GASP |
GASP EDİLEN MALıN TAZMİN
ŞEKLİ
Bu bölümde gasp edilen
vb. şeylerin nasıl tazmin edileceği konusu ele alınacaktır.
A. CANLI VARLIKLARIN
ÖLDÜRÜLMESİ VE YARALANMASINDA TAZMİN
B. CANSIZ VARLIKLARIN
TELEF EDİLMESİNDE TAZMİN
A. CANLI VARLIKLARIN
ÖLDÜRÜLMESİ VE YARALANMASINDA TAZMİN
A. KÖLENİN CANINA VE
ORGANLARINA YÖNELİK SUÇLARDA TAZMİN
B. HAYVANLARA YÖNELİK
SUÇLARDA TAZMİN
A. KÖLENİN CANINA VE
ORGANLARINA YÖNELİK SUÇLARDA TAZMİN
Köle, haksız bir şekilde
onu elinde bulu duran kişinin elinde iken ister kendiliğinden telef olsun
isterse telef e i iş olsun, kölenin canı değeri ödenerek tazmin edilir.
Hür bir kimseye yönelik
suçlarda belirli bir diyeti olmayan bir Hil köleye karşı işlendiğinde, kölenin
değerinde ne kadar eksilme meydana geliyorsa o şekilde tazmin yapılır.
Belirli bir diyeti olan
suçlar köleye karşı işlendiğinde de şayet kölenin organı kendiliğinden telef
olmuşsa bu şekilde tazmin yapılır.
Kölenin organı telef
edilmişse İmam ŞafiI (r.a.)'nin eski görüşüne göre hüküm yine böyledir. Yeni
görüşüne göre kölenin organının köleye oranı hesaplanır. Kölenin değeri, hür
kimsenin diyeti gibidir. Kölenin bir elini telef etme halinde kölenin değerinin
yarısı tazmin edilir.
1. Gasp edilmiş bir
kölenin canı, kölenin değeri neye ulaşırsa ulaşsın değeri üzerinden tazmin
edilir. Hatta kölenin değeri hür bir insanın diyetinden fazla olsa bile hüküm
böyledir.
Nitekim diğer malların
tazmini de [değeri neye ulaşırsa ulaşsın değeri üzerinden yapılma bakımından]
böyledir.
Köle ister bir suç
sebebiyle telef olmuş olsun isterse haksız yere köleyi elinde bulunduran
kişinin zilyedliğinde iken kendiliğinden telef olsun hüküm böyledir; çünkü köle
kıyeml / mütekavvim bir maldır, diğer kıyemı mallarda olduğu gibi değerinin
ödenmesi gerekir.
Not: Nevevi, "köleyi haksız yere elinde
bulunduran zilyedin eli altında iken" demek yerine "tazmin
yükümlülüğü altındaki zilyedin eli altında iken" demiş olsa daha iyi
olurdu. Böylece ibare pazarlık yapmak için malı elinde tutan yahut malı ödünç
alan vb. kimseleri de kapsardı.
Bu hükmün kapsamından
harbi ve efendinin kölesi dışarıda kalmaktadır.
Şu da söylenebilir: Bu
bölüm, haksız fiilleri belirtmek üzere yazıldığından Nevevi "haksız"
ifadesini tercih etmiştir.
2. Hür bir kimsenin
bedenine karşı bir suç işlendiğinde belirli bir diyeti olmayan suç köleye karşı
işlendiğinde, örneğin cariyenin bekaretinin giderilmesi, kölenin bedeninin
yaralanması, kölenin zayıf düşürülmesi gibi bir Hil işlendiğinde bu, kölenin /
cariyenin değerinde meydana gelen eksilmeyi tazmin ederek giderilir. Bu konuda
icma vardır. Bu organ kendiliğinden telef olsun veya başkası tarafından telef
edilsin -tıpkı hayvanlarda olduğu gibi- tazmin edilir.
Not: Mütevelli şu durumu istisna etmiştir: İşlenen
suç, bir elin kesilmesi gibi dinde miktarı belirli bir suç ise ve kölenin
değerinde meydana gelen eksilme, dinin o organın diyeti olarak belirlediğinden
daha fazla veya eşit ise bu miktarın tümünü ödemek gerekmez; çünkü bu durumda,
organın kendisini ortadan kaldırmaya göre organa bir eksiklik arız olması
durumunda suçun gerektirdiğinden daha fazla veya eşit ödeme yapılmasına neden
olur. Ancak Hakim burada kendi ictihadı ile bir miktar belirler.
Bulkın! şöyle demiştir:
Bu ayrımın yapılması zorunludur, bu konuda bir aynm yapmayanların ifadeleri de
bu şekilde yorumlanır.
Hocamız Zekeriya
el-Ensari'nin belirttiği üzere bu ayrım gasıp dışındakilerde söz konusu olur.
Gasıp ise mutlak olarak kölede meydana gelen azalmayı tazmin eder ki bizim
konumuz da budur.
3. Yine dinde hür bir
kimse içinbelirli bir diyetin söz konusu olduğu, el ve ayağın kopması vb. bir
şey semavı bir afet sonucunda meydana gelmişse kölenin değerinde meydana gelen
azalma tazmin edilir; çünkü bir suç olmaksızın kopan organda kısas ve kefaret
söz konusu olmadığı gibi bunu akıle de ödemez. Bu yüzden bu malların
eksilmesine benzemektedir.
Not: Nevevi'nin "değerinde meydana gelen
azalmayı tazmin eder" ifadesinden şu sonuç çıkmaktadır: "Kölenin bedenine
karşı yapılan hareket sonucunda cinsel organı ve yumurtalarının düşmesi
durumunda olduğu gibi değerind\ bir eksilme meydana getirmese bu durumda, bunu
yapan kişinın-kesin olarak bir şey ödemesi gerekmez." Bu, doğru bir
hükümdür.
4. Kölenin herhangi bir
organı, ona karşı suç işlemek suretiyle telef edilirse [bunun hükmü ne olur? Bu
konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
eski görüşüne göre -hayvanlara kıyasla- bu durumda da kölenin değerinde meydana
gelen eksilme tazmin edilir; çünkü netice itibarıyla köle de, kişinin malik
olduğu bir canlıdır.
[İkinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre, bu suç sonucu ödenecek miktar., kölenin değerine göre
belirlenir. Çünkü köle, pek çok hükümleri.bakımından hür kimseye benzemektedir.
Kölenin değeri, hür
kişinin diyeti gibidir. Buna göre; mükatep, müdebber veya ümmü veled bile olsa
kölenin elinin koparılması durumunda kölenin değerinin yarısı ödenir. Hocamız
Zekeriya el-Ensan'nin Şerhu 'r-Ravda adlı eserinde belirttiğine göre bu hüküm,
köle, gasp eden şahsın elinde iken başkası tarafından suç işlendiğinde söz
konusu olur. Nitekim hür bir kimsenin eli kesildiğinde de diyetinin yarısı
ödenir. Bu konuda geniş açıklama "diyetler" bölümünün sonunda
gelecektir. Nevevi bu konuyu orada tekrarlamıştır.
Haksız bir biçimde
köleye el koymuş olan gasıba gelince; kölenin elini kestiğinde bakılır:
"Bu suç için
ödenecek diyet" ve "kölenin değeri" arasında mukayese yapılır
hangisi daha çok ise gasıp onu öder; çünkü kölede hem mala hem de hür şahsa
benzeme yönü bir arada bulunmaktadır. Elin kesilmesi sonucunda kölenin
değerinin üçte ikisi düşerse, kölenin değerinin yarısı bir el kesme sebebiyle,
altıda biri ise haksız el koyma sebebiyle gerekli olur. Kölenin elini sahibi
keserse gasıp yalnızca yarının üzerindeki kısmı tazmin eder. Bunu Ezrai,
Ruyani'den aktarmıştır. Buna kıyasla yabancı bir şahıs kölenin elini keserse,
yarının üzerindeki kısmı tazmin etmek onun üzerinde kalır.
Gasıp, kölenin fazlalık
olan olan bir parmağını kesse ve kölenin yarası iyileşse, bu kesme sonucunda
kölenin değerinde bir azalma meydana gelmese [ne olur? Bu konuda farklı
görüşler bulunmaktadır:]
İbn Süreye bu durumda
gasıbın herhangi bir yükümlülüğünün olmadığını söylemiştir. Ebu İshak ise bu
durumda azalmanın değerinin ödeneceğini, bunu belirlemek için de zorunluluk
sebebiyle yara mevcutken ve kan akıyorken bir belirleme yapılacağını
söylemiştir. Bu görüş daha uygundur.
Kölenin eli kısas veya
hak cezası olarak kesilirse bunun hükmü -Bulkınl'nin sahih kabul ettiği görüşe
göre- kendiliğinden telef olmasının hükmü gibidir.
Maverdi' nin
belirttiğine göre kısmen köle kısmen hür olan kimsenin durumu köle olan
bölümüne göre değerlendirilir. Buna göre bir elini kesme durumunda, diyetin
dörtte biri yanında ayrıca köle olan bölümün dörtte birlik değeri ile diyetin
yarısı arasından hangisi daha fazla ise onu öder.
Not: Nevevl'nin açıklamalarından kölenin elini
kesme durumunda kölenin değerinin ödeneceği anlaşılmaktadır. Bundan şu mesele
istisna edilmiştir: Bir kimse bir köle satın alıp henüz teslim almadan önce
satıcının elindeyken kölenin elini kesse bu fiili ile köleyi teslim almış
sayılmaz, kölenin değerinde meydana gelen eksilmeyi tazmin etmesi gerekir.
Şayet kölenin değerinin
ödenmesini gerekli görürsek bu durumda eli kesilmiş köle satıcının elinde
olduğu halde müşterinin onu teslim almış olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.
Bunu cüveyni ibn Süreyc'den naklederek şöyle demiştir: "Bu, Cüveyni' in
güzel çıkarımlarından biridir." Bu, itiraza açıktır. Aksine bu urumda
müşteri, satım bedelini ödeyerek köleyi satın alır. Elin kopması onun fiili ile
olduğundan buna karşılık bir diyet alamaz.
B. HAYVANLARA YÖNELİK
SUÇLARDA TAZMİN
Köle dışında, diğer
hayvanlarda tazmin hayvanların değeri üzerinden olur.
1. İnsanlar dışındaki
diğer canlıların [yani hayvanların] tazmini, bunlar ister kendiliğinden isterse
başkası tarafından telef edilmiş olsun değerleri üzerinden olur.
Hayvanların parçaları da
ister kendiliğinden isterse başkası tarafından telef edilmiş olsun, değerinde
meydana gelen eksilme ödenerek tazmin edilir; çünkü hayvanlar, pek çok hükmü
bakımından insanlara benzemeyen bir mülktür. Bu yüzden hayvanların kendisinin
veya organlarının telef olması durumunda, cansız varlıklara kıyaslaOS), ~eydana
gelen eksilmenin tazminini gerekli gördük.
Bir kimse, hamile bir
hayvana yönelik müessir fiilde bulunsa, hayvan da cenini sağ olarak düşürse,
daha sonra müessir miden kaynaklanan acı sebebiyle yavru ölse, "bu
hayvanın sağ ikenki değeri" mi tazmin edilir yoksa onun değeri ile annenin
doğum yapması sonucunda değerinde meydana gelen azalma arasından hangisi daha
fazla'ise onun mu ödenmesi gerekir? Bu konuda en-Nihaye'de İmam Şafii (r.a.)'ye
ait iki görüş zikredilmiştir.
Hocam Remli'nin de
belirttiği üzere ikincisi daha uygundur.
Not: Nevevl'nin sözünü açıklarken, İbnü'n-Naklb'e
tabi olarak ifadenin hem hayvana yönelik hem de hayvanın organlarına yönelik
telefi kapsadığını belirttim. Bu, İsnevl'nin yalnızca organlardan bahseden
ifadesinden daha uygundur.
Bu hükümlerin tümü gasıp
dışındaki bir kimsenin telef etmesiyle ilgilidir. Gasıp telef ederse,
zikredilen şeyi gasp anından telef anına kadar olan zaman içinde ulaştığı en
yüksek değer üzerinden tazmin eder.
Nevevl'nin genel
ifadesinin kapsamından "harem bölgesinde av hayvanını öldürmek"
istisna edilir; çünkü bu konudaki nass sebebiyle av hayvanı, kurbanlıklar
içinden misli ile tazmin edilir.
B. CANSIZ VARLIKLARIN
TELEF EDİLMESİNDE TAZMİN
Canlı varlıklar
dışındaki mallar misli ve mütekavvimdir.
Canlı varlıklar
dışındakiler misli ve mütekavvim olmak üzere iki türlüdür; çünkü malın ya
[piyasada] misli vardır -ki bu mal misli maldır- yahut da yoktur -ki bu da
mütekawim maldır.
A. MİSLİ MALLARDA TAZMİN
B. MÜTEKAVVİM / KlYEMİ
MALLARDA TAZMİN
A. MİSLİ MALLARDA TAZMİN
Daha dOğru görüşe göre
misli mal, hacim veya ağırlık ölçüsü ile ölçülebilen ve selem yapmanın caiz
olduğu maldır. Bunun örneği su, toprak, bakır, külçe, misk, katur, pamuk, üzüm,
un gibi şeylerdir. Misk-ü anber ve macun gibi şeyler buna örnek olmaz.
Misli bir mal telef
olduğunda veya telef edildiğinde misliyle tazmin edilir. Bu mümkün olmazsa
değeri ödenerek tazmin edilir. Daha doğru görüşe göre bu konuda gasp anından,
mislini ödemenin imkansız hale geldiği zaman dilimine kadar geçen sürede en üst
miktar dikkate alınır.
Gasıp, gasp ettiği misli
malı başka yere götürse, mal sahibi onu malını geri getirmekle yükümlü tutmak yanında
malın o andaki değerini talep etme yetkisine sahiptir. Gasıp, gaspettiği malı
verdiğinde mal sahibi de malın değerini geri verir. Mal, götürüldüğü beldede
telef olursa mal sahibi iki bölgeden hangisinde dilerse malın mislini
isteyebilir. Şayet malın misli piyasada bulunmazsa mal sahibi iki bölgedeki
değerler arasından hangisi daha fazla ise o değer üzerinden tazmin
yaptırabilir.
Mal sahibi, malın telef
olduğu bölgeden başka bir yerde gasıbın malını ele geçirirse, şayet telef
edilen şey para vb. gibi taşınması masraf gerektirmeyen bir şeyse mal sahibi
bunu isteme yetkisine sahiptir. Şayet mal böyle değilse mal sahibi mislini
isteyemez, malın
telef olduğu bölgedeki
değerini tazmin ettirir.
Misli mallar
hangileridir?
Daha doğru görüşe göre
misli mal, hacim veya ağırlık ölçüsüyle ölçülebilen ve üzerinde selem akdi
yapmanın caiz olduğu mallardır.
"Hacim veya ağırlık
ölçüsüyle ölçülebilen" şeklindeki kayıt, hayvanlar gibi sayıyla satılan,
kumaş gibi uzunluk ölçüsüyle ölçülen malları dışarıda bırakmıştır.
"Üzerinde selem
akdi yapmanın caiz olduğu" ifadesi, miskü anber, macun vb. [iki şey
birbirine karıştırılarak yapılan malları] dışarıda bırakmıştır. Çünkü selem
akdi yoluyla bunların zimmette sabit olmasını engelleyen şey telef ve itlaf
durumunda da zimmette sabit olmasını engellemektedir.
Tarif, tür olarak
kalitesiz malı da kapsamına almaktadır. Ancak kusur yönüyle kalitesiz olan mal,
mislı mal değildir; çünkü bunlarda selem akdi yapılmaz.
[İtiraz] "Arpayla karışmış buğday" bu tanıma
uymamaktadır; çünkü bunda sel em akdi yapmak caiz olmadığı halde bunlar telef
edildiğinde misli ödenir, miktar, kesin olan üzerinden hesaplanır.
[Cevap] Bunun mislini geri vermenin gerekli olması
bunun mislı mal olmasını gerektirmez; nitekim borç verme işleminde mütekavvim
malın mislini vermek gerekli olmaktadır.
Ayrıca karışımın bütünü
üzerinde selem akdi yapmanın mümkün olmaması, bu karışımı oluşturan iki şeyin
kendi halinde iken üzerinde selem yapılmasına engelolmaz. Malın mislinin
verilmesi buğday ve arpamın kendisine bakılarak yapılma~dır. Bu ikisinde ise
selem yapmak caizdir.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bu, mislinin verilmesine bir engel teşkil edebilir; çünkü bunlar birbirine
karışmakla miktarı bilmek mümkün olmadığından mütekavvime dönüşür.
Zerkeşi'nin bu görüşüne
itiraz olarak "hurma sirkesi" ileri sürülmüştür; bu, mütekavvim
olduğu halde, hacim veya ağırlık ölçüsüyle ölçülebilmekte ve selem akdi caiz
olmaktadır.
Nevevi daha sonra, misli
malın tanımına dair getirilen ölçünün daha iyi anlaşılması için şu örnekleri
zikretmiştir:
a. Su
EI-Matlab'ta "soğuk
su misli maldır, sıcak su ise ateşin girmesi sebebiyle mütekavvim bir
maldır" denilmiştir.
Ezrai şöyle demiştir: Bu
durum, su dışındaki diğer sıvılarda da söz konusu olur. Buna göre sıcak sıvılar
"üzerinde selem akdinin caiz olduğu" ifadesiyle dışarıda kalmaktadır.
Ancak el-Kifaye'nin "faiz" bölümünden Cüveyni'den nakledildiğine göre
ısıtılmış suyun karşılıklı olarak satımı caizdir.
İtimad edilmesi gereken
görüş de budur.
b. Toprak, kum, bakır, demir,
topraktan çıkarılmış ve henüz kalıba dökülmemiş altın, misk, anber, kafur, kar,
buz, pamuk.
c. Yüne gelince; İmam
Şafii (r.a.) "misli varsa misliyle tazmin edilir" demiştir. Bazıları,
İmam Şafii (r.a.)'nin bu ifadesinin "yünün misli olup olmadığı konusunda
bir tereddüt ve duraklama" olarak kabul etmişlerdir. Bununla birlikte
pamuk danesi de pamuk gibidir.
d. Yaş üzüm.
Eş-Şerhu'I-Kebir ve er-Ravda'da belirtildiğine göre yaş hurma ve diğer
meyvelerin yaşları da böyledir. İtimad edilen görüş de budur. Oysa Rafii ve
Nevevi, zekat konusunda alimlerin çoğunluğundan yaş hurma ve yaş üzümün misli
olmadığını aktarmışlardır. Bununla ilgili açıklamalar o bölümde geçmişti.
e. Un ve İbnü's-Salah'ın
fetvalarında yer aldığına göre kepek de böyledir.
f. Kuru hububat, içinde
su bulunmayansıvı yağlar, sütler ve sirkeler,
g. Katı yağ, çökelek,
h. Saf veya katışık,
[sağlam veya] kırık, ve kalıba dökülmüş olan dirhemler ve dinarlar.
Etli bulgur ve macun
gibi şeyler misli mal değildir; çünkü farklı şeylerin karıştırılmasıyla
yapılır. Bunlar "üzerinde selem akdi yapmanın caiz olduğu" şeklindeki
kayıtla misrı malların kapsamı dışında bırakılmıştır.
Misli Mallar Nasıl
Tazmin Edilir?
Misli mallar, misliyle
tazmin edilir; çünkü karşı tarafın hakkına en yakın olanı budur; ayrıca misrı
malı misliyle tazmin etmek, duyularla algılanabilir olması bakımından nassa,
değeriyle tazmin etmek ise ictihada benzer.
Misli mal ister
kendiliğinden isterse baş tarafından telef edilmiş olsun fark etmez.
EI-Muharrer'de "hak~ere malı elinde tutan kişinin eli altındayken"
denilmiştir; çünkü bölümün başında bu söylenmişti. Nevevi bu ifadeyi
zikretmemiştir.
Bu hükme itiraz olarak
"malı ödünç alan" veya "satın alıp almayacağına karar vermek
için incelemek üzere alan" kimsenin durumu ileri sürülmüştür; çünkü ödünç
alan kişinin durumu ile ilgili olarak daha önce işaret edildiği üzere bu
kişiler misrı malları değerini ödeyerek tazmin ederler. O mesel eni n diğer
yerde değil de burada zikredilmesi daha uygun olurdu. Ancak burada konu gaspla
ilgili olduğundan zikretmesine gerek olmamıştır.
Not: Misli Malın Değeri Ödenerek Tazmin Edildiği
Durumlar
"Misli bir mal,
telef edildiğinde misliyle tazmin edilir" şeklindeki kuraldan şu durumlar
istisna edilmiştir:
1. Mislı mal, kıymet
taşıyan bir şeyolmaktan çıktığında, örneğin bir kimse yaz mevsiminde buz
gaspetse veya çölde su gasp etse, bunlar kendiliğinden veya başkası tarafından
gasp söz konusu olmaksızın telef edilse, daha sonra bunların sahibi ile gasıp
veya telef eden kimse kış mevsiminde veya bir nehir kenarında bir araya
gelseler, ilk durumda kişinin buzun yaz mevsimindeki değerini ödemesi, ikinci
durumda da suyun çöldeki değerini ödemesi gerekir. Yaz mevsiminde veya o açık
alanda bir araya gelseler, malın değeri istenemez.
2. Bir kimse, taşınması
masrafı gerektiren mislı bir malı gasp etse, örneğin bir buğdayı sahibi
Mısır'dan Mekke'ye götürdüğünde bir şahıs onu Mekke'de gasp etse, daha sonra
sahibi bu malı Mısır'da iken istese, Hocam Remli'nin fetvasına göre burada
masraf sebebiyle malın kendisi değil Mekke'deki değeri ödenir.
3. Kişinin gasp ettiği
unu ekmek yapması örneğinde olduğu gibi mislı bir mal mütekavvim bir mala
dönüşse veya kişinin gasp ettiği koyunu keserek et elde etmesi durumunda olduğu
gibi mütekavvim bir mal mislı mala dönüşse, yahut da kişinin gasp ettiği susamı
sıkarak susam yağı elde etmesi durumunda olduğu gibi bir misli mal başka bir
mislı mala dönüşüp daha sonra telef olsa bu üç durumda mal sahibi mislini alır.
Üçüncü durumda iki mislı maldan dilediğini alma hakkına sahiptir. Ancak diğer
diğer misli malın değeri daha fazla ise üçüncü durumda o misli mal alınır, ilk
iki durumda ise değeri alınır. Bu, istisna yapılan durumdur. Ancak mütekavvim
bir mal başka bir mütekavvim mala dönüşse, örneğin bir altın veya gümüş
dışındaki bir madenden dökülmüş bir süs eşyası yapılsa, mislı olmayan mallarda
olduğu üzere malın ulaşacağı en üst değer dikkate alınarak tazmin ettirilir.
4. Telef edilen malın
piyasada misli bulunmakla birlikte iki taraf malın değerinin ödenmesi konusunda
anlaşsalar, mezhep içindeki iki görüşten birine göre bu caizdir. Mütevelli bunu
tek görüş olarak aktarmıştır. İbnü'l-Mukri'nin de tercih ettiği üzere doğru
olan görüş budur.
Buna göre mislı bir
malın misli bir mal ile tazmin edilmesinin zorunlu olması, ancak mal sahibi
değerini almaya razı olmadığında söz konusu olur.
5. Bir kimse mislı bir
mal gasp etse ve bu mal telef olsa, daha sonra mal sahibi, malın telef olduğu
bölgeden başka bir yerde gasıbın başka bir malını ele geçirse [değeri üzerinden
telef olan malını karşılayabilir.]
6. Misli bir malın
misli, emsal bedelden daha pahalıya piyasada bulunduğunda değeri üzerinden
tazmin yapılır; çünkü emsal bedelden daha fazlaya bulunması yok hükmündedir.
Buna göre kişi on dinar
ağırlığındaki altından bir süs eşyasını gasp etse, bunun değeri yirmi dinar
olsa, yahut bu telef olsa, gasp veya telef eden kişi altının kendisini misliyle
tazmin eder; çünkü altın, yukarıda geçtiği üzere misli bir maldır. Telef eden
kişi altın üzerin eki işçiliğin değerini ise -süs eşyası ile aynı cinsten bile
olsa- o bölgedeki para birimi üzerinden öder; çünkü işçilik mütekavvim bir
şeydir; çünkü işçilik, o bölgedeki para birimi üzerinden ödenen mütekavvim bir
şeydir. Bu para birimi, süs eşyasıyla aynı cinsten olsa bile hüküm böyledir;
çünkü [altın-gümüşte sanata itibar edilmemesi] yalnızca akitlere özgü bir
hükümdür. Bu görüş er-Ravda'da Beğavı'den aktarılmıştır. İbnü'l-Mukrı de bu
görüşü tercih etmiştir. ileride "dava" bölümünde gelecek olan açıklama
da buna uygundur. Eş-Şerhu'l-Kebir'de alimlerin çoğunluğundan, süs eşyasının ve
üzerindeki işçiliğin tümünün o bölgedeki para birimi üzerinden tazmin edileceği
görüşü aktarılmış olmakla birlikte ilk görüş daha uygundur.
Şayet işçilik, altın ve
gümüşten kap yapılması örneğinde olduğu gibi yapılması haram olan bir
işçilikse, kişi basılı olan parayı ve külçe gibi üzerinde işçilik olmayan
altın-gümüşü nasıl ki ağırlığına göre tazmin ediyorsa bunu da o şekilde tazmin
eder.
7. Mislı olan bir malın
mislini ödemek imkansız olursa, Nevevi bu konuda şöyle demiştir: Mislini ödemek
imkansız olursa, örneğin gaspın olduğu bölgede ve -selemde olduğu gibinamazın
kısaltılabileceği kadar mesafenin daha gerisinde malın misli yoksa, yahut da
kişinin ona gitmesine bir şey engelolursa o zaman malın kıymeti ödenir; çünkü
mislı malın misli bulunmadığında bu mal bütünüyle misli olmayan bir mala
benzemiştir.
Malın değeri ödendikten
sonra misli bulunabilir hale gelirse, daha doğru görüşe göre taraflardan
hiçbiri malın değerini karşılıklı olarak geri verip mislini almayı talep
edemez.
Eş-Şerhu'l-Kebir ve
er-Ravda'daki ifadeden de bu anlaşılmaktadır. Subkı ise karşıt görüşü tercih
etmiştir.
Malı gasp edilen kişi
malın misli bulununcaya kadar bekleme hakkına sahiptir; malın değerini derhal
almakla yükümlü tutulamaz; çünkü bunu yapması zorunlu değildir. Diğer borçlarda
ise borçlu kimse zimmetinde olan borcu ödediğinde, hak sahibi bunu almaktan
kaçınırsa hak sahibi onu almaya zorlanır.
Malın Değeri
Hesaplanırken Hangi Zamandaki Değer Esas Alınır?
[Mislı bir mal, değeri
ödenerek tazmin edileceğinde malın hangi zamandaki değeri ödenir?
Bu konuda mezhep içinde
pek çok görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
En doğru görüşe göre,
gasp anından malın mislinin bulunmasının imkansız olduğu zaman dilimine kadar
geçen sürede malın ulaştığı en yüksek değer üzerinden tazmin yapılır.
el-Muharrer'de açık
olarak ifade edildiğine göre, malın telef edildiği anda piyasada misli
bulunduğu halde gasıp bunu teslim etmemiş ve mal da piyasada kalmamışsa hüküm
böyledir. "En yüksek değer" ile kastedilen malın mislinin en yüksek
değeridir. Subkı bu görüşü sahih kabul etmiştir, alimlerimizin ifadelerinin
zahirinden anlaşılan da budur.
Sonrakilerden bazıları
ise buna aykırı olarak, kastedilen şeyin gasp edilen malın en yüksek değeri
olduğunu söylemiştir. Oysa gasp edilen mal telef edildikten sonra telef
sonrasında onda meydana gelen artış dikkate alınmaz; çünkü malın mislinin
mevcut olması, gasp edilen malın kendisinin mevcut olması gibidir. Zira kişinin
gasp edilen malı vermesi istendiği gibi bu bulunmadığında mislini vermesi de
istenmiştir. Bunu yapmadığında, malın mislinin ulaştığı en üst değeri öder.
Malın telef edildiği
anda piyasada misli bulunmuyorsa, daha doğru görüşe göre gasp anından telef anına
kadar geçen zaman içinde piyasada mevcut olan misli malın ulaştığı en yüksek
değer esas alınır. Bunu Rafii ve Nevevi belirtmiştir.
[Mukabil görüşler]
En doğru görüşün
karşısında yer alan on;OIrgörüş bulunmaktadır. Bunlardan birine göre, tazminin
talep edildiği anda malın mislinin değeri esas alınır. Bir diğerine göre malın
felef olduğu an dikkate alınır. Bir başkasına göre ise malın mislinin piyasada
kalmadığı zamandaki değeri esas alınır.
Gasp Edilen Misl. Malın
Başka Bir Yere Nakledilmesi
1. Gasp edilen misrı
mal, başka bir yere nakledilirse ve nereye nakledildiği biliniyorsa, gasıbın
malı aldığı gibi verebilmesi için mal sahibi malının kendi beldesinde teslim
edilmesini isteme hakkına sahiptir. İsneVı'nin işaret ettiği üzere mal sahibi
bunun yanında malın değerinin derhal yani malın geri getirilmesinden önce
ödenmesini de isteyebilir; çünkü mal uzak mesafede ise kişi ile malı arasına
girilmiş olmaktadır. Şayet mal uzak bir yerde değilse mal sahibi ancak malın
geri getirilmesini isteyebilir. Bunu Maverdi söylemiştir. Ezral'nin de
belirttiği üzere bu durum, gasıbın kaçmasından veya bir yere sakla nmasından
korkulmadığında geçerlidir. Aksi takdirde uzak mesafe ile yakın mesafe arasında
ayrım yapmamak daha uygundur.
[İtiraz] Nevevl'nin ifadesinde tekrar bulunmaktadır;
zira bu hüküm, "gasıp malı geri vermekle yükümlüdür" cümlesinin
kapsamına dahildir. Zira diğer ifade misrı veya mütekavvim, gasıbın beldesinde
bulunan veya oradan nakledilmiş olan, gasp yoluyla nakledilen veya bir başka yolla
nakledilen bütün hususları kapsamaktadır.
[Cevap] Nevevl'nin bunu burada zikretmesinin tek
nedeni şudur: Nevevi "mal sahibi, malın değerinin ödenmesini derhal
isteyebilir" demekle yetinseydi, mal sahibinin bundan başka bir hakkının
olmadığı zannedilebilirdi; oysa -yukarıda da belirttiğimiz gibi- mal sahibi her
iki şeyi aynı anda yaptırma hakkına sahiptir.
2. Burada, gasıba gasp
ettiği malın gaspettiği bölgedeki mislini tazmin ettirme yolu seçilmemiştir.
İsnevl'ye göre kıyasa uygun olan budur. Bunun tercih edilmemesinin sebebi
şudur: Böyle yapıldığı takdirde mutlaka karşılıklı bir geri verme söz konusu
olacaktır; çünkü malın fiyatı artıp eksilebilir, bundan dolayı bir zarar
meydana gelebiÖ lir. Oysa malın değeri tek bir şeydir. Bu değeri, daha doğru
görüşe göre alan kişi sahip olur, aksi takdirde bu değer gasp edilen malın
yerini tutmazdı. Bu, Kadı Hüseyin ve Cüveyni'nin açık ifadelerine göre borç
alan kişinin aldığı şeye sahip olmasına benzer. Çünkü borç alan kişi aldığı
şeyin mislini veya mislini geri vermek mümkün olmadığında bedelini ödemek
suretiyle aldığından yararlanabilmektedir. Mezhebimizde, esas alınan görüşe
göre bedelin ve bedele konu olan şeyin mülkiyetinin aynı anda bir arada [bir
kişinin mülkiyeti altında] bulunduğu bunun dışında bir örnek yoktur.
Ödenmesi gereken değer,
gasp anından istenme anına kadar olan en yüksek değerdir.
Nevevi'nin
"derhal" ifadesi "isteyebilir" ifadesiyle ilgili olup
"değer" ifaesiyle ilgili değildir.
3. İsnevı'nin de
belirttiği üzere bundan sonra malın değeri artarsa, mal sahibinin bunu da
isteyebilmesi gerekir; çünkü bu, mal sahibinin mülkiyetinde kalmaya devam
etmektedir.
Not: Nevevi'nin "bir başka beldeye"
ifadesinden, aynı bölgedeki bir başka eve taşınması halinde mal sahibinin malın
değerini isteme yetkisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Şayet gasıbın malı derhal
getirmesi mümkün ise bu görüş yerindedir. Ancak bu mümkün değilse
Ezrai'nin de belirttiği
üzere mal sahibi malının değerinin ödenmesini isteyebilir.
4. [Malı gasp edilip
başka beldeye götürülen mal sahibi, gasıptan malın bedelini alıp, malını geri
getirmesini istediğinde] gasıp, gasp ettiği malı geri getirirse, mal sahibi de
gasıptan aldığı değer aynen duruyorsa onu, durmuyorsa bedelini gasıba geri verir;
çünkü malı ile arasındaki engelortadan kalkmıştır. Gasıbın, karşı taraf malın
değerini aldıktan sonra gasp ettiği malı geri verip ödediği bedeli geri
istemesi kesin olarak gerekir. Ancak malın misli zor bulunduğundan dolayı malın
değerini ödemiş de sonradan piyasada mislini bulmuşsa daha doğru olan görüşe
göre malın mislini geri vermez. Arada şu fark vardır: Gasp edilen mal, karşı
tarafın h~ın ta kendisidir. O malın misli ise haliliın bedelidir. Mal sahibine
malının kendisine ~ kavuşma imkanı tanınması, hakkının bedeline kavuşma imkanı
da Ö tanınmasını gerektirmez. İki taraf karşılıklı alma vermeyi terk etme
konusunda anlaşırsa, şartlarına uygun olarak bir satım akdi yapmak şarttır.
5. Gasıp, malın değerini
ödemiş olsa bile gasp edilen malı sahibine ulaştırıncaya kadar geçen süre için
malın kira bedelini ödemek zorundadır; çünkü mal sahibinin malını elde etmesine
engel olmaktadır. Maldan doğan fazlalıkların ve mala karşı işlenen müessir
fiilden kaynaklanan diyetlerin hükmü de böyledir.
6. Gaspa maruz kalan
kişinin -şayet elindeyse- bedelolarak verilen dirhemleri elinde tutması
gerekmez, bunların mislini de verebilir. Çünkü daha önce geçtiği üzere bu işlem
borç almak gibi kabul edilir; dolayısıyla kişi bunları ayrı olan
fazlalıklarıyla değil bitişik fazlalıklarıyla birlikte geri verir. Bu,
er-Ravda'da geçmektedir. Malda fazlalığın meydana gelmesi şöyle olur: Kişi,
gasp ettiği mala karşılık bedel olarak bir hayvan verir ve bu hayvan doğurur,
yahut bir ağaç verir ve ağaç meyvelenir. Bunu İmranı belirtmiştir. Yahut da
bazılarını dediği üzere insanların hayvanlarla alım satım yaptığı bir beldede
bu durum söz konusu olabilir.
Not:
a. Nevevi'nin sözünden
"mal sahibi ancak malı kendisine geri verildiğinde daha önce almış olduğu
kıymeti geri verir" şeklinde bir sonuç çıkmaktadır. Bundan şu durum
istisna edilir:
Ümmü veledin efendisi,
cariyesi ile arasına girilmiş olması sebebiyle onun değerini gasıptan alsa,
cariye kendisine geri verilmeden önce efendi ölse, gasıp ödediği bedeli geri
alır. Bu, el-Matlab'ta belirtilmiştir. Kişinin ümmü veledi veya gasp edilen
köleyi azat etmesi durumu da böyle değerlendirilir.
b. Nevevl'nin
"gasıp malı geri verdiğinde, mal sahibi de aldığı değeri geri verir"
ifadesinden, gasıbın, değeri geri alabilmek için malı hapsetme hakkına sahip
olmadığı anlaşılmaktadır ki bu doğrudur. Kadı Hüseyin ise İmam Şafii (r.a.)'nin
açık ifadesine göre gasıbın bu hakka sahip olduğunu söylemiştir .
7. Gasp edilen misli
mal, götürüldüğü bölgede telef olursa, mal sahibi iki beldeden hangisinde gasıbı
yakalarsa ondan malın mislini talep edebilir; çünkü her iki beldede malın geri
verilmesini isteyebilir. İsnevı'nin belirttiğine göre bundan şu anlaşılır: Mal
sahibi, iki belde arasında gasıbın uğradığı bütün yerlerde malın mislini talep
edebilir.
Not: Nevevi'nin
"malın götürüldüğü yer" ifadesi bir kayıt değildir; zira gasıp malı
gasp ettiği yere getirse ve malorada telef olsa, mal sahibinin seçim hakkı
ortadan kalkmış olmaz.
8. Malın misli
bulunmaması sebebiyle yahut mala ulaşmayı engelleyen bir durum sebebiyle yahut
da malın mislinin emsal fiyattan daha pahalıya piyasada bulunması sebebiyle
gerçekten veya şer'an malın misli bulunmazsa mal sahibi, gasıba malın gasp
edildiği bölge ile götürüldüğü bölgeden hangisinde malın değeri daha yüksekse
onu tazmin ettirebilir; çünkü bu iki bölgede malın mislini talep etme hakkına
sahipti. Hatta Ruyani'nin belirttiğine göre gasp edilen malın gitmiş olduğu
beldeler arasından hangisinde malın değeri en yükseğe ulaşmışsa mal sahibi onu
isteyebilir.
9. Mal sahibi, gasıbı,
malının misli ile birlikte veya gasp söz konusu olmaksızın telef edilen malın
misliyle birlikte, telefin olmadığı bir bölgede yakalasa ve malın misli de
mevcut olsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
az miktardaki altın-gümüş para gibi taşınmasında masraf olmayan şeylerde mal
sahibi malın mislinin ödenmesini isteyebilir; çünkü bu işlemde iki taraf için
de bir zarar söz konusu değildir.
Şayet taşınması masrafı
gerektiriyorsa mal;ab!bi karşı taraftan malın mislini isteyemeyeceği gibi gasıp
veya rralı telef eden kişi de mal sahibini malın mislini kabul etmeye
zorlayamaz. Çünkü burada masraf ve zarar söz konusudur. Bu durumda malın telef
edildiği bölgedeki değeri tazmin edilir; çünkü malın misline gitmenin imkansız
hale gelmesi, malın piyasada kalmaması gibi değerlendirilir.
[İkinci görüş]
Mal sahibi herhalükarda
malının mislini talep edebilir. Bu şuna benzer: Bir kimse malın ucuzluk
zamanında misli bir malı telef etse, mal pahalandığında mal sahibi bunu
isteyebilir.
[Üçüncü görüş]
O bölgede malın değeri,
telef eden kimsenin bölgesindeki değeri ile aynı veya daha az ise mal sahibi
malın mislini isteyebilir, aksi takdirde isteyemez. Bunu İsnevt pek çok kişiden
aktarmıştır.
Not: Nevevl'nin yalnızca malın telef edildiği
bölgenin değerini zikretmekle yetinmesi, gsap edilen mal bulunduğu yerden
nakledilmediğinde geçerlidir. Şayet nakledilmişse, daha önce geçtiği üzere
nakledildiği bölgeler içinde malın ulaştığı en yüksek değerin ödenmesi gerekir.
Mal sahibi ve gasıp
malın misli konusunda anlaşsalar, eş-Şerhu'l-Kebir'de belirtildiğne göre mal
sahibi, malın taşınma masraflarını gasıba yükleyemez.
Mal sahibi, malın
taşınma masraflarının da tazmin edilmesi şartıyla malın mislini alsa,
Beğavi'nin belirttiğine göre bu, caiz olmaz.
Mal sahibi, malı gasp
etmeksizin telef eden kimseye, telefin olduğu mekandan başka bir yerde
rastlasa, bunun hükmü -yukarıda zikredilen hususlar bakımından- gasıbın hükmü
gibidir.
B. MÜTEKAVVİM / KlYEMİ
MALLARDA TAZMİN
Mütekavvim mal, gasp
anından telef anına kadar ulaştığı en yüksek değer üzerinden tazmin edilir.
Gasp söz konusu olmaksızın telef edilmesi halinde telef anındaki değeri
üzerinden tazmin yapılır.
Bir kimse bir canlıya
müessir fiilde bulunsa, bu müessir fiilin etkisiyle o ölse, yine o canlının
ulaştığı en yüksek değer üzerinden tazmin yapılır.
Nevevi, mislı malların
tazmini konusunu bitirdikten sonra mütekavvim malların tazmini konusunu ele
almıştır.
1. Gasp edilen
mütekavvim mal, gasp anından telef edildiği ana kadar ulaştığı en yüksek değer
üzerinden tazmin edilir; çünkü gasıp, malın en üst değere ulaştığı esnada gasıp
durumundadır ve malı geri vermesi kendisinden istenmektedir. Malı geri
vermediğinde bunun bedelini öder. Ancak gasıp, mal ucuzladıktan sonra malı geri
vermiş olsa bu durumda herhangi bir şey ödemez; çünkü malın kendisi mevcutken
gelecekte malda bir artış umulabilir, bu durum tamamıyla değişmemiştir.
Malın değerinin artması konusunda
malın fiyatının değişmesi ile gasp edilen malın bizzat kendisinin değişmesi
arasında bir fark yoktur. Malın telef olmasından sonra meydana gelen artış
dikkate alınmaz. Malın değerinin, malın telef olduğu bölgedeki para üzerinden
ödenmesi gerekir. Rafii ve Nevevi bunu söylemiştir. Bu, İsnevl'nin de
belirttiği üzere gasıp malı başka bir yere nakletmediğinde geçerlidir. Aksi
takdirde, el-Kifaye'de belirtildiği üzere malın değerinin dikkate alındığı
bölgenin para biliminin dikkate alınması uygun olur ki bu da -misli mal
konusunda geçtiği üzere- iki bölge içinden malın değerinin en yükseğe ulaştığı
bölgedir. El-Bahr yazarı babasından buna yakın bir görüş nakletmiştir.
Not: "Mütekavvim mal, değeri üzerinden tazmin
edilir" hükmünden şu durum istisna edilir: Zekata tabi bir mal, üzerinden
bir yıl geçtikten sonra herhangi bir özür söz konusu olmaksızın mal sahibi
elinde telef olsa, biz her ne kadar "zekat, ortaklığın mal üzerine
ilişmesi gibi mala ilişir" görüşünü kabul etsek bile, bu mal görünüşte
benzeri üzerinden tazmin edilir; çünkü mal varken kişi o mal yerine sureten
benzerini verseydi bu yeterli olacaktı. Malın kendisi bulunmadığında bu yol tek
seçenek olarak kalmış olur. Bu, el-Kifaye'nin "zekatların taksim
edilmesi" konusunda alimlerimizden aktarılmıştır.
Dikkate alınacak olan
yaygın para birimidir. Şayet iki tane para birimi eşit bir biçimde yaygın ise
Rafii'nin "satım" bölümünde belirttiği üzere hakim bunlardan birini
belirler.
2. Gasp söz konusu
olmaksızın bir malın telef edilmesi durumunda mal, telef anındaki değeri
üzerinden tazmin edilir; çünkü bu mal kişinin tazmin yükümlülüğü ne bundan önce
girmemiştir. Bundan sonrasında ise mal mevcut değildir. Malın, telef edildiği
yerdeki değeri dikkate alınır; ancak telef kırsal arazi vb. değer belirlemeye
elverişli olmayan bir yerde gerçekleşmişse el-Kafi'de belirtildiği üzere en
yakın bölge dikkate alınır.
3. Malın değerinde bir
azalma meydana gelirse; örneğin kişi mütekavvim bir mal sahibinin veya
zilyedlikte onun yerini alan bir kimsenin elinde yüz dirhem ederken kişi o mala
karşı müessir bir fiilde bulunsa ve malın değeri bunun etkisiyle elli dirheme
düşse, ödenmesi gereken şey yine en üst değer olan yüz dirhemdir; çünkü haksız
~ yere mala el koyan kişi açısından yüz dirhemi dikkate aldığımıza göre, bizzat
itlaf durumunda bunu dikkate almamız daha önceliklidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN