FITIR SADAKASI |
3. BAŞKASININ FİTRESİNİ
ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Kendi fitresini ödemekle
yükümlü olan kimsenin, nafakasını vermekle yükümlü olduğu kimsenin titresini de
ödemesi gerekir.
Ancak müslüman bir
kimse; kafir olan köle, akraba ve karısının fitresini ödemekle yükümlü
değildir.
Köle, karısının; oğul
babasının karısının fitresini vermekle yükümlü değildir. Oğulun babasının
karısının fitresini ödemesi ile ilgili mezhep içind'e bir görüş bulunmaktadır.
Koca maddı darlık içinde
olsa veya köle olsa daha güçlü görüşe göre hür olan karısının kendi titresini
vermesi gerekir. Cariyenin efendisi de böyledir.
Ben [NevevI] derim ki
[el-Ümm'de] açık olarak ifade edilen görüşe göre bu durumda hür kadının fitre
ödemesi gerekmez. Allah en iyi bilendir.
Kişinin kölesinden haber
alınamasa, mezhepte esas kabul edilen görüşe göre onun fitresi
[bekletilmeksizin] derhal ödenir. [Zayıf] bir görüşe göre köle döndüğünde
ödenir. [Zayıf] bir başka görüşe göre bu durumda herhangi bir şey ödemek
gerekmez.
1. Kendi fitresini
ödemekle yükümlü olan kimsenin; köleye sahip olma, akrabalık veya evlilik gibi
bir sebeple nafakasını vermekle yükümlü olduğu kimselerin -şayet müslüman
iseler ve bunlar adına fitre verecek mal bulunursa- fitrelerini vermesi
gerekir.
[*] - Bunun delili
Müslim'in rivayet ettiği şu hadistir: Kişiye kölesi sebebiyle Zekat gerekmez,
yalnızcafitre gerekir. (Müslim, zekat, 2273)
[Hadiste yalnızca köle geçmekle
birlikte köle dışında kişinin nafakasını vermekle yükümlü olduğu] diğer
kimseler de köleye kıyaslanmıştır; arada [kıyası gerektiren] ortak nokta
"nafakalarını vermenin gerekli olması"dır.
Nevevl'nin ibaresinin
kapsamına şu da girer: Bir kadının, anasına hizmet etmek gibi bir adeti olsa ve
kişi de evlendikten sonra o kadını kadının anasına hizmette kullansa, ananın
nafakasını da koca karşılasa bu durumda karısının anasının fitresini de vermesi
gerekir. Ancak karısının anasına hizmet etmesi için [karısından başka] yabancı
bir kadını ücretle tutarsa, onun nafakasını vermesi gerekli olmadığı gibi
fitresini de vermez. Yine nafakası karşılığında kendisine hizmet etmek üzere
onunla birlikte bulunan kadının fitresini de ödemesi gerekmez; çünkü bu da ücretle
tutulan kadın gibidir. Bunu Nevevi el-Mecmu'da tek görüş olarak belirtmiştir.
Rafii ise nafakaları bölümünde bu kadının fitresini vermenin de gerekli
olduğunu söylemiştir.
2. Kişinin -kendisine
itaat etmeyen karısı vb.- nafakasını vermekle yükümlü olmadığı kimselerin
fitresini de vermesi gerekmez. Ancak efendisi ile dinen geçersiz olacak şekilde
özgürlük sözleşmesi yapmış kölenin nafakasını vermek efendiye gerekli olmasa
bile efendinin bu kölenin fitresini vermesi gerekir. Yine kocası ile birlikte
olması engellenmiş kadının nafakasını vermesi gerekmese bile fitresini vermesi
gerekir. el-Mecmu'da belirtildiğine göre kadın kocasından fitresini vermesini
isteyemez. el-Bahr' de şöyle denilmiştir: Koca gaip olsa kadın nafakasını
karşılamak üzere insanlardan kocası tarafından ödenmek üzere borç alır, ancak
fitresini ödemek için borç alamaz; çünkü kadın -fitresinin verilmemesinden
değil- nafakasının kesilmesinden dolayı zarar görür. Ayrıca fitreyi vermekle
muhatap olan kocadır. Felçli -yani aciz olan-olan babanın durumu da böyledir.
3. Müslüman olan
kişinin; nafakalarını vermekle yükümlü olsa da müslüman olmayan köle, akraba ve
karısının fitrelerini vermesi gerekmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) fitresi
verilmesi gereken kişileri "müslümanlardan" diyerek belirtmiştir.
4. Karısının nafakasını,
giyeceğini vb. verme konusunda köleyi yükümlü kabul etmiş olsak bile o, hür
olsun olmasın karısının fitresini vermekle yükümlü değildir. Çünkü köle kendi
fitresini ödemeye ehil olmadığı halde başkasının fitresini nasıl yüklenebilir?
Nevevi bu ifadesi ile
kısmen hür olan kişiyi dışarıda bırakmıştır; bu kişinin hür olduğu kısım
oranında kendi fitresini ödemesi gerekir.
5. Oğul "babasının
karısı" ve "babasının kendisinden çocuk edindiği cariyesi"nin
nafakalarını vermekle yükümlü tutulsa bile bunların fitrelerini vermekle
yükümlü değildir. Çünkü baba geçim darlığı içinde olsa bile karısının
nafakasını ödemekle yükümlüdür, çocuk bu nafaka borcunu babasından üstlenir,
ancak fitre böyle değildir. Ayrıca bir kadın "kocasının kendisine nafaka
ödemesi" ni gerekçe göstererek boşanmayı talep edebilir ama "kendi
fitresini kocasının ödemediğini" gerekçe göstererek boşanma talep edemez.
6. Oğulun
"babasının karısına ait fitreyi -tıpkı nafakasını ödemesi gerektiği gibi-
ödemesi" gerektiğine dair mezhep içinde bir görüş bulunmaktadır.
Bunun dışında şu
meseleler de istisna edilmiştir:
> Çalışıp kazanmaktan
ikiz olan fakir kimsenin nafakasını temin etmek müslümanlara yüklenmiş bir
vazife olmakla birlikte onun fitresini vermek gerekli değildir.
> Devlet hazinesine
ait kölenin -daha doğru görüşe göre- nafakası~l karşılama yükümlülüğü hazineye
ait olmakla birlikte fitresini verme yükümlülüğü yoktur.
> İmam Şafil
(r.a.)'nin el-Ümm'de açık olarak belirttiğine göre kişi kölesini ücretle
başkası yanında çalıştırsa ve ücreti verecek olan şahsın nafakayı vermesini
şart koşsa, kölenin fitresini efendisi öder.
> Müsakat ve mudarebe
akitlerinde kölenin efendisi işi yapacak olan şahısla birlikte kölenin de
çalışmasını şart koşsa kölenin nafakası çalıştırana fitresi ise efendisine ait
olur.
> Kişi nafakası
karşılığında başkası adına hac yapsa,
> Mescid[in hükmı
şahsiyetin]e ait köle de böyledir. Bu ikisinin nafakalarını vermek gerekli
olmakla birlikte fitrelerini vermek gerekmez. Mescide ait köle ona mülk olarak
verilmiş olsun, yahut vakfedilsin fark etmez.
> Bir yöne
vakfedilmiş veya belirli bir şahsa, medreseye, sınır karakoluna vakfedilmiş
köle de böyledir.
7. Fitrenin farz olduğu
sırada koca maddı darlık içinde veya köle olsa [ne yapılır? Bu konuda İmam
Şafil (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Hür olan karısının
-şayet maddi durumu yerinde ise- kendi fitresini kendisinin vermesi gerekir.
Aynı şekilde cariyenin efendisinin
fitresi de böyledir .
[İkinci görüş]
Bu ikisinin fitresini
vermek gerekmez.
Yukarıdaki görüş
ayrılığı -daha önce geçen- "fitre ilk olarak kimin üzerine farz olur?
Kendisi yerine fitne ödenen kişiye mi yoksa fitreyi ödeyen kişiye mi?"
şeklindeki görüş ayrılığına dayalıdır. Bu meseledeki iki rivayetten yukarıdaki
bu şekildedir.
[Nevevi şöyle
demiştir:] Ben derim ki İmam Şafii
(r.a.)'nin açık ifadesine göre [kocası maddı darlık içinde olan] hür kadının
[kendisinin] fitre vermesi gerekmediği halde efendinin evlendirdiği cariyenin
[kocası maddı darlık içinde ise onun] efendisinin fitre vermesi gerekir.
Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
[Nevevl'nin ortaya
koyduğu] bu ikinci rivayet İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki ifadeyi de takrir
etmektedir. Aradaki fark şudur: Hür kadın kendisini bütünüyle kocasına teslim
ettiği halde efendinin başkasıyla evlendirdiği cariye [kendisini bütünüyle
kocasına teslim etmiş] değildir. Çünkü cariyenini efendisi yolculuğa çıktığında
cariyesini yanında götürebilir ve dhiyesini kendisine hizmet ettirebilir.
Ayrıca bu cariye üzerinde hem mülkiyet hem de başkasına ait nikah bağı bir
arada bulunmaktadır; mülkiyet bağı daha güçlüdür.
[Soru] Bu gerekçe şu durumda geçersiz kalmaktadır:
Efendi, evlendirdiği cariyesinin gece ve gündüz kocasının yanında kalmasına
izin verse ve kocası da maddi darlık içinde olmasa fitreyi kocanın vermesi
gerekir. Bu konuda tek bir görüş bulunmakta [farklı görüş bulunmamaktadır.]
[Cevap] Cariyenin kocasının maddi durumu yerinde
olduğunda cariyenin efendisinin fitre yükümlülüğü ortadan kalkmamakta, bunu
cariyenin kocası üstlenmektedir.
Yukarıda belirtilen
durumda [yani kocası maddi sıkıntı içinde olan hür kadının kendi fitresini
vermesinin farz olmadığı durumda] -görüş ayrılığından kurtulmak ve kendisini
temizlemek için- fitresini vermesi müstehaptır.
Not: [Fitreyi kişinin kendisinin değil onun yerine
başkasının vermesi gerektiği durumlarda] "fitre ilk olarak o kişiye farz
olmuş, daha sonra onun adına başkası üstlenmiştir" görüşünü tercih ettiğimizde
bu üstlenme tazmin [kefalet] gibi mi yoksa havale gibi midir? Bu konuda İmam
Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır. EI-Mecmu'da "daha güçlü"
olduğu belirtilen görüşe göre bu havale gibidir. Bu görüş ayrılığının etkisi şu
konularda ortaya çıkar:
a) Bu üstlenmenin tazmin
gibi olduğu görüşünü kabul ettiğimizde asıl fitre yükümlüsünün izni olmaksızın
diğer şahsın onun adına fitre vermesi caizdir. Şayet bunun havale gibi olduğu
görüşünü kabul edersek onun izni olmaksızın fitre verilemez.
b) Asıl fitre yükümlüsü
ile onun adına fitre veren kimse başka başka yerlerde oturuyarlarsa ve her iki
beldenin de temel gıda maddesi birbirinden farklı ise; şayet bu üstlenmeyi
havale gibi kabul edersek asıl fitre yükümlüsünün bulunduğu beldedeki gıda maddesi
üzerinden fitre ödenir ki daha doğru olan görüş budur. Şayet bunun tazmin gibi
olduğunu kabul ediyorsak fitreyi ödeyen kimsenin bölgesindeki gıda maddesi
üzerinden ödenir. Çünkü havalenin aksine tazminde bir şeyin kendi cinsi
dışından ödenmesi sahihtir.
c) Şayet bunu havale
gibi kabul edersek fitrede hak sahibi olan kimsenin duası, yalnızca fitreyi
ödeyen kimseye yönelik olur. Bunu tazmin gibi kabul edersek hak sahibinin duası
hem verene hem de ödeyene yönelik olur.
Bunun dışında bazı
şeyler de söylenmiştir.
8. Kişinin kayıp olan
kölesinden haber alınamasa, başka kölelerle haberleşmek mümkün olmakla birlikte
bu kölenin hayatta olduğu bilinemese ve kaybolmasının üzerinden öldüğüne
hükmedecek kadar bir süre geçmemiş olsa [bu kölenin fitresi verilir mi? Bu
konuda üç görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Mezhepte esas kabul
edilen görüşe göre bayram günü veya gecesinde o kölenin fitresinin derhal
verilmesi gerekir. Çünkü aslolan, kölenin yaşıyor olmasıdır. Bununla birlikte
keffaret olarak köle azat edilmesi gereken durumlarda bu durumdaki bir köleyi
azat etmek caiz değildir. Çünkü keffaretlerde ihtiyata riayet edilir.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
kayıp olan malın zekatını malı bulunca ödemek gerekli olduğu gibi haber
alınamayan kölenin fitresini de ancak kölenin dönmesi durumunda ödemek gerekli
olur.
İlk görüşte olanlar
ikinci görüşe şöyle cevap vermişlerdir: Kayıp malda kişinin malı bulduktan
sonra [bir yıl geçince] zekatı ödemesine hükmetmenin sebebi malın artışını
sağlamak içindir. Fıtır sadakasında malın artıcı nitelikte olması dikkate
alınmaz.
[Üçüncü görüş]
[Zayıf] bir başka görüşe
göre bu durumda efendinin hiçbir şey vermesi gerekmez; çünkü aslolan, kişinin
zimmetinde fitre borcunun olmamasıdır. Bu üçüncü görüş köleden haber
alınamaması durumunun devam etmesine özgüdür. Şayet bundan sonra kölenin
yaşadığı öğrenilirse ve köle efendisine dönerse onun fitresini ödemek gerekli
olur. Efendisine dönmezse, kayıp köle vb. konulardaki görüş ayrılığı burada da
geçerli olur.
Not:
Nevevi'nin "derhal ödemesi gerekir" görüşünün karşısında
"zayıf bir görüşte" şeklinde yer alan görüş el-İmla adlı eserde İmam
Şafil (r.a.)'nin açık ifadesi olarak belirtilmiş olduğundan "zayıf bir
görüşte denildi ki" şeklinde belirtilmesi uygun değildir. Üçüncü görüşü
ifade ederken söylediği "köleye herhangi bir şeyin gerekli olmadığı da
söylenmiştir" ifadesi yerine "bu konuda İmam Şafil (r.a.)'ye ait iki
görüş olduğu, bunların birine göre köleye bir şey gerekmediği
söylenmiştir" demesi daha uygundur. Bu iki görüşün rivayet yolu
el-Muharrer'de zikredilendir. Nevevi el-Mecmu'da bu konuda tek görüş
bulunmasını sahih kabul etmiştir ki el-Minhac'ın ibaresinin zahirinden de bu
anlaşılmaktadır.
Kölenin kayıplık hali yukarıda
zikredilen duruma değin devam etse bu durumda onun için fitre ödenmez. Bu
konuda Rafii'nin feraiz bahsinde belirttiği üzere görüş ayrılığı
bulunmamaktadır.
Soru: Fitrenin hangi mal cinsinden
ödeneceğine dair görüşler arasında "kölenin bulunduğu beldenin temel
yiyecek maddesi üzerinden ödenir" görüşü daha doğrudur. Şayet kölenin
hangi beldede olduğu bilinmiyorsa kölenin bulunduğu beldedeki yiyecek cinsinden
fitre nasıl verilebilir?
Cevap: Bu durum, zorunluluk hali
sebebiyle genel kuraldan istisna edilir. Yahut da kölenin ulaştığı bilinen
beldenin yiyecek maddesi üzerinden ödenir ki bu durum da genel kuraldan bir
istisnadır.
Kölenin kayıp olduğu durumda efendi
kölenin fitresini hakime teslim eder, onu hakim hak sahiplerine verir. Çünkü
hakimin zekatı nakletme yetkisi vardır. Yiyecek cinsleri arasında farklılık
bulunması ihtimali sebebiyle bu durum da genel kuraldan istisna edilmiştir.
Ancak kişi hakime fitre olarak buğday teslim ederse, ödemesi gereken fitreyi
kesin olarak ödemiş olur; çünkü temel gıda maddelerinin en üstünü buğdaydır.
Zekatları toplama yetkisine sahip olan hakimin fitreyi nakletmesi de caizdir.
(Şirbini)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
4. FİTRE OLARAK
ÖDENECEK MİKTARIN BİR KISMINA GÜÇ YETİREBİLMEK