MUDAREBE / KIRAZ |
İŞLETMECİNİN YETKİSİNİN
SINIRLARI
İşletmed [sermayeyi
çalıştırırken] ihtiyata uygun hareket eder. Sermaye sahibi izin vermediği sürece
[normal fiyatın üstünde mal satın almak veya normal fiyatın altında mal satmak
suretiyle] fiyat farkıyla iş yapamaz, veresiye satım yapamaz.
İşletmeci, ticaret malı
karşılığında satım yapabilir. Maslahat gerektiriyorsa bir malı kusur sebebiyle
geri verebilir. Şayet maslahat malın elde tutulmasını gerektiriyorsa daha doğru
görüşe göre bunu geri veremez. Sermayedar bu malı geri verebilir. İki taraf
anlaşmazlığa düşerse maslahata uygun hareket edilir.
İşletmeci, sermayedar
ile [ticarı] muamelede bulunamaz. İşletmeci, sermayeden daha fazlasını ödeyerek
mudarebe için bir mal satın alamaz. Sermayedarın izni olmaksızın, satın
alındığında sermayedar adına doğrudan azat olacak köleyi satın alamaz. Daha
doğru görüşe göre eşini de satın alamaz.
İşletmeci, sermayedarın
izni olmaksızın sermaye ile birlikte yolculuğa çıkamaz, hazarda [yani yolculuk
halinde değil de ikamet halinde] iken de kendisi için sermayeden harcayamaz.
Daha güçlü görüşe göre yolculukta da bunu yapamaz.
İşletmeci [sermaye ile
mal alıp satarken] kumaşı katlamak gibi mutad şeyleri yapmak, altın ve misk
gibi hafif olan şeyleri tartmakla yükümlüdür, ağır eşyaları tartmakla yükümlü
değildir.
İşletmeci kendisinin
yapmak zorunda olmadığı işler için ücretle adam tutabilir.
Daha güçlü görüşe göre
işletmeci kardaki hissesine kar ortaya çıktığında değil taksim edildiğinde
sahip olur.
Mudarebe malından hasıl
olan ağacın meyvesi, hayvanın yavrusu, kölenin elde ettiği kazanç ve mehri daha
doğru görüşe göre sermaye sahibi alır. [Zayıf] bir görüşe göre bu da mudarebe
malındandır.
Malın ucuzlaması
sebebiyle [mudarebe malında] meydana gelen eksilme, imkan olduğu sürece
mudarebe malından hesap edilir ve onunla telafi edilir. Mudarebe malının bir kısmı
işletmecinin tasarrufta bulunmasından sonra afet, gasp veya çalınma sebebiyle
telef olsa daha doğru görüşe göre hüküm yine böyle olur. Mudarebe malı,
işletmecinin tasarrufundan önce telef olursa daha doğru görüşe göre sermayeden
telef olmuş kabul edilir.
39. İşletmeci -aynen
vekilde olduğu gibi- [sermayeyi çalıştırırken] ihtiyata uygun hareket
etmelidir.
Buna göre sermaye
sahibinin izni olmaksızın;
[a] - Bir mal
sattığında, peşin olan satım bedelini tahsil edinceye kadar sattığı malı
müşteriye vermeden elinde tutmalıdır.
[b] - Bir şey satarken
veya satın alırken normal fiyatın çok üstünde alım veya çok altında satım
yapmamalıdır.
[c] - Vadeli satım
yapmamalıdır.
Çünkü normal fiyatın
altında satım, üstünde alım yaptığında sermaye sahibine zarar vermiş olur.
Vadeli satımda ise sermayenin telef olması ve sorumluluğun da sermaye sahibine
yüklenerek onun zarar görmesi söz konusu olabilir.
Sermaye sahibi bu
tasarruflara izin verirse caiz olur.
[d] - [Sermaye
sahibinin] izniyle veresiye satım yaparken şahit tutmalıdır.
"Borcun ödenmesi
konusunda vekalet" meselesinde geçen hükme kıyasla tek bir şahitle veya
durumu bilinmeyen bir kimsenin şahitliğiyle yetinebilir. Bunu İsnevı
belirtmiştir. Şayet şahit tutmazsa tazmin yükümlülüğünü üstlenmiş olur.
Ezrai şöyle demiştir:
İşletmecinin malı ancak ödeme gücüne sahip ve güvenilir olan kimselere satması
gerekir. İşletmeci satım bedelini tahsil edinceye kadar malı elinde tutmalıdır.
Satım bedelini tahsil etmeden önce malı teslim ederse tazmin yükümlülüğünü
üstlenir. Ancak sermayedar izin verirse tazmin yükümlülüğünü üstlenmez.
Maverdi şöyle demiştir:
Sermayedar veresiye alım-satıma izin verdiğinde işletme ci selem yoluyla satım
yapamaz; çünkü selem akdi daha büyük risk taşır. Şayet sermayedar selem yoluyla
mal satın almasına izin verirse bu caiz olur. Selem yoluyla satıma izin verirse
bu caiz olmaz. Arada şu fark vardır: Genellikle veresiye alım kişi için yararlı
olmakla birlikte veresiye satım böyle değildir.
Hocamız Zekeriya
el-Ensart'nin de belirttiği üzere en uygun görüş, her iki tarafın da rızasının
bulunması sebebiyle satım akdinde selemin de caiz olmasıdır.
[e] - İşletmeci, kar
elde etmeyi ummadığı bir malı emsal fiyatına bile olsa satın alamaz; çünkü
sermayedarın verdiği izin bu tür bir tasarrufu kapsamaz. Bunu Maverdi
söylemiştir.
[f] - İşletmeci, sermaye
cinsinden olmayan bir bedel karşılığında mal satın alamaz. Maverdi şöyle
demiştir: "İşletmecinin peşin fiyatla değil veresiye olarak satım yapması
şart koşulursa akit fasid olur."
40. İşletmeci ticaret
malı karşılığında satım yapabilir; çünkü amaç kar elde etmektir. Kar bu yolla
elde ediliyor olabilir. Vekil ise bunu yapamaz.
Ruyani ve Mehamilt'nin
de aralarında yer aldığı bir grup alimin açık ifadelerine göre işletmeci, o
bölgedeki yaygın para birimi dışında bir para karşılığında alım-satım yapamaz.
Subki aradaki farkı şu
şekilde belirtmiştir:
O bölgede yaygın olmayan
para birimi piyasada geçmediğinden bu satımdan kar elde etmek mümkün
olmayabilir. Mal karşılığında alım-satım ise böyle değildir.
41. Maslahat bunu
gerektiriyorsa işletmeci, kusurlu bile olsa bir malı kusurlu haldeki değeri
üzerinden satın alabilir. Bu durumda sermayedar veya işletme ci malı kusur
gerekçesiyle geri veremez.
42. İşletmeci, satın
aldığı malda bir kusur bulunduğunu bilmeyerek malı satın almış ve sonradan bunu
fark etmişse, şayet maslahat bu malın geri verilmesini gerektiriyorsa
sermayedar mala razı olsa bile işletmeci geri verebilir; çünkü işletmecinin de
malda bir hakkı vardır, sermayedarın o mala razı olması işletmecinin bu malı
geri vermesini engelleyemez. Vekilin durumu ise bundan farklı olup onun mal
üzerinde hakkı bulunmamaktadır.
43. Maslahat, kusurlu
malın geri verilmemesini gerektiriyorsa [işletmed bu malı geri verebilir mi? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
işletmed geri veremez; çünkü bu akdin amacını [yani kar elde etmeyi]
zedelemektedir.
[İkinci görüş]
Vekilde olduğu gibi
işletmed de geri verebilir.
İlk görüşte olanlar buna
şöyle cevap vermişlerdir: Vekilin kusurlu malı alma hakkı yoktur.
İşletmed ise kar elde
edebileceğini düşünürse kusurlu malı alabilir. Bu yüzden vekilin aksine elde
tutulmasında maslahat olan malı geri veremez.
Şayet malı geri vermek
veya elde tutmak maslahat bakımından eşit ise el-Basit'te belirtildiği üzere
malı kesin olarak geri verebilir.
İşletmeci malı geri
vermek veya elde tutmak konusunda masIahatı gözetmelidir.
Nevevi'nin
"maslahat" sözcüğünü kullanmış olması, Er-Ra vda'da yer alan
"gıpta" ifadesinden daha uygundur. Gıpta, malın değerinden önemli
miktarda daha fazla olan şey demektedir. Bu şart değildir.
44. İşletmeci kusurlu
bir mal satın aldığında şayet kendisinin geri verme hakkı varsa sermayedar da
evleviyetle geri verme hakkına sahip olur; çünkü sermayedar anaparanın
sahibidir.
45. Sermayedar ve
işletmeci malı geri vermek veya elde tutmak konusunda anlaşmazlığa düşerse
maslahata uygun hareket edilir; çünkü her ikisinin de hakkı bulunmaktadır.
EI-İstiksa adlı eserde
"bunu hakim yapar" demiştir.
Şayet malı geri vermek
veya elde tutmak maslahat bakımından eşit ise el-Matlab'ta şöyle denilmiştir:
"İşletmecinin, değerine kusurlu mal almasını caiz görürsek -ki daha önce
geçtiği üzere şayet işletme ci bunda maslahat görürse daha doğru olan görüşe
göre bunu yapabilir- bu konuda onun görüşü alınır. "
Not: Daha önce geçtiği üzere bir akdin müvekkil
adına değil de vekil adına gerçekleşeceği durumlarda burada da akit sermayedar
değil işletmeci adına gerçekleşir.
46. İşletmeci, mudarebe sermayesini
kullanarak sermayedar ile ticar'ı muamelede bulunamaz; çünkü bu bir kimsenin
malını onun malı karşılığında satmaya yol açar. Bu konuda "sermayede karın
ortaya çıkması" ile "çıkmaması" arasında bir fark yoktur.
işletmeci, sermaye
dışında bir parayı kullanarak sermaye sahibi ile ticarı muamelede bulunursa bu
sahih olur.
47. Bir sermayedarın iki
işletmecisi olsa, her birinin de tasarrufta bulunacağı ayrı bir sermayesi
bulunsa bunlardan birisi diğeri ile alım-satım yapabilir mi? Bu konuda e!-Udde
ve e!-Beyan'da belirtildiğine göre iki görüş bulunmaktadır. Daha doğru olanına
göre işletmeciler bunu yapamaz.
48. işletmeci,
sermayeden ve karından daha fazlasını ödeyerek mudarebe için bir mal satın
alamaz; çünkü sermayedar, işletmecinin kendi zimmetini yalnızca bu kadarlık
borçla meşgul etmesine razı olmuştur. Şayet bundan fazlası karşılığında satın
alırsa fazlalık kısım mudarebe akdi kapsamında yer almaz.
Buna göre; tek başına
sermaye veya karla birlikte sermaye yüz dirhem olsa sermayedar yüz dirheme bir
köle satın alıp daha sonra yine yüz dirheme başka bir köle satın alsa ikinci
satım akdi batı i olur. ilk köleyi ister belirli yüz dirhemle isterse
zimmetindeki yüz dirhemle satın alsın fark etmez; çünkü belirli yüz dirhemle
satın almışsa ilk satım akdiyle bu, satıcının mülkü olmuştur. Şayet
zimmetindeki yüz dirhem karşılığında satın alırsa bu yüz dirhemin ilk akit için
harcanması gerekli olmuştur. ikinci köleyi' zimmetindeki yüz dirhem
karşılığında satın alırsa, vekilin müvekkile aykırı hareket ettiği hangi
durumlarda satım vekil adına geçerli oluyorsa aynı durumda bu akit yalnızca
işletmeci adına geçerli olur.
49. işletmeci,
sermayedarın "üst veya alt soy hısımlarından olması sebebiyle" veya
"hür olduğunu ikrar ettiği için" yahut "ümmü veledi olup rehin
olması sebebiyle satılmasından dolayı" sermayedar adına satın alınması
halinde otomatik olarak azat olacak olan bir köleyi satın alamaz. Bu hüküm,
satın alma sermayedardan izinsiz olarak gerçekleşmişse söz konusu olur; çünkü
mudarebe akdinin amacı kar elde etmektir; bu sayılanların tümü ise bir
kayıptır. Ancak belirli ~ olmayan bir köle satın almaya vekil kılınan kişinin
durumu bundan farklı olup o, müvekkil adına satın alındığında otomatik olarak
azat olacak bir köleyi satın alırsa bu sahih olur. Çünkü [vekalette değil]
mudarebede kar elde etme amacına ilişkin bir karine söz konusudur.
İşletmeci söz konusu
köleyi sermayedarın izniyle satın alırsa bu sahih olur ve kar elde edilmemişse
sermayedar adına bu köle azat olur. Geriye sermaye kalmışsa bu mudarebe
sermayesi olarak kalmaya devam eder. Geriye mal kalmamışsa mudarebe akdi sona
erer.
Şayet kar elde edilmişse
hüküm yine böyledir. Bu durumda sermayedar, kardan işletmecinin payını tazmin
eder.
Sermayedar mudarebe malları
arasında yer alan bir köleyi azat etse hüküm yine bu şekilde olur.
Not:
a. Nevevl'nin
"sermayedarın izni olmaksızın" ifadesi hakkında Ezrai şöyle demiştir:
"Zahir olan bunun yalnızca ikinci ifadeye yani doğrudan azat olacak olan
kölenin satın alınmasına ilişkin olduğudur. Bunun daha önceki ifadeye de
dönmesi muhtemelolmakla birlikte bunu açık olarak ifade eden birini
görmedim."
Zahir olan Ezral'nin
görüşüdür.
b. Nevevi, işletmecinin,
satın alması halinde kendisi adına otomatik olarak azat olacak bir köleyi satın
alması meselesinden bahsetmemiştir. Bunun hükmü şudur: İşletmeci bu köleyi
mudarebe sermayesiyle alırsa bu satın alma sahih olur ve azat olma
gerçekleşmez. Şayet kendi cebinden mudarebe kasasına borçlanarak satın alırsa,
mudarebe malıyla satın almasını sahih gördüğümüz durumlarda bu satın almayı
mudarebe adına geçerli sayarız, bunu sahih görmediğimiz durumlarda satın almayı
işletmeci adına geçerli sayarız ve köle de onun adına azat olur.
Zahir görüşe göre
işletmeci kendi eşini mudarebe ortaklığı adına satın alsa bu da sahih olur ve
bununla nikah fesholmuş olmaz.
c. el-Cevahir adlı
eserde de belirtildiği üzere sermayedar veya 0 işletmeci mudarebe mallarından
olan köle ile tek başına kitabet akdi yapamaz. Şayet birlikte kitabet akdi yaparlarsa
bu sahih olur, mükatep kölenin ödeyeceği taksitler mudarebe malından olur. Köle
azat olduğunda ortada kar varsa, kölenin velası işletmed kardaki oranı
miktarınca konusunda sermayedara ortak olur.
50. İşletmeci
sermayedarın -ister erkek isterse kadın olsun- eşini onun izniyle satın alırsa
daha doğru görüşe göre bu satın alma geçerli olmaz; çünkü sermayedarın nikahı
bu satın alma sebebiyle kendiliğinden fesholacağından o bundan zarar görür.
Diğer görüşe göre bu satın alma kar getirici olabileceğinden bu caiz olur. Onun
zarar uğraması ise başka bir sebepten kaynaklanmaktadır. Sermayedarın yakınını
satın almak ise bundan farklı olup kişi köleyi bütünüyle elinden çıkarmış
olmaktadır.
Not: Nevevi'nin "eşi" ifadesi,
el-Muharrer'de yer alan "zevcesi" ifadesinden -yukarıda belirttiğimiz
gerekçeyle- daha uygundur.
51. İşletmeci,
"sermayeden daha fazla bir miktar ödeyerek mal satın almak",
"sermayedarın yakınlarından olup satın alınması halinde otomatik olarak
azat olacak bir köle satın almak", "sermayedarın eşini satın
almak" gibi yapması yasak olan bir satın alma gerçekleştirdiğinde,
sermayedarın zarar görmemesi için bu satın alma sermayedar adına gerçekleşmemiş
olur. Şayet işletmeci satım bedelini kendi zimmetinde borçlanarak satın almışsa
satın alma işletmed adına gerçekleşir. Bunun gerekçesi vekalet konusunda
geçmişti.
Bu hüküm, işletmeci
satın alırken "mudarebe ortaklığı adına bir elçi olarak satın
aldığını" açıkça ifade etmemişse geçerli olur. Şayet bunu açık olarak
ifade etmişse satım bedelini kendi malından öder. Mudarebe malından ödeme
yaparsa tazmin yükümlülüğünü üstlenir.
Bizzat mudarebe
ortaklığına ait bir mal karşılığında satım akdini gerçekleştirirse satım akdi
sahih olmaz. Aynı şekilde satım bedelini mudarebe malından ödemek şartıyla satın
almayı kendi zimmeti üzerinde gerçekleştirmişse hüküm yine böyle olur. Bunu
Ruyani söylemiştir.
52. Yakın bir yer olsa,
yol güvenli olsa ve yolculuk için masraf yapmak gerekli olmasa bile işletmeci,
sermaye sahibinden izin almaksızın sermayeyi yolculuğa götüremez; çünkü
yolculuk risklere gebedir.
Sermayedar, işletmeci
ile "açık alan" vb. gibi ikamete elverişli olmayan bir mahalde
mudarebe akdi yapsa Ezral'nin belirttiğine göre sermayedar her iki tarafça
bilinen bir yere doğru sermayeyi götürebilir. Bundan sonra ikamet ettiği yer
dışında başka bir yere götüremez.
Sermayedar işletmecinin
sermayeyi yolculukta yanında götürmesine izin verirse izne göre bu caiz olur.
Sermayedar yolculuk konusunda
herhangi bir kayıt koymasa, örf ve adete uygun şekilde güvenilir beldelere
sermayeyi götürebilir.
İşletmeci sermayedardan
izin almaksızın sermayeyi yolculuğa götürse veya izne aykırı hareket etse
-yolculuktan dönse bile- sermayenin tazmin yükümlülüğünü üstlenir.
53. Mudarebe akdine ait
olan mal[ın değeri konusunda şu ihtimaller söz konusudur:]
[a] - Yolculuğa
götürülen yerde daha değerli ise veya her iki bölgedeki değeri eşit ise
-yolculuğa çıkmakla haksız bir fiilde bulunmuş olsa bile- satım akdi sahih
olur, kardan payını alır. Yolculukta iken sattığı mudarebe malının satım
bedelinin -bu bedel yolculuktan geri getirilmiş olsa bile- tazmin yükümlülüğünü
üstlenir; çünkü tazminin sebebi olan yolculuk, dönmekle ortadan kalkmaz.
[b] - Malın değeri,
götürüldüğü yerde daha düşük ise -aradaki fark insanların normalde
aldanabileceği miktarda değil ise- satım akdi sahih olmaz.
54. Sermayedar
işletmeciye mudarebe malı ile birlikte denizde yolculuğa çıkabileceğini açıkça
belirtmediği sürece sermayedarın yalnızca izin vermesi yeterli olmaz; çünkü
deniz yolculuğunun riskleri fazladır. Ancak sermayedar işletmecinin ticaret
yapması için bir bölge belirler ve bu bölgeye ancak adalarda olduğu gibi deniz
yolculuğuyla ulaşılıyor olsa o zaman sermayedar açıkça belirtmese bile
işletmeci deniz yolculuğu yapabilir, verilen izin de buna yorulur. Bunu Ezrai
ve başkaları belirtmiştir.
İsnevi'nin de belirttiği
üzere burada "deniz" derken [tatlı suyu bulunan nehir ve göller
değil] tuzlu suyu bulunan denizler kastedilmektedir.
Ezrai şöyle demiştir:
"Nil ve Fırat gibi büyük nehirler de bu şekilde mi değerlendirilir? Bu
konuda açık bir ifade görmedim. "
Bu konuda en güzel görüş
-İbn Şehbe'nin belirttiği üzere- şudur: Şayet bu nehirlerdeki yolculuğun
tehlikesi kara yolculuğundan daha fazla ise sermayedar açıkça belirtmediği
sürece bu yolculuğa gidilemez.
55. İşletmeci, ufak bir
kırıntı bile olsa mudarebe malından sadaka veremez; çünkü yapılan akit bunu
kapsamamaktadır.
56. İşletmeci yolculuk
halinde değil iken mudarebe malından kendisi için kesinlikle harcamada
bulunamaz.
İşletmeci yolculukta
iken mudarebe malından kendisi için harcama [yapabilir mi? Bu konuda İmam ŞafiI
(r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
hazarda olduğu gibi yolculukta da harcama yapamaz; çünkü işletmecinin kardan
bir payı vardır, bu pay dışında başka bir hakkı yoktur. Ayrıca yapılan harcama
kar miktarınca olabilir ki böyle bir durumda karın bütününü işletmeci elde
etmiş olmaktadır. Harcama kardan daha fazla olursa o zaman da sermayenin bir
kısmını harcamış olacaktır. Bu ise mudarebe akdinin yapısına uymamaktadır.
Şayet akit esnasında işletmecinin harcama yapması şart koşulursa akit fasid
olur.
[İkinci görüş]
Yolculuk sebebiyle artan
su kabı, ayakkabı, yol azığı, kira bedeli vb. gibi harcamaları örfe uygun bir
şekilde mudarebe malından karşılayabilir; çünkü hazar halinin aksine yolculuk
kendisini başka kazanç elde etmekten alıkoymuştur. Üstelik yolculuk mudarebe
akdi için yapıldığından kocası için alıkonulmuş olan kadının nafakaya hak
kazanması gibi işletmeci de buna hak kazanır. Bu harcama kardan hesap edilir.
Şayet kar elde edilmezse bu bir zarar olarak sermayeye ilişir. Yolculukta
kişiyi gözetleyen ve koruyan muhafızlar için yapılacak harcama mudarebe
malından karşılanır. Maverdi'nin belirttiğine göre haksız olarak alınan haraç
vb. gibi şeyler de mudarebe malından hesap edilir.
57. İşletmeci, kendi
emsali olan işletmecilerin örfe göre yaptığı şekilde [alım-satım yaparken
ticaretini yaptığı] kumaşı katlamak veya yaymakla yükümlüdür. Yine kumaşın
uzunluğunu ölçmek, sandığa yerleştirmekle de yükümlüdür.
İşletmeci altın, gümüş
ve misk gibi hafif olan şeyleri tartmakla da yükümlüdür; çünkü örf bunu
gerektirmektedir. Ancak ağır eşyaları tartmak vb. görevler yani ağır eşyayı
taşımak, dükkandan çarşıya götürmek, çarşıdan dükkana götürmek gibi işleri
yapmakla yükümlü değildir; çünkü örfe göre bu işler ücretle başkalarına
yaptırılır.
58. İşletmeci, yapmakla
yükümlü olmadığı; malı ölçmek ve korumak gibi işler için mudarebe malından
ödenmek üzere ücretle adam tutabilir; çünkü bu da ticaret kapsamında ve
ticaretin maslahatlarından bir fiildir. İşletmeci bunu kendisi yapsa bunun için
ücret alamaz.
İşletmeci kendisinin
yapmakla yükümlü olduğu bir iş için ücretle adam tutsa bunu kendi cebinden öder
mudarebe malından ödeyemez. İşletmeci bu ücretin mudarebe malından ödenmesini
şart koşsa; Maverdi buna ilişkin iki görüş zikretmiştir. Bunlardan daha güçlü
olanına göre mudarebe akdi sahih olmaz.
59. [İşletme ci mudarebe
akdinde kara ne zaman sahip olur? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
el-Muharrer'de
belirtildiğine göre alimlerin çoğunluğunca İmam Şafii (r.a.)'nin daha güçlü
görülen görüşüne göre işletmeci, sermaye üzerindeki çalışması sonucu elde
ettiği kara karın ortaya çıkması anında değil karın bölüşülmesi anında sahip
olur; çünkü şayet kar ortaya çıktığı anda ona sahip olsa mudarebe malına ortak
olmuş olurdu ve mudarebe malından herhangi bir şey telef olduğunda iki maldan
birden telef olmuş olurdu, oysa durum böyle değildir; çünkü kar sermayenin
koruyucusudur.
[İkinci görüş]
Müsakat akdi ne kıyasla
işletmeci kar ortaya çıktığı anda kardaki hissesine sahip olur.
İlk görüşte olanlar
arada şu farkın bulunduğunu söylemişlerdir:
Müsakat akdinde emek
sahibinin meyveden alacağı payın aksine kar sermayenin koruyucusudur. Ağaçta
meydana gelen eksilme meyve ile telafi edilmez.
İlk görüşe göre karın
taksim edilmesinden önce işletmecinin kar üzerinde güçlü bir hakkı bulunur.
Bunu elde etmeden ölürse mirasçıları bunu alır. Bu hak bir mala iliştiği için
işletmeci diğer alacaklılara göre öncelik hakkına sahiptir. İşletmeci malı
telef etmek veya sermaye sahibine geri vermek suretiyle bu kardan yüz çevirebilir.
Bu durumda sermaye sahibi bunu tazmin eder.
Not: İşletmecinin mülkiyeti, karın bölüşümü
yapılmadıkça kesinleşmez. Kar ancak şu durumlarda kesinleşir:
[1] - Sermayenin
ayrılması ve akdin feshedilmesi: Çünkü sermaye kenara ayrılıp akit feshedilmedikçe
akit varlığını korumaktadır. Taksimden sonra sermayede bir eksiklik söz konusu
olursa bu, taksim edilen kar ile telafi edilir.
[2] - Sermayenin ayrılıp
malın taksim edilmesi söz konusu olmaksızın akdin feshedilmesi:
Çünkü bu durumda akit
ortadan kalkmış ve sermayenin kurtulacağı kesinleşmiştir.
[3] - Yalnızca
sermayenin ayrılması ve sermaye sahibinin malını almasından sonra kalanın
taksim edilmesi. İbnü'l-Mukrl'nin ifadesine göre sermayedarın akdi feshetmesi
de sermayesini alması gibidir.
60. Mudarebe sermayesi
ile satın alınmış olan ve satılması için beklendiği esnada meydana gelen;
> Ağacın meyveleri,
> Cariye veya
hayvanın yavrusu,
> Kölenin av yapmak,
odun toplamak, vasiyet ve hibe kabul etmek sonucunda elde ettiği gelir,
> Arazi ve
hayvanların kiralanmasından elde edilen ücret [kime aittir? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
sermayedar bunlara sahip olur; çünkü bunlar ticaret sonucu elde edilmiş
fazlalık değildir. Ancak işletmeci hamile hayvan satın alsa -İsnevt'nin
belirttiğine göre- bu durum, "iflas", "kusur sebebiyle malı geri
verme" vb. meselelerdeki görüşe tahric yoluyla çözümlenmesi zahir
görüştür.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
bu fazlalıklar mudarebe malındandır; çünkü bunların meydana gelmesi,
sermayedarın ana malı alması sebebiyle olmuştur.
Not:
a. Nevevl'nin
"mehir" sözcüğünü kayıtsız olarak kullanması er-Ravda'daki
"şüphe yoluyla ilişkide bulunma" şeklindeki kayıtlı kullanımdan daha
uygundur; çünkü Ezrai'nin de belirttiği üzere konunun bu şekilde kayıtlanması
amaçlanmamıştır. Aksine kadına zorla tecavüz etmek veya onun isteğiyle zinada
bulunmakla birlikte isteğinin dikkate alınmadığı veya nikah yoluyla ilişkide
bulunulduğu durumunda da bu hüküm geçerlidir.
b. Sermayedar ve
işletmecinin, mudarebe malı kapsamında yer alan bir cariye ile -malda ister kar
bulunsun isterse bulunmasın- ilişkide bulunması haramdır; çünkü mütekavvim
mallarda kar olup olmadığı ancak sermayenin bir kenara ayrılmasından sonra
ortaya çıkar.
[İtiraz] Bu gerekçe ileride gelecek olan şu hususla
çelişmektedir: "İşletmeci ortada kar yokken mudarebe malından olan cariye
ile ilişkide bulunsa, şayet haramlığı bilerek bunu yapmışsa kendisine had
cezası uygulanır." Bu ifade had cezasının olmamasını gerektirir.
(Cevap] Karın ortaya çıkması halinde had cezasının
olmamasını gerektiren durum, işletmecinin o cariyeye sahip olmasına dair
şüpheden kaynaklanmaktadır. Karın olduğu ortaya çıkmadığından bu şüphe söz
konusu değildir.
c. Sermayedar ve
işletmecinin mudarebe malından olan cariyeyi evlendirmesi haramdır; çünkü bu
mudarebe malını eksiltir ve bu sebeple de diğerine zarar verir.
d. Sermayedarın mudarebe
malından olan cariye ile ilişkide bulunması mudarebeyi feshetmek anlamına
gelmediği gibi mehri veya had cezasını da gerektirmez. Onun cariyeyi ümmü veled
kılması azat etmesi gibi olup geçerli olur. Bu durumda işletmecinye kardan
hissesini tazmin eder.
e. İşletmeci haramlığı
bilerek ortada kar yokken cariye ile ilişkide bulunsa ortada şüphe bulunmadığı
için kendisine had cezası uygulanır, aksi takdirde şüphe sebebiyle had cezası
uygulanmaz. Bu durumda cariyenin mehrini ödemesi gerekir. Bu mehir Rafii ve
Nevevl'nin belirttiğine göre mudarebe malına dahil edilir.
[Soru] Bu hüküm, Cüveyni'nin görüşüne göre kabul
edilebilir. Ancak alimlerin çoğunluğunca kabul edilen "eariyelerin mehri
yalnızca sermayedara aittir" prensibine göre bu hüküm kabul edilemez.
[Cevap] Yabancı bir şahsın cariyeyle ilişkide
bulunmasının aksine işletmecinin ilişkide bulunması mudarebe malında tasarrufta
bulunması gibidir. Mehir de kar gibidir.
61. Piyasadaki ucuzlama,
sonradan meydana gelen kusur veya hastalık gibi sebeplerle mudarebe malında
meydana gelen eksilme mümkün olduğu sürece kardan hesap edilir ve kar ile
telafi edilir; çünkü örf bunu gerektirir.
62. Mudarebe malı
üzerinde işletmed satma veya satın alma gibi bir tasarrufta bulunduktan sonra
malın bir kısmı yangın veya suya batma gibi semavi bir afet yahut gasp veya
hırsızlık gibi bir sebeple telef olsa ve malın kendisini yahut bedelini almak
imkansız hale gelse [bu eksilme sermayeden mi yoksa kardan mı hesap edilir? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
yukanda bahsi geçen hükme kıyasla kardan hesap edilir.
[İkinci görüş]
Ucuzlama sonucu meydana
gelen eksilmenin aksine bu eksilme kardan hesap edilmez; çünkü bu eksilmenin
işletmecinin tasarruf ve ticareti ile bir ilgisi yoktur. Yine hastalık ve
kusurun aksine bu eksilme malın kendisinden de kaynaklanmamıştır.
63. Mudarebe malı,
işletmecinin alım-satım yapmasından önce yukarıda belirtilen sebeplere bağlı
olarak telef olursa [bu telef serma. yeden mi yoksa kardan mı hesap edilir? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
(Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
kardan değil sermayeden hesap edilir; çünkü işletmeci bir tasarruf ta
bulunmadığı için akit pekişmemiştir.
[İkinci görüş]
Bu telef kardan hesap edilir;
çünkü işletmecinin sermayeyi teslim almasmdan sonra bu sermaye artık mudarebe
malı olmuştur.
Not: Nevevi "bir kısmı telef olsa"
diyerek malın bütününün telef olmasını dışarıda bırakmıştır; çünkü malın
bütünü;
a) semavı bir afet
sonucu
b) sermayedarın itlafı
sonucu,
c) işletmecinin itlafı
sonucu,
d) yabancı bir şahsın
itlafı sonucu, telef olursa mudarebe akdi sona erer.
Ancak ikinci durumda
-daha önce geçtiği üzere- işletmecinin kardaki payı kesinleşir.
Dördüncü durumda ise
şayet telef olan malın bedeli yabancı şahıstan alınırsa o bedel üzerinde
mudarebe akdi devam eder. Şayet malda bir kar yoksa bedel konusunda davacı
olacak olan kişi sermaye sahibidir. Malda bir kar elde edilmişse hem sermayedar
hem de işletmecidir.
Rafii ve NevevI üçüncü
durumla ilgili olarak Cüveynı'den yukarıda zikredilen durumu naklettikten sonra
kendi görüşleri olarak "işletmecinin de yabancı şahıs gibi olduğunu"
kendi görüşleri olarak belirtmişlerdir. Mütevelli de bunu açık olarak ifade
etmiş, Subkı de bu görüşü tercih etmiştir. Ancak Kadı Hüseyin ise Cüveyni'nin
görüşünü kabul etmiştir ki itimad edilen de budur. İşletme ci ile yabancı şahıs
arasındaki fark şudur: Yabancı şah-
sın aksine işletmeci
mudarebe akdini feshetme yetkisine sahip olduğundan onun malı telef etmesi
-tıpkı sermayedarın telef etmesi durumunda olduğu gibi- fesih gibi kabul
edilmiştir.
[Soru] Bu hüküm şu hükümle çelişmektedir:
"Muhayyerlik hakkına sahip olan müşteri satım akdini feshetme hakkına
sahiptir. Bununla birlikte onun malı telef etmesi akdi feshetme anlamına
gelmez."
[Cevap] Mudarebe akdinin aksine satım akdi yapısı
gereği bağlayıcı olduğundan malın telef edilmesi akdi feshetme anlamına gelmez.
Mudarebe malına ait bir
köle öldürülse, kam içinde kölenin değeri miktarınca kar olmuş olsa, kısas
hakkı konusunda sermayedar ve işletmeci ortak olur. İkisinden biri tek başına
kısası uygulatamaz. Sermayedarın kısası affetmesi durumunda olduğu gibi
işletmecinin kısası affetmesi durumunda da kısas cezası düşer, kölenin
değerinin ödenmesi gerekli olur.
[Soru] Bu hüküm ancak "işletmeci karın ortaya
çıkması durumunda kara sahip olur" görüşüne göre verilmiştir, bu durumda
kara sahip olamayacağını söyleyen görüşe göre verilmemiştir.
[Cevap] İşletmeci bu durumda kara sahip olamasa bile
bu durumda mudarebe malında güçlü bir hak elde etmiş olacaktır. Kısas cezası da
"mümkün olduğu sürece uygulanmama" esasına dayalıdır. Mudarebede bir
kar ortaya çıkmamış olursa sermayedar kısas uygulatma veya karşılıksız olarak
affetme yetkisine sahiptir.
Kendisi karşılığında bir
mal satın alınmış olan mudarebe sermayesi henüz teslim edilmeden önce telef
olsa satım akdi de mudarebe akdi de kendiliğinden fesholur.
Zimmetteki bir mal
karşılığında satın alınmış ve satın alma öncesinde telef olmuş olursa satın
alma işletmeci adına gerçekleşir, mudarebe akdi sona erer. Satın alma
sonrasında telef olmuşsa bu satın alma sermayedar adına gerçekleşmiş olur. Mal
yüz dirhem olup telef olsa işletmecinin başka yüz dirhem ödemesi gerekir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
MUDAREBE AKDİNİN
SONA ERMESİ VE BUNA İLİŞKİN HÜKÜMLER