VEKALET / ŞARTLAR |
C. VEKALET KONUSUNA
İLİŞKİN ŞARTLAR
Nevevi daha sonra
vekalet konusu işe ilişkin şartlardan bahs etmiştir ki bunlar üç tanedir.
1. MÜVEKKİLİN YETKİSİNDE OLMASI
2. VEKALETE ELVERİŞLİ BİR KONU OLMASI
3. VEKALET KONUSUNUN BİLİNİR OLMASI
1. MÜVEKKİLİN YETKİSİNDE
OLMASI
Vekalet konusu şeyin
şartı müvekkilin bunu yapma yetkisine sahip olmasıdır.
Buna göre kişi, ileride
sahip olacağı köleyi satma veya ileride evleneceği bir kadını boşama konusunda
bir şahsı vekil kılsa, daha doğru görüşe göre bu vekalet geçersiz olur.
1. Vekalet konusu şeyin
şartı müvekkilin vekil kılma anında bunu yapma yetkisine sahip olmasıdır; çünkü
kendisi yapma yetkisine sahip olmadığı bir konuda başkasına nasıl izin
veribilir?
Not: Ezrai şöyle
demiştir: Bu, kendi malı konusunda birini vekil kılan kişi hakkındadır. Aksi
takdirde velı, hakim ve başkasının malı üzerinde vekil kılma yetkisine sahip
kabul ettiğimiz şahıslar vekil kıldıkları şeye sahip değillerdir. O halde
Nevevl'nin "müvekkiı" veya "kendisi adına vekil kılınan"
demesi gerekirdi.
Gazzi şöyle demiştir:
Bu, garip bir görüştür; çünkü Nevevl'nin kastettiği "vekalete konu olan
tasarruf" olup "tasarrufa konu olan şey" değildir.
Sonrakilerden biri şöyle
demiştir: Asıl Gazzl'nin bu sözü gariptir; çünkü kastedilen hiç şüphesiz
tasarrufa konu olan şeydir.
Bunun delili ileride
gelecektir. Vekalete konu olan tasarruf meselesi ise bu bölümün başında
geçmişti.
2. Yukarıdaki şarta göre;
> Bir kimse ileride
sahip olacağı köleyi satma veya azat etme konusunda bir şahsı vekil kılsa,
> Veya ileride
evleneceği bir kadını boşama konusunda birini vekil kılsa,
> Kızının iddeti
dolduğunda veya kocası onu boşadığında kızı başkasıyla evlendirme konusunda
birini vekil kılsa,
> İleride
gerçekleşecek borcu ödemek için birini vekil kılsa,
[Bu vekaletlerin
geçerliliği konusunda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu vekaletler batıl olur, yani sahih olmaz; çünkü kişi bu tasarrufları vekil
kılma anında kendisi yapamayacağına göre başkasından bunu yapmasını nasıl
isteyebilir?
[ikinci görüş]
Bu vekaletler sahih
olur, tasarruf anında kişinin bunları yapma yetkisinin bulunması yeterlidir.
Not: Kitaptaki mesele, Nevevi'nin ifadesinden de
anlaşıldığı üzere kişinin vekaleti yalnızca sahip olmadığı bir şey üzerinde
yapması hali ile ilgilidir. Şayet kişi vekalet verirken hazır olana gaip olanı
tabi kılmış olsa, örneğin sahip olduğu kölesi ile ileride sahip olacağı köleyi
satma konusunda birini vekil kılsa, Rafi!'ye göre bu meselede [sahih olup
olmama bakımından] iki ihtimal söz konusudur. Şeyh Ebu Hamid ve başkalarından
bunun sahih olduğu görüşü nakledilmiştir. Bu, kişinin evini mevcut ve ileride
olacak çocuklarına vakfetmesi gibidir.
Kişi, bir şahsı sahip
olduğu malını satması ve bunun satım bedeli ile başka bir mal satın alması
konusunda vekil kılsa, -el-Matlab yazarının belirttiğine göre- İmam Şafii
(r.a.)'nin iki görüşünden daha meşhur olanına göre satın alma konusunda vekil
kılma sahih olur. Buna kıyasla kişinin mevcut karısını ve ileride evleneceği
karısını boşamak üzere birini vekil tayin etmesi de sahih olur.
İbnü's-Salah, alimlerden
ağacın meyvesini satma konusunda meyve vermesinden önce vekil kılmanın sahih
olduğu görüşünü nakletmiş ve bunu "kişi meyvenin çıktığı köke
sahiptir" diyerek gerekçelendirmiş ve şu fetvayı vermiştir: Kişi bir şahsı
"haklarını talep etme" konusunda vekil kılsa, bu vekaletin kapsamına
ileride meydana gelecek haklar da dahil olur.
2. VEKALETE ELVERİŞLİ
BİR KONU OLMASI
Vekalet konusunun
başkasına devretmeye elverişli olması gerekir.
Buna göre ibadetlerde
hac, zekatın dağıtılması ve kurban kesimi dışında vekalet sahih değildir.
Şahitlik, ila, lian ve diğer
yeminler konusunda vekalet de sahih değildir.
Daha doğru görüşe göre
zıhar konusunda vekalet de sahih değildir.
Satım, hibe, selem,
rehin, nikah, talak ve diğer akitler ile fesihlerde akdin bir tarafını temsilen
vekil tayin etmek, alacakların teslim alınması ve borçların teslim edilmesi,
dava açmak ve davaya cevap vermek gibi konularda vekalet sahihtir. Aynı şekilde
ölü toprağın ihya edilmesi, av yapmak, ormandan odun toplamak gibi mübah
şeyleri mülk edinme konularında daha güçlü görüşe göre vekalet sahihtir. Daha
doğru görüşe göre ikrar konusunda vekalet sahih değildir. Kul haklarından olan
kısas ve kazif haddi gibi bir cezanın yerine getirilmesi için birini vekil
tayin etmek sahihtir. [Zayıf] bir görüşe göre bu, ancak müvekkilin huzurunda
caiz olur.
1. Vekalet konusunda
bulunması gereken ikinci şart, başkasına devretmeye elverişli olması gerekir;
çünkü vekalet kişinin başkasını kendi yerine koymasıdır. Kişinin birden fazla
karısı arasında kasm hakkını elde etmesi vb. vekalete elverişli olmayan konuda
başkasını vekil kılmak sahih olmaz.
2. Yukarıdaki şart
gereğince;
a. İbadetlerde vekalet
sahih değildir; çünkü ibadetlerle yükümlü tutulmanın amacı nefsi yormak
suretiyle onu imtihan etmektir. Bu ise başkasını vekil kılma yoluyla
gerçekleşmez. Ancak şu durumlar bu kuraldan istisna edilir:
> Hac ve umreyi
kişinin kendisinin yapamaması durumunda bunları yapmak için başkasını vekil
kılması,
> Zekat, kefaret,
adak ve sadakanın dağıtılması konusunda başkasını vekil kılması,
> Hedy kurbanı, [hac
yasaklarını çiğneme sebebiyle gerekli olanı telafi kurbanı, akika kurbanı ve
kurban bayramında kesilen kurbanı kesmek üzere birini vekil kılması,
> Veli me olarak
verilecek koyunu kesme konusunda birini vekil kılması.
Bunların bir kısmının
sahih olduğuna dair delil vardır. Diğer bir kısmı ise sahih olanlarla aynı
özelliktedir.
Yine yukarıdaki genel
kuraldan şunlar da istisna edilir:
> Hac ve umreye tabi
olan "Mina'da şeytan taşlama" ve "iki rekatlık tavaf
namazı" istisna edilir. Kişi yalnızca bu ikisi için birini vekil tayin
etse bu sahih olmaz.
> Abdest alan kişinin
abdest organlarına su dökmek, abdest ahnamadığında teyemmüm yapmak da böyledir.
> Velinin, ölen
şahsın oruçlarını tutması,
> Zerkeşı, Kadı Ebu't-Tayyib'in
istisna ettiği "köle azat etmek", "kitabet akdi yapmak",
"vakıf yapmak" konularının istisna edilme gerekçesini "bunlarda
ibadet niyeti muteber değildir" diyerek belirtmiştir.
> Ruyani "ölü
yıkama konusunda başkasını vekil kılmak caiz değildir; çünkü bu farz-ı kifaye
fiillerdendir" demiştir. Bununla birlikte Ezrai'nin de belirttiği üzere
daha uygun olanı bunun caiz olmasıdır; çünkü ölü yıkamak için ücretle adam
tutmak caizdir.
Metinde geçen
"ibadet" kelimesi, necaseti giderme konusunda başkasını vekil tayin
etme meselesini dışarıda bırakmıştır. Bunun için vekil tayin etme sahihtir;
çünkü bu, terk türünden olan işlerdendir. Bu yüzden daha doğru görüşe göre bu
konuda niyet şart değildir.
b. Şahitlik konusunda
vekalet de sahih değildir; çünkü şahitlik konusunda ihtiyata riayet ederiz.
Nitekim [bu gerekçeyledir ki] şahitlik lafzının yerini başka bir lafız tutamaz.
İşte bu bakımdan şahitlik ibadet ile aynı hükme tabi olmuştur. Ayrıca hüküm,
şahidin bilgisine dayandırılmaktadır. Oysa vekil bu bilgiye sahip değildir.
[Soru] Bir kimsenin, izin vermek vb. yollarla kendi
şahitliğini başkasına aktarması durumunda şahitlik üzerine şahitlik caiz
olmaktadır. Burada da öyle olmalıydı.
[Cevap] Kadı Ebu't-Tayyib ve İbnü's-Sabbağ'ın da
belirttiği üzere "şahitliği nakletmek", başkasını vekil kılma
anlamına gelmez, aksine bu, "şahitlik üzerine şahitlik" tir. İhtiyaç
sebebiyle birinci şahit, hükmü başka bir hakime aktarılan ilk hakim gibi
değerlendirilmiştir.
c. Ila'da da vekalet
geçerli değildir. Çünkü ila [bir erkeğin, karısına yaklaşmayacağına, onunla
cinsel ilişki kurmayacağına dair] Yüce Allah adına yemin etme[si]dir.
Yeminlerde vekalet söz konusu olmaz.
d. Lian işleminde de
vekalet söz konusu değildir; çünkü lian [kişinin karısının zina ettiğine dair]
yemin etme[si] veya şahitlik etme[si] dir. Her ikisi de ve kale te elverişli
değildir.
e. [Ila ve lian
dışındaki] diğer yeminlerde de vekalet geçerli değildir; çünkü yemin etmek,
["valiahi", "billahi" gibi ifadeler kullanarak] Allah'ı
yüceitme ile ilgili olduğundan ibadete benzemiştir.
f. Adak işleminde,
boşama ve azadı bir şarta bağlama konuları da yemin gibi değerlendirildiğinden
bunlarda da vekalet söz konusu olamaz.
g. [Zıhar işleminde
vekalet geçerli olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
zıhar işleminde de vekalet geçerli değildir; çünkü zıhar, aynen yeminde olduğu
gibi belirli sözlerin söylenmesi ve bazı özel durumlarla ilişkili olduğundan
onda yemin tarafı ağır basmaktadır.
[İkinci görüş]
Zıhar, boşama yönü
dikkate alınarak vekalete elverişli kabul edilir. El-Matlab adlı eserde bu
görüş esas alınarak şöyle denilmiştir:
Muhtemelen bu konuda
vekalet, vekilin kadına şöyle demesi ile yerine getirilir:
a. Sen, benim müvekkilime
onun anasının sırtı gibisin.
b. Müvekkilimi, sana
zıhar yaptırdım.
h. "Zina
iftirasında bulunmak", "hırsızlık yapmak", "adam
öldürmek" gibi günah işlerde de vekalet geçerli değildir; çünkü bu
fiillerin hükmü, bizzat fiilleri yapanla ilgilidir. Zira bu fiillerden herkesin
kaçınması zorunludur.
[Soru] Zıhar da günah fiillerden olduğu halde onda
vekalet nasıl geçerli olmaktadır?
[Cevap] Zıharda asıl amaç günah işlemek değil,
zorunlu olarak kefaretin gerekli olması ve cinsel ilişkinin haram hale gelmesidir.
Bu, bid'at yolla kadını boşama konusunda birini vekil tayin etme gibidir. Bu
yüzdendir ki vekalet, haram olduğu halde sahih olan "şehirlinin köylü
adına satım yapması", "Cuma vaktinde satım yapma" vb. işlerde
geçerlidir.
Muhayyerlik meclisinde bulunma
konusunda başkasını vekil edip müvekkilin ayrılmasıyla akdin fesholması
konusunda ise vekalet geçerli olmaz. Çünkü akitte haklar akdi yapan kişiye
bağlıdır.
3. Derhal
gerçekleştirilen [yani bir şarta bağlanmayan] alım-satım, hibe, selem, rehin,
nikah, boşama ve bunun dışında kefalet, sulh, ibra, şirket, havale, vekalet,
kira, mudarebe, müsakat, şuf'a yoluyla gayri menkulü alma gibi diğer akitlerde
akdin bir tarafını temsil etmek üzere vekalet vermek sahihtir.
Nikah ve alım-satımda
vekaletin sahih olması nass ile sabittir.
Diğerleri de bu ikisine
kıyas edilmiştir.
4. Zamana yayılmış olan
fesih işlemlerinde, örneğin bir malı emaret bırakma, vakfetme, vasiyet etme,
ödülolarak belirleme, kefalet, ortaklık, meclis ve şart muhayyerliği yoluyla
akdi feshetme gibi işlemlerde vekalet vermek de geçerlidir.
Fesih işlemlerinde
vekalet verme kapsamından "dört kadından fazla sayıda kadınla evli bulunan
kimsenin dörtten fazla olan evliliklerinin feshedilmesi" konusunda vekalet
verme istisna edilir; çünkü bu, daha önce geçtiği üzere caiz değildir.
5. Derhal
gerçekleştirilen fesih işlemlerine gelince, bunlara bakılır:
a. Şayet kişinin vekalet
vermesi, ihmalkar davranmakla nitelenemeyeceği bir özürden kaynaklanıyorsa bu fesih
işlemleri için de vekalet verebilir.
b. Şayet böyle değilse,
ihmalkar davrandığından bu tür işlemler için vekalet veremez.
El-Matlab'da şöyle
denilmiştir: Kefalet, havale ve vasiyet konusunda vekil olma şöyle olur:
Müvekkilimi senin şu kadarlık alacağına kefil kıldım.
Senin müvekkilimde olan
alacağını falan şahıs üzerindeki aynı miktardaki alacağa hava le ettim.
Müvekkilime sana şu
kadarlık vasiyette bulundurdum.
6. Alacağın tahsili ve
borçların teslim edilmesi konusunda başkasını vekil kılmak sahihtir; çünkü bu
konuda genel bir ihtiyaç söz konusudur.
Malların teslim alınması
ve verilmesine gelince;
Bazı durumlarda malların
teslim alınması ve teslim edilmesi için vekil tayin etmek sahihtir. Buna örnek
olarak zekat! verebiliriz. Zekat alacaklıları, zekatı teslim almak üzere vekil
tayin edebilirler. Mal sahibi de zekatını onlara teslim etmek üzere birini
vekil tayin edebilir.
Bazı durumlarda malı
teslim almak için vekil tayin etmek sahih olduğu halde teslim etme gücü
bulunduğu halde bu konuda başkasını vekil tayin etmesi sahih olmaz. Buna örnek
emanet maldır. Emanet alan kişinin bu malı, sahibinden başkasına teslim etme
yetkisi yoktur. Şayet mal sahibinin izni olmadan malı onun vekiline teslim etse
ihmalkar davranmış olur. Ancak mal, sahibinin eline ulaştığında müvekkil
sorumluluktan kurtulmuş olur.
İsnevı şöyle demiştir:
"Cevherl'den nakledilen görüş, emanet malın kişinin ailesinden olan oğluna
vb. yakınlarına teslim edilmesinin istisna edilmesini gerektirmektedir."
Bu konuda halk arasında
yerleşik bir örf bulunduğundan İsnevl'nin bu görüşü yerindedir.
Bir ibarenin mefhum-i
muhalifinden anlaşılan anlamın farklı kısımları varsa bu reddedilmez.
Not: Nevevi'nin
"borçlar - alacaklar" şeklindeki genel ifadesi "vadeli"
olanları da kapsamaktadır. Zerkeşı şöyle demiştir: "Vadeli borç- . lar ve
alacaklar konusunda başkasını vekil kılmanın sahih olup olmadığı konusunda
düşünmek gerekir; çünkü müvekkilin kendisi bu borcu [vadesi dolmadan] isteme
yetkisine sahip değildir. Şayet vadeli borcu, mevcut borca tabi kabul edersek o
durumda vekaletin sahih olduğu konusunda bir şüphe söz konusu olamaz."
7. Dava açma ve davaya
cevap verme konusunda başkasını vekil kılmak da -karşı taraf sırf kendi hakkı
olması sebebiyle buna razı olmasa bile- caizdir; çünkü buna ihtiyaç vardır.
Dava ister malla ilgili olsun isterse Allah haklarından olan had cezalarından
olsun fark etmez.
8. "Ölü araziyi
imara elverişli hale getirme", "av yapma" ve "' odun
toplama" gibi mübah mallara sahip olma türünden işlerde başkasını vekil
kılmak geçerli [midir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
bu sahihtir; çünkü bunlar mülkiyet sebeplerinden biridir. Bu bakımdan satım
akdine benzemektedir. Vekil, bu mallara el koyarken müvekkil adına el koymayı
kastetmişse, mÜLkiyet müvekkile ait olur.
[İkinci görüş]
Bu konularda vekalet
geçerli değildir. Vekilin elde ettiği mallar da kendisine ait olur; çünkü
mülkiyet sebebi olan "el koyma" işlemi vekil tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu, niyetle başkasına havale edilemez.
Not: Bu görüş ayrılığı tahrk yoluyla
çıkarılmıştır. Bu şekildeki görüş ayrılığına burada olduğu gibi bazen
"İmam Şafii (r.a.)'nin iki görüşü" denilmekte bazen de el-Muharrer'de
olduğu gibi "mezhep içindeki iki görüş" denilmektedir.
9. "Ganimet elde
etme"de olduğu gibi buluntu bir malı alma konusunda birini vekil tayin
etmek sahih değildir. Bir kimse bu konuda bir şahsı vekil tayin etse, vekil de
buluntu malı yerden alsa buluntu mal müvekkile değil vekil tayin edilene ait
olur. Burada buluntu malın "kazanılması" yönü değil "üzerinde
velayet kurulması" yönü daha baskın kabul edilir.
10. İkrarda bulunma
konusunda başkasını vekil tayin etmek [geçerli olur mu? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:] t
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu sahihtir. Bu, müvekkilin "seni, falanca lehine şunu ikrar etmek üzere
vekil tayin ettim" demesi ve vekilin de "falanca adına şunu ikrar
ediyorum", "falancayı şunu ikrar etmiş kılıyorum" demek
suretiyle olur.
Bu sahih değildir; çünkü
ikrar [kişinin üzerinde, başkasına ait olan bir] hakkı haber vermektir. Bu
yüzden -aynen şahitlikte oldUğU gibi- vekil tayin etmeyi kabul etmez.
[İkinci görüş]
Bu vekalet sahihtir;
çünkü ikrar, hakkı sabit kılan bir sözdür, bu yönüyle satıma benzemektedir.
İlk görüşe göre müvekkil
vekil tayin etmekle hakkı ikrar etmiş sayılır; çünkü bu, hakkın kendisi
üzerinde sabit olduğunu hissettirmektedir. [Zayıf] bir görüşe göre ise bu
durumda ikrar etmiş sayılmaz, nitekim ibra için birini vekil tayin etmek
borçluyu ibra etmek anlamına gelmez.
Bu görüş aynlığı
"seni, benim adıma falan lehine şunu ikrar etmeye vekil tayin ettim"
deme durumu ile ilgilidir. Şahıs şayet "benim adıma, falanca lehine benim
üzerimde bin dirhem alacak bulunduğunu ikrar et" dese, bu sözüyle
kesinlikle ikrarda bulunmuş olur. "Onun lehine benim üzerimde bin dirhem
bulunduğunu ikrar et" dese kesinlikle ikrarda bulunmuş sayılmaz. Bunu
et-Ta'ciz açık olarak ifade etmiştir.
11. İnsanlara ait diğer
haklarda olduğu gibi kısas ve kaz if haddi gibi insanlara ait bir hakkın
cezasını uygulamak üzere birini vekil tayin etmek de sahihtir. Hatta kazif
haddinde vekil tayin etmek gerekli bile olabilir. Yine Nevevl'nin ilgili yerde
belirttiği üzere kısas yoluyla canınin bir organının kesilmesinde başkasını
vekil tayin etmek zorunlu olabilir.
Not: Nevevi'nin sözünden "Allah'a ait
haklarda" vekaletin sahih olmadığı gibi bir anlam anlaşılmaktaysa da bu
kastedilmiş değildir. Aksine devlet başkanının bu konuda başkasını vekil tayin
etmesi caizdir.
[*] - Bunun bir delili
Buhar)" ve Müs!im'de, Maiz'in recmedilmesi konusu ile ilgili hadiste yer
alan "bunu götürüp recmedin" ifadesidir. (Buhari, Muharibin, 6815;
Müslim, Hudud, 4396)
[*] - Bir diğer delil de
şu hadistir: Üneys! [Karısının zina ettiğini iddia eden] bu adamın karısına git
[ve onu sorgula.] Şayet kadın [zina ettiğini} itiraf ederse onu recmet.
(Buhari, Vekalet, 2314; Müslim, Hudud, 4410)
Yine efendinin kölesine
had cezası uygulanması konusunda birini vekil tayin etmesi de böyledir.
Had cezalarında
vekaletin geçerli olmaması "aslolan cezayı ortadan kaldırmaktır"
prensibi gereğidir. Ancak bir kimse bir şahsa zina isnad etse ve isnada maruz
kalan kişi de iftira cezasının uygulanmasını istese cezaya muhatap olan şahıs
gerek kendisi gerekse vekalet yoluyla karşı tarafın zina ettiğini ispat ederek
kendi nefsinden cezayı kaldırabilir. Zina sabit olduğunda karşı tarafa had
cezası uygulanır.
Nevevl'nin belirttiği
konularda vekil kılmanın sahih olduğu durum, suçun sabit olmasından sonra vekil
kılma ile ilgilidir. Şayet bunun öncesinde vekil kılarsa -Maverdl'nin
naklettiğine göreiki farklı görüş söz konusudur. Bu görüşlerden güçlü olanı,
bunun sahih olmamasıdır.
[Zayıf] bir görüşe göre
cezanın uygulanması konusunda birini vekil kılma durumunda ceza ancak müvekilin
huzurunda uygulanabilir; çünkü müvekkil belki de orada bulunmadığında cezanın
uygulanmasını affetmiş olabilir, bu durumda vekil habersiz olarak cezayı
uygular ve telafi imkanı kalmayabilir.
Bu görüş şu şekilde
reddedilmiştir: Müvekkilin affetme ihtimali, şahitlerle sabit olmuş bir suçta
şahitlerin şahitlikten dönmeleri ihtimali gibidir; bu durum, şahitlerin
olmadığı bir yerde cezanın uygulanmasına engel teşkil etmez.
Not: "[Zayıf] bir görüş" şeklinde ifade
edilen görüş bir rivayete göre İmam Şafii (r.a.)'ye aittir. Diğer bir görüşe
göre bu, tek görüştür. Başka bir görüşe göre ise bunun mukabili olan görüş tek
görüştür.
3. VEKALET KONUSUNUN
BİLİNİR OLMASI
Vekaletin şartlarından
üçüncüsü, vekaletin caiz olduğu konunun genelolarak bilinir olmasıdır. Nevevi
bunu şu şekilde ifade etmiştir:
Vekalete konu olan şey
bazı yönlerden bilinir olmalıdır, her yönden bilinir olması şart değildir.
Buna göre, kişi
"seni küçük büyük her konuda vekil tayin ettim" veya "seni bütün
işlerimde vekil tayin ettim", "bütün işlerimi sana havale ettim"
dese vekalet sahih olmaz.
Kişi "seni
mallarımı satma konusunda" veya "kölelerimi azat et_.e konusunda
vekil tayin ettim" dese sahih olur.
Kişi, bir başkasını
"bir köle satın alma" konusunda vekil tayin ederse kölenin türünü
belirtmesi gerekir. "Bir ev satın alma" konusunda vekil tayin ederse
evin mahallesini ve sokağını belirtmesi gerekir. Daha doğru görüşe göre satım
bedelinin miktarını belirtmesi gerekmez.
1. Vekalete konu olan
şey bazı yönleri bakımından -bilinmezliği azaltacak şekilde- bilinir olmalıdır,
ancak her bakımdan bilinir olması şart değildir. Çünkü ihtiyaç sebebiyle
vekalete izin verilmesi bu konuda müsamaha gösterilmesini gerektirir. Bu
sebeple vekil açısından bilinmezliği azaltacak şekilde bilinir olması yeterli
değildir. Ancak bilinmezlik çok olursa o zaman caiz olmaz.
2. Bu şart gereğince;
a. Bir kimse vekiline
"seni bana ait küçük büyük bütün şeylerde vekil tayin ettim",
"küçük büyük bütün işlerimde vekil tayin ettim", "seni bütün
işlerimde vekil tayin ettim", "her şeyi sana havale ettim",
"sen benim vekilimsin, dilediğin gibi tasarruf ta bulun" vb. bir söz
söylese bu vekalet -belirsizliğin çok olması sebebiyle- geçerli olmaz.
Not: Sonraki bazılarının muhalif görüşlerine
rağmen alimlerin ifadelerinden bu durumda vekaletin -bilinir bir şeye tabi olsa
bilesahih olmadığı anlaşılmaktadır ki doğru olan da budur. Çünkü bu ifadelerin
kapsamına "karılarını boşamak", "kölelerini azat etmek",
"bütün mallarını tasadduk etmek" gibi öyle şeyler girmektedir ki
vekilin bunları yapabileceği müvekkile arz edilse o bunları reddeder. Daha az
belirsizlik taşıdığı halde Şari garar satımını yasaklamıştır. Bu açıklamalarımızla,
bunun ile başkasına tabi olarak caiz olan vekalet arasındaki fark da anlaşılmış
olmaktadır.
b. Kişi, vekil tayin
ettiği kişiye "seni mallarımı satma / alacaklarımı tahsil etme /
kölelerimi azat etme / emanet bıraktığım malları geri aIma / hasımlarımla
davalaşma konusunda vekil kıldım" dese, mallar, alacaklar, borçlular,
köleler, emanet mallar ve bunların kimde olduğu, hasımların kim olduğu,
husumetin hangi konuda olduğu bilinmese bile vekalet sahihtir; çünkü bu durumda
belirsizlik azdır.
Ancak "malımın bir
kısmını / bir bölümünü / malımdan bir payı sat" veya "şu veya şunu
sat" gibi bir vekalet verse sahih olmaz; çünkü burada büyük bir
belirsizlik vardır.
c. Kişi "malımdan
dilediğini sat i hibe et" veya "borçlarımdan dilediğini öde", "kölelerimden
dilediğini azat et", "kölelerimden dilediğini sat" diyerek
vekalet verse bunların bir kısmında vekalet sahih olur, hepsinde sahih olmaz.
Vekil bunların tümünü yapamaz; çünkü "-dan" ifadesi bütünü değil bir
kısmı ifade eder.
[Soru) Kişi vekiline "eşlerimden hangisi
boşamayı isterse onu [benim adıma] boşa" demiş olsa, vekil, kadınlardan
boşamayı isteyenleri boşayabilir. Buradaki mesele de öyle olmalıydı.
[Cevap) Boşamada "istemek" [vekile değil]
kadınlardan her birine bağlanmıştır, bunlardan yalnızca birinin dilemesi kabul
edilip diğerinin kabul edilmemesi durumu söz konusu değildir. Dolayısıyla
burada müvekkil şöyle demiş gibi kabul edilir: "Eşlerimden hangisi
boşamayı isterse onu boşa". Ancak yukarıda geçen mesele bundan farklıdır;
çünkü burada istemek vekile isnad edilmiştir. Vekilin, bütünü kaplamayan konuda
"tasarrufu yapmayı istediğini" söylemesi kabul edilir. Ancak ihtiyat
gereği bunların bütününü isteme yetkisi yoktur.
d. Kişi "benim
adıma dilediğinle nikah akdi yap" diyerek birini vekil tayin etse bu
"malımdan dilediğini sat" deme durumunda olduğu gibi sahih olur.
e. Kişi, vekile
"falanı alacaklarımdan dilediğinden ibra et" dese sahih olur. Bu
durumda vekilin bir miktar alacağı [ibra etmeksizin] bırakması gerekir. Şayet
"bütün alacaklarımdan ibra et" demiş olsa vekil bütün alacağı veya
bir kısmını ibra ettiğinde bu sahih olur. "Alacağımın bir kısmından ibra
et" dediğinde, Mütevelll'nin belirttiğine göre kendisine isim olarak
verilebilecek şeyin en azından ibra eder. İbraya vekil etmenin sahih olması
için -vekil alacak miktarını ve borçluyu bilmese bile- müvekkilin borç
miktarını ve borçluyu bilmesi yeterlidir.
f. Kişi, bir başkasını
bir erkek köle satın alma konusunda vekil tayin etse kölenin türünü
"Türk" veya "Hintli" gibi ifadeler kullanarak belirlemesi
gerekir. Kölenin cinsiyetini "erkek" diye belirtmesi yeterli
değildir. Çünkü insanların köle satın alma amacı kölenin ırkına göre değişir.
Şayet aynı ırk içindeki vasıflar arasında fark varsa -örneğin Hattabı soyuna mensup
veya Kafcaki soyuna mensup kölediye belirlemesi gerekir.
Köle satın almaya vekil
kılma durumunda selem akdinde olduğu şekilde veya buna yakın bir şekilde bütün
niteliklerin belirtilmesinin şart olmadığı konusunda ittifak vardır.
Kişi bir kimseyi köle satın
alma konusunda vekil tayin ettiğinde, belirsizliği azaltabilmek için kölenin
ırkı ile birlikte erkek mi dişi mi olduğunu da belirtmek gerekir; çünkü köle
satın alma amacı cinsiyetine göre de değişir.
Kişi "benim için
dilediğin gibi bir köle satın al" dese, bu ifadede büyük belirsizlikler
olduğundan vekalet geçerli olmaz.
g. Bir kimse, bir
başkasını "bir ev satın alma" konusunda vekil tayin ettiğinde evin
bulunduğu mahalle ve sokağı belirtmesi gerekir.
Evin bulunduğu şehri
belirtmek zaten zorunlu olarak buna dahildir.
Bir dükkan satın almaya
vekalet verirken belirsizliği azaltmak için dükkanın bulunduğu çarşıyı
belirtmek gerekir.
Diğer işlemler de buna
kıyas edilmelidir.
Bunların tümü ticaret
amacıyla olmayan satın alma işlemlerindedir. Şayet ticaret için satın
alınıyorsa kölenin ırkının ve diğer unsurların belirtilmesi gerekmez. Aksine
kişinin "dilediğin ticaret malını" veya "hangisi yararlı ise o
malı satın al" diyerek vekalet vermek sahih olur. Bunu Maverdi ve Mütevellt
açık olarak belirtmiştir. Rafi!'nin sözünden çıkan sonuç da budur.
h. Kişi, kendisini bir
kadınla evlendirmek üzere birini vekil tayin edip kadının kim olduğunu
belirtmese vekil kılma geçerli olmaz. Nevevi er-Ravda'nın bu konusunda bunu
açık olarak ifade etmiştir. Ancak kişi "beni dilediğin kadınla
evlendir" diyerek vekalet verirse er-Ravda'nın "nikah" bölümünde
belirtildiğine göre bu vekalet sahih olur. Bu, nitelikleri belirtilmeyen bir
köle satın alma konusunda vekalet verme gibidir. ilki ise böyle değildir.
Çünkü ilk vekalet
mutlaktır. Umum ifadenin fertlerine delaleti açıktır, ancak [herhangi bir kayıt
konulmamış] mutlak bir ifade fertlerine delalet etmez, Şu halde -bazılarınnı
iddia ettiğinin aksine- Nevevi'nin ifadeleri arasında bir çelişki yoktur.
i. Yukarıda zikredilen
[köle ve ev satın almak için birini vekil tayin etme] meselelsinlde, malın
fiyatını belirtmek [gerekli midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
malın fiyatını belirlemek gerekmez; çünkü vekil kılan kişinin amacı -ister
değerli ister değersiz olsun- o türden bir malla ilgilidir.
Et-Tehzib adlı eserde
şöyle demiştir: "Bu vekalet, o malın en iyisini satın alma konusunda izin
yerine geçer."
[İkinci görüş]
Malın fiyatını "yüz
dirhem" vb. ifadeler kullanarak veya "yüz ile bin arasında"
diyerek sınırını belirterek netleştirmek gerekir; çünkü mal fiyatları arasında
farklılık bulunmaktadır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
D. VEKALET
SÖZLEŞMESİNDE KULLANILAN SÖZLÜ İFADELER