SATILAN MALIN HÜKMÜ |
2. MÜŞTERİNİN MALI TESLİM
ALMADAN ÖNCE MALDA TASARRUFTA BULUNMASI
1, Satın alınan malı
teslim almadan önce başkasına satmak sahih değildir.
2. Daha doğru görüşe
göre;
> Bu malı satıcıya
geri satmak başkasına satmak gibidir.
> Bu malı kiraya
vermek, rehin vermek ve hibe etmek te, tıpkı satmak gibidir.
> Bu şekildeki köleyi
azat etmenin hükmü ise farKlıdır.
> Muayyen olan satım
bedeli tıpkı satılan mal hükmündedir, satıcı bunu teslim almadan önce başkasına
satamaz.
3. Kişi başkasının
elinde emanet hükmünde bulunan malını; örneğin vediayı, ortak malı, mudarebe
malını, rehin verdiği malı rehini kurtardıktan sonra, miras kalan malı, rüşd
çağına ulaştıktan sonra velisinin elinde kalan malını satabilir. Ariyet ve
pazarlık amacıyla alınan mal da böyledir.
4. Selem akdinde sipariş
edilen malın, teslim alınmadan önce satılması veya yerine başkasının alınması
sahih değildir.
5. İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre satım bedeli başka bir bedelle değiştirilebilir.
Kişi [satım bedeli
olarak belirlenen şeyi] faizin illeti bakımından onunla ittifak eden [yani aynı
illeti taşıyan] bir malla değiştiriyorsa mesela [satım bedeli olarak
belirlenen] dinarlar yerine dirhemler veriyorsa bunun yapıldığı mecliste teslim
alınması şarttır.
Daha doğru görüşe göre
akit esnasında tayin şart olmadığı gibi [satım bedeli olarak belirlenen]
dirhemler yerine kumaş verilmesi durumundaolduğu gibi faizin illeti bakımından
birbiriyle aynı olmayan iki mal değiştirildiğinde de mecliste teslim şart
değildir
6. Şayet kişi borcu veya
telef edilen malın değerini başka bir ma Ila değiştiriyorsa bu caiz olur. Bunun
o mecliste tesliminin şart olup olmadığı konusunda yukarıdaki hükümler geçerlidir.
A. SATIN ALINAN MALI TESLİM ALMADAN
SATMAK
B. SATIN ALINAN MAL ÜZERİNDE SATIMA
BENZER TASARRUFLARDA BULUNMAK
C. SATIN ALINAN KÖLEYİ TESLİM ALMADAN
ÖNCE AZAT ETMEK
D. SATICININ SATIM BEDELİNİ TESLİM
ALMADAN ÖNCE ONDA TASARRUFTA BULUNMASI
E. KİŞİNİN BAŞKASININ ELİNDE EMANET
HÜKMÜNDE OLAN MALI ÜZERİNDE TASARRUFTA BULUNMASI
F. SELEM AKDİNDE SİPARİŞ EDİLEN MALI
TESLİMDEN ÖNCE SATMAK
A. SATIN ALINAN MALI
TESLİM ALMADAN SATMAK
1. SATIN ALINAN MALI ÜÇÜNCÜ BİR ŞAHSA
SATMAK
2. SATIN ALINAN MALI SATICIYA GERİ SATMAK
1. SATIN ALINAN MALI
ÜÇÜNCÜ BİR ŞAHSA SATMAK
Satın alınan mal
menkulolsun gayr-i menkulolsun, onu teslim almadan önce satmak -satıcı
müşterinin malı satmasına ve parasını almasına izin vermiş olsa bile-,
başkasını bu mala ortak kılmak, satın aldığı fiyata başkasına devretmek
[tevliye yapmak] sahih değildir.
[*] - Bunun delili şu
hadistir. Yiyecek maddesi satın alan kişi onu teslim alıncaya kadar satmasın.
(Buhari, Buyu', 2135; Müslim, Buyu', 3815)
[*] - İbn Abbas bu
hadisle ilgili olarak şöyle demiştir: Ben [yalnızca yiyeceklerin değil]
herşeyin bu şekilde olduğunu zannediyorum.
[*] - Yine Hz. Peygamber
(s.a.v.) Hakım b. Hizam'a şöyle demiştir: Teslim almadıkça hiçbir malı satma
(Beyhaki, Buyu', 5, 312. Beyhakı bu hadisin senedinin hasen ve muttasıl
olduğunu söylemiştir)
Bunun aklı delili de
şudur: Teslim almadan önce mülkiyet zayıftır. Nitekim teslim öncesinde malın
telef olmasıyla akdin fesholması da bunu göstermektedir.
[Soru] Kişi bir şey kiraladığında daha onu teslim
almadan önce onu başkasına kiraya verebilir. Aynı şey satım akdinde neden yasak
oluyor?
[Cevap] Satım akdi mal üzerinde yapılmakta teslim de
gerçek anlamda mal üzerinde gerçekleşmektedir. Kira akdi ise menfaat üzerinde yapılmaktadır.
Kira akdinde teslim hakikat anlamında söz konusu olamaz.
2. SATIN ALINAN MALI
SATICIYA GERİ SATMAK
[Satın alınan bir malı
satıcıya geri satmak için müşterinin onu teslim almış olması şart mıdır? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
satın alınan malı satıcıya geri satmak da [yukarıdaki hüküm açısından] başka
birisine satmak gibidir. Bu sebeple teslim almadan önce yapılırsa sahih olmaz.
Çünkü bu konudaki rivayetler [bir ayrım yapmaksızın] genel bir şekilde varid
olmuştur. Ayrıca teslim öncesinde müşterinin mal üzerindeki mülkiyeti zayıftır.
[İkinci görüş]
Gasp edilmiş malı gasp
edene satmak nasıl ki teslim öncesinde sahih oluyorsa satın alınan malı
satıcıya satmak da teslim öncesinde sahih olur.
Yukarıdaki görüş
ayrılığı kişi ilk satım akdindeki satım bedelinden farklı cinste bir satım
bedeline satım yaptığında veya ilk satım bedelinden daha fazla yahut az yahut
da nitelik olarak ondan farklı şekilde satım yaptığında söz konusu olur.
Şayet ilk satım bedeli
ile yapılırsa [bunun sahih olup olmayacağı konusunda iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]:
Rafii ve Nevevi'nin
Mütevelli'den nakledip onayladıklarına göre bu ikaledir, sahih olur.
[İkinci görüş]:
[Zayıf] bir görüşe göre
bu durumda da sahih olmaz. Kadı Hüseyin her iki görüşü de zikretmiş ve bu iki
görüşü "akitlerde dikkate alınacak olan şey kullanılan sözcük müdür yoksa
anlam mıdır?" şeklindeki görüş ayrılığına dayandırmıştır.
Alimlerimizin [akitlerde
kullanılan sözcükleri mi yoksa anlamı mı esas aldıklarına dair standart bir
cevap bulunmayıp bu durumdan t duruma değişmektedir. Şöyle ki:]
[a] - Onlar bazen akitte
kullanılan sözcükleri dikkate alırlar. Çoğunlukla rastlanan budur.
Örneğin kişi "sana bu
malı satım bedeli olmaksızın sattım" dese doğru görüşe göre bu ifade ile
ne satım akdi ne de hibe yapılmış olur.
Yine kişi "senden
nitelikleri şöyle şöyle olan bir elbiseyi şu paraya satın aldım" dese
doğru görüşe göre bu akit selem olmaz, satım akdi olur.
[b] - Bazen de
alimlerimiz anlamı esas almaktadırlar.
Örneğin kişi "sana
bu elbiseyi şu kadara hibe ettim" dediğinde doğru olan görüşe göre bununla
satım akdi yapılmış olur.
Alimlerimiz "mutlak
olarak sözcüğün dikkate alınacağı"nı belirtmemişlerdir. Bu konudaki cevap,
kaynağın gücüne göre değişmektedir.
Örneğin ibra bir ıskat
mıdır yoksa temlik midir?
Adak işleminde farza
ilişkin hükümler mi yoksa caiz olan şeylere yönelik hükümler mi uygulanır?
Ric'i talak nikah
mülkiyetini ortadan kaldırır mı yoksa kaldırmaz mı?
[c] - Alimlerimiz bazen
ne sözü ne de anlamı esas alırlar.
Örneğin kişi "bu
elbiseyi bu köle karşılığında seninle selem yaptım" dese doğru olan görüşe
göre bu durumda ne satım akdi yapılmış olur ne de selem yapılmış olur.
Şu halde Nevevi'nin
"mezhepte esas alınan görüş" diye ifade etmesi daha uygun olurdu.
EI-Mühezzeb şerhinde
belirttiğine göre bunun karşısındaki görüş şaz ve zayıftır. Alimlerin çoğunluğu
bu durumda akdin batıl olmasını tek görüş olarak kabul etmişlerdir.
B. SATIN ALINAN MAL
ÜZERİNDE SATIMA BENZER TASARRUFLARDA BULUNMAK
[Satın alınan mal teslim
alınmadan önce müşteri o mal üzerinde kira, rehin ve hibe gibi tasarruflarda
bulunabilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
[bir mal satın alan kişinin o malı teslim almadan önce] malı kiraya vermesi,
[şayet köle satın almışsa onunla] özgürlük sözleşmesi yapması, malı rehin
vermesi, hibe etmesi, mehir olarak vermesi, mudarebe yoluyla vermesi,
nikah-huIO-sulh-selem vb. işlemlerde bedel yapması da satması ile aynı hükme
tabidir.
Satım akdi nasıl ki
"mal üzerindeki mülkün zayıf olması" gerekçesiyle sahih olmuyarsa bu
tasarruflar da sahih olmaz.
[İkinci görüş]
Satım akdinin geçerli
olmamasının gerekçesi "iki tazmin yükünün peşpeşe gelmesi" idi. Bu
gerekçe yukarıdaki tasarruflarda bulunmadığından onlar geçerli olur.
Not:
1. Satılan malın
satıcıya rehin verilmesinin batıl olması konusunda bu rehnin satım bedeli
karşılığında olmasıyla bunun dışında bir şey karşılığında olması arasında fark
yoktur. Yine satıcının malda hapis hakkının olmasıyla olmaması arasında da fark
yoktur. Nitekim alimlerin genel nitelikli ifadelerinden bu anlaşılmaktadır.
Buna karşılık Subkı bu hükmü "müşteri malı satım bedeli karşılığında rehin
vermişse ve satıcının malı hapsetme hakkı varsa" şeklinde kayıtlamıştır.
2. "Satılan
mal" ifadesiyle o malda sonradan meydana gelen fazlalıklar dışarıda
bırakı!mıştır. Buna göre kişi hurma ağaçları satın alsa, teslim öncesinde
ağaçlar meyve verse, ağaçları teslim almadan önce meyveleri satmak caizdir;
çünkü bu meyveler satıcının tazmin yükümlülüğü altında değildir. Bu görüşü
Erdebili ortaya atmıştır. Rafii şöyle demiştir: "Bu konudaki görüş
ayrılığı; şayet akit fesholursa fazlalıklar satıcıya döner mi dönmez mi
konusundaki görüş ayrılığına dönmektedir. Şayet bu fazlalıkların satıcıya
döneceğini kabul edersek müşteri tıpkı asıl malda olduğu gibi fazlalıklarda da
teslim almadan tasarruf ta bulunamaz. Aksi takdirde bulunabilir."
3. Nevevi'nin "malı
teslim almadan önce" ifadesinden sanki malı teslim aldıktan sonra bu
tasarrufların mutlak olarak caiz olduğu gibi bir anlam anlaşılmaktaysa da bu
kastedilmemiştir. Bu durum "satıcının muhayyerliği olmadığında" söz
konusudur. Şayet satıcının muhayyerliği varsa, daha önce de ifade ettiğimiz
gibi müşterinin bu tasarrufları yapması yine yasak olur.
4. İbnü'r-Rif'a
"satın alınan mal teslim alınmadan önce satılırsa bu sahih olmaz"
hükmünden iki durumu istisna etmiştir:
a. Kişi murisinden bir
şey satın aldıktan sonra henüz teslim almadan önce murisi ölse ve kendisinden
başka mirasçı bulunmasa bu durumda mirasçının malı teslim almadan önce satması
caiz olur; çünkü şer'an malonun elinde kabul edilmektedir. Kişinin bu malı
kendisinden kendisi için teslim alması diye bir şey düşünülemez.
b. Kişi bir maldan şayi
bir hisse satın aldığında onu teslim almadan önce taksim edilmesini istese
"taksim işlemi bir tür satım gibidir" hükmünü kabul etsek bile bu
kişinin isteğinin yerine getirilmesi gerekir; çünkü taksimde karşı tarafın razı
olup olmaması dikkate alınmaz. Rıza dikkate alınmayınca teslimin de dikkate
alınmaması caiz olmuştur. Bu, zikredilen açıdan şuf'aya benzemektedir.
Rafii bu görüşü
İbnü'r-Rif'a'dan nakletmiş ve onaylamıştır. Başkaları diğer bir meseleyi daha
bu hükmün kapsamından istisna etmişlerdir ki bu mesele de şudur:
Kişi bir köle satın alsa
ve teslim almadan önce köleyi kendisine (yani köleye) satsa "bu onun
özgürlüğe kavuştuğu bir akittir" görüşünü kabul ettiğimizde bu satım sahih
olur ki daha doğru görüş budur. Nitekim bu husus Nevevi'nin şu aşağıdaki
ifadesinden anlaşılmaktadır.
C. SATIN ALINAN KÖLEYİ
TESLİM ALMADAN ÖNCE AZAT ETMEK
1. [Kişi satın aldığı
köleyi teslim almadan önce az at etse bu azat geçerli olur mu? Bu konuda mezhep
içinde üç görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre [satın alınan kölenin teslim öncesinde] azat edilmesinin hükmü
satılmasından farklıdır; buna göre Şari [hüküm koyucu olan Allah (c.c)] köle
azadına özel önem verdiğinden dolayı bu tasarruf geçerli olur.
İbnü'l-Münzir bu konuda
icma bulunduğunu nakletmiştir. Burada satıcının köleyi elde tutma hakkı
bulunsun ya da bulunmasın sonuç değişmez; çünkü azat işlemi güçlü, buna
karşılık malı alıkoyma hakkı zayıf bir haktır. Bu yüzdendir ki kaçan kölenin
azat edilmesi sahihtir.
[Soru] Köleyi rehin veren ödeme güçlüğü içindeki
kişinin köleyi azat etmesi geçerli değildir. Bizim meselemizde de hüküm böyle
olsaydı ya!
[Cevap] Rehin veren kişi [rehin verdiği mal konusunda
adeta] kendisine kısıtlama getirmiştir.
[İkinci görüş]
Satmak sahih olmadığı
gibi azat işlemi de sahih olmaz. Çünkü her ikisi de "mülkiyeti ortadan
kaldırma" konusunda ortaktır.
[Üçüncü görüş]
Müşterinin parayı peşin
vermesi sebebiyle satıcının malı alıkoyma hakkı kalmamışsa müşterinin köleyi
teslim almadan önce azat etmesi sahihtir, aksi takdirde sahih olmaz. Çünkü bu
satıcının hakkım iptal etmektedir.
2. ilk görüşe göre;
> Kölenin mal
karşılığı azat edilmesi sahih olmaz; çünkü o, Kadı Hüseyin'in fetvasında belirttiği
şekildedir.
> Kölenin başkasının
keffareti karşılığında azat edilmesi de sahih olmaz; çünkü bu, köleyi hibe
etmektir.
> Cariyenin ümmü
veled kılınması, köle / cariyenin evlendirilmesi ve vakfedilmesi de -vakfın
geçerli olması ister kabule ihtiyaç duyursun ister duyurmasın- sahih olmaz.
el-Mecmu'da yer alan bu görüş eş-Şerhu'l-kebir ve er-Ravda'daki görüşten farklı
olup et- Tetimme adlı eserin "vakıf işleminde karşı tarafın kabulü şart
koşulursa bu işlem satım akdi gibidir, kabul şart koşulmazsa bu işlem azat etme
gibidir" şeklindeki ifadesinden nakledilmiştir. Üstelik daha doğru görüşe
göre belirli bir şah sa yapılan vakıf işleminde -tıpkı köle azadında olduğu
gibi- vakfedilenin kabulüne ihtiyaç yoktur.
3. ilk görüşe göre;
> Kölenin müdebber
kılınması,
> Bir şahsa vasiyet
olarak bırakılması,
> Kişinin götürü
usulde [ölçü ve tartıya vurmaksızın] satın aldığı yiyeceği fakirlere serbest
kılması sahihtir.
4. Müşteri köleyi azat
etmekle, ümmü veled kılmakla, babasının onu ümmü veled kılmasıyla, yine
zikredilen diğer malları [fakir-fukaraya] serbest kıldığında karşı tarafın
teslim almasıyla, vakıf işlemi yapmasıyla -satıcının malda hapis hakkı bulunsa
bile- malı teslim almış sayılır ..
Bununla birlikte satın
aldığı köleyi evlendirmekle, kocanın karısıyla ilişkide bulunmasıyla malı
teslim almış olmaz.
Kişi yiyecek maddesini
ölçerek veya başka yolla satın almış sa bunu ancak bu yöntemle teslim alması
sahih olur.
Yine kişi yiyecek
maddesini götürü usulde satın alıp fakir-fukaraya serbest bıraksa ancak onlar
bunu teslim almamış olsa bu işlemleri yapmakla malı teslim almış sayılmaz.
Vakıf işlemi yapıldıktan
veya cariyenin Üffimü veled kılınmasından sonra satıcı mal üzerindeki
zilyedliğine son vermemişse bu durumda satıcı malın tazmin yükünü satım bedeli
üzerinden değil değeri üzerinden üstlenmiş olur.
D. SATICININ SATIM
BEDELİNİ TESLİM ALMADAN ÖNCE ONDA TASARRUFTA BULUNMASI
Gerek altın-gümüş
gerekse başka cinsten olsun [zimmette olmayıp] belirli kılınan satım bedeli de
"teslim alınmadan önce yapılabilecek ve yapılamayacak tasarruflar"
açısından satılan mal hükmündedir. Dolayısıyla malla ilgili hükümlerin tümü
burada da geçerlidir.
Çünkü [teslim alınmayan
malda tasarrufta bulunmayı] yasaklayan delil genel niteliklidir.
Buna göre müşteri satıcının
rızasıyla satım bedelini benzeriyle veya kendi cinsi dışında birşeyle
değiştirse bunun hükmü satılan malı satıcıya geri satmak gibidir.
Nevevi'nin "satıcı
satım bedelini teslim almadan önce başkasına satamaz" ifadesine gerek
yoktur. Dahası bunu zikretmemek daha uygun olur; çünkü bu ifadeden satım
dışında diğer tasarrufların dUz olabileceği gibi bir anlam çıkmaktadır; oysa bu
kastedilmemiştir. Bu sebeple el-Muharrer'de daha genelolsun diye
"tasarruf" ifadesi kullanılmıştır.
E. KİŞİNİN BAŞKASININ
ELİNDE EMANET HÜKMÜNDE OLAN MALI ÜZERİNDE TASARRUFTA BULUNMASI
1. Kişi başkasının
elinde emanet hükmünde bulunan malını satabilir, satabildiğine göre haydi haydi
tasarrufta bulunabilir.
[Kişinin malı başkasının
elinde emanet olarak yani] vedia olarak, ortaklık malı olarak, mudarebe malı
olarak, fekkinden sonra veya fekkden önce olsa bile rehin alanın zikredilen
tasarruHara izin vermesinden sonra rehin olarak, murisin tasarruf ta
bulunmasının caiz olduğu miras kalan malolarak, kişinin rüşd çağına ermesinden
sonra velisinin elinde bulunan mal olarak bulunsa kişi teslim almadan önce bu
mallar üzerinde tasarruf ta bulunabilir. Çünkü [tüm bu sayılan] durumlarda
kişinin mal üzerindeki mülkiyeti tamdır ve kendisi malı teslim alma kudretine
sahiptir.
2. Kişi elbisesini
boyaması, beyazlatması için boyacı veya çamaşırcı tutsa ve elbiseyi ona teslim
etse, iş yapılmadan önce elbiseyi satamaz. Şayet ücreti teslim etmemişse iş
yapılmış olsa bile satamaz. Çünkü boyacı-çamaşırcının işi yapmak ve ücretini
almak için malı elinde tutma hakkı vardır.
Altını kalıba dökmek,
yünü eğirmek, hayvanı eğitmek gibi meseleler de böyledir.
3. "Murisin
tasarruf ta bulunmasının caiz olduğu miras kalan mal" ifadesiyle murisin
ölüp de geride bıraktığı ve teslim almadığı mal dışarıda bırakılmıştır; mirasçı
bu malı teslim almadan önce satamaz.
"Bu hüküm
Nevevi'nin ifadesinden istisna edilir mi edilmez mi?" diye sorulacak
olursa bunun istisna edilmeyeceğini söyleriz; çünkü bu durumda satılan mal satıcının
elinde emanet değil, tazmin hükmüne tabidir.
4. Aynı şekilde kişinin
malı başkasının elinde ariyet [ödünç] olsa veya karşı tarafça satın alıp
almayacağına karar vermek için teslim alınmış olsa kişi belirtilen gerekçeyle
bu malı başkasına satabilir.
"Bunun yukarıdaki
bölüme atfedilmesinin ne gibi bir yararı vardır?" denilecek olursa şöyle
cevap veririz: Bunun yararı bunun emanet hükmünün karşısında yer alan hüküm
olmasıdır.
Çünkü bu iki durumda mal
karşı tarafın elinde tazmin hükmüne tabi olarak bulunmaktadır.
Şu halde bu iki örnek
emanet tarafından kapsanmamaktadır. Hal böyle olmakla birlikte bu durumlar da
ikiyle sınırlı değildir. Aksine malın kusurlu olmasından veya başka bir sebeple
akdin fesholmasıyla kişinin mülküne geri dönen, ancak müşteri elinde olan mal,
müşteriye satım bedelinin geri ödenmesinden sonra da tazmin hükmüne tabidir.
Yine kişinin gasp edenden geri alma gücüne sahip olduğu mal vb. şeyler de
böyledir.
Not:
1. Maverdi "ödünç
verilmiş malın satılması" meselesinde şöyle bir ayrım yapmıştır:
Ev, hayvan vb. gibi geri
alınması mümkün olan bir mal ödünç verilmişse bunun satılması sahihtir. İçine
ağaç dikilen arazi vb. gibi [derhal] geri alınması mümkün olmayan bir mal ödünç
verilmişse daha doğru görüşe göre -malın ne zaman teslim alınacağı
bilinmediğinden- satım akdi batıl olur. Malın geri alınması ancak araziye
yapılan bina ve dikilen ağacın bedeli ödenerek veya sökülmüş halinin sağlam
haline göre eksikliğinin tazmin edilmesiyle mümkün olabilir. Bunu yapmak ise ne
satıcı üzerine ne de müşteri üzerine gerekli değildir.
Rafii ve Nevevi'nin
genel nitelikli ifadeleri de bu ayrıma göre değerlendirilmelidir.
2. Devlet başkanı bir
kimseye verilmek üzere bir mal ayırsa ve kişi de bunu almaya razı olsa, ordunun
bundan yararlanması sebebiyle teslimden önce satması caiz olur. Ayrıca ayrılmış
bir malı koruma konusunda devlet başkanının zilyedliği, malın ayrıldığı şahsın
zilyedliği gibidir.
3. Ganimet üzerinde şayi
hisseye sahip olan kişinin ganimetten belirli bir miktarını satması sahihtir.
4. Bir kimseye babası
tarafından bir şey hibe edilse ve hibe edilen şahıs bunu teslim almadan önce
babası hibeden dönse kendisine hibe edilen şahsın malı satması sahihtir.
5. Kişi ifraz yoluyla taksim
edilmiş payını teslim almadan önce satabilir, ancak satım taksimi şeklinde
taksim yapılmışsa diğer paydaştan kendisine gelen payı teslim almadan önce
satamaz.
6. Kişi şuf'a yoluyla
bir yerden payalmış olsa bunu teslim almadan önce satamaz; çünkü şuf'a yoluyla
bir malı almak bedelli bir değişimdir.
7. Kişi kendisine
vakfedilmiş bir ağacı teslim almadan önce ağaçtaki meyveyi satabilir.
Yine bir gruba
vakfedilen ve gruptaki her bir ferdin payının belli olduğu vakıf işlemlerinde
de maldan elde edilecek ürünlerin teslim öncesinde satılması caizdir. Nevevi
bunu el-Mecmu'da Mütevelli'den nakletmiş ve onaylamıştır.
F. SELEM AKDİNDE
SİPARİŞ EDİLEN MALI TESLİMDEN ÖNCE SATMAK
Selem akdinde sipariş
edilen malı teslimden önce satmak veya yerine başkasını almak sahih değildir.
Çünkü "teslim alınmayan şeyi satmayı yasaklayan rivayet" genel
niteliklidir.
Kişi satım akdinde
belirli bir malın teslimini üstlenmekle birlikte bu akitte selem sözcüğü
kullanılmazsa, akit selemden farklı olmuş olsa bile o mal yerine başkası
verilemez.
Rafii ve Nevevi'nin bu
konudaki ifadeleri birbiriyle çelişiktir. İtimad edilecek görüş bunun sahih
olmadığıdır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. SATIM BEDELİNİ
BAŞKA BİRŞEYLE DEGİŞTİRMEK