MUĞNİ’L-MUHTAC

GASP

 

GASIBIN ELİNDEKİ MALI BAŞKASININ ALMASI

 

Gasıbın elindeki malın zilyedliği başka kimselere geçse, bu kimseler malın gasp edilmiş olduğunu bilmiyor olsalar bile malı tazmin yükümlülüğüyle ellerinde tutmuş olurlar. Gaspı öğrendikten sonra onun hükmü "gasıbtan malı gaspetmiş kimse"nin hükmüdür. Elinde telef olan malın tazmin yükümlülüğü kendisi üzerinde kalır. Kişi gasp i bilmemekle birlikte zilyedliği aslında "ödünç alınan mal üzerindeki zilyedlik" gibi tazmin zilyedliği olsa hüküm yine böyledir. Şayet malı emanet alma gibi emanet zilyedliği olsa, tazmin yükümlülüğü sonuç itibarıyla gasp eden üzerinde kalır.

 

Malı gasıptan alan kişi tek başına malı telef ederse gasp yükümlülüğü mutlak olarak onun üzerinde kalır. Şayet onu malı telef etmeye gasıp yönlendirmişse, örneğin gasp ettiği yiyeceği kendisine ~ misafir olarak gelen şahsın önüne koysa ve o da bunu yese, daha güçlü görüşe göre hüküm yine böyledir. Buna göre bir yiyeceği gasp eden kişi bunu yiyecek sahibinin önüne koysa ve o da yese, gasıp tazmin yükümlülüğünden kurtulur.

 

1. Gasıbın elindeki malın zilyedliği başkasına geçse [bu kişi açısından dört durum söz konusudur:]

 

[Birinci durum]

 

Malı elinde tutan kişi gaspı bilmiyor olsa ve malı da emanet hükmünde olmak üzere elinde bulunduruyor olsa bile tazminle yükümlü olur; çünkü başkasının mülküne onun izni olmaksızın el koymuştur. Bilmemek tazmin yükümlülüğünü değil yalnızca günahı ortadan kaldırır. Bu durumda mal sahibi malın tazminini dilerse gasıptan dilerse bu şahıstan isteyebilir. Ancak gasıptan malı almış olan hakim ve onun emıni bu hükmün dışında olup onlar malı korumak, malı gasp edilen şahsın yararını gözetmek için mala el koyduklarında tazminle yükümlü olmazlar.

 

Yine gasp edilmiş malı sahibine vermek üzere gasıbın elinden zorla alan kişi de şayet gasıp harbı ise ve mal sahibinin kölesi ise -yalnızca bu iki durumda- mal zayi olmaya maruz kalmış olsa bile tazminle yükümlü olmaz. Er-Ravda ve eş-Şerhu'l-Kebir'in "buluntu mal" konusunda bu görüş aktarılmıştır. Subkı, malın zayi olmaya maruz kalmış olması konusunda bu görüşe muhalefet etmiştir.

 

Not:  Nevevi'nin sözünden şu anlaşılmaktadır: "Gasıp, gaspettiği cariyeyi evlendirse, cariye kocanın yanında iken ölse, cariyenin değeri kocadan talep edilir."

 

Oysa mezhepte esas alınan görüşe ~~e -emanet bırakılan kişinin aksine- bu şahıstan cariyenin degeri istenmez; çünkü cariyenin kocanın nikahı altında bulunması, bir malın birisinin zilyedliğine girmesi gibi değildir. ZerkeşI'nin de dediği gibi bu hükmün "cariye doğum dışındaki bir sebepten öldüğünde" şek-

linde tahsis edilmesi gerekir; aksi takdirde koca tazminle yü- ~ kümlü olur. Nitekim bir kimse şüphe yoluyla birleşmek suretiyle başkasının cariyesinden çocuk sahibi olsa ve cariye doğum sebebiyle ölse -Rafil'nin rehin bölümünde daha doğru diye belirttiği görüşe göre- bu kişi tazminle yükümlü olur.

 

[İkinci durum]

 

Malı gasıbın elinden alan kişi gasp olayını biliyor ise onun hükmü gasıptan gaspeden kimsenin hükmü gibidir. Dolayısıyla elinde telef olan malın tazmin yükümlülüğü onun üzerinde kalır; çünkü gasp tanımı ona uymaktadır. Bu durumda gasıptan istenen şeylerin tümü ondan da istenir. Bu kişi tazminde bulunduktan sonra malı ilk olarak gaspeden kimseden bir şeyalamaz. ilk olarak malı gasp eden kişi tazmini öderse ödediğini bu şahıstan alır. Şayet malın ilk gasıp elindeki kıymeti daha fazla ise bu fazlalık yalnızca ilk gasıptan istenir. Nevevi "elindeyken telef olan şeyin tazmin yükümlülüğü onun üzerinde kalır" ifadesi de buna işaret etmektedir.

 

Not:  Mal sahibi malı ilk olarak gasp eden kişiyi borçtan beri kıldığını [ibra ettiğini] söylese ikinci şahıs borçtan kurtulamaz. İkinciyi ibra ederse birinci şahıs borçtan kurtulmuş olur; çünkü ikinci şahıs tazminin üzerinde kalacağı kişidir. Birinci şahıs ise onun vekili konumundadır. Bunu Kaffal fetvalarında belirtmiştir.

 

[Üçüncü durum]

 

Aynı şekilde gasıptan malı elde eden kimse gaspı bilmiyor ve malı ödünç alma, satın alma, borç, pazarlık etme vb. bir sebeple tazmin yükümlülüğüyle elinde bulunduruyarsa tazmin yine onun üzerinde yerleşir; çünkü tazmin yükümlülüğünün altına kendisi girmiştir, gasıp onu kandırmamıştır.

 

[Dördüncü durum]

 

Kişi gaspı bilmiyorsa ve malı da -hibe işlemi hariç- emanet alma vb. bir durumda olduğu gibi emanet vasfıyla elinde bulunduruyarsa ~ tazmin, sonuç itibarıyla gasıbın üzerinde kalır, onun üzerinde kalmaz; Ö çünkü onun zilyedliği, gasıbın zilyedliğinin yerine geçmiştir.

 

Ancak bu, tazmin yoluyla olmaktadır. Gasıp malın değerini tazmin ederse, emanet vasfıyla malı elinde bulunduran kişiden bir şeyalamaz. Şayet emanet niteliğiyle malı elinde tutan kişi tazmin ederse o ödediğini gasıptan alır. Bunun bir benzeri de şudur: Gasp edilen köle bir şahsa saldırır da o kişi köleyi telef ederse, telef eden kişi kölenin efendisi bile olsa gaspeden kişi tazmin yükümlülüğünden kurtulamaz. Ancak gasıp, gaspettiği malı bir şahsa hibe ederse, daha güçlü olan görüşe göre tazmin yükümlülüğü hibeyi alan şahsa ait olur; çünkü o, malı tazmin yükümlülüğüyle elinde bulundurmuyor olsa bile mülk edinmek üzere almıştır.

 

Gasp edilen mal, gasıbın elinden kaybolsa, durumu bilmeyen bir kişi o malı bulsa, malı korumak için veya herhangi bir kayıt koymaksızın almışsa malonun elinde emanet olur.

 

Mülk edinmek için almakla birlikte onu mülk edinememişse hüküm yine böyledir. Şayet mülk edinirse mal üzerindeki zilyedliği tazmin zilyedliği olur.

 

2. Malı gasıptan alan kişi tek başına malı telef etse, bu kişi tazmin yükümlülüğünü üstlenmeye elverişli bir kişiyse tazmin yükü mutlak olarak -yani malı ister tazmin özelliğiyle isterse emanet özelliğiyle elinde bulunduruyor olsun- onun üzerinde kalır; çünkü malı telef etmek, haksız yere mala el koymanın ötesinde bir durumdur.

 

Not:  Nevevi "tek başına" ifadesiyle "gasıbın malı telef etmeye yönlendirmesi" durumunu dışarıda bırakmıştır. O konuda şöyle bir ayrım söz konusudur: Şayet mal, koyunun kesilmesi, buğdayın öğütülmesi gibi gasıbın amacını gerçekleştirmek üzere telef edilmişse tazmin yükümlülüğü gasıbın üzerinde kalır. Mal, sebepsiz yere telef edilmişse tazmin y~" ": lülüğü telef eden üzerindedir; çünkü bu haramdır. Mal, t ef edenin amacını gerçekleştirmek için telet edilmişse bunun ükmünü Nevevi aşağıda açıklamıştır.

 

3. Malı telef etmeye gasıp önayak olmuşsa, örneğin gasp ettiği yiyeceği, misafir olarak gelen kişiye sunmuş ve o da yemişse [tazmin yükümlülüğü kimin üzerinde kalır? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre tazmin yükümlülüğü yemeği yiyene aittir; çünkü malı telef eden odur, tüketmenin yararı da ona dönmektedir.

 

[İkinci görüş]

 

Tazmin yükümlülüğü malı gasp eden üzerinde kalır; çünkü yiyen kişiyi aldatmıştır.

 

İlk görüşe göre kişi "bu benim mülkümdür" derse, tazmin yükümlülüğü yine yemeği yiyen kişi üzerinde kalır, yaptığı tazminin bedelini gasıptan alamaz. Ancak gasıp bu sözü söylediğinde şayet tazminatı kendisi ödemişse yemeği yiyenden bir şeyalamaz; çünkü onun mülkiyet davasında bulunması malikin tazmini kendisine yaptırmak suretiyle haksızlık yaptığını itiraf etmek anlamına gelmektedir. Kişi, kendisine haksızlık yapan kişiden başkasından tazmin alamaz.

 

Kişi yiyeceği, efendisinin izniyle bile olsa bir köleye sunsa ve köle de bunu yese, kölenin bunu yemesi bir suç olup, yemesinin gerektirdiği borç kölenin rakabesine ilişir ve köle bu sebeple satılır. Gasıp tazminde bulunsa, kölenin değerini geri alır. Ancak gasıp, yiyecek maddesini bir hayvanın önüne koyar da hayvan bunu yerse ve gasıp da tazminde bulunursa, hayvanın sahibi buna izin vermemişse gasıp yaptığı ödemeyi ondan alamaz. Hayvan sahibi izin vermişse gasıp yaptığı tazmini ondan geri alır.

 

4. Misafirin yiyeceği yemesi konusundaki daha güçlü olan görüş esas alındığında;

 

Yiyecek maddesini gasp eden kişi bunu, sahibinin önüne koysa veya sahibinin önüne koymadığı halde sahibi bunun kendisine ait oldUğunu bilmeksizin yese gasıp tazmin yükümlülüğünden kurtulur; çünkü burada kişi kendi malını kendi isteğiyle itlaf etmiştir.

 

İkinci görüş esas alındığında, mal sahibi durumu bilmediğinden gasıp tazminden kurtulamaz.

 

Yiyeceğin sahibi, onun kendisine ait olduğunu bilerek yerse, gasıp kesin olarak tazmin yükümlülüğünden kurtulmuş olur.

 

Not:

a. Gasıbın bu durumda tazminden kurtulması ancak gasp edilen mal keşkek yapılmak vb. şekillerde telef olmuş sayılmadığında böyledir. Aksi takdirde gasıp tazminden kurtulamaz; çünkü bu durumda yiyecek maddesinin sahibi gasıp olmuş olur. Yiyen kişi de gasıbın malını yemiş olur. Dolayısıyla gasıbın, gasp ettiği malın bedelini sahibine tazmin etmesi gerekir. Bu sebeple Zübeyrı şöyle demiştir: "Bir kimse başkasına ait yağ, bal ve unu gasp edip bundan helva yapsa ve bunların sahibine helvayı yedirse, gasıp tazmin borcundan kesinlikle kurtulamaz; çünkü bu karıştırma sonucunda malların her biri telef olmuş gibi kabul edilir, sahibinin hakkı da bunların değerine intikal eder. Bize göre malın değeri, hak sahibi razı olmadıkça başka bir şey ödemekle düşmez. Sahibi bunu biliyor olsa bile hüküm böyledir."

 

b. Gasıp gaspettiği malı sahibine ödünç verdiğinde, sattığında veya borç verdiğinde de -mal sahibi bunun kendi malı olduğunu bilme se bile- gasıp tazmin borcundan kurtulur; çünkü malını kendi isteğiyle bizzat almıştır. Ancak gasıp gaspettiği malı, sahibine emanet bıraksa, rehin verse, kiralasa, evlendirse, mudarebe akdi yapsa, sahibi de bu malın kendisine ait olduğunu bilmese gasıp sorumluluktan kurtulamaz; çünkü bu gibi işlemlerde mal sahibi mal üzerinde tamamen yetkili değildir. Ancak durumu bilerek bunları yapmışsa gasıp sorumluluktan kurtulur. "Evlendirme" ifadesi erkeği de dişiyi de kapsamaktadır. Dişi ile ilgili bu hüküm, kişi onu üm mü veled kılmadığında söz k nusu olur. Şayet ümmü veled kılarsa ve teslim alırsa gasıp . zmin yükümlülüğünden kurtulmuş olur.

 

c. Gasıp, mal sahibine "köleni benim adıma azat et" veya "köleyi kendi adına azat et" dese, köle sahibi -kölenin kendisine ait olduğunu bilmeyerek bile olsa- köleyi azat etse, gasip tazmin sorumluluğundan kurtulur. İbnü'l-Mukrı bu görüşü tercih etmiş, Subkl de açık olarak ifade etmiştir. Bu durumda azat işlemi, er-Ravda'da doğru olduğu belirtilen görüşe göre gasıp adına değil kölenin sahibi adına gerçekleşmiş olur. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere bu azadın gasıp adına gerçekleşmesi daha uygundur, bu durumda bir bedel zikredilmişse bu zımnen bir satış gibi, bir bedel zikredilmemişse de hibe gibi olur. Bu görüş "kişi babasının hayatta olduğunu zannederek babasının malını satsa, daha sonra babasının ölmüş olduğu anlaşılsa satım akdi geçerli olur" görüşüne dayalıdır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

GASP EDİLEN MALıN TAZMİN ŞEKLİ