KABİR ALEMİ es-Suyuti |
KABİRDE SORGUYA
ÇEKİLMEYENLER
Ebu'l-Kasım es-Sağdi
''er-Ruh'' kitabında, şöyle demiştir: Sahih rivayetlerde, bazı ölülerin başına
kabir fitnesi ve sorgu melekleri gelmediği varid olmuştur. Bunun üç yönü
vardır. Ya ölü'nün iyi bir am!eli içindir veya başına başka, bir bela
gelmiştir. Veya bu belli bir vakte mahsustur.
1- Nesaî, Raşid bin
Sa'd'dan, o da Resulullah (s.a.v.)'in sahabelerinden bir adamdan, rivayet
ettiğine göre: ''Bir adam, ''Ya Resulullah, neden şehitten başka herkes
kabrinde sorguya çekilir.'' diye sordu, cevaben buyurdu ki: ''Onun başında
kılıcın parıldaması zorluk olarak ona yeterdir.''
2- Nesai, ve Taberani
''Evsat''ta Ebu Eyyüp (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: ''Kim, düşmana rastlayıp, öldürülüp veya mağlup oluncaya
kadar sabrederse, kabirde sorguya çekilmez (bir daha zorluk görmez.)
3- Müslim, Selman
(r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle diyordu: ''Bir gece
bir gündüz nöbet tutmak, bir ay oruç tutmaktan daha hayırlıdır. Eğer ölürse,
eski amelleri onları yapıyormuş gibi devam eder. Ona gelen rızkı da devam eder.
(ailesine gelir.) Kabirde sorgu meleklerinden emin olur.''
4- Tirmizi, Fudalete bin
Ubeyd (r.a.)'dan sahih gördüğü bir rivayetle Resulullah (s.a.v.)'in şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: ''Her ölünün ameli son bulur. Allah yolunda nöbet
tutanın ameli müstesna... Onun ameli kıyamet gününe kadar artar, gelişir. Kabir
fitnesinden (sorgusundan) emin olur.
5- Ebu Davud'un
rivayetinde: ''Kabir sorgu meleklerinden emniyette bırakılır'' şeklinde
geçmektedir.
6- İbn-i Mace, sahih bir
rivayetle, Ebu Hureyre (r.a.)'dan, rivayetine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: Kim, Allah yolunda nöbetçi olarak, ölse, Allah onun salih
amellerinin ecrini devam ettirir. Ve rızkını da devamlı olarak akıttırır. Kabir
meleklerinden emin olur ve korkudan emin olarak diriltilir.
7- İmam Ahmed ve
Taberani, Ukbe bin Amir (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:' Resulullah (s.a.v.)'den işittim ki şöyle
diyordu: Allah yolunda, nöbet tutandan başka herkesin ameline son verilir. Onun
ameli haşirde dirilinceye kadar O'nun için akar olur. Ve O kabrin sorgu meleklerinden
muhafaza altına alınır.
8- Bezzar, Osman bin
Affan (r.a.)'dan o da Resulullah (s.a.v.)'den şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir: Kim, Allah yolunda nöbet tutarken ölürse ameli onun için devam eder.
Rızkı da, devam eder. Kabrin sorgusundan emin olur. Allah haşirde Onu büyük
korkudan emin olarak diriltir.''
9- Taberani, Ebu Ümame
(r.a.)'den Peygamberin (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kim
Allah yolunda nöbet tutarsa, Allah onu kabir fitnesinden (sorgusundan) emin
kılar.
10- Yine Taberani
''Evsat''ta, Ebu Said el-Hudri (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Kim nöbette olduğu halde ölürse kabir fitnesinden
korunur ve rızkı devam eder.''
11- Yine Taberani
''el-Kebir''de Selman (r.a.)'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah
(s.a.v.)'den işittim dedi ki: ''Allah yolunda bir günün nöbeti, bir ayın orucu
ve kıyamı gibidir. Kim nöbette ölürse daha evvel yaptığı amelleri aynen devam
eder. Ve sorgu meleğinden korunur. Kıyamet gününde de şehid olarak diriltilir.
12- İbn-i Asakir,
''Tarih''inde, îbn-i Mesud (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Kim bir gün, Allah yolunda, nöbet tutarsa, bir ay
oruç ve gece kıyamı gibi ecir alır. Kabir fitnesinden korunur. Ameli kıyamete
kadar kendisi için cari olur.
13- İbn-i Mace, ve
Beyhaki, Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre, Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: ''Kim hasta olarak ölse, şehid olarak ölmüş olur. Kabir
fitnesinden korunur. Sabah akşam Cennetten ona rızık getirilir.''
Kurtubi, demiştir ki: Bu
bütün hastalıklar hakkında geçerlidir. Fakat şu hadis ile mukayyettir
(bağlıdır): ''Kim ki karın hastalığından ölse, O kabrinde azap görmez.''
Nesai ve diğerleri de bu
hadisi rivayet etmişler.
Burdaki karın
hastalığından murad vücudun içinde su birikmesidir. Bazıları da o hastalık
ishaldir, demişler. Bundaki hikmet şudur: Böyle hastalar, ölümde aklını
kaybetmezler. Allah'ı bilirler. Onları bir daha sorguya çekmeye lüzum yok.
Diğer hastalıklar böyle değildir. Onlarda aklı kaybetmek, bayılmak vardır.
Ben (Suyuti) diyorum ki,
bu kayda ihtiyaç yoktur. Çünkü Hafızların ittifakiyle ravi hadisi yanlış
söylemiştir: Hadisin metni ''Men mate meridan'' değil de ''Men mate
murabiten''dir. Yani ''kim hasta olarak ölürse'' değil de ''kim nöbette
ölürse'' demektir. Bunun için ibn-i Cevzi bunu mevzuatdan saymıştır. Her gece
Tebareke suresini okuyana kabir sorgusu zarar vermez diye rivayet vardır.
14- Cüveybir, ''Tefsir''inde... İbn-i
Mes'ud (r.a.)'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: ''Kim her gece
Tebareke suresini okusa, kabir azabından korunmuş olur, Kim (amentü birabbiküm
fesmeun) ayetine devam etse, Allah, ona Münker ve Nekir'in sualini
kolaylaştırır.''
15- Kabu'l-Ahbar'dan
rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Biz, Tevrat''da Tebareke suresinin
ismini görüyoruz. Kim her gece onu okusa kabir fitne ve sorularından emin
kalır.
16- Cidden zayıf bir
ravi olan Sivar bin Mus'ab'dan, Ebu İshak el-Berra (r.a.)'dan merfuan rivayet
edildiğine göre; ''Kim, uykudan önce secde ve Tebareke surelerini okusa, kabir
azabından, Münker ve Nekir'den kurtulur,''
denilmiştir
17- Ahmed, Tirmizi
(Hasan), ibn-i Ebi Dünya, Beyhaki İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet ettiklerine
göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: ''Cuma günü veya gecesi ölen hiçbir mümin yok ki Allah onu kabir
azabından korumasın.''
İbn-i Vehb ''Cami'' adlı
kitabında, Beyhaki başka bir tarikle değişik bir lafızla bu hadisi rivayet
etmişler.
Beyhaki, üçüncü bir
yolla da bunu rivayet etmiştir.
Kurtübî dedi ki, bu
hadisler, geçen sual hadisleri ile çelişmez. Yalnız onların bazı kişilere
mahsus olduğunu gösterir. Sorguya çekilmeyecek ve fitne görmeyecekleri, o
korkulara maruz kalan ve sorguya çekilenlerden ayırır.
Bütün bunlarda kıyasa
yer yoktur. Onlarda görüş ve fikir için mecal yoktur. Ancak doğru konuşan ve
kendisine doğru haber verilen Resulullah (s.a.v.)'in sözüne teslim ve inkiyad
gerekir.
Kurtubi ''Şehidin, başında kılıcın parıldaması, ona
kabir azabı olarak yeter'' mealindeki hadisin manası şudur, demiş: Şayet
cephede ölenlerin içinde münafıklar olursa iki ordu karşılaştığı ve kılıçlar
parıldadığı zaman, firar edilir, münafığın hali de firar ve kaytarmaktır. Mümin
ise, kendini Allah'a teslim edip feda eder.
Harb ve ölüm için ortaya
atılması onun doğruluğunu en güzel şekilde gösterir. Bir daha kabirde imtihan
edilmeye lüzum kalmaz, Hakim-i
Tirmizi'nin nakline göre, Kurtubi, şöyle demiştir: Şehit'den sorulmuyorsa,
sıddık (Allah'a inancında doğru olan) dan sorulmaması, daha makuldür. Çünkü
sıddikm kadri daha büyüktür. Hatırı daha yücelir. O sorulmamaya daha layıktır.
Kur'an'da da sıddık şehidden önce zikredilmiştir. Nöbette ölen kişi ki derecesi
şehidin derecesinde değildir; sorguya çekilmediği halde şehidden derecesi
yüksek olan haydi haydi sorguya çekilmez.
Buraya kadar Kurtubi'nin
sözü idi. Ben diyorum ki: Hakim-i Tirmizi'nin açık ifadesi şudur ki, sıddıklar,
sorguya çekilmezler.
O demiş ki: ''Allah
istediğini yapar'' mealinde bir ayet vardır. Allah daha iyi bilir. Bunun tevili
şudur: Allah'ın iradesinde uzak değildir ki bir kısım insanlardan suali
kaldırsın... Sıddıklar ve şehidler gibi...
Hakim-i Tirmizi'nin,
şehid hadisinin yorumunda yaptığı nakil, bu durumun, savaş şehitlerine mahsus
olduğunu gerektiriyor. Fakat, nöbet hadislerinin hükmü bunun her şehid için
umumi olduğunu gösteriyor.
Şeyh'ül-îslam ibn-i
Hacer, veba hakkında yazdığı ''Bezl'ül-Maun'' kitabında kesin olarak ifade
etmiş ki, taundan ölen sorguya çekilmez. Çünkü o, savaşta ölenin benzeridir.
Allah için vebada sabreden ve Allah'ın ona takdir ettiğinden başka başına bir
şey gelmeyeceğini bilen taun içinde, onun etkisi olmadan da ölse, azap görmez.
O da nöbetçinin benzeridir.
Şeyh'ül-İslam böyle
söylemiştir. Ve cidden makul bir yorumdur.
Hakim-i Tirmizi'nin
nöbetçi hadisine yaptığı yorumda, demiş ki: Nöbetçi kendini Allah için
bağlıyor, hapsediyor. Allah'ın düşmanlarına karşı O'nun yolunda savaş için
kendini veriyor. O bu durumda, öldüğü zaman, doğruluğu açığa çıkmış olur. Kabir
azabından korunur.
Demiş ki, kim Cuma günü
ölse, Allah katında olan derece ve sevabı ortaya çıkmış olur. Çünkü, Cuma
gününde Cehennem yanmaz, o gün onun kapıları kapatılır. Diğer günlerde, ateşin
yaptığı icraatı yapamaz. Allah kullarından birisinin ruhunu, Cuma gününde
aldığı zaman bu, onun said ve iyi olduğuna delildir, Bu büyük günde ancak
Allah'ın onlar için saadet takdir ettiği kişilerin ruhları alınır. Bunun için
kabir azabından ve sorgusundan onları korur. Çünkü, kabir sorgusu münafık ile
mümini birbirinden ayırmak içindir...
Hakim'in sözü bitti. Ben
diyorum ki, bunun sonucu şöyledir: ''Kim, Cuma günü ölse, ona bir şehidin ecri
vardır'' hadisi kaidesince, o da şehid gibi. sorguya çekilmez.''
'Ebu Nuaym ''Hilye''de
Cabir (r.a.)'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.):
''Kim Cuma günü veya gecesi ölse, kabir azabından kurtulur Ve kıyamet gününde,
üstünde şehidlerin üniforması olarak gelir,'' diye buyurdu.
Hamid, îyas bin Bükeyr
(r.a.)'den rivayetine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Kim, Cuma
günü, ölse, ona bir şehid ecri yazılır. Kabir fitnesinden korunur.
Yine Hamid'in, ibn-i
Cüreyc tarikiyle, Ata bin Yesar (r.a.)'dan rivayetine göre Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ''Hiç bir
Müslim ve Müslime, Cuma gününde ölmez. illa kabir fitne ve azabından korunur.
Ve üzerinde hiç bir hesap olmadan Allah'ın huzuruna gelir. Kıyamet gününde,
beraberinde şehid olduğunu bildiren şahidlerle gelir. (Bir rivayette, şehid
üniformasıyla gelir)
Bu hadis, hoştur,
hasendir. Kabir sorgu (fitne) ve azabı olmayacağını bildirir.
Bahsettiğimiz sorguya
çekilmeyenlerin, çeşitlerinin sayısı bir hayli çoğaldı. Eğer "bunları her
yönüyle yazsak mesele çok geniş olur. Çünkü, otuz çeşit şehid var. Bir
fasikülde onları teker teker saymıştım.
Çok medar-ı bahs edilen
bir şey de çocukların sorguya çekilip çekilmediği meselesidir.
İbn-i Kayyım bunu
''Ruh'' kitabında işlemiştir. Hanbeli'lere ait iki görüşü zikretmiştir. Birisi:
Evet onlar da sorguya çekilirler. Çünkü, Resulullah (s.a.v.) bir çocuğun
namazını kılıp, ''Allah'ım onu kabir azabından koru'' demiş.
Kurtubi'nin de kesin
olarak söylediği görüş budur. Demiş ki, ''Kabir sorgusuyla onlar'm akilleri
kamilleşir ki, onunla makamlarına ve mutluluklarını anlasınlar. Allah o
sorulara karşı onlara cevap ilham eder.''
Evet, Dahhak da aynı
şeyi söylemiştir. İbn-i Cerir'in Cüveybir-den rivayetine göre şöyle demiştir :
''Dahhak bin Muzahimin altı yaşında bir oğlu öldü. O bana ''Oğlumu lahdine
bıraktığım zaman, yüzünü açtı, kefen bağlarını çözdü.'' dedi. Ve ''çocuk mutlaka
oturtulur ve sorguya çekilir'' diye söyledi.
Ben, ''Neden sorguya
çekilecek dedim. O, ''Ademin sırtında iken verdiği misaktan sorguya çekilecek''
dedi.
İkinci görüş: Hayır
onlar sorguya çekilmezler. Çünkü sual, peygamberi ve vahyi anlayanlar içindir
ki, iman edip etmediği ortaya çıksın. Yukarıdaki hadise cevap olarak da şöyle
derler: Ordaki azaptan kasıt, sorgu ve kabir azabı değildir. Belki, gam,
hasret, yalnızlık, sıkışıklık gibi çocukların da diğerlerin de başına gelen
şeylerdir. Ben diyorum: Bu görüş daha sahihtir ve daha isabetlidir.
Nesefî
''Bahr'ül-Kelam''da demiş ki, peygamberler ve müminlerin çocuklarına ne kabir
azabı var ne hesap var, ne de Münker ve Nekir'in sorgusu var.
Şafii arkadaşlarımızın
kesin görüşü şudur ki: Çocuk defnedildiğinde, telkin olunmaz. Telkin baliğlere
hastır. Nevevi ''Ravza'' ve diğer kitablarmda böyle demiştir. Bu da gösteriyor
ki çocuklar sorguya çekilmezler. Yukarda geçtiği gibi Hafız ibn-i Hacer'in
fetvası da budur.
FAYDALI BİR MESELE
İbn-i Cevzi, Enes
(r.a.)'den merfuuan rivayet edilen şu hadisi, mevzu hadislerden saymıştır:
''Kim, kına sürmüş olarak ölse, kabre konulunca Münker ve Nekir onu sorguya
çekmezler. Münker, Nekire: 'Ondan sor' der. Nekir: ''Nasıl sorayım, üzerinde,
İslam nuru var'' der.
İbn-i Kayyim, bunu
mevzuattan sayıp senedinde, Davud bin Sagir var, bu da
Münker'ül-hadis'tır, (Hadisleri kabul
edilmez) demiş.
Ben diyorum ki,
''üzerinde İslam nuru olan'' sözü şu gelen hadisle tevil edilir! ''Yahudiler ve
Hıristiyanlar boyanmazlar. Siz onlara muhalefet edin.''
Eğer hadisin aslı varsa,
şöyle yorumlanır: ''Sünnet niyetiyle olan kına sürmek ise, o zaman ehl-i iman
olduğu anlaşılır. Ve melek onu sorguya çekmez.''
BİR SONRAKİ KONU İLE
DEVAM İÇİN AŞAĞIDAKİ İSİM’E TIKLA
KABRİN KORKUNÇLUĞU,
MÜMİN'E KOLAYLIĞI VE GENİŞLİĞİ