SATILAN MALIN HÜKMÜ |
1. AKİT YAPILDIKTAN SONRA
HENÜZ TESLİM EDİLMEMİŞ MALIN TAZMİN AÇISINDAN HÜKMÜ
A. MALIN SORUMLULUĞUNUN SATICIYA AİT
OLMASI
B. TESLİM ALINMAMIŞ MALIN TELEF
EDİLMESİ
C. TESLİM EDİLMEMİŞ MALIN KUSURLANMASI
A. MALIN
SORUMLULUĞUNUN SATICIYA AİT OLMASI
Satılan mal müşteriye
teslim edilmeden önce satıcının [tazmin] sorumluluğu altındadır.
Mal [teslim öncesinde]
telef olursa satım akdi kendiliğinden fesholur, satım bedeli de düşer.
Müşteri, satıcıyı malın
sorumluluğundan ibra etse bile daha güçlü görüşe göre satıcı bundan kurtulamaz,
hüküm değişmez.
1. Satılan mal müşteriye
teslim edilmeden önce satıcının sorumluluğu altındadır. Yani;
[a] - Bu mal telef
olduğunda satım akdi kendiliğinden fesholur.
[b] - Mal
kusurlandığında veya yabancı bir şahıs malı telef ettiğinde satıcı için
muhayyerlik hakkı doğar; çünkü kendisinin mal üzerindeki hakimiyeti devam
etmektedir.
[Yukarıdaki hükümler açısından]
satıcının malı müşteriye arz edip müşterinin teslim almaması ile satıcının malı
müşteriye arz etmemesi arasında fark yoktur.
2. Şayet müşteri malı
teslim almaktan kaçınırken satıcı malı onun önüne koyarsa er-Ravda ve
eş-Şerhu'l-kebir'de "malın teslim alınmasının hakikati" bölümünde
"daha doğru görüş" diye belirtilen görüşe göre bu durumda satıcı
sorumluluktan beri olmuş olur. Ancak malda bir hak sahibi çıkar da müşteri malı
teslim almamış olursa hak sahibi malı müşteriden talep edemez.
Yine müşteri malı
satıcıdan alıp taşımadan önce satsa ve ikinci müşteri malı taşısa, malda hak
sahibi olan kişinin birinci müşteriden malı talep etme hakkı yoktur.
Cüveyni şöyle demiştir:
Malın müşterinin önüne konulması fasid akitte değil sahih akitte teslim yerine
geçer. Yine satılan evin boşaltılması vb. fiiller fasid akitte değil yalnızca
sahih akitte teslim yerine geçer.
Not: Nevevi "satılan mal" ifadesini
kullanmakla bu mal satıcının elindeyken maldan kaynaklanan ve maldan ayrı
bulunan fazlalıkları dışarıda bırakmıştır. Buna göre ağacın meyvesi, hayvanın
sütü, yumurtası, yünü, kölenin -hibe edilmişken ve vasiyet olarak bı-
rakılmışken- bulduğu
define müşteriye aittir. Çünkü fesih işlemi akdi temelli olarak kaldırmaz,
fesih anından itibaren yürürlükten kaldırır.
Bu fazlalıklar satıcının
elinde [tazmine tabi olarak değil de] emanet hükmünde olur; çünkü asıl malın
tazmin yükümlülüğünün satıcıda olması akit sebebiyledir, asıl maldan doğan
fazlalıklar üzerinde ise akit yapılmadığından satıcının zilyedliği bu
fazlalıklara; pazarlığa sunulan malda olduğu gibi "malik olmayı da"
ariyet vermede olduğu gibi "bunlardan yararlanmayı da"
kapsamamaktadır. Bu durumda satıcının gasıpta oldUğU gibi bir tecavüzü
bulunmadığından tazminle de yükümlü olmaz. Alimlere göre zilyedin tazminle
yükümlü olmasını gerektiren sebepler bu üçünden biridir.
Satıcının teslim
almasından sonra satım bedeli olarak belirlenmiş olan şey de bu hükme tabidir.
3. [Satım akdinde,
teslimden önce] mal semavı bir afet sebebiyle telef olursa [şu sonuçlar meydana
gelir:]
[a] - Müşteri tarafından
hak edilmiş olan teslim imkansız hale geldiği için satım akdi kendiliğinden
fesholur. Bu, sarf akdinde tarafların [karşılıklı teslimde bulunmadan önce]
birbirinden ayrılması gibidir
[b] - Satım bedeli -şayet
zimmette borç ise- düşer. Şayet muayyen bir bedel verilmişse bunun müşteriye
geri verilmesi gerekir. Satım bedeli, satıcının zimmetinde bulunan bir borç ise
bu borç daha önce oldUğU gibi var olmaya devam eder.
[c] - Malın mülkiyeti
telef öncesinde satıcıya dönmüş olur. [Satılan mal bir köle / cariye ise] onun
te ch iz ve tekfin masrafları -mülkiyet satıcıya döndüğünden- satıcıya ait
olur.
Not: Bu kuralın anlamının düz yönde uygulanması
kapsamından "müşterinin akit sonrasında malı teslim almaktan kaçındıktan
sonra satıcının malı onun önüne koyması" istisna edilir.
Kuralın anlamının zıt
yönde uygulanması kapsamından da şu hususlar istisna edilir:
1. Müşteri malı
satıcıdan emanet olarak alsa ve biz "bununla satıcının malı bedelini alıncaya
kadar alıkoyma hakkı ortadan kalkmış olmaz" görüşünü daha doğru kabul
edersek, bu durumda malın müşterinin elinde telef olması satıcının elinde telef
olması gibi kabul edilir.
2. Yalnızca satıcının
muhayyer olduğu bir akitte müşteri muhayyerlik esnasında malı satıcıdan alsa ve
mal müşterinin elinde telef olsa, bu telef satıcı elindeyken olmuş gibi kabul
edilir. Bu durumda akit kendiliğinden fesholur ve müşteri ödediği satım
bedelini geri alır. Ariyet akdinde malın telef olması durumunda olduğu gibi
satıcı da telef olan malın mislini veya değerini alma hakkına sahiptir.
Pirinç vb. yiyecek
maddelerinin çıkarılması mümkün olmayacak şekilde denize düşmesi de telef olma
gibidir. Vahşi av hayvanı ve vahşi kuş dönmesi ümit edilmeyecek şekilde
kaçtığında da telef olmuş hükmünde sayılır.
Kumaş veya koyun gibi
kıyemı bir malın bir başka malla ayırt edilemeyecek şekilde birbirine karışması
da telef olma gibidir.
Meyve suyunun şaraba
dönüşmesi de -daha sonra sirkeye dönüşse bile- daha doğru görüşe göre meyve
suyunun telef olması gibi kabul edilir. Rafii ve Nevevi bu bölümde bu görüşü
mutlak olarak belirtmişlerdir. Oysa onların rehin konusundaki ifadeleri bunun
aksi hükmü gerektirmektedir. İbnü'l-Mukrı er-Ravd adlı eserinin bazı
nüshalarında bu meselede onların rehin konusundaki görüşlerini esas almış, yani
şarap sirkeye dönüştüğünde sirke hükmünün geri döndüğünü, müşterinin de
muhayyer olduğunu söylemiştir; çünkü sirke meyve suyundan farklı bir şeydir.
Satılan bir köle teslim
edilmeden önce kaçsa veya kaybolsa yahut gasp edilse bu durumda müşteri lehine
muayyerlik hakkı doğar, satım akdi fesholmaz; çünkü kölenin geri dönme umudu
bulunmaktadır. Müşteri satım akdine onay verse köle geri dönmediği sürece
muhayyerlik hakkı geçersiz hale gelmez, satım bedelini kölenin dönmesinden önce
ödemesi gerekmez. Satım bedelini teslim etmişse akdi feshetmedikçe bunu geri
alamaz.
Satılan bir arazi henüz
müşteriye teslim edilmeden önce su altında kalsa veya arazi üzerine kaya düşse
yahut kumlarla kaplansa müşteri lehine muhayyerlik hakkı doğar; çünkü bu malın
telef olması değil kusurlanmasıdır.
[İtiraz] Bu hüküm;
[a] - Şura bölümündeki
şu ifadeyle çelişmektedir: "Arazinin su altında kalması bir kusur değil
malın telef olmasıdır. Bu yüzden arazinin bir bölümü su altında kalmış olsa
şuf'a hakkı sahibi arazinin yalnızca su altında kalmayan bölümünü hissesi
oranında alabilir".
[b] - İcare bölümündeki
şu ifadeyle de çelişmektedir: "Arazinin su altında kalması evin yıkılması
hükmünde olup bu bir teleftir. "
[Cevap] Arazi telef olmamıştır, araya suyun girmesi
-tıpkı kölenin kaçması durumunda olduğu gibi- akdin kendiliğinden fesholmasını
gerektirmez. Yukarıda zikredilen durumlarda arazinin telef olmuş sayılmasının
sebebi şudur:
[a] - Şuf'a hakkı sahibi
satıma konu olan araziyi mülk edinmektedir, telef olan şeyin mülk edinilmesi
ise sahih değildir. Ayrıca başlangıçta göz yumulmayan bir şeye [bir kere
başladıktan sonra] devam konusunda göz yumulabilir.
[b] - Araziyi kiralayan
kişi, arazi suyla kaplı olduğunda ondan yararlanma imkanı bulamaz.
Bu suyun kalkmasını
beklemek de mümkün değildir; çünkü araziden elde edilecek yarar telef olmakta
ve tazmine tabi olmamaktadır.
4. [Bir satım akdinde
mal satıldıktan sonra henüz müşteri tarafından teslim alınmadan önce] müşteri
satıcıyı malın tazmin sorumluluğundan ibra etse [yani bundan böyle sorumluluğun
satıcıda olmayıp kendisine geçtiğini söylese] satıcı tazmin yükümlülüğünden
beri olur [mu? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
satıcı tazmin yükümlülüğünden kurtulmuş olmaz, malın telef olmasına ilişkin
daha önce zikrettiğimiz hüküm de değişikliğe uğramaz. Çünkü müşteri henüz
gerekli olmayan bir şeyden satıcıyı ibra etmiştir.
[İkinci görüş]
Bu durumda [müşteri
tarafından] tazmini yüklenme sebebi gerçekleştiği için satıcı tazminden
kurtulur. Bununla satım akdi fesholmuş olmadığı gibi satım bedeli de düşmez.
Not: "Tazminden berı olma" ve
"hükmün değişmesi" konusunu zikrederken Nevevi el-Muharrer'deki ifadelere
bağlı kalmıştır.
İsnevi "bunun [yani
hükmün değişmesini ayrıca zikretmenin] bir yararı yoktur" demiştir.
Veliyyü'I-lraki de
"bunun pekiştirme dışında bir anlamı yoktur" demiştir.
Zerkeş! şöyle demiştir:
Bunun zikredilmesinin yararı "mal telef olduğunda akit kendiliğinden
fesholmaz" ve "ibra tazmini kaldırmadığı gibi malın telef olması
sonucunda akdin fesholmasını da kaldırmaz" şeklinde oluşabilecek vehmi
kaldırmak ve aynı şekilde tasarrufa engelolmanın devam ettiğini bildirmektir.
B. TESLİM ALINMAMIŞ
MALIN TELEF EDİLMESİ
1. Müşterinin malı telef
etmesi -şayet [telef ettiği şeyin satın aldığı mal olduğunu] biliyorsa- malın
müşteri tarafından teslim alınması anlamına gelir. Şayet bilmiyorsa bu durumda
hükmün ne olduğu konusunda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş vardır. Bu, mal
sahibinin kendisinden gasp edilmiş bir yiyecek maddesini bir yerde misafirken
ona sunulduğunda yemesi gibidir.
2. Mezhepte esas kabul
edilen görüşe göre satıcının malı telef etmesinin hükmü malın kendiliğinden
telef olmasının hükmü gibidir.
3. Daha güçlü görüşe
göre yabancı bir şahsın malı telef etmesi akdi feshetmez. Bu durumda müşteri
akdi onaylayıp yabancı şahsa malı tazmin ettirmek veya feshetmek arasında seçim
haliliına sahip olur. [Şayet müşteri akdi feshettirirsel satıcı yabancı şahsa
malın değerini tazmin ettirir.
1. MÜŞTERİNİN MALI TELEF ETMESİ
2. SATICININ MALI TELEF ETMESİ
3. YABANCI BİR ŞAHSIN MALI TELEF ETMESİ
1. MÜŞTERİNİN MALI TELEF
ETMESİ
[1] - Müşteri malı
gerçekten veya şer'an telef ederken onun satılan malolduğunu biliyorsa [bu
teleflel malı teslim almış kabul edilir. Bu, malı gasp edilmiş mal sahibinin
malını gaspedenin elindeyken telef etmesi gibidir.
Kişi bir cariye satın
aldığında babasının o cariyeyi hamile bırakması da telef etmekle aynı hükme
sahiptir.
Yine efendi, mükatep
kölesinden bir şey satın aldıktan sonra köle kitabet bedelini ödeyemeyecek
duruma gelse veya mirasçı murisinden bir şey satın aldıktan sonra muris ölse
hüküm yine böyledir. Rafil ve Nevevi mirasçıyla ilgili meselede kişinin
teslimden ~ önce malı satabileceğini söylemiştir. Şayet ölen kişinin borcu
varsa bu borç malın satım bedeline ilişir. Şayet bu mirasçıyla birlikte başka
bir mirasçı daha teslim anına kadar varsa diğer mirasçının o maldaki payı
oranında satım akdi yürürlük kazanmaz.
[2] - Yukarıdaki
hükümden "müşterinin kendisine saldıran hayvan-köleyi def etmek için
öldürmesi durumu" istisna edilir.
Yine müşterinin satın
aldığı köleyi -el-Matlab adlı eserde ileri sürüldüğü üzere- kısas olarak
öldürmesi de istisna edilir.
İrtidat eden köleyi
satın almış olan devlet başkanının irtidat suçuna karşılık olarak öldürmek
kastıyla köleyi öldürmesi de bu hükümden istisna edilir. Bu durumda satım akdi
fesholur.
Şayet müşteri bu
amaçlarla köleyi öldürmezse bu durumda satın aldığı malı teslim almış sayılır
ve satım bedeli onun üzerinde kesinleşir. Rafii diyetlerle ilgili meselenin
hemen öncesinde bu görüşü Beğavl'nin fetvalarından şu şekilde nakletmiştir:
"Şayet bunun dışında bir sebeple öldürürse malı teslim almış sayılır;
çünkü kişinin satın aldığı köleyi [başka bir amaçla] öldürmesi caiz
değildir."
[Soru] Efendinin kölesine had cezasını uygulama
hakkı vardır. Öyleyse efendinin öldürmesi niçin caiz olmasın? Bu durumda tıpkı
devlet başkanının öldürmesi durumunda olduğu gibi efendinin öldürmesi durumunda
da satım bedelinin efendi üzerine borç olarak yazılmaması gerekirdi?
[Cevap] Efendi köleyi öldürürse ve biz de
"efendinin bunu yapma hakkı vardır" görüşünü tercih edersek efendi
sadece mülkiyete dayalı OLarak kölesini öldürmüş olur. Köleyi öldürmesine yetki
veren şey mülkiyetin ta kendisidir. Şayet bu durumda "satım akdi fesholur
ve satım bedeli efendinin üzerine yazılmaz" dersek o zaman da kişinin
sonuç itibarıyla kendisine ait olmayan bir köleyi öldürdüğü anlaşılmış olur.
İşte biz bu sebeple efendiyi kölesini teslim almış olarak kabul ettik.
İsnevı şöyle demiştir:
"Namazı terk eden", "yol kesen", "muhsan iken zina
eden yani hür bir kafir iken zina edip darü'l-harbe katılan ve daha sonra
köleleştirilen kişi" de [yukarıdaki hüküm açısından] mürtede kıyas edilir.
[Soru] Müşteri, mürted olan köleyi ve diğer
zikredilen kişileri öldürmekle nasıl malı teslim almış kabul edilebilir, oysa
bu köleler, onları öldüren kişiler tarafından tazmin edilmez?
[Cevap] Müşteri köleyi öldürdüğünde, onun kendisine
bir zararı olmadığı halde kendi mülkü olan köleyi öldürdüğü anlaşılmış olur, bu
sebeple onun bedeli kendisinin üzerine borç olarak yazılır.
Bulkini kendi fıkhı
çıkarımı olarak şu konuları yukarıdaki hükmün kapsamından istisna etmiştir:
1. Kişi namaz kılarken
satın aldığı köle onun önünden geçmeye çalışsa, efendi de buna engelolmaya
çalışırken köleyi öldürse -yani önünden geçen kişiyi engelleme şartlarına
uyarak öldürse-,
2. Kişi eşkıya ile veya
zimmet ehli ile savaşırken [karşı safta yer alan] kölesini öldürse,
[bu durumlarda köleyi
teslim almış sayılmaz.]
[3] - Müşteri, telef
ettiği malın kendi satın aldığı malolduğunu bilmeksinizin bunu yapmışsa bu
durumda [müşterinin malı teslim almış olup olmadığı] konusunda İmam Şafii
(r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır.
Bu [görüş ayrılığı]
tıpkı malı gasp edilen kişinin malının kendisi misafirlikte iken onun malı
olduğunu bilmeksizin [kendisine ikram edilmesi ve kendisinin de] bunu yemesi
meselesindeki görüş ayrılığı gibidir. Daha doğru görüşe göre bu durumda fiili
yapan kişi [fiile sebep olandan] daha önce geldiğinden gasp eden kişi tazminden
kurtulmuş olur.
Yukarıdaki görüş
ayrılığının gasp meselesine dayandırılmasından çıkan sonuca göre; daha doğru
görüşe göre kişi bu durumda malı teslim almış olur.
Şarih Celaleddin
el-Mahalli görüş ayrılığı sebebiyle bu meseleyi yukarıdaki şekilde
kayıtlamıştır. Aksi takdirde bunun hükmü yabancı bir şahsın yemeği takdim
etmesi yahut hiçkimsenin takdim etmemesiyle aynıdır. Üstelik görüş ayrılığı
birinci meselede de söz konusudur.
[4] - Yukarıdaki
hükümlerin tümü,
[a] - Müşteri malı
teslim almaya ehil olduğunda,
[b] - ve -daha sonra
delirmiş olsa bile delirmeden önce- kendisi için satın almış olması halinde
geçerlidir. Kıyasa göre onun malı telef etmesi teslim alma yerine geçmez ve bu
durumda onun telef ettiğinin bedelini ödemesi gerekir. Satıcının da şayet satım
bedeli elinde duruyorsa onu geri vermesi, şayet telef olmuşsa bedelini ödemesi
gerekir.
Kişi başkasının
vekiliyse -mal sahibi kendisine malı teslim konusunda izin vermiş olsun ya da
olmasın- onun durumu yabancı şahsın durumu gibidir.
2. SATICININ MALI TELEF
ETMESİ
[1] - [Satıcının satılan
malı telef etmesinin hükmü nedir? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Mezhepte esas alınan
görüşe göre satıcının satılan malı telef O etmesi, malın semavi bir afet sonucu
kendiliğinden telef olması hük~ mündedir. Dolayısıyla bu durumda satım akdi
fesholur ve satım be~ deli de müşterinin üzerinden düşer; çünkü müşterinin
satılan malın değerini satıcıdan geri alması mümkün değildir; çünkü satılan mal
satım bedeli karşılığında tazmin edilmiştir, satılan mal telef olduğunda satım
bedeli de düşer.
Bazıları bunu tek görüş
olarak nakletmiştir.
[İkinci görüş]
İlk görüşün karşısında
İmam Şafii (r.a.)'nin şu görüşü yer almaktadır: Bu durumda satım akdi
fesholmaz, müşteri muhayyer olur. Şayet akdi feshederse satım bedeli onun
üzerinden düşer. Akdi onaylarsa satıcı satılan malın değerini tazmin eder,
müşteri de satım bedelini öder. Bu durumda karşılıklı iki bedel arasında takas
yapılır.
[2] - Satıcının malı
hapsetme hakkı olduğu bir durumda müşteri satıcıdan izin almaksızın malı teslim
alsa satıcı malın geri verilmesini isteyebilir. Bu durumda mal müşterinin
elindeyken satıcı onu telef etmiş olsa Rafii ve Nevevi'nin herhangi bir
tercihte bulunmaksızın belirttiklerine göre bu durumda İmam Şafii (r.a.)'ye ait
şu iki görüş bulunmaktadır:
[Birinci görüş]: Satıcı
malın değerini ödemekle yükümlü tutulur, müşterinin muhayyerlik
hakkı olmaz. Çünkü mal
müşteri tarafından teslim alındığında akit kesinleşmiştir.
[İkinci görüş]: Satıcı
malı telef ettiğinde malını müşteriden geri almış gibi kabul edilir. Bu, müşterinin
aynı durumda malı teslim almış sayılmasına benzer.
İbnü'l-Mukrı ikinci
görüşü tercih etmiştir ki itimad edilecek olan görüş de budur.
Not: Nevevi, "müşteri ile satıcının malı
birlikte telef etmesi" meselesinden bahsetmemiştir.
Maverdı şöyle demiştir:
Bu durumda malın yarısında satım akdi kesinleşmiş olur. Diğer yarısında ise
akit fesholur; çünkü satıcının malı telef etmesi tıpkı malın afet sonucu telef
olması gibidir. Bu durumda satıcı müşteriden satım bedelinin yarısını alır.
Müşterinin malın yarısını telef etmiş olması sebebiyle malın yarısında
kesinleşen akdi, satıcının diğer yarıyı telef etmiş olması sebebiyle feshetme
durumu söz konusu değildir.
Müşterinin malı teslim
almasından önce satıcının malı kullanması sebebiyle satıcı müşteriye ücret
ödemez. Gazail'nin görüşünün aksine bu durumda satıcı emsalinde ücret ödenecek
bir süre boyunca malı hapsetmiş olsa bile hüküm böyledir. Çünkü daha önce
geçtiği gibi satıcının malı telef etmesi malın kendiliğinden telef olması
gibidir.
Müşterinin bir emri ve
izni söz konusu olmaksızın malı yabancı bir şahsın telef etmesi veya mümeyyiz
olmayan küçüğün satıcı veya müşterinin emriyle yahut yabancı bir şahsın emriyle
malı telef etmesi satıcının emriyle malın telef edilmesi gibidir.
Satıcı, müşteri ve yabancı
bir şahıs, mümeyyiz olmayan bir şahsa malı telef etmeyi emretse ve o kişi de
malı telef etse İsnevi şöyle demiştir: Kıyasa göre malın üçte birinde teslim
alma gerçekleşmiş olur, üçte birinde müşteri için muhayyerlik söz konusu olur.
Diğer üçte birinde ise
akit fesholur.
Mümeyyiz olan kişinin bu
üçünden birinin emriyle malı telef etmesi yabancı bir şahsın müşterinin emri
olmaksızın malı telef etmesi gibidir.
Müşterinin yabancı bir
şahsa veya satıcıya malı itlaf konusunda izin vermesinin hiçbir etkisi yoktur;
çünkü müşterinin mülkü kesinleşmemiştir. Gasp eden kişi ise bundan farklı
olarak mal sahibinin malı telef etme konusunda ona izin vermesi durumunda
tazminden beri olur. Çünkü o durumda mal sahibinin mal üzerindeki mülkiyeti
kesinleşmiştir.
Satıcının izniyle bile
olsa satıcının kölesinin malı telef etmesi yabancı bir şahsın telef etmesi
gibidir. Müşterinin izni olmaksızın müşterinin kölesinin malı telef etmesi de
böyledir. Müşteri bu durumda satım akdine onay verirse -malı aynen kendisinin telef
etmesi durumunda olduğu gibi- malı teslim almış sayılır, kölesi üzerinde
herhangi bir alacağı kalmaz. Şayet akdi feshederse satıcı, malı telef edeni
takip altına alır. Satıcının kölesinin malı telef etmesi "izinsiz
olarak" denilmek suretiyle müşterinin kölesinin telef etmesinden farklı
tutulmuştur; çünkü Şari [hüküm koyucu olan Allah] akdin devam etmesine son
derece önem vermiştir.
Satılan malı müşterinin
hayvanı gündüz vakti telef etmiş olsa satım akdi fesholur, geceleyin telef
etmiş olsa müşteri muhayyer olur. Şayet akdi feshederse satıcı, telef ettiği
malın değerini müşteriden ister. Müşteri akde onay verirse malı teslim almış
sayılır. Malı satıcının hayvanı telef ederse -müşterinin hayvanının telef
etmesinden farklı olarak- bu, malın afet sonucu telef olması gibi kabul edilir.
Müşterinin hayvanının gündüz vakti malı telef etmesi gece vakti telef
etmesinden farklı olarak, satıcının telef etmesi gibi kabul edilmiştir, çünkü
satıcı kusurlu davranmıştır.
[Soru] Müşterinin hayvanının malı geceleyin telef
etmesi ya müşterinin kusuruyla olur -ki bu durumda müşteri malı teslim almış
sayılır- yahut da bu itlaf malın afet sonucu telef olması gibi kabul edilir, bu
durumda satım akdi kendiliğinden fesholur. Öyleyse müşterinin muhayyer olmasını
gerektirecek bir durum yoktur.
[Cevap] İster müşteri hayvanın yanında olmuş olsun
ister öyle olmasın bu telef satıcının kusuru sonucu meydana gelmiştir. Hayvanın
malı telef etmesi müşterinin malı teslim almasına uygun bir tasarruf
olmadığından müşteri muhayyer bırakılmıştır. Şayet akdi onaylarsa malı teslim
almış olur. Akdi feshederse satıcı malın değerini ondan ister.
3. YABANCI BİR ŞAHSIN
MALI TELEF ETMESİ
[Yabancı bir şahsın
satılan malı telef etmesi durumunda satım akdinin hükmü ne olur? Bu konuda İmam
Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
yabancı bir şahsın satılan malı telef etmesi durumunda satım akdi fesholmaz.
Çünkü satılan malın bedeli malın yerini alır. Bu durumda -Kadı Hüseyin itiraz
etmiş olsa bile Kaffal'in ifadelerinden çıkan sonuca göre- müşteri şu iki
seçenekten birini seçme hakkına sahip olur:
[a] - Satım akdini
onaylamak ve yabancı şahsa malın değerini tazmin ettirmek,
[b] - Satım akdini
feshetmek. Bu durumda satıcı malın değerini
yabancı şah sa tazmin
ettirir.
Bazıları bu görüşü tek
görüş olarak nakletmişlerdir.
[İkinci görüş]
Birinci görüşün
karşısında yer alan görüşe göre satım akdi -tıpkı malın bir afet sonucu telef
olması durumunda oldUğU gibi- kendiliğinden fesholur.
Bu mesele de bir önceki
gibi iki rivayetin nakledildiği mesel elerdendir. Bu sebeple Nevevi "daha
güçlü görüş" ifadesini zikretmemiş olsa hem daha iyi hem de daha kısa
olmuş olurdu.
Bu muhayyerlik faize
tabi olmayan mallarda ve yabancı şahsın harbıolmadığı ve itlafının da haklı
yere olmadığı durumda söz konusudur. Aksi takdirde satım akdi kendiliğinden
fesholur.
[İtiraz] Yabancı bir şahıs, kiraya verilmiş olan bir
malı kira süresi dolana kadar gasp etse kira akdi fesholur, burada olduğu gibi
kiracı muhayyer olmaz.
[Cevap] Burada akde konu olan şey bir maldır ve bu
malı tazmin etme yükümlülüğü malı telef eden kimse üzerine gereklidir. Bu
sebeple akit, maldan onun bedeline intikal etmiştir. Kira meselesinde ise akde
konu olan şey menfaat olup bunu telef eden kişinin menfaati tazmin etme
yükümlülüğü yoktur. Bu yüzden akit menfaatten onun bedeline intikal etmemiştir.
C. TESLİM EDİLMEMİŞ
MALIN KUSURLANMASI
Satılan mal müşteriye
teslim edilmeden önce kusurlansa ve müşteri de buna razı olsa, satım bedelinin
bütünü karşılığında malı alır [satım bedelinde indirim yapamaz.]
Malı müşteri kusurlu
hale getirse müşterinin [akdi bozma] muhayyerliği yoktur. Yabancı bir şahıs
kusurlu hale getirirse müşterinin [akdi bozma] muhayyerliği vardır. Şayet akdi
onaylarsa yabancı şahıs maldaki kusuru tazmin eder.
Malı satıcı kusurlu hale
getirirse mezhepte esas alınan görüşe göre satıcı malın kusurunu tazmin etmez,
müşteri muhayyer olur.
1. MALIN KENDİLİĞİNDEN KUSURLANMASI
2. MALIN MÜŞTERİ TARAFINDAN KUSURLU HALE
GETİRİLMESİ
3. MALIN YABANCI BİR ŞAHIS TARAFINDAN
KUSURLU HALE GETİRİLMESİ
4. MALIN SATICI TARAFINDAN KUSURLU HALE
GETİRİLMESİ
1. MALIN KENDİLİĞİNDEN
KUSURLANMASI
Satılan mal müşteriye
teslim edilmeden önce semavı bir afet sebebiyle kendiliğinden kusurlandığı
halde müşteri buna razı olsa, -akit esnasında kusurlu olan mala razı olma
durumunda olduğu gibi burada da- müşteri malı satım bedelinin bütününü ödeyerek
alır, kusurdan dolayı bir indirim yaptıramaz. Çünkü isterse akdi feshetme
yetkisine sahiptir.
2. MALIN MÜŞTERİ
TARAFINDAN KUSURLU HALE GETİRİLMESİ
Satılan malı, teslim
öncesinde müşteri kusurlu hale getirse akdi bozma muhayyerliği yoktur. Çünkü
kusur onun fiiliyle meydana gelmiştir. Bu durumda malı eski kusurlarından
dolayı zorla geri verme de imkansız hale gelir. Müşteri telef ettiği kısmı
teslim almış olur.
Buna göre müşteri mesela
satın aldığı köleyi teslim almadan önce elini kesse, bu kısmın satım bedeli
müşteri üzerine kesin gerekli olur. Bu da kölenin sağlam haldeki değeri ile
kusurlu haldeki değeri arasındaki farktır. Bu, köle, yarasının iyileşmesinden
sonra satıcının yanında öldüğünde söz konusu olur. Şayet yara sirayet ederek
köle [kan kaybından] ölürse müşterinin satım bedelinin tümünü ödemesi gerekli
olur; çünkü -daha önce geçtiği üzere- müşterinin satın aldığı malı telef etmesi
teslim alma yerine geçer. Mesele bu yönüyle şundan ayrılır: Kiracı kiraladığı
malda kusur meydana getirse veya kadın, kocanın cinselorganını koparsa bu
durumda bir teslim alma düşünülemez; çünkü kiracı ve kadın kendi mülklerinde
tasarruf ta bulunmamışlar, aksine yalnızca haklarının bağlı bulunduğu bir şeyde
tasarrufta bulunmuşlardır. Müşterinin aksine bu fiilleriyle haklarını teslim almış
kabul edilemezler.
3. MALIN YABANCI BİR
ŞAHIS TARAFINDAN KUSURLU HALE GETİRİLMESİ
Malı, harbı dışında bir
şahıs haksız bir sebeple kusurlu hale getirse, daha önce geçen itlaf meselesine
kıyasla müşteri lehine [şu iki seçenekten birini] tercih etme hakkı sabit olur:
[a] - Akdi onaylarsa
yabancı şah sa mala verdiği kusuru tazmin ettirir; çünkü suçu işleyen kişi
odur. Ancak bu malı müşterinin teslim almasından sonra olur. Malı teslim
almadan önce ise tazmin ettiremez; çünkü malın telef olması ve akdin fesholması
ihtimali bulunmaktadır.
[Metnin Arapçasında yer
alan] erş [tazminat] ile kastedilen köle ile ilgili olarak diyetler konusunda
gelecektir. Kölenin elini kesme durumunda ise kölenin değerinin yarısı verilir,
kölenin değerinde elinin kesilmesi sebebiyle meydana gelen eksilme verilmez.
Köle dışındaki mallarda ise değerin eksilen kısmı tazmin edilir.
[b] - [Müşteri dilerse
akdi feshedebilir.]
(not) (Bu seçenek konu
bütünlüğü için tarafımızdan ekledndi)
4. MALIN SATICI
TARAFINDAN KUSURLU HALE GETİRİLMESİ
Satılan mal teslim
edilmeden önce satıcı malı kusurlu hale getirse [ne olur? Bu konuda iki görüş
vardır:]
[Birinci görüş]
Mezhepte esas kabul
edilen görüşe göre müşteri akdi bozma hakkına sahip olur, malın değerinde
meydana gelen azalmayı satıcıya tazmin ettiremez.
Müşterinin muhayyerlik
hakkına sahip olması konusunda bir görüş ayrılığı yoktur; çünkü satıcının
yaptığı fiil ya malın bir afet sonucu telef olması hükmündedir yahut da yabancı
bir şahsın fiili ile telef olması gibidir. Her iki durum da kesinlikle müşteri
lehine muhayyerlik hakkı dOğurur.
Görüş ayrılığı yalnızca
satıcıya tazmin ettirme konusundadır.
Mezhepte esas kabul
edilen görüşe göre müşterinin satıcıya tazmin ettirme hakkı yoktur.
Bu görüş "satıcının
malı kusurlu hale getirmesi kesin olarak kabul edilen tercihe şayan görüşe göre
malı telef etmesi gibi, o da malın semavı bir afetle telef olması gibidir"
hükmüne dayalıdır.
[İkinci Görüş]
Müşteri lehine
muhayyerlik hakkıyla birlikte satıcıya eksilmeyi tazmin ettirme hakkı da dığar.
Bu görüş ''satıcının fiili yabancının fiili gibidir'' hükmüne dayalıdır.
Şu halde burada birinci
görüşü tıpkı diğer meselede olduğu gibi ''mezhebte esas alınan görüş'' diye
ifade etmek doğru olmaktadı.
Nevevi'nin hükmü şöyle
ifade etmesi uygun olurdu: Müşteri lehine muhayyerlik sabit olur, daha doğru
görüşe göre tazmin ettirme hakkı sabit olmaz."
Müşteri durumu
bilmeksizin malı teslim alsa ve kendi elindeyken malda yeni bir kusur meydana
gelse bu durumda malı geri vermesi imkansız hale geldiği için satıcıdan onun
malda meydana getirdiği kusurun bedelini alır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
2. MÜŞTERİNİN MALI
TESLİM ALMADAN ÖNCE MALDA TASARRUFTA BULUNMASI