|
AKİDDE MUHAYYERLİK |
J. KUSURLU MALI GERİ
VERMEYE ENGEL TEŞKİL ETMEYEN TASARRUFLAR
Köleden hizmet istemek
ve dul olan cariye ile ilişkide bulunmak köle ve cariyeyi kusur sebebiyle geri
vermeye engel teşkil etmez.
Cariye müşteri
tarafından teslim alındıktan sonra onun bekaretini gidermek sonradan meydana
gelmiş bir kusurdur. Cariye teslim alınmadan önce müşterinin onun bekaretini
gidermesi ise teslim alV madan önce mala karşı tecaVÜlde bulunmaktır .
Bir cariye satımında;
[a] - Cariyenin müşteri
tarafından teslim alınmasından sonra gerek müşteri gerekse başka birisi
tarafından olsun hatta isterse cariyenin sıçraması vb. bir fiiliyle olsun
bakire cariyenin bekaretinin gitmesi, "malda sonradan meydana gelen
kusur" olarak kabul edilir ve bu tıpkı sonradan meydana gelen diğer
kusurlarda olduğu gibi malın geri verilmesine engel teşkil eder. Ancak
bekaretin gitmesi -daha önce de geçtiği üzere- akit öncesindeki bir evlilikten
kaynaklanmışsa bu durum istisna edilir.
[b] - Cariyenin müşteri
tarafından teslim alınmasından önce cariyenin bekaretinin giderilmesi
"teslim öncesinde mala karşı tecavüzde bulunmak"tır. Bu durumda
yabancı bir şahsın bu fiili yapmasıyla satıcının veya müşterinin yapması yahut
semavi bir afet sonucu bunun oluşması arasında şöyle bir ayrım yapılır:
> Şayet bu işi
müşteri yapmışsa, kusur sebebiyle cariyeyi geri verme hakkı yoktur. Bu fiil
sonucunda cariyenin değerinde ne kadarlık bir azalma meydana geldiyse satım
bedelinin o kadarlık kısmının ödenmesi kesinleşmiştir. Müşteri cariyeyi teslim
almışsa satım bedelinin tümünü teslim etmesi gerekir. Teslim öncesinde cariye
ölürse, satım bedelinden "cariyenin değerinde meydana gelen eksilme
miktarını" öder.
> Şayet bu işi
müşteri dışında biri yapmış ve müşteri de satıma [buna rağmen] onay vermişse,
cariyeyi kusur sebebiyle geri verme hakkına sahiptir.
> Cariyenin
bekaretinin ortadan kalkması satıcıdan kaynaklanmışsa veya semavi bir afet
sebebiyle yahut daha önce meydana gelen bir evlilik sebebiyle olmuşsa bu
durumda buna karşılık herhangi bir şey ödenmez.
> Yabancı bir şahıs
cariyenin bekaretini gidermişse; ilişki olmaksızın bekaret gitmişse bu kişinin
erş ödemesi gerekir.
Yine cariyenin zinada
bulunmasıyla bekaret giderilmişse 9 de erş gerekir. Cariyenin zina etmesi söz
konusu olmadan [onunla zorla] cinsel ilişkide bulunma yoluyla bekareti
giderilmişse erşi tek başına vermeksizin emsal bakire mehri verilir. Ancak
müşteri bu durumda kusur sebebiyle cariyeyi geri verirse bundan erş miktarı
sakıt olur.
Burada zikredilen
"bakire mehrinin gerekli olması" gasp ve diyetler konusunda
zikredilen "dul mehri ile birlikte bakire erşi" hükmüyle çelişmez;
çünkü diğer meselenin aksine burada müşterinin mülkiyeti zayıf olduğundan iki
bedele elverişli değildir. Bu yüzden alimler diğer meselede hür kadın ile
cariye arasında ayrım yapmadıkları gibi "yasaklanan satımlar"
meselesinde fasid bir şekilde satılan [ve kendisiyle ilişkiye girilen bakire
cariye]de "bakire mehrinin" ve "erş" gerekli olması
arasında ayrım yapmamışlardır. Çünkü bu meselenin aksine -tıpkı fasid nikah
meselesinde olduğu gibi o meselede de, kendisiyle mülkiyetin meydana gelip
gelmediği konusunda ihtilaf bulunan bir akit bulunmaktadır. Bekaretin giderilmesinin
erşi sahih nikahta tazmin edilmemekle birlikte sahih satım akdinde tazmin
edilmektedir. Buna göre fasid satım akdinde de bekaretin erşi tıpkı sahih
akitte olduğu gibi gerekli olur. Sahih nikah akdinde gerekli olmadığı gibi
fasid nikah akdinde de gerekli olmaz. Çünkü satım akdinde müşteri cariyenin
bekaretini cinsel ilişki veya başka bir yolla gidermiş olsa, daha sonra
cariyede bir kusur bulunduğunu tespit etse bekaretin giderilmesinden dolayı bir
erş ödemeden cariyeyi geri veremez. Kişi sahih nikah akdinde karısının
bekaretini parmağıyla giderse sonra da onu boşasa bekareti gidermekten dolayı
bir şey gerekli olmaz. Şu halde satım-nikah arasındaki benzetme her bir akdin
fasidinin tıpkı sahihi gibi olduğunu bildirmek için olup ilk anda zannedildiği
gibi fasid nikahta bekaretin giderilmesinden dolayı erş gerekli olduğunu ifade
etmek için değildir.
Son Hükümler:
Malda bir kusur
bulunduğunu bilen kişinin başkasını aldatmış olmaktan kaçınmak için bunu
belirtmeksizin malı satması helal olmaz.
[*] - Bu konuda temel
delil Buharı ve Müslim'in rivayet ettiği şu hadistir: Bizi aldatan bizden
değildir,(Müslim, ıman, 279; İbn Mace, Hudad, 2575)
[*] - Yine Hz. Peygamber
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Müslüman müslümanın kardeşidir. Bir müslümanın
kusurlu olan birşeyi kusurunu açıklamaksızın müslüman kardeşine satması helal
olmaz. (Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, 17, 317)
Kusur akitten sonra
teslimden önce meydana gelse bu satıcının sorumluluğundadır.
Satıcı dışında birisi
malın kusurlu olduğunu biliyorsa o malı satın alan kişiye -o kişi ister
müslüman olsun ister kafir olsun- malın kusurunu açıklaması gerekir. Çünkü bu,
insanların hayrını isteme yönünde bir davranıştır.
Aldatma anlamına gelen
bütün fiiller de bu konuda kusur ile aynı hükümlere tabidir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. SÜTLÜ GÖRÜNSÜN
DİYE BİRKAÇ GÜN SAĞILMADAN SATILAN HAYVANA İLİŞKİN HÜKÜMLER