MUĞNİ’L-MUHTAC

VEKALET - HÜKÜMLER

 

D. VEKALET AKDİNİN BAĞLAYICI OLMAMASI

 

Nevevi daha sonra vekaletin dördüncü hükmünü "fası" başlığıyla birlikte "vekalet her iki taraf açısından da bağlayıcı değildir" diyerek şu şekilde açıklamıştır.

 

Vekalet her iki taraf bakımından da caiz [bağlayıcı olmayan] bir akittir.

 

Buna göre;

 

1) Müvekkil vekilin huzurunda onu azlederse veya ona "vekaleti kaldırdım", "vekaleti iptal ettim", "seni vekaletten çıkardım" derse vekil azlolmuş olur.

 

2) Müvekkiı, vekilin olmadığı bir yerde kendisini azlederse vekil derhal azlolmuş olur. Bir görüşe göre ise kendisine bu haber ulaşıncaya kadar azlolmuş olmaz.

 

3) Vekil "kendimi azlettim" veya "vekaleti geri çevirdim" derse azlolmuş olur.

 

4) İki taraftan birinin ölüm veya delirme sonucu ehliyetini kaybetmesi durumunda vekil kendiliğinden azlolur. Daha doğru görüşe göre bayılma da böyledir. Yine üzerinde tasarruf ta bulunulacak şey 'TIüvekkilin mülkü olmaktan çıktığında da böyledir.

 

5) Vekilin, unutma veya gizlemeyi gerektiren bir amaç sebebiy.e vekaleti inkar etmesi azletme yerine geçmez. Vekil herhangi bir amacı olmadığı yerde bunu kasten yaparsa vekaletten azlolmuş olur.

 

1. Vekalet -bir ücret karşılığında yapılıyor olsa bile- her iki taraf bakımından da bağlayıcı değildir.

 

[Bunu şöyle açıklayabiliriz:] Müvekkil bakımından bağlayıcı değildir; çünkü müvekkil ve MI ete konu olan şeyi terk etmekte veya başka bir kimseyi vekil kılmakta maslahat görmüş olabilir. Vekil bakı'TImdan da bağlayıcı değildir; çünkü vekalete konu olan şeyi yapmak İçin vakit bulamayabilir. Hal böyle iken vekalet akdini bağlayıcı kabul etmek her ikisine de zarar verir.

 

Bu hüküm, vekalet akdi ücret karşılığında yapılmamışsa geçerlidir. Şayet "ücretle tutma" ifadesi kullanılmak suretiyle ücret karşılığında yapılmışsa bağlayıcı olur. Bunun yukarıdaki genel ifadeden istisna edilmesi gerekmez.

 

Vekalet akdi "vekalet" sözcüğü ile kurulmakla birlikte buna karşılık muayyen bir ücret belirlenmişse Rafil bunun "akitlerde sözcüklere mi yoksa anlamlara mı itibar edileceği" konusundaki ihtilafa dayandırılabileceğini söylemiştir. Ruyani bu iki ihtimali mezhep içinde iki görüş olarak nakletmiş ve konuyla ilgili yaygın kural sebebiyle bunlar içinden birincisini sahih kabul etmiştir. Cüveyni'nin muhtasarında da belirttiği üzere itim ad edilecek olan görüş budur; çünkü ücret sözleşmesi vekalet sözcüğü ile kurulmaz. Şu halde bu meselenin de genel hükümden istisna edilmesi gerekmez.

 

2. Müvekkil vekili onun bulunduğu bir mecliste;

 

> Açıkça "azletmek" ifadesini kullanarak azlederse,

> Veya "vekaleti kaldırdım", "iptal ettim", "feshettim", "nakzettim", "başka yöne çevirdim" derse,

> Yahut "seni vekaletten çıkardım" derse,

 

[bu durumlarda] vekil kendiliğinden azlolur; çünkü burada zikredilen ifadelerin tümü bunu göstermektedir.

 

3. Müvekkil vekili onun bulunmadığı bir mecliste azletse [vekil ne zaman azlolur? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

Vekil derhal azlolmuş olur; çünkü bu işlem -tıpkı boşama işleminde olduğu gibi- akdi ortadan kaldırma işlemi olup bunda [karşı tarafın] rızası dikkate alınmaz. Dolayısıyla vekilin bunu bilmesine ihtiyaç yoktur.

 

[İkinci görüş]

 

[Zayıf] bir görüşe göre -tıpkı hakimin azledilmesi durumunda olduğu gibi- rivayeti kabul edilen bir kimse tarafından vekilin azledildiği haberi vekile ulaşmadıkça vekil azlolmuş olmaz. Ayrıca bu, diğer şahıs yokken onu vekil kılmaya kıyas edilir.

 

İlk görüşte olanlar iki mesele arasında şu farkın bulunduğunu belirtmişlerdir: Hakimin tasarrufları -vekilin durumunun aksine- genel maslahatları sağlamaya ilişkindir. Bu bakımdan şayet o, haberi yokken görevden alındığında azil gerçekleşirse onun verdiği pek çok hüküm bozulmak zorunda kalacak, onun geçerli saydığı pek çok nikah akdi geçersiz hale gelecek ve bunun dışında başka durumlar meydana gelecek ve büyük bir zarar söz konusu olacaktır.

 

isnevi şöyle demiştir: Yukarıdaki gerekçeden, özel bir meselede hüküm vermekle görevlendirilen hakimin durumunun vekil gibi olduğu anlaşılmaktadır.

 

ibn Şühbe şöyle demiştir: Bu gerekçeden şu da anlaşılmaktadır: Devlet başkanının vekili gibi genel vekil, tıpkı hakim gibi genel anlamda işlere baktığı için azledildiğine dair haber kendisine ulaşmadıkça azledilmiş olmaz. Alimler bu meseleyi zikretmemişlerdir.

Muhtemelen alimlerin zikrettiklerinden bu sonuç zaten çıkmaktadır.

 

4. Vekil, vekalete konu olan şey üzerinde tasarruf ta bulunduktan sonra müvekkilin "ben onu [tasarruf ta bulunmadan önce] azletmiştim" demesi, bir delilolmadıkça kabul edilmez. Bu sebeple vekilini azlettiğine dair şahit tutması uygun olur.

 

5. Vekil azledildikten sonra elindeki mal telef olsa bunu tazmin etmez. Azledildiğini bilmeksizin malı satarsa satım akdi batıl olur. ~üşteriye teslim etmişse tazminle yükümlü olur. Bu şuna benzer: Kısası uygulamaya vekil olan bir kimse, kısas alacaklısının suçluyu affetmesinden sonra [durumu bilmeyerek] suçluyu öldürse kendisine diyet ödemek ve kefaret vermek gerekir. Ruyanı ise buna muhalefet 2derek tazminin gerekli olmadığını söylemiştir.

 

6. Bir malı emanet bırakan kimse, emanet bıraktığı şahsın bulunmadığı bir mecliste kendisini azletse, emanet bırakılan kişiye bu haber ulaşmadığı sürece azledilmiş olmaz.

Bununla vekil arasında şu farkın olduğu söylenmiştir: Kendisine emanet bırakılan kimse güvenilir şahıs konumundadır. Vekil ise tasarruf ta bulunan kişidir, azletmek tasarrufun sahih olmasını engeller. Bu yüzden biz -daha önce geçtiği üzere- vekilin güvenilir şahıs olması azlinden sonra da devam eder görüşünü dile getirdik.

 

Rafii ariyet konusunda şunu belirtmiştir: Bir malı başkasına ödünç veren kimse ödünç alan şahsı azletse, buna ilişkin haber diğer şahsa ulaşmadıkça o azledilmiş olmaz.

 

Kişi iki vekilinden birini hangisini olduğunu belirtmeksizin azletse, ehliyet konusunda bir şüphe söz konusu olduğu için hangisini azlettiğini net olarak belirlemediği sürece her iki vekil de tasarruf ta bulununamaz.

 

7. Vekil "kendimi vekillikten azlettim", "vekaleti geri çevirdim", "feshettim", "vekillikten çıktım" veya "vekaleti iptal ettim" gibi bir ifade kullanırsa [vekaletten azledilmiş olur mu?

Bu konuda iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

Vekaletin kurulması sırasında müvekkilin ifadeleri emir tarzında söylenmiş olsa bile vekil "kendimi vekillikten azlettim", "vekaleti geri çevirdim", "feshettim", "vekillikten çıktım" veya "vekaleti iptal ettim" gibi bir ifade kullanırsa, bu sözcükler vekaletten azledilmeyi gösterdiği için vekaletten azlolur.

 

[İkinci görüş]

 

Zayıf bir görüşe göre müvekkilin bir kimseyi vekil tayin ederken kullandığı ifade "azat et!", "sat!" vb. gibi emir şeklinde ise vekil [yukarıdaki ifadeleri kullanmakla] vekaletten azlolmuş olmaz. Zira bu durumda müvekkilin yaptığı şey [emirde yer alan tasarruf ta bulunma konusunda] izin vermek ve bunu serbest bırakmak anlamına gelir.

 

Bu, bir kimsenin başka bir şahsa bir yemeği yeme konusunda izin vermesine benzer. Bu izin, kendisine yemenin serbest bırakıldığı kimsenin geri çevirmesiyle ortadan kalkmaz.

 

ilk görüş esas alındığında şu soru gündeme gelebilir: Alimlerimiz "vekaletin geçersiz olması, vekilin tasarrufunun geçersiz olması anlamına gelmez; çünkü izin devam etmektedir" demişlerdir. Hal böyle iken Vekil, yukarıdaki ifadeleri söylemekle nasıl vekaletten azlolmuş olur?

 

Buna şu şekilde cevap verilebilir: Azlolmak, müvekkilin tasarruf konusunda verdiği izni ortadan kaldırır. Şayet "vekilin tasarruf ta bulunma hakkı vardır" dersek o zaman azlolmanın bir etkisi olmamış lur. Oysa mukayese yapılan diğer mesele bundan farklıdır; çünkü özelolarak vekaletin fasid olması durumunda genel anlamda izinle. çelişen bir durum meydana gelmiş olmaz.

 

Vekilin yukarıdaki ifadeleri kullandığı esnada müvekkilin mevcut olup olmaması arasında fark yoktur; çünkü bu ifadeler -tıpkı boşama meselesinde olduğu gibi- bir akdi bitirmek için kullanıldığından rızası dikkate alınmayan kimsenin mevcut olmasına ihtiyaç yoktur.

 

Ezrai şöyle demiştir: Vekil, müvekkilin olmadığı bir durumda kendisini azlettiğinde haksızlığı ile bilinen bir hakimin veya bir başkasının müvekkilin malına el koyacağım bilirse müvekkili veya onun mal konusunda kendisine güvendiği bir kimse gelinceye kadar vekaletine devam etmesi gerekir. Nitekim benzer bir durum -ileride geleceği üzere- vasi hakkında da geçerlidir.

 

Not:  Nevevl'nin genel ifadesinin kapsamından şu durum çıkarılır: Efendi kölesini malı bir konuda tasarrufta bulunmak üzere vekil kılsa, köle kendisini vekaletten azletmekle azlolmuş olmaz; çünkü bu, kölenin zorunlu olarak efendisine hizmet etmesiyle ilgili bir durumdur.

 

8. Müvekkil veya vekilden birinin ölmesi veya kısa süre sonra ortadan kalksa bile delirmesi suretiyle tasarruf ehliyetini kaybetmesiyle vekil vekaletten azlolmuş olur; çünkü akit yapıldığı esnada delilik durumu olsaydı bu durum akdin kurulmasını engellediği gibi sonradan meydana geldiğinde de akdi ortadan kaldırır.

 

El-Matlab adlı eserde şöyle denilmiştir:

 

Doğrusu ölüm azil değildir, aksine -tıpkı nikah akdinde olduğu gibi- ölümle birlikte vekalet akdi sona erer.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: Vekilin ölmesi durumunda azlalmasının etkisi şurada görülür:

Şayet vekil de kendisi adına vekil tayin etmişse bu ikinci vekil birincinin ölmesiyle azlalur.

 

Zayıf bir görüşe göre ise bunun, şarta bağlı ifadeler kullanma dışında bir etkisi yoktur.

 

9. [Vekil veya müvekkilden biri bayıldığında vekil vekaletten azlolmuş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre bay il ma da delirme gibi kabul edilir ve bu durumda vekil azlolmuş olur.

 

[İkinci görüş]

 

Vekil azlolmuş olmaz; çünkü kişi bayılmakla velayet altına giren kimseler kapsamına girmez. Subki, Cüveyni ve başkalarına tabi olarak bu görüşü tercih etmiştir.

 

ilk görüşe göre "şeytan taşlama" konusunda vekil olan kimse hükmün kapsamından istisna edilir; çünkü hac konusunda geçtiği üzere vekil müvekkilin bayılmasıyla azlolmuş olmaz.

 

Kişi uyuduğunda her ne kadar tasarruf ehliyetinin kapsamı dışına çıkmış olsa bile bu durumda vekaletten azlolmuş olmayacağı açıktır.

 

Not:  Nevevi "ikisinden birinin tasarruf ehliyetini kaybetmesiyle" demiş olsa hem daha kısa hem de daha kapsamlı olurdu; çünkü bu durumda ifadenin kapsamına sefihlik, iflas veya kölelik durumunda geçerli olmayan tasarruflar konusundaki vekillik ile, adaletin şart olduğu konuda fasığın vekilliği de girmiş olacaktı.

 

10. Tasarrufa konu olan şey müvekkilin mülkiyetinden; satım, vekalete konu olan kölenin azet edilmesi vb. bir yolla çıktığında da vekil azlolmuş olur. Çünkü bu durumda vekaletin devam etmesi imkansızdır. Vekalete konu olan şey sonradan müvekkilin mülkiyetine tekrar girse bile vekalet geri dönmez.

 

11. Kişinin, vekalet konusu olan köleyi ücretle çalışmak üzere başkasının yanına vermesi veya onunla kitabet akdi yapması da "tasarrufa konu olan şeyin müvekkilin mülkiyetinden çıkması"na benzer; çünkü bunlar, efendinin köleyi satmayı istemekten pişman olduğunu gösterir.

 

Bulkini ve başka alimlerin kendi ictihadları olarak ortaya koyduklarına göre kölenin başkasına vasiyet olarak bırakılması, müdebber kılınması, azat edilmesinin şarta bağlanması da böyledir.

 

İbn Kecc'in belirttiğine göre satım konusunda vekalet verilen şeyin başkasına rehin verilip teslim edilmesi durumunda da vekalet sona erer.

 

12. Rafii ve Nevevi "cariyenin evlendirilmesi de böyledir" demiştir.

 

Sonrakilerden bazıları bu ifadenin mefhum-i muhalifini esas almış ve -Rafii ve Nevevl'nin sözlerinden de anlaşıldığı üzere- "köle ise [cariyeden] farklıdır" ifadesini belirtmişlerdir.

Bazıları ise [cariye ifadesinin zikredilmesini] bir örnek olarak kabul etmişler ve "köle

de cariye gibidir" demişlerdir. Hocam Remli bu görüşü esas almıştır, güçlü olan da bu görüştür; çünkü bu konuda köle ile cariye arasında fark yoktur.

 

13. [Köle ve cariye ile ilgili olarak] zikredilen durumlar Nevevl'ye bir itiraz olarak ileri sürülebilir; çünkü bütün bu durumlarda [köle ve cariye] müvekkilin mülkiyetinden çıkmamıştır.

 

14. Müvekkil [bir kimseyi vekil kıldığı konuda] başka bir kimseyi daha vekil kıldığında ilk vekil azlolmuş olmaz. Yine satım konusunda birini vekil kıldığı halde malı kendisi satıma arz etse vekil azlolmuş olmaz.

 

15. Bir kimse satılması konusunda vekalet verdiği buğdayı öğütse vekil azlolmuş olur mu?

Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. Et-Tetimme'deki ifadeden -Ezrai ve başkalarının da belirttiği üzere- vekilin kendiliğinden azlalacağı anlaşılmaktadır. Bu "buğday" adı zikredildiğinde böyledir. Şayet "buğday" adı zikredilmemişse er-Ravda'daki ifadeden anlaşıldığı üzere vekil azlolmuş olmaz.

 

16. Bir kimse kölesini bir tasarruf için vekil kıldıktan sonra kölesini azat etse veya satsa yahut kitabet akdi yap sa köle azlolmuş olur; çünkü efendinin ona izin vermesi onu vekil kılmak değil tasarruf konusunda izin vermek anlamına gelir. Efendinin o köle üzerindeki mülkiyeti ortadan kalkmıştır. Ancak bir kimse başkasının kölesini vekil kılsa, o köleyi efendisi satsa, azat etse veya kitabet akdi yapsa köle bu durumda azlolmuş olmaz. Ancak köleyi satın alan kişi köleye bu tasarruflar konusunda izin vermezse köle tasarruf ta bulunmakla isyan etmiş olur; çünkü bundan böyle kölenin emeği yeni efendisinin olmuştur.

 

17. Vekilin, unutma sebebiyle veya zalim bir kimsenin vekalete konu olan malı almasından korktuğu için vekaleti gizlemeyi gerektiren bir sebeple vekaleti inkar etmesi durumunda bir özür bulunduğundan vekil azlolmuş olmaz.

 

Vekil haklı bir gerekçesi olmadığı halde bilerek ve kal eti inkar ederse vekaletten azlolmuş olur; çünkü bu durumda vekaleti inkar etmek, reddetmek anlamına gelir.

 

Müvekkilin inkarı da bu konuda vekilin inkarı gibidir.

 

Rafii ve Nevevl'nin "kölenin müdebber kılınması" bölümünde "müvekkilin vekaleti inkar etmesi, vekili azletmek anlamına gelir" ifadeleri -İbnü'n-Naktb'in de belirttiği üzere- yukarıda geçtiği şekilde anlaşılmalıdır.

 

Not:

1. Bir kimse, bir başkasını "bir köleyi satmak" veya "satın almak" konusunda vekil kılsa, Vekil, kölenin [bütünü üzerinde değil de] bir kısmı üzerinde akit yapamaz; çünkü akdi bölmek müvekkile zarar verir. Ancak kölenin bir kısmını bütünü fiyatına satarsa -Nevevi'nin Tashih adlı eserinde belirttiği üzere- bu sahih olur. ZerkeşI'nin de belirttiği üzere bu durum, müvekkilin kime satılacağını belirtmediği durumda geçerlidir. Şayet belirtmişse, ona müsamahalı davranmayı istediğinden vekilin akdi sahih olmaz.

 

2. Müvekkil vekilden "köle karşılığında kumaş satın almasını" emretse, vekil kölenin bir kısmı karşılığında kumaş satın alsa bu akit caiz olur.

 

3. Müvekkil "bu köleleri sat" veya "satın al" dese vekilin farklı akitlerle alım-satım yapması veya tek bir akitte alım-satım yapması caizdir. Şayet bunlardan herhangi birisi müvekkil için daha yararlı ise o zaman onu yapmaktan başka seçeneği yoktur.

 

4. Müvekkil "köleleri tek bir akitle sat" veya "satın al" derse, onun emrine aykırı davranamayacağı için vekil farklı akitlere bölerek satamaz, satın alamaz.

 

5. Müvekkil "köleleri bin dirheme sat" dese, Vekil, bu kölelerden herhangi birini binden daha aşağıya satamaz; çünkü geriye kalan köleleri, binden geriye kalan parayı ödeyerek satın alacak müşteri bulunmayabilir. Vekil bu durumda bir köleyi bine satabilir, sattıktan sonra diğer köleleri piyasa fiyatına satabilir.

 

6. Müvekkil vekile "Zeyd'den hakkımı iste" dese, Zeyd ölse, vekil onun mirasçısından hakkı isteyemez; çünkü mirasçı müvekkil tarafından belirlenmemiştir.

 

7. Müvekkil vekile "Zeyd'de olan hakkımı iste" dese, vekil Zeyd öldükten sonra onun mirasçısından da hakkı isteyebilir.

 

8. Müvekkil "Bana borcu olanları ibra et" dese, vekil kendisini ibra edemez; çünkü daha doğru görüşe göre muhatap, lehine hitapta bulunulanların kapsamına girmez.

 

9. Müvekkil "istersen kendini de ibra et" derse vekil kendini ibra edebilir. Bu, alacaklının borçluyu kendini ibra etme konusunda vekil tayin etmesi gibidir.

 

10. Müvekkil "malımın üçte birini fakirlere ver" dese bu sahih olur. "Kendine al" derse, vekil bu durumda akdin iki tarafını temsil ettiği için sahih olmaz.

 

11. Müvekkiı" önce şunu sonra şunu sat" dese müvekkilin emrine uymak amacıyla bu sıra takip edilir.

 

12. Müvekkiı, kendisiyle yatması caiz olacak bir cariye satın alması için birini vekil tayin etse, vekilin, müvekkile haram olan kız kardeşi vb. bir cariye satın alma yetkisi yoktur.

 

13. Bir kimseye Zeyd'in kendisini vekil kıldığı haberi ulaştığında bu haberi veren kimseyi tasdik ederse o konuda tasarruf ta bulunur, aksi takdirde tasarruf ta bulunmaz.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

III. VEKALET AKDİNE İLİŞKİN ANLAŞMAZLıKLAR