AKDİN BÖLÜNMESİ |
AKDİN BÖLÜNMESİ VE BİRDEN
FAZLA OLMASI
Bu bölümde akdin
bölünmesi ve birden fazla olması konusu ele alınacaktır.
Akdin bölünmesi üç kısımdır.
Şöyle ki; bu bölünme ya akdin başında ya devamında veya hükümlerinin
birbirinden farklı olması konusundadır. Nevevi'nin açıklamaları da bu sıraya
göre gelecektir.
1. AKDİN BAŞLANGIÇTA BÖLÜNMESİ
2. AKDİN, DEVAM EDERKEN BÖLÜNMESİ
3. BİR AKDİN BİRDEN FAZLA AKİT OLARAK
İŞLEM GÖRMESİ
1. AKDİN BAŞLANGIÇTA
BÖLÜNMESİ
[a] - Kişi [aynı satım
akdi içinde] şarap ve sirke satsa,
[b] - Veya [aynı satım
akdi içinde] kendi kölesi ile hür bir şahsı satsa,
[c] - Yahut [aynı satım
akdi içinde kendi kölesi ile] başka bir şahsın kölesini izinsiz satsa,
[d] - Yahut da [aynı
satım akdi içinde kendi kölesi ile] başkasıyla ortak olarak sahip olduğu köleyi
ondan izin almaksızın satsa,
[Tüm bu durumlarda] daha
doğru görüşe göre satım akdi satıcıya ait mülkte geçerli olur.
Müşteri durumu
bilmeksizin malı almışsa [durumu öğrendikten sonra] seçim hakkına sahip olur:
Şayet akde onay verirse, mal üzerindeki mülkiyet hissesinin değeri itibanyla
satım akdi geçerli olur. Zayıf bir görüşe göre akitte belirlenen satım
bedelinin bütünü üzerinden akit geçerli olur. Satıcının muhayyerliği yoktur.
Kişi aynı akit içinde
helal ve haram olan bir şeyi satsa;
> Örneğin şer'ı usule
göre boğazlanmış bir hayvanla kendiliğinden ölmüş bir hayvanı birlikte satsa,
> Veya sirke ile
şarabı birlikte satsa,
> Veya koyunla domuzu
birlikte satsa,
> Kendisine ait köle
ile birlikte hür bir şahsı [köle diye] satsa,
> Kendisine ait köle
ile başkasına ait bir köleyi satsa,
> Kendisine ait bir
köle ile başkasıyla birlikte ortak olarak sahip oldUğU köleyi diğer ortağın
iznini almaksızmn satsa,
[Tüm bu durumlarda akdin
hukuki hükmü ne olur? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
satım akdi, kişinin kendi mülkü olan sirke, boğazlanmış hayvan, koyun,
kendisine ait köle, ortak olarak sahip olunan köledeki hissesi üzerinde geçerli
olur.
Diğer malda ise geçerli
olmaz. Bunun sebebi satılan her bir mala kendine ait hükmü vermektir.
[İkinci görüş]
Satım akdi her iki mülk
üzerinde de batıl olur.
Bu görüşün gerekçesinin
ne oldUğU konusunda iki görüş ileri sürülmüştür:
[a] - Aynı akitte helal
ve haram ı bir araya getirmiş olmak: Çünkü İbn Abbas şöyle demiştir:
"Haram ve helal bir arada bulunduğunda haram helale baskın gelir.
"(Suyuti, ed-Dürerü'l-müntesira fi'l-ehadisi'l-müştehira, 155. hadis)
[b] - Helal olan kısma
karşılık gelen bedelin bilinmemesi.
Nevevi'nin bu konuya
örnek verirken müşterek mülkü zikretmesinden anlaşıldığına göre bu konudaki
doğru gerekçe, birincisidir. Çünkü burada satım bedelinde kişinin kendi
mülkünün hissesi bellidir. Nevevi el-Mecmu'da bu görüşü benimsemiştir.
[Soru) Nevevi'nin Rafil'ye tabi olarak sahih saydığı
görüş, İmam Şafii (r.a.)'nin görüşüne aykırıdır; çünkü bir müctehidin bir
meselede iki görüşü olduğunda ve bu görüşlerden sonuncusu bilindiğinde o
müctehid ilk görüşünden dönmüş kabul edilir. Bu durumda o müctehidin görüşü
ikincisi olmuş olur. İmam Şafii (r.a.) bu akdin sahih olduğu şeklindeki
görüşünden dönmüştür. Rebı b. Süleyman da el-Ümm'de bu şekilde belirtmiş
"akdin batıl olduğu görüşü İmam Şafii (r.a.)'nin son görüşüdür"
şeklinde ifade etmiştir.
İsnevi de "bu,
alimlerin gafil kaldığı ince bir konudur" demiştir. Ezrai de şöyle
demiştir: "Mezhebe ait görüşleri aktaran ravı [Rebi' b. Süleyman] buna
şahitlik ettiğinde insanın gönlünde bu akdin sahih olduğunu kabul etme
konusunda bir tereddüt söz konusu olmaktadır. "
[Cevap) [Ezrai böyle demekle birlikte] belirtildiğine
göre Rebi b. Süleyman'ın "İmam Şafiı (r.a.)'nin iki görüşünden sonraki
görüş bu akdin batıl olduğudur" şeklindeki ifadesi "iki görüşü
içinden daha sonra fetva verdiği" değil "daha sonra zikredileni"
anlamında olabilir. Sonraki görüşün İmam Şafii (r.a.)'nin görüşü olabilmesi
için İmam Şafii (r.a.)'nin ona göre fetva vermiş olması gerekir. Ancak bu
görüşü, hüküm çıkarma ve tercih sadedinde zikredip de ikinci görüşten dönüş
yaptığını açık olarak ifade etmediğinde ikinci görüş İmam Şafii (r.a.)'nin
görüşü olamaz.
Üstelik "bu İmam
Şafii (r.a.)'nin iki görüşünden son alanıdır" ifadesi aslında .......
''bu, İmam Şafii (r.a.)'nin iki görüşünden biridir" şeklinde olduğu halde
bu ifadedeki "dal" harfi yanlışlıkla "ra" şeklinde okunmuş
olabilir.
Not: Nevevi'nin "diğerinin izni olmadan"
ifadesi hakkında [alimler çeşitli yorumlar yapmıştır:]
İsnevi şöyle demiştir:
Bu kelime, ortak kölenin satımıyla ilgilidir. Şayet izin alarak satarsa satım
akdi kesin olarak sahih olur. Bu kelimenin kişinin kendi kölesi ile birlikte
başkasıyla ortak olarak sahip olduğu köleye dönmesi sahih değildir; çünkü diğer
ortak satıma izin verdiğinde kişi satarken her bir kölenin satım bedelini ayrı
ayrı söylemezse satım bedeli akit esnasında bilinmiyor olduğundan akit sahih
olmaz. Şayet her birinin bedelini ayrı ayrı söylerse satım akdi kesin olarak
sahih olur. O mesel e bizim şu an ele aldığımız konuyla ilgili değildir. Çünkü
ele aldığımız konu tek bir akitle ilgilidir, oysa diğeri iki ayrı akittir.
İbn Şehbe şöyle
demiştir: Bana göre bu kelime her ikisine de dönmektedir; çünkü ortağı ona izin
verdiğinde hüküm daha farklı olur.
İbn Şehbe'nin söylediği
doğrudur. Akdin sahih olduğu durum akit esnasında her birinin mülkü bilinir
olduğundadır. Şayet böyle değilse akit sahih olmaz. Şayet bilinemezlik
kendisinin mülkü dışındaki bölümde olsa bile akit yine sahih olmaz; çünkü bu
durumda her bir mülkün satım bedelindeki payı belli değildir.
Müşteri durumu
bilmeksizin malı satın almışsa daha güçlü olan görüşe göre müşteri -akdin
bölünmesinden kaynaklanan zararı sebebiyle- muhayyerlik hakkına sahip olur.
El-Matlab adlı eserde be~ lirtildiğine göre bu hak derhal kullanılmalıdır;
çünkü bu noksanlıktan kaynaklanan bir muhayyerliktir. Şayet müşteri durumu
bilerek akdi yapmışsa, kendisi kusurlu davrandığından muhayyerlik akdi yoktur.
Müşteri akdi onaylarsa
veya durumu bilerek akit yapmışsa, akitte belirtilen malın kendisine ait olan
bölümünün değeri itibarıyla akit geçerli olur. Çünkü iki taraf da satım
bedelini akitteki iki malın bütünü karşılığında zikretmişlerdir, müşterinin
ödemesi gereken bu malların yalnızca birinin bedeldeki payıdır.
Not: Nevevi'nin ibaresinin zahirinden şarap ve
domuzu değerli bir malolarak gören kimseler nezdinde bizim bunların değerlerini
göz önünde bulundurduğumuz gibi bir anlam anlaşılmaktadır. Bu, İmam Cüveynl'nin
bir ihtimalolarak zikrettiği ve Gazali'nin de doğru kabul ettiği görüştür. Oysa
Nevevi'nin doğru kabul ettiği üzere bu konuda uygun olan görüş şudur: Biz
şarabı sirke olarak, ölmüş hayvanı boğazlanmış hayvan olarak, domuzu koyun
olarak, hür kimseyi köle gibi kabul ederiz. Buna göre akitte zikredilen diğer
malın gerçek değeri üçyüz dirhem, akitte zikredilen bedel toplam yüz elli
dirhem, kişinin kölesinin değeri de yüz dirhem ise bu kölenin satım bedelindeki
payı elli dirhem olur.
Bir görüşe göre ise
akitte zikredilen satım bedelinin bütünü üzerinden geçerli olur; çünkü akit
yalnızca satımı caiz olan şeye yönelik olduğundan diğer mal sanki hiç yok
hükmündedir.
İlk görüşe göre haram
olan şey "kan" gibi doğrudan amaçlanmayan bir şey ise İsnevl'nin
şahsı görüşüne göre akdin onaylanması halinde akit satım bedelinin bütünü
üzerinden geçerli olur. Nitekim alimlerin hulu ve kitabet akdi konularındaki
görüşleri de bunu gerektirmektedir.
Alimler, boşama, azat
etme vb. "sirayet etme" ve "başkasına baskın gelme"
özelliğine sahip tasarruflarda akdin bölünmesinin caiz olduğu konusunda icma
etmişlerdir.
Yine alimler "iki
kız kardeşi aynı erkeğin nikahında bir araya getirme" meselesinde olduğu
gibi her biri ayrı ayrı akde elverişli olmakla birlikte bir araya getirme
sebebiyle akdin yasak olduğu durumlarda akdin bölünemeyeceği konusunda da
ittifak etmişlerdir.
Görüş ayrılığı bu
hususların dışındaki meselelerdedir. Bu konudaki görüş ayrılığı alım-satımlar,
kira sözleşmeleri, nikahlar, şahitlikler vb. fıkhın pekçok konusunda
geçerlidir.
Bu meselenin kapsamından
bazı durumlar istisna edilmiştir.
Bunları şu şekilde
belirtebiliriz:
1. Rehin veren kişi
rehin verilen malı, borcun vadesinden daha uzun süreyle kiraya verdiğinde, Rafii
ve Nevevi tarafından "daha doğru" olarak belirtilen görüşe göre akit
[sadece borcun vadesindeki kısım için değil] sürenin bütününde batıl olur.
2. Kişi, borcu
karşılığında rehin vermesi için bir şah sa ödünç mal verse ve rehnin süresi
ödünç verme süresinden daha fazla olsa daha doğru görüşe göre akit [sadece
ödünç verme süresinin ötesinde değil] bütünüyle batıl olur.
Sonraki bazılarının da
belirttiği üzere bu iki meseleyi yukarıdaki hükümden istisna etmek itiraza
açıktır:
> Şöyle ki ilk
meselede akdin bölünmesi konusundaki kural akdin biri helal diğeri haram olan
iki şey üzerinde yapılması meselesiyle ilgilidir. Oysa bir maldan elde edilecek
menfaat tek bir şeydir. Şu halde bu durumda akdin sahih ya da batıl olduğunu
söyleme dışında bir seçenek yoktur. Rehni elinde bulunduran kişinin izni
bulunmadığından akdin sahih olması imkansızdır.
> İkinci meselede ise
kişi başkasının mülkünde onun izin vermediği bir şekilde tasarruf ta
bulunduğundan başkasının hakkını koruma amacıyla akit bütünüyle batıl kabul
edilmiştir.
3. Faize tabi malların
karşılıklı satımında bir taraf diğerinden fazla olduğunda akit [yalnızca fazla
olan kısımda değil] bütününde batılolur.
4. Araya satımında
yapılan işlem caiz olan kısmın üzerinde olsa akdin bütünü batılolur.
5. Şart muhayyerliği üç
günü geçtiğinde, şayet bu akit esnasında zikredilmiş bir şart ise akit kesin
olarak kurulmuş olmaz, meclis muhayyerliği esnasında zikredilmiş ise akit kesin
olarak batılolur.
6. Mirasçısı olmayan bir
kişi malının üçte birinden fazlasını vasiyet etmiş olsa vasiyet üçte birlik
kısımda kesin olarak sahih olur.
7. Zerkeşi şöyle
demiştir: Bunlardan biri de şudur: Kişi batıl olan şeyi önce zikrederse,
örneğin "sana hür ve köleyi sattım" derse akdin bütünü batıl olur;
çünkü batılolan bir şeye yapılan atıf da batılolur. Nitekim alimler şu meselede
böyle söylemişlerdir: Kişi "dünyadaki kadınlar boştur. Sen de ey
karıcığım" dese karısı boşanmış olmaz; çünkü koca, karısını, boşaması
mümkün olmayan kişilere atfetmiştir.
Hocam Remli'nin de
belirttiği gibi Zerkeşi'nin benzetme amacıyla zikrettiği hüküm diğer meselenin
kıyasa göre benzeri değildir. Bu meselenin benzeri kişinin şöyle demesidir:
"Bu hür kişi sana satılmıştır ve kölem de". Bu durumda akit sahih
olmaz. Oysa Zerkeşi'nin zikrettiği örnekte kölenin satımı sahihtir; çünkü
[cümledeki] birinci kelime üzerindeki amil ikinci kelime üzerindede amildir.
Bunun boşama konusundaki benzeri kişinin şöyle söylemesidir: "Dünyadaki
kadınları boşadım ve karımı". Bu durumda kişinin karısı boşanmış olmaz.
[el-Minhac metninde
zikredilen meselede] yalnızca müşterinin hissesine düşen kısmın bedelini ödemek
gerekli olunca satıcının bu konuda [akdi bozma] muhayyerliği yoktur; çünkü
sahip olmadığı bir şeyi satmak ve hak etmediği bir şeyin bedeline tamah göstermek
suretiyle kusurlu davranan odur.
2. AKDİN, DEVAM
EDERKEN BÖLÜNMESİ
Kişi iki kölesini bir
şahsa satsa, müşteri teslim almadan önce kölelerden biri ölse, mezhepte esas
kabul edilen görüşe göre diğer köle üzerindeki satım akdi fesholmaz. Bu durumda
müşteri [akdi devam ettirip ettirmeme konusunda] seçim haliliına sahip olur;
şayet akdi onaylarsa -kesin olarak- [geriye kalan kölenin satım bedelindeki]
hissesi üzerinden geçerli olur.
Kişi -mesela- iki
kölesini birden satsa, müşteri teslim almadan önce kölelerden biri ölse, ölen
köle üzerindeki satım akdi kendiliğinden fesholur. Diğer köle üzerindeki satım
akdi [fesholmuş olur mu? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]
[Birinci rivayet]
Mezhepte esas kabul
edilen görüşe göre -kişi o köleyi teslim almamış olsa bile- fesholmaz. Bununla
birlikte müşteri akdi feshetme ve onaylama seçeneklerinden birini seçme hakkına
sahip olur. Şayet akdi devam ettirmeyi seçerse, akitte belirlenen iki kölenin
değerleri dikkate alınarak satım bedeli içinden hayatta kalan kölenin bedeli
üzerinden akit geçerli olur. Çünkü başlangıçta satım bedeli iki köleye
dağıtılmış olduğundan sonrasında da bedeloikisine taksim edilir. Bu, iki
köleden birinin telef olmasıyla değişmez.
Nevevi "kesin
olarak" ifadesini el-Muharrer'deki ifade~i dikkate ~ alarak zikretmiştir.
Eş-Şerhu'l-kebir ve
er-Ravda'da Ebu ıshak'tan bu konudaki iki görüşün uzantıları zikredilmiştir. Bu
iki görüşten birine göre akit, satım bedelinin tümü üzerinden geçerli olur. Bu
görüş "akde başlangıçta bitişik olan şey ile satım bedelinin başlangıçta
satılan iki şeye dağıtılmasıyla birlikte akdin sahih olarak kurulmasından sonra
meydana gelen şeyin birbirinden farklı olduğu" ifade edilerek zayıf
görülmüştür. Bu ifadeden anlaşıldığına göre satıcının seçim hakkı yoktur ki
el-Mecmu'da açık olarak ifade edildiği üzere bu doğrudur. Bununla birlikte bu
hüküm problemlidir.
Çünkü daha önce geçen
meselede bunun olmaması kişinin kusurundan kaynaklanıyordu, bu meselede ise bir
kusur söz konusu değildir.
[İkinci rivayet]
İmam Şafii (r.a.)'nin
iki görüşünden birine göre müşteri iki köleden birini teslim almış olsa bile
köle üzerindeki akit kendiliğinden fesholur.
Teslim alınan köle ve
diğeri telef olmuş olsa müşterinin elinde telef olan köle için akdi feshetme
muhayyerliği yoktur. Nevevi el-Mecmu'da bu görüşü sahih kabul etmiştir. Bu
durumda telef olan kölenin satım bedeli içindeki hissesini ödemek gerekli olur.
Çünkü onu teslim almakla onun üzerindeki akit kesinlik kazanmıştır.
Kişinin meyve suyunu
sattıktan sonra teslim almadan önce şaraba dönüşmesi meselesi de el-Minhac
metninde zikredilen meseleyle aynı özelliktedir. Bunu Darimı belirtmiştir.
3. BİR AKDİN BİRDEN
FAZLA AKİT OLARAK İŞLEM GÖRMESİ
Kişi;
> aynı akit içinde
"kira" ve "satım" veya "selem" gibi hükümleri birbirinden
farklı iki akdi bir arada yapsa, daha güçlü görüşe göre her ikisi de sahih
olur. Bu durumda akitte zikredilen bedel her ikisinin değerine göre bölünür.
> Kişi aynı akit
içinde "satım" ve "nikah" akdini birlikte yapsa [yalnızca]
nikah akdi sahih olur.
> Satım akdi ile
mehir ödenmesi birlikte yapıldığında [hükmün ne olacağı konusunda] İmam Şafii
(r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır.
Akit şu durumlarda
bölünmüş olur:
> Bedelin "sana
bunu şu kadara, bunu da şu kada ra sattım" demek suretiyle ayrıntılı
olarak zikredilmiş olması,
> Satıcıların birden
fazla olması,
Daha güçlü görüşe göre
müşterinin birden fazla olması da böyledir.
İki şahıs bir kişiyi
vekil kılsa veya bir kişi iki şahsı vekil kılsa daha doğru olan görüşe göre
[akdin birden fazla olup olmadığını belirlemek için] vekile itibar edilir.
1. Kişi aynı akitte
hükümleri birbirinden farklı akitleri bir arada yapsa;
> Örneğin "sana
evimi bir aylığına kiraya verdim ve bu elbisemi de bir dinara sattım"
demek suretiyle kira ve satım akdini birlikte yapsa,
> Veya" sana
evimi bir aylığına kiraya verdim ve zimmetimde borç olarak bir sa' buğdayalmak
üzere selem yoluyla şu fiyata buğday sattım" demek suretiyle kira ve selem
akdini birlikte yapsa,
[Aynı akit içinde
yapılan bu iki akdin fıkhi hükmü nedir? Bu konuda İmam Şafit (r.a.)'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
her iki akit de sahih olur. Akitte zikredilen bedel, her iki şeye değerleri göz
önüne alınarak dağıtılır. Yani kiraya verilen malın kira açısından, satılan
veya selem olarak sipariş verilen malın da normal değeri üzerinden dağıtılır.
Satım ve kira akdinin
farklı olduklarının delili kira akdinde sürenin şart koşulmasıdır. Bu, satım akdini
batıl kılan bir durumdur.
Satım akdi, malın teslim
alınmasının ardından telef olması halinde kendiliğinden fesholur, oysa satım
akdi fesholmaz.
Kira akdi ile selem
arasındaki fark ise selemde bedelin akit meclisinde tesliminin gerekli olması,
kira akdinde ise bunun gerekli olmamasıdır.
[İkinci görüş]
Her iki akit de
batılolur; çünkü hükümlerinin farklı olması sebebiyle akdin fesholma sebepleri
de farklı olabilir. Kendiliğinden fesholma, iki akitten birinin feshini
gerektirir. Bu durum akitte zikredilenin iki şeye dağıtılmasını gerektirir.
Akit esnasında her birinin bedelinin bilinmemesi bilinmezliği gerektirir, bu
ise yasaklanmıştır.
İlk görüşte olanlar buna
şöyle cevap vermişlerdir: Burada yasaklanmış bir durum yoktur; nitekim şuf' a
hükmü açısından farklı konumda bulunsalar bile aynı akit içinde bir elbise ve
bir evdeki payın satılması ca.izdir.
Verilen örnekten
anlaşıldığına göre görüş ayrılığı iki akdin bağlaycıolması halinde geçerlidir.
Kişi bağlayıcı olan ve olmayan iki akdi bir arada yaparsa örneğin satım ve
cuale akdini birlikte yaparsa RafiI'nin "müsabaka" konusunda
belirttiği üzere bu akit kesin olarak sahih olmaz. Şayet her iki akit de
bağlayıcı olmayan akit ise örneğin şirket ve mudarebe akdi ise bu, kesin olarak
sahih olur. Çünkü bağlayıcı olmayan akitlerde bir esneklik söz konusudur.
Nevevi sadece
"hükümleri farklı" demiş, el-Muharrer'de olduğu gibi "hükümleri
farklı iki akit" dememiştir. Böylece ifade iki kölenin, birinde daha fazla
muhayyer olmak şartıyla satılmasını da kapsamış olur. Akit bir olmakla birlikte
hüküm farklı olduğu halde bu mesel ed e de imam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır.
Not: "Selem ile birlikte icare /
kira"dan kasıt, somut mal kiralanmasıdır. Çünkü zimmette bir şeyin
kiralanmasında tıpkı selemde olduğu gibi malı teslim almak şart koşulur.
Nevevi'nin ifadesi akdin karşılıklı teslimi şart kıldığı şeyleri kapsadığı gibi
bir sa' buğday ile bir elbiseyi bir sa' arpa karşılığında satma meselesinde
olduğu gibi bunun şart olmadığı şeyleri de kapsamaktadır.
> Yine satım ve nikah
akdinin bir akit içinde yapılması ve satım bedeli ile mehri hak eden kişinin
aynı olmaları durumu da böyledir. Bu, kızı bakımında tutan velinin [damat
adayına] "seni kızımla evlendirdim ve onun kölesini sana sattım" demesi
gibidir. Yahut da "seni cariyemle evlendirdim ve elbisemi de sana
sattım" demek gibidir. İşte bu gibi durumlarda nikah akdi sahih olur;
çünkü nikah akdi, mehrin fasid olmasıyla fasid olmaz.
2. Satım akdi ve mehir
için anlaşmanın aynı akitte olması halinde bu ikisinin geçerli olup olmadığı
konusunda İmam Şafii (r.a.)'ye ait daha önce geçen iki görüş bulunmaktadır.
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
her iki akit de sahih olur. Bu durumda akitte zikredilen bedel satılan malın
değeri ve kadının emsal mehrine dağıtılır.
[İkinci görüş]
Her iki akit de batıl
olur, kadına emsal mehir ödenmesi gerekir.
Nevevi bu konuyu
"mehir" bölümünde burada belirttiğinden daha geniş ele almıştır.
3. Hak sahipleri
birbirinden farklı olursa, örneğin kişi akit esnasında "seni kızımla
evlendirdim ve sana da kölemi şu kadara sattım" dese bu durumda ne satım
akdi ne de mehir sahih olur. Bu, iki kişiye ait kölelerin tek bir fiyatla
satılması gibidir. Nikah emsal mehir üzerinden geçreli olur.
4. Kişi aynı akitte hem
satım hem de hulu'u birlikte yapsa hulu sahih olur. Satım akdi ve akitte
zikredilen bedel konusunda ise İmam şafrı (r.a.)'ye ait iki görüş
bulunmaktadır.
Not: Metinde zikredilen durumda akitte zikredilen
bedelin iki akde dağıtılması nikahın hissesinin emsal mehir veya daha fazla
olması şeklinde olur; şayet akitte emsal mehirden daha az zikredilmişse
-el-Mecmu'da belirtildiğine göre- bu durumda emsal mehri vermek gerekli olur.
Ancak reşid olan kız akitte zikredilen mehir miktarına izin vermişse bu durumda
zikredilen bed elin dağıtılması ona göre yapılır.
5. Akit, satıcı
tarafından her birinin bedeli ayrı olarak belirtilerek bölünür.
Örneğin satıcı
"sana bunu şu kadara bunu da şu kadara sattım" diyerek satım yapar,
müşteri de bunu kabul eder. Müşteri kabul ederken ister ayrı ayrı belirtsin
isterse belirtmesin daha doğru olan görüşe göre akit bölünmüş olur. Müşteri,
iki maldan biri kusurlu çıktığında onu geri verme hakkına sahiptir.
Şayet satıcı sana kölemi
bin dirheme ve cariyemi de beşyüz dirheme sattım der de müşteri bunlardan
birini kabul ederse "satıcı ve müşterinin birden fazla olması"
konusunda geleceği üzere bu akit sahih olmaz. Kadı Hüseyin ise "bunun
sahih olması gerekir" demiştir.
6. Yine satıcının birden
fazla olması halinde de akit birden fazla olmuş olur. Örneğin birden fazla
satıcı ortak olarak sahip oldukları bir malı "sana bunu şu kadara
sattık" derler ve müşteri de her ikisinin payını almayı kabul eder.
Müşteri bunlardan birinin payını kusur sebebiyle geri verme hakkına sahiptir.
Müşteri, satım bedelinin yarısına ortaklardan birinin payını almayı kabul etse
daha doğru görüşe göre akit sahih olmaz. Bunu Beğavi belirtmiş,
Rafii ve Nevevi de ona
tabi olmuşlardır. Çünkü satıcıların kullandığı ifade müşterinin her ikisine de
cevap vermiş olmasını gerektirir. Subki ise Mütevelli'ye tabi olarak bu akdin
sahih olacağı görüşünü doğru kabul etmiştir.
7. Yine müşterinin
birden fazla olması halinde de akit birden fazla olmuş olur. Örneğin bir kişi
iki şahsa "ikinize bu malı şu kadara sattım" diyerek satım yapar.
Daha güçlü görüşe göre -satıcının bir~ den fazla olduğu akdin birden fazla
olmasına kıyasla- bu da sahihtir.
İkinci görüşe göre bu
durumda akit birden fazla olmuş olmaz. Çünkü müşteri, kabulünü daha önceki
icaba dayandırmaktadır. Müşterilerden biri satım bedelinin yarısına malın
yarısını almayı kabul etse "akdin tek olduğu"nu kabul edersek bu
sahih olmaz. Yine daha doğru görüşe göre akdin birden fazla olduğunu kabul etse
k bile akit sahih olmaz. Subkı ise bunun sahih olduğunu belirtmiştir.
Nevevi'nin zikrettiği
durum araya ve şuf'a dışındaki meselelere ilişkindir. Bu ikisi ise müşterinin
birden fazla olması halinde kesinlikle birden fazla olur. Yine daha güçlü
görüşe göre buradakinin aksine satıcının fazla olmasıyla da birden fazla olur.
8. İki kişi bir şahsı
vekil kılsa veya bir şahıs iki kişiyi vekil kılsa [bu durumda akdin birden
fazla olup olmadığını belirlemede neye bakılır? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
vekile bakılır; çünkü akdi yapan odur. Muhayyerlik vb. akdin hükümleri vekile
bağlıdır.
[İkinci görüş]
Bu durumda müvekkile
bakılır; çünkü mülk onundur.
el-Muharrer'in
nüshalarının çoğunluğunda bu ikinci görüş daha doğru bulunmuştur. Nevevi
el-Minhac'da bu görüşü düzeltmiş ve edDekOik'te de bunun gerekçesini
zikretmiştir.
Nevevi'nin ifadesinde
zikredilen zamirin kendisine dönebileceği bir isim zikredilmemiştir. Bu
ifadenin anlamı şudur: "İki kişi bir şahsı vekil kılsa" veya
"bir kişi iki şahsı vekil kılsa".
Nevevi'nin belirttiği
hüküm rehin ve şuf'a dışındaki hükümlerde geçerlidir. Bu ikisinde ise daha
doğru görüşe göre müvekkile bakılır, vekile bakılmaz. Çünkü burada din ve mülk
konusunda birliğin olup olmadığı dikkate alınır.
İki kişi bir şahsı
Zeyd'e olan borçlarına karşılık rehin olarak verme konusunda vekil kılsalar,
daha sonra bunlardan biri borcunu ödese onun payı rehinden kurtulmuş olur.
Son Hükümler:
Gazali İhya'da şöyle
demiştir: Devlet hazinesindeki gelirin çoğunluğu -çoğunlukla görüldüğü üzere-
haramdan elde edilmişse devlet başkanından mal almak haram olur.
Nevevi şöyle demiştir:
"Bu aykırı bir görüş olup mezhepte esas alınan görüş değildir. Mezhebin
asıl görüşü bunun mekruh olduğu şeklindedir."
Yani yasaklanan şey
kişinin aldığı malın haramdan geldiğini kesin olarak bilmesi halidir.
Zalimler, insanlardan
haraç toplayanlar, müneccimler [astroloji ile uğraşanlar, falcılar], kumarcılar
vb. gibi elinde hem helalden hem de haramdan edinilmiş malı bulunanlarla
alım-satım yapmak da böyledir. Bunların her birinin bu fiilller aracılığıyla
edindiği mal haramdır.
Kişi özel bir malı
kapkaç yoluyla alsa, bu maldan herhangi bir şeyin satıldığı görülse, bu malın
kaçırılan maldan olması ihtimali bulunsa veraa uygun olan şey bu mala
ilişmemektir.
Yemek vb. bir şey için
bir mal satın alan kimsenin bu mala kesin olarak sahip olması için yapması
gereken şey bunu zimmetinde bir satım bedeliyle satın almasıdır. Çünkü bu
durumda mala kesin olarak sahip olmuş olur, malı somut bir mal karşılığında
satın almak ise bundan farklı olup, bu durumda kişinin mala sahip olduğuna
kesin hükmedilemez.
İlkinde "satılan
mal, satıcının mülkü olmayabilir, bu sebeple müşteri mala sahip olamaz"
denilebilir. Ancak satıcının ona avlanma vb. bir yolla sahip olduğu ortaya çıkınca
durum farklıdır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN