TAHARET / SULAR |
1. MUTLAK SU
Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: "Gökten temizleyici (=tahur) bir su indirdik" [Furkan,
48].
Hadesi ve necaseti
gidermek için mutlak su şarttır. "Mutlak su" herhangi bir kayıt
konmaksızın kendisine "su" adı verilen şeydir.
A- NEVEVİ'NİN
KİTABINA AYETLE BAŞLAMASININ SEBEBi
B- BU AYETİN
ZiKREDİLMESİNİN SEBEBİ:
C-
"HADES" NEDİR?
D- NECASET
NEDiR?
E-
"MUTLAK SU" NEDiR?
F-
"MUTLAK SU" KAPSAMINA GiREN VE GİRMEYEN ŞEYLER
G-
ABDESTSİZLİĞİ GİDERMEK İÇİN SUYUN ARAÇ OLARAK BELİRLENMESİNİN SEBEBİ
A- NEVEVİ'NİN KİTABINA
AYETLE BAŞLAMASININ SEBEBi
Nevevi, temizlikte asıl
olan su konusu ile kitaba başlamış, en başta da bunu gösteren bir ayeti şu
şekilde zikretmiştir: "Gökten temizleyici (tahur) bir su indirdik"
[Furkan, 48]. Ayette geçen "tahur" sözcüğü "temizleyici"
anlamına gelir. Buna "mutlak su" denilir.
Nevevi, bereketini
umarak ve mezhep imamı Şafii'ye uymak amacıyla konunun başında ayeti
zikretmiştir. Çünkü İmam Şafii'nin [eser yazarken başvurduğu yöntem] bir konu
ile ilgili ayet, hadis veya eser [sahabe sözü ve fiili] varsa bunu zikretmek,
daha sonra konu ile ilgili meseleleri ortaya koymaktır. Rafii de el-Muharrer
isimli eserde bu yöntemi uygulamış, İmam Nevevi ise eseri kısa tutmak amacıyla
diğer konularda bu yöntemi uygulamamıştır.
B- BU AYETİN
ZiKREDİLMESİNİN SEBEBİ:
Su asli temizlik
aracıdır. Temizlik için bir aracın olması şarttır. Bu araç su gibi asli ve
toprak, "istincada kullanılan taş" gibi bedel olabilir.
[Soru]: Delil, delil
getirildiği şeyden sonra zikredilir. Nevevi niçin bunun aksini yapmıştır?
[Cevap]: Nevevi bu ayeti
bir delil olarak değil -daha önce geçtiği üzere- teberrüken zikretmiştir.
Ayrıca bu delil, taharet konusunun çoğu meselelerine uyan genel kurallardandır.
Delil bu nitelikte olduğunda, cüziyyatına uygun olsun diye delil getirilen
konudan önce zikretmek daha yerinde olur.
[Soru]: Müellif delaleti
daha açık olduğu söylenen "Sizi temizlemek için gökten üzerinize bir su
indiriyor" [Enfal, 11] ayetini zikretmeyip niçin yukarıdaki ayeti
zikretmiştir?
[Cevap]: Nevevi'nin
zikrettiği ayet, "tahir"in "tahur"dan farklı olduğunu ifade
etmektedir. Çünkü ayetteki "Gökten bir su indirdik" ifadesi suyun
"tahir (=temiz)" olduğunu gösterir. Zira ayet, Allah'ın lütfunu
belirtmek amacıyla indirilmiştir. Allah necis olan bir şeyi lütuf olarak ortaya
koymaz. O halde, "tahir", "tahur"dan farklı olur. Aksi
takdirde "tahur" ifadesi pekiştirme için zikredilmiş olur. Oysa bir
kelime ile yeni bir anlam ortaya koymak, öncekini pekiştirmekten daha
önceliklidir.
Ayette geçen
"sema" ile kastedilen gökyüzü müdür, yoksa bulut mudur? Bu konuda iki
görüş vardır. Nevevi bunları Dekaiku'r-ravda isimli eserinde aktarmıştır.
Yağmurun her birinden inmesine bir engel bulunmamaktadır.
C- "HADES"
NEDİR?
a. Tanımı
Hades sözlükte
"sonradan meydana gelen şey" anlamına gelir.
Dini bir terim olarak
"hades" şu anlamlarda kullanılır:
(a) Organlarda var
olduğu kabul edilen ve -ruhsatın olmadığı hallerde- namazın sahih olmasını
engelleyen durum.
(b) Temizliği
(=tahareti) sona erdiren sebepler.
(c) Temizliği sona
erdiren sebeplerin yol açtığı [namaza] engel [durum].
Burada ilk anlam
kastedilmektedir; çünkü bunu yalnızca su giderir. Üçüncü anlam (engel) ise böyle
değildir; çünkü "engel" itibari durumun kendisi değil sıfatıdır.
Engel, haramlıktır. Bu haramlık, ilkinin aksine teyemmüm vb. den dolayı
mukayyed olarak kalkar.
b.Türleri
[Bu meselede] Hadesin
küçük, orta ve büyük olması arasında fark yoktur.
Küçük hades (=hades-i
asgar) abdesti bozan durumdur.
Orta hades (= hades-i
mütevassıt) guslü gerektiren; cinsel ilişki, meni gelmesi gibi bir durumdur.
Büyük hades (=hades-i
ekber) ise guslü gerektiren; hayız (adet görme) ve nifas (lahusalık) durumudur.
D- NECASET NEDiR?
a. Tanımı
Necaseti gidermek için
de su şarttır. "Necis" kelimesi "necis şey" anlamına gelen
bir masdardır. Sözlükte "iğrenilen şey" anlamında kullanılır.
Dini terim olarak
anlamı; - ruhsatın olmadığı hallerde- namazın sahih olmasını engelleyen
kirlilik halidir.
b.Türleri
Necasetin hafif
(muhaffef), orta (mütevassıt) ve ağır (muğallaz) olması arasında fark yoktur.
Hafif necaset;
"sütten başka bir şeyle beslenmeyen bebeğin idrarı" gibi
necasetlerdir.
Orta necaset; -köpek haricinde-
bebek dışındaki canlıların idrarı gibi necasetlerdir.
Ağır necaset; köpek vb.
hayvanların idrarı gibi necasetlerdir. Mutlak su kullanmak; "Özür sahibi
kimselerin taharetlerinde" farz, abdest tazeleme ve teyemmümlü olarak
namaza başlayanın abdest almasında ise menduptur.
E- "MUTLAK
SU" NEDiR?
Nevevi "necaseti
kaldırmak için su kullanmak şarttır" ifadesi yerine benim yaptığım gibi
"necaseti gidermek için" deseydi daha iyi olurdu. Çünkü necaset
"kaldırılmak"la nitelenmez. Ancak daha önce "hades" ifadesinin
geçmesi sebebiyle o "kaldırma" sözcüğünü kullanmıştır.
Mutlak su diğer
taharetler için de kullanılmakla birlikte Nevevi yalnızca hadesi sona erdirmek
ve necaseti gidermek ile yetinmiştir; çünkü taharette aslolan hades ve necaseti
gidermektir. Bu sebeple o, alimlerin aslolanı yazmakla yetinmesi adetine uyarak
bunlarla yetinmiştir.
("Mutlak su"
herhangi bir kayıt konmaksızın kendisine "su" adı
verilen şeydir.
"Su" sözcüğünü
kayıtlamak üç şekilde olur:
a) "Gül suyu"
ifadesinde olduğu gibi isim tamlaması şeklinde,
b) "Fışkıran
su" ifadesinde olduğu gibi sıfat tamlaması şeklinde
c) "Evet [kadın da
tıpkı erkek gibi] suyu gördüğünde {ihtilam olur]" hadisinde olduğu gibi
belirlilik takısı ile birlikte [eliflam'lı olarak] olabilir. Ki bu hadiste su
ile kastedilen menidir.
Veliyyü'l-Irakı şöyle
demiştir: "Kayıt" sözcüğü yerine "lazım kayıt" ifadesine
gerek yoktur. Çünkü "kuyu suyu" ifadesinde olduğu gibi lazım olmayan
kaydın söz konusu olduğu suya "kuyu" ifadesini kullanmaksızın mutlak
olarak su denilir. Şu halde "lazım" sözcüğünü kullanarak, lazım
olmayan kaydı dışarıda bırakmaya gerek yoktur. Kayda yalnızca "mutlak
olmayan su, lazım bir kayıtla mukayyed olan sudur" ifadesinde olduğu gibi
olumlu cümlede ihtiyaç duyulur.
F- "MUTLAK
SU" KAPSAMINA GiREN VE GİRMEYEN ŞEYLER
a. "Mutlak su"
kapsamına giren sular
> "Mutlak
su" tanımına gökten inen sular girer. Bunlar; yağmur, kar eriyiği ve dolu
olmak üzere üç tanedir.
> Yerden kaynayan
sular da girer. Bunlar; pınar, kuyu, nehir ve deniz suları olmak üzere dört
tanedir.
> Hz. Peygamber'in
(s.a.v.) parmaklarının arasından veya bizzat parmaklarından çıkan su mutlak
anlamda en faziletli sudur.
> Zülal'den(46)
kaynayan su ve katılaşarak tuz haline gelebilecek durumdaki su ile de abdest
alınır. Çünkü ileride değişikliğe uğrayacak olsa bile -değişikliğe
uğramadıkları sırada- bunlara "su" adı verilir.
> Buhar sızıntısı ile
de abdest alınır, çünkü bu gerçek anlamda sudur, nitekim buhar çıktıkça suda
eksilme meydana gelir. Rafii "Alimlerimizin geneli buna itiraz etmişler ve
buna "buhar" ve "sızıntı" denir, mutlak olarak "su
denmez" görüşünü kabul etmişlerdir" demişse de Nevevi'nin
el-Mecmu'unda ve diğer eserlerinde sahih saydığı gibi mezhepte mutemed olan
görüş budur.
Not: Zülal: Suyun katılaşarak
hayvana benzer bir şekil alması.
b. "Mutlak su"
kapsamına girmeyen nesneler:
Mutlak suya dair bu
tanım şu sıvıları dışarıda bırakmaktadır:
> Sirke vb. sıvılar,
> Kayıtlı olarak
zikredilen sular,
> Teyemmüm yapmada
kullanılan toprak, istincada kullanılan taş,
> Deri tabaklamada
kullanılan ilaçlar,
> Güneş, ateş, rüzgar
vb. varlıklar,
> Köpeğin artığını
temizlemek için kullanılan toprak dışarıda kalmaktadır. Bu sonuncuda pisliği
gideren aslında su olmakla birlikte temizliğin bir keresinde bu suyun toprakla
birleşmesi şart koşulmuştur. Bu konu ileride gelecektir.
G- ABDESTSİZLİĞİ
GİDERMEK İÇİN SUYUN ARAÇ OLARAK BELİRLENMESİNİN SEBEBİ
Abdestsizliği gidermek
için yalnızca suyun kullanılmasının sebebi "şayet su bulamazsanız teyemmüm
ediniz" [Nisa, 43; Maide, 6] ayetidir. Buradaki emir, gereklilik ( =vücub)
bildirir. Şayet su dışında başka bir şey de abdestsizliği giderecek olsaydı,
suyun bulunmaması durumunda teyemmüm yapmak gerekli olmazdı.
İbnü'l-Münzir ve diğer
bazı alimler hem hadesi kaldırmak hem de necasetleri gidermek için suyu
kullanmanın şart olduğu konusunda icma bulunduğunu nakletmişlerdir. (icma')
Bunun delili şudur:
[*] - Buhari ve
Müslim'de bildirildiği ne göre bir bedevi mescide işediğinde Nebi (s.a.v.)
"idrarın üzerine bir kova su dökünüz" buyurmuştur.
Emir gereklilik
bildirir. Sudan başka bir şey yeterli olsaydı idrarın su ile yıkanması gerekli
olmazdı.
Abdestsizliği giderme
özelliği bakımından başka bir madde suya kıyas edilemez; çünkü su ile temizlenmek
İmama [Cüveyni] göre taabbudi bir emir, başkalarına göre ise su dışındaki
maddelerde bulunmayıp yalnızca suda bulunan incelik ve akışkanlıktır.
Ayette ve hadiste yer
alan "su" sözcüğünü "mutlak su" olarak yorumlamanın sebebi
akla ilk olarak bunun gelmesidir.
Not: Bazıları İmam
Şafii'nin (rahmetullahi aleyh) "suyu tatlı veya tuzlu olan denizden alınan
her su ile taharet yapmak caizdir" sözündeki "malih" ifadesinin
kullanımının yanlış olduğunu, doğrusunun ise "milh" şeklinde olduğunu
söylemişlerdir. Bu görüşte olanlar yanılmaktadır. Bir şair şiirinde şöyle
demektedir:
[sevgilim] tuzlu denize tükürse,
Denizin suyu onun
tükrüğünden tatlı suya dönüşürdü.
'Tuzlu" anlamı şu
dört şekilde söylenebilir: "Milh", "malih",
"mellh", "melah".
Ancak bu itirazı yapan
kimsenin sakat anlayışı onu itiraza yönlendirmiştir. Nitekim şilir şöyle
demiştir: Doğru sözü eleştiren nicesi vardır ki Onun afeti yanlış anlamaktır.
Ancak kulaklar ondan
ancak zekası ve anlayışı kadar alabilir. (Şirbini)
[Soru]: Nevevi,
el-Muharrer'de yer alan" caiz değildir" (1) ifadesini bırakarak onun
yerine "şarttır"(2) ifadesini esas almıştır. ed-Dekaik'te bunun
gerekçesini şöyle açıklamıştır: "Şundan başkası caiz değildir ifadesinden
o şeyin şart olduğu anlaşılmaz". Ancak el-Mecmu'da şöyle demiştir:
"Caiz olur" ifadesi bazen "sahih olur" anlamında, bazen
"helal olur" anlamında kullanılır, bazen de her ikisine de uyar.
Burada her ikisine de uymaktadır". "Müşterek (eşsesli) bir kelimenin
her iki anlamında birden kullanılmasının caiz olduğu" görüşünü daha doğru
kabul ettiğimizde "bir şeyin caiz olmadığını belirtmek onun hem sahih hem
de helalolmadığı anlamına gelir". Nitekim Nevevi el-Mühezzeb'in ifadesini
şerhederken bunu yapmıştır. Bu ifade bizzat lafzından anlaşılan anlama [=mantuk]
göre hem sahihlik hem de helalliği gösterdiğinden "şarttır"
ifadesinden daha beliğdir. Buna göre "caiz değildir" ifadesinin
söylenmesi daha yerindedir. [Öyleyse niçin Nevevi bunu bırakıp bunun yerine
"şarttır" ifadesini kullanmıştır?]
Not: Yukarıda 'caiz
değil' ve 'şarttır' denilen yerlerin açık halleri: (1) "Mutlak sudan başka
bir şeyle abdestsizliği gidermek ve necaseti temizlemek caiz
değildir.". (2)
"Abdestsizliği gidermek ve necaseti temizlemek için mutlak suyun
kullanılması şarttır" .
[Cevap]: "Suyu
kullanmak şarttır" ifadesi abdestsizliğin giderilmesinin su kullanmaya
bağlı olduğunu gösterir. "[Sudan başka bir şeyle] caiz olmaz" ifadesi
ise farklı anlamlara gelebilir. Bu anlamlardan birini tercih etmeyi gerektirecek
bir karine de yoktur. Bu yüzden "şarttır" ifadesini kullanmak daha
yerindedir.
Bu cevap "caiz
olmaz" ifadesinin farklı anlamlar arasında gidip gelmediği belirtilerek
reddedilmiştir. Çünkü İmam Şafii'nin dediği gibi müşterek lafız bütün
anlamlarına birden yorulursa zaten anlamlar arasında gidip gelme söz konusu
olmaz. Bu kabul edilmese bile bağlam ve konu başlığı karinesine dayanarak bütün
anlamlarına birden yorulur.
İtiraz:
Yukarıdaki "mutlak
su" tanımına şu gerekçe ile itiraz edilmiştir: Tanımın kapsamına;
"çamur ve yosun gibi, suya etki etmeyen bir madde tarafından çokça
değişikliğe uğramış su" ve "çamur ve yosunun bulunduğu yerde veya
geçiş yerinde bulunan su" girmemektedir. Oysa bu su da mutlak sudur.
Cevap: Bu itiraza şu
şekilde cevap verilmiştir: Belirtilen iki su mutlak su değil, yalnızca zaruret
durumunda taharet yapmanın caiz olması konusunda mutlak su hükmü verilen iki
sudur. Bunlar, mutlak olmayan sulardan istisna edilmiştir.
Ayrıca Rafii de şöyle
demiştir: Dilde ve halk kullanımında bunlara "mutlak su" denilir.
Şayet Rafii'nin görüşü
esas alınırsa bu itiraz zaten yersiz kalır.
"İçine necaset
düştüğü halde değişikliğe uğramayan küçük miktardaki su" ve
"kullanılmış su [müsta'mel]", "mutlak su" olmadığından
bunların tanımda yer almadığı söylenerek itiraz edilemez.
Not: Su sözcüğü -daha
fasih telaffuza göre- ma' şeklindedir. Bunun aslı. meveh' şeklindedir.
"Vav' harfi harekeli, öncesindeki harf de fethali olduğundan bu vav elif
harfine dönüştürülmüş, sonra ha harfi de hemze ile değiştirilmiştir. Allah'ın
acayip lütuftanndan biri de suyu bolca yaratması, buna çokça ihtiyaç olduğundan
elde etmek için çokça
uğraşmaya gerek bırakmamış olmasıdır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
2. MUTLAK SUDA
MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLERİN TAHARETE ETKİSİ