ŞİRKET |
ŞİRKET AKDİNE İLİŞKİN
BAZI MESELELER
A. ŞİRKET AKDİNDE ŞART OLMAYAN HUSUSLAR
B. ORTAKLARIN ŞİRKET MALINDA TASARRUFU
C. ŞİRKET AKDİNİN SONA ERMESİ
D. ŞİRKET AKDİNDE KAR VE ZARARIN DAĞILIMI
E. ŞİRKET MALININ TELEF OLMASINA
İLİŞKİN HÜKÜMLER
F. ORTAKLAR ARASI ANLAŞMAZLIKLAR
A. ŞİRKET AKDİNDE ŞART
OLMAYAN HUSUSLAR
1. MALLARIN BİRBİRİNE
EŞİT OLMASI
2. MALLARIN MİKTARINI
BİLMEK
1. MALLARIN BİRBİRİNE
EŞİT OLMASI
Şirkette iki malın
miktarlarının eşit olması şart değildir.
Şirkette [ortakların
koyduğu] iki malın birbirine eşit olması -yani el-Muharrer ve başka eserlerde
de belirtildiği üzere- miktar bakımından birbirine eşit olması şart değildir, ortaklığın
maloranına göre değişik olması şartıyla şirket akdi sabit olur. Bunda bir
sakınca yoktur, çünkü kar ve zarar maloranına göredir.
2. MALLARIN MİKTARINI
BİLMEK
Daha doğru görüşe göre
akit esnasında iki malın miktarını bilmek şart değildir.
[Ortaklıkta, ortakların
koyduğu malların miktarını bilmek şart mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
şirket akdi yapılırken iki malın miktarını, hesap yapmak veya vekile müracaat
etmek suretiyle bilmek ~ mümkün ise bilmek -yani iki maldan her birinin yarım
mı yoksa başka türlü mü olduğunu bi]mek- şart değildir. Çünkü hak bu ikisine
aittir, taraflar da [malların miktarını bilmeksizin akit yapmaya] razı
olmuşlardır.
İki malın miktarını
bilmek mümkün olmadığında hüküm bundan farklı olur.
[İkinci görüş]
Bu şarttır. Aksi
takdirde her birinin diğer şahsa ne miktar malda izin verdiği ve kendisine ne
miktarda izin verildiği bilinmez hale gelir.
Görüş ayrılığı iki kişi
arasında ortak bir ma] olup da her biri kendi malının miktarını bilmeyerek
diğer şahsa kendi payında tasarruf konusunda izin verdiğinde söz konusu olur.
Bu durumda daha doğru
görüşe göre izin vermek sahihtir ve satım bedeli de aralarında tıpkı satılan
ma] gibi olur. Şayet iki taraf miktarı bilmemekle birlikte oranı bilir]erse,
örneğin iki taraftan birisi terazinin bir kefesine dirhemleri diğeri de diğer
kefesine dirhemleri koysa -Maverdi ve başka alim]erin belirttiğine göre- akit
kesin olarak sahih olur.
İki kişinin kumaşları
birbirine karışsa bu, ortaklık için yeterli 0]maz; çünkü her birinin kumaşı
diğerinden ayrı durmaktadır. Bu, eşŞerh u' l-kebir' de belirtilmiştir.
B. ORTAKLARIN ŞİRKET
MALINDA TASARRUFU
Ortaklardan her biri,
herhangi bir zarar vermeksizin [şirket malı üzerinde] tasarruf ta bulunma
yetkisine sahiptir.
[Bu şart gereğince
hiçbir ortak] şirket malını izinsiz olarak;
> Vadeli satamaz,
> o bölgedeki yaygın
para birimi dışında bir satım bedeli kar-
şılığında satamaz.
> Fahiş bir aldanma
ile satamaz.
> Şirket malını
yolculukta yanında götüremez.
> Malı ücretsiz
olarak çalıştırması için birine [bidaa yoluyla] veremez.
1. Her iki taraf da
birbirine tasarruf konusunda izin verdiğinde, -tıpkı vekilin durumunda olduğu
gibi- hiçbir ortak şirket malı üzerinde zarar verici tasarruf ta bulunamaz.
2. [Yukarıdaki şart
gereğince hiçbir ortak -tıpkı vekilin durumunda olduğu gibi- şirket malını;]
> Vadeli olarak
satamaz; çünkü bunda garar [belirsizlik / risk] vardır.
> O bölgede yaygın
olarak kullanılan para birimi dışında bir satım bedeli karşılığında satamaz.
> Gabn-ı fahiş ile
[aleyhte aşırı fiyat farkı ile] alım-satım yapamaz.
[Herhangi bir] ortak bu
şarta aykırı davranırsa onun tasarrufu ortağının payı üzerinde geçerli olmaz,
kendi payı üzerinde geçerli olur. Satın alınan veya satılan malda ortaklık
fesholmuş olur. Söz konusu mal satıcı veya alıcı ile ortak arasında müşterek
olur.
> Ortaklardan
herhangi biri şirket malını yolculukta yanında götüremez; çünkü bunda risk
vardır. Şayet götürürse malın tazmin yükümlülüğünü üstlenmiş olur. Bu durumda
iken malı satarsa -her ne kadar tazmin yükümlüiüğünü üstlenmiş olsa bile- satım
geçerli olur.
Şayet şirket akdi kırsal
bir alanda yapılmışsa ortaklardan biri malı amaçlanan yere götürdüğünde tazmin
yükümlülüğünü üstlenmiş olmaz; çünkü karine onun bunu yapabileceğine
hükmetmektedir. Sonrakilerden birinin dediği üzere şu durum da böyledir: Bir
yörede yaşayanlar kıtlık-kuraklık veya bir düşman tehlikesi sebebiyle o
bölgeden göç ederse, o bölgede yaşayan ortak diğer ortağına bu durumu danışma
imkanı bulamazsa malı yanında götürebilir, hatta bunu yapması zorunludur.
> Ortaklardan
herhangi biri, şirket malını, ücretsiz olarak çalıştıracak bir kimseye veremez;
çünkü diğer ortak malın bu ortak dışında birinin elinde bulunmasına razı
değildir; şayet ortak böyle bir şey yaparsa malın tazmin yükümlülüğünü
üstlenmiş olur.
Bütün bu hükümler, ortak
olan şahıs bunları diğer ortaktan izin almaksızın yaptığında söz konusu olur;
çünkü daha önce geçtiği üzere şirket sözleşmesi aslında "ortağını vekil
kılma" ve "ortağına vekil olma" anlamına gelmektedir. Şayet
diğer ortak bunların herhangi birine izin verirse ortağının izin verilen
tasarrufu yapması caiz olur.
Ortaklardan biri,
diğerinin şirket malını yolculukta yanında götürmesine izin verdiğinde yalnızca
bu izin deniz yolculuğunda da yanında götürmeye izin verme anlamına gelmez;
tıpkı mudarebe akdinde olduğu gibi bunun ayrıca belirtilmesi gerekir. İleride
vekalet konusunda şu hükümler gelecektir:
> Müvekkil vekile
"bu malı dilediğin fiyata sat" dese, vekil bunu fahiş aldanma ile
satabilir ancak veresiye olarak veya o bölgedeki para birimi dışında başka bir
para birimi karşılığında satamaz.
> Müvekkil "ne
karşılığında istersen sat" dese vekil o bölgedeki para birimi dışında bir
şey karşılığında satabilir, aşırı aldanma ile veya vadeli olarak satamaz.
> Müvekkil
"dilediğin şekilde sat" derse vadeli olarak satabilir, aşırı aldanma
ile veya bölgedeki para birimi dışında bir bedel karşılığında satamaz.
C. ŞİRKET AKDİNİN SONA
ERMESİ
1. ŞİRKET AKDİNİN İRADİ
OLARAK SONA ERDİRİLMESi
2. ŞİRKET AKDİNİN GAYR-İ
İRADİ / KENDİLiĞİNDEN SONA ERMESİ
1. ŞİRKET AKDİNİN İRADİ
OLARAK SONA ERDİRİLMESi
Nevevi şirket akdinin
her iki taraf için de bağlayıcı olmadığını şu sözleriyle ifade etmiştir:
Ortaklardan her biri
dilediği vakitte şirket akdini feshedebilir. Feshetmeleri halinde tasarruf ta
bulunma yetkilerini kaybederler. Ortaklardan biri diğerine "seni
azlettim" dese veya "benim payım üzerinde tasarruf ta bulunma"
dese azleden kişinin kendisi tasarruftan azledilmiş olmaz.
1. Tıpkı vekalette
olduğu gibi şirket akdinde de ortaklardan her biri dilediği zaman ortaklığı
feshetme yetkisine sahiptir.
2. Ortaklığı birlikte
feshetmeleri halinde her bir ortağın tasarruf yetkisi ortadan kalkar.
3. İki ortak veya
içlerinden biri ortaklığı feshetmediği halde ortaklardan biri diğerine
"seni azlettim" dese veya "benim payım üzerinde tasarrufta
bulunma" demiş olsa, bu söze muhatap olan kişi azledilmiş olur, ancak
azleden kişinin kendisi azledilmiş olmaz. O, azledilen şahsın payında tasarruf
ta bulunmaya devam eder; çünkü muhatabın aksine azleden kimsenin tasarruf ta
bulunmasını hiç kimse engellemiş değildir. Şayet muhatap da onu azletmek
istiyorsa bunu yapabilir.
2. ŞİRKET AKDİNİN GAYR-İ
İRADİ / KENDİLiĞİNDEN SONA ERMESİ
Şirket akdi ortaklardan
birinin ölmesi, delirmesi veya bayılması ~ ile kendiliğinden sona erer.
Şirket akdi, -aynen
vekalette olduğu gibi- [şu üç durumdan biri
gerçekleştiğinde]
kendiliğinden fesholur:
> İki ortaktan
birinin ölmesi,
> İki ortaktan
birinin delirmesi,
> İki ortaktan
birinin bayılması.
Üçüncü durumda hüküm
bayılan kişiden intikal etmez; çünkü baygın şahsa vell tayin edilmez. Şayet
şirket malı, ticaret malı ise bu kişi ayıldığında ortak malı taksim etmek veya
"mevcut şirketin devamını onayladığını söylemek" suretiyle bile olsa
yeniden ortaklık kurmak seçeneklerinden birini seçer.
EI-Bahr'de "namaz
farzını düşürmeyecek şekilde bayılma" istisna edilerek bunun şirket akdini
feshetmeyeceği, çünkü hafif bir durum olduğu belirtilmiştir. Bunu İbnü'r-Rif'a
söylemiştir. Alimlerin ifadelerinin zahirinden ise bunun aksi anlaşılmaktadır.
Birinci durumda reşid
olmayan mirasçının velisi, ikinci durumda delinin velisi -şayet yararlarına
ise- şirket akdini onlar adına "onaylama" sözcüğünü söyleyerek de
olsa yeniden yaparlar. Ancak söz konusu şahısların yararına değilse bu durumda
velinin, ortak malın taksimini istemesi gerekir.
Mirasçı reşid ise, malın
taksimini istemek veya -ölen şahsın borcu veya vasiyeti yoksa- yeniden şirket
yapmak seçeneklerinden birini seçer. Şayet ölen şahsın borcu veya vasiyeti
varsa miraçının veya reşid olnayan şahsın velisinin şirket akdini yeniden yapma
yetkileri yoktur. Ancak borcun ödenmesi ve "fakirler" gibi belirli
olmayan şahıslara yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden sonra bunu
yapabilirler. Çünkü bu durumda mal rehindir.
Rehin olan malda
ortaklık yapmak ise batıldır. Şayet vasiyet belirli bir şahsa yapılmışsa o da
mirasçılardan biri haline geleceğinden bu şahsın reşid olması ile olmaması
arasında ayrım yapılır.
> Sefihlik veya iflas
gibi bir durumun meydana gelmesi sonucunda ortaklardan birine kısıtlama
getirilirse -tıpkı vekalet akdinde olduğu gibi- kısıtlı şahsın yapamayacağı
bütün tasarruflar bakımından şirket akdi kendiliğinden fesholur.
> Şirket akdi,
ortaklardan birinin köleleştirilmesi veya -İsnevI'nin şahsı görüş olarak
belirttiğine göre- rehin gibi bir durumun ortaya çıkmasıyla da sona erer.
D. ŞİRKET AKDİNDE KAR
VE ZARARIN DAĞILIMI
[Şirket akdinde]
ortaklar çalışma bakımından ister eşit olsunlar ister farklı olsunlar kar ve
zarar malların [sermayelerin] miktarına bağlıdır. Şayet [kar ve zarar
konusunda] bunun dışında bir şart ileri sürerlerse akit fas id olur, her biri
diğerinin malı üzerindeki emeğinin ücretini geri alır.
[Şirket fasid olduğunda
her iki ortağın yaptığı] tasarruflar geçerli olur, kar ise mal miktarına göre
bölüşülür.
1. Şirket akdinde,
taraflar şart koşmuş olsun ya da olmasın kar ve zarar, iki ortağın mallarının
değerleri oranındadır. Ortaklar ister bu mallar üzerinde eşit şekilde çalışmış
olsunlar ister farklı çalışmış olsunlar bu değişmez; çünkü emekleri mallarının
neticesidir bu da malların miktarına göredir. Bu iki kişinin ortak olarak sahip
oldukları ağacın meyve vermesine veya koyunun yavrulamasına benzer.
2. Taraflar [bu genel
kurala] aykırı şart ileri sürerlerse; örneğin iki malın miktarı farklı olduğu
halde kar ve zararın eşit olmasını şart koşarlarsa veya mallar eşit olduğu halde
kar ve zararın farklı olmasını şart koşarlarsa akit fasid olur; çünkü bu,
şirket akdinin yapısına aykırıdır. Daha çok çalışanın daha fazla kar almasını
şart koşarlarsa şart ~ geçersizdir. Bu, zararda farklı bölüştürülmesini şart
koşmak gibidir.
Bu durumda her biri
-tıpkı fasid olan mudarebe akdinde olduğu gibi- diğerinden onun malı üzerindeki
işçiliğinin ücretini ister. Yine zikredilen sebebin dışında bir sebeple şirket
akdi fas id olduğunda da böyle yapılması gerekir.
Not: Nevevi'nin genel ifadesine şu durum bir
itiraz teşkil eder: "İki ortak mal bakımından eşit olmakla birlikte
çalışma bakımından farklı olsalar, daha fazla çalışana daha az kar verilmesi
şart koşulsa daha doğru görüşe göre daha fazla çalışan kişi fazla çalışması
için bir ücret alamaz; çünkü bunu karşılıksız olarak yapmıştır. "
İki kişinin yaptıkları
işin ücreti birbirine eşit olsa malları da birbirine eşitse bütün hususlarda
takas meydana gelmiş olur, şayet mal bakımından farklı durumda iseler ücretin
bir kısmında takas meydana gelmiş olur.
İki ortağın malları eşit
olmakla birlikte işleri eşit olmasa, daha fazla çalışana daha fazla kar
verilmesi şart koşulsa, daha fazla çalışan kişi yaptığı işin ücretinin dörtte
birini diğeri ile takas eder, diğerinden fazla olarak yaptığı dörtte birlik
kısmın ücretini ise ister.
İki ortaktan birisi için
"daha fazla çalıştığında daha fazla kar verilmesi" şart koşulsa,
diğeri ondan daha fazla çalışmış olsa, malları farklı bile olmuş olsa ilk
şahıstan bu çalışma karşılığında bir şeyalmayı hak edemez; çünkü fazlalık
olarak yaptığı işi karşılıksız yapmıştır.
3. [Şirket fasid
olduğunda] -izin bulunduğundan- tasarruflar geçerli olur. Kar ise aralarında
malları oranında bölüşülür; çünkü bu onlardan anlaşılmıştır. Biz şartı geçersiz
saydık, bundan sonra aslı kurala geri dönülür.
E. ŞİRKET MALININ
TELEF OLMASINA İLİŞKİN HÜKÜMLER
Şirket malı, ortakların
elinde emanet hükmündedir.
Ortaklardan biri şirket
malını geri verdiğini, zarar ettiğini veya malın telef olduğunu söylediğinde
onun sözü kabul edilir. Şayet bunun için açık bir sebep zikrederse sebebin
gerçekleştiğine dair şahit getirmesi istenir, daha sonra bu sebebe bağlı olarak
malın telef olduğu kabul edilir.
1. Şirket malı üzerinde
ortaklardan her birinin zilyedliği, tıpkı emanet alan veya vekil olan kişinin
durumunda olduğu gibi emanet zilyedliğidir.
2. Bu sebeple
"diğer ortağın payını geri verdiğini" söylediğinde ortağın sözü
kabuledilir. Ancak malın bütününü geri verdiğini iddia ederek kendi payını
istese bu istek konusunda onun sözü esas alınmaz.
3. Yine ortaklardan biri
"zarar ettim" veya "mal telef oldu" şeklinde bir söz
söylediğinde bunu herhangi bir sebep söz konusu olmaksızın veya hırsızlık gibi
gizli bir sebebe dayandırarak iddia etmişse onun sözü kabul edilir. Şayet yangın
gibi açık bir sebep iddia eder de böyle bir şey bilinmezse bunun
gerçekleştiğine dair şahit getirmesi istenir. Şahit getirmesinden sonra malın
bu sebeb e bağlı olarak telef olduğu şeklindeki sözü yeminle birlikte kabul
edilir. Yangın olduğu bilinmekle birlikte bunun genelolduğu bilinmiyorsa
yeminle birlikte sözü kabul edilir. Yangının genelolduğu biliniyorsa yemine
gerek olmaksızın sözü kabul edilir.
Nevevi bu meseleyi
"vedia" konusunun sonunda genişçe açıkt lamıştır.
F. ORTAKLAR ARASI
ANLAŞMAZLIKLAR
Malı elinde bulunduran
kişi "bu benim malımdır" derken diğeri "bu ortak maldır"
dese veya bunun tersi olsa, zilyedin sözü kabul edilir. Malı elinde bulunduran
"biz şirket malını bölüştük ve bu mal da benim oldu" dese, bunu inkar
eden kişinin sözü kabul edilir.
Ortaklardan biri bir şey
satın alıp "bunu şirket için satın aldım" veya "kendim için
satın aldım" dese, diğer ortak bunun sözünü yalanlasa, satın alan kişinin
sözü kabul edilir.
1. Ortaklardan;
[a] - Malı elinde
bulunduranı "bu mal benimdir" dediği halde diğeri "bu
malortaktır" dese,
[b] - veya tersi söz
konusu olsa, yani malı elinde bulunduran kişi "bu malortaktır" dediği
halde diğeri "hayır o mal bana aittir" dese,
[Bu iki durumda] yeminle
birlikte malı elinde bulunduran kişinin sözü kabul edilir; çünkü malı elinde
bulundurmak o malın sahibi olduğunun göstergesidir.
İlk durumda malı elinde
bulunduran kişi malın bütününün sahibi olduğunu iddia etmekte, ikinci durumda
ise malın yarısının kendisine ait olduğunu iddia etmektedir.
[c] - Malı elinde
bulunduran kişi, "biz ortak malı paylaştık, elimdeki mal bana aittir"
dese, diğeri "aksine o malortak maldır" dese, paylaşmayı inkar edenin
sözü yeminle birlikte kabul edilir; çünkü aslolan paylaşmamış olmaktır.
[d] - Her iki ortak da
muayyen bir köleyi ortak malın bölüşülmesi sonucunda elde ettiğini idida etse
ve buna dair yemin etseler veya yeminden kaçınsalar, köle ortak olarak kabul
edilir. Şayet bir tanesi yemin ederse köle yemin eden e ait olur.
2. Ortaklardan biri bir
şey satın alıp "bunu şirket için satın aldım" veya "kendim için
satın aldım" dediği halde diğeri onun aksini ileri sürerek onu yalanlasa,
müşterinin sözü kabul edilir; çünkü hangi amaçla satın aldığını en iyi bilen
kendisidir. Müşteri ister "şirket için satın aldığını" açık olarak
ifade ettiğini isterse buna niyet ettiğini iddia etsin fark etmez.
Çoğunlukla görülen durum
birincisinin zarar durumunda ikincisinin ise kar olduğunda görülmesidir.
Son Hükümler:
1. Bir kimse bir şey
satın aldıktan sonra malın kusurlu olduğu anlaşılsa, bunu ortaklık için satın
aldığını iddia edip kendisine düşen payı geri vermek istese onun sözü satıcı
hakkında kabul edilmez; çünkü görünürdeki duruma göre onu kendisi için satın
almıştır. Bu durumda satıcının akdini ona böldürme yetkisine sahip değildir.
Bunu Mütevellı ve İmranı söylemiştir.
2. Bir kimse; iki
şahıstan biri için develer diğeri için de sulama aletleri satın alsa ve
birlikte çalışarak su çıkarmak ve elde edilen suyun aralarında ortak olması şartıyla
şirket kursalar bu şirket sahih olmaz; çünkü bunlar, birbirinden ayrı olan
şeylerin menfaatleridir. Çalışma sonucunda elde edilen su, şayet arazi suyu
çıkarana ait ise ona ait olur. Yine arazi mübah bir arazi ise ve suyu çıkaran
kişi bunu kendisi için çıkarmayı kastetmiş veya mutlak olarak niyet etmişse ona
ait olur. Bu durumda suyu çıkaran kişi diğer iki arkadaşının [sulama aletleri
ile su taşıma develerinin sahibi olan iki arkadaşının] malının emsal ücretini
öder.
Suyu mübah araziden
çıkaran kişi bunu ortaklık adına yapmayı kastetmişse su aralarında ortak olur;
çünkü mübah mallara sahip olma konusunda insanların birbirine naib olmaları
caizdir. Bu durumda su aralarında emsal ücretleri oranında dağıtılır; çünkü
-aralarında bir tercih söz konusu olmaksızın- su aralarında muhtelif menfaatler
sonucunda elde edilmiştir.
3. Arazi sahibi, tohum
sahibi ve çiftçilik aletlerine sahip üç kişi "ürün aralarında ortak olmak
şartıyla" çalışacak bir dördüncü kişiyle anlaşsalar;
> İki malın karışması
diye bir durum söz konusu olmadığından bu, şirket olarak sahih olmaz.
> Bir süre ve ücret
söz konusu olmadığından icare olarak da sahih olmaz.
> Mudarebe akdi
olarak da sahih olmaz; çünkü içlerinden hiçbirinin mudarebe sermayesi olarak
görülecek bir malı yoktur.
Geriye ekinin tohum
sahibine ait olması seçeneği kalır. Bu durumda diğerleri ekinden herhangi bir
gelir elde edilirse ekin sahibinden emsal ücretlerini isterler, şayet ekin
çıkmazsa hiçbir şeyalamazlar.
[Soru]: Fasid mudarebe
akdinde, sermayeyi işleten kişi, ister kar meydana gelsin ister gelmesin mutlak
olarak ücrete hak kazanır. Bu meseledeki durum orada da söz konusudur.
[Cevap]: Orada görünüşte
de olsa mudarebe şekli bulunmaktadır. Burada ise böyle bir durum söz konusu
değildir. Üstelik burada şirket veya kiraya benzer bir durum da yoktur.
Bu duruma en yakın şey
"fasid cuale akdi" dir. Bu akitte işi yapan kişi işi bu amaçla
yapmışsa emsal ücrete hak kazanır.
4. Bir kimse diğer bir
şahsa "bu koyunları otlatıp semiz hale getir, yarısı senin olsun"
veya "şu iki koyunu, birisinin senin olması şartıyla büyüt" dese bu
sahih olmaz. Koyunları otlatan kişi, koyun sahibine ait şişmanlattığı koyunun
yarısı için emsal ücrete hak kazanır.
Bu, Mısır'da civcivler
için çokça görülen bir uygulamadır. Beldenin kaşifi veya mültezimi bazı evlere
yüz veya daha fazla yahut daha az civciv vererek ona "bunları yetiştirin
yarısı sizin olsun" diye vermektedir. Yöneticilerin veya elinde yetki
bulunanların bu duruma engelolmaları gerekir; çünkü bunda büyük bir zarar söz
konusudur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN