KABİR ALEMİ es-Suyuti |
KABİR FİTNESİ İLE
MELEKLERİN SORULARI
Bu konuda tekidli
hadisler varid olmuştur. Enes, Berra', Temim-i Dari, Beşir bin Kemal, Sevban,
Cabir bin Abdullah, Abdullah bin Revana, Ubade bin Samit, Hüzeyfe, Dumrete bin Habib,
ibn-i Abbas, ibn-i Ömer, ibn-i Mes'ud, Osman bin Affan, Ömer bin Hattab, Amr
bin As, Muaz bin Cebel, Ebu Ümame, Ebu Derda, Ebu Esma ve Aişe (radiyallahu
anhum)'den çeşitli rivayetler gelmiştir.
1- Buhari ve Müslim, Katade
yoluyla Enes'den rivayet ettiklerine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Ölü kabre konulup arkadaşları geri dönünce, arkadaşlarının ayak seslerini
işitir. Ve ona iki melek gelir, onu oturturlar.
''İçinizde olan ve
kendisine Muhammed denilenin hakkında ne diyorsun?'' Mümin olan; ''Allah'ın
kulu ve Resulu olduğuna şehadet ederim,'' der. Ö zaman, o melekler mümine
derler ki: Cehenemdeki yerine bak. Allah onu senin için, Cennetten bir menzille
değiştirdi.'' Nebi (s.a.v.) buyurdu ki: ''Ölü hem Cennetteki yerini hem de
Cehennemdeki yerini beraber görür''.
Katade dedi ki;
Resulullah {s.a.v.) bize kabrin yetmiş zira' geniş ve yeşilliğe dönüştüğünü
söyledi.
Münafık ve kafire de
''içinizdeki Muhammed denilen şahıs hakkında ne diyorsun?'' denilince ''Biz onu
bilmiyoruz, insanlar onun için ne dedilerse biz de onu diyorduk'' der. Ona
''bir şey bilmeyesin ve okumayasın'' denilir. Ve demir sopalarıyla dövülür.
Öyle bir sesle bağırır ki ins ve cinden başka her şey o sesi işitir.
2- İmam, Ahmed, Ebu
Davud, Beyhaki, ibn-i Merdeveyh, Enes'den rivayet ettiklerine göre, Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Bu ümmet kabirde suale çekilir. Mümin kabre konulunca
ona bir melek gelir. Neye ibadet ediyordun'' der. Allah hidayeti nasip etmişse
cevaben: ''Allah'a ibadet ediyordum,'' der. Melek: ''Peygamber için ne
diyorsun?'' diye sorar. Cevaben: ''O Allah'ın kulu ve elçisidir'' der. Ve artık
hiç bir şeyi ondan sormazlar.
Sonra onu Cehennemdeki
menzilinin karşısına götürür. ''İşte bu menzil senindi. Ancak Allah seni bundan
korudu, sana acıdı. Ona bedel Cennet'den bir yer sana verdi'' der. O zaman ölü
der ki: ''Bırakın beni ehlime dönüp onlara kurtulduğuma dair müjde vereyim.''
Melek; ''dur'' der.
Kafir ise, kabre
konulunca onu azarlayan bir melek gelir. ''Neye ibadet ediyordun'' diye sorar.
Kafir ''bilmem'' der. Daha sonra ona der ki: ''O adam (peygamber) için ne
diyorsun?'' Yine ''bilmem, herkesin dediklerini diyorum'' der. Melek, demir
sopalarla kafasına vurur O da ins ve cinden başka her şeyin duyacağı bir sesle
bağırır.
3- Deylemi, Enes
(r.a.)'den merfuan rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: Kabirde ölüye
Münker ve Nekir denilen iki melek gelir. Onu oturttup hesaba çekerler. Mümine:
''Rabbin kim?'' denilince ''Rabbîm Allah'tır'' der. ''Peygamberin kim?'' sorusuna
da; Muhammed'dir'' cevabını verir.
''İmamın kimdir?'' denilince de; ''Kur'an'dır'' der. Bunun üzerine melekler
kabrini genişletirler. Eğer kafir ise ''Rabbin kimdir? diye sorulunca;
''Bilmem'' der. ''Peygamberin ve imamın kimdir?'' diye Sorulunca; Yine
''Bilmem'' der ve büyük demir sütunlarla dövülür. Kabri ateşle dolar. Kabir ona
öyle daralır ki kaburgaları birbirine girer.
4- Berra ve Temim
(r.a.)'ın hadisleri ''Ölünün Bşında Duran Melekler'' babında geçti.
5- El-Bezzar; Taberani,
ibn-i Sekin Eyyub bin Beşir'den, o da babasından rivayet ettiklerine göre;
Muaviye oğulları arasında bir kalabalık vardı. Resulullah (s.a.v.) barıştırmak
için gitti. O esnada bir kabre bakarak ''Bilmeyesin'' dedi. Resulullah
(s.a.v.)'e ne demek istediğini sordular. Resulullah (s.a.v.) cevaben: ''Beni
ondan sordular, ''bilmiyorum'' dedi.
6- Ebu Nuaym, Sevban'dan
rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Mümin ölünce
dünyada kıldığı namazı baş ucunda, verdiği sadakaları sağ tarafında, tuttuğu
orucu ise göğüs hizasında durur.''
7- Cabir (r.a.)'in
hadisi: Ahmed ve Taberani ''Evsat''da ve Beyhaki ve ibn-i Ebi Dünya ibn-i
Zübeyr yoluyla rivayet ettiklerine göre; İbn-i Zübeyr, (r.a.) Cabir bin
Abdullah (r.a.)'dan kabir sorgucuları hakkında soru sormuş. O da demiş ki:
Resulullahtan işittim. Dedi ki: ''Bu ümmet kabirde suale çekilecek. Mümin kabre
bırakılıp yalnız kalınca, şiddetli ve tehdit edici bir melek ona gelir.
Muhammed denilen adam için ne diyorsun? diye sorar. Cevaben: Ben onun Allah'ın
kulu ve Resulu olduğunu biliyorum,'' der.
Melek, ona, Cehennemdeki
yerine bak. Allah seni ondan korudu ve ona bedel Cennette gördüğün şu makamı
sana verdi, der. Mümin, Cennetteki yerini ve kurtulduğunu görünce ''Bırakın
beni gidip ehlime, dostlarıma müjde vereyim'' der. Ona ''dur, artık gitmek yok
denilir.
Kafir kabre konulup
yalnız kalınca, kabirde oturur, ona da o adam için ne diyorsun, denilir. Bilmem
der. İnsanların dediğini diyorum. Bunun üzerine ona bilmeyesin. Cennette şu gördüğün
yer senindi, ona layık olmadın. Ona bedel Allah Cehennemden şu gördüğün yeri
sana verdi,'' denilir.
Cabir dedi ki Resulullah
(s.a.v.)'den işittim şöyle diyordu: ''Kişi taşıdığı inanç üzere haşrolunur. Mümin
imanı, münafık ise, münafıklığı üzere haşrolunur.''
8- İbn-i Maceh, Cabir
bin Abdullah (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle
buyurdular: Mümin kabre konulunca, ona göre sanki güneş batmak üzeredir. Oturup
yüzünü silerek bırakın, beni, namazımı kılayım, der.
9- îbn-i Ebi Dünya ve
Ebu Nuaym, Cabir bin Abdullah (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah
(s.a.v.)'den şöyle buyurduğunu işitmiş: ''Adem oğulları asıl yaradılışlarından
gafildirler. Allah (Celle Celalühü) kişiyi yaratmayı irade ettiği zaman bir
meleğe emreder : Rızkını, eserini, ecelini, iyi veya kötü olduğunu yaz. Sonra o
melek gider, Allah, başka bir meleği gönderir. Doğuncaya kadar onu korur. O
melek de gider iki melek daha gelir, iyilik ve kötülüklerini yazmaya müekkel
kılınırlar.
Eceli zamanında bu iki
melek de gider, ruhunu almak için ölüm meleği gelir. Kabre konulunca ruhu
cesedine iade edilir. Bu sefer kabir melekleri gelip, hesaba çekerler. Onlar da
hesaptan sonra giderler.
Haşirde yine dünyada
iyilik ve kötülüklerini yazan iki melek kendisine gelirler. Boynuna kitabını
asarlar. Sonra biri iter, diğeri gözler. Ondan ayrılmazlar.
Resulullah (s.a.v.)
buyurdu ki; ''Önünüzde büyük bir mesele var, ona gücünüz yetmez. Yüce Allah'dan
yardım; isteyin.''
10- İbn-i Ebi Asım,
ibn-i Merdeveyh, Beyhaki, Ebu Süfyan tarikiyle Cabir'den rivayet ettiklerine
göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: ''Mümin kabre konulunca ona
azarlayıcı iki melek gelir. Uykudan yeni kalkanın ürktüğü gibi ölü öyle ürker.
Ve ölüden Rabbin kim? Dinin nedir? diye sorarlar. O da Rabbinı Allah, dinim
İslamdır, Muhammed Peygamberimdir, der. Doğru söyledin diye bir ses gelir.
Cennetten ona sergiler serin ve elbise giydirin, denilir. Ölü o zaman meleklere
der ki: Bırakın beni kurtulduğuma dair dost ve akrabalarıma müjde vereyim.
Melekler ona ''dur'' derler.
Hüzeyfe'nin hadisi ''Ölü
Kendisini Yıkayanı Bilir'' babında geçti.
11- Dumrate'nin Hadisi:
Ebu Nuaym, Dümrete bin Habib'den rivayet edip dedi ki: ''Kabirde Enker, Nahur
ve Rumem denilen üç melek ölüleri imtihan ederler.''
12- İbn-i Lal ve ibn-i
Cevzi, ''Mevzuatta'' Dumrate bin Habib'ten, Marfuan rivayet ettiklerine göre;
Kabir sorgucuları dörttür. Münker, Nekir, Nakur ve onların efendisi
Ruman...
- İbn-i Cevzi dedi ki,
bu hadisin aslı yoktur. Dumrate ise tabiilerindendir. Rivayetin senedini onda
kesip, Resulullaha (s.a.v.)'e isnad etmemek daha doğrudur.
- Şeyhül-İslam ibn-i
Hacer'den ölüye Ruman isminde bir melek gelip soru sorar mı diye sorulmuş; O,
''orta kuvvetli bir senedle rivayet vardır, demiştir.
13- Ubade bin Samit'in
hadisi: îbn-i Ebi Dünya, Teheccüd konusunda ve ibn-i Dirs Kur'an faziletlerinde
ve Hamid bin Zenceveyhi amellerin faziletlerinde Ubade bin Samit'den rivayet
ettiklerine göre şöyle demiştir: Sizden biri gece namazına kalkar olursa sesli
okusun. Zira şeytan ve fasık cinler sesli okumadan kaçarlar.
Hem de melek ve
evdekiler o sesli okuyuşu işitirler. Onun namazıyla namaz kılarlar. İbadetle
geçen o gece arkada gelen geceye o kişiyi tavsiye eder. Bu adamı saatında uyandır,
ona hafif ol, der.
O adama ölüm gelince de
okuduğu Kur'an-ı Kerim yıkanması esnasmda onun baş ucunda bekler. Yıkanması
bitince Kur'an kefen ve göğsü arasına girer. Kabre konulunca münker ve Nekir
gelir. Kur'an onunla o melekler arasına girer. Melekler, Kur'an'a bırak bizi bu
adamdan soru soralım. Kur'an ise, hayır Vallahi bunu Cennete kadar yalnız
bırakmayacağım. Kur'an ölüye beni tanır mısın? O: Hayır der. Kur'an: Ben o
Kur'anım ki seni gece uykusuz bırakır. Gündüz susuz. Şehvetten men eder. Benden
başka bir şey görmez ve işitmezdin, beni dostlar arasında en doğru dost ve
kardeşler içinde en sadık kardeş bulacaksın. Sana müjdeler olsun, Münker ve
Nekir'den sonra sana endişe verecek bir şey yoktur, deyince o melekler
giderler. Kur'an ise Allah'ın huzuruna yükselip, o ölü için Allah'dan döşek,
yorgan ve nurdan bir kandil ve Cennet yaseminlerinden bir yasemin çiçeğini
ister. Allah da kabul eder. Bunları sema meleklerinden bin melek taşırlar.
Bunlardan önce yine Kur'an o ölüye varır, ona benden sonra sıkıldın mı? Bu
şeyleri Allah'dan istemekten başka bir şey için durmadım. İsteyip sana
getirdim, der.
Melekler kabirde ona
yatak serer. Yasemin çiçeğini ayak ucuna bırakırlar. Önce sağ taraf üzerine
uzatırlar, daha sonra sırtüstü yatırırlar ve melekler semaya gidinceye kadar
onlara bakarak, gözüyle onları takip eder.
Sonra Kur'an, kıble
cihetinde onun kabrini Allah'ın istediği kadar genişletir. Ebu Muaviye'nin
kitabında şöyle yazılmıştır: Dörtyüz senelik bir mesafe kadar kabri
genişletilir. Önünden yasemini alıp Sura üfürülünceye kadar onu koklatır.
Hergün bir veya, iki sefer ailesine gelir, onların hayır ve akıbeti İçin dua
eder. Çocuklarından biri Kur'an okumuşsa ona müjde verir. Eğer kötü bir çocuğu
varsa, kıyamete kadar ona ağlar.
-Hafız Ebu Musa el-Medini
dedi ki, bu Hasen bir rivayettir, îmam Ahmed, Ebu Hayseme ve onların
muasırları, Ubade bin Samite varan bir senedle Abdurrahman el-Makarri'den
rivayet etmişlerdir. Ukayli bunu zaif hadisler arasında, ibn-i Cevzi mevzu
hadisler arasında saymışlar ve sahih değildir, demişler.
14- Beyhaki, ''Kabir
Azabı'' kitabında ibn-i Abbas'dan rivayet ettiğine göre; Resulullah (s.a.v.î
Hz. Ömere hitaben şöyle dedi: Toprağa varacağında durumun ne olacak ey Ömer! Üç
zira, bir karış uzunluğunda bir zira bir karış genişliğinde sana bir çukur
kazılıp, saçları yerde çekilen, sesleri bulut gürültüsüne benzeyen, gözleri
şimşek gibi ve dişleriyle yeri kazan, siyah Münker ve Nekir gelirlerse, seni
oturtup, silkseler halin ne olacak!
Hz. Ömer' (r.a.): Ya
Resulallah. O gün dünyada üzerinde olduğum inanç üzere olmayacakimyım? diye
sordu. Resulullah, evet deyince Hz. Ömer Allah'ın izniyle a günün üstesinden
gelirim, dedi.
15- Beyhaki, hasen bir
senedle ibn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: Ölü kabirde geri dönenlerin ayak seslerini işitir, sonra oturur, ona:
''Rabbin kimdir?'' denilince, Rabbim Allah'dır der. Dinin nedir? sorulur. O:
İslamdır, der. ''Peygamberin kimdir?'' O: Peygamberim Muhammed'dir. Onun
hakkında bilgin nedir? diye sorarlar.
Cevaben onu tanıdım, ona
iman ettim ve getirdiği şeylerde onu tasdik ettim, deyince gözünün kestiği
kadar kabir ona genişlenir. Ruhu müminlerin ruhlarıyla beraber olur.
16- Taberani
''Evsat''da, sahih bir senedle ibn-i Abbas'dan rivayet ettiğine göre, kabre
gelen iki meleğin ismi Münker ve Nekİr'dir.
17- îbni Ebi Hatim ve
Beyhakî ibni Abbas'dan rivayet ettiklerine göre; Mümin sekerata düşünce
melekler ona selam vererek hazır olurlar, ve Cennetle müjdelerler. Ölünce
cenazesiyle beraber yürürler. İnsanlarla beraber cenaze namazını kılarlar. Ölü
defnedilince kabirde oturur, ona ''Rabbin kim?'' denilir. O ''Rabbim
Allah'dır'' der. ''Resulün kim?'' denilir. O Resulüm Muhammeddir, der. Ona
''şehadetin nedir?'' denilir. O, Şehadetimdir, der.
İşte Kur'an'da kavl-i
sabit (kuvvetli kelam) denilen budur: ''Allah kavl-i sabit ile ehl-i imanın
ayağını kaydırmaktan alıkoyuyor'' [İbrahim 27] Sonra kabir ona genişlenir.
Kafir ise ona melekler gelirler. Ölümü anında arkasına yüzüne vururlar. Kabirde
oturtulur ve ona ''Rabbin kimdir?'' denilir. O hiç cevap vermez. ''Peygamberin,
kimdir?'' diye sorulunca yine hiç bir şey cevap vermez. İşte Kur'an'da
buyurulan ''Zalimleri delalete götürür, yollarını saptırır'' [İbrahim, 27]
mealindeki ayet-i kerimenin manası budur.
18- Cüveybir
''Tefsirimde, Dahhak'dan, o da ibn-i Abbas'tan (r.a.) rivayet ettiklerine göre;
Resulullah (s.a.v.) Ensardan birinin cenazesinde hazır bulundu. Kabre varınca,
kabir tamam olmamıştı. Resulullah oturunca ashab da sessiz bir şekilde
oturdular. Sanki başlarında kuş vardı. Resulullah (s.a.v.) gözünü yere dikti.
Elindeki değnekle yeri eşiyordu. Sonra semaya göz gezdirdi. Ve üç kere kabrin
azabından Allah'a sığınırım dedi, sonra da şöyle buyurdu: Mümin kul ahirete
yönelip dünyayı geride bırakınca ona ölüm gelir. Onun baş ucunda oturur.
Cennetten yanlarında hediyeler, koku ve elbiseler olan melekler de gelir.
Göreceği bir şekilde iki
saf kurarlar. Önce ölüm meleği, sonra öbür melekler ona müjde verirler ve su, testisinden
akarcasına ruhunu çekerler. O, meleklerin müjdelediklerinden aldığı sevinçle
ruhunu kolaylıkla teslim eder. Sonra melekler ruhunu alır. Ve hiç bir melek ona
getirilen kokuyu sürmeden ve zinetleri giydirmeden ayrılmaz. Koku sürmesinden
sonra onun kokusuyla uzay aniden dolar.
Gökteki melekler, nedir
bu koku? diye sorarlar. Bu filanın ruhunun kokusudur, derler. Ve ona rahmetle
dua ederler. Sonra, onu semaya götürürler, ve sema kapıları ona öyle açılır ki
her kapı ona adeta aşıktır. Her semanın ehli ona merhaba derler, ''Ey Rabbinin
öğütlerini kabul eden ruh, sana merhabalar olsun'' denilir. Sidretü'l-Müntehaya
vardırılınca, melekler Ya Rab. Ruhunu aldık, derler. Allah, onu yere götürün.
''Zira ben onları topraktan yarattım. Tekrar toprağa iade ederim ve bir daha
onları oradan çıkartacağım.'' [Taha. 55] der.
O vakit ölü geri
dönenlerin ayak ve el seslerini işitir. Ve kabirde iki rahmet bir de azap
meleği gelir. Bakar ki amelleri onu sarmışlar: Namaz ayakları yanında, Oruç
başı yanında, zekat sağında, sadaka solunda, hayır ve iyi ahlakı göğüsü
hizasında durmuşlar.
Azap meleği hangi
taraftan ona varmak istese salih ameli engel olur. Elinde demirden, ağır bir
sopa ile ölüye şöyle der: ''Eğer namazın, orucun, zekatın ve sadakaların seni
ihata edip muhafaza etmeseydi. Sana öyle bir darbe vuracaktım ki kabrin ateşle
dolardı.'' Sonra azap meleği gider, onu rahmet meleklerine bırakır. Rahmet
melekleri biri öbürüne der ki: ''Allah'ın bu velisine şefkat et, zira o büyük
bir zorluk içinden geliyor. Ve ona der ki! . Rabbin kimdir? O, Allah'dır der.
Dinin nedir? O, İslamdır, der. Peygamberin kimdir? O, Muhammeddir der. Ona sana
bunu bildiren ne idi? derler. O ise, ''ben Allah'ın kitabını okudum. İman edip,
tasdik ettim,'' der. !
Bu şiddetli imtihandan
sonra semadan bir ses gelir. Kulum doğru söyledi, ona Cennet sergilerini serin,
Cennet elbiselerini giydirin temiz kokusunu sürün ve kabrini genişletin. Baş
ucunda Cennete bir kapı açın.
Sonra rahmet melekleri
ölüye, ''kabir azabını tatmadan;
hareminde zifafa giren çiftlerin uykuları gibi uykuya dal'' derler. Ölü, durmadan ''Ya Rabb kıyameti kopar, ehlimle görüşeyim. Cennetteki nasibime
kavuşayım'' der. O, kıyamette yüzü ak olarak haşre kalkar.
19- İbn-i Ömer (r.a.)'in
hadisi: Beyhaki, Zühd'de ve ibn-i Asakir kesik bir senedle ibn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiklerine, göre; İbn-i
Ömer, bir adama ey kardeş bilmiyor musun, önünde ölüm var. Bilmezsin, Sabah mı
akşam mı? Dikkat et! Önünde kabir şiddeti ve arkasında Münker ve Nekirin gelişi
var, sonra da kıyamet kopar. Ve batıl işleyenler hüsrana uğrarlar.
20- Deylemî, Firdevs
Müsned'inde ibni Ömer (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: Ağzınızdan: Allah Rabbimiz, İslam dinimiz, Muhammed (s.a.v.)
nebimizdir. Sözlerini ayırmayınız. Zira kabirde bunlar'dan sorulacaksınız,
21- İbn-i Ömer'in
hadisi; Ahmed, Taberani ibn-i Ady sahih bir sened ile ve ibn-i Ebi Dünya ve
Acuri, ibn-i Ömer (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre; Resulullah (s.a.v.)
kabirde soru soran meleklerden bahsederken Hz. Ömer (r.a.): Ya Resulullah o
zaman aklımız bize iade edilecek mi? dedi. Resulullah da, evet dünyadaki
halinize dönersiniz, dedi. Hz. Ömer (r.a.): Öyle ise ağzında taşmı olur? (Yani
öyle ise neden cevap vermesin.) dedi.
22- İbn-i Mesud
(r.a.)'ın hadisi: Taberani -el-Kebir'de- sahih bir sened ile ve Beyhakî, Azabul
Kabir kitabında, ibn-i Mesud (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle
demiştir: Mümin öldüğü zaman, kabrinde oturtulur. Ona: Rabbin kimdir? Dinin
nedir, Peygamberin kimdir? diye sorulur. O, Rabbim Allah'dır. Dinim İslam'dır.
Peygamberim de Muhammed'dir, der. Kabri ona genişlenir. İçi ferah olur. îbn-i
Mes'ud (r.a.) bunu dedi, sonra şu ayeti okudu: ''Allah kuvvetli söz ile
(kelime-i şehadetle) dünyada da ahirette de ehl-i imanın ayaklarını kaydırmaktan
alıkor.''[İbrahim, 27]
Kafir ise, kabrine
sokulduğu zaman, oturtulur. Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?
sorulur. O bilmem, der. Kabri ona daralır. Azap içinde kalır. Sonra ibn-i
Mes'ud (r.a.) şu ayeti okudu: ''Kim ki, Benim zikrimden yüz çevirirse onun için
dar bir geçim vardır. Ve onu kıyamet gününde kör olarak haşr ederiz'' [Taha, 124]
23- İbn-i Ebi Şeybe ve
Beyhaki ibn-i Mesud'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Sizden biri,
ölünce kabirde oturur, ona, sen necisin, denilir. Mümin ise ben hayatta da
ölümde de Allah'ın kuluyum.'' Eşhede ella ilahe illallah ve eşhedu enne
Muhammederresulullah'' der. Kabri genişlenir. Cennetteki yeri ona görünür,
Cennet elbiseleri kendisine giydirilir.
Kafir ise, ona necisin
denilince, bilmem, der. Ona, bilmeyesin denilir. Kabri daralarak kaburgaları
birbirine girer. Kabrin duvarlarından yılanlar, ona hücum ederek onu kemirmeye
başlarlar. Bağırınca da demir sopalarla dövülür ve ona Cehennem kapıları
açılır.
24- Acuri, eş-Şeria'da ibn-i
Mes'ud (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Kul vefat edeceği
zaman Allah bazı melekler gönderir. Ruhunu kefenler, içinde kabzederler.
Kabrine konulduğu vakit, Allah, iki melek gönderir. Onu kovalarlar. Ona Rabbin
kimdir? derler. Q, Rabbim Allah'dır, der. Onlar, dinin nedir, derler, O
İslamdir, der. Onlar, Peygamberin kimdir, derler; O Muhammed'dir der. Onlar,
doğru söyledin hayatında da öyle idin, derler. Ona Cennet sergileri ve
elbiselerini getirin, ona Cennetteki yerini gösterin, denilir.
Kafir ise; öyle bir
darbe yer ki, kabri ondan ateşle dolar. Ve öyle daralır ki, kaburgaları
birbirini kırar. Deve boynu gibi yılanlar ona gönderilir.!
25- El-Hallal kendi
kitabında ibn-i Mesud (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre; Müminin ölümü yaklaşınca,
ona ölüm meleği gelir ve ey temiz ruh, temiz bedenden çık, der. Ruh çıkınca
melek onu kırmızı bir beze sarar. Yıkanıp, kefenlenip, kabre doğru yola
koyulunca ruhu cesedi üzerinde onu takip eder.
Kabre konulunca da
oturtulup, ruhu kendisine iade edilir ve Rabbin kim, dinin nedir, peygamberin
kimdir, soruları sorulur. Doğru cevap verince kabri genişletilir. Ruhu ala-yi
illiyine yükselir.'' Sonra ibn-i Mesud şu ayet-i kerimeyi okudu: İyilerin
kitabı (yazgısı) illiyindedir. Bilir misin, illiyin nedir, yazılmış bir
kitaptır. Onu makerrep melekler müşahede eder.[Mutaffifin, 5, 6]
Dedi ki: ''O kitap
yedinci göktedir. Kafir hakkında ki sözü de rivayet edip şu ayeti okudu: ''Evet
facirlerin kitabı, siccindedir. Bilir misin siccin nedir. O yazılı bir
kitaptır. [Mutaffİfin, 7-9] Dedi ki: Siccin, yerin yedinci alt tabakasıdır.
26- Hz. Osman'ın hadisi:
Ebu Davud, Hakim, Beyhaki, Hz. Osman (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre;
Resulullah (s.a.v.) defin edilmek üzere olan bir cenazenin kabri yanından
geçerken şöyle buyurdu: ''Şu kardeşiniz için istiğfarda bulunun. Cevapda sebat
bulması için dua edin. Zira O şimdi sorguya çekilmektedir.''
27- Hz. Ömer'in (r.a.)
hadisi: |Ebu Davud, Hakim, Beyhaki Hz. Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre
şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: ''Ey Ömer, dört zira'
uzunluğunda iki zira' eninde bir çukura düştip, Münker ve Nekiri göreceğin
zaman, durumun ne olacaktır?'' Ben ey Allah'ın Resulu Münker ve Nekir nedir,
dedim. Resulullah (s.a.v.) ''Onlar imtihan melekleridirler. Dişleri, saçları ve
sesleri çok şiddetli olup, yanlarında, bir cemaatin yerden kaldırmayacağı bir
sopa (kamçı) vardır. Onlara göre bir baston gibidir. Seni imtihan ederler.
Bilmeyip karıştırırsan onunla seni kül edercesine döverler.'' Ben ey Allah'ın
Resulu o zaman yine böyle miyim. Resulullah, ''Evet'' deyince. Ben üstesinden
gelirim, dedim.
28- Ebu Nuaym, ibn-i Ebi
Dünya, Acuri, Beyhakı, Ata bin Yesar'den rivayet ettiklerine göre Resulullah
(s.a.v.) Hz. Ömer'e (r.a.) şöyle buyurdu: ''Ey Ömer, ölüp üç zira' bir karış
uzunluğunda, bir zira bir karış eninde olan bir çukura defnedilmek üzere,
yıkanıp, kefenlenip, üstün toprakla örtülerek, sesleri bulut gürültüsü, gözleri
şimşek gibi olan Münker ve Nekirin sorularına maruz kaldığın, sağa sola seni
silkeleyip korkutacakları zaman halin ne olacaktır?'' Hz. Ömer (r.a.) Ey
Allah'ın Resulu! O zaman aklım benimle beraber mi olacak? diye sordu.
Resulullah (s.a.v.) ''Evet'' deyince Hz. Ömer (r.a.) ''Üstesinden gelirim
inşaallah'' dedi.
29- Amr bin As'ın. hadisi:
Müslim, Amr bin As (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Benî defin
edeceğinizde, üstüme toprağı şefkatla dökün. Bir deve yavrusunu kesmek, soymak
ve etini parçalamak kadar bir vakit yanımda kalın ki sizinle ünsiyet edeyim ve
Rabbimin elçilerine nasıl cevap vereceğim diye bakayım.
30- Muaz'ın hadisi:
El-Bezzar, Muaz bin Cebel (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: ''İçinde Kur'an okunan evin üstünde Nurdan bir çadır vardır.
Denizin içinde ve kırda kılavuz olarak takib edilen parlak yıldızlar gibi gök
ehli de o nuru takib edip ona uyarlar.
Kur'an sahibi ölünce o
nur çadırı o evin üstünden kaldırılır. Semadaki melekler bakarlar, fakat o nur
çadırını görmezler. Melekler onu semadan semaya karşılar ve ruhunun üzerinde
namaz kılarlar. Sonra kıyamete dek ona istiğfar ederler. Kur'an-ı öğrenen her
şahıs, gece bir an kalkıp namaz kılsa, o gece, ertesi geceye, namaza kalkması
ve ona hafif gelmesi için mutlaka vasiyet eder. Ölünce de ehli techiziyle
meşgulken, Kur'an güzel bir surette onun baş ucunda durur, kefenlerken de göğsü
ve kefeni arasına yerleşir. Kabre bırakılınca da ona Münker ve Nekir gelir. O
zaman yine Kur'an araya girmek üzere gelir. Onlar Kur'an'a bırak bizi bunu
muhasebe edelim. Kur'an ise Kabe'nin Rabbi ile yemin ederim. O benim arkadaşım
ve dostumdur, onu yalnız bırakmayacağım. Yapacağınız bir şey varsa yapın. Amma
ben burdan ayrılmayacağım. Onu Cennete bırakıncaya kadar.
Sonra, Kur'an
okuyucusuna dönerek: ''Ben çok sevdiğin, sesli ve gizli okuduğun Kur'an'ım. Ben
dostunum ve ben kime dostsam Allah da ona dost olur. Münker ve Nekir sualinde
sana artık bir endişe olmasın'' der. Sonra, melekler giderler. Kur'an ve
arkadaşı kabirde başbaşa kalır. Dünyada gece uykusuz kalıp, gündüzleyin
meşakkate katlanıp bana saygı gösterdiğin gibi, sana güzel bir yatak ve elbise
hazırlayacağım der ve kısa bir zamanda semaya yükselerek Allah'tan mezkur
şeyleri ister. Allah'da icabet edip verir. Kur'an onları alarak altıncı gökten
bin melekle sahibine ulaşır. Ve bir kaç dakika içinde geçen zaman için dahi
halini sorar, tesellide bulunur. Kabri genişlenir. Ve onları sahibine amade
eder. Ona kalk der. Melekler onu yumuşaklıkla kaldırırlar. Kabri dörtyüz
senelik mesafe kadar genişlenir. Sonra melekler onun için güzel döşenmiş yeşil
ipekten döşekleri, altına sererler. İpek kumaş başucuna ve ayak ucuna serilir
ve o zinet eşyasıyla beraber, kabrinde kıyamete dek bir nur lambası yakılır.
Kur'an haşre dek her gün
arkadaşının evine uğrar. Hal ve durumlarını öğrenip ona bildirir. Ana çocuğuna
sahip çıktığı gibi ona sahip çıkar. Çocuklarından biri Kur'an'ı öğrenmeye
başlasa sahibine (arkadaşına) müjde verir. Kötü bîr nesli varsa, ıslah olmaları
için Kur'an duada bulunur.
Bu hadis ğariptir.
Senedinde meçhüllük ve inkıta' vardır.
31- îbn-ül-Mübarek
Zühd''de, ibn-i Ebi Şeybe ve Acuri ''Şeriat''da ve Beyhhaki Ebu Derda
(r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre; ''Bîr adam,'' ibnül-Mübarek'e, bana fayda
verecek bir hayrı öğret'' dedi. O'da, ona cevaben, eğer başka bir şey
istemiyorsan işte dinle! dedi: Daracık yere düşüp senden ayrılmayı istemeyen
dostların oraya seni bırakıp, toprakla üstünü örterlerken, sana iki melek
gelecek. Onlar, heybetli olup Münker ve Nekir denilen meleklerdir. Rabbin,
dinin ve peygamberin kimdir, diye seni muhasebeye tabi tutacaklar. İşte o vakit
cevabını verirsen, kurtulursun ve doğru yolu bulmuş olursun. Sen, bu zorluk ve
korku ile beraber, ancak Allah'tan verilen bir güçle buna muktedir olabilirsin.
Eğer bilmezsen, Allah'a yemin ederim ki helak oldun demektir ve büyük zarara
girmiş sayılırsın.
32- Ebu Said (r.a.)'in
hadisi; Ahmed ve Bezzar sahih bir senedle Ebu Saîd el-Hudri (r.a.)'den rivayet
ettiklerine göre, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) ile beraber bir cenazede
hazır bulundum. Resulullah (s.a.v.) oradakilere hitaben şöyle buyurdu: Ey
insanlar. Muhakkak ümmetim kabirde sorguya çekilecektir. Mümin defn edilip,
arkadaşlar onu yalnız bıraktıklarında ona elinde bir kamçı ile bir melek gelir.
Kabirde onu oturtur. Peygamber (s.a.v.) için ne diyorsun, onu nasıl biliyorsun,
diye sorar.
Mümin ise Allah'dan
başka bir ilahın bulunmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şehadet
ediyorum, der. Melek ona, doğru söyledin, der ve ona Cehenneme bir kapı açar,
orada bir yer ona gösterir. Eğer iman etmeseydin bu senin yerin olacaktı. İman
ettiğin için ona bedel işte sana cennette şu gördüğün menzil verilmiştir, der.
Cennetteki yerini gördüğünde, oraya gitmeyi arzular, fakat ona şimdi dur,
denilir ve kabri çokça genişletilir.
Eğer kafir ise veya
münafık ise, ona ''peygamber için ne diyorsun'' sorulunca o bilmem, yalnız onun
için insanlar bir şeyler diyordular. Ona bilmeyesin denilir. Sonra Cennetten
ona bir makam gösterilir. Ve eğer iman etseydin o makam senin olacaktı. Şimdi
ona bedel Cehennemde şu gördüğün yer sana verilmiştir, denilir. Kabri çokça
daraltılır. Ve demir kamçılarıyla vurulur. Öyle ki ins ve cinden başka her
şeyin işiteceği bir sesle bağırır.
Oradaki insanlardan bir
kısmı, Resulullah (s.a.v.)'den sordular: Ey Allah'ın Resulü, elinde demir
kamçıyı gören herkes korkmaya başlar, dolayısıyla cevaba güzelce muktedir
olamaz, dediler. Resulullah (s.a.v.): Allah o
zaman müminlere cesaret verir. Cevaba muktedir olurlar, diye buyurdu.
33- Rafi' (r.a.)'in
hadisi: Ebu Rafi'den Taberani ve Ebu Nuaymin rivayet ettiklerine göre;
Resulullah (s.a.v.) bir kabrin başından geçlerken üç sefer ''yazık'' dedi. Ben:
Ne oldu ya Resulullah, bende mi bir şey gördün? dedim. Resulullah (s.a.v.): Hayır, şu kabir var ya... Ben
sahibinden soruldum, benden şüphe ettiği için kurtulamadı, diye buyurdu.
34- Yine Bezzar,
Taberani ve Beyhaki Ebu Rafi'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Baki
el-Garkad denilen yerde Resulullah (s.a.v.) ile beraberdim. Ben Resulullah'm
(s.a.v.) ardında yürüyordum. Yüzümü
çevirdim. Resulullah (s.a.v.) şöyle dedi: Hayır bilmeyesin, doğruyu
bulamayasın! Ben: Ey Allah'ın Resulu ne yaptım, dedim. Resulullah (s.a.v.):
Seni kastetmiyorum, dedi. Fakat şu kabirdekinden beni sordular. Beni
tanımadığını söyledi. Onun için öldüğü günden beri kabil ilk defin olduğu halde
su ile ıslaktır, buyurdu.
35- Ebu Katade'nin
hadisi: îbn-i Ebi Hatim, Ebu Katade (r.a.)'den rivayet etağine göre şöyle
demiştir: ''Mümin ölünce kabrinde oturtulur. Ona Rabbin kim? denilir. O ise:
Rabbim Allah'dır, der. Peygamberin kimdir? denilince! Cevaben: Muhammed
(s.a.v.)'dir der. Üç kere böyle sorulur. Sonra Cehennemden ona bir kapı açılır,
işte iman etmeseydin orası senin olacaktı, denilir. Sonra kendisine Cennetten
bir makam gösterilir, burası senindir. Zira cevaba muktedir oldun, denilir.
Kafir ise, kabirde
oturtulur. Rabbin, peygamberin kimdir, sorulur. O, bilmem der, ona bilmeyesin
denilir. O, insanların bir şeyler söylediklerini işitirdim, der. Ona önce
Cennetten bir makam gösterilir, sonra Cehennemdeki yeri gösterilir, orası
senindir. Zira cevap veremedin, denilir. İşte ''Allah Kavl-i sabit (la ilahe
illallah) ile dünyada da ahirette de ehli imana sebat verir'' mealindeki ayet-i
kerimenin manası budur. (İbrahim 27)
36- Ebu Hureyre
(r.a.)'in hadisi: Tirmizi, Hasen gördüğü bir rivayetle ve ibn-i Ebi Dünya ve
Acuri ve ibn-i Ebu Asım ve Beyhaki, Ebu Hureyre'den rivayet ettiklerine göre;
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ölü
kabre konunca siyah ve mavi iki melek gelirler. Birine Münker, diğerine Nekir
denilir, ona o adam için ne diyordun? diye sorarlar. O ise şehadetini getirerek
cevap verir. Onun için kabrini genişletir, aydınlatırlar. O bu durumunu ehline
haber vermek için onlardan izin ister. Ona ''hayır Gelin uykusu gibi uykuya
dal, denilir. O da dirilinceye kadar öyle yatar.
Eğer o ölü münafık ise,
şöyle der: insanların o zat hakkında bazı şeyler söylediklerini işittim. Ben de
onlar gibi diyordum. Başka bir şey bilmiyorum. O iki melek de, biz senin öyle
dediğini biliyorduk derler. Bunun üzerine onu sıkmak için yere emir verilir.
Kaburgaları birbirinden geçecek şekilde yer onu sıkar. Ve Kıyamet gününde Allah
onu kaldırmcaya kadar öylece azap içinde kalır.
37- Taberani ''Evsat''da
ve Merdeveyh, Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Resulullah
(s.a.v.) ile beraber bir cenaze ihtifalinde bulunduk. Defni bitip insanlar
dağılınca, şöyle buyurdu: Şimdi onların ayak seslerini işitir. Ona Münker ve
Nekir geldiler. Gözleri bakır kazanları gibi, dişleri öküz boynuzuna benzer.
Gök gürültüsü gibi sese sahiptirler. Onu oturturlar. Ona neye ibadet ettiğini,
peygamberinin kim olduğunu sorarlar. Eğer Allah'a ibadet edenlerden ise; ben
Allah'a ibadet ederdim. Peygamberim ise Muhammed (s.a.v.)'dir. Bize mucizeler
gösterdi. Biz de ona inandık ve ona uyduk, der. İşte ''Allah iman edenleri
kavli sabit ile dünyada da ahirette de korur'' mealindeki ayetin manası böyle
gerçekleşmiş olur.
Ona denilir ki, imanla
dünyaya geldin. Ve imanla öldün. Ve iman üzere dirileceksin. Sonra kabrinden
ona Cennete bir kapı açılır. Eğer şüphede ise, bilmem der, yalnız insanların
söylediklerini söylerdim, der. Ona, şüphe ile geldin ve şüphe üzere öldün ve
şüphe üzere dirilesin, denilir. Sonra ona cehnneme bir kapı açılır. Üstüne öyle
akrep ve yılanlar musallat olur ki, şayet birisi dünyaya tikürse, dünyada hiç
bir şey yetişmez. Ve onu sıkmak için yere emir verilir. Onu öyle sıkıştırır ki,
kaburgaları birbirinden geçer.
38- Hennad, ''Zühd''de
ibn-i Ebi Şeybe, ibn-i Cerir, ibn-i Münzir, ibn-i Hibban, Taberani, ibn-i
Merdüveyh, Hakim, Beyhaki, Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre,
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Allah'a yemin ederim ki, ölü kabre
konulunca geri giden teşıyıcılerın ayak seslerini işitir. Mümin ise, namazı baş
ucunda, zekatı sağında, orucu sol tarafında ve iyilikleri ise ayakları yanında
durur.
Sorgu meleği baş ucuna
gelmek ister. Namazı, hayır benden geçit yoktur. Sağında zekat, solunda orucu,
ayak ucunda iyilikleri bizden de geçit yok, derler. O vakit melek ona otur,
der. O da oturur. O an ölüye göre güneş batmak üzeredir. Ona senden
soracaklarımıza cevap ver, denilir. O ise meleğe, bırak beni, akşam namazını
kılayım da ondan sonra benden sor, der. Melek ona, şimdi kılarsın,
sorduklarımıza cevap ver. Ölü neyi soruyorsunuz, der. Melek, ona, sen içinizdeki
adama ne dersin. Ölü, ''Ben onun Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ederim,
getirdiği ayetleri tasdik ettik ve ona uyduk'' der. Melek ona, Evet, doğru
söyledin. Bu iman üzere geldin ve iman üzere gideceksin ve o şekilde de
haşrolacaksın. Bundan sonra gözü kestiği kadar kabri genişlenir. İşte bu ölüde
Allah'ın şu sözü tahakkuk eder: ''Allah, dünyada da Ahirette de ehl-i imana
Kavl-i sabit ile kuvvet verir.''[İbrahim, 27]
Sonra, ona Cehennemden
bir kapı açılıp, bir mekan gösterilir ve eğer iman etmeseydim bu gördüğün senin
olacaktı, denilir. O zaman ölünün neşesi daha da artar. Bunun ardından
Cennet'ten bir yer ona gösterilir. îşte bu Allah'ın sana hazırladığı bir
yerdir'' denilir ve o, daha da sevinir. Cesedi toprağa dönüşür. Ruhu da
Cennette ağaç üstünde duran yeşil bir kuşun içine girer, orda gezer.
Kafir ise, etrafında
koruyucusu olmaksızın melek kendisine varır. Korkulu bir şekilde oturtur.
Resulullah'ı ondan sorarken, ismini bilmez. Ona bilmeyesin, denilir. Böyle
yaşadın ve böyle haşr olacaksın, denilir. Kabir ona daralır. Kaburgaları
birbirine girer. İşte Allah'ın şu sözü bunda böyle gerçekleşir. ''Kim ki benim
zikrimden yüz çevirirse ona dar bir hayat vardır. Ve kıyamet gününde kör olarak
haşredilecektir.'' [Taha, 124] Ona önce Cennetten bir makam gösterilir. Ve
eğer iman etseydin bu senin olacaktı, denilir. Ve cehennemden Allah'ın ona
hazırladığı yeri gösterirler ki hayret ve feryadı daha da artar. Ebu Ömer
ed-Darir dedi ki: Hammad bin Selemeye dedim: Yukarda bahsedilen kişi ehli
Kıbleden mi? O evet dedi. Ebu Ömer dedi ki; O insan şehadet getiriyordu. Fakat
inanmadan, insanlardan İşittiği gibi söylüyordu. İman onda bir bilgi olarak
kalbine yerleşmemişti.
39- Taberani ''Evsat''da
Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre: Kabirde melek ölüye, baş ucundan
gelmek istediğinde, Kur'an okuyuşu, ayakları yanından gelmek istediğinde,
sadakaları, sağ ve solundan gelmesinde ise, camiye gitmesi o meleğe engel olur.
Sabır kenarda durup, şöyle der: Eğer bir açık kapı bulsaydım ona da ben
bakardım.
40- îbn-i Ebi Dünya, Ebu
Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Meyyit kabre konulduğu
zaman iyi amelleri ona gelir. Etrafını tutarlar. Azap ona başucundan gelse,
Kur'an kıraati, karşısına çıkar. Ayakları tarafından gelse, namaza kıyamı karşısına
çıkar. Elleri tarafından gelse, Vallahi biz ancak, sadaka ve dua için
uzanırdık. Sana (ey azap) yol veremeyiz, derler. Azap ağzı tarafından gelmek
istediği zaman, zikir ve oruç ona karşı gelirler. Ravi dedi ki; namaz dahi
karşı gelir. Sabır kenarda durur. Eğer açık bir gedik bulsaydım, ona da ben
karşı gelirdim. Böylelikle, onun salih amelleri, kişinin akrabası kendisini
savunduğu gibi, onu savunurlar.
Bunun üzerine ona, uyu!
Allah Teala senin bu yatağını mübarek kılsın. Ne iyi dostların var. Ve ne iyi
arkadaşların vardır! denilir.
41- îbn-i Ebi Dünya ve
ibn-i Mende, Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:
Mümin sekerata girdiği ve ruhu cesedinden çıktığı vakit, melekler şöyle der:
Güzel ruh, güzel bir cesed'den çıkmıştır. Evinden kabrine götürüldüğü vakit,
ister ki, onu çabuk götürsünler. Kabrine bırakıldığı zaman biri gelir, başından
tutmak ister. Onun secdesi onunla o gelen arasına girer. Karnından tutmak
ister. Oruç araya girer. Elini tutmak isteyince sadaka araya girer. Ayağından
tutmak isteyince namaza kıyamı ve ayaklarıyla camiye yürümesi araya girer.
Bundan sonra, Mümin daha asla korkmaz. Korkutmak için hangi yaratık gelse de...
Sonra Cennetteki
makamını ve Allah'ın ona hazırladığı şeyleri görünce, Allah'ım beni menzilime
kavuştur, der. Ona: Git, gözün aydın olarak yat. Daha sana kavuşması gereken
kardeşlerin vardır, denilir.
Kafir ise, sekerata
girip, ruhu cesedinden çıkınca, melekler: Ne pis bir ruh, ne pis bir cesetten
çıkmış! Evinden kabre götürüldüğü zaman geciktirilmesini ister. Ve beni nereye
götürüyorsunuz, diye bağırır. Kabrine konulup, Allah'ın Ona hazırladığı
Cehennemi görünce Allah'ım! beni geri gönder ki tevbe edip iyi ameller
işleyeyim'' der... Ona sen çok yaşadın denilir. Sonra Kabri daralır,
kaburgaları birbirinden geçer. Ürkülmüşün uykusu gibi bir uyku ile uyur ve
irkilir. Yerin akreb ve yılanları her taraftan ona hücum eder.
42- Bezzar ve İbn-i
Cerir ''Tehzibü'l-Asar''da Ebu Hureyre (r.a.)'dan ki Resulullah'a nisbet
etmiştir rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Mümin başına ölüm gelip de
gördüğünü görünce ruhunun çıkmasını ister. Allah da onu huzuruna almayı sever.
Müminin ruhu göğe yükseltilir, diğer müminlerin ruhları gelip ondan dünyada
tanıdıklarını sorarlar. O, ben filanı (dünyada) bıraktım deyince, tuhaflarına
gider. Ve filan öldü deyince diğer ruhlar, onun ruhu bize getirilmedi. Demek
ateş arkadaşlarının ruhları içine götürüldü, derler.
Mümin, kabrinde
oturtulur. ''Rabbin kimdir?'' diye melek ona sorar. O, ''Rabbim Allah'dir'' der.
Melek; ^Peygamberin kimdir?'' der. O ''Peygamberim Muhammed'dir'' der. Melek''
''Dinin nedir?'' diye sorunca; O ''dinim İslam'dır'' der.
Bunun üzerine ona
kabrinden bir kapı açılır. Ona, makamına bak ve gözlerin dinmiş olarak yat.
Kıyamet gününde Allah onu diriltince sanki, hafif bir uyku kestirmiş gibi
kalkar.
Eğer o ölü, Allah'ın
düşmanı ise, ölüm ona gelip, o, gördüğünü görünce asla ruhunun çıkmasını
istemez. Allah da onu huzuruna almak istemez. Kabrinde oturtulup ''Rabbin
kimdir?'' denilince O ''bilmem'' der. Ona ''bilmeyesin'' denilir. ''Peygamberin
kimdir?'' denilince, yine ''bilmem'' der. Ona ''bilmeyesin'' denilir. Ona da
kabrinden Cehenneme bir kapı açılır. Ve öyle bir darbe yer ki, insan ve cinden
başka herşey işitir. Sonra ona irkilmişin uykusu gibi bir uykuya dal denilir.
Sonra kabri ona öyle daralır ki, kaburgaları birbirine geçer.
43- İbn-i Ebi Dünya, Ebu
Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; Resulullah (s.a.v.) Hz. Ömer
(r.a.)'e: Ey Ömerl Münker ve Nekir'i göreceğin zaman halin ne olur, bilir
misin? dedi. Hz. Ömer (r.a.): Münker ve Nekir nedirler? dedi. Resulullah
(s.a.v.): Onlar kabirde sorgu melekleridirler. Sesleri gök gürültüsü, gözleri
şimşek gibi, saçları yerde çekilir, dişleriyle yeri kazarlar. Ve bir cemaatin
yerden kıpırdatamayacağı bir demir sopayı da yanlarında bulundururlar, buyurdu.
44- İbn-i Mace, Ebu
Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular:
''Ölü kabre bırakılır. Salih kul kabirde korkusuz bir şekilde oturur. Ve ona
''kimlerdensin?'' denilince; O ''Ben İslamı kabul edenlerdenim'' der. Peygamber
hakkında sorulunca: ''Allah'ın Resulüdür, Kur'an'la gelip kendisini tasdik
ettik.'' Sonra ona; ''Allah'ı gördün mü?'' denilir. O ise; ''Hayır kimse onu
görmeye muktedir olamaz'' der. Sonra birbirini yiyen ve yakan Cehenneme bir
pencere ona açılır. ''Allah'ın yardımıyla ondan korunduğun Cehenneme bak''
denilir. Daha sonra ona Cennetten bir pencere açılır. O da, o yerin güzelliğine
bakar, ona ''İşte orası senindir''. Yine ona şöyle deniliri ''Yakin üzere idin.
Yakin üzere de öldün, inşaallah yakin üzere de haşr olacaksın.'' denilir.
Kötü adam ise korkulu,
çarpılmış bir tarzda kabirde oturur. Ona da ''kimlerdensin'' denilince.
''Bilmem'' der. Ve ona ''Peygamber için ne bilirsin'' denilince de ''Bilmem,
insanlar onun için bir şeyler diyorlardı, ben de öyle derdim'' der. O vakit
önce Cennetten bir pencere ona açılır. Güzelliğini temaşa eder. Ve ona, ''orası
senin olacaktı amma sana nasib olmadı'' denilir. Daha sonra da Cehennemden de
ona bir pencere açılır. Birbirini yiyen o cehenneme bakar, ona ''Orası senin
karargahındır'' denilir. Sonra ona: ''Şek ve şüphe üzere idin. Öyle de öldün ve
öyle haşr olacaksın'' denilir.
45- Esma'nın hadisi:
İbn-i Ebi Şeybe ve Buharî Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın kızı Esma (r.a.)'dan rivayet
ettiğine göre, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.)'den işittim şöyle buyurdu:
''Bana vahy edildi ki, sizler kabirlerinizde imtihan edileceksiniz. Benden
sorulacaksınız. Yakın üzre olan mümin, beni tanıyıp Muhammed Allah'ın
Resulüdür. Bize hidayet ve Kur'an'Ia geldi. Biz kabul edip ona uyduk' der. Ona
'Senin mümin olduğunu bildik sağlıkla uykuya dal' denilir.
Münafık ve şüpheli ise
''Bilmem insanlar birşeyler diyorlardı; ben de öyle derdim'' der.
46- imam Ahmed, Esma
(r.a.)'dan, o da Resulullah (s.a.v.)'den naklettiklerine göre; İnsan kabrine
konulduğu zaman, eğer mümin ise, namaz, oruç gibi amelleri etrafını sararlar.
Melek, namaz yönünden gelir. Namaz onu çevirir. Oruç tarafından gelir, oruç onu
çevirir. Bu sefer ona uzaktan seslenir. Otur, der. Oturur. Bu adam yani
Muhammed (s.a.v.) hakkında ne diyorsun? O, O'nun, Allah'ın Resulu olduğuna
şehadet ederim.'' der. Ona, ''Ne bilirsin. Onu gördün mü?'' denilince, O, ''Şehadet ederim o Allah'ın
Resulüdür der. Buyurdu ki; O vakit melek, ona, şöyle der''Bu yakin üzere
yaşadın ve öyle öldün ve öyle dirileceksin.''
Eğer o insan günahkar
veya gafil ise, melek ona gelir. Onu çevirecek, hiç bir şey orada yok. Melek
onu oturtur ve, bu adam hakkında ne diyorsun? der. O, ''hangi adam'' der.
Melek, ''Muhammed'' der. O, ''bilmem, insanlar birşeyler diyordu, ben de aynı
şeyi derdim der. Melek, ona ''Öyle
yaşadın ve öyle öldün ve öyle dirileceksin.'' der. Buyurdu ki, Ona bir hayvan
musallat olur. Beraberinde bir jop vardır. Eklemleri, deve horgücü gibi ateş
korlarıdır. Allah'ın istediği kadar, ona vurur. Hem de işitmez ki ona acısın
47- îmam Ahmed ve
Beyhaki sahih bir senedle Hz, Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiklerine göre şöyle
demiştir: Bize bir yahudi kadını geldi. Kapıda durup yemek istedi. Deccalın
fitnesinden ve kabir azabından korunmamız için dua etti.
Ben hep onu durdurmaya
çalıştım. Ta Resulullah geldi. Ben Resulullaha (s.a.v.) dedim ki: ''Ey Allah'ın
Resulu. Bak bu kadın ne diyor. Resulullah (s.a.v.), ''ne diyor'' diye sordu.
Ben ''Allah sizi Deccal'ın fitnesinden ve kabir azabından korusun diyor''
dedim. Resulullah (s.a.v.) kalktı ve ellerini açarak, deccal'ın fitnesinden ve
kabir azabından istiaze etti. Sonra da şöyle dedi: ''Her peygamber kendi
ümmetini deccal'in fitnesinden ikaz etmiştir. Ben de sizi ikaz ediyorum. Hiç
bir peygamberin demediğini size bildiriyorum. Deccal kördür. Allah kör
değildir. Deccal'in iki gözü arasında ''bu kafirdir'' diye yazılıdır. Her mümin
o yazıyı okuyabilir.
Kabir fitnesi ise benim için
imtihan edileceksiniz. Benden sorulacaksınız. Ölü, mümin ise, korkusuz olarak
kabirde oturtulur. Sonra ondan; ''Dünyada iken kimlerdendin?'' diye sorulur. O,
''İslam milletindendim'' cevabını verir. ''Muhammed için ne dersin?'' denilir.
O, ''Allah'ın kulu ve Resulüdür. Kur'an'la bize geldi. Biz onu tasdik ettik''
der. Ve ona Cehenneme bakan bir kapı açılır. ''Şiddetli olan ateşe bak''
denilir. Ona ''İşte eğer iman etmeseydin o senin olacaktı'' denilir. Sonra
Cennetteki yerini ona gösterirler. Güzelliğini temaşa eder. ''Orası senindir.
Yakin üzere idin. Öyle de öldün ve öylece haşir olacaksın'' denilir.
Ölü kötü biri ise,
kabirde korkudan kalbi kopacak bir şekilde oturur. ''Kimlerdendin, Muhammed
için ne biliyorsun?'' diye sorulunca ''bilmem'' cevabını verir. ''İnsanlar
birşeyler derdi. Ben de Öyle diyordum,'' deyince ona önce cennetten bir yer
gösterilir. ''Eğer iman etseydin orası senin olacaktı.'' Daha sonra
cehennemdeki yerini gösterirler. ''İşte burası senindir. Şüphe üzere idin. Öyle
Öldün ve öyle haşr olacaksın'' denilir. Ve azap verilir.
Beyhaki de aynısını
rivayet etmiştir.
48- Bezzar, Ebu
Hureyre'den o da Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Bu
ümmet kabirde imtihan edilecektir. Ben ise zayıf bir kadınım nasıl dayanacağım.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: ''Dünyada da Ahirette de Allah,
ehli imana kavli sabit ile sebat
verir.''
49- Beyhaki, Aişe
(r.anha)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Kabirdekiler benden sorguya çekilirler. Ve ''Allah ehli imana dünyada da
Ahirette de kavl-i sabit ile sebat verir'' ayeti bunun hakkInda nazil oldu.
50- İbn-i Ebi Dünya, Hz.
Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
''Müminin cenazesi yola koyulunca, Allah aşkına beni acele götürün'' diye
bağırır. Kabre konulunca ameli onu sarar, himayesine alır. Namaz sağında, oruç
solunda, Emri maruf işleyişi ayak ucunda durur. Azap meleklerine müsaade
etmezler. Her aza dünyada iken ibadet özelliklerini anlatırlar. İyi olmayan biri
ise insandan başka her şeyin duyacakları bir sesle bağırır. Eğer insan
işiitseydi ya bayılırdıjj veya delirirdi.
51- İmam Ahnıed
''Zühd''de Ebu Nuaym, Tavus tarikiyle Hilye'de rivayet ettiklerine göre; Ölüler
kabirde yedi gün sorguya çekilirler. O, o günlerde onun adına dünyada hayır
maksadıyla taam verilmesini sever.
52- Ebu Nuaym, Enes bin
Malik (r.a.)'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Ashab'dan biri ölmüştü.
Defin işi bittikten sonra Resulullah (s.a.v.) kabri başında durup: ''İnna
lillah ve inna ileyhi raciun'' deyip ona şöyle dua etti. ''Ya Rab bu sana
varmıştır. Kendisine varılanların en hayırlısı sensin. Kabri ona geniş kıl. Gök
kapılarını rahmetle ona aç. Amellerini kabul et, sorguda lisanına sebat ver.''
53- El-Hakim,
Nevadir'ül-Usul'da Süfyan-i Sevri'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Kabirde ölüden ''Rabbin kimdir?'' diye sorulunca şeytan görünüp kendisine
işaret eder. ''Rabbin benim'' diye telkin eder. Hakim dedi ki: Resulullah
(s.a.v.)'in ''Definde denilen şeyler'' babında geçen hadisi bu sözü teyid eder.
Zira Resuluİlah (s.a.v.) dua ederken ''onu şeytandan koru'' demiştir. Eğer
şeytanın orda tesiri olmasaydı öyle dua etmezdi.
54- İbn-i Şahin,
''Sünnet''te... Raşit'den rivayet ettiğine göre şöyle dedi: Peygamber (s.a.v.): Delilinizi öğreniniz, çünkü sorguya
çekileceksiniz diye bize buyuruyordu. Peygamberin bu tavsiyeleri öyle sık idi
ki, Ensar ölülerine ve erginliğe gelen çocuklarına kabirde Münker ve Nekir'e
karşı denilecek cevapları telkin ediyorlardı...
55- Esselefi, Tuyuriyatta,
Sehl bin Ammar (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Yezid bin
Harun'u ölümünden sonra rüyamda gördüm. ''Allah sana ne yaptı,'' diye sordum. O
şöyle dedi: ''Beni kabre koyduklarında iki melek geldi. Dinin, rabbin,
peygamberin kimdir?'' diye sordular. Ben beyaz olan sakalımı tuttum. ''Böyle
sorular benim gibilerden de sorulur mu? Ben seksen sene insanlara bunu
öğrettim,'' deyince beni bırakıp gittiler. ''Sen Cerir bin Osmandan ders okudun
mu?'' diye sordular. Ben ''evet'' dedim. Onlar, ''Cerir, Hz. Osman'ı sevmezdi.
Allah da Cerir'i sevmez'' dediler.
56- Lalkai, Sünnette,
Havsere bin Muhammed el-Minkariden rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Yezid
bin Hanımı rüyada gördüm, bana şöyle dedi: Münker ve Nekir gelip beni
oturttular. Sorguya çekip Rabbin kimdir?, Peygamberin kimdir?, dinin nedir?
dediler. Ben ak sakalımı tuttum, benim gibilerden de mi sorulur? Ben Yezid bin
Harunum. Dünyada altmış sene bunu insanlara öğrettim. Onlardan biri: ''Doğru
söyledin. Gelin gibi uykuya dal. Bu günden sonra sana korku yoktur'' dedi.
57- İbn-i Ebi Dünya,
ibn-i Cerir, Yezid bin Tarif el-Becliden rivayet ettiklerine göre, şöyle
demiştir: Kardeşim öldü. Defnedildiğinde sol kulağımı kabrinin üstüne koydum,
zaif bir ses, (kardeşimin sesini) işittim. ''Allah'' dedi. Başkası dinin nedir?
dedi. O ''islam'' dedi.
58- îbn-i Ebi Dünya,
''el-Kubur'' kitabında ve ibn-i Cerir, ''Tehzip'' kitabında, el-Ala bin
Abdulkerim yoluyla rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: Bir adam öldü,
gözleri az gören bir kardeşi vardı. Dedi ki: Biz onu defnettik. Millet
dağıldığı zaman, başımı kabrin üstüne koydum. Birden kabrin içinden, bir ses
işitiyor oldum! ''Rabbin kimdir, peygamberin kimdir, dinîn nedir?'' Kardeşimden
işittim, şöyle diyordu: ''Rabbim Allah, Muhammed (s.a.v.) peygamberimdir''. Ben
Onu da sesini de tanıdım. Sonra, ok gibi bir şey kabrin içinden kulağıma
yükseldi. Vücudum titredi. Ben de ayrıldım.
59- Ebu'I-Hasan bin
el-Berra el-Abdi, ''Er-Ravda'' kitabında Dahhak'a ref ettiği senediyle rivayet ettiğine
göre, şöyle demiştir: Bir kardeşim vardı. Ben cenazesine kavuşmadan,
defnedilmişti. Kabrine geldim. Onu dinledim. Baktım ki ''Rabbim Allah, İslam
dinimdir'' diyor.
60- Tarih-i ibn-i
Neccar'da senediyle Ebu'l-Kasım bin Hibetullah bin Selam'dan rivayet edildiğine
göre, şöyle demiştir: Yanında okuduğumuz bir üstadımız vardı. Onun bir arkadaşı
öldü. Üstad onu rüyada görüp ''Rabbin sana ne yaptı?'' deyince, O ''Rabbim beni
bağışladı'' dedi. Üstad: Münker ve Nekir ile ne yaptın?'' deyince; O ''Ya Üstad
beni oturtup 'Rabbin kimdir. Peygamberin kimdir; dedikleri zaman, Allah bana
ilham etti. Ben, Ebu Bekir ve Ömer hakkı için beni bırakın'' dedim. Onlardan
biri diğerine, ''bize karşı büyük bir şeyi şefaatçi yaptı, bırak onu'' dedi.
Beni bırakıp gittiler.
61- Lalkai, ''Sünnet''te senediyle Muhammed bin Nasr
es-Saiğ'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Babam, tanıyıp tanımadığı
cenazelerin namazmı kılmaya meftundu. Bize dedi ki; ''Ey oğulcuğum. Bir gün bir
cenazenin yanında idim. Onu defnettikleri vakit, iki kişi kabrine indiler.
Sonra, biri çıktı diğeri kaldı. Halk, toprak atmaya devam ediyordu. Ben ''ey
millet, ölü ile beraber, bir diriyi de defnediyorsunuz'' dedim. Onlar,
''kabirde başka kimse yok'' dediler. Ben, ''belki de bana öyle göründü'' dedim.
Sonra, ben döndüm ve
mutlaka iki kişi gördüm, biri çıktı, diğeri kaldı. Allah bu sırrı bana
açmadıkça burdan ayrılmayacağım, dedim. Kabrin yanına geldim. On sefer Yasin.
ve Tebareke'yi okudum. Ağlayıp Ya Rab gördüğümü bana çöz. Bu durumda, akıl ve
dinimden korkuyorum, dedim. Kabir yarıldı. İçinden bir şahıs çıktı. Bana
bakmadan gitti. Ben ''Ma'budun hakkı için, senden bazı şeyler sormadıkça
gitmeyeceksin'' dedim. Yine bana bakmadı. Ben, ikinci ve üçüncü sefer
söylediğimde bana yöneldi. Ve ''Sen Nasr es-Saiğ'-sin'' dedi, ben *evet''
dedim. O, ''beni tanımıyorsun'' dedi. Ben ''hayır'' dedim. O ''Biz Rahmet
meleklerinden iki melekiz. Ehli Sünnet kabrine konulduğu zaman, onlara müekkel
kılındık. Kabirlerine inip onların vereceği cevabı onlara telkin ederiz'' dedi
ve birden kayboldu.
62- Üstad Abdülgaffar
el-Kusi ''Tevhid'' kitabında şöyle
demiştir: Şeyh Nasıruddinin evi yanında idim. Şeyh Bahauddin el-Ahmimi de
gelmişti. Cübbesini alıp omuzuma attım. Bana dedi ki, Şeyh Ebu Yezid'in
hizmetçisi de onun cübbesini omuzunda taşıyordu. Salih bir adam idi. Bu
münasebetle, söz Münker ve Nekir'e geldi: Ebu Yezid'in hizmetçisi ki Mağripli
idi, demişti ki; şayet benden sorsalar, onlara cevap vereceğim. Ona, senin
cevap verdiğini kim bilecek, demişler. O, kabrimi dinleyin işitirsiniz, demiş.
Mağripli öldüğü vakit kabrinin üstüne durup sorgusunun yapıldığını görmüşler.
O: ''Benden soru mu soruyorsunuz? Halbuki ben Ebu Yezid'in cübbesini omuzunda
taşımış adamım.'' demiş. Bunun üzerine melekler onu bırakmışlar.
BAZI FAYDALI MESELELER
1. MESELE:
Kurtubi demiş ki: Bazı
hadislerde iki meleğin, bazılarında da bir meleğin sorgu için gelmesi, varid
olmuştur. Bunda bir tezat yoktur. Zira kişilere göre melek sayıları
değişebilir. Bazılarına şiddet ve korkunun fazla olması için iki melek gelir.
Bazılarına tahfif için yalnız bir tane gelir.
Bazı alimler demişler
ki, iki melek gelse bile yalnız biri sorar. ''Bir melek gelir'' hadisi bu tevil
ile yorumlanabilir. Suyuti diyor ki bu tevil daha isabetlidir. Zira iki meleğin
sorgu için geldikleri çok hadislerde varid olmuştur.
2. MESELE:
Yine Kurtubi demiştir
ki: Kabirdeki sual ve cevap hakkındaki hadisler değişiktir. Bu değişiklik
şahıslara göre olmuştur. Bazıları akaidin bir kısmından sorulur. Bazıları bütün
akaitten sorulur.
Kurtubi demiş ki;
muhtemelen, bu değişiklik bir kısım hadislerin kısa zikredilmesindendir.
Başkası ise aynı hadisi tam zikretmiştir.
Ben diyorum ki, bu
ikinci ihtimal daha doğrudur. Çünkü çok hadisler bunu gösterir. Evet o
hadislerde hassaten, Ebu Davud'un, Enes (r.a.)'den ettiği rivayetinde ''Bu
sorulardan sonra bir şey sorulmaz'' denmektedir. îbn-i Merdüveyh'in rivayetinde
de, ''Bu sorulardan başka sorulmaz'' kaydı vardır.
Bundan anlaşılır ki, mümin
akaidin gayrisi olan dini emir ve nehiylerden sorguya çekilmez.
Beyhaki'nin, îkrime
tarikiyle, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre; ''Allah ehl-i imanı
kavli sabit ile, dünyada ve ahirette de tesbit eder (korur),[İbrahim, 27]
mealindeki ayet-i kerime hakkında şöyle demiştir: Kavl-i sabit şehadet
kelimesidir. Ölümden sonra kabirlerde o kelime onlardan sorulur.
Bu mesele İkrime'den
sorulmuş. O, Peygambere iman dan ve tevhid'den sorguya çekilirler, demiş.
3. MESELE:
Ben diyorum ki, bir rivayette
''Bir oturuşta, ölü üç sefer sorguya çekilir'' varid olmuştur. Diğer
rivayetlerde ise bu konuda bir şey yoktur. Onlar da evvelki rivayetlere
hamledilir. Veya şahıslara göre durum değişiktir. Tavus'dan rivayet edilen:
''ölülerin yedi sefer sorguya çekildikleri'' hadisi daha evvel geçti.
4. MESELE:
Kadi demiş ki;
yeryüzünde kalıp defnedilmeyen cenazeler de sorguya çekilirler. Allah Teala
onları imtihan altında olan bizlerden perdeler. Melek ve şeytanları görmemizi
engellediği gibi.
Bazıları demiş ki; aslen
insana hayat geri döner, fakat biz farkına varmayız; tıpkı bayılmışı ölü
zannettiğimiz gibi..
Ve gömülemeyen
cenazelerden, soru sorulduğu gibi; kabir yerine hava onu sıkıştırır. Kalbinde
iman olan kimse bunu iğrenç görmez.
Parçaları dağılmış cenazelerin
durumu da böyledir. Allah, bir kısım, veya tüm parçalarında hayat yaratır. Ve
ona soruları tevcih eder.
Îmam'ül-Harameyn'in
nakline göre bazıları demiş ki; bu, Kalu Bela'da Allah'ın, adem'in zürriyetini
konuşturduğu kadar kudretine zor değildir.
5. MESELE:
îbn-i Abdulber, demiştir
ki: Kabir suali, ancak mü'mine ve zahiren mü'min görünen münafığa yöneltilir.
Kafir ise, zaten Onun işi bellidir.
Kurtubi ve îbn-i Kayyim
ona muhalif gidip demişler ki, sual hadislerinde, kafir ve münafığın sorguya çekileceklerine
dair sarahat vardır.
Ben (Suyuti) diyorum ki,
onların dediği, mümkün değil. Çünkü kafir ve münafık kaydı hiç bir hadîste
beraber gelmemiştir. Ancak bazı rivayetlerde, münafık; bazılarında da, onun
yerinde kafir ifadesi vardır. Ve bu kafir ifadesi münafık manasına hamledilir.
Çünkü Esma (r.a.)'nın hadisinde, münafık veya şüpheci ifadesi vardır. Kafir
kelimesi zikredilmemiştir.
Taberani'den mervi Ebu
Hureyre (r.a.)'ın hadisinin sonunda, Hammad ve Ebu Ömer ed-Darir'in sözleri
bunu sarahate kavuşturur.
6. MESELE:
Hakim-i Tirmizi demiştir
ki: ''Kabir suali bu ümmete hasdır. Zira önceki kavimlere peygamber
gönderilirdi. İman etmeseydiler onlara hemen azab gelirdi.'' Muhammed (s.a.v.)
rahmetle gönderildiği zaman azab kaldırıldı. Kılıç verildi, ta ki kılıç
korkusuyla İslam'a girenler olsun, sonra iman kalblerine yerleşsin. Bundandır
ki münafıklık ortaya çıkmış. Zahiren imanlı görünüp gizlice kafir olanlar
vardır. Kabirde melekler onları imtihan ederler ki, iç yüzlerini ortaya
çıkarsın.''
Bu rivayete karşı
çıkanlar var. Kabir sualinin her ümmette olduğunu söylemişler. Herbiri, çeşitli
delillerle davalarını teyid etmeye çalışmışlar.
İbn-i Abd'il-berr demiş
ki, ''yalnız bu ümmetin sorguya çekileceğine delil şu sözlerdir: ''Bu ümmet
sorguya çekilecektir.'' ''Bana vahy edildi ki. sizler sorguya çekileceksiniz.''
''
7. MESELE:
Yine Hakîm-i Tirmizi
demiştir ki: ''kabirdeki sorgu meleklerine fettan, hırpalayıcı, denilmesinin
sebebi, sorgularında kovulma olduğu ve yaradılışları sert ve kaba olduklarındandır.
Ve onlara Münker ve Nekir (bilinmezler)'denilmiş. Çünkü yaradılışları ne
insana, ne meleklere, ne hayvanlara, ne de böceklere benzemektedir. Onlar,
harika bir yaratıktırlar. Yaratılışlarında bakanlara bir ünsiyet, bir
alışkanlık olmuyor. Allah onları Berzah aleminde görüş ve sebat için mü'minlere
bir ikram olarak yaratmış. Münafıkın ayıplarını haşirde görünmeden önce, ortaya
döküyor ki, kabirde azabı hakk etsinler.
Ben diyorum: Bu
gösteriyor ki, Münker, ''kaf'' harfinin üstünüyledir. Lugatte, kesin olan durum
da budur.
Şafiî arkadaşlarımızdan
ibn-i Yunus demiştir ki, mü'min'in sorgusuna gelen iki meleğin ismi Mübeşşer ve
Beşir'dir.
8. MESELE:
Kurtubî demiştir ki:
Eğer denilse ki: Aynı anda birbirinden uzak yerlerde iki melek nasıl bütün
ölüleri sorguya çekebilir?
Cevabı şudur: Ö
meleklerin cismen büyük olmaları bunu gerektirir. Bir toplulukta aynı anda çok
kişileri tek konuşma ile sorguya çekerler. Her ölü zanneder ki o sorgu yalnız ona
mahsustur. Allah Teala onu diğer ölülerin cevabını işitmekten men eder.
Ben derim ki: Hafaza ve
diğer görevli meleklerin çokluğu gibi, sorguya hazırlanan meleklerin de çokluğu
muhtemeldir.
Sonra arkadaşlarımızdan,
Hüleymiyi, bu ihtimali kabul ettiğini gördüm. O ''Minhac''ında şöyle demiştir:
Bana öyle geliyor ki, sorgu melekleri büyük bir cemaattırlar. Bazılarına
Münker, bazılarına da Nekir denilir. Her ölüye onlardan iki melek gönderilir
Tıpkı amellerini yazmaya müekkel meleklerin iki olduğu gibi...
9. MESELE:
Mü'min için kabrin
genişliği hakkında geçen hadisler değişiktirler. Fakat aralarında çelişki
yoktur. Çünkü, bu, mü'minin, salihlikteki derecesine göre, değişir.
10. MESELE:
Asrın Hafızı
Şeyhul-İslam Ebu'l-Fadl İbn-i Hacer'den sorulmuş bazı sorulur.
1- Soru: Ölü oturarak mı
sorguya çekilir, yoksa yatarak mı? Cevap: Oturduğu halde sorulur.
2- Soru: Ruh, eskiden
vücut elbisesini giydiği gibi, kabirde yine cesedin içine girer mi? Cevap: Evet
girer. Fakat, bu konudaki rivayetlerin açıkları, ruhun vücudun üst kısmına
girdiğini gösterir.
3- Soru: Ölü peygamberi
kabrinde görür mü? Cevap: Sözü delil olmayan bazılarının iddiasından başka bir
hadis yoktur. Yalnız bazı hadislerde, ''Bu adam hakkında ne diyorsun?'' ifadesi
vardır. Yani, Kabirde Peygambere işaret edilmiştir. Demek ölü Peygamberi görür.
Bunda da bir delil yoktur. Çünkü zihinde hazır olan birisine işaret olabilir.
4- Soru: Çocuklar
kabirde sorguya çekilir mi? Cevap: Açık odur ki, mükellef olmayanlar sorguya
çekilmezler.
İbn-i Kayyim demiştir
ki: Hadisler sorgu anında ruhun cesede iade edildiğini tasrih ederler. Fakat bu
iade ile, bizim alıştığımız, mutad hayat elde edilmez ki, ruh bedenin idare ve
tedbiriyle uğraşıp yemek ve içmeye muhtaç olsun. Bu iade ile ancak, bir çeşit
hayat elde edilir ki, onunla sorguya çekilir, imtihan edilir.
Nasıl ki, yatanın
hayatı, uyanığın hayatından değişik bir şeydir. Ve, uyku ölümün kardeşidir. Ve
uyuyana hayatsızdır dedirtmiyor. Öyle de, ruhun iadesinde Ölünün hayatı,
dirinin hayatından başka bir şeydir. O, öyle bir hayattır ki, sahibine ölü
dedirtmeye mani değildir. O, ölüm ile hayat arası bir şeydir. Uyku ikisinin
arasında bir derece olduğu gibi...
Hadis, ruhun devamlı
olarak vücutta, kaldığını göstermiyor. Ancak, ruhun misalinin, devamlı olarak kabirle
ilişkisi olduğunu gösteriyor. Vücut, çözülse, parçalansa, dağılsa da...
İbn-i Teymiyye de
demiştir kİ: Sual vaktinde ruhun bedene iade edildiğine dair, hadisi
mütevatirdirler.
Ruhsuz olarak, bedenin
sorguya çekildiği, bir gurubun görüşüdür, îbn-i Zağuni onlardandır... Bu görüş,
îbn-i Cerir'den de anlatılmış. Cumhur Onu reddetmiş. Bunlara karşı da ruhun
bedensiz olarak sorguya çekildiğini söylemişler. İbn-i Hazm, ibn-i Akil, ve
ibn-i Cevzi gibi zatlar, bunu söylemişler. Fakat bu yanlıştır. Çünkü, öyle
olsaydı sorgunun kabirle hiç bir ilişkisi olmazdı. .
11. MESELE:
Kafii'nin,
''Ravz-er-Reyyahîn'' adlı kitabında, Şakik el-Belhi'den rivayet ettiğine göre
şöyle demjştir: Biz beş şey istedik. Onları beş şey içinde bulduk. Günahları
terketmek istedik. Onu kuşluk namazında bulduk. Kabrin aydınlanmasını istedik.
Onu gece namazında bulduk. Münker ve Nekir'e cevap vermeyi istedik. Onu da
Kur'an kıraatinde bulduk. Sırat köprüsünden geçmeyi istedik. Onu da oruç ve
sadaka da bulduk... Arşın gölgesini arzu ettik. Onu, inziva ve halvette
gördük (bulduk.)
12. MESELE:
îsfehani, ''Tergib''te,
Ebu Hedbe tarikiyle, Es'as el-Harrani'den o da Enes (r.a.)'dan merfuan rivayet
ettiğine göre: ''Kim sarhoş olarak dünyadan ayrılsa, sarhoş olarak kabre
konulur.''
Ebü'l-Fadl et-Tusi
''Uyun'ül-Ahbar''da Ebu Hedbe yoluyla Enes (r.a.)'dan rivayetinde şu kayıd da
vardır: ''O, ölüm meleğini sarhoş diye görür. Münker ve Nekiri de sarhoş diye
görür.''
13. MESELE:
Üstadımız Şeyhülislam
Alamüddin el-Belkîni'nin ''Fetava''sinde şöyle denmiştir: Ölü kabirde,
suryanice cevap verir. Ben bunun için bir dayanak görmedim. Bu Hafız îbn-i
Hacer'den de sorulmuş. O, hadisin zahiri sual ve cevabın Arapça olduğunu
gösteriyor, demiş. Ve bununla beraber, herkesin soru ve cevabı kendi, lisaniyle
olması muhtemel olduğunu, söylemiş.
14. MESELE
Hanefiler'den olan
Bezzazi, Fetevasında şöyle demiştir: Sual, ölünün yerleştiği yerde olur. Hatta,
vahşi bir hayvanın karnına girse, sual orda olur. Tabutta, defnedilmeden
kaldığı müddetçe sorguya çekilmez.
BİR SONRAKİ KONU İLE
DEVAM İÇİN AŞAĞIDAKİ İSİM’E TIKLA