SULH |
D. ANLAŞMAZLIKLAR VE
ÇÖZÜM YOLLARI
İki kişi, mülklerinin
ortasında bulunan bir duvarın kime ait olduğu konusunda anlaşmazlığa düşseler, duvar
bu iki kişiden birinin mülküne bitişik ise ve bu duvarı ikisinin birlikte
yaptığı biliniyorsa, duvar kimin mülküne bitişik ise zilyed odur, aksi takdirde
her ikisi de zilyeddir.
Şayet taraflardan biri
şahit getirirse onun lehine hüküm verilir, şahit getiremezse her ikisine yemin
ettirilir. Her ikisi de yemin eder veya yeminden kaçınırsa duvar aralarında
ortak kabul edilir. Taraflardan birisi yemin ederse duvarın ona ait olduğuna
hükmedilir. İki taraftan birinin duvar üzerinde evinin direği varsa bu bir
tercih sebebi sayılmaz.
Bir kimsenin üst katı
ile başkasının alt katı arasında ortak olan tavan tıpkı iki kimsenin mülkü
arasındaki ortak duvar gibidir. Bu durumda üst kat çıkıldıktan sonra bunun
sonradan yapılmasının mümkün olup olmadığına bakılır. Şayet bu mümkün ise tavan
üst kat ve alt katın zilyedliğinde olur. Şayet bu mümkün değilse tavan alt
katın sahibine ait olur.
1. İki kişi, mülkleri
arasında bulunan bir duvar hakkında anlaşmazlığa düşseler bakılır:
[a] - Duvar\ ikisinden
birinin mülküne bitişik olup ikisinin bu duvarı birlikte inşa ettiği
biliniyorsa, örneğin;
> Her birinin
tuğlalarının yarısı diğerinin arasına girmiş olsa,
> Veya kişi duvarı
ucunun bir tarafı kendi mülkünde olan bir tahta üzerine bina etmiş olup
diğerinin mülkünde bu duvardan hiçbir şey yoksa,
> Yahut kişinin bu
duvar üzerinde kubbesi bulunup yerden yükselmeye başladığı andan itibaren
döndürülmüşse
[Bu durumlarda] o duvar
ve zikredilen tahtalar üzerinde zilyedlik o şahsa ait olur. Çünkü bununla o kişinin
mülkiyet sahibi olduğuna ilişkin emareler ortaya çıkmıştır. Aksine şahitler
bulunmadığı sürece [duvarın kendisine ait olduğuna dair] yemin ettirilir ve
duvarın ona ait olduğuna hükmedilir.
Duvar iki mülkten
birinin diğerine göre fazla veya eksik olan dört köşesinden birini teşkil
ediyorsa bu duvar sonradan yapılmış olması mümkün olmayacak şekilde iki kişiden
birinin mülkiyetine bitişik olan duvar gibi kabul edilir. Bu, et- Tenbih'te
zikredilmiş, Nevevi de
Tashihü't-Tenbih adlı
eserinde bunu kabul etmiştir.
[b] - Şayet zikredilen
bitişiklik durumu yoksa, örneğin;
> Duvar, her ikisinin
mülklerinden de ayrı ise,
> Veya her ikisinin
mülküne de daha sonradan yapılması mümkün olacak veya olmayacak şekilde bitişik
olsa,
> Yahut ikisinden
birinin mülküne sonradan bitişmesi mümkün olmayacak şekilde yani bir kısmında
söz konusu olacak şekilde bitişik olsa,
> Yahut da duvar
üzerindeki kubbe yükseltildikten sonra eğilmiş olsa,
> Yahut duvar her iki
ucu iki şahsın mülkünde olan bir tahta üzerine inşa edilmiş olsa,
[Bütün bu durumlarda]
duvar üzerindeki zilyedlik her ikisine ait kabul edilir; çünkü birini diğerine
tercih ettirecek bir durum söz konusu değildir.
EI-Muharrer, er-Ravda ve
eş-Şerhu'l-kebir'de "bu duvar her ikisinin zilyedliğindedir" denilmiştir.
Bu, el-Minhac'dakinden daha uygundur.
Not: Nevevi'nin sözünden bunun dışında bir
tercihin söz konusu olamayacağı anlaşılmaktadır. Buna göre duvarın dış
tarafının alçı, tuğla vb. bir şeyden yapılma halde bir takım resimlerle veya
yazılarla süslenmiş olması, duvarın üzerine direklerin konmuş olması, duvarın
iki cephesinden birinin ön cephe olması yani kesik tuğlalarla inşa edilip
sağlam tuğlaların uçlarının bir cepheye, kırık tuğlaların uçlarının ise diğer
bir cepheye doğru bakması, duvarın hurmaların bağlandığı türden ince iplerle
bağlanmış olması gibi sebeplere bakılarak duvarın kimin zilyedliğinde olduğuna
karar verilemez. Bunlarla tercihte bulunulmamasının sebebi şudur: Duvarın iki
mülk arasında bulunması ortaklığın bulunduğuna dair güçlü bir karine teşkil
eder, genellikle süsleme amacıyla yapılan kireçleme ve güzelleştirme gibi zayıf
sebeplere dayalı olarak bu aslı hüküm değiştirilmez.
2. İki taraftan biri
duvarın kendisine ait olduğuna dair şahit getirse onun lehine hüküm verilir;
çünkü şahitlik zilyedlikten önce gelir. Bu durumda daha doğru görüşe göre arsa
da duvara tabi olur.
Şayet iki taraftan biri
şahit getiremezse veya her ikisi de şahit getirirse her biri diğerinin elinde
olan yarım üzerinde hakkı bulunmadığına dair yemin eder. Rafil ve Nevevl'nin
İmam Şafii {r.a.)'ye ait ifadeler arasında aktardığına göre yemin esnasında
"duvarın kendisine ait olduğuna ve diğer şahsın elinde bulunan yarımın da
kendisinin hakkı olduğuna" temas etmeye gerek yoktur; çünkü her biri
davalı konumundadır, zilyedliği de duvarın yarısı üzerindedir. Bu sebeple tıpkı
kamil mülklerde olduğu gibi burada da bu konuya ilişkin söz o kişinin sözüdür.
[Zayıf] bir görüşe göre her biri, duvarın bütününe ilişkin yemin eder; çünkü
bütününün kendisine ait olduğunu iddia etmektedir.
3. Her iki taraf da
yemin etse veya yeminden kaçınsa duvar ~ zahiren zilyedlik dikkate alınarak her
ikisine ait kılınır. Bu durumda her biri kendi mülküne bitişik olan kısımdan
adete uygun bir şekilde yararlanır.
4. İki taraftan biri
yemin etse -ve el-Muharrer'de belirtildiğine göre diğeri yeminden kaçınsa-
duvarın bütününün ona ait olduğuna hükmedilir.
Alimlerin zikrettiği
konudaki yemin etmeye ilişkin konular "davalar ve şahitlikler" meselesinde
şu şekilde açıklanmaktadır: Hakimin ilk olarak yemin teklif ettiği kişi yemin
etse ve onun yemin etmesinden sonra diğeri yeminden kaçınsa, ilk şah sa tekrar
yemin ettirilerek malın bütününün ona ait olduğuna hükmedilir.
5. İlki yeminden kaçınıp
ikincisi yemin etmeye istekli olsa, diğer şahsın iddiada bulunduğu duvarın
yarısının ona ait olduğunu reddetme ve kendisinin iddiada bulunduğu duvarın
yarısının kendisine ait olduğunu ispat etme yeminleri birleşmiş olmaktadır. Bu
durumda olumsuzlama ve ispatı içeren tek bir yemin etmesi yeterli midir, yoksa
bir tane karşı tarafın iddiasını reddetmek bir tane de kendi iddiasını
ispatlamak için olmak üzere iki tane yemin mi etmesi gerekir? Bu konuda iki
görüş bulunmakta olup ilk görüş daha doğrudur. Buna göre kişi duvarın bütününün
kendisine ait olduğuna, diğerinin o duvarda hakkı bulunmadığına dair yemin eder
veya yemin ederken "onun iddia ettiği yarım üzerinde bir hakkı yoktur,
diğer yarım ise bana aittir" der.
6. İki taraftan birinin
duvar üzerinde [evine ait] direkleri olsa bu durum [duvarın kime ait olduğunu
belirlemede] bir tercih sebebi sayılmaz; çünkü bu, mülkiyeti göstermez. Bu şuna
benzer: İki kişiden her biri, kendi zilyedliklerinde bulunan bir evin kendisine
ait olduğu konusunda iddiada bulunup anlaşmazlığa düşse, iki taraftan birinin
evde eşyası bulunsa bu eşya bir tercih sebebi teşkil etmez. Her iki taraf da
yemin ederse direkler bulunduğu halde bırakılır; çünkü bunlar "ödünç
alma", "kiralama", "satın alma", "direk koymaya
izin vermeyi zorunlu gören bir hakimin kararı" gibi haklı bir sebebe
dayanarak konulmuş olabilir. Bunlar arasından "ödünç alma" ihtimali
esas alınır; çünkü bu, sebeplerin en zayıfıdır. Duvarın sahibi, tazminat
bedelini ödeyerek direkleri sökebilir veya ücret alma karşılığında
bırakılmasına izin verebilir.
7. Bir kimsenin üst
tarafı ile başkasına ait alt taraf arasında bulunan tavanın durumu iki mülk
arasında bulunan duvarın durumu gibidir. Bu durumda söz konusu tavanın üst katı
inşa ettikten sonra yapmanın mümkün olup olmadığına bakılır:
[a] - Şayet mümkün ise,
örneğin tavan yüksek olup da duvarın ortası delinir ve direklerin uçları bu
oyuğa konulur, daha sonra da tavan yapılarak bir ev iki ev haline
getirilebilir. Bu durumda tavan her ikisine ait olur; çünkü bundan her ikisi de
ortak olarak yararlanmaktadır. Çünkü bu tavan alt katın evini örtmekte, üst
katın ise evinin tabanını teşkil etmektedir.
[b] - Bu tavan üst katın
yapılmasından sonra inşa edilemez ise, örneğin üst katta uzunca yer almasından
sonra duvarın ortasına doğru kurulması mümkün olmayan bir kubbe gibi ise o
zaman bu tavan alt kat sahibine ait olur; çünkü onun mülküne bitişiktif.
Son Hükümler:
Alt kat bir şahsa, üst
kat da diğerine ait olsa ve bunlar bodrum yahut arsa konusunda anlaşmazlığa
düşseler, kapıdan yükselme yerine kadar olan kısım ikisi arasında ortaktır;
çünkü burada her birinin zilyedliği ve gelip geçme ve eşya koyma vb. gibi
tasarrufta bulunma hakkı vardır. Kalan kısım alt kat sahibine aittir; çünkü hem
zilyedlik hem de tasarruf bakımından ona aittir.
Her ikisi iç merdiven
hakkında anlaşmazlığa düşseler, bu merdiven taşınabilir bir merdiven ise ve alt
kat sahibinin evinde ise onun zilyedliğindedir. Üst kat sahibinin odasında ise
ona ait kabul edilir. Çıkış yerine monte edilmişse, tıpkı diğer taşınır eşyalar
gibi bu da alt kat sahibine aittir. Bunu İbn Hayran söylemiştir. Nevevi
er-Ravda'da "uygun olan görüş budur" demiştir. Merdivan çivilenmiş
merdivenlerde olduğu gibi sabitlenmiş ise üst kat sahibine aittir; çünkü bundan
yararlanan odur. Aynı şekilde inşa edilmiş olup da altında bir şey yoksa üst
kat sahibine aittir. Şayet merdivenin altında bir ev olursa, tıpkı diğer
tavanlar, yollar gibi bu da üst kat sahibine ait olur. Burada alt kat sahibinin
bundan elde edeceği yarar az olduğu gibi zahir duruma bakarak da amel
edilmiştir. Her ikisi, alt katın, etrafında oda bulunan duvarları hakkında
anlaşmazlığa düşerse alt kat sahibinin sözü kabul edilir; çünkü burası onun
elindedir. Şayet odanın duvarları hakkında ihtilaf etseler üst kat sahibinin sözü
kabul edilir; çünkü burası onun elinde bulunmaktadır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN