MUĞNİ’L-MUHTAC

MUDAREBE / KIRAZ

 

MUDAREBE AKDİNİN SONA ERMESİ VE BUNA İLİŞKİN HÜKÜMLER

 

Sermayedar ve işletmeciden her biri mudarebe akdini fesh ed ebilir.

 

Taraflardan biri ölse veya delirse yahut bayılsa akit kendiliğinden fesholur.

 

Taraflardan birisi akdi feshettiğinde işletmecinin mudarebe alacaklarını tahsisetmesi, mudarebe malı ticaret malı halinde ise bunu paraya dönüştürmesi gerekir. [Zayıf] bir görüşe göre şayet kar yoksa malı paraya dönüştürmesi gerekmez.

 

Sermayedar henüz bir kar veya zarar ortaya çıkmadan önce sermayenin bir kısmını geri istese kalan kısım sermaye olmuş olur. Kar ortaya çıktıktan sonra sermayenin bir kısmını istese geri verilen kısım kar ve sermaye arasında şayi hisselidir. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Sermaye yüz dirhem kar yirmi dirhem olsa, sermaye sahibi yirmi dirhemi geri istese kar malın altıda biri olur. Bu durumda geriye verilenin altıda biri kar olur. İşletmeci için şart koşulan kar oranı kesinleşir kalan kısım ise sermayeden hesap edilir.

 

Sermayedar, mudarebe akdinde zarar ortaya çıktıktan sonra sermayesinin bir bölümünü geri istese, zarar geri verilen ve elde kalan miktara dağıtılır. Bundan sonra kar edilirse geri verilen paydaki zararın telafi edilmesi gerekmez. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Mudarebe malı yüz dirhem zarar da yirmi dirhem olsa, sermayedar yirmi dirhemi geriye istese, yirmi dirhemin dörtte biri geriye alınan maldaki zararın payıdır. Bu durumda sermaye yetmiş beş dirheme düşer.

 

İşletmeci "kar etmedim", "şu kadardan başka kar etmedim", "bu malı mudarebe akdi kapsamında satın aldım", "bu malı kendim için satın aldım", "sen şu malı almamı yasaklamadın" gibi bir ifade kullandığında yeminle birlikte sözü kabul edilir. Yine sermayenin miktarı, telef idda sı konusunda da böyledir. Daha doğru görüşe göre malı geri verip vermediği konusunda da böyledir.

 

İki taraf şart koşulan kar miktarında ihtilaf etseler karşılıklı yemin ederler, işletmeci emsal ücret alır.

 

64. Mudarebe akdinde taraflardan her biri diğerinin hazır olması veya razı olması şartı bulunmaksızın dilediği zaman akdi feshetme hakkına sahiptir; çünkü mudarebe akdi başlangıçta vekalet, sonuç itibarıyla ise ya şirket veya cuale akdidir. Bunların tümü de taraflarca bozulabilir akitlerdir.

 

65. Fesih işlemi;

 

[a] - "Mudarebe akdini feshettim", "ortadan kaldırdım", "iptal ettim", "bundan sonra tasarrufta bulunma!" vb. ifadelerle gerçekleşebilir.

 

[b] - Sermayedarın malı geri istemesi ile de sona erer. Şayet malın bir kısmını geri isterse o kısımda mudarebe akdi fesholur, kalan kısımda devam eder.

 

[c] - Mudarebe malına ait olan köleyi azat etmesi veya ümmü veled kılması durumunda da -tıpkı vekalette olduğu gibi- mudarebe sona erer.

 

[d] - Sermayedar, işletmeciyi hapsetse ve tasarruf ta bulunmaktan alıkoysa yahut işletmecinin mudarebe akdi kapsamında satın aldığı şeyi satsa Nevevl'nin tercih ettiği görüşe göre işletmeciyi azletmiş olur.

 

[İtiraz]  İbnü'l-Mukrl'nin İsnevı'ye tabi olarak belirttiği gibi bunun müvekkilin vekaleti inkar ettiği durum gibi kabul edilmesi gerekir. Bu durumda sermayedarın böyle yapmasının haklı bir gerekçeSi olup olmaması bakımından bir ayrım yapılır.

 

[Cevap]  Fıkha uygun olan, Nevevl'nin belirttiği görüştür; çünkü vekalet akdinde bu mal sahibinin istemesi ve vekilin inkar etmesi söz konusudur. Mudarebe akdinde ise sermayedarın baştan bunu inkar etmesi söz konusudur. Bunun aksi olursa hüküm de bunun aksi olur.

 

Mudarebe akdi feshedildikten sonra işletmeci mudarebe malını satması halinde kar elde edebileceğini ümit ediyorsa, örneğin uygun bir Pazar bulmuşsa veya malı talep eden birisini bulmuşsa bunu satabilir. Ancak akit ortadan kalktığı için mal satın alamaz; zira bunda kendi yararı söz konusu değildir.

 

66. Mudarebe akdinde taraflardan birisi ölürse veya delirirse yahut bayılırsa -tıpkı vekalet akdinde olduğu gibi- akit kendiliğinden fesholur.

 

Sermayedar öldüğünde işletmeci, sermayedarın mirasçılarının iznini almaksızın mudarebe akdine ilişkin piyasadaki alacakları tahsil etme ve sermayedar delirdiğinde onun velisinin iznini almaksızın malı paraya çevirme yetkisine sahiptir. Burada sermaye sahibinin tıpkı hayattayken vermiş olduğu izindeki gibi akdi yapan kişinin izniyle yetinilir.

 

Evleviyyet yoluyla anlaşılan bayılma da delirme gibidir.

 

67. İşletmeci öldüğünde ise sermayedarın izni olmaksızın işletmecinin mirasçıları satın alınan mala sahip olamazlar; çünkü sermayedar onların tasarruf ta bulunmasına razı olmamıştır. Sermayedar satıma izin vermekten kaçınırsa hakim tarafından belirlenen güvenilir bir kişi satım işini gerçekleştirir.

 

Sermayedarın mirasçıları mudarebe akdinin devam etmesini onaylayamayacakları gibi sermayedar da işletmecinin mirasçılarının akde devam etmesini onaylayamaz; çünkü bu ilk olarak mudarebe akdi yapmaktır. Bu ise ticaret malıyla olmaz.

 

Mal paraya dönüştürüldüğünde ilk sermaye cinsinden olmasa bile mudarebe akdine onay verilmesi caiz olur. Bu durumda sermayedarın mirasçılarının işletmeciye "daha önceki mudarebe akdi şartlarına bağlı olarak seninle mudarebe akdine devam etme kararı aldık" dese ve işletmeci de kabul etse yahut sermayedar işletmecinin mirasçılarına "sizin murisiniz hangi şartlarda mudarebe akdi yaptıysa aynı şartlarda sizinle mudarebe akdine devam etme kararı aldım" dese ve onlar da kabul etse bu yeterli olur; çünkü bu ifadelerin ne anlama geldiği bilinmektedir.

 

Veliler de mirasçılar gibidir. Delirme ve bayılma durumları da ölüm gibidir. Bu durumda sermayedar aklı başına gelen ve ayılan kişinin önceki mudarebe akdine devam etmesini onaylayabilir. Delinin velisi onun akıllanmasından önce bunu yapabilir.

 

68. Şayi hisseli malda mudarebe akdi caiz olduğundan peşin mal [para] üzerinde önceki mudarebe akdinin onaylanması caizdir. Bu durumda işletme ci kendi payının karını tek başına alır, diğerinin payı konusunda ise ikisi ortak olur.

 

Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Yüz dirhemlik bir mal ve bunun iki yüz dirhem karı olsa, karın yarı yarıya bölüşülmesi şart koşulsa ve akdin de yarı yarıya üzerinden devam etmesi onaylansa işletmeci yüz dirhemlik kısımda mirasçıya ortak olur. Mudarebe malı altı yüz dirheme ulaştığında her birinin üç yüz dirhemi olur. Bu durumda işletme ci eski kardan yüz dirhem ve bunun karı olan yüz dirhemi alır. Onaylama esnasındaki sermaye iki yüz dirhem olup bu mirasçıya aittir. İki tarafın karı iki yüz dirhem olup iki kişi arasında bölünür.

 

69. Satıcı, satım akdinin feshedilmesinden sonra müşteriye "önceki satım akdine devam etmeyi onayladım" dese bu sahih olur. Ancak nikah akdinde bu olmaz; çünkü nikah akdinde "tezvk" veya "nikah" sözcüklerinin kullanılması zorunludur.

 

70. Taraflardan birisi veya her ikisi mudarebe akdini feshettiğinde veya akit kendiliğinden fesholduğunda işletmecinin mudarebe akdine ilişkin piyasadaki alacakları toplaması gerekir. Örneğin peşin fiyatına bir mal sattıktan sonra henüz satım bedelini almadan önce mudarebe akdi fesholsa alacağı toplaması gerekir; çünkü alacak eksik kalmıştır. Oysa işletmeci bunu tam bir mülkiyetle aldığından aldığı gibi teslim etmesi gerekir. Malda kar olsa da olmasa da hüküm böyledir.

 

Not:

a. Nevevi ve başkalarının bu meselede "tahsil etmek" ifadesini kayıtsız olarak zikretmelerinden hem sermaye hem de karın tahsili anlaşılmaktadır ki el-Mürşid'de açıkça belirtildiği üzere hüküm böyledir. El-Mühezzeb'in ifadesinin zahirine göre ise işletmecinin yalnızca sermayeyi toplaması gerekir. Bunu da İbn Yunus açık olarak ifade etmiştir.

 

[İtiraz]  Alimlerin "ticaret mallarında işletmeci yalnızca bunları paraya çevirmekle yükümlüdür" şeklindeki açık ifadesinden bu anlaşılmaktadır.

 

[Cevap]  Mudarebe akdi ticaret mallarının satın alınmasını gerektirmektedir. Bu mallarda malolma yönü kesindir, bu yüzden -alacakların aksine- bunların paraya çevrilmesiyle yetinilmiştir.

 

b. Sermayedar havalenin kabul edilmesine razı olsa bu caiz olur.

 

c. Nevevi "akit kendiliğinden fesholduğunda işletmecinin alacakları tahsil etmesi gerekir" demiş olsa, benim yaptığım açıklamaları da kapsayan daha uygun bir ifade olurdu; çünkü bu konuda akdin feshedilmesi ile kendiliğinden fesholması birbirine eşittir.

 

 

71. Mudarebe akdi feshedildiği esnada mudarebeye ait mal ticaret malı ise ve sermayedar bunun paraya çevrilmesini isterse-kar elde edilmiş olsun ya da olmasın- işletmecinin bunu paraya çevirmesi gerekir.

 

Akit feshedildiği esnada mudarebe malı para halinde olmakla birlikte sermaye ile aynı cinsten değilse veya aynı cinsten olmakla birlikte biri sağlam diğeri kırık olması durumunda olduğu gibi farklı nitelikte ise bu para da ticaret malı hükmündedir.

 

Devlet başkanı, mudarebe yapıldığı esnada sermaye olarak ortaya konan parayı yürürlükten kaldırsa, mal da ticaret malı halinde olsa, bu mal ilk para üzerinden paraya dönüştürülür. Bu er-Ravda'da yer almaktadır. [Zayıf] bir görüşe göre yeni para birimi üzerinden paraya dönüştürülür.

 

Akit feshedildiğinde sermayedar malın paraya çevrilmesini istemese işletmecinin bunu yapması gerekmez. Ancak mal, kısıtlı şahsa ait ise ve malın paraya çevrilmesi onun maslahatına daha uygun ise bunu yapmak gerekir.

 

Sermayedar "sen bu ticaret mallarını satma, iki güvenilir kişinin belirleyeceği fiyat üzerinden bunları paylaşalım!" veya "sana kardan payını para şeklinde vereyim" dese onun bu isteğine olumlu karşılık verilir. Aynı şekilde işletmeciden ticaret malını değeri üzerinden satın almaya razı olur da daha fazla fiyat veren başkası bulunmazsa İbnü'lMukrı' nin tek görüş olarak belirttiğine göre bu caiz olur. Bundan sonra malın fiyatında bir artış olsa bunun etkisi olmaz.

 

"Sermaye miktarınca" ifadesi bunun üzerinde olan kısmı dışarıda bırakmaktadır; çünkü işletmecinin bunun üzerindeki kısmı paraya çevirmesi gerekmez. Bu iki kişinin ortak olduğu bir ticaret malıdır, herhangi birisi bunu satmakla yükümlü tutulamaz. Ancak köle gibi bir kısmının satılması halinde değeri düşecek olan bir malın bütününün -el-Matlab'ta belirtildiği üzere- paraya çevrilmeSi gerekir.

 

[Zayıf] bir görüşe göre mudarebe akdinde kar elde edilmemiş se işletmecinin malı paraya çevirmesi gerekmez; çünkü kendisinin bunda bir yararı yoktur. Bu görüş "işletmeci aldığını aldığı şekliyle geriye vermeyi üstlenmiştir" denilerek reddedilmiştir.

 

72. Sermayedar henüz kar veya zarar ortaya çıkmadan önce sermayenin bir kısmını geri istese, sermaye bu kısmın geri verilmesinden sonra kalan miktar kadar olmuş olur; çünkü sermayedar işletmecinin elinde bu miktardan başka bir şey bırakmamıştır. Bu durumda, başlangıçta o kadar vermiş gibi kabul edilir.

 

73. Sermayedar, karın ortaya çıkmasından sonra işletmecinin rızası olmaksızın malının bir kısmını geri istese geriye verilen kısım kar ve sermaye arasında karın sermayeye oranı miktarınca şayi hisselidir. Bu durumda sermaye geriye kalan kısımdan ibaret olmaz; çünkü işletmeci kendisine ait olan kar üzerinde kesin hak sahibi olduğundan bundan sonra meydana gelecek eksilmeyle onun hakkı ortadan kalkmaz.

 

Şayet geri verme işletmecinin rızasıyla olmuşsa; işletmeci ve sermayedar sermayeden almayı kastetmişlerse bu yalnızca sermayeye ilişkin olur, karı kastetmişlerse kara ilişkin olur. Bununla birlikte işletmeci, bu şayi hisse oranında sermayedara geri verdiği mal üzerinde hak sahibi olur. Şayet iki taraf bunun sermayeden mi yoksa kardan mı sayılacağı konusunda bir şey belirtmezse bu yine şayi hisseli olarak kabul edilir. Bu durumda -İbnü'r-Rif'a'nın da belirttiği üzere- en uygunu işletmecinin payının borç verilmiş sayılmasıdır. Bunu İsnevı nakletmiş ve onaylamış, ardından şöyle demiştir: "Malın bir kısmının sermayedara geri verilmesi işletmecinin rızası olmaksızın olmuşsa, işletmeci her ne kadar karın ortaya çıktığı esnada kara sahip olmamışsa da onun payı üzerinde sermayedarın tasarrufu geçerli olmaz."

 

Yukarıdakine şunu örnek verebiliriz:

 

Bir mudarebe akdinde sermaye yüz dirhem kar da yirmi dirhem olsa, sermaye sahibi bu yüz yirmi dirhemden yirmi dirhemin kendisine geri verilmesini istese bu örnekte kar bütün malın altıda biridir. Bu durumda geriye verilen yirmi dirhemin üçte biri olan "üç dirhem ve üçte bir dirhem" kar olarak kesinleşir. İşletmeci için karın yarısı şart koşulmuşsa onun kardaki payı bir tam dirhem ve üçte iki dirhem olur. Geriye kalan on altı tam dirhem ve üçte iki dirhem ise sermayeden hesap edilir.

 

Bütün bu işlemler sonucunda elde kalan sermaye seksen üç tam üçte bir dirhem olur. İşletmecinin elindeki sermaye seksen dirheme düşse işletmecinin kesinleşmiş olan kar hakkı düşmez, aksine bunun içinden bir tam ve üçte iki dirhem alır, kalanı yani yetmiş sekiz tam üçte bir dirhemi geriye sermaye olarak bırakır.

 

Not: İbnü'r-Rif'a'nın belirttiği ve İsnevl"nin de kendisine tabi olduğu üzere işletmecinin kendi elinde bulunan paradan kendi karını alması, mudarebeye ilişkin kurallara aykırı istisnai bir davranıştır; çünkü sermayedara geri verilen para şayi kabul edilince işletmecinin geriye verdiği mal duruyorsa hakkı o malın kendisinde olur, şayet telef edilmişse de sermayedarın zimmetinde olur, geriye kalan mala bir rehin vb. bir durum olmadığı sürece bu hak ilişmez. Bizim örneğimizde de böyle bir durum yoktur. Sermayedar iflas etse, işletmeci alacağını tahsil konusunda diğer alacaklılara göre öncelik hakkına sahip olmaz, onlar arasına katılır.

 

74. Sermayedar, mudarebe akdinde bir zarar meydana geldikten sonra malın bir kısmını geri alsa, zarar alınan kısma ve geride kalan kısma bölüştürülür. Bu durumda daha sonra kar elde edilse bile geri alınan kısma tekabül eden zararın -yani yirmi dirhemin zararının- kar ile telafi edilmesi gerekmez.

 

Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Mudarebe sermayesi yüz dirhem, zarar ise yirmi dirhem olsa, sermayedar maldan yirmi dirhemi geri alsa, yirmi dirhemlik zararın dörtte biri olan beş dirhem, sermayedarın geriye aldığı kısmın zarar payıdır. Bu durumda sermayedar sanki geriye yirmibeş dirhem almış gibi kabul edilir. Geriye alınan kısım ve ona ait zarar payından sonra sermaye yetmiş beş dirheme düşer; çünkü zararı seksen dirheme dağıttığımızda her yirmi dirheme beş dirhem düşmektedir. Geriye alan yirmi dirhemin zarardan payı beş dirhemdir. Bunun düşülmesi sonucunda geriye yetmişbeş dirhem kalmaktadır. Bundan sonra işletmeci kar elde etse bu kar, aralarındaki şarta göre dağıtılır.

 

75. İşletmeci şu ifadelerden birini kullandığında yeminle birlikte işletmecinin sözü kabul edilir:

 

> "Hiçbir kar etmedim."

> "Şu kadardan başka kar etmedim."

 

Çünkü kar elde etmemek asıldır.

 

76. İşletmeci kar elde ettiğini ikrar ettikten sonra hata ettiğini veya yalan söylediğini söyleyip ardından "hesapta yanıImışım" veya "malın elimden alınmasından korktuğum için yalan söyledim" dese sözü kabul edilmez; çünkü başkasına ait bir hakkı ikrar etmiştir, daha sonra bundan rücu etmesi kabul edilmez. İşletmeci bir şüphe zikretsin ya da zikretmesin sermayedara yemin ettirme hakkına sahiptir.

 

Yalan söylediğini ifade ettikten sonra veya kar elde ettiğini haber verdikten sonra zarar ettiğini söylese -şayet bu ihtimal dahilinde ise örneğin iş yaptığı çarşıda bir kriz söz konusu olsa- yeminle birlikte sözü kabul edilir. Bunu Kadı Hüseyin ve Mütevelli söylemiştir. Şayet böyle bir şey ihtimal dahilinde değilse bu iddia kabul edilmez.

 

77. İşletmeci şu anlamda sözler söylediğinde de sözleri yeminle birlikte kabul edilir:

 

> "Bu malı mudarebe akdi kapsamında satın aldım" Bu sözü söylediğinde zarar söz konusu olsa bile kabul edilir.

> "Bu malı kendim için satın aldım" Bu sözü söylediğinde kar olsa bile sözü kabul edilir.

 

Çünkü o, kendisine güvenilmiş olan kişidir. Bir tasarrufta bulunurken hangi amaçla bunu yaptığını en iyi kendisi bilir. Ayrıca ikinci durumda malonun elindedir.

 

Not:

a. İşletmecinin "kendim için aldım" dediğinde sözünün kabul edilmesi, akit zimmette yapılmışsa söz konusu olur; çünkü bu durumda onun niyetine başvurulur. Ancak kendisi için satın aldığını iddia ettiği halde sermayedar bu malı mudarebe malı ile satın aldığına dair şahit gösterirse bu malın mudarebeye ait olduğuna hükmedilir mi yoksa hükmedilmediğinden satım akdi batıl mı olur? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır. İbnü'l-Mukrı bunlardan ikincisini tercih etmiştir. Maverdi, ŞaŞI, Farıkı ve başkaları -Ezrai ve başkalarının naklettiğine göre- bu görüşü tercih etmiştir. Çünkü işletmeci haksız bir fiilde bulunarak mudarebe malı ile kendisi için bir şey satın almış olabilir. El-En var yazarı ise ilk görüşü tercih ettikten sonra şöyle demiştir: "Cüveynı, Gazalı ve Kuşeyrı şöyle demiştir: Mudarebe malı ile yapılan her türlü satın alma mudarebe akdi adına gerçekleşir, burada işletmecinin niyetinin bir etkisi yoktur". Yani sermayedarın ona satın alma konusunda izin vermesinin bir etkisi yoktur. Hocam Remli'nin de esas aldığı üzere ikinci görüş daha doğrudur.

 

78. İşletmeci "sen benim şu malı -mesela köleyi- satın almamı yasaklamadın" dese yeminle birlikte sözü kabul edilir; çünkü aslolan yasak konulmamış olmasıdır.

 

79. İşletmeci, sermayenin miktarı konusunda bir şey söylese yeminle birlikte onun sözü kabul edilir; çünkü aslolan bundan daha fazla olmamasıdır.

 

Bu, kar olmadığında geçerlidir. Şayet kar varsa işletmecinin mi yoksa sermayedarın mı sözü kabul edilir yoksa her iki taraf yemin mi eder? Bunların en doğrusu birincisidir. Buna göre bir kimse iki şahısla karın yarısının kendisine diğer yarısı da eşit şekilde ikisine ait olması şartıyla mudarebe akdi yapsa, kar elde etseler, ortada üç bin dirhem para olsa, sermayedar "sermaye iki bin dirhemdi" dese, işletmecilerden birisi onun sözünü tasdik ettiği halde diğeri yalanlasa ve sermayenin bin dirhem olduğuna dair yemin etse o beş yüz dirhem alır; çünkü kendisinin iddiasına göre onun payı bu kadardır. Sermayedar sermayeden iki bin dirhem alır; çünkü işletmecilerden itiraf edenle bu konuda uzlaşmaktadır. Geriye kalan beş yüz dirhem karın üçte ikisi ona üçte biri ise ikrarda bulunan şahsa aittir; çünkü her üç kişi de sermayedarın kardan alacağı miktarın iki işletmecinin alacağı miktara eşit olması gerektiği konusunda ittifak etmişlerdir. İnkar eden işletmecinin aldığı kısım telef olmuş gibi kabul edilir.

 

80. İki taraf sermayenin cinsi veya sıfatında ihtilaf etseler işletmecinin sözü kabul edilir.

 

81. İşletmeci malın telef olduğunu iddia etse onun sözü kabul edilir; çünkü o, kendisine emanet bırakılmış şahıs konumundadır. Bu konuda, "mal emanet bırakma" meselesinde gelecek olan ayrıntılı hükümler geçerlidir.

 

82. İşletmeci, mudarebe malını sahibine geri verdiğini iddia etse [onun sözü kabul edilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre işletmecinin sözü kabul edilir; çünkü sermayedar -tıpkı müvekkilin vekile güvenmesi gibi- ona güvenmiştir.

 

[İkinci görüş]

 

İşletmecinin durumu "rehin alan" ve "mal kiralayan" kişinin durumu gibi olduğundan sermayedarın sözü kabul edilir.

 

İlk görüşte olanlar arada şu farkın bulunduğunu söylemişlerdir: İşletmeci malı sermayedarın yararı için almaktadır. Kendisinin de bundan yarar sağlaması malın kendisinden değil mal üzerinde tasarrufta bulunmasından kaynaklanmaktadır. Rehin alan ve mal kira layan ise malın kendisinden yararlanmaktadır.

 

Not:  Güvenilir konumda olup da kendisine güvenen şahsa malını geri verdiğini iddia eden bütün şahısların sözü -rehin alan ve kiralayan hariç- yeminle kabul edilir.

 

83. İki taraf, işletmecinin sermayedarın vekili mi yoksa işletmecisi mi olduğu konusunda ihtilaf etseler sermayedarın sözü kabul edilir, işletmeci ücret alamaz.

 

İki taraf, işletmeci için şart koşulan kar oranı konusunda ihtilaf etseler; örneğin birisi "ben karın yarısını şart koşmuştum" dese, sermayedar "aksine sen üçte biri şart koşmuştun" dese, alıcı ile satıcının satım bedeli konusunda ihtilaf etmeleri durumunda olduğu gibi karşılıklı olarak yemin ederler. Bu durumda akit kendiliğinden fesholmaz, aksine iki taraf veya taraflardan birisi yahut hakim akdi fesheder. Bu, er-Ravda'da el-Beyan'dan naklen aktarılmıştır. Nevevl'nin buradaki ifadesinden her ne kadar karşılıklı yeminleşme ile birlikte doğrudan akdin fesholacağı anlaşılıyorsa ve Ruyani bunu açık olarak ifade etmiş olsa bile hüküm böyledir. Bu durumda işletme ci yaptığı iş karşılığında miktarı neye ulaşırsa ulaşsın emsal ücret almayı hak eder; çünkü yaptığı işin kendisine geri verilmesi mümkün olmayınca yaptığı işin değeri olan ücretini vermek gerekli olmuştur. Mudarebe akdi kısıtlı bir şahıs adına yapılsa ve işletmecinin iddia ettiği kar oram ücretin altında olsa -mehir konusundaki benzer meselede olduğu gibi- karşılıklı yeminleşme olmaz.

 

Mudarebe Akdine İlişkin Son Hükümler

 

a. İşletmeci zımmı bile olsa, satılması yasak olan şarap, ümmü veled cariye gibi satılamayacak bir şey satın alsa ve satım bedelini de -hükmünü bilmeksizin bile olsa- satıcıya teslim etse tazminle yükümlü olur; çünkü tazmin yükümlülüğü bi-

lip bilmemeye göre değişmez.

 

b. Sermayedar, bir bölgeden başka bir bölgeye kervanla mal götürüp satmak için işletmeciyle mudarebe akdi yapsa sahih olmaz; çünkü bu ticaretin ötesinde bir iştir.

 

c. İşletmeci iki farklı akitte iki farklı sermaye ile bir şahısla mudarebe akitleri yapsa, işletmeci iki sermayeyi birbirine katsa, mal konusunda yetkisini aşan bir davranış ta bulunduğu için tazminle yükümlü olur. Hatta ilk sermaye üzerinde tasarruf ta bulunduktan sonra ikinci akitteki sermayeyi ilkine eklemeyi şart koşsa ikinci mudarebe akdi fasid olur ve sermayelerin birbirine katılması yasak olur; çünkü ilk akdin hükmü kar veya zarar bakımından kesinleşmiştir. İlk sermaye üzerinde tasarruf ta bulunulmadan önce sermaye-

lerin karıştmlması şart koşulursa bu sahih olur ve karıştırma caiz olur. Bu durumda her iki sermaye bir arada verilmiş gibi olur. Ancak her iki mudarebede kar oranları farklı olsa sermayeler karıştmlamaz.

 

d. İşletmeci, mudarebe malını kendi malıyla karıştırsa veya bir sermayedarla mudarebe akdi yapan iki işletmeci sermayeleri birbirine karıştırsa bunlar tazminle yükümlü olur, Cüveyni'nin alimlerimizden naklettiğine göre bu durumda işletmeci azledilmiş olmaz.

 

e. Bir işletmeci, kendisiyle mudarebe akdi yapmış iki şahıs için iki köle satın alsa ve bu kölelerin hangisinin hangi sermayedar için satın alındığı karışsa satın alma işletme ci adına geçerli olur, işletme ci ayrım yapmamak suretiyle kusurlu davrandığından sermayedarlara biner dirhem tazminde bulunur.

 

f. Bir kimse bir şahsa mal vererek "ben öldüğümde bu malda karın yarısının sana ait olması şartıyla mudarebe akdi kapsamında tasarrufta bulun" dese, bunun hiçbir hükmü olmaz; çünkü bu, tasarrufu şarta bağlamaktır. Şayet bu akit sahih olsa bile sermayedarın ölümüyle geçersiz hale gelir.

 

g. Mudarebe akdi mallarından olan bir köle müessir bir fiil işlese, sermayedar onu mudarebe malından değil kendi malından ödeme yaparak kurtarabilir. Bu kölenin kaçması durumuna benzer ki bu durumda -mudarebe akdinde kar söz konusu olsa bile- köleyi geri getirmek için yapılacak masraf sermayedarın sorumluluğudur; çünkü işletme ci kendi kar payını bölüşüm sonrasında elde eder. Şayet işletmecinin kar ortaya çıktığında karına malik olacağı görüşünü kabul edersek o zaman kölenin kurtarılması için ödenecek bedeli her iki taraf birlikte öder.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

MUSAKAT - GİRİŞ