia etse, Rafii'nin "mehir" bölümünün hemen öncesinde İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadesi olarak nakletliğine göre bu iddia kabul edilir.

 

c. Bir kimse çocuğuna bir mal verip daha sonra teslim etse, sonra da malın başkasına ait olduğunu ikrar etse bu ikrarı kabul edilir. El-Beyan yazarı bu şekilde fetva vermiştir. Ancak bu fetva -Ezral'nin de belirttiği üzere- "hibede bulunan kimsenin hibe ettiği malda tasarruf ta bulunması hibeden dönme anlamına gelir" şeklindeki görüşe dayandırılmış bir fetvadır. Oysa daha doğru olan görüş bundan farklıdır.

 

Nevevl'nin belirttiği durum, mal kişinin elinde ve kendisi için olduğunda söz konusudur. Ancak mal kişinin elinde bulunmakla birlikte başkası için bulunuyorsa, örneğin kendi yönetiminde olan kısıtlı şahsın malıysa veya kendisinin nazır olduğu vakfın malı ise bu ikrar sahih olmaz.

 

Benim yaptığım açıklamalar "alacağı" dışarıda bırakmaktadır. Yukarıdaki hükümler [somut mallar ile ilgili olup] alacak hakkında geçerli değildir.

 

5. Kişi, ikrar anında elinde olmayan bir şeyi ikrar etse, daha sonra ikrar ettiği şeyonun eline geçse ikrarın gereği yapılır; çünkü ikrara göre davranma şartı meydana gelmiştir. Bu, lehine ikrarda bulunulan kişiye teslim edilir.

 

Kişi ikrarda bulunurken "bu" diye bir maldan bahsetse, mal Zeyd'in elinde rehin olarak bulunuyor olsa, daha önceki ikrarı uygulamak için Zeyd'e olan borç karşılığında rehin satılır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

HÜR OLDUĞU İKRAR EDİLEN KÖLEYE SAHİP OLMAK